Özgür Durakoğulları
Arjen Anthony Lucassen’in, profesyonel yaklaşımıyla ve istikrarıyla rock ve metal arenasındaki kalıcı olmuş müzisyenlerden olduğu sanırım tartışılmaz bir gerçek. Kendisinin liderliğinde kaydedilen albümleri beğenmeyen kişiler elbette vardır, hatta var; lakin onların bile bu yapıtların kötü yapıldığından ziyade, yapıtların kötü olduğu görüşünde oldukları kanısındayım. Yani vurgulamak istediğim “kötü albüm” ve “kötü yapılmış albüm” arasında ciddi bir fark olduğu, ve Arjen’in sunduğu işlerin kimilerine kötü geldiği ama tercih ettiği tarz(lar)ın da doğru ve yetkince yapıldığının bu insanlar tarafından genelde kabul edildiği mevzusudur.
Albümlerinde yer verdiği müzisyenlerle bir ordu kursa bilumum galaktik ortamda ses getirebilecek, yıldızlarıyla uzayda majestik destanlar yazabilecek Arjen, belki de insan gücünün buna hazır, teknolojisinin yeterli olmadığından hareketle fezaya bir metalci işareti yapmayı yeterli görmüştür STAR ONE projesiyle; ve “Space Metal” albümünün tanıtımı kendiliğinden start aldı.
Öncelikle ilk paragraftaki konuyla ilgili rengimi belli edeyim: Arjen’in herhangi bir projesine tümüyle hayran değilim. En bilinen ve sevilen işlerinden biri olan AYREON – “The Human Equation”ın bile sadece ilk CD’sinin çoğunu çok sevmekle sınırlı Lucassen projesi dinleyiciliğim. STAR ONE’ın bu tanıttığım albümünü de genelde süper değil ama keyifli buluyorum; lakin sondaki parça Starchild gerçek anlamda dinlediğim en etkileyici parçalardan biri. Sadece Arjen’in AYREON’la yaptığı Dawn of a Million Souls parçasını diskografisi içinde bu parçanın yanına koyabilirim. Lucassen projeleri, metal hatta tüm tarzlar içinde de gelmiş geçmiş en sevdiğim şarkılardan ikisidir bunlar.
Keyifli demiştim, evet bence bu STAR ONE – “Space Metal”i en iyi tanımlayan kelime. Retro tarzda tonlar ve yaklaşımlar, macera hissi veren zekice sound hamleleri, saçmalaşmadan eksantrikleşen kimi melodiler, sağlam altyapılar ve tüm bunları kapsayan bütünlüklü besteler kayıttaki profesyonelliği belgelerken, metalde “olmazsa olmaz” olan yeterli seviyedeki tutku elementi de albümü dinlenir yapmaya yetiyor.
Tabii ben “Space Metal”i çıktığından (yani neredeyse 15 yıldan) beri dinlediğimden, ona göre bir tanıtım yaptım. Yoksa eski zamanları şöyle bir hatırlamaya çalışırsam, zaman zaman epey baydığımı da anımsıyorum. Sonuçta kişide kalıcı olan sanat yapıtlarında bu gibi durumlar yaygın, bildiğim kadarıyla. Onlarca, belki yüzden fazla kez izlediğimiz filmlerde falan da, “şu sahne bitse de sonraki efsane sahne gelse” dediğimiz hiç olmuyor mu ki? Hatta dinleyip/izleyip/okuyup “rafa kaldırmadığım”, hala belki sonsuza kadar ara ara ilgimi yöneltmeye devam edeceğim şeylerin çoğu ciddi anlamda “atlanası” kısımlar içeriyor; sanırım çoğunun sonunun efsanevi olmasında bir keramet var. “All’s well that endswell” (Sonu iyi biten her şey iyidir) sözünü de pek tutarım, ve buraya da uygun geldi bence.
Starchild parçası o kadar iyi bir bitiş şarkısı ki bu albüm için, dinlerkenki modu ne olursa olsun insanı etkileyebiliyor. Parça hem albümü çok iyi tamamlıyor birçok farklı yönden, hem de tekil olarak da efsane bir olağanüstülük; son olarak bize müziğin sağlayabildiği manevi gücün ne denli sınırsız olabileceğini, ve üstün başarıyla kotarılmış bir sanat eserinin, çoğunluğun iyi fikirlerle yola çıkıp pratikte tökezlediği sanat dünyasında ne derece etkin olabildiğini de belgeliyor bence.
STAR ONE’ın ikinci ve şimdilik son albümü olan “Victims of the Modern Age”i de bir süre dinlemiştim, çıktığı zamanda. Bence Russell Allen’ın ses bakımından çok formda olmaması bir talihsizlikti albüm için, ama kötü de bir albüm değildi o. Arjen üretkenliğine yakın gelecekte ara vermeyecek gibi görünüyor. Tercihen STAR ONE ile bir albüm daha yapmasını da isterim kendisinin. Olası albümün “Victims of the Modern Age”e benzemesi mi, yoksa “Space Metal” gibi (hatta daha da) süpersonik olması mı; hangisinin yeğ olacağı hepimizin malumu…