Bir haftadır kritik yazmıyor oluşumun verdiği açlıktan herkese merhaba. Bugün, bu sene içinde çıkan az sayıdaki çok iyi teknik death metal albümü arasında, adeta dünya dışı bir orman hüviyetindeki arkaik bir organizma gibi parlayan bir albümü konu ediyoruz.
Bu senenin tartışmasız en iyi albümlerinden biri olan “Le dernier crépuscule” ile underground dünyanın yeni kralları arasına giren CHTHE’ILIST’in esas adamı Philippe Tougas’ın diğer bir grubu olan FIRST FRAGMENT (bir diğer grubu ZEALOTRY’nin “The Last Witness”ı da pek güzel, onu da yakın zamanda yazacağım); bizleri Kanada’dan selamlayan ve teknik death metal adını çok fazla şeyi çok doğru yapan bir grup.
FIRST FRAGMENT kurulalı 9 yıl olsa da, ilk albümlerini çıkarmaları için uzun süre beklemeleri gerekmiş. Bu sürede albüm tabii ki yazılmış. Prélude en sol dièse mineur ve Archétype hariç, “Dasein”deki şarkıların tümü 2010-2014 arasında yazılmış şarkılar. Albümü ilginç kılan diğer bir özellik ise; “Dasein”in bugüne dek Kanada’dan çıkan ve tümü Fransızca sözlere sahip ilk albüm, FIRST FRAGMENT’ın da Fransızca sözlerle ABD’li bir şirketle (Unique Leader) anlaşan ilk grup olması. Bu durum dinleme deneyimi üzerinde bir etki yapıyor mu? Hayır. Sözler büyük ölçüde müzik üzerinde bir dolgu malzemesi görevi görüyorlar. Zaten böylesi üstün bir gitar kullanımı varken sözlerin öne çıkması beklenemezdi.
Albüme eğilecek olursak, “Dasein” teknik death metalin doksanlar ve iki binlerini nefis bir uyumla bir araya getiriyor. Neo klasik ögelerin tam dozunda kullanıldığı ve Suiçmez/Münzner ekolünün gayet başarılı şekilde devam ettirildiği solo kullanımı, “Dasein”in en çok parlayan unsurları arasında. Münzner demişken, Alman gitarist beşinci şarkı Mordêtre et dénaissance’ta solo becerilerini olanca akıcılığıyla sergiliyor. Diğer konuk gitaristlerden biri de AUGURY’den Mathieu Marcotte. O da Archétype’ta döktürüyor.
FIRST FRAGMENT’ta en çok sevdiğim şey, grubun modern akımlara bulaşmadan, arada deathcore’a ya da başka tür denemelere girişmeden, saf bir teknik death metal sunması. Tüm müzisyenlerin döktürdüğü albümde, SEVERED SAVIOR’dan tanıdığımız davulcu Troy Fullerton da hayvan gibi bir performans sunuyor. Sololardan ve şarkıların yarısından sorumlu olan CHTHE’ILIST insanı Tougas’ın tek kelimeyle döktürdüğü “Dasein”in bir diğer parlayan yıldızı ise, gayet duyulur olan ve çok zevk sahibi ellerden çıktığını her şarkıda hissedilen bas yazımıyla, Vincent Savary. 24 yaşındaki Tougas gibi o da yaşına göre son derece olgun bir performans ortaya koymuş.
Albümün asıl özel tarafıysa, teknik death metal gruplarının ve albümlerinin çektiği en büyük sıkıntılardan biri olan “çok nota basmanın ötesine geçmek”. FIRST FRAGMENT bu anlamda kesinlikle bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Şarkıların kendi karakterleri ve öne çıkan yanları var. Grup Le Serment de Tsion ve Dasein ile albüme hayvan gibi bir giriş yaparken, L’Entité’nin salsavari girişiyle afallatıp, Prélude en sol dièse mineur’de ise akustik ve bas gitarın lezzetli bir caz, Latin esintileri sunduğuna tanık oluyoruz.
Albümde hissedilen ve Fransızca’dan dolayı anlamadığım sözel temayı destekleyen bir hissiyat var. Bu durum tansiyonun artıp düştüğü şarkılar arasında belirgin şekilde hissediliyor. Lâkin hepsinin ötesinde, “Dasein”i iyi kılan şey rif ve şarkı yazımı tabii. Grup pek çok şeyi ustalıkla bir araya getiriyor, son derece yaratıcı rifler, sayısız tempo değişimleri, bir oraya bir buraya bulaşan ve ulaşan gitar kullanımı, hepsi de “Dasein”in son derece akılda kalıcı bir teknik death metal albümü olmasını sağlayan etkenler.
Türü seviyorsanız çok net dinleyin. Hiç tereddütsüz beğeneceğiniz pek çok şey olacaktır. Zaten ilk iki parçanın hayvanlığıyla ağzınızı suyu akarken, L’Entité’nin girişiyle birlikte “neler oluyor” diyecek ve kalanını da merak edeceksiniz. Teknik death metale gönül vermiş ve “Dasein”i henüz dinlememiş dinleyiciler için, tür adına yılın en iyilerinden biri sizi bekliyor.
Kesinlikle muhteşem bi’ albüm ve Necrophagist’i yıllardır bekleyenlerin mutlaka göz atması gerektiğini düşünüyorum!
albümü ikinci kez döndürmeyi sabırsızlıkla bekliyorum şu an. bu arada eski gorod davulcusuymuş ya bunların davulcusu şaşırdım nedense
nile’ın düşüşünden sonra uzak kaldığım teknik mastürbasyon metaline beni geri döndüren albüm oldu.
Geleceğin Necrophagist’i olabilecek potansiyel var bu grupta. Metal müzik piyasasını silip süpürmeliydi bu albüm, ama bence beklediğim ilgiyi görmedi.
Haberi daha önce yapılmadı diye biliyorum. Az evvel Phil’le konuştum, “an itibariyle yeni albümün kaydını yapıyorum” dedi. Albüm yolda beyler, vaziyet alın.
21.03.2020
@Marvin Yanbasanyan, Oha harika haber.
Şu albümün büyük bölümünü 17-18 yaşlarında bi çocuğun yaptığını düşündükçe üretime dair motivasyonum ciddi anlamda zedeleniyor. Albüm 2016 çıkışlı olsa da şarkıların hemen hepsi 2010′ların başında veya öncesinde yazılmış. Ben de phil’in yalancısıyım. Zaten 2010′da çıkardıkları the afterthought ecstasy’i dinleyince anlıyosun bunu, şarkı karakterleri epey benziyor. İcra kısmını geçtim; o yaşta bu nasıl bi yaratıcılık, nasıl bi melodi hissiyatıdır be abicim… hayran kalmamak elde değil. Tam bir “üstün komşu çocuğu” pezevenk.
Bu albümde 7 parçada phil’in emeği var. La serment, l’entite, gula, prelüd tamamen onun besteleri; evhron ve emergence’in büyük bölümünü yine kendisi bestelemiş; voracite’in de bazı bölümlerini değiştirmiş sadece. Geri kalan 4 parça da gabriel’in bestesiymiş. Bu bilgiyi bilmeden önce prelüd haricindekiler albüme hasta olma sebebimdi. Yani diğerlerini de severdim ama sevgi ve dinleme bağlamında oran olarak 1/50 şeklinde anca olur. Bu 7 parçanın 5′i albüm çıktığından beri en çok dinlediğim 20 parça arasına rahat girer. Zaten dinlenme istatistiklerinde de hangi parçaları phil’in bestelediği rahatlıkla gözlemlenebilir. Son konuşmamızda sormuştum, yeni albümde 2 parça haricinde tüm parçalar phil’in bestesiymiş. O iki parçaya da birkaç riff ekledim diyo. Hype katsayımı fazlasıyla yükseltiyo bu. Bir de albüm haziran 2021 gibi çıkar demişti. 4-5 ay evvel böyle söyledi, şu an durum ne bilmiyorum. Solo albüm işini de sordum, vakit bulabilirsem yazıcam da chthe’ilist albümüyle uğraşıyorum demişti. Şöyle bi sharapnel-vari bi phil tougas albümünü düşündükçe içim bi hoş oluyo.
Birkaç hafta evvel post atmıştı yeni bi label kurmuş. Sanırım unique leader’la devam etmeyecekler. Bir de skype’tan gitar dersleri vermeye başlamış. Artık paraya mı sıkıştı nedir. Huyum değildir ama merch sitesine bi uğramak lazım. Zaten türde kompozisyon özürlü olmayan, yaratıcı üç beş adam kaldı; bu da bırakırsa quebec’e gider benzin döker yakarım kendimi.
Övmeye geldim.
Aha da ilk cemre düştü: https://youtu.be/IQdE96MQ65Y
25.06.2021
@Marvin Yanbasanyan, aman aman
25.06.2021
@Marvin Yanbasanyan, yapma hocam yanarız
Geçenlerde buralarda bir yerde münzner’e salladıktan sonra aklıma mordetre’deki 15 sololuk 2 dakika süren münzner-tougas atışması geldi. Aman diledim kendisinden, hicap duydum söylemimden.
Birkaç solo gitarist albümünü bi kenara koyarsam hayatımda lead gitar açısından beni bundan daha fazla etkileyen bi metal albümü yok sanırım. Bir sıralama yapmadım ama yapsam muhtemelen tepeye yazarım. Lead’ler hakikaten bambaşka bi seviyede. Sadece tougas özelinde söylemiyorum, konuk gitaristlerde ayrı ayrı döktürüyo bu albümde. Colin daha önce duymadığım bi elemanın gula’da tougas’la karşılıklı yardırışı, bahsettiğim münzner atışması, evhron’un ortalarında malcolm pugh’un sazın ciğerini öttürmesi, geri kalanlar da zaten hepsi phil tougas.
Faal müzisyenler arasında phil tougas’ın emprovizasyon açısından günümüzün en iyi metal gitaristi olduğunu düşünüyorum, kompozisyon açısından da en iyi 3 isimden biri benim için. Adını anmıyım, daha önce bu iki ünvana da haiz olabilen sadece 1 kişi olmuştu benim için. Kimsenin de bunu tekrar yapabileceğini düşünmezdim. Bu yaştan sonra fanboy yaptı beni adam, ne diyeyim.
Yeni albümün beste kalitesi buna kıyasla çok daha yüksek olacak, yayımlanan 3 single itibariyle buna şüphem yok. Ama sololar bu albümdeki adamın ayağını kesecek şekilde olmayacağını düşünüyorum, biraz “mutlu” tınlıyorlar. Sadece 3 şarkı olsa da bi 400 tane falan solo dinledik. 80′ler shrapnel records menşeili neo-klasik solololar çiçek gibi, müthiş akıcı ve sindirince feci keyif veriyo ama dediğim gibi bu albümdeki sololar gibi adamın ayağını yerden kesmiyo.