Oğuz Sel
İtiraf gibi bir açıklamayla başlayayım yazıya. 2003’ün başlarıydı. Ne başını bildiğim ne de sonundan bir şey anladığım bir oyun oynamıştım; “Legacy of Kain: Blood Omen 2″. Bir vampiri yöneterek son derece gotik mekanlarda düşmanların tam anlamıyla canına okuduğumuz oyun, atmosferi dolayısıyla beni adeta içine almıştı. Düşmanların arasında şövalyeler*, zırhlı muhafızlar ve benzeri pek çok karakter vardı. O dönemin internet imkânları içinde aynı Pasif Agresif gibi metal müzikle ilgili yazı ve haberlerin bulunduğu bir site vardı ama nankör zihnim anımsamamakta inat ediyor, affetsinler. İlgili sitede zaman zaman yeni çıkan black metal albümlerinden örnek mp3’ler konurdu ve bu sayede Marduk başta olmak üzere pek çok grupla tanışabilmiştim. Abigor da onlardan biriydi. Ancak Abigor’u diğer gruplardan ayıran farklı bir yanı vardı. Sanki grubun bazı şarkıları, “Blood Omen 2″nin atmosferini tamamlasın diye yapılmıştı!
Ne zaman dinlesem Kain’in, izbe sote yerlerde milletin kanını içip o karanlık atmosferde karizmatik şekilde süzülüşünü hatırlatan “Supreme Immortal Art”, kimliğini tam anlamıyla oturtmuş bir Abigor’un elinden çıkabilecek, tam anlamıyla dahiyane bir yapıt. Silenus kişisinin ilk duyduğumda ciddi anlamda ürpermeme neden olan vokallerinden tutun da, arka plana yerleştirilen anormal ses efektleri, belli belirsiz klavye tonları ve dinlerken karanlıkta kaybolduğunuzu hissettirecek rifleriyle, black metal aleminin yeni neslin tabiriyle belki de en “underrated” işlerinden biri. Daha en başından dinleyiciyi paralize ederek kendini baştan sona dinletmeyi başaran albümde, şarkı kompozisyonları gerçekten çok başarılı şekilde tasarlanmış.
Hiç beklenmedik anda değişen yapılı şarkılara eskiden beri hasta olduğum için albümün bende değeri daha da artıyor. Çeşitlilik gösteren melodilerin birbiriyle olan bağlantılarının mükemmelen hazırlanması ve ne çok gaza getiren ne de hayalet gibi olan davulların, çılgın blast beat’leriyle şarkıları inanılmaz hale getirmesi, hemen her eserde kendini gösteriyor. Kıyaslama yapmak istemem ancak pek çok atmosferik veya senfonik black metal grubunun albüm boyunca akılda kalıcı az sayıda melodisini hatırlarken, “Supreme Immortal Art”ı piyano başına oturan biri, baştan sona gayet net şekilde çalabilir.
Her zaman söylediğim bir şey var; 1990’ların havası gerçekten farklıymış. Teknolojik yeniliklerin günümüzdeki kadar fazla olmaması, müzisyenlerdeki idealistlik ve pek çok klasik müzik adamına ilham veren Viyana’nın kendine has havası, sanırım Abigor’un böylesine bir şaheseri yaratmasında etkili rol oynadı. Abigor’un albümlerini iyiden iyiye taramış biri olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim; bu albüm grubun tepe noktası denilebilir.
Hem karamsar havası hem de gayet enteresan melodilerle bezeli yapısı, Silenus’un neredeyse içine şeytan kaçmışçasına vokalleriyle dört dörtlük hale gelen “Supreme Immortal Art”, ismiyle müsemma hale geliyor ve yüce, ölümsüz bir sanatın temsilcisi albümlerden biri olmayı başarıyor.
* Yahudi ve Hıristiyan demonolojisi içinde en güçlü iblislerden biri olarak bilinen Abigor, aynı zamanda Eligor ya da Eligos olarak da bilinir. İnanışlara göre rütbesi sayesinde cehennemde Grandük olan bu iblis, güçleri aracılığıyla askeri mücadelelerde kendi tarafında olanlara yardım ederken birçok gizli bilgiyi de onlara sunar. Zaman zaman ruh şeklinde ortaya çıkan Abigor kimi zaman yakışıklı şövalyelere de dönüşmesiyle ünlüdür. Albümün kapağındaki şövalye vurgusu da bu yüzdendir.
ben de 99′da ps’de soul reaver’ı oynamıştım da, o gerçek zamanlı alan dönüşümleri dibimi düşürmüştü. oyunu o dönem oynayanlar ne demek istediğimi anlamıştır.
bu arada bu eski albümlerin kritikleri de bir başka hoş oluyor. birkaç haftadır böyle yazıyorsun, kendi adıma teşekkür ediyorum.
29.05.2016
@northern, Sonradan Soul Reaver serisine de al atıp neyin ne olduğunu çözdüm sonrasında, gerçekten SR’deki dönüşüm işi zamanına göre acayip yenilikçi olaylardan biriydi. Keşke remake’leri çıksa da yeni nesil grafiklerle filan bir daha oynasak.
Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim.
Her albümünü ayrı ayrı sevdiğim gruplardan Abigor, hepsi ayrı bir cinslik ayrı bir dengesizlik.
Abigor ya spirit of venus sarkısı hakkaten acayip son zamanlarda bu albümün vokalsiz demo vs versiyonları çıktı bilginize.
30.05.2016
@erdem, Onları da dinledim, müzikal açıdan zaten hayli doyurucu olduğu için vokalsiz versiyonları da çok iyi bence. Bu grubu ciddi ciddi takip eden birilerinin olduğunu görünce gerçekten çok seviniyorum. :)
31.05.2016
@Ouz, aynen abigor çok ayrı bi grup, benim favori albümüm Opus IV dir nam olarak geride kalmıştır iki demonun birleşiminden bi albüm yapmışlardır ama çok sağlamdır.