PORCUPINE TREE ile tanışmam 2000 yılına, “Lightbulb Sun”a ve Shesmovedon’u ilk kez duyduğum ana tekabül ediyor. “Oklu kirpi ağacı” gibi bir ismi seçen bir grup ilginç olsa gerek, diye düşünerek dinlediğim şarkı ve akabinde albüm, her ne kadar hoşuma gitse de, beni grubun bir hayranı yapmamış ve PORCUPINE TREE, o dönemde devasa bir açlıkla saldırdığım gruplar deryası içindeki herhangi bir grup olarak kalmıştı.
PORCUPINE TREE’yi asıl benimseyişim ise 2001 yılına tekabül ediyor. O dönemde OPETH için çarpan kalbim, Akerfeldt’le yakın temastaki Steven Wilson adlı kişinin, en son 2 yıl önce dinlediğim PORCUPINE TREE’de çaldığını öğrenmem ve kendi grubunda neler yaptığını merak etmemle farklı bir boyut kazanmıştı. Yine bu muzip Akerfeldt’in, 1,5 yıl sonra çıkan “In Abstentia” diye bir albümü çok fazla övmesiyle, bu olağanüstü güzel albümü çok kısa sürede içselleştirmiş ve PORCUPINE TREE dünyasına gerçek anlamda adımımı atmıştım.
Hayatımın en tuhaf dönemlerinden birine fon müziği olan albümlerden biri hâline gelen “In Absentia” (aynı döneme fon müziği olan diğer bir albüm de “Last Fair Deal Gone Down”dı dersem, mevzubahis dönemin çok da eğlenceli geçmediği anlaşılabilir sanırım), bu fazlasıyla içselleştirilmiş yapısı dolayısıyla 2005′teki “Deadwing”i benim için biraz gölgelemiş ve o albüme başlarda çok da fazla ısınamamama yol açmıştı. Bu durum bazen, hatta sıklıkla yaşadığım bir şey; eğer bir albümü aşırı derecede seversem, hayatımda önemli bir yere koyarsam, aynı grubun bir sonraki albümünü biraz geri planda tutmak gibi saçma bir huyum var. Neden bilmiyorum, ama var. Yine de zaman içinde “Deawing”i de anlamış ve “In Absentia” kadar olmasa da sevmiştim.
“Deadwing”i sevmemle birlikte, çıkacak yeni PORCUPINE TREE albümüne dair ümitlerim daha bir güçlenmişti. İkinci BLACKFIELD albümü için Aviv Geffen’le birlikte Tel Aviv’de olan Wilson, gerçek bir üretkenlik pınarı olmasından mütevellit, 2006 başlarında başladığı yeni albüm yazımına burada da devam etmiş ve bu maviş PORCUPINE TREE albümü nihayet 2007 Nisan’ında çıkmıştı. Sunulan albüm kapağının havasından mıydı, yoksa arada geçen sürede benim bir dinleyici olarak tecrübe kazanmamdan mıydı bilmem ama, “Fear of a Blank Planet” adlı bu yeni albüme karşı baya bir merak ve umut besliyordum diyerek albümün içine giriş yapalım.
“In Absentia”yı 68, “Deadwing”i ise 59 dakikada tutan PORCUPINE TREE, “Fear of a Blank Planet”ı ise 50 dakika tutarak 1993′teki “Up the Downstairs”den bu yana çıkan en kısa albümünü sunmuştu bize. Bu durumu dinleyicilerin dikkat eşiğini düşünerek planladıklarını ifade eden Wilson, belki de albümün konseptini destekleyen bir tavır takınmayı seçmişti. Teknolojinin yarattığı izolasyon, bipolar bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve bu minvaldeki ilaç kullanımı gibi konulara eğilen albüm; anlattığı şeyi mükemmel yansıtan bir müzik barındırıyor.
Son birkaç albümdeki daha pop tandanslı yaklaşımlar, “Fear of a Blank Planet”ta karşımıza çıkmıyorlar. Wilson ve ekibi bu albümde çok daha akıcı, hit potansiyeli taşıması amacı güdülmeden yazılmış bir müzik sunuyorlar. Albümün en önemli özelliği de burada ortaya çıkıyor. “Fear of a Blank Planet”, her ne kadar pazarlanmak açısından “In Absentia” ve “Deadwing” kadar kolay hazmedilir olmasa da, bir bütün hâlindeki müzikalitesi ve su gibi akıyor oluşuyla, görevini mükemmel şekilde yapıyor. Wilson’ın dehasını net şekilde gösteren bu anlayış, albümün her anının bir amaca hizmet etmesini ve bir bütün olarak üste çıkmasını sağlıyor. Bu sayede albümün 10.000 adetle sınırlı özel basım versiyonu çıktığı gün tükenmiş ve albüm 250.000′den fazla satarak müthiş bir başarıya ulaşmıştı.
Az önce bahsettiğim konsept dâhilinde bir gencin ağzından ve yaşadıklarının dışarıdan anlatılması şeklinde ilerleyen albüm, büyük kısmı Richard Barbieri tarafından yazılan My Ashes ve tam bir grup çalışması olan ve bir de KING CRIMSON efsanesi Robert Fripp’in konuk olduğu Way Out of here dışında doğal olarak Steven Wilson dominasyonuna sahne oluyor. Bu şarkılar arasından Anesthetize, çoğu insan gibi benim de hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri ve Wilson’ın besteleme, şarkı trafiği, geçişler, farklı katmanların entegre edilmesi açısından oturup çalışılacak dersler verdiği bir başyapıt. Alex Lifeson’ın da leziz bir solosuyla zenginleşen bu şarkı, “Fear of a Blank Planet”ın bana göre zirvesi olsa da, geri kalan 37 dakika da aynı ölçüde mükemmel anlarla dolu.
Sentimental’ın son kısmındaki Trains göndermesinin ve Sleep Together ‘ın sonundaki muhtemel Aviv Geffen/Orta Doğu etkilenmesinin de dikkat çektiği “Fear of a Blank Planet”, benim için PORCUPINE TREE’nin en iyi 2-3 albümünden biri konumunda. Müzikalitesini, atmosferini, muazzam prodüksiyonunu ve kusursuz müizsyenliğini (öyle dolu bir albüm ki, Gavin Harrison’ın adını anmadım düşünün) bir kenara bırakırsak, sadece şarkı yazımı ve akıcılık namına bile müfredatlara sokulası, progresif rock yapma heveslisi gençlere okutulası bir ders niteliğinde.
Eğer bu grubu insanlara tanıtmak istiyorsanız, bana kalırsa ilk bu albüm ile tanıştırmalısınız. Albümün geneline hakim klasik PT depresif havası, ve Anesthetize’nin 17 dakikalık büyülü bir serüvene çıkarması, insanda daha fazlasını istemeye yol açıyor. In Absentia’dan sonra favori albümüm. 10/10.
Çok garip, her dinleyişimde kendimi yetersiz bir pedagog gibi hissediyorum. Karşımda 12-13 yaşlarında bir çocuk, ”anlat yavrum dinliyorum” dedikten hemen sonra hayaller alemine dalan başarısız bir pedagoji uzmanı gibi. Hiperaktivite ve dikkat bozukluğu adı altında yasal uyarıcıları el kadar çocuklara dayayan doktorlara küfürü dayayıp sorunlu ve ilgisiz anne babalara sinirleniyorum. Durduk yere dert ediniyorum kendime. Albüm adına müthiş bir başarı bence bu. Şu hayatta en sevdiğim albümlerden biri. Afilli, kısa ve çarpıcı kelime öbekleriyle film-kitap-oyun övüyorlar ya ondan yapmak istedim xd
”Kusursuz bir başyapıt 10/10”
”Tokat gibi şiirsel bir şölen 10/10”
”İçinizdeki çocuğun sessiz haykırışı 10/10”
”Tek kelimeyle mükemmel 10/10”
”Müthiş amk müthiiiş 10/10”
Bir de Anesthetize mı yoksa Arriving Somwhere But Not Here mi? Şu iki şarkı arasında seçim yapmaya zorlansam ölmeyi tercih ederim.
Way Out of Here dinlediğim ilk PT şarkılarından biri. Baya sevmiyordum başlarda. Ancak uzun bir süredir özellikle de ortasındaki kısma bayılıyorum. Gavin Harrison müthiş bir herifsin.
10/10 tabii ki. Keşke daha çok PT kritiği gelse. Deadwing müthiş olur mesela.
In Absentia ile birlikte en sevdiğim PT albümü. Modern progresif rockın yüz akı. 10/10.
Eğer bu grubu insanlara tanıtmak istiyorsanız, bana kalırsa ilk bu albüm ile tanıştırmalısınız. Albümün geneline hakim klasik PT depresif havası, ve Anesthetize’nin 17 dakikalık büyülü bir serüvene çıkarması, insanda daha fazlasını istemeye yol açıyor. In Absentia’dan sonra favori albümüm. 10/10.
“Bir bütün hâlindeki müzikalitesi ve su gibi akıyor oluşu” “Fear of a Blank Planet”i Porcupine Tree’nin en iyi albumu yapiyor bence. 10/10
Çok garip, her dinleyişimde kendimi yetersiz bir pedagog gibi hissediyorum. Karşımda 12-13 yaşlarında bir çocuk, ”anlat yavrum dinliyorum” dedikten hemen sonra hayaller alemine dalan başarısız bir pedagoji uzmanı gibi. Hiperaktivite ve dikkat bozukluğu adı altında yasal uyarıcıları el kadar çocuklara dayayan doktorlara küfürü dayayıp sorunlu ve ilgisiz anne babalara sinirleniyorum. Durduk yere dert ediniyorum kendime. Albüm adına müthiş bir başarı bence bu. Şu hayatta en sevdiğim albümlerden biri. Afilli, kısa ve çarpıcı kelime öbekleriyle film-kitap-oyun övüyorlar ya ondan yapmak istedim xd
”Kusursuz bir başyapıt 10/10”
”Tokat gibi şiirsel bir şölen 10/10”
”İçinizdeki çocuğun sessiz haykırışı 10/10”
”Tek kelimeyle mükemmel 10/10”
”Müthiş amk müthiiiş 10/10”
Bir de Anesthetize mı yoksa Arriving Somwhere But Not Here mi? Şu iki şarkı arasında seçim yapmaya zorlansam ölmeyi tercih ederim.
Way Out of Here dinlediğim ilk PT şarkılarından biri. Baya sevmiyordum başlarda. Ancak uzun bir süredir özellikle de ortasındaki kısma bayılıyorum. Gavin Harrison müthiş bir herifsin.
10/10 tabii ki. Keşke daha çok PT kritiği gelse. Deadwing müthiş olur mesela.
09.07.2021
@Yiğit, +1 Deadwing kritiği kesinlikle gelmeli.
09.02.2024
@Yiğit, gavin harrison övmeye geldim ki zaten övmüşüm. Bu progcu ibnelerin davulcuları pek bir iyi oluyor.