En çiğ, en ham hâli bundan çeyrek asır önce ABD ve İsveç’te yapılan death metal, diğer pek çok metal türü gibi, uzunca bir süredir de eskiye öykünür hâlde, eski usul bir anlayışla yapılıyor. Kuruluşları yeni ama kafaları eski pek çok grup, artık kendisi de kanıksanan bir retro anlayış dâhilinde icra ediyorlar.
Bu tür müzik yapan death metal gruplarının büyük çoğunluğu ya İsveç’ten, ya ABD’den ya da Güney Amerika’dan çıksa da, bu seferki grubumuz bizleri Norveç’ten selamlıyor. Black metali bir kenara ayırırsak, son dönemde genelde daha akça pakça, steril ve eli yüzü düzgün işlerine alıştığımız Norveç; Aztekler’i konu eden ilk albümleri “Perennial Void Traverse” ile REPTILIAN’ı sunuyor bu kez de bizlere.
Ülkeden çıkan benzer grupların az sayıda olması bir yana, REPTILIAN konsept namına da ülkesinin alışıldık taraflarını hiç yansıtmıyor. Sözler Aztekler’le ilgiliyken, müzikte ise net bir ilk dönem AUTOPSY yoğunluğu var. Çok bariz AUTOPSY-worship denebilecek düzeyde ağır “Mental Funeral” hissiyatıyla bezeli “Perennial Void Traverse”de; AUTOPSY’nin leş, aşırı çirkin, spastik varlığı ayan beyan ortada. Gitar tonlarından (özellikle de bas tonu) davulun kimi karakteristik özelliklerine kadar, AUTOPSY bilen, seven birisinin REPTILIAN’daki bu öykünmeyi hissetmemesi imkânsız.
REPTILIAN bu denli net bir konsept ve bu düzeyde hedefe yönelik bir öykünmeye sahip olsa da, grubun en belirgin özelliği çok açık şekilde vokaller. Eski Martin Van Drunen’i anımsatan ve death metal içerisinde duyabileceğiniz en çiğ, en ham, en çirkin haykırışları içeren vokal kullanımı, kimileri için “ohhh eski usul ohhh, biraz da şuralarıma” hissiyatı yaratacakken, kimileri içinse REPTILIAN’ı dinlenemez kılabilir. Zira ortada ciddi anlamda ham ve belki de kayıtta ilk çıkan her neydiyse onun kullanıldığı bir vokal performansı, karakteri, hatta tercihi var.
Bu minvalde düşününce REPTILIAN’ı “ilk dönem AUTOPSY’yi çok seven ve bu müzik konusunda iyi fikirleri olan eski usulcü gençler” olarak özetleyip kritiği burada noktalamak da mümkün, ancak grubun kendine has bir atmosfer yaratabilme potansiyeli olduğu da açık. Puslu, sisli, çamurlu bir tekinsizliğin kol gezdiği albümde; ne prodüksiyondan ne de grubun tavrından bir güç gösterisi, yahut kaslı bir hayvanlık akmıyor. Aksine, REPTILIAN bir hayli çelimsiz, zayıf bir yaratık edasıyla, adeta adıyla müsemma bir sürüngen formsuzluğunda, ince uzun parmaklarıyla yüzünüze dokunan, derisi pullu bir bataklık ucubesini andırıyor.
Tüm bunlar size çekici geldiyse, Norveçli bu yeni grubun kariyerine iyi bir başlangıç yaptığı bu albüme bir göz atın. Devasa şeyler beklemezseniz ve bahsettiklerimle yetinmeye hazırsanız, REPTILIAN ve “Perenniai Void Traverse” size tatsız şeyler verecektir.
yazıda da dediği gibi tam bir autopsy worship band. ilk dönem autopsy’e hasta biri olarak ben çok sevdim. bu arada severed survival ve mental funeral kritiğine ihtiyaç var sitede.