1990’ların sonunda Moğollar’ın katıldığı bir TV programından…
Muhabir: İyi günler. Moğollar’ı dinliyor musunuz? Genç 1: Yok ben yabancı pop dinliyorum.
Muhabir: Merhaba. Moğollar’ı dinliyor musunuz? Genç 2: Moğollar biraz yumuşak müzik yapıyor, ben black metal dinliyorum.
Muhabir: İyi günler. Moğollar’ı dinliyor musunuz? Genç 3: Eskiden dinlerdim, şimdi Metallica dinliyorum.
Kişinin elinde olmadan gerçekleşen birçok olay, aslında o kişinin hayatını baştan aşağı şekillendirmek ve hayata bakış açısını farklılaştırmak için meydana geliyor. 1995 yılında TRT’nin hayli popüler müzik eğlence programlarından olan Kokteyl’i izlemem de, bahse konu “hayat şekillendiren” olaylardan biri. ‘Zapping’ kavramının zirve yaptığı dönemde yine bir akşamüstü öylesine kanallar arasında dolanırken Kokteyl programına denk geldim ve içimden o dönemki çocukluğumun verdiği salaklıkla “Sana süre veriyorum kanal, işime yarar bir şeyleri birkaç saniye içerisinde gösterirsen seni zaplamam,” demiştim. Olacak ya işte, sunucu “Şimdi karşınızda Moğollar…” dedi ve grubun “Keşişleme” parçasının başlamasıyla kendimden geçtim.Ertesi gün o zamanlar Adana’da yaşadığım evden çıktım ve dolmuşa atladığım gibi çarşıya gittim. Kasetçi kasetçi dolaşmama rağmen Moğollar’ın kasetini bulamadım; son bir umut denk gelen başka bir kasetçiye girdim. Kasetçinin, bana Tarkan’dan Mirkelam’a kadar başka şarkıcıların kasetlerini satmaya çalışıp da “Yeeaa!! Moğollar’ı naapıcan yeaa…” deyişi dün gibi aklımda. Kaseti aldığım gibi eve geldim ve walkman’e taktığım kasetin ilk şarkısı “Dinleyiverin Gari” ile ciddi anlamda Moğollar maceram başladı.
1990’larda Leman dergisinin en sevilen bölümleri arasında bulunan “Erdener Abi” ve “Öğreten Adam ve Oğlu” bölümlerinin de çizeri olan Kaan Ertem’in çabalarıyla ve başlattığı imza kampanyasıyla yeniden bir araya gelen Moğollar, 1970’lerde yaptıkları ve Anadolu Pop olarak adlandırdıkları tarzın biraz dışına çıkarak protest kimliklerinin ön planda olduğu eserlerle 1994 yılında, yeni dönemin ilk albümüyle sevenlerine merhaba dedi.Grup, protest kimliklerinin en güzel kanıtlarından biri olan ve daha önce konserlerinde sözsüz biçimde icra ettikleri “Issızlığın Ortasında” eserlerine, Madımak katliamından sonra söz yazarak şarkının son haline gelmesini sağladı.Yoğun yönetim eleştirisinin yapıldığı albümün yukarıda da arz ettiğim ilk parçası olan “Dinleyiverin Gari”nin sözleri de, maalesef ve maalesef aradan 22 sene geçmiş olmasına rağmen Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğinin göstergesi…
Albümde, Moğollar’ın eski takipçilerini şaşırtabilecek bir diğer nokta, önceki dönemde yaylı tambur, bağlama, cura, elektrogitar gibi telli ve yaylı çalgı aletlerini kullanan Cahit Berkay’ın, bu albümdeki üç parçada, vokal koltuğunda oturması.1990 yılındaki Altın Güvercin Şarkı Yarışması’nda Cem Karaca ile “Kahya Yahya”parçası üzerine çalışan ve Karaca’yı bu şarkıyı söylemeye başlarda ikna edemeyip “Sen söylemezsen ben çıkar söylerim,” diyen Berkay’a, “Sen şarkıcı değilsin, nasıl söyleyeceksin bu parçayı…” şeklinde cevap veren Karaca, elbette “Kahya Yahya”yı söylemişti. Ancak Cahit Berkay da şarkıcılık konusunda çok da başarısız olmadığını “Moğollar ’94” albümünde seslendirdiği eserlerle gösterdi.
Tam anlamıyla bir Moğollar fanatiği olduğum 1990’lar ve 2000’lerin başında adamların çıktıkları ne kadar TV programı varsa takip etmeye gayret ettim ve orada konuştuklarını aklıma yazmaya çalıştım, ileride bir işime yarar diye düşünerek. Yine konuşulanlardan aklımda kaldığı kadarıyla, grubun bir nedenden hemen her albümünde ve plak kayıtlarında bir “Alageyik” şarkısı versiyonu var. Bu durum “Moğollar ’94” ve sonrası birkaç albümde de değişiklik göstermedi. Ancak bana kalırsa, grubun en iyi ve en dinlenesi “Alageyik” yorumu bu albümde. Yaylı tamburun kendine has yumuşak sesi, dönemin pek çok albümünde boy gösteren Erdinç Şenyaylar’ın gitarı ve Taner Öngür’ün yorumuyla parça, yıllardır keyifle dinlediğim şarkılar arasında kendine yer buldu.
Enstrümantal, bir başka deyişle sözsüz müzik üretmede kendini kanıtlayan ve yabancı ülkelerde ödüllere boğulan Moğollar, geleneklerini bir nebze de olsa sürdürerek iki enstrümantal parça ile “Moğollar ‘94” renklendirdi. Elbette “Keşişleme” adlı parça, Berkay’ın katkıları ve yorumunun yanı sıra, aynı zamanda anonim olan bir eser.“Ustalara Saygı Kuşağı” tadında iki Âşık Veysel parçasıyla albümü sonlandıran grup, MFÖ grubundan yakinen tanıdığımız Fuat Güner ve Özkan Uğur’dan vokal desteği alarak “Beni Hor Görme Kardaşım”ı yerli rock dünyasına kazandırdı.
Grubun yeniden bir araya gelmesinin verdiği şevk ve keyifle, gerek enstrüman kullanımında gerekse şarkılardaki müzikal detay anlamında gayet doyurucu bir yapım olmuş “Moğollar ‘94”. Kayıt kalitesinin yüksek olması ve her çalgı aletinin tek tek duyulabilir kılınması, grubun, albümü özenle hazırlandığının ve Moğollar hayranlarını memnun etmeyi hedeflediklerinin bir göstergesi. Müzik anlayışımın değişmesine öncülük eden ve metal müzikle tanışmama da vesile olan Moğollar’ın bu albümü, grubun yeni çıkan diğer albümlerinden müzikal açıdan daha dolu ve doyurucu. Tarz gözetmeksizin müzik dinleyenlere rahatlıkla önerebileceğim albüm, Türkiye’nin yakın geçmişinin irdelenmesine sağladığı katkıyla da arşivlerde kendine yer bulması gereken eserlerden biri kesinlikle.
Not:Moğollar sayesinde 90’lı yılların Can Yücel’li, Nihat Genç’li Leman Dergisi’ni yıllarca takip etmiş olabilmekten büyük bir mutluluk duyuyorum; o dönemde müzikal yaşantıma Moğollar, henüz emekleme dönemindeki yazı-çizi hayatıma da Leman’ın katkıları gerçekten çok büyük.
Kadro Cahit Berkay: Vokal, gitar, bağlama, yaylı tambur
Taner Öngür: Vokal, bas
Serhat Ersöz: Klavye
Engin Yörükoğlu: Davul, perküsyon
Şarkılar 1. Dinleyiverin Gari
2. Issızlığın Ortasında
3. Alageyik
4. Dörde Özlem
5. Bu Dünya Bizim
6. Keşişleme
7. Sen Varsın Orada
8. Beni Hor Görme Kardaşım
uzun suredir birsey yazmiyordum ama bunu gorunce dayanamadim, kimsenin muzik zevkiyle bir derdim yok, kim neyi seviyorsa onu dinlesin. Kucuk ibo da inleyebilirsin serdar ortac da mogollar da. Ama samimi olun bu muzigin rockla falan bir alakasi yok. Sadece sevdiginiz icin hosunuza gittigi icin gizli gizli dinlediginiz icin herkese yutturmaya calisiyorsunuz. Mogollar da Erkin Koray da Baris Manco da gitarla arabesk yapan tiplerdi ve yaptiklari muzikte bana gore son derece basit taklit ve igrenc, dost aci soyler bunlari herkes soyleyemez ama 33 yillik hayatimin TR bolumu ozenti yalaka ve nankorlerin arasinda gectigi icin bunlari yazdim affola.
@Eric E., Aynen kardeşim sen şu 47 yıldır davul çalan elemansın hatırladım bak. Bir müziğin rock olarak tanımlanabilmesi için illa nefret kusması veya hayvani sertlikte riffler, çılgın bir double bass kullanımı, perdesiz bas falan mı gerekiyor sanıyorsun? Özentilikse orada da hiç bu kadar yanılan birini görmemiştim adamlar yeni bir müzik türü yarattı birader kolaymış gibi diyorsun burda, kaldı ki özenti değil bunun adı sentez tamam mıdır? Gitarla arabeskmiş peh önce saygı duymayı öğren sonra gel burada konuş.
@Eric E., Sıralama çok hoş olmuş gerçekten “Küçük İbo, Serdar Ortaç ve Moğollar” bu mudur yani olay? Müzik bu canım kardeşim, esrar eroin mi çekiyorum ki gizli gizli olsun?
Moğollar’ın, Ersen ve Dadaşlar’ın, Barış Manço’nun -Erkin Koray dinlemiyorum- ve çok daha fazlasının erken dönemlerinde Türkiye’de “rock” adına neler yaptığı ortadayken yazdıklarını kusura bakma ama müzikal cehaletine vereceğim. 1980′lerde müzik dahil pek çok şeyin yozlaştığını göz önüne alarak ilgili grupların ve sanatçıların yaptıklarını körlemesine savunacak değilim elbette. Ancak erken dönemlerini de kastediyorsan ve “Ben bu saydıklarının ürettiği bütün şarkılara hakimim, sözümün arkasındayım” diyorsan, buyur şarkı şarkı plak plak tartışalım grupları. Eğer sözlerin bu albüm özelindeyse o senin görüşün elbette ancak Moğollar’ın yaptığı ve çoğu zaman protest olan müziği “arabesk” gibi kitleleri uyutup hayattan bezdirmek için yaratılmış bir müzikle kıyaslaman, kabul edilebilir bir şey değil benim için. Öte yandan 1968′li yıllarda eline gitar alıp stüdyodaki tek kanallı kayıt sistemlerinde rock müziği Anadolu ezgileriyle birleştirmek için bir şeyler yapmaya çalışmak da bence yeteri kadar takdir edilesi.
Moğollar’ın çekirdek kadrosunun yaşları başları belli, bu albümü yaptıklarında da şimdi de çizgilerini heavy metale kaydırmaları zaten beklenemez. Görece yumuşak bir müzik yapıyorlar evet. Ben de 33 yıllık yaşantımda bu adamlar bana bir şeyler kattı diyerek Word’ün karşısına geçip bu yazıyı hazırladım ve eğer bu grubu bilmeyen, tanımayan varsa bir kulak kesilsin istedim.
Kimseye bir türü ne kakalamaya ne de yutturmaya çalışıyorum ve fakat ne yazık ki çevrenin kurbanı olmuşsun güzel kardeşim. En kısa zamanda aklı başında insanlarla çalışmanı, oturup kalkmanı dilerim.
Özel Not: Burada yazdığım hiçbir kritik neticesinde yerli ya da yabancı gruplardan maddi ya da manevi bir getirim yoktur. Kimseye bir türü ve grubu dikte etmiyorum ve tamamen PA’ya katkı amacıyla bir şeyler yazıyorum.
Kesinlikle ama kesinlikle polemiğe, tartışmaya girmeden birkaç şey söylemek istiyorum. Moğollar, erkin koray, cem karaca, üç hürel, barış manço (ve 1970 lerden daha birçok isim) son derece kaliteli, 1.sınıf, dünya standartlarında işler çıkartmışlardır (elbette yüzüne bakılmayacak kadar kötü, kalitesiz çalışmaları da olmuştur). Tüm bu isimleri rock janrı altında toplayabiliriz (ve elbette bu isimler rock müzikten fazlasını da üretmiş isimlerdir). Rock yalnızca anglo sakson kültürün eseri değildir (o toplumlar bir çıkış noktası olmuşlardır). Tüm dünyaya yayılmış ve oldukça geniş bi tür olmuştur rock. Hindistan, meksika, japonya, arap-ortadoğu ülkeleri, latin amerika gibi birbirinden çok farklı toplumlara, kültürlere ulaşmış ve yayılmış, çeşitli alt türleri oluşmış geniş & zengin bi türdür (bir nevi jazz gibi). Ayrıca bir duruşu ve mesajı olduğunu da varsayarsak moğollar belkide en rock isimlerden biridir türkiye de (unutmayın bu adamlar 68 kuşağı). Bu albümde son derece başarılı, kaliteli bi albümdür. Benden gayet yüksek bi not aldı :) Ayrıca 1970 yılların erkin koray, barış manço (ve elbette emektar kurtalan ekspres), cem karaca, moğollar, üç hürel, bunalımlar, kardaşlar, apaşlar, dervişhan vb. bulabildiğiniz isimlerin tüm kayıtlarını dinleyin (gizli saklı değil, göğüsünüzü gere gere dinleyin :) O yıllarda türkiyedeki grupların ne kadar kaliteli işler yaptığını kendi kulaklarınızla duyun & keyif alın. Ayrıca moğolların 1990 larda yayınladığı işlerde oldukça iyi işler. Bilgisiz, ön yargılı, karalamaya ve değersizleştirmeye yönelik şeyleri lütfen ciddiye almayın. Albüm kritiği yapan arkadaşa teşekkür edip kendisinden şunu rica ediyorum, bu albümden 2 yıl sonra “moğollar – dört renk” albümü yayınlandı. O albümde oldukça iyi bi albüm (hatta bence bu albümden daha iyi bi albüm). Lütfen onunda kritiğini yap :) Dinlememiş olan tüm arkadaşlara tavsiyem olsun.
@atilla, Moğollar’ın bir sonraki kritiğinde 70′lere yolculuk ettirmeyi düşünüyorum aslında. Ama Dört Renk dahil diğer albümlere de el atacağım ilerleyen dönemde. İlgin için teşekkürler. :)
gitarla arabesk yapmayı basit olarak görmek için onun hakkında bilgi sahibi olmak müziği tanımak ve derinliğine inmek gerekir. ben 80′li yıllardan bir müslüm gürses eseri söylerim etimolojisine inmen için 40 fırın ekmek yemen gerekir. arabesk, anadolu rock vs. hiçbir müziği aşağılayamazsın. ne barış manço ne cem karaca ne moğollar hadi daha da ileri gidiyorum ne burhan bayar ne de uğur bayar-gitarla senfonik eserleri vardır- gibi bestecileri ve sanatçıların yaptığını anla araştır ondan sonra gel nutuk at burada.
Yorumlarda bahsi geçen gruplar, kişiler zaten hiçbir zaman ”biz çok rockız bakın biz sert adamız rock bizden sorulur” derdinde değillerdi. Keşfettikleri müziği Anadolu ezgileriyle sentezleyip güzel eserler yaratmaya çalışan değerli müzisyenlerdi.
Moğollar’ın ilk albümünü (ki Fransa’da yılın en iyi albümü seçilmiş) hala ara sıra dinlerim. Tüm parçaların enstrümantal oluşu ve Murat Ses’in Jon Lord vari klavyesi.. Daha sonra malesef gruptan ayrılıyor, kavga ediyorlar sanırım. Sebep de Moğollar’ın o zamanki açıklamasına göre Murat Ses’in halk müziklerini cover’lamaya devam etmeyi, grubun ise kendi bestelerini yapmayı istemesi ve daha nice olaylar olaylar. Neyse güzel albümdür incelemesi yapılır umarım. 90′lardaki geri dönüşleri de ayrı güzeldir bence. Özellikle günümüze uzanan protest sözler.
Anadolu Rock müziğini çok sevdiğimi söyleyemem aslında. Aynı şey Jimi Hendrix dönemi İngiliz-Amerikan grupları için de geçerli. Fakat 68 kuşağı sonuçta. Müzik yaptıkları o zamanın şartları, anlattıkları hikayeler vs. hep ilgimi çekiyor.
Yahu adamların Barış Manço’yla turladıkları otobüsü yakıyorlar. Erkin Koray’ın uzun saçlı hippi görünümlü diye bıçaklandığı zamanlar. Öyle bir zihniyetin içinde iyi kötü müzik yapmaya çalışmışlar. Yine de hala bu topraklara hiçbir yenilik getirmediler diye eleştiriliyorlar :)
Moğollar “Behind the dark” albümü ile “French Academie Charles Cros Grand Prix Du Disque” Ödülünü almıştır bilin bakalım bu ödülü bu “arabesk” cilerden önce kimler almıştır ???
Kaan Ertem… :( Leman sayfalarında en sevdiğim karakterlere hayat verenlerden biriydi, yazıda adını geçirdiğim bölümlere bayılırdım. L-Manyak’ta da çılgın atıyordu. Nur içinde yatsın.
Taner Abi kendi Twitter adresinden paylaşımda bulunup vefalı bir davranış sergilemiş. Sağ olsun, ömrü uzun ve sağlıklı olsun.
@Ouz, 1999 yılından beri düzenli aldığım leman ve l-manyak’ta -daha sonra da eski sayıları, albümleri vs. topladığım dönemde- en sevdiğim ve en çok güldüğüm adamdı Kaan Ertem, çok erken gitti. Tam tanımlayamadığım bir durum komedisi hatta tipleme komedisi yaratıyordu. müthiş karakterleri vardı(favorim erkut abi’ydi) daha da müthiş absürd şekilli tip/surat çizimleri vardı. O dönem leman’ın en popülerleri Ahmet Yılmaz’dan Mehmet Çağçağ’dan vs. kat kat iyiydi benim için.
Bahsi geçen imza kampanyasını ise 2001 yazında Didim’de bir kitapçıdan aldığım “dengeli beslenme”(1989-1995 arası karikatürleri sanırım) albümünün arka iç kapağından öğrenmiştim. O zamanlar tabi internet filan yok daha doğrusu bizim evde yok, vay bee Kaan abi bu kampanyayı kitabına bile taşımış demiştim. Moğollar’ı da bilmeme rağmen doğru dürüst dinlemem o kitabına bastırdığı CRR konseri fotoğrafından sonra oldu zaten. Akşam akşam cidden afalladım, Erdener abi albümü ve l-manyaktaki kısa bağımsız hikayelerinde nefessiz kala kala yerlere yattığım neredeyse tuvalete zor yetiştiğim anlar gözümün önüne geldi. Yiğit Özgür ya da kişisel favorim Uğur Gürsoy’dan bile daha çok gülerdim Kaan abi’nin tarzına ki bence Uğur Gürsoy da Umut Sarıkaya da ciddi anlamda etkilenmiştir Ertem’in durağan tarzından.
Huzur içinde, nur içinde yat Kaan abi. beni ve birkaç arkadaşımı daha zamanında o kadar çok güldürdün ki gülmenin ömür uzattığı doğruysa hepimizin ömrüne 4-5 yıl eklemişsindir.
uzun suredir birsey yazmiyordum ama bunu gorunce dayanamadim, kimsenin muzik zevkiyle bir derdim yok, kim neyi seviyorsa onu dinlesin. Kucuk ibo da inleyebilirsin serdar ortac da mogollar da. Ama samimi olun bu muzigin rockla falan bir alakasi yok. Sadece sevdiginiz icin hosunuza gittigi icin gizli gizli dinlediginiz icin herkese yutturmaya calisiyorsunuz. Mogollar da Erkin Koray da Baris Manco da gitarla arabesk yapan tiplerdi ve yaptiklari muzikte bana gore son derece basit taklit ve igrenc, dost aci soyler bunlari herkes soyleyemez ama 33 yillik hayatimin TR bolumu ozenti yalaka ve nankorlerin arasinda gectigi icin bunlari yazdim affola.
25.07.2016
@Eric E., Aynen kardeşim sen şu 47 yıldır davul çalan elemansın hatırladım bak. Bir müziğin rock olarak tanımlanabilmesi için illa nefret kusması veya hayvani sertlikte riffler, çılgın bir double bass kullanımı, perdesiz bas falan mı gerekiyor sanıyorsun? Özentilikse orada da hiç bu kadar yanılan birini görmemiştim adamlar yeni bir müzik türü yarattı birader kolaymış gibi diyorsun burda, kaldı ki özenti değil bunun adı sentez tamam mıdır? Gitarla arabeskmiş peh önce saygı duymayı öğren sonra gel burada konuş.
25.07.2016
@Eric E., Sıralama çok hoş olmuş gerçekten “Küçük İbo, Serdar Ortaç ve Moğollar” bu mudur yani olay? Müzik bu canım kardeşim, esrar eroin mi çekiyorum ki gizli gizli olsun?
Moğollar’ın, Ersen ve Dadaşlar’ın, Barış Manço’nun -Erkin Koray dinlemiyorum- ve çok daha fazlasının erken dönemlerinde Türkiye’de “rock” adına neler yaptığı ortadayken yazdıklarını kusura bakma ama müzikal cehaletine vereceğim. 1980′lerde müzik dahil pek çok şeyin yozlaştığını göz önüne alarak ilgili grupların ve sanatçıların yaptıklarını körlemesine savunacak değilim elbette. Ancak erken dönemlerini de kastediyorsan ve “Ben bu saydıklarının ürettiği bütün şarkılara hakimim, sözümün arkasındayım” diyorsan, buyur şarkı şarkı plak plak tartışalım grupları. Eğer sözlerin bu albüm özelindeyse o senin görüşün elbette ancak Moğollar’ın yaptığı ve çoğu zaman protest olan müziği “arabesk” gibi kitleleri uyutup hayattan bezdirmek için yaratılmış bir müzikle kıyaslaman, kabul edilebilir bir şey değil benim için. Öte yandan 1968′li yıllarda eline gitar alıp stüdyodaki tek kanallı kayıt sistemlerinde rock müziği Anadolu ezgileriyle birleştirmek için bir şeyler yapmaya çalışmak da bence yeteri kadar takdir edilesi.
Moğollar’ın çekirdek kadrosunun yaşları başları belli, bu albümü yaptıklarında da şimdi de çizgilerini heavy metale kaydırmaları zaten beklenemez. Görece yumuşak bir müzik yapıyorlar evet. Ben de 33 yıllık yaşantımda bu adamlar bana bir şeyler kattı diyerek Word’ün karşısına geçip bu yazıyı hazırladım ve eğer bu grubu bilmeyen, tanımayan varsa bir kulak kesilsin istedim.
Kimseye bir türü ne kakalamaya ne de yutturmaya çalışıyorum ve fakat ne yazık ki çevrenin kurbanı olmuşsun güzel kardeşim. En kısa zamanda aklı başında insanlarla çalışmanı, oturup kalkmanı dilerim.
Özel Not: Burada yazdığım hiçbir kritik neticesinde yerli ya da yabancı gruplardan maddi ya da manevi bir getirim yoktur. Kimseye bir türü ve grubu dikte etmiyorum ve tamamen PA’ya katkı amacıyla bir şeyler yazıyorum.
Sevgiler,
Oğuz Sel
25.07.2016
@Eric E., sacmalama hikmet
Amerika’yı yeniden keşfetmeyen güzel melodiler. Sayfa sayfa, bol ahkam kesmeli konuşmak isterdim ama dinlemem gereken bir ”Dinleyiverin Gari” var.
Kesinlikle ama kesinlikle polemiğe, tartışmaya girmeden birkaç şey söylemek istiyorum. Moğollar, erkin koray, cem karaca, üç hürel, barış manço (ve 1970 lerden daha birçok isim) son derece kaliteli, 1.sınıf, dünya standartlarında işler çıkartmışlardır (elbette yüzüne bakılmayacak kadar kötü, kalitesiz çalışmaları da olmuştur). Tüm bu isimleri rock janrı altında toplayabiliriz (ve elbette bu isimler rock müzikten fazlasını da üretmiş isimlerdir). Rock yalnızca anglo sakson kültürün eseri değildir (o toplumlar bir çıkış noktası olmuşlardır). Tüm dünyaya yayılmış ve oldukça geniş bi tür olmuştur rock. Hindistan, meksika, japonya, arap-ortadoğu ülkeleri, latin amerika gibi birbirinden çok farklı toplumlara, kültürlere ulaşmış ve yayılmış, çeşitli alt türleri oluşmış geniş & zengin bi türdür (bir nevi jazz gibi). Ayrıca bir duruşu ve mesajı olduğunu da varsayarsak moğollar belkide en rock isimlerden biridir türkiye de (unutmayın bu adamlar 68 kuşağı). Bu albümde son derece başarılı, kaliteli bi albümdür. Benden gayet yüksek bi not aldı :) Ayrıca 1970 yılların erkin koray, barış manço (ve elbette emektar kurtalan ekspres), cem karaca, moğollar, üç hürel, bunalımlar, kardaşlar, apaşlar, dervişhan vb. bulabildiğiniz isimlerin tüm kayıtlarını dinleyin (gizli saklı değil, göğüsünüzü gere gere dinleyin :) O yıllarda türkiyedeki grupların ne kadar kaliteli işler yaptığını kendi kulaklarınızla duyun & keyif alın. Ayrıca moğolların 1990 larda yayınladığı işlerde oldukça iyi işler. Bilgisiz, ön yargılı, karalamaya ve değersizleştirmeye yönelik şeyleri lütfen ciddiye almayın. Albüm kritiği yapan arkadaşa teşekkür edip kendisinden şunu rica ediyorum, bu albümden 2 yıl sonra “moğollar – dört renk” albümü yayınlandı. O albümde oldukça iyi bi albüm (hatta bence bu albümden daha iyi bi albüm). Lütfen onunda kritiğini yap :) Dinlememiş olan tüm arkadaşlara tavsiyem olsun.
26.07.2016
@atilla, Moğollar’ın bir sonraki kritiğinde 70′lere yolculuk ettirmeyi düşünüyorum aslında. Ama Dört Renk dahil diğer albümlere de el atacağım ilerleyen dönemde. İlgin için teşekkürler. :)
gitarla arabesk yapmayı basit olarak görmek için onun hakkında bilgi sahibi olmak müziği tanımak ve derinliğine inmek gerekir. ben 80′li yıllardan bir müslüm gürses eseri söylerim etimolojisine inmen için 40 fırın ekmek yemen gerekir. arabesk, anadolu rock vs. hiçbir müziği aşağılayamazsın. ne barış manço ne cem karaca ne moğollar hadi daha da ileri gidiyorum ne burhan bayar ne de uğur bayar-gitarla senfonik eserleri vardır- gibi bestecileri ve sanatçıların yaptığını anla araştır ondan sonra gel nutuk at burada.
Şunun neresi arabesk biri beni aydınlatırsa sevinirim:
https://www.youtube.com/watch?v=zZEMi4TZ_gU
Yorumlarda bahsi geçen gruplar, kişiler zaten hiçbir zaman ”biz çok rockız bakın biz sert adamız rock bizden sorulur” derdinde değillerdi. Keşfettikleri müziği Anadolu ezgileriyle sentezleyip güzel eserler yaratmaya çalışan değerli müzisyenlerdi.
Moğollar’ın ilk albümünü (ki Fransa’da yılın en iyi albümü seçilmiş) hala ara sıra dinlerim. Tüm parçaların enstrümantal oluşu ve Murat Ses’in Jon Lord vari klavyesi.. Daha sonra malesef gruptan ayrılıyor, kavga ediyorlar sanırım. Sebep de Moğollar’ın o zamanki açıklamasına göre Murat Ses’in halk müziklerini cover’lamaya devam etmeyi, grubun ise kendi bestelerini yapmayı istemesi ve daha nice olaylar olaylar. Neyse güzel albümdür incelemesi yapılır umarım. 90′lardaki geri dönüşleri de ayrı güzeldir bence. Özellikle günümüze uzanan protest sözler.
Anadolu Rock müziğini çok sevdiğimi söyleyemem aslında. Aynı şey Jimi Hendrix dönemi İngiliz-Amerikan grupları için de geçerli. Fakat 68 kuşağı sonuçta. Müzik yaptıkları o zamanın şartları, anlattıkları hikayeler vs. hep ilgimi çekiyor.
Yahu adamların Barış Manço’yla turladıkları otobüsü yakıyorlar. Erkin Koray’ın uzun saçlı hippi görünümlü diye bıçaklandığı zamanlar. Öyle bir zihniyetin içinde iyi kötü müzik yapmaya çalışmışlar. Yine de hala bu topraklara hiçbir yenilik getirmediler diye eleştiriliyorlar :)
Moğollar “Behind the dark” albümü ile “French Academie Charles Cros Grand Prix Du Disque” Ödülünü almıştır bilin bakalım bu ödülü bu “arabesk” cilerden önce kimler almıştır ???
Jimi hendrix ve pink floyd :) yes baby…
Kaan Ertem… :( Leman sayfalarında en sevdiğim karakterlere hayat verenlerden biriydi, yazıda adını geçirdiğim bölümlere bayılırdım. L-Manyak’ta da çılgın atıyordu. Nur içinde yatsın.
Taner Abi kendi Twitter adresinden paylaşımda bulunup vefalı bir davranış sergilemiş. Sağ olsun, ömrü uzun ve sağlıklı olsun.
09.06.2021
@Ouz, 1999 yılından beri düzenli aldığım leman ve l-manyak’ta -daha sonra da eski sayıları, albümleri vs. topladığım dönemde- en sevdiğim ve en çok güldüğüm adamdı Kaan Ertem, çok erken gitti. Tam tanımlayamadığım bir durum komedisi hatta tipleme komedisi yaratıyordu. müthiş karakterleri vardı(favorim erkut abi’ydi) daha da müthiş absürd şekilli tip/surat çizimleri vardı. O dönem leman’ın en popülerleri Ahmet Yılmaz’dan Mehmet Çağçağ’dan vs. kat kat iyiydi benim için.
Bahsi geçen imza kampanyasını ise 2001 yazında Didim’de bir kitapçıdan aldığım “dengeli beslenme”(1989-1995 arası karikatürleri sanırım) albümünün arka iç kapağından öğrenmiştim. O zamanlar tabi internet filan yok daha doğrusu bizim evde yok, vay bee Kaan abi bu kampanyayı kitabına bile taşımış demiştim. Moğollar’ı da bilmeme rağmen doğru dürüst dinlemem o kitabına bastırdığı CRR konseri fotoğrafından sonra oldu zaten. Akşam akşam cidden afalladım, Erdener abi albümü ve l-manyaktaki kısa bağımsız hikayelerinde nefessiz kala kala yerlere yattığım neredeyse tuvalete zor yetiştiğim anlar gözümün önüne geldi. Yiğit Özgür ya da kişisel favorim Uğur Gürsoy’dan bile daha çok gülerdim Kaan abi’nin tarzına ki bence Uğur Gürsoy da Umut Sarıkaya da ciddi anlamda etkilenmiştir Ertem’in durağan tarzından.
Huzur içinde, nur içinde yat Kaan abi. beni ve birkaç arkadaşımı daha zamanında o kadar çok güldürdün ki gülmenin ömür uzattığı doğruysa hepimizin ömrüne 4-5 yıl eklemişsindir.
Köpeğin olurum köpeğin.