EDGUY insanı Tobias Sammet’in 16. yılını deviren senfonik power metal projesi AVANTASIA ile birlikteyiz bugün. Pek çok efsane vokalist ve konuk müzisyenle devam ettirdiği AVANTASIA kariyerinin 7. albümü “Ghostlights”ı 3 gün önce çıkaran Tobias Sammet, 2013′te “The Mystery of Time”ı çıkarmış, hemen ardından EDGUY ile “Space Police – Defenders of the Crown”ı piyasaya sürmüş, ardından da dur durak bilmeyip yeni AVANTASIA albümü için çalışmaya koyulmuştu.

1992 yılında, 15 yaşında EDGUY ile başladığı yolculuğunda power metal adına epey sağlam işler ortaya koyan Sammet, AVANTASIA ile de olayın prodüksiyon tarafını en tepelere taşımış ve gerek albümlerdeki kadrolarla, gerek ortaya konan işin ihtişamıyla tür adına en ön plandaki isimlerden biri olmuştu.

“Ghostlights”; bu çalışkan, üretken, yetenekli adamın, zengin power metal diskografisine baya sağlam harflerle kazıdığı bir albüm diyerek başlayalım. Mystery of a Blood Red Rose ile gayet akıldı kalıcı bir giriş yapan ve bu tavrını genelinde sürdürmeyi başaran albüm, dünyanın en iyi vokalistlerinden biri olan ve önceki albümde göremediğimiz Jorn Lande’nin dönüşüyle başka boyutlara taşınıyor. Lande’nin 12 dakikalık epik Let the Storm Descend Upon You’daki vokalleri ve özellikle Lucifer’daki gövde gösterisi duyulmaya değer. Lucifer’ın girişini, bu açıdan ARK’ın enfes şarkısı Missing You’ya benzetiyorum. Let the Storm Descend Upon You, aynı zamanda AT VANCE’ın nedense geri planda kalan müthiş gitaristi Oliver Hartmann’ın da mükemmel bir solosuna sahne oluyor. O kadar iyi yazılmış ve icra edilmiş ki…

“Ghostlights”taki diğer bir sürpriz, 2008′deki “The Scarecrow”da Alice Cooper’ın yer almasına benzer bir tatla karşımıza çıkan ve albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri olan müthiş nakaratlı The Haunting’i coşturan TWISTED SISTER efsanesi Dee Snider. Seduction of Decay’de sahneye çıkan ve baya iyi bir performans sunan Geoff Tate, nakarat yorumuyla şarkının ilk andan bu yana dilime dolanmasını sağlamayı başardı. Nakarat kısmındaki zekice bas yazımını da ufak ama önemli bir ayrıntı olarak söylemeliyim.

Albüme adını veren şarkıda Tobias’la birlikte karşımıza çıkan Michael Kiske, Jorn Lande birlikteliğinin nasıl epik bir şey olduğunu sanırım söylememe gerek yok. Kiske’nin ses rengi ve gücü gerçekten de doyumsuz; power metalin adeta tanımı gibi. Lande’nin kırçıllı sesiyle birleşen bu meleksi ses, Tobias’ın akıllıca düzenlemeleriyle birleşince enfes bir şey ortaya çıkarmış. Yine Oliver Hartmann’ın bu şarkıdaki solosu, ne kadar zevk sahibi bir gitarist olduğunu kanıtlar cinsten. Nota seçimleri ve solo içerisindeki his değişmeleri yaratan fikirleri gerçekten de dersler çıkarılası.

Gitarlar demişken, albümdeki gitarlardan sorumlu demirbaş kişi, Tobias’ın son 8 yıldaki sağ kolu diyebileceğimiz Sascha Paeth’in performansı da her zamanki gibi takdire şayan. Özellikle Babylon Vampires’ın girişindeki rif tek kelimeyle harika. 17 saniye süren bu rif, benim için “Ghostlisghts”ın net şekilde en iyi anlarından biri. Gotik tatlarla albümün tam ortasında kendini belli eden Draconian Love ve NIGHTWISH’in ayrık sakallı insanı Marco Hietala ile at koşturan Master of the Pendulum’da, adeta NIGHTWISH’in By Bye Beautiful’una atıf yapan bir nakaratla albümün en sert anlarından birini oluşturuyor.

WITHIN TEMPTATION’dan Sharon den Adel’i konuk eden ve epey güzel yazılmış vokal melodileriyle ortamı yumuşatan Isle Of Evermore’un ardından yardıran Babylon Vampires, sonra Kiske’nin yine inlettiği Unchain the Night… Albümdeki her şarkıda çok fazla güzel şey bulmak mümkün. Fark ettiğiniz üzere uzun zamandır ilk defa şarkı adı ve detayı vermeli bir yazı yazdım, bunun sebebi de albümün çok pek çok dinamik içermesi ve konuk barındırıyor oluşu.

Son kelamlarda, “Ghostlights”ı çok fazla beğendiğimi söylemeliyim. Pek çok şarkının pek çok yerini, albümün internete konduğu andan beri sürekli mırıldanıyor, şarkıları açıp açıp duruyorum. Power metal namına bu yıl dinlediğim en iyi albümlerden biri olacağını şimdiden kestirebildiğim “Ghostlights”, türü sevenlerin dinlemesi gereken bir albüm.