“…müzik yapmak isteyen, gerçekten de çok hassas ve yaratıcı insanlardık; endüstri tarafından yutulduk, kimseden pek bir destek almadık ve insanlar o sıralarda “Focus”u anlayamadılar.”
Müzik gibi uçsuz bucaksız ve sürekli genişleyen bir kavram içindeki çeşitli ögeler hakkında ahkâm kesip incelemeler yazmanın en ilginç taraflarından biri, bir gariplik olmadıkça bunu bir kez yapıyor olmanız. Büyük önem teşkil eden, sayısız insanı etkilemiş, belli pek çoklarının hayatını değiştirmiş bir ürün hakkında bir şeyler yazıyorsunuz ve yazdığınız o şey belki de ebediyen bir yerlerde kalıyor. Bu yüzden de böylesi önemli materyallere dair bir şeyler yazarken insan üstünde farklı bir sorumluluk hissediyor. Bugün de benzer duygular içindeyim. Nihayetinde “Focus”un incelemesini yazma fırsatı insanın eline her gün geçmiyor.
Pek çok dönemdeki pek çok sanatçının, ortaya koyduğu şeyin yeterli takdir görmemesi dolayısıyla sunduğu argüman şudur:
“Anlaşılamadım“.
Bu kimi zaman, belki de çoğu zaman, ortaya konan işin yetersizliğine bir kılıf örme amaçlı, büyük oranda kibir odaklı bir yorumdur. “Ben öylesine ileri görüşlü ve sofistike bir şey yarattım ki, hiçbiriniz ona gereken değeri vermediniz, onu anlayamadınız.”
Doğruluk payı barındırma ihtimali de olan bu olay, metal dünyası gibi kendi iç dinamikleri doğrultusunda evrilen mikro bir düzleme indirgendiğinde, bu beyanat belki de hiç olmadığı kadar gerçeğe bürünebiliyor. 1993 yılında, insanların death metalin heyecanını daha birkaç yıldır kanıksamaya başladığı bir zamanda ve herkesin birbirinden daha aykırı ve sert olmaya çalıştığı Florida gibi bir ortamda, CYNIC gibi “kırılgan” müzisyenler barındıran ve aynı doğrultuda müzik yapan bir grubun güçlü bir destek alarak benimsenmesi, göklere çıkarılması, elbette ki çok da olası değildi.
“…10.000 kişinin hep bir ağızdan Veil of Maya’yı söylediğini görmek çok tuhaftı. Durup şöyle bir düşündüm; bu şarkıyı son çalışımızda CANNIBAL CORPSE ile Teksas’ta bir yerlerdeydik ve sanırım biri kafama şişe atmıştı. ” – Paul Masvidal, 2007
Ancak konu CYNIC ve “Focus” olduğunda, yazının ilk cümlesi mutlak bir doğruluk barındırıyor. 1993 itibarıyla CYNIC, metal dünyasında zamanının ötesinde olmanın ansiklopedik tanımıydı adeta. Henüz ilk albümlerini çıkarıyorlardı ve kapağından sözlerine, müziğinden atmosferine, sound’undan denemelerine, her şeyleriyle farklıydılar. Death metalin sertliğini benimsemiş ve buna uymayan her şeyi dışlama potansiyeli olan bir kitlenin karşısına, minik UFO’suyla bir köy kahvesinin önüne inmiş bir uzaylı gibi yalnız ve bambaşka şekilde çıkmışlardı. Bu ne idüğü belirsiz uzaylının, kendilerine ve alıştıkları şeylere benzemeyen her şeye tepkili köylüler tarafından taşlarla kovalanmasından daha doğal bir şey de olamazdı herhalde.
İşin özeti şuydu ki, bu -kendi tabirleriyle- “hassas” adamlar, en sert metalcinin bile cesaret edemeyeceği bir işe kalkışmışlardı.
“Focus”ta, teknik death metal, progresif metal ve jazz fusion’ın enfes, ama gerçekten enfes bir birlikteliğiyle karşılaşıyordu metal dünyası. Bu sentezin bir benzeri, daha önce ATHEIST tarafından kusursuz şekilde yapılmış ve grubun adını death metalin vizyonerleri arasına yazdırmıştı. CYNIC’in yaptığı ise, 2 yıl önce Chuck Schuldiner’la birlikte tarih yazdıkları “Human“ın ilhamını pek çok farklı elementle yoğurup, ortaya ne öncesinde, ne de sonrasında görülmemiş bir sentez çıkarmasıydı.
Veil of Maya ile başlayıp How Could I ile biten “Focus” adlı bu acayip şey, müziğin gördüğü en kusursuz 36 dakikalardan biriydi. Her bir şarkı, her bir deneme, melodi, solo, müthiş bir ileri görüşlülük, vizyon, karakter, cesaret ve sanatçılık içeriyordu. Masvidal’in vocoder’lı vokallerini mi dersiniz, gitarların ve basın neredeyse albüm boyunca hep farklı şeyler çalarak yarattıkları müthiş bütünlüklü sound’dan mı bahsedersiniz, Sean Malone’un inanılmaz bas yazımını mı, yoksa Reinert’ın “Human”dan sonra teknik death metal davulculuğunun başucu kitaplarından birini daha yazmasını mı översiniz…
Ya da müzisyenlik anlamındaki gövde gösterisini geçtim; Veil of Maya’nın 1. dakikasında başlayan işitsel şöleni mi; 2:52′sinde giren solosunun ilk 5-6 notasındaki aşmışlığın bir anda beklenmedik bir yöne kaymasını mı; Celestial Voyage’ın dur kalklı rifinin muazzamlığını mı; The Eagle Nature’ın DEATH ilhamlarının Reinert’ın davullarıyla oynaklaşmasını mı; Sentiment’ın baştan sona bir deneysellik zaferi ve bir davul dersi oluşunu mu; hayatımda dinlediğim ilk CYNIC şarkısı olan I’m But a Wave to…’nun 1:40′taki gitarlarının hayatımda duyduğum en güzel şeylerden biri oluşunu mu; Uroboric Forms’un albümdeki en DEATH ilhamlı şarkı gibi başlayıp ortasında tüm grubun sular seller gibi akmasını mı; Textures’ın adeta yetmişler İngiliz progresif rock’ına selamlar yollayan YES etkilerini mi, gitarların birkaç notayla dünyanın en pozitif imgelerini gözlerinizin önüne getirmesini mi; yoksa bu başyapıta nokta koyan efsanevi How Could I’ın sanki ilk 4:20′lik kısmı yeterince inanılmaz değilmiş gibi bir de sonundaki muhteşem solonun ardından bir de o son kapanış melodisini sokup mahvedişini mi göklere çıkarayım, ne yapayım ne edeyim gerçekten bilemedim.
Tıpkı kimi “sadece müzik olmayan” albümler gibi “Focus” da baştan sona bir kusursuzluk örneği. Sadece bu müzisyenlerin, sadece o zamanda ve sadece o anki dinamiklerle bir araya geldiklerinde oluşabilecek, eşi benzeri olmayan sihirli anlardan biri.
Bu müziği çok seven insanlar olarak, “Focus” gibi bir deneyimi hayatlarımıza kattığı için CYNIC’e ne kadar müteşekkir olsak az.
Daha dün akşam bu albümü dinleyip ne kadar kusursuz ve ne kadar muhteşem bir albüm olduğunu düşünüyordum. Bugünse bu incelemeyi görmek gerçekten hoş oldu. Metal dünyasında yapılmış en iyi işlerden biridir bence ve sözler övmek için çok yetersiz. Birde how could i ın solosu nedir öyle hocam :D
Bu kritik kaldırma olayı iyi mi oldu ne. Eski, güzel albümleri yeni kritiklerle okumak keyifli.
Çok eskiden bi ara deneyim deyip dinlemiştim pek sevmediğimi hatırlıyorum. Kritikği okuduktan sonra bir şanş daha vermeye karar verdim.
“metal dünyası gibi kendi iç dinamikleri doğrultusunda evrilen mikro bir düzleme indirgendiğinde” bu cümleyi yazabilmem için 10 dk düşünmem lazım herhalde. :D
Bu albümün ’93′te yazılıp kaydedilip yayınlandığını öğrendigimde yaşadığım şaşkınlık hayatımda hep hatirlayacağım birkaç an arasında.
‘how could i’ hayatımda en çok dinlediğim şey olabilir. o bitiş melodisini ben yazsaydım ‘artık yapılacak her şeyi yaptım, müzisyenlik kariyerimi noktalıyorum’ der ve ıssız bir adada inzivaya çekilirdim.
benim gibi Atheist hastası, Death son 3 albümün köpeği, Pestilence müptezeli olupta Cynic’e bir, hatta yarım şarkı katlanamayan başka insan var mı cidden merak ediyorum.
hafızam beni yanıltmıyorsa bu albümü 2002 yılında “Death ve Atheist seviyosan Focus albümünü dinleyecen aga.” dayatmaları sonunda almıştım, ilk dinlememde yarıda kapadım. sonraki yıllarda dişimi sıkıp baştan sona dinlediğim oldu ama baktım olmuyor zorlamayı bıraktım.
birde bu albümdeki vocoder’lı robotik vokallerin metal tarihindeki en kötü fikirlerden biri olduğunu düşünüyorum.
14.02.2016
@ismail vilehand, neden en kötü fikirlerden biri abi açıklar mısın? cidden çok merak ettim,ben tam tersini düşünmüştüm de…
16.02.2016
@thingol, söylediklerimde açıklayacak bir şey yok aslında. ama güzelce sorduğun için açıklayayım. kritiği okuduysan; “Focus”u anlayamadılar.” ve “Kafama şişe attılar.” kısımlarındaki Masvidal serzenişlerinin en büyük sebebi, BENCE o vocoder’lı berbat robot vokalleri.
nereden bu kanıya vardın dersen; aynı sene çıkan Atheist – Elements ve Pestilence – Spheres gibi albümlerin “farklılık” ve “progresiflik” açısından Focus’tan aşağı kalır yanı olmadığı halde (ki bence Elements çok daha farklı ve progresif bir albüm) sadece Masvidal o dönem anlaşılamamaktan şikayetçi.
yine tekrarlayacağım, Elements albümü müzikal olarak bu albümden onlarca kat daha “farklı” ve “progresif” bir albüm. ve hiçbir Atheist elemanı kafasına şişe yememiş.
Masdival’a şişe atan adamı savunmuyorum yanlış anlaşılmasın bu arada hahaha. ama demek istediğim şey, ben bile albümü çıkışından 9 sene sonra dinlediğim halde; “sikeyim yapacağınız işi.” deyip verdiğim paraya üzüldüm. o bakımdan 93 yılında bu albümü sevmeyenleri, hatta nefret edenleri bu kadar dışlamayın, anlayın biraz.
ben hala vocoder’lı robotik vokaller olmasa bu albümden nefret etmem, hatta severdim diye düşünüyorum mesela. ondan hiçbir grup vocoder kullanmasın, adam gibi vokal yapsın mümkünse.
16.02.2016
@ismail vilehand, Atheist’le öyle pek aram yoktur normalde ama Jupiter albümünü gereksiz derece çok seviyorum. Niye o kadar çok seviyorum ben de pek emin değilim. Hayatımın tam doğru bir anında tanıştım galiba o albümle; gezegenler, jüpiter falan tam doğru konumdaymış herhalde gibi iğrenç bi espri bile yapabiliyorum.
17.02.2016
@ismail vilehand, sen de haklısın tabi sonuçta söylediklerinin bir temeli var. elements konusunda ise bence şöyle bir şey var;daha farklı bir albüm ama daha progresif değil.
her neyse,anladım demek istediğini :) teşekkürler
Album guzel sarkilar barindiriyor ama focus ve how could i gercekten kusursuz bu albumdeki sarkilar bir dinlemeyle karar verilecek sarkilar degil bence birkac kez dinlenildigi zaman “aslinda baya iyi lan” diyip sonrasinda sarkiyi takinti haline getirebiliyosun focus ve how could i aynen o sarkilar iste.
Ayrica dinleye dinleye focus sarkilarinin en iyilerinden birinin de sentiment olduguna karar verdim
Hayatimda dinledigim en garip album olabilir.
Hayatımın albümlerinden biri. Gerçekten de nasıl bu kadar derin olabilmiş muhteremler aklım almıyor
Şuraya albümü, performansları, prodüksiyonu, How Could I’ın solosunu ve diğer her şeyi paragraflarca övmüşüm gibi düşünün.
Teknik/progresif death metalde (komple death metalde aslında) Individual Thought Patterns, Human, Unquestionable Presence ve Elements ile birlikte zirvede bulunuyor benim için. ”Timeless classic” denir ya, aynen o olay işte. O dörtlü kadar tapıyorum diyemem gerçi ama neyse eheh.
Yalnız albümdeki davul performansı (Gene Hoglan’ın ITP’daki ve Steve Flynn’in Unquestionable Presence’daki performansı kadar olmasın) resmen çığır açıcı Reinert’ın. Akıl alır gibi değil cidden.
Karşılaştığım çoğu kişi bana hayata biraz karamsar bakıyorsun dedi. Abartıyorlar. Bu albümü dinlediğim için iyi ki doğmuşum diyen adamım. Pek karamsar sayılmam bence. O değil de ne albüm ama değil mi? J. S. Bach keşke dinleseydi bu müziği.
Cynic haberi görünce aklıma bu albüm geldi. Textures ı açıp başındaki melodiyi dinledim. Cidden inanılmaz albüm. İçindeki melodiler, notalar bu dünyadan değil. Uyurken dinleyince de çok güzel etki yapıyor bu arada.
”sanırım biri kafama şişe atmıştı”
kim olduğundan ve ne yaptığından bağımsız bir şekilde; bu tarz olayları duyduğumda gerçekten çok üzülüyorum.
müzik dediğimiz sanatın, empati kurmamızı sağlayan en basit, doğal ve yaygın yollardan birisi olduğu aşikar ancak bende yarattığı bir etkide (özellikle metal müzikte) empati kabiliyetimi arttırması oldu sanırım.
ben mi fazla hassasım yoksa dinlediğim şeyi içimde yoğun bir şekilde içselleştirip gereğinden ”fazla” empati mi kuruyorum bilemiyorum.
ha, bu arada CYNIC, ATHEISY ile birlikte Death Metal – Jazz Fusion’ın üstadıdır.
Eskiden çok severdim bu albümü ve grubu ama geçenlerde açtım ilk şarkısını zar zor dinledim
Masvidal refocus çıkartıyor
https://open.spotify.com/track/3St7XoTG8muDJCFwIfw3Gb?si=3b20223073224210