“Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar…” diye başlayıp, “her ne kadar kusur işlediysek himmet edin affola…” diye biten bir hikâye.
Geçtiğimiz Şubat ayında prodüktör İzzet Öz’den herkesi şaşırtan ve bir o kadar da heyecanlandıran bir haber geldi. Moğollar’ın Cem Karaca ile bundan 43 yıl önce Ankara’da yaptıkları bir kaydın arşivinden çıkma zamanı geldiğini söyleyen Öz, bu kaydı tam da 2 Şubat 2016 tarihinde plak ve cd olarak piyasaya sunacaktı. Öyle ki Moğollar bile bu kaydın varlığından habersizdi. Albüm çıktı ve insanların tahmininden daha kült olacak bir kayıtla karşılaşıldı.
1972 yılı Moğollar ve Cem Karaca tarihi -daha doğrusu Türk müzik tarihi- açısından önemli bir yıl olma özelliği taşır. Müzik tarihimizdeki en enteresan değişim öyküsü bu yıl gerçekleşmiştir.
Moğollar 1971 yılında “Danses et Rythmes de la Turquie-d’Hier d’Aujourd’hui” adlı albüm ile Fransa’da Charles Cross Akademi Ödülü’nü almış ardından Barış Manço ile “Manchomongol” grubu olarak birleşmişlerdir. Fakat “Binboğa’nın Kızı, İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim” gibi parçaları yaptıktan sonra yolları ayrılmıştır. Fransa’dan dönerken davulcu Engin Yörükoğlu’nun evlenerek Fransa’da kalması üzerine Moğollar yurda davulcu eksiğiyle döner ve Mavi Işıklar’ın davulcusu Ayzer Danga ile yollarını birleştirir. Zaten yazıya konu olan kayıttaki davulları da Ayzer Danga çalmaktadır. O sırada ise Cem Karaca, 1970 yılında kurulan Kardaşlar grubu ile çalışmakta ve Almanya’da kayıtlar yapmaktadır. Zaman geçtikçe Kardaşlar ile dillere pelesenk olmuş şarkılar çıkaran Karaca’nın yolu Moğollar ile 1972 yılında kesişir. Ve o sırada Moğollar’da bulunan daha sonra Ersen ve Dadaşlar’la müzik tarihimize işleyecek olan Ersen Dinleten, Kardaşlar’a gider ve Cem Karaca, Moğollar kadrosuna katılır. 2 sene sürecek olan bu birliktelik içinde Obur Dünya, El Çek Tabip, Namus Belası gibi kült şarkılar yapıldı.
Kritiğe konu olan 2 Şubat 1973 yılındaki Ankara kaydına gelecek olursak; Moğollar ve Cem Karaca bir dizi konserler verirken yolları Ankara’ya düşer. Ankara- Güneypark’ta verilen konser insanları büyülemiş ve tezahüratlar içinde sahneden inen grup üyeleri Ankara Monaco otelinde otururken kendi aralarında konuşmaları sırasında kaydın oluşmasını sağlayan İzzet Öz’den “Arkadaşlar, bu geceyi, daha doğrusu konserinizi ölümsüzleştirmemiz gerek” cümlesi duyulur. Ardından Taner Öngür: “O zaman bir stüdyoya girelim ve aynen bu konseri çalalım” teklifinde bulunur. Kayıtta neler olacağı düşünülerek o gece hazırlıklara başlanır. 2 Şubat 1973 yılında stüdyoya bir nevi Cem Karaca ve Moğollar’ın yazdıkları senaryo ile girilir.
Albümü açtığınızda kulağınıza ilk gelen ses Cem Karaca’nın klasikleşen sahne girişi oluyor: “Merhaba gençler ve her zaman genç kalanlar” Daha sonrasında grup üyelerini tanıtan Karaca çeşitli şakalaşmalar üzerine Aşık Mahzuni Şerif’e ait İhtiyar Oldum coverı ile müzik serüvenine başlıyor. İhtiyar Oldum’un bu albümdeki kaydı icrası ile Cem Karaca’nın 45likte söylediği İhtiyar Oldum inanılmaz derece birbirine yakın. Bu da Cem Karaca’nın ne denli başarılı bir insan olduğunu gözler önüne seriyor. Cahit Berkay’ın kulak okşayan elektrik gitar tonları bir süre sonra kendini overdrive eklenen bir soloya bırakıyor ve şarkı bir anda dönemin saykodelik gruplarından farksızlaşıyor. Ardından duyduğumuz “El Çek Tabip” yukarıda da belirttiğim üzere Moğollar ile yapılan bir Erzurumlu Emrah şiiri. Fakat orijinalinde daha uzun bir performansken neden olduğunu bilmediğim şekilde yarıda kesiliyor. Hemen ardından Cem Karaca ve arkadaşlarının “Deterjan” olarak adlandırdıkları Bodrum türküsü olan “Deniz Üstü Köpürür” geliyor. Grup bu eseri o sıralar çok da denenmemiş olan tekniklerle çalıyor. Cahit Berkay’ın gitarı keman yayıyla çalması gibi teknikler bu şarkıda kullanılıyor. Ayrıca Cem Karaca’nın şarkıyı iki oktav olarak söylemesinden ötürü arka planda teyp kullanılarak alttan orjinal kayıt da verilmiş. İçinde çok güzel bir -yine Cahit Berkay’ın- bol overdrive ile çaldığı bir solosu var.
Taner Öngür’ün Liverpool bass gitarı ile çaldığı bas yürüyüşleri de kulağa çok geliyor ve müziği daha güçlü kılıyor. Deterjan’ın bitmesiyle birlikte Moğollar tarihi için çok önemli şarkılardan biri karşımıza çıkıyor: “Alageyik Destanı.” Moğollar tarihine baktığımızda Alageyik Destanı çeşitli şekillerde karşımıza çıkmakta. 1972 yılında Anadolu öğeleri ile tanıdığımız Alageyik, 1975 yılında Engin Yörükoğlu ve Cahit Berkay’ın yabancı müzisyenlerle yaptığı Hitit Sun albümünde yaylı tamburlu ve daha naif olarak ve 1994 yılında çıkan Moğollar 94 albümünde Taner Öngür vokali ve mistik havalı olarak bize sunuluyor. Cem Karaca’nın tiyatrocu bir aileden gelmesinin etkisiyle Alageyik Destanı’na yazdığı hikaye ve kendisinin teatral anlatımı şarkıyı bir opera eseri haline getiriyor. Cem Karaca’nın sesiyle şarkı bir anda bizleri Toros yaylalarına götürüyor. Yaklaşık 11 dakikalık eser bence Moğollar için bu albümdeki en özel performans.
Ardından gelen “Edalı Gelin” parçası sona yaklaşıldığını belli eden şarkılardan biri. Edalı Gelin şarkısı’na dair söyleyebileceğim ve beni en çok etkileyen bölümü Ayzer Danga’nın şarkının sonunda çaldığı davul solosu oldu. Döneme gerçekten çok akıcı bir davul solosuydu. Hatta 11 Mart 2016 tarihinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde yapılan albüm lansmanında da Ayzer Danga bu performansından hiçbir şey kaybetmediğini bize göstererek bu soloya benzer bir solo attı. Son şarkıya geldiğimizde ise Cem Karaca’nın Moğollar ile yaptığı ve daha sonra 1999 tarihinde Bindik Bir Alamete adlı albümde de yeniden düzenlediği Muhlis Akarsu’ya ait Obur Dünya şarkısını duyuyoruz. Cem Karaca’nın heybetli sesine Ayzer Danga’nın bence pek agresif davul tonları, Taner Öngür’ün bas yürüyüşleri ve tabi ki Cahit Berkay’ın tatlı sert karışık gitar rifi eşlik ediyor. Şarkı arasında Cem Karaca’nın kurduğu “Her ne kusur işlediysek himmet edin affola” cümlesi Cem Karaca ve Moğollar’ın kayıtta ettiği vedayı bize bildiriyor.
Albüm cd ve plak olarak 2016 Şubat’ında dinleyicilerin beğenisine sunuldu. İzzet Öz bu kaydı 43 yıl boyunca nasıl sabırla saklayabildi bilmiyorum ama Türk müzik tarihi için çok önemli bir kaydı müzik hazinesine teslim etti. Umarım elinde bu tarz kayıtlar olan prodüktörler bundan cesaret alır ve ellerindeki o döneme ait -her kim olursa olsun- kayıtları tarihe armağan etmeye devam ederler. Benim her dinleyişte geçmişe yolculuk yaptığım ve Türkiye’de rock müziğin gelişimine en önemli desteği vermiş Moğollar ve Cem Karaca’nın iyi ki bu topraklardan çıktığını söylediğim bir albüm. Elimde sadece CD’si var fakat en kısa sürede plağını da almayı düşünüyorum.
Eline sağlık güzel yazı olmuş. Cem Karaca’yı da Moğolları da izlemişliğim yok, ama ikisiyle de ilişkilendirilebilecek üyeler barındırdığı için aklıma geldi, geçen yaz Kurtalan Ekspres’i izledim Ayvalık’ta, gayet güzel bi konserdi.
Dün akşam yatmaya hazırlanırken, uzun zamandır Moğollar dinlememiş olmama rağmen aklıma Taner Öngür geldi, neden olduğunu bilmiyorum ama hiss-i kable’l-vuku tadında bir şeyler yaşadım sanırım. Sabah kalktığımdaysa kritiği gördüm, döndüm döndüm bir daha okudum. Bir kere kritik harikulâde; yalnızca albümü tanıtması açısından değil Moğollar’ın yaşadığı süreci ve kayıt detaylarını başarılı şekilde yansıtması bakımından da harikulâde.
İzzet Öz’ün sabrına hayran olmamak elde değil, kaydı müzikseverlerle paylaşması, hayatında gerçekleştireceği en önemli şeylerden biri olmuştur kesinlikle.
Hani konuşup duruyoruz ya 2016 şöyle güzel geçti böyle bomba kayıtlar çıktı diye, Türkiye sınırları içinde çıkan en değerli kayıt benim gözümde budur. Bunu, zamanında, kasetçi kasetçi dolaşıp Moğollar’ın eski bir kaydını daha bulabilir miyim umuduyla saatlerini harcayan biri olarak yazıyorum.
Tam nerede okumuştum hatırlamıyorum ama yazayım. İzzet Öz bu kaydı öncesinde 2000′lerin başında piyasaya sürmeyi planlıyormuş ama Cem Karaca 2004′te ölünce vazgeçmiş. Hakkaten çok değerli bir albüm, bir de ses kalitesi Türkiye’de 70′lerde yapılmış kayıtlara göre çok çok iyi.
Albümün bunca yıl saklanmış olması oldukça enteresan ve paylaşılmış olması da bir o kadar güzel bir olay. Kritik vesilesiyle haberdar olduğum. Bu güzel yazıyı yazdığı için Batıkan kardeşe teşekkür ederim. Sitede bugüne kadar okuduğum en özel ve güzel kritiklerden biri. Ellerine sağlık.
Bu tarz yerli albüm kritiklerini görmek sevindirici. Zaman bulabilirsem ben de yazarım belki, bakalım.
Kritik çok güzel olmuş. Ben de geçen hafta sonu günü plağı döndürmüştüm bir kaç gün sonra da kritiği görmek baya özel oldu. Kaydın gün yüzüne çıkmış olması bir yana plak baskısının da kaliteli olması benim gibi plak severleri mutlu ettiğini düşünüyorum.
Ayrıca 8 Kasım da Rainbow45 prodüksiyonu tarafından yeniden satışa sunulan ve Türkiye’nin ilk caz kaydı olan JAZZ SEMAİ albümünün de kritiğini yapan bir arkadaş çıkar umarım.
Eline sağlık güzel yazı olmuş. Cem Karaca’yı da Moğolları da izlemişliğim yok, ama ikisiyle de ilişkilendirilebilecek üyeler barındırdığı için aklıma geldi, geçen yaz Kurtalan Ekspres’i izledim Ayvalık’ta, gayet güzel bi konserdi.
21.11.2016
@Ahmet Saraçoğlu,
Moğollar bir kez canlı izlendi mi devamı kesin gelir, şiddetle tavsiye :)
edalı gelin, obur dunya tekrarı gelmesi imkansız muazzam eserler. keyifle dinledim, keşke bir kuble daha temiz olabilseymiş kayıt.
Dün akşam yatmaya hazırlanırken, uzun zamandır Moğollar dinlememiş olmama rağmen aklıma Taner Öngür geldi, neden olduğunu bilmiyorum ama hiss-i kable’l-vuku tadında bir şeyler yaşadım sanırım. Sabah kalktığımdaysa kritiği gördüm, döndüm döndüm bir daha okudum. Bir kere kritik harikulâde; yalnızca albümü tanıtması açısından değil Moğollar’ın yaşadığı süreci ve kayıt detaylarını başarılı şekilde yansıtması bakımından da harikulâde.
İzzet Öz’ün sabrına hayran olmamak elde değil, kaydı müzikseverlerle paylaşması, hayatında gerçekleştireceği en önemli şeylerden biri olmuştur kesinlikle.
Hani konuşup duruyoruz ya 2016 şöyle güzel geçti böyle bomba kayıtlar çıktı diye, Türkiye sınırları içinde çıkan en değerli kayıt benim gözümde budur. Bunu, zamanında, kasetçi kasetçi dolaşıp Moğollar’ın eski bir kaydını daha bulabilir miyim umuduyla saatlerini harcayan biri olarak yazıyorum.
Tam nerede okumuştum hatırlamıyorum ama yazayım. İzzet Öz bu kaydı öncesinde 2000′lerin başında piyasaya sürmeyi planlıyormuş ama Cem Karaca 2004′te ölünce vazgeçmiş. Hakkaten çok değerli bir albüm, bir de ses kalitesi Türkiye’de 70′lerde yapılmış kayıtlara göre çok çok iyi.
Albümün bunca yıl saklanmış olması oldukça enteresan ve paylaşılmış olması da bir o kadar güzel bir olay. Kritik vesilesiyle haberdar olduğum. Bu güzel yazıyı yazdığı için Batıkan kardeşe teşekkür ederim. Sitede bugüne kadar okuduğum en özel ve güzel kritiklerden biri. Ellerine sağlık.
Bu tarz yerli albüm kritiklerini görmek sevindirici. Zaman bulabilirsem ben de yazarım belki, bakalım.
Kritik çok güzel olmuş. Ben de geçen hafta sonu günü plağı döndürmüştüm bir kaç gün sonra da kritiği görmek baya özel oldu. Kaydın gün yüzüne çıkmış olması bir yana plak baskısının da kaliteli olması benim gibi plak severleri mutlu ettiğini düşünüyorum.
Ayrıca 8 Kasım da Rainbow45 prodüksiyonu tarafından yeniden satışa sunulan ve Türkiye’nin ilk caz kaydı olan JAZZ SEMAİ albümünün de kritiğini yapan bir arkadaş çıkar umarım.