Günün birinde Yunan bir grubun yeni albümünün kritiğini bizzat Yunanistan’da yazacağımı söyleseler, “Hadi ya iyiymiş” falan derdim, çünkü bu hayatta her şey mümkün arkadaşlar.
Yunan progresif/deneysel grup gravitysays_i’ın yakında çıkacak yeni albümü “Quantum Unknown”dan ve Yunanistan’ın sevimli şehri Volos’un pek cici sahilinden herkese selamlar.
Bir önceki nefis albümü “The Figures of Enormous Grey and The Patterns of Fraud”u 2011′de çıkaran grup, 5 yıl aradan sonra “Quantum Unknown”la dönüyor. Deneysel, progresif, son derece eklektik bir anlayışı olan gravitysays_i, post rock ile progresif rock’ın son derece kırılgan ve naif bir bileşimini sunuyor. Önceki albümdeki daha rock tabanlı sound’un epey yumuşatıldığı “Quantum Unknown”; yine çok katmanlı, pek çok motifin üst üste bindiği ve çeşitli minimalliklerin ortaya zengin bir şey çıkardığı bir çalışma.
Hiçbir enstrümanın ön plana çıkmadığı ve çoğunun dolgu görevi gördüğü albümde, grubun elektronik ögeleri de fazlasıyla kullandığını görüyoruz. Eklektiklik babında zaman zaman akla Steven Wilson’ı getiren gravitysays_i, kullandığı santur, harp, üflemeliler gibi enstrümanlarla da zengin karakterini güçlendiriyor. Grubun karakterini tanımlamak adına önemli unsurlardan biri olan vokaller bu albümde bir öncekine göre biraz daha farklı bir karakterde. Bana baya ilginç gelen bu karakteri tek kelimeyle tanımlamam gerekirse, vokallerin ilginç bir şekilde “dedemsi” olduğunu söyleyebilirim. Evet, vokal tonunda, renginde, hüznünde ve kırılganlığında çok ilginç, dedesel bir tını var. Vokalleri yapan kişi muhtemelen 30′lu yaşlarında olsa da, sesinin karakterinde garip bir görmüş geçirmişlik, olgunluk, daha da öte dedelik var. Böyle deyince çok saçma geliyor tabii ama albümün ılıman ve narin yapısına son derece iyi uyduğunu söylemem lazım.
gravitysays_i’ın hüzünlü ve kırılgan yapısı bana kimi yerlerde yakın dönem ANATHEMA’yı da hatırlatıyor. Su gibi akan şarkılar, bir kalıba oturmadan devam eden müzik, ne zaman ne olacağının kestirilemediği bir kendini bilirlik…
Ne olduklarını bilmesem de her şarkının arkasında bir hikâye, bir yaşanmışlık olduğunu hissedebiliyorsunuz. Grup genelde minimal başlattığı şarkılarını, tıpkı bu muhtemel hikâyeler gibi geliştiriyor, yükseltiyor, bir şeyler anlatıyor ve sonuca bağlıyor. Bu noktada, az önce bahsettiğim santur ve benzeri enstrümanların gravitysays_i müziğine kattığı çok şey var. Yaylılar ve üflemelirle anbean desteklenen müzik, adeta bir cam kavanozu irili ufaklı taşlarla doldururcasına dolduruyor şarkıları. Büyük taşların arasına dolan küçük taşlar, onların arasını dolduran daha küçükleri, boş kalan son kısımları tamamlayan kum taneleri…
Bu açıdan, gravitysays_i’ın müziğinin içini doldurma biçimi takdire şayan. Enstrümanlar sadece kendi karakterleri içinde değil, müziğin bütününe yapacakları katkı düşünülerek kullanılmış. Bazen arkada 2-3 nota çalıp susan bir gitar duyuyorsunuz; tek başına çalınsa gerçekten de hiçbir şey ifade etmeyecek bu birkaç nota, o anlık dolgu vazifesini yapıp müziği desteklemek adına son derece iyi bir fikir olarak karşımıza çıkabiliyor mesela.
Kısacası gravitysays_i ne yaptığını bilen ve cidden müzisyen olan insanlardan kurulu bir grup. Zaten anlatmakta olduğum albümün tamamen canlı bir kayıt olduğunu söylersem, durum daha net anlaşılacaktır. Tabii bir konserden bahsetmiyorum, grup albümü birlikte canlı çalarak kaydetmiş.
“The Figures of Enormous Grey and The Patterns of Fraud”u dinleyip sevdiyseniz, “Quantum Unknown”u sevmeniz de büyük olasılık. gravitysays_i temiz, kendi hâlinde, ama ne yaptığını da bilen bir grup. Müzikal anlamda Ege’nin karşı kıyısının karanlık yüzü genelde bize daha çekici geliyor, ama tıpkı Ege Denizi gibi, oranın da dalgalı olduğu kadar sakin tarafları da var.