Bu başlığı bu yıl birkaç defa atmış olmanın bilinciyle, çok iyi bir albümü daha sizlere tanıtmanın mutluluğunu yaşıyorum. WINTERHORDE bizleri İsrail’den selamlayan 7 kişilik bir grup. Kendilerini dramatik ekstrem metal olarak tanımlayan bu arkadaşlar, gerçekten de bu tanıma uyuyor.
Tanımlaması çok da kolay olmayan bir müzik yapan WINTERHORDE; melodik black metal, FLESHGOD APOCALYPSE’i akıllara getiren yoğun senfonik tatlar, yer yer son dönem EMPEROR ve IHSAHN’ı anımsatan epik olaylar, avangart kimliğin öne çıktığı kısımlar, kimi bölümlerde SILENTIUM’vari bir gotik hava gibi çok çeşitli elementleri bir arada ve süper bir ustalıkla kullanıyor. En önemli kısımsa bunların tümünün enfes bir uyumla iç içe geçirilmiş olması.
WINTERHORDE’u metal dünyasında ayrı bir yere koyan diğer bir durum ise, grupta theremin çalan bir elemanın olması. Bu sayede çok bambaşka dünyalara geçen müzik, tiyatral ihtişamla birleşince gerçekten de etkileyici bir kimliğe bürünüyor.
“Maestro”, kapağından ve ilk şarkı That Night in Prague’dan da anlaşılabileceği üzere konsept bir albüm. Zaten tüm şarkılar ortak bir hisse ve konuya hizmet ettiklerini sözleri okumadan dahi belli ediyorlar. WINTERHORDE’un beste aşamasında çok fazla emek harcadığını ve bunca farklı ögeyi bir araya getirme konusunda çok kafa patlattığını anlamak için müzik bilgini olmaya gerek yok; grup pek çoklarının çorbaya çevireceği, hatta birleştirip şarkı yapacağım diye grup içi kavgalara karışacağı düzeyde katmanlı sayısız unsuru nakış gibi işlemiş.
Albümdeki progresif hava, her ne kadar muhteviyat babında çok az ortak özellik taşısalar da, aklıma WILDERUN’un mükemmel son albümü “Sleep at the Edge of the Earth”ü getirdi. İki albüm de varyasyon ve çok fazla elementi çok akıcı kullanma konusunda benzer bir ustalık ve içten gelen yetenek sergiliyor. Bu minvalde diğer bir önemli konu da, WINTERHORDE’un göz boyamak adına çok şey yapıyor gibi görünmesine rağmen bunların tümünü ortak bir amaç için yapıyor oluşu. Albümde çok fazla şey olması dolayısıyla, yüzeysel dinlemelerde ortaya konan şeyin tam değerini değerlendirmeden “herhalde iyi bir şeyler oluyor” dedirtecek katmanlılıkta bir müzik var; lâkin işin aslı, WINTERHORDE’un her şeyi anlamlı ve gerekli bir yaklaşımla yapıyor olması.
11:30′luk süresine rağmen sular seller gibi akıp giden, mükemmel melodiler ve her elemanın ayrı yıldızlaştığı performanslarla gerçek bir gövde gösterisi olan “Heart of Coryphee”yi dinlemek bile grubun gücünü anlamak için yeterli.
Eğer senfonik ögelerden, aralara giren avangart tatlardan ve çok varyasyonlu vokallerden hoşlanmıyorsanız, “Maestro” size çok da çekici gelmeyecektir. Lâkin bunlara karşı özel bir gareziniz yoksa, ortada çok beğenme ihtimalinizin yüksek olduğu bir iş olduğunun garantisini verebilirim. Saydığım bu yan unsurlar şahsen nadiren sevdiğim tatlar olmasına rağmen, “Maestro”da muazzam şekilde kullanılmışlar ve ortaya da bu yıl içerisinde dinlediğim en iyi albümlerden biri çıkmış.
Çok fazla şeyi bu denli akıcı yapmayı başardığı ve ortaya saygı duyulacak bir eser çıkardığı için WINTERHORDE’u tebrik ediyorum.
Eliran Kantor imzalı kapağı da ayrıca kucaklıyorum.
Kıymeti bilinmeyenlerden.