Alternative rock ögelerini bolca barındıran Post-Hardcore grubu Alexisonfire’ın vokali Dallas Green’in mahlası olan City and Colour, tanıştığımdan beri kulağımdan atamadığım bir manyaklığa dönüştü sevgili dostlarım. Delicesine dinledim. Bu tribi bi’ Tycho’nun “Dive”ında yaşamıştım bir de şimdi yaşıyorum. İşe güce giderken kadim bir dost edindim kendime. Neden isim “City and Colour” peki? Çünkü Dallas Green. Çaktınız? Dallas and Green.
Bundan önce 4 albümü bulunan müzisyenin son albümü olan bu işi, yani “If I Should Go Before You” Rock – Post Rock – Indie – Folk harmanı gibi retro soundun korunduğu, genelde üzgün şarkılardan oluşan bir albüm. Daha abartırsak biraz Nancy Sinatra şarkıları biraz Spagetti Western soundtrack’inin daha sert ve direkt hali gibi diyebilirim. En azından bana böyle bir şeyler anımsatıyor. Alakasız görünebilen tanımlamam ya da tam olarak tanımlayamamam bu işi bu kadar sevmemde önemli bir etken de olabilir. Bir yapımı çat! diye etiketleyebiliyorsanız tüketmeniz daha kolay oluyor ama ne kadar öge barındırırsa ya da sizin için ne kadar hayatınıza dokunan çeşitli tatlar içeriyorsa o kadar uzun ömrü oluyor. Bu bazen bir şarkı için de oluyor bazen bir albümle de oluyor. Tıpkı Slash’in “Anastasia”sı gibi.
1 şarkıya takılıp, albüm o şarkıdan oluşuyormuş gibi sadece o şarkıyı aylarca dinleyenlerdenseniz bu albümde “Killing Time” tam olarak aradığınız şey mesela. Günde 2 kere tok karna kesinlikle dinleyeceğiniz bir güzellik. “Woman” ve “Lover Come Back” albümde diğer öne çıkan şarkılardan. Albümün soundu cidden ağız sulandıran cinsten. Farklı şarkılarda farklı davul tonlarının kullanılması, şarkıların 2 saniyeliğine girip çıkan ustaca eklenmiş vintage enstrümanlarla donatılmış olması, bana şarkılar yazıldıktan sonra ayrıntıların üzerine ne kadar çalışıldığına işaret ediyor. Genelde bu tarz folk, vintage rock işler yapan müzisyenler sadelikten yana olurken Dallas Green pek de bu öze oturmayan bir kalabalıklık kullanmış. Belki de metalciliğinden gelen bir içgüdüdür.
Dallas Green’in açıklamasına göre kendi adıyla bir işi yapmaktan biraz rahatsız hissedeceği için nickname kullanmayı tercih etmiş. Böyle albüm yapıp nasıl rahatsız hisseder lan insan kendini? Bunun yarısını yapıp alnına ismini dövme yapacak adam dolu etraf. Bu da ayrı bir saygı duyulası mütevazilik. Galiba… Bilmiyorum… En son mütevazilikten bahsederken Erkan Oğur’un abarttığı mütevaziliğinin nereden geldiğini tartışıyorduk, bu da aynı kapıya çıkan bir alçakgönüllülükse tabii o kısmın değerlendirmesi size kalsın.
Aklımdakileri etrafa saçarcasına yazarak, ömrünüzden çaldığım 1 dakikanın yükü altındayken, bu süreyi daha da uzatmayayım. Son dönemin güzide akımlarından hipster kitlesinin bayılacağını düşündüğüm, bir kesim seviyor diye asla kaçmamanız gereken bir yapıt. Mükemmel bir iş.
Kesinlikle trafiksiz bir yolculuğunuzda arabanızda dinlemenizi tavsiye ederim. Fırsatınız olursa Alexisonfire’a da bakın bu arada, o da taş.