Merhaba.
Dan Swanö.
Bir kritiğin daha sonuna gelirken, hepinize hayırlı keyifler diliyorum…
…şeklinde yazabileceğim bir kritikten daha merhaba. Konu Dan Swanö ve yapabildikleri olunca, kalite dozunun otomatikman çok üstlerde olması, incelemeyi yazan kişi için çok tatlı bir güven. “Acaba nasıl bir albüm?”, “Acaba ne kadar iyi?” gibi soruların bile kendilerine yer bulmadığı bu inceleme öncesi safhada, akıllardaki tek şey şu oluyor: “Acaba Swanö bu sefer nasıl güzellikler yarattı?”
Bunu takip eden ruh hâli de meraktan ziyade, :D şeklinde oluyor. Çünkü sunulacak şeyin çok iyi olacağını zaten biliyorsunuz. Yıllardır vazgeçemediğiniz bir lokantadan yemek yemek, yeni bir Seinfeld bölümü izlemek, ya da Ronaldinho’nun en çılgın zamanındaki maçlarından birini izlemek gibi.
Çok iyi olacak, ama ne kadar çok iyi olacak…
“The Inheritance” ile enfes bir işe imza atan Dan Swanö/Ragnar Widerberg ikilisi, sonradan çıkan ve ilk albüm ile şu an yazdığım “The Northern Sanctuary” arasında köprü vazifesi gören “The New Tomorrow” EP’sinin ardından hiç hız kesmeden yeni albüm yazımına başlamış ve bizi rüyalarımızda ıslatacak bir işin daha taşlarını döşemeye koyulmuştu. İlk albümde olduğu gibi sözleri NOVEMBERS DOOM’dan Paul Kuhr’a emanet eden Swanö/Widerberg ikilisi, yine ve bundan sonra da olacağı gibi konsept bir albümle karşımıza çıktı.
Swanö’nün her zaman en iyi yaptığı şeylerden biri; yazdığı riflere yedirdiği melodilerle çok özgün, sıcak ve çabuk sevilesi bir his yaratmayı başarması. Bunu daha progresif metalsi NIGHTINGALE’de de, daha death metalsi EDGE OF SANITY’de de, solo projesinde de, yer aldığı ve müziğini yazdığı her şeyde de görmek mümkün. “Crimson II”daki Incantation’ın giriş rifinde de bu nefislik vardı, “The Northern Sanctuary”nin ilk single’ı In the Eyes of Idols’ın açılış rifinde de, ilk albümün bombalarından Dead For a Day’in nakaratında da…
Bu noktada yapılabilecek en mantıklı şey; ortaya konan şeyin ne kadar iyi olduğuna dair övgüler düzmekten ve yazıyı çeşitli olumlu sıfatlarla doldurmaktansa, “The Northern Sanctuary”nin “The Inheritance”la olan temel farklılıklarını ortaya koymak. Aslına bakarsanız bu noktada çok da fazla, madde sıralanacak bir farklar listesi yok. Ortada çok nefis bir progresif death metal var. Grubu herhangi bir progresif death metal grubundan farklı kılansa, müziklerine kattıkları heavy metal, hard rock, AOR unsurlarının çok daha belirgin olması. Swanö’nün sesi, belli ki Ragnar’dan çıkan kimi JUDAS PRIEST etkili -basit ama etkili- riflerin katttığı tat gibi şeylerin ışığında, “The Northern Sanctuary” de “The Inheritance” gibi çok kolay dinlenen ama bir yandan da hayran bırakan, eşlik ettiren, vokal yazımıyla ilham veren, tertemiz, cillop gibi bir albüm.
Konsepte değinecek olursak, “The Northern Sanctuary”; “The New Tomorrow” EP’sinin bittiği yerden başlıyor ve “The Inheritance” ile arasında 50 yıllık bir zaman dilimi var. “Mannen i vitt” (beyazlı adam) olarak geçen ana karakter, ilk albümde konu edilen ve o albümün geçtiği yerde yaşanan ilk korkunçluğun başladığı yerde bir ev satın alıyor. Evi restore ediyor ve dışarıdan gelen ve İsveç’in sessizliğinde bir tatlı huzur almaya gelen büyük şehir insanlarına kiralamaya başlıyor. Ancak ilk albümün anlattığı o “şey” hâlâ evdeki varlığını sürdürüyor. Bu “şey”in etkisindeki ev sahibi beyazlı adam da eve gelen konuklara şerefsizlikler, türlü korkunçluklar yapıyor. Bahsi geçen ev cehenneme açılan kapılardan birinin üstüne inşa edilmiş olduğundan, burada bir ayin gerçekleşiyor ve o kötücül “şey”in geldiği yere geri dönebilmesi için bir kapı açılıyor.
Böyle okuyunca hikâyenin biraz dtandart bir perili ev masalı olduğu ortada, ancak grubun bunu işleyiş tarzı ve müzisyenlik becerileri sayesinde, kendinizi hikâyenin gizemlerinden ziyade müziğin işleniş ustalığına hayran kalırken buluyorsunuz.
SYMPHONY X şarkısı gibi giren ve oryantal rif karakterleri barındıran Raptur Ballet, Swanö’nün kimi yerlerinde ÖKÜZ gibi kükrediği Marionette, NIGHTINGALE’imsi klavyelerle atmosfer basan God of Ruin, ilk single In the Eyes of Idols, açılışı yapan Wake of Eternity, albüme adını veren 14 dakikalık canavar şarkı; hepsi de doyulmaz anlar barındıran, son derece yüksek dinlenilebilirliğe sahip, son derece melodik, çok uzun süre tükenmeden dinlenebilecek yapıtlar.
İlk albüme göre net şekilde geride olduğunu düşündüğüm tek şey; böylesi sofistike ve dolu bir müziğe göre epey hafif bulduğum albüm kapağı. Onun haricinde, “The Inheritance”ı ne kadar beğendiyseniz “The Northern Sanctuary”yi de o kadar beğenmemeniz için hiçbir sebep yok. Belki ilk albüm WITHERSCAPE ile ilk tanışmamız olduğu için fazladan ilk göz ağrısı puanları alabilir, ancak benim için müzikalite, yaratıcılık, ilham verme, icra gibi tüm kalemlerden ilk albüme denk bir müzikal şölen.
İlk albüme 9 vermiştim, bu albüme de 9 veriyorum. İşin içinde Dan Swanö olduğu için, 10/10 hakkımı her zaman saklı tutuyorum; sonuçta işin içinde “Purgatory Afterglow”dan sonra “Crimson”ı yapmış bir insan var.
DNA’sına kaliteli müzik yaratmak ve ilham vermek kodlanmış birileriyle karşı karşıya olmak, işte bunu seviyorum.
Kısa ve öz olsun;
Swanö var ise, koy sepete.
Sırada yeni Nightingale albümü var.
Önceki albümün müzikal açıdan doyuruculuğunu bu albümde bulamadım maalesef.
16.08.2016
@Ouz, Önceki albümden kastım Inheritance idi bu arada.
16.08.2016
@Ouz, ilk 2 dinlemede aynı şeyi hissettim ve üzülür gibi oldum ama sonradan bir anda tatlı geldi, 3. dinlemeden sonra bayıldım. Ama dediğim gibi ilk albümün ilk dinlemedeki “oha” etkisi yok evet.
16.08.2016
@Ahmet Saraçoğlu, Yok ben hala üzülüyorum. :) Ama en azından albüm içinde aklımda kalıp da ilerleyen zamanlarda da dinleyebileceğim birkaç bir şeyler var.
16.08.2016
@Ouz, Kesinlikle katılıyorum. Evet yine hayvan gibi albüm yapmış Swanö ama bi Inheritance etkisi yaratmadı bende. Inheritance 9 sa buna 8 falan verirdim heralde.
AST! RİD! FALLS!!
Ben de albümü beğenenlerdenim. Sadece ilk dinleyişimde başka şeylerle uğraşırken pek anlayamadım, sonra dinledikçe sevdim.
Yalnız “Dan Swanö klavyesi” diye bir fenomen var gerçekten, telif hakkını alsa yeridir. 8,5/10.
Fakat Marionette’nin 1:14′ünde giren brutal vokaller! <3 <3 <3
17.08.2016
@Mehmet Emrah Konya, inanılmaz.
Ragnar Widerberg aynı zamanda Witchcraft’ın yeni davulcusuymuş, hiç dikkat etmemiştim şimdi bakınca fark ettim, İsveç küçük yer.
Mükemmel bir albüm. Daha yeni dinliyorum, zamanında dinleseymişim yıl sonu listemde tepelerde olurmuş. Ayrıca 2016 En’lerine girmeliydi kesinlikle. İlk 37′ye bile girmemiş. Girememesinde payı olanlardanım malesef.
Kaç yıl olmuş hala yeni albüm yok, gıcık oluyorum bu adama, 85 tane grubu var, 2 albüm çıkarıp başka grup kuruyor.
Günlerdir paso Witherscape, Edge of Sanity, Nightingale dinliyorum. Zalımın oğlu yeni müzikler üret, yeter mikserin başında oturduğun.