Gelişim ve değişim, hayatın her noktasında olduğu gibi müzikte de kendini gösteriyor. 1970’li yıllardan bu yana giderek gelişen ve teknolojinin de desteğiyle hayli farklılaşan progresif rock ve metal, köklerinden kopmadan gerçekleştirildiğinde, bundan 40 yıl önceki yaşattığı hissiyatı pekâlâ yaşatabiliyor. Kendi alanlarında değerlendirildiklerinde, sayıları giderek azalan virtüözler arasında sıralanabilecek Tony Levin, Marco Minnemann ve Jordan Rudess’tan oluşan Levin Minnemann Rudess (evet pek yaratıcı bir isim olmadığı açık) grubu da yeni albümleriyle 70’ler ruhunu bugüne taşımaya gayret ediyor.
Aksak ritimlerin havada uçuştuğu, ilginç melodilerden kafanızı kaldıramadığınız yapımlardan biri olmaya aday “From the LawOffices Levin Minnemann Rudess”, grubun ilk albümünde olduğu gibi bolca enstrümantal parça barındıran, progresif rock, funk, bir miktar da caz tınıları içeren bir eser. Grubun önceki albümünü dinleyenlerin bu yapımda fark edecekleri ilk detay, çalgı aletlerinin, bilhassa da davulun daha normalleştirilmiş bir pozisyonlamada bulunması. Zira önceki albümde crash’lerden tutun da trampet tonlarına kadar her şey çok ön plandaydı ve bu bir süre sonra albümü dinlenemez noktalara doğru taşıyordu. Bununla birlikte bulunduğu gruplarda dominant görev üstlenen (ben bundan şikâyetçi değilim tabii) Rudess, albümde hafif bir Rudess Morgenstein Project havası yakalamış gibi. Özellikle parçaların gidişatı, ilerleyen safhalarda değişen tema yapısı vs. bana doğrudan Rudess Morgenstein Project’i anımsattı.
Melodi ve ses seçimini dikkate aldığınızda 100 metre öteden duysanız bile “Bunu Jordan Rudess çalıyor!” demenizi sağlayan süper hızlı geçişli, bir o kadar da garip ve hayranlık uyandırıcı melodilerle bezeli olan albüm, Marco Minnemann’ın harikulâde davul hâkimiyeti sayesinde benzerine pek de rast gelmeyeceğiniz bir yapıya kavuşuyor. Tony Levin’in dillere destan bas kullanımına ve arka planda kendi halinde soloya gittiğine anbean şahit olabileceğiniz “From the Law Offices Levin Minnemann Rudess”; kimi şarkılarıyla virtüözlere meydan okusa da kimi parçaların kompozisyonları âdeta sakin belgesel müzikleri kıvamında kalıyor.
Albümün genel olarak zayıf olduğu nokta, Jordan Rudess’ın komşu evine gidip sağı solu karıştıran yaramaz çocuk edasıyla, elinin altındaki klavyedeki sesleri ve efektleri alâkasız yerlere dağıtmış olması. Özellikle bazı şarkılarda kimi Dream Theater dinleyicilerinin nefret ettiği “ciyuvciyuv” olaylarının bulunması ve sebebini bir türlü anlayamadığım şekilde klavyenin joystick’i ile aşırı oynaması eserlerin ciddiyetinin buhar olup uçmasına sebebiyet veriyor.
Deneysel progresif rock işlerine meraklı olan, kadroda bulunan sanatçılardan en az birini ya da birkaçını takip eden ve dinlediği müzikle ufkunu genişletmek isteyen herkese hitap eden albüm, baştan sona tekrar tekrar dinlenebilecek yapıda olmasa da kafayı takabileceğiniz birkaç şarkı barındırması sayesinde arşivlik bir değere kavuşuyor. Rudess çılgınlıklarını biraz daha dizginleyebilse çok daha karizmatik bir albüm olacakken direkten dönen “From the Law Offices Levin Minnemann Rudess” yine de önceki albüme nazaran çok daha iyi bir yere konumlanıyor. Sonuç olarak, Liquid Trio Experiment’ı pek sevmiyor ama Liquid Tension Experiment’a bayılıyorsanız, bu albüm size göre olabilir.
Kadro Tony Levin: Bas, Chapman Stick
Marco Minnemann: Davul
Jordan Rudess: Klavye, iPad müzik uygulamaları
Şarkılar 1. Back to the Machine
2. Ready, Set, Sue
3. Riff Splat
4. What is the Meaning?
5. Marseille
6. Good Day Hearsay
7. Witness
8. Balloon
9. When The Gavel Falls
10. The Verdict
11. Free Radicals
12. Magistrate
13. Shiloh's Cat
14. The Tort
Oğuz Sel’in yine büyük heyecanla yazdığı bir inceleme, çok başarılı olmuş. Müziğe karşı duyulan heyecanı ve tutkuyu hissedebiliyorum.
Jordan için ayrı bir parantez açmak lazım, viyuv viyuvları kimse beğenmiyor ama bence müziği farklılaştıran ve canlı tutan bir şey bu, eğer o viyuv viyuvlar olmasa Jordan memur gibi yapsa işini eminim çok keyifsiz olurdu. Zaten öyle aşırı viyuv viyuv yapmıyor bence, ben rahatsız olmuyorum. Opeth’in klavyesi için de atari müziği falan denmişti yani anlamak zor, klavye zaten bu tarz özgürlükleri tanıyan bir alet hani hepsinin soundu aynı olursa ne gibi bir özgünlük katabilir ki şarkıya?
iPad müzik uygulamaları için de farklı bir parantez açayım, Garageband harika bir uygulama, çok profesyonel işler yapamasam da inanılmaz bir klavye çeşitliliği var her tür soundu elde etmek mümkün. Keşke biraz da metale yönelik şeyleri ekleseler diyorum ve yazımı sonlandırıyorum
@Boba Fett, Teşekkür ederim, bazı albümleri ayrı bir heyecanla yazıyorum gerçekten. Bu heyecanın okura geçebiliyor olmasına hem şaşırıyorum hem de bundan hoşnut oluyorum açıkçası.
Jordan’ı ufaktan eleştirsem de kendisini çok severim. Progresif metalle tanışmama vesile olan kişi kendisi. Yine onun sayesinde bir dönem üstüne çok düştüğüm klavyeyle ilgili bir dolu şey öğrenebilmemi de sağladı hazırladığı videolarla.
Garageband’in süper bir uygulama olduğunu biliyorum ama Apple bir cihazım olmadığı için pek deneyimleyemedim kendisini.
Yok hocam tepkim sizden ziyade bazı arkadaşlara, açıkçası metal müzikte bazı eleştirilerin aşırı ezber olduğunu düşünüyorum yani tepkim buna denebilir. Bazı klişe eleştiriler var pek hoşlanmadığım, bunun müziği çirkinleştirdiğini düşünüyorum. Bazıları da bu eleştirileri sorgulamadan kabul ediyor, hoş bir durum değil bence.
Şöyle diyeyim sadece Garageband için IPhone alınır derdim eskiden, şimdi pahalı malum diyemiyorum.
böyle bi albümden yeni haberim oldu valla, yazar arkadaşımıza çok teşekkürler. direkt yamuluyorum albüme.
28.08.2016
@Ufuk Sönmez, Rica ederim. Yazı, amacına ulaştı o halde. :)
Oğuz Sel’in yine büyük heyecanla yazdığı bir inceleme, çok başarılı olmuş. Müziğe karşı duyulan heyecanı ve tutkuyu hissedebiliyorum.
Jordan için ayrı bir parantez açmak lazım, viyuv viyuvları kimse beğenmiyor ama bence müziği farklılaştıran ve canlı tutan bir şey bu, eğer o viyuv viyuvlar olmasa Jordan memur gibi yapsa işini eminim çok keyifsiz olurdu. Zaten öyle aşırı viyuv viyuv yapmıyor bence, ben rahatsız olmuyorum. Opeth’in klavyesi için de atari müziği falan denmişti yani anlamak zor, klavye zaten bu tarz özgürlükleri tanıyan bir alet hani hepsinin soundu aynı olursa ne gibi bir özgünlük katabilir ki şarkıya?
iPad müzik uygulamaları için de farklı bir parantez açayım, Garageband harika bir uygulama, çok profesyonel işler yapamasam da inanılmaz bir klavye çeşitliliği var her tür soundu elde etmek mümkün. Keşke biraz da metale yönelik şeyleri ekleseler diyorum ve yazımı sonlandırıyorum
18.04.2020
@Boba Fett, Teşekkür ederim, bazı albümleri ayrı bir heyecanla yazıyorum gerçekten. Bu heyecanın okura geçebiliyor olmasına hem şaşırıyorum hem de bundan hoşnut oluyorum açıkçası.
Jordan’ı ufaktan eleştirsem de kendisini çok severim. Progresif metalle tanışmama vesile olan kişi kendisi. Yine onun sayesinde bir dönem üstüne çok düştüğüm klavyeyle ilgili bir dolu şey öğrenebilmemi de sağladı hazırladığı videolarla.
Garageband’in süper bir uygulama olduğunu biliyorum ama Apple bir cihazım olmadığı için pek deneyimleyemedim kendisini.
18.04.2020
@Ouz, Rica ederim.
Yok hocam tepkim sizden ziyade bazı arkadaşlara, açıkçası metal müzikte bazı eleştirilerin aşırı ezber olduğunu düşünüyorum yani tepkim buna denebilir. Bazı klişe eleştiriler var pek hoşlanmadığım, bunun müziği çirkinleştirdiğini düşünüyorum. Bazıları da bu eleştirileri sorgulamadan kabul ediyor, hoş bir durum değil bence.
Şöyle diyeyim sadece Garageband için IPhone alınır derdim eskiden, şimdi pahalı malum diyemiyorum.