# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
40 WATT SUN – Wider Than the Sky
| 26.10.2016

Uçak kalkarken.

Şu an bu yazıyı bir havaalanından yazıyorum. Eşim Güzide’yle çok sevdiğimiz, çok güzel şeyler yaşadığımız, hayatımızda önemli bir yeri olan bir yerden… Son bir ayımızı geçirdiğimiz bu yerden bu sabah itibarıyla ayrılıyoruz. Uzunca bir süredir kalıyor olsak da, çok da uzak olmayan bir gelecekte tekrar geleceğimizi bilsek de, her ayrılış buruk oluyor elbet. Hiç bitmezmiş gibi gelen süreler bir çırpıda geçiveriyor.

40 WATT SUN’ın yeni albümünü dinleyeceğim zamanı iyi seçmem gerektiğini biliyordum. Grubun yarattığı atmosferi pekiştirecek bir zaman aralığı, uygun bir durum arıyordum. Neyse ki bu sabah bu fırsatı buldum. 3 saatlik bir uykunun ardından gece yarısı 2′de uyandım. 2 saat sonra bizi alacak araç gelene kadar evin her yerini toparladım, yapılacakları yaptım. Gece karanlığında bahçeye çıkıp, bir süreliğine yalnız kalacak evin sağını solunu kontrol ettim. Bu sırada kulağımda “Wider Than the Sky” vardı. Stages vardı, Beyond You vardı, Another Room vardı… Sevdiğiniz, hep güzel anılarla hatırladığınız bir yerden ayrılmak… Stages’in minimal yaklaşımı ve kırılgan, duru hüznüyle ne kadar da güzel uyum sağlamıştı. Valizimi toplarken, haftalardır yaşadığımız yerin dört bir köşesini dolaşırken, bahçenin çimlerini çıplak ayaklarımın altında hissederken Beyond You nasıl da büyümüştü kulaklarımda…

Az şey sunup çok etki yaratmak… 40 WATT SUN’ı tanımlayan esas şey bence bu. İngiliz doom metal grubu WARNING’in dağılmasının ardından ortaya çıkan 40 WATT SUN; Patrick Walker liderliğinde 2011 yılında çıkardığı “The Inside Room” ile atmoferik yanı ön planda bir doom rock ortaya koymuş ve hatırı sayılır bir etki yaratmıştı. Grubun minimalist ve duru yaklaşımı Walker’ın kederli ses rengi ile birleşince, 40 WATT SUN sade bir hüzün arayanlar için çok cazip ve sevilesi bir seçenek hâline gelmişti.

Patrick Walker gerçekten de her vokaliste nasip olmayan düzeyde karakteristik bariton bir ses rengine sahip. REM’den Michael Stipe’ı andıran bu ses rengi, Walker’ın ne tür söylerse söylesin kaçınılmaz olarak hüzünlü, beklentili bir hava yaratmasını sağlıyor. Ümit edilip de ulaşılamamışlıkların, çok isterken son anda elde edilememişlerin, sahip oldum diye düşünürken birden bire yitirilmişlerin, varlığı en değerli olanların ansızın kaybolup gidişinin sese bürünmüş hâli adeta. Eskilere götürtmeyi, “keşke” dedirtmeyi başaran bir ses.

Plak şirketi kaynaklı çeşitli gecikmeler ve sıkıntıların ardından nihayet dinleyebildiğimiz “Wider Than the Sky”; “The Inside Room”daki atmosferi ve yoğunluğu sevenlerin çok şey bulacağını düşündüğüm bir albüm. İçinde çok fazla yaşanmışlık olduğunu gösteren ve Walker’ın müzikten önce sözleri yazıp sonra bunun üstüne müzik yazması gerçeğini bariz şekilde hissettirircesine, sözel tarafı gayet güçlü bir yapıt.

Bu noktada 40 WATT SUN’ın esas özelliğinden, birincil gücünden bahsetmek lâzım. Kederli, hüzünlü müzik yapan pek çok grup var elbet. Bu şekilde tarif edilmelerini sağlayan, kimliklerine kederi, hüznü yedirmiş sayısız topluluk var. 40 WATT SUN da bu gruplardan biri. Ancak 40 WATT SUN’ı bence özel yapan; grubun hüzünlendirmek için fazladan çaba sarf etmeden, size zaten olanı sunup, sadece düşünmenizi sağlaması, zaten sahip olduğunuz ve yaşamakta olduğunuz şeyi hatırlatıp sizi hüzünlendirmesi.

Bu hüzünlenme illâ üzülmek, mutsuz olmak, kederlenmek anlamına gelmiyor. Belki bir özlem, belki sahip olduklarınızın sizin için ne kadar değerli olduklarını bir kez daha idrak etmenizi sağlayan, belki yarın yapmanız gerekenleri ertelememeniz gerektiğini size hatırlatan, belki keşkelerle eskiyi anmanızı, belki de olduğunuz şeyin kıymetini bilmenizi sağlayan bir duygu.

Albümün içeriğinden, teknik özelliklerinden, müzikal altyapısından bahsetmeyeceğim, çünkü “Wider Than the Sky” benim için bu değil. “Wider Than the Sky” benim için pek az albümün başarabildiği bir şeyi başarmış ve belki de ebediyen, belli bir anda, belli bir yerde yaşanan belli bir duygunun fon müziği hâline gelmiş bir albüm.

Az sonra uçağımız kalkacak. Birkaç saat önce gecenin karanlığında Stages eşliğinde çimenlere basarken, birazdan uçağın camından bakarak “Wider Than the Sky”ın kapağını göreceğim. Son birkaç saatimin, şarkılarından kapağına dek 40 WATT SUN’la bütünleştirilmiş bir veda olmasından dolayı mutluyum. Müziğin mekânsal zamansal eşleşme gücü düşünüldüğünde; eminim ki “Wider Than the Sky”ı her dinlediğimde, Partick Walker’ın sesini her duyduğumda bu anları hatırlayacağım, kulaklarıma dolan bu müziğin gecenin karanlığıyla ne güzel birleştiğini düşüneceğim.

Ve bu öyle güzel bir birleşme ki; belki de bunu hep özel kılmak adına “Wider Than the Sky”ı buraya tekrar dönene dek bir daha dinlemeyeceğim.

9,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.91/10, Toplam oy: 34)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2016
Şirket
Radiance Records
Kadro
Patrick Walker: Gitar, vokal
William Spong: Bas
Christian Leitch: Davul
Şarkılar
1. Stages
2. Beyond You
3. Another Room
4. Pictures
5. Craven Road
6. Marazion
  Yorum alanı

“40 WATT SUN – Wider Than the Sky” yazısına 37 yorum var

  1. ismail vilehand says:

    albümü dinledim ve çok beğendim. ama nesini beğendimi hatırlamıyorum çünkü kafam baya güzeldi.

  2. şeyh hulud says:

    Bu adamların albümünü satın almak paranla rezil olmak gibi bir şey

  3. Uğur says:

    Yılın en iyi 5-6 albümünden biri, kesin bilgi yayalım :) doom metal, atmospheric rock, minimal tınılar ve hüzünlü şeyler sevenler kaçırmasın..intihara meyilli tipler uzak dursun :) dinlediğiniz son albüm olabilir :)

  4. deadhouse says:

    Stages :(

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, 16 dakika boyunca sürekli aynı basit paterni tekrarlıyor ama nasıl oluyorsa bir an bile sıkmıyor, mütemadiyen üzüyor.

    deadhouse

    @Ahmet Saraçoğlu, Neden az albüm yaptıklarını anladım. Her sene böyle albüm yapsalar hayranlar çok yaşamaz.

  5. İnsan Patrick Walker’la kavga etse, sırf sesindeki acıdan dolayı bir yerden sonra “abi tamam sen nasıl istiyorsan öyle olsun” der tartışmayı bitirir. Sesi o kadar acıklı ki gördüğüm yerde cebine para sıkıştırıp “git bi çorba iç bi ısın” diyeceğim.

  6. P L A G U E says:

    Craven road çok orospu çocuğu bi parça…evet…

  7. deadhouse says:

    Çıktığı günden bu yana her gün dinliyorum. Ömrüm birkaç sene kısaldı.

  8. ali says:

    ”varlığı en değerli olanların ansızın kaybolup gidişinin”

    baba gibi sevdiğim bir adam beyin kanaması geçirmişti 2013de. ilk albüm başımı döndürmüştü zaten benim. tam da o buhranlı dönemler bu albüm dönüyordu hep müzikçalarımda. sonra restless dinleyerek uyuduğum bir gecenin sabahında o adamı kaybettik. içime nasıl bir kaya çakıldı anlatamam. o albümü, o şarkıyı bir daha açamadım. sildim sonra. belki alakası yoktu ama grup benim için uğursuzdu artık, tüm karanlığını ben çekmişim içime ve sonra salıvermişim gibi ortalığa.

    şimdi burda yeni gördüm yeni albüm haberini. dinlemeye korkar gibiyim, çekiyor da bir yandan. ne garip psikolojilerdeyiz.

  9. zinhar says:

    94′te arkadaşımın ablasından araklayıp getirdiği; dönemin bütün Mtv hitlerini barındıran karışık kasetin en sonunda daha evel hiç duymadığım, ne bileyim teypten değilde gaipten duysam şarkıdan ziyade ilahi bir mesaj zannedebileceğim “one” ile başladı her şey. Ha başladı da ne oldu? Sonrasında müthiş bir farkındalıkla girdiğim ergenliğim, bambaşka bir yetişkinliğe mi evrildi? Hayır. Aksine memur oldum,herkes gibi evlendim, çocuk yaptım ve boşandım. Ama abladan Allah bin kez razı olsun ki o kaseti doldurdu, veya doldurandan ödünç aldı, ne de güzel doldurdu, pek bir hayırlı ödünç aldı. Kalan ömrümde bu müzik koşulsuz karşılıksız ve pek tabii teklifsiz iyi-kötü-çirkin-üzgün-neşeli-mağrur-kırılgan-coşkun-bitkin-ürkek-aşık-terkedilmiş kısaca insanın varoluşuyla ilgili tüm sıfatlara savurdu beni. Yeri geldi Moonshield’te kızımla dans ettim, gün oldu nikahıma Ten Ton Hammer’la girdim, yetmedi “one second” dinlettiğim hatundan sevimli geri dönüşler aldım. Bir gün you tube’tan restless’i dinlerken ağladım. Yürürken ağladım.. Ağladım lan ben restless’ı dinleyince… You tube’tan ağlanır mı oğlum, eş dost duysa kınar adamı,dedikodu çıkarırlar, ibneymiş meğer falan derler diye kendi kendime telkinde bulunup A101′in üstünde ki yokuşa kaptırmamla evin yolunu 10 dakika kadar uzatarak bir kez daha dinledim. Sonuç: zannedersem ibneyim.

  10. Albüm özünde kederli değil, kasvetli değil, hüzünlü değil, acılı da değil; sadece gerçek, içten ve naif.

    Ve tam da bu yüzden mahvediyor.

  11. deadhouse says:

    Kış geldi, bu albümün de vakti geldi.

  12. Alondate says:

    Hala unutmadim. Ara sira dinliyorum. Bizim arabesk gruplari bok yemis. Muslum, bayhan falan dinleyip kendini jiletleyen adam bunu dinlese harakiri ceker sanirim

  13. Rust in Peace. says:

    Ah Stages ah ah. Seni dinlerken kendimi mazoşist gibi hissediyorum.

  14. Havalar düzelmeden yeni albüm haberi verin de şöyle layıkıyla bi tadımız kaçsın.

  15. Bu albümün varlığını hatırlayıp üzülün istedim. Ben arada bu albümü dinlemeden, sadece çağrıştırdıklarını düşünerek efkârlanabiliyorum.

    Rust in Peace.

    @Ahmet Saraçoğlu, bunu gördükten sonra ilk iki şarkıyı 5′er 10′ar kez döndürmek farz oldu. Bu iki şarkı yüzünden diğerlerine geçmekte zorlanıyorum

  16. deadhouse says:

    Adı bile tüylerimi ürpertiyor. Kafamdan silmek istediğim bir albüm.

  17. Tekrar hatırlatasım geldi. Böyle bir albüm var ve tüm umutlara, mutlu anlara tepki olarak doğmuş. Hatırlayın tadınız kaçsın.

    ozzy

    @Ahmet Saraçoğlu, iyi ki hatırlattın akşam akşam ne güzel gitti be

  18. Retrokafa says:

    @Ahmet Saraçoğlu, Eyv dostum.haberim yoktu böyle bir albümün varlığından.harbiden çok iyiymiş.

  19. deadhouse says:

    Hayırrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

  20. Canoir says:

    Tıpkı bu albüm gibi beni süründürecek albüm tavsiyesine ihtiyacım var. Öneriniz varsa almak isterim

    deadhouse

    @Canoir, Süründüren çok albüm var ama bu albüm gibi süründürecek albüm yok. Misal I Could Live in Hope, Alternative 4, Ok Computer, Discouraged Ones çok feci depresif albümlerdir, hayat siken albümlerdir ama bu albüm gibi değillerdir. Bu albümün özelliği bana kalırsa ölmeye ramak kala yaşamaya devam et diyor, öbürleri direkt öl diyor. Bazı anlarda ölmeye ramak kala yaşamak, ölmekten daha fazla acı verir.

    Canoir

    @deadhouse, bu saydıkların arasına The Cure – Wish albümünü de eklerim kendi adıma. Ama esas söylemek istediğim bu albümden daha beter süründüren bi albümün var olduğu. Belki katılmazsın tabi ama Songs: Ohia – The Lioness bu albümden çok çok daha beter orospu evladı bir albüm

    deadhouse

    @Canoir, İlk kez duyuyorum. Mutlaka bakacağım.

    Canoir

    @deadhouse, mutlaka bak hocam. 40 watt sun’ın da Songs: Ohia ya da Jason Molina’dan fazlaca etkilendiği bariz gibi. Bahsettiğim albümden aynı adlı şarkının canlı 40 watt sun cover’ı da mevcut.

    https://youtu.be/p_38_5ERLkU?si=8I5wskK2uCijQKEr

    Hazır yüz bulmuşken bir kaç tavsiye daha bırakayım.
    Vic Chesnutt’ın At the Cut albümü de yine depresyonu dinleyicinin kulağından sokup damarlarında dolaştıran ve tüm vücuduna nüfuz ettiren albümlerden. Vic Chesnutt’ı yanlış bilmiyorsam Michael Stipe keşfetmiş zamanında. Bi ara Nazan Öncel’in bir şarkısında da gitar çalmış. Trafik kazası geçirdikten sonra belden aşağı felç kalmış. Hastane masraflarını karşılayamadığı bir dönemde malesef intihar etmiş. Müziğindeki kederin kaynağı buraya dayanıyor, ne yazık ki…

    Sanırım bu şarkısı da yapacağı eylemin bir anlamda itirafı
    https://open.spotify.com/track/7FA6VArIPPFOVwNwWWGwp2?si=xKFp4qGhRRyoJM0S2LuXBA

    Bir diğer tavsiyem de Sivert Høyem. Farsot’un Spotify’daki sanatçı sayfasında yer alan playlistlerde denk geldim. Elemanın önceki dönem albümlerinden bolca Nick Cave esintisi aldım. Bu yıl On An Island isimli bir albümü çıkmış ve 40 Watt Sun’ın bir önceki albümüne oldukça yakın buldum. Elemanın sesi zaten Patrick Walker’a çok yakın. Şu şarkıda özellikle benzerlik çok yakın

    https://open.spotify.com/track/50yHPfwDwOdUcSUMEIM52O?si=3gIzTSuFSoG6OUmIireOtg&context=spotify%3Aalbum%3A6pyRllL4K3yhS8Rw2YYAV8

    Bunlara göz atacak arkadaşlar varsa şayet, bol şans hepinize 👋

    deadhouse

    @Canoir, Sivert Hoyem’in hayranıyım. Satryricon ile olan işbirliği mükemmeldi. Phoenix şarkısından söz ediyorum. Harika bir şarkı. Diğer önerilerine de bakacağım. Sağ olasın.

  21. 4 0 W A T T S U N L A N D I N I Z

    Hadi açın da üzülün. Yapın bunu.

  22. Canoir says:

    4 yıl olmuş yahu. Ulan albüm yapın da ağzımıza temiz bi sıçın artık ya nolur.

  23. Alondate says:

    Beyond You nasıl bir şarkısın? Daha doğrusu şarkı mısın? İyiki bu Patrick Walker üretken bir adam değil. Yoksa sikerdi belamızı. Böyle 40 yılda bir albüm çıkarmaya devam reis eyvallah.

  24. deadhouse says:

    Nereden aklıma geldin osiris belanı versin.

  25. Erhan says:

    Hay amını sikim

    Ahmet Saraçoğlu

    @Erhan, özellikle şu aralar en az ihtiyacım olan şey bu albüm. Aman diyeyim fazla hatırlatmayın bir açarsam dağılır giderim.

  26. dust says:

    “Babamı Craven Road öldürdü.”

    -Ahmet Özal

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.