Oğuz Sel
Yapısal dönüşümleri ve kadro değişikliklerine rağmen bir iki albümü dışında kendi içerisindeki tutarlığı en üst düzeyde tutan Fates Warning, 9 yıllık aranın ardından çıkardığı 2013 tarihli “Darkness in a Different Light” ile hayranlarının yüzünü hayli güldürmüştü. Aradan geçen üç sene boyunca boş durmayan grup, yeni çalışmaları olan “Theories of Flight” ile müzik dünyasına bakalım nasıl bir şeyler kazandırmış…
“Spectre Within” albümlerinden itibaren progresif metal olarak adlandırılan türün oluşmasına ve olgunlaşmasına öncülük eden Fates Warning, girişte bahsettiğim yapısal dönüşüm ve kadro değişikliklerini başarılı bir şekilde atlattığını bu albümle de kanıtlıyor. 2007’de kadroya dâhil olup önceki albümde de boy gösteren Bobby Jarzombek ile farklı bir dinamizm yakalayan grup, bu dinamizmi albüm boyunca gösteriyor.
Jim Matheos’un kendine has riflerle zenginleştirdiği parçalarda dikkat çekebilecek ilk şey, karmaşıklık ve duygusallığın dengeli bir şekilde yapılandırılmış olması. Bunu yazınca bazılarınızın aklına “Yoksa yeni bir Parallels mi?” diye sorular gelebilir; çok isterdim ama o kadar değil. Ancak albümde, yeni dönem Fates Warning’inden hiç de beklemediğim kalitede materyaller yer alıyor, bu çok açık.
Rif ve solo noktasındaki kusursuz gitar işçiliğinin hayranlık uyandıran hallerine ek olarak Ray Alder’ın kendine has sesinden bahsetmemek olmaz. Yüksek ses aralıklarına yeni dönemde pek de çıkmayan Alder’ın can kattığı parçaların büyük kısmı, yoğun ve bir o kadar da akılda kalıcı vokal melodileriyle hemen dikkat çekiyor. “Perfect Symmetry” zamanlarında bıraktıkları yoğun teknik çalma olaylarına, bazı şarkılarda yer verdikleri aksak tempo ve karmaşık melodilerle bir miktar sürdüren Fates Warning, özellikle Jarzombek hayvanı sayesinde ilk dinleyişte pek de çözülemeyen eserleri de gururla sunuyor.
Albümün değerini arttıran bir detay daha var. Katatonia’dan Leprous’a, Opeth’ten Rotting Christ’a kadar son derece geniş bir yelpazede mixing, mastering ya da yapımcılık koltuğunda oturan çılgın kişilik Jens Bögren bu albümün de mixing ve mastering işlerini üstleniyor. Bu bağlamda önceki albüme nazaran daha oturmuş bir havaya sahip olan yapım, grubun geçmiş dönemiyle günümüzdeki halini güzel bir biçimde harmanlıyor.
Müzikal anlamda çok güzel geçen bir 2016’nın kesinlikle pas geçilmemesi gereken albümlerinden biri olarak yerini alan “Theories of Flight”, gözlerinizin buğulanmasını sağlayan açılışıyla sizi 90’lar Fates Warning’ine kısa süreli de olsa yolculuğa çıkaracak ve belki de grupla aranızdaki bağ biraz daha sıkılaşacak.
Öncelikle kritik için yazara teşekkürler(Konuk Yazar olarak siteye en çok katkı yapan kişi sanırım :D), sene sonu listeme kesin alacağım albümlerden biri. Dinledikçe yeni şeyler fark ediyorsunuz, özellikle bu müziği dinlerken davullara odaklanmayı sevenlere tavsiye ederim.
05.07.2016
@Vertax616, Merhabalar, rica ederim. Yazdıklarım işe yarıyor ve okuyucuyu, ilgili albümü en az bir kere dinlemek için harekete geçirebiliyorsa ne mutlu. :)
Eline sağlık. Albümü henüz dinleyemedim ve bana kalsa daha bir süre yazamazdım, o yüzden senin yazman çok iyi oldu.
Fates Warning’le ilgili en büyük sorunum Arch/Matheos. :(
O albümden sonra, Matheos’un yazdığı şarkılarda kulağım sadece ve sadece John Arch’ı arıyor ve her ne kadar Adler elinden geleni yapsa da, bir türlü tam anlamıyla içine giremiyorum. Hep daha iyisi olabilirmiş gibi, hep “ulan Arch olsa burada neler yapardı kim bilir” düşüncesiyle dinliyorum ve bu da FW deneyimimi baya bir sekteye uğratıyor. Bir önceki albümde de aynı şey oldu, bundan sonra da olacak gibi duruyor.
Arch/Matheos yeni albüm yapsın lütfen.
05.07.2016
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim. :) John Arch iyi bir şarkıcı ya da vokalden ziyade Fates’te olduğu dönemde grubun ek enstrumanıydı bence ve gerçek anlamda eşsizdi. Grubun ikinci ve üçüncü albümlerinde hayli popüler hale gelmesinde kaliteli şarkıların yanı sıra John’un etkisi çok büyüktü. Hatta No Exit’in hit parçalarında Ray Alder -belki de Arch’ın yokluğunu çok aratmamak için- bol bol falsetto yapıyordu… John, Fates Warning’den ayrılmasaydı eminim grup günümüzde çok başka bir yerde olurdu. Gerçi adamlar 90′larda bile ne kadar baba işler yapmış olsalar da genel bir takdirsizlikle karşılandılar. Anlayamıyorum bu durumu.
Öte yandan Arch/Matheos kesinlikle devam etmesi gereken bir proje ve devam edeceğine inancım tam.
Albümde bir de akustik şarkıların yer aldığı limited edition bölümü var.
Beni mutlu eden taraf ise, sanki eski ile yeninin karışımı var. Hatta sanki az kalır var!
Arch/Matheos kesinlikle albüm yapmaları lazım (: @Ahmet Saraçoğlu.. Sebebi aslında basit çünkü daha yalın bir progresif metal şöleni ortaya çıkıyor.
Dream theaterdan sonra bu albüm daha oturaklı ve şarkılardaki enstrüman hakimiyeti daha disipline olmuş geldi bana.