Death metalin kesmeli biçmeli konularından oldum olası keyif almadım, alanlara saygım var ama kendimi bir kasap, ne bileyim; bir elinde kuşbaşı bir elinde şiş, mangal yapmaya gelmiş beyaz atletli adam gibi hissediyorum bu tür lirikli şarkılarda. Böyle albümlerde yaratılmaya çalışılan kaotik, ürkütücü ve yıldırıcı hava, bana biraz komik geliyor. Ama konu okültizm oldu mu, bir tüy ürpermesi, bir gerilme yaşamıyor da değilim.
Djent akımı ve monoton melodi yazma işleriyle kafaları bulanmamış olan; şarkı sözlerini daha karanlık, gerçek anlamda kaotik ögelerle zenginleştirip karambol parçalar ve net olarak hayvani vahşilikteki vokallerle süsleyen eski Kataklysm, bahse konu okültizmi iliklerinize kadar yaşamanızı sağlayan “Temple of Knowledge” ile o yıllarda pek de denenmeyen tarzda müziklere imza attı. En yalın haliyle abuk subuklukluğu, brutal bir sanat olarak icra eden eski Cryptopsy gibi bir iki grubu istisna olarak saymazsak, gerek davul partları gerekse vokallerdeki anomali, benzersiz bir öküzlüğün resmedilişi gibidir albümde. Rahatsız edici derecede değişken ve enerjik parçalar, bu enerjinin kaynağının negativite olduğunu kanıtlar yapıda karanlık da aynı zamanda.
Kimisinin “Haha bu ne lan böyle vokal mi olur!” diyeceği kimilerinin ise hayranlık duyacağı gırtlak oyunlarıyla akıl alan ve bana göre Kataklysm’i Kataklysm yapan Sylvain Houde, liriklerdeki gidişata göre brutalliğini inanılması güç şekilde değiştirerek dinleyiciyi şok etmeye oynuyor. Bir zaman makinesi icat edilse, yapacağım ilk iş herifin yanına gidip, “Sylvain sakalına kurban, ayrılma Kataklysm’den, senden sonra bulamadık derman” diyeceğim. Valla.
Dinledikçe hayran kalacağınız, hayran kaldıkça ürkeceğiniz “Temple of Knowledge”, klasik death metal ögelerini elinin tersiyle itip, kendi kurallarına göre bir albüm olarak karşınıza çıkıyor. Bunun yanında; davul tonları, kulak yırtan trigger’lar, kafa patlatan trampetler, gazdan gaza koşmanıza ortam hazırlarken, gitarlardan çıkan uçuk kaçık rifler, akıl sağlığınızda saliselik kayıplar yaşamanıza imkan tanıyor.
Hele albümün klip parçası olan ve bu satırlarda bol bol bahsettiğim Rock Market’te 15-16 sene önce benim de isteğimle bir kez klibi gösterilen The Awakener, grubun parlamasında etkili olan ve “Temple of Knowledge”ın güzel bir özetini oluşturması açısından hem grup adına hem de death metal tarihi adına önemli bir eser.
Başından sonuna karambol, kaos, belirsizlikle harmanlanan albüm, Kataklysm’in ilk dönem işleri arasında öne çıkan en önemli yapım olma özelliğini kolayca kazanıyor. Kokoş, bol filtreli, bol efektli death metal sevenlerin burun kıvıracağı ama öküz death metal seven eski kafalı müzikseverleri mest edecek albüm, 1990’lara damga vurmuyor, kızgın bıçakla adını kazıyor.
Kadro Sylvain Houde: Vokal
Jean-François Dagenais: Gitar
Maurizio Iacono: Bas, geri vokal
Nick Miller: Davul
Şarkılar 1. The Unholy Signature (Segment I - Utterly Significant)
2. Beckoning of the Xul (Segment II - In the Midst of the Azonei's Dominion)
3. Point of Evanescence (Segment III - Of Sheer Perseverance)
4. Fathers from the Suns (Act I - The Occurred Barrier)
5. Enhanced by the Lore (Act II - Scholarship Ordained)
6. In Parallel Horizons (Act III - Spontaneous Aura Projection)
7. The Awakener (Epoch I - Summon the Legends)
8. Maelstrom 2010 (Epoch II - Omens About the Great Infernos)
9. Exode of Evils (Epoch III - Ladder of Thousand Parsecs)
10. L'Odyssée... (Bonus)
Yazı içerisinde detaylara girip kritiğin gidişatını bozmak/değiştirmek istemedim ancak Sylvain Houde ile ilgili detayları merak edenler için bir şeyler karalamam lazım.
Üçüncü albümden sonra Houde, mecburi olarak gruptan ayrılmış zira giderek kendini daha fazla gösteren şizofreni ile mücadele etmek durumunda kalmış. Sağda solda dolanan muhabbetlere göre ise Sylvain, Xul’u çeşitli yöntemlerle çağırmış ve Xul ile yüz yüze gelmesi, onun bu hastalığa yakalanmasına neden olmuş. Tabi bunlar sadece birer dedikodu… Maalesef izleyemesem de grubun 20. yılı için hazırladıkları Iron Will DVD’sinde kendisiyle ilgili bir bölüm de var.
Umarım Sylvain Houde en kısa zamanda normal yaşantısına ve müzik yaşantısına dönebilir.
Death metalin kesmeli biçmeli konularından oldum olası keyif almadım, alanlara saygım var ama kendimi bir kasap, ne bileyim; bir elinde kuşbaşı bir elinde şiş, mangal yapmaya gelmiş beyaz atletli adam gibi hissediyorum bu tür lirikli şarkılarda. Böyle albümlerde yaratılmaya çalışılan kaotik, ürkütücü ve yıldırıcı hava, bana biraz komik geliyor.
Yazı içerisinde detaylara girip kritiğin gidişatını bozmak/değiştirmek istemedim ancak Sylvain Houde ile ilgili detayları merak edenler için bir şeyler karalamam lazım.
Üçüncü albümden sonra Houde, mecburi olarak gruptan ayrılmış zira giderek kendini daha fazla gösteren şizofreni ile mücadele etmek durumunda kalmış. Sağda solda dolanan muhabbetlere göre ise Sylvain, Xul’u çeşitli yöntemlerle çağırmış ve Xul ile yüz yüze gelmesi, onun bu hastalığa yakalanmasına neden olmuş. Tabi bunlar sadece birer dedikodu… Maalesef izleyemesem de grubun 20. yılı için hazırladıkları Iron Will DVD’sinde kendisiyle ilgili bir bölüm de var.
Umarım Sylvain Houde en kısa zamanda normal yaşantısına ve müzik yaşantısına dönebilir.
Death metalin kesmeli biçmeli konularından oldum olası keyif almadım, alanlara saygım var ama kendimi bir kasap, ne bileyim; bir elinde kuşbaşı bir elinde şiş, mangal yapmaya gelmiş beyaz atletli adam gibi hissediyorum bu tür lirikli şarkılarda. Böyle albümlerde yaratılmaya çalışılan kaotik, ürkütücü ve yıldırıcı hava, bana biraz komik geliyor.
Ne kadar doğru bir söz.