Bir insanı en çok mutlu eden şeylerden biri, sevdiği bir konuyu hakkını vererek yapan birileriyle karşılaşmak. Her konuda olduğu gibi, müzikte de bu durum seyrek şekilde yaşanıyor. Kırk yılda bir tam olarak aradığını veren bir şeyle karşılaşınca, insan sevindirik oluyor. İşte o anki mutluluk da, mutlulukların en saf hâllerinden biri oluyor.
Çocukluğunda ve kısmen de gençliğinde ana akım medyaya ve onun sunduklarına alışan ve onlarla yetinen insanlar, ister istemez kolay algılanan ve kabul edilen şeylere yönelme eğilimi gösteriyorlar. Bu sebepten, sonsuz bir kavram olan müzik bile aşırı derecede kurallı bir anlayışla değerlendiriliyor. “Akılda kalıcılık”, “eşlik edilirlik” gibi kavramların bu denli değerli olmasının, “albüm fena değil ama hiç hit şarkı yok” gibi yorumların ortaya çıkmasında, alıştığımız ve bize alıştırılan anlayışların rolü büyük.
Buna karşı duran sayısız müzik içerisinde metal de güçlü şekilde yer alıyor elbet. Uçsuz bucaksız bir derya olan metal içerisindeki grupların ve müziklerin büyük bir kısmını popüler müzikten hiçbir şekilde farklı görmeyen, çok daha karanlık ve kuralsız anlayışlar da uzun sayılabilecek bir süredir karşımıza çıkıyor.
Birbiriyle alakasız gibi gözüken ve sanki müzik kesin kurallara dayanıyormuşçasına çok çok uzun bir süredir dışlanan birtakım anlayışlar, neyse ki hatırı sayılır bir süredir sıklıkla yapılageliyor. Bunları “çirkin”, “uğursuz” gibi tabirlerle tanımlıyor olsak da, bunun kime göre neye göreliği ve psikolojik arka planı da başka bir tartışma konusu olarak asılı duruyor.
PLEBEIAN GRANDSTAND, Fransa’nın tatsız müzik yapan gruplarından biri. 10 yıldır müzik yapan grup, bir önceki “Lowgazers” ile bir miktar dikkat çektiyse de, asıl ve belki de ilk büyükçe adımını yeni albümü “False Highs, True Lows” ile yapıyor.
DEAFHEAVEN’ın pembe ikonik “Sunbather” kapağının 2000′ler sonrası metalinin simgelerinden biri olması gibi, PLEBEIAN GRANDSTAND de son derece ikonik bir kapakla sunmuş “False Highs, True Lows”u. Kapak böylesi aşırı sade bir şey yerine karman çorman bir şeyler olsaydı da içindeki müziğe uygun olurdu, zira albümde hiç de göstermelik olmayan, zekice yaratılmış bir kaos var.
Son dönemlerde bu tarz grup sayısındaki artışı fark etmişsinizdir. Ben de bu çirkin müzik yapan gruplardan hatırı sayılır miktarda yazdım. Sırf 2016 içinde çıkan CHTHE’ILIST, IRKALLIAN ORACLE, HOWLS OF EBB, ZHRINE ilk aklıma gelenler. PLEBEIAN GRANDSTAND bu gruplar arasından en “eli yüzü düzgün” olanlardan biri. Bunun da sebebi, bu uyumsuz müzik yapan grupların genelinin sahip olduğu karambol havasına ve boğuk prodüksiyona değil, daha temiz bir sound’a yönelmiş olmaları. DEATHSPELL OMEGA ve DODECAHEDRON net şekilde ilk akla gelen gruplar olsa da, PLEBEIAN GRANDSTAND’in kendine has bir telaşı, rahatsızlığı var. Yine DSO tarzı bir tekinsizlik, hatta spesifik olarak First Prayer formülünü barındıran bölümler dahi olsa da, grubun yaptığı iş kendi içinde tutarlı ve saygı duyulası bir karaktere sahip.
Yıllar yılı akılda kalıcılığa aşırı bir önem atfedilmesi dolayısıyla bu kalıbı kıran her şeyi kucaklamaya meyilli hâle gelinmesi de kabul edilebilir bir mantık olsa da, “uyumsuzu dayadık mı beğenilir” gibisinden bir düstur da, en azından artık işe yaramıyor. PLEBEIAN GRANDSTAND bunun farkında olan ve sadece uyumsuzluğun ve çirkinliğini arkasına sığınmayan bir grup. İç içe geçmiş, birbirlerinin üstüne kusan rifler; amansız bir davul ve kara dehlizlerle yankılanan vokaller sayesinde, “False Highs, True Lows”un amaçladığı şey ile ulaştığı şey arasında hiç de büyük bir boşluk yok.
Low Empire’ın girişiyle tüm karakterini anlayıp zehrini hissedeceğiniz PLEBEIAN GRANDSTAND’i, yazıda adı geçen grupları seven herkese öneririm. “False Highs, True Lows” türünde bu yıl dinlediğim en iyi albümlerden biri ve kimi yıl sonu listelerinde görürsem de şaşırmam.
Bunlar hep güzel şeyler de bir Pleiades’ Dust kritiği gelmezse ayıp olur. (Gerçi kime olcak da benimki de laf işte. Çıktığından beri 2 3 defa dinlemediğim gün yok.
18.05.2016
@12ParmakBağırsağı, en kısa zamanda gelecek.
Fransa gerçekten iyi müzik üretiyor. Bir yerde Fransa’nın ihrac ettiği en iyi şeyin can sıkıntısı ve karanlık olduğu yazıyordu. Bu müziğe de iyiden iyiye yansımaya başladı son zamanlarda. Görmeme rağmen dinlememiştim. Teşekkürler Saraçoğlu!
18.05.2016
@Ş. Yıldırım, görevimiz. :)
bunlar mathcore yapıyolardı ne ara black metale geçtiler yahu. çok merak ettim hemen dinliyorum.
Ulcerate’in sessizliğinden sonra böyle bu albüm muazzam oldu gerçekten
Bu tarz müziği neden seviyorum hiçbir fikrim yok. Hem çok seviyorum hem de hiçbir şey anlamıyorum. Detaylarla ilgilenmiyorum, outcome bana ilginç bir şekilde haz veriyor. Geçen yolda gülümserken yakaladım kendimi, bu albümü dinlediğim esnada. Yani ilginç.
tributes and oblivions nasıl bir deliliktir ya kafayı yiyeceğim. bu arada bir süredir spotify’dan kalkmıştı bu albüm, bugün geri gelmiş.
İnanılmaz bişey bu albüm