Evlilikte sadakatsizliğin nelere mal olabileceğini Count de La Fey, 7 Temmuz 1777 yılında eşine çok acı bir şekilde gösterdi. Yasak ilişkisinden olan çocuğuna mal varlığını bırakmak istemeyen La Fey, sevdiceğini konağının merdivenlerden aşağı yuvarlar ve bir taşla iki kuş vurmuş olur. Bu uğursuz olaydan tam 68 yıl sonra, Count La Fey’in kanından olan Jonathan La Fey ve 18 yaşındaki biricik eşi Miriam Natias kendilerine miras kalan uğursuz konağa, olan bitenlerden habersiz bir şekilde gelmek üzere yola koyulurlar. Daha eve ulaşmadan karşılaştıkları 7 kara atlının “Geldiğiniz gibi geri dönün, yoksa 18, 9 olacak!” uyarısına kulak asmayan çift konağa girer ve bu dünyaya bir değil, on defa gelseler akıllarının ucundan bile geçmeyecek şeylere tanık olurlar…
Büyük büyük laflar etmekten hiç hoşlanmam ama rock müzik için 1970’ler neyse, bence heavy metal için de 1980’ler odur. 1980’lerin başında birbirine benzeyen ve yaratıcılıkta sınıfta kalan gruplara, “Heavy Metal öyle yapılmaz, böyle yapılır arkadaşlar…” tadında ayar verircesine parçalar üreten Danimarkalı cengâver kişilik King Diamond, önce Mercyful Fate grubuyla, sonrasında da kendi adıyla oluşturduğu grubun çıkardığı albümlerle tam anlamıyla ortalığın tozunu attırdı. “Bu ne biçim vokal lan?” diyerek bazılarının burun kıvırdığı King Diamond, yarattığı korku ve kaos evrenine, yalnızca ona saygı duyanları dâhil eder, unutmayın.
Michael Denner ve Andy LaRocque gibi gitarı yemiş yutmuş ustaları yanına alarak -ki LaRocuque Death’in “Individiual Thought Patterns” albümünde de büyük işler yapacaktır- ortaya koyduğu “Abigail”, baştan sona bir korku filmi gibidir. 1980’lerin popüler vokal tekniği olan ama pek çok sanatçının anlık çıkışlar şeklinde gerçekleştirebildiği falsetto tekniğini, şarkıların büyük kısmını söylemek ya da arka plana ürkütücü efektler eklemek için kullanan King Diamond; bu albümle nereye gitseniz kurtulamayacağınız bir kâbusa çeker sizi. Zihninize kazınan melodiler ve vokaller en alâkasız yerlerde bile aklınıza gelerek aynı kâbusu size tekrar ve tekrar yaşatırlar.
1
Son derece ürkütücü yapıdaki Funeral ile başlayan ve Jonathan’la eşinin yaşadıklarını anbean anlatan konsept yapıdaki albüm, Arrival’ın uzun girişinin ardından sahneyi King’e bırakır. Buram buram 80’ler kokan parça, melodik zenginliğiyle ve başından sonuna sololarla bezenmiş yapısıyla ders olarak okutulabilecek niteliktedir. Albümün klip parçası olma unvanını taşıyan ve bu sayede King Diamond’ın yarı deli hâlini milyonların görmesini sağlayan The Family Ghost; grubun ürettiği birçok parçada imzası hâline geldiği üzere “temel rifi vokal girince farklı notadan devam ettiren” yapısı sayesinde (aynı yapıdaki bazı diğer parçalar: The Jonas, Welcome Home…) vuruculuğunu tepe noktaya taşıyor.
The 7th Day of July 1777, harikulade akustik gitar ve büyüleyici analog string’le başlayan girişini, melodi ve solo zengini bir şekilde sürdürüyor. Parçada anlatılanları ve konakta yaşananları takip ettiğinizde şarkının kasveti birkaç kat daha artıyor kesinlikle. King Diamond’ın vokal konusunda zirve yaptığı parçalardan biri olarak tarihe geçen The Possession, özellikle Miriam’ı -yoksa Abigail mi desek- seslendirdiği anları zihninizde canlandırdığınızda, olayların ne kadar korkutucu olduğunu gösteriyor. Parça içindeki inişli çıkışlı yapı, atmosfere gerçekten çok şey katıyor. Albüme adını veren Abigail ise melodisiyle ve temposuyla tezat halinde olan bir parça ve hem enteresan hem de oynak temposunun ardında oldukça korkutucu sahneler barındırıyor.
1987 yılının teknik imkânlarıyla hazırlanan “Abigail”, pek de kolay ortaya çıkmamış. King Diamond’ın fırtınalı ve yağışlı bir Danimarka gecesinde uykusundan sürekli uyanmasıyla yazımına başladığı albüm, karabasan şeklinde gördüğü ayin kıyafetli 13 kişinin yatağını çevrelemesiyle daha da ilginç bir hâl alır. Zira bu kişiler, albümdeki “7 Kara Atlı”ya dönüşecektir. Heavy metal dünyasının en kült albümlerinden biri hâline gelen ve doğaüstü güçlerin egemen olduğu “Abigail”, kimi çevrelerce, ortaya konan ilk horror metal albümü olarak da değerlendiriliyor. Size tavsiyem, tüm önyargılarınızdan arının ve rock ya da metalin hangi türüyle ilgileniyor olursanız olun, bu dünyadan göçmeden önce “Abigail”i mutlaka dinleyin.
Kadro King Diamond: Vokall
Andy La Rocque: Gitar
Michael Denner: Gitar
Timi Hansen: Bas
Mikkey Dee: Davul
Şarkılar 1. Funeral
2. Arrival
3. A Mansion In Darkness
4. The Family Ghost
5. The 7th Day Of July 1777
6. Omens
7. The Posession
8. Abigail
9. Black Horsemen
Abimde Abigail ile Dangerous Meeting albümlerinin kaseti vardı, hangisindeydi tam hatırlamıyorum, kasetlerden birinin kapağının iç yüzünde King’in tahtta oturan bir fotoğrafı vardı. İlkokul zamanları falandı, blind guardian, iron maiden albümlerini falan dinlerdim ama King’in fotoğrafından korktuğum için o kasetin kapağını açamadığımı hatırlıyorum.
Sen nasıl bir sanat eserisin ya! Geçenlerde ‘Abigail II: The Revenge’ döndürürken, ‘The Crypt’ parçasında Andy babanın ‘Abigail’ selamı çakan solosunu fark edip şu albümü baştan sona (bilmem kaçıncı kez) dinleyim dedim, şarap gibi şerefsizim.
Zamansız bir başyapıt.
Resmen kusursuzluğun metaldeki karşılığı. 10′un bile az kaldığı bir şaheser. Ayrıca albümün Metal-Archives’taki puan ortalaması bile 98/100. Bambaşka bir seviye.
10/10
7-8 verenler var, görüyorum ve gülüyorum. 10/10
Logodaki o sembolun anlami tam olarak ne? Hafiften cross sekilli olan sembolu diyorum
01.04.2016
@Cluijdps, Crux Satanus yani Şeytanın Haçı.
http://symbolism.wikia.com/wiki/The_Leviathan_Cross
Enteresan geldi su sarki albumu dinleyecegim sanirim.
Gitar sololarına bayılıyorum bu albümün
Abimde Abigail ile Dangerous Meeting albümlerinin kaseti vardı, hangisindeydi tam hatırlamıyorum, kasetlerden birinin kapağının iç yüzünde King’in tahtta oturan bir fotoğrafı vardı. İlkokul zamanları falandı, blind guardian, iron maiden albümlerini falan dinlerdim ama King’in fotoğrafından korktuğum için o kasetin kapağını açamadığımı hatırlıyorum.
Tapılası albüm
A Mansion in Darkness’ı ne zaman dinlesem aklıma The Changeling (1980) geliyor.
—spoiler—
”House is not fit to live in, no one’s been able to live in it.”
—spoiler—
Sen nasıl bir sanat eserisin ya! Geçenlerde ‘Abigail II: The Revenge’ döndürürken, ‘The Crypt’ parçasında Andy babanın ‘Abigail’ selamı çakan solosunu fark edip şu albümü baştan sona (bilmem kaçıncı kez) dinleyim dedim, şarap gibi şerefsizim.
Zamansız bir başyapıt.
Bu arada bahsettiğim solo müthiş entegre olmuş (1:27) :
https://www.youtube.com/watch?v=O3u6f5Fjz0I
Resmen kusursuzluğun metaldeki karşılığı. 10′un bile az kaldığı bir şaheser. Ayrıca albümün Metal-Archives’taki puan ortalaması bile 98/100. Bambaşka bir seviye.