Mizantropiyi kendi hâlinde melankolik bir asosyallikten, nefes alan her şeyin en berbat şekilde yok oluşunu anlattıkları karanlık vaazlar vermeye kadar geniş bir yelpazede ele alan black metal gruplarının son derece profesyonel sosyal medya kullanımlarını düşündüğümüzde, metalin bir diğer karanlık ancak nispeten daha duygusal alanında salınan Novembre, büyük ölçüde içe kapanık ve ne yaptığına dair bilgi edinilmesi zor bir grup olarak var olmaya devam ediyor.
Dokuz yıl aradan sonra sekizinci albümünü yayınlayacağını duyuran grup, şarkıların bir kısmının eski olduğunu samimi şekilde açıklamıştı. Bir önceki albümlerinden bu yana geçen zamanda doom metal ve genel anlamda metal dünyasında çok fazla şey oldu. Belirgin derecede evrimleşen türler, tür değiştiren gruplar, dünya değiştiren grup üyeleri oldu. Novembre mütevazı açıklamasına rağmen son düzenlemelerde kendini bir önceki albümün metal dünyasında dondurup bırakmadığını açıkça ortaya koymuş.
Albümün adını George Orwell’a borçluyuz. Açılımı “Union des Républiques Socialistes Animales” olan “URSA”, ünlü yazarın Hayvan Çiftliği romanının Fransızca tercümesi için ilk olarak seçilen başlık olmasının yanı sıra yine yazarın malum tercihi ve eserin bağlamı çerçevesinde, Rusya’yı temsilen Rusça “ayı” anlamına geliyor.
Kapak ve kitapçık, doom’da ilk adresimiz olan Travis Smith’in imzasını taşıyor. Kapakta ayı imgesini hem şiirsel hem de gerçek yaşamda pek çok anlam yüklenebilecek olan oyuncak ayı formunda görüyoruz. Ek olarak bana Saturnus grubunun bir albümüne de adını veren Veronika Decides to Die romanının verdiği hissi anımsattığını da paylaşmak isterim.
Parçalardaki clean-brutal dağılımı doom gruplarında en çok dikkat çeken özelliklerden biri olmakla beraber Novembre için artık dengesi ustalıkla kurulan sıradan bir husus hâline gelmiş. Kendini pek zorlamasına gerek olmayan, tekniğini oturtmuşluğuyla vokali karamel tadı veren Carmelo yine o etkileyici, dolgun tizlerinde dolaşıyor. Bir önceki albümü neredeyse tamamen beğenmiş olsam da, Carmelo’nun brutal ve scream arasında yer yer kararsız kalan tarzından memnun değildim ve bunu çok sevdiğim bu grup için epey sorunlu bir durum olarak görüyordum. Bu albümde ise çok daha “kararlı” bir vokal ve bilinçli tercihler yaptığını düşünüyorum.
Novembre’ın canlı performansları gayet doyurucu; ancak festivalleri sallayan bir grup olduğunu söylemek zor. Özellikle “Classica”dan bu yana ciddi anlamda sadık bir dinleyici kitlesine sahip olan grubun Avrupa’da ve dünyada çok daha büyük kalabalıklara seslenebilecekken daha durağan bir çizgide ilerlediği kanaatindeyim. Bunun sebebi grubun az sayıda kült (belki “hit”) parça çıkarma eğilimi ve albümlerini çoğunlukla sevenin sevdiği, derin ve sürükleyici olmasına rağmen çok da öne çıkmayan parçalarla donatması olabilir.
Novembre en güneşli ve yaşam dolu günde bile insanı bulutlu bir zaman yolculuğuna çıkarabilecek kudrette yoğun eserler ortaya koyuyor. Şarkı sözlerini okumasanız bile göğüs ağrıtan bir özlem duygusunu ve yitirmişliğin verdiği olgunluğu, parçaların her yerinde hissedebilirsiniz.
Yıllardır zarif bir progresifliği elden bırakmayan grup bu albümde de karakteristik sound’unu somut şekilde koruyor. Bundan hafifçe ayrılan Bremen, sakin ve beklentisiz bir fade-in’le açılsa da harika bir doom-death parçasına evriliyor. Bremen’in öncesinde albümün bir diğer güçlü ve çok yönlü parçası Agathae, bünyesinde barındırdığı tatlı melodilerle grubun İtalyan metal sahnesini birlikte inşa ettikleri power metal gruplarına hoş bir selam gönderiyor. Aynı parçada belirgin NWOBHM ve hatta Avrupa black metali esintileri de bulmak mümkün. Novembre sadeliğiyle etkileyicilik yakalayan bir grup olmasına rağmen, baş döndürücü sololar, saksafon, klavyeler, konuşma pasajları ve kıvamında efektlerle süslenmiş olan “URSA”nın neredeyse her parçasında ince bir sürpriz bulmak albümü öncekilere kıyasla (koyu ve puslu pastellerle dolu bir renk skalasında) bir hayli renkli kılıyor.
İlk iki albümde yapımcı olan Dan Swanö bu albümde de hâlihazırda harika bir eser ortaya koymuş olan gruba meşhur sihirli dokunuşunu yapmış. Ancak bu sürecin öncesinde, kardeşler tarafından kurulu olan grupta kardeşlerden birinin ayrılmasıyla ciddi bir kadro değişikliği yaşandı. Vokalistin kardeşi olan ve böylece grubun çekirdeğini oluşturan davulcu Giuseppe Orlando, albümün çıkışı öncesinde gruptan ayrıldı. Metal dünyasında kardeşlerin bir arada kalmasının genelde daha makbul olmasından ötürü bu durumun dinleyiciler dâhil tüm taraflar için hayırlı olmasını ümit ediyorum.
Öte yandan kariyeri boyunca basçı sirkülasyonu yaşamış olan grubun yeni ancak deneyimli olduğunu tahmin ettiğim basçısı, genelde tiz gitarlarla, zillerle bezeli Novembre müziğiyle iyi bir uyum yakalayabilmiş gibi duruyor. Grubun progresif yüzünü en net şekilde göreceğimiz Annoluce için ekstra iki şarkının da yer aldığı bir single da yayınlandı. Bu yoğun parçaya, ikinci yarısı çocukluktan beri unutulamayan kötücül rüyalara benzeyen ve karanlık halk masallarına öykünen bir klip uygun görülmüş. Klipte parçaya eşlik eden Anders Nyström beyefendiyi de görüyoruz.
Grubu hâlâ ve hâlâ dinlememiş olanları, yıllardır son derece özgün bir sound ve vokale sahip olmaya devam eden bir doom metalin beklediğini söyleyebilirim. Novembre’ın adının, zaman zaman gotik etiketiyle anılmasının verdiği olumlu ya da olumsuz önyargıları bir kenara bırakıp “URSA” ile gruba merhaba diyebilirsiniz.
Novembre Eylül ayı boyunca Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya dâhil olmak üzere kapsamlı bir Doğu ve Güney Avrupa turnesinde olacak. Çağdaş Avrupa doom’unda çözüm ortağımız Peaceville’in güvenli ve yücelten kollarında yolculuğuna devam etmesini umduğum grubun bundan sonra bu kadar uzun aralar vermemesini diliyorum.
Novembre her ne kadar en iyi bildiğim gruplardan biri olmasa da, hayatta en çok sevdiğim şarkılardan 2 tanesini yapan bir grup olarak her zaman için ayrı yeri var benim için.
“Materia”daki “Aquamarine” hayatta en sevdiğim 5-10 şarkıdan biri. Benim için çok çok fazla manevi şey ifade ediyor. Aynı şekilde “Classica”dan “My Starving Bambina” da öyle.
“Ursa”yı henüz tam olarak dinleyemediğimden net bir yorum yapamıyorum, ama yazıda bahsedilenlerin ışığında bütün hâlinde nasıl bir şey olduğu kafamda epey bir belirdi. Albümden 4 şarkıyı farklı farklı zamanlarda dinledim, en kısa zamanda topluca dinleyeceğim. Umarım adını andığım 2 şarkının yanına bir üçüncüsü katılır.
@Ahmet Saraçoğlu, Referans verdiğin şarkıları dinledim, ne güzel grupmuş Novembre. İyi bir ilk buluşma oldu, ciddi düşünüyorum artık. Yeni albümle başlayalım bakalım.
Kanımca Novembre yeteri kadar kıymet görmemiş en büyük gruplardan biri. İtalyan şiirsel estetiğini büyük zerafetle notalarla buluştururken, melankoliyi en şiddetli şekilde dinleyiciye aktarmayı beceren nadir bir yetenek.
Albüm kritiği oldukça başarılı olmuş, yazanın eline sağlık.
Umana, Annoluce müthiş parçalar, Agathae muazzam bir enstrümental. Şahsi sıralamamda Materia’nın bir tık altında olsa da(Jules ve Aaquamarine gibi bir parçaların olduğu albümü geçmek zor :)) Çıktığı günden bu yana büyük keyifle dinliyorum.
bir sürü kederli grup var, çoğunun da ırgat oturuşuyla sigara içmekle sonuçlanacak şarkılar var ama Novembre bambaşka “etkili” bir grup. her nasılsa rutubet gibi çöküyor insana ve bunu öyle şansa bala da yapmıyor. 15 yıl önce üniversitede classicayı dinlediğimde bu kadar sert bir müzikle nasıl beni üzüyor bu insanlar demiştim, bunu dinlediğimde de beni etkilemeyi başardı gene. Mastodon istikrarıyla arka arkaya eksiksiz albümler yaptılar, Ursa bir nebze bunun altında olsa da Morbid Angel geri dönüşünü düşündüğümde nefis bir albüm diyebilirim. İtalyan değil de kuzeyli olsalar çok daha farklı yerlere gelebileceklerini düşünüyorum novembre’nin.
albümdeki favori şarkı da the rose’dur diyerek gittim.
Daha çıktığı yıl dinlemiştim bu albümü. Novembre’den dinlediğim ilk albümdü ve baya etkilemişti beni. Dinlerken insanı alıp götüren tarz bir müzik yapıyorlar ve bende hastasıyım böyle işlerin.
Doom metale hiçbir zaman çok ısınamamış olsam da bu grubun Classica albümü bence tarihin en iyi metal şarkılarından birkaçını içinde barındırıyor. Sitede incelememesi olmamasına üzüldüm.
Novembre her ne kadar en iyi bildiğim gruplardan biri olmasa da, hayatta en çok sevdiğim şarkılardan 2 tanesini yapan bir grup olarak her zaman için ayrı yeri var benim için.
“Materia”daki “Aquamarine” hayatta en sevdiğim 5-10 şarkıdan biri. Benim için çok çok fazla manevi şey ifade ediyor. Aynı şekilde “Classica”dan “My Starving Bambina” da öyle.
“Ursa”yı henüz tam olarak dinleyemediğimden net bir yorum yapamıyorum, ama yazıda bahsedilenlerin ışığında bütün hâlinde nasıl bir şey olduğu kafamda epey bir belirdi. Albümden 4 şarkıyı farklı farklı zamanlarda dinledim, en kısa zamanda topluca dinleyeceğim. Umarım adını andığım 2 şarkının yanına bir üçüncüsü katılır.
14.08.2016
@Ahmet Saraçoğlu, Referans verdiğin şarkıları dinledim, ne güzel grupmuş Novembre. İyi bir ilk buluşma oldu, ciddi düşünüyorum artık. Yeni albümle başlayalım bakalım.
14.08.2016
@Ahmet Saraçoğlu, aquamarine hakkaten canımı sıktı. Ayıp…
Kanımca Novembre yeteri kadar kıymet görmemiş en büyük gruplardan biri. İtalyan şiirsel estetiğini büyük zerafetle notalarla buluştururken, melankoliyi en şiddetli şekilde dinleyiciye aktarmayı beceren nadir bir yetenek.
Albüm kritiği oldukça başarılı olmuş, yazanın eline sağlık.
Umana, Annoluce müthiş parçalar, Agathae muazzam bir enstrümental. Şahsi sıralamamda Materia’nın bir tık altında olsa da(Jules ve Aaquamarine gibi bir parçaların olduğu albümü geçmek zor :)) Çıktığı günden bu yana büyük keyifle dinliyorum.
17.08.2016
@Baran Yıldırım, Teşekkür ediyorum.
bir sürü kederli grup var, çoğunun da ırgat oturuşuyla sigara içmekle sonuçlanacak şarkılar var ama Novembre bambaşka “etkili” bir grup. her nasılsa rutubet gibi çöküyor insana ve bunu öyle şansa bala da yapmıyor. 15 yıl önce üniversitede classicayı dinlediğimde bu kadar sert bir müzikle nasıl beni üzüyor bu insanlar demiştim, bunu dinlediğimde de beni etkilemeyi başardı gene. Mastodon istikrarıyla arka arkaya eksiksiz albümler yaptılar, Ursa bir nebze bunun altında olsa da Morbid Angel geri dönüşünü düşündüğümde nefis bir albüm diyebilirim. İtalyan değil de kuzeyli olsalar çok daha farklı yerlere gelebileceklerini düşünüyorum novembre’nin.
albümdeki favori şarkı da the rose’dur diyerek gittim.
Adamlar tam bir italyan sanatı icra ediyolar. koskoca playlistte bi şarkıları denk geldi. yine bütün sevdiğim şarkılarını dinledim.
Daha çıktığı yıl dinlemiştim bu albümü. Novembre’den dinlediğim ilk albümdü ve baya etkilemişti beni. Dinlerken insanı alıp götüren tarz bir müzik yapıyorlar ve bende hastasıyım böyle işlerin.
Doom metale hiçbir zaman çok ısınamamış olsam da bu grubun Classica albümü bence tarihin en iyi metal şarkılarından birkaçını içinde barındırıyor. Sitede incelememesi olmamasına üzüldüm.