Yazının başlığı benim için gelmiş geçmiş en harika fantastik romanlardan olan Michael Ende’nin “Bitmeyecek Öykü” (Dieunendliche Geschichte) adlı yapıtından geliyor. Kahramanımızın eline arkasında bu sözün yazılı olduğu Auryn adında bir madalyon geçer. Ardından ışıktan ve renkten oluşan bir aslan onu uyarır: bütün diledikleri gerçek olacaktır ve bu dilekler onu bir yoldan diğerine sürükleyecektir. Eninde sonunda bu yollar onu gerçekten istediği şeye götürecektir, fakat gerçekten istediğin şeyi yapmaktan daha da zor bir şey yoktur…
Benzer şekilde, her müzisyenin gerçekten istediği müziği yapmak hayaliyle yolculuğuna başladığını düşünüyorum. Ama sonra nasıl oluyorsa, gerçekten istediğiniz müziği çalmak başlı başına bir mücadele haline geliyor. Bu kritikte de istediği müziği yapmanın ne kadar zor olduğunu birinci elden tatmış ama bu sevdadan vazgeçmemiş müzisyenin hikâyesine değineceğim.
Geçen senenin sonlarına doğru ilk albümünü yayınlayan OUR OCEANS görece az bilinen bir oluşum (ölçü olur mu bilmiyorum ama Facebook sayfalarında 4000’in altında beğeni var). Fakat Tymon Kruidiner, EXIVIOUS ve CYNIC dersem sanırım site ahalisinin büyük bölümünün dikkatini çeker. Grubu kısaca tanıtmak istersem Tymon’ın vokal yaptığı melankolik post-rock grubu deyip geçebilirim. Fakat onun yerine gelin bu grubun nasıl oluştuğuna bakalım.
Tymon CYNIC’in efsanevi geri dönüş albümü “Traced in Air”de Masvidal’a hem gitarda hem de şarkı yazımında eşlik etmiş bir adam. Bu Tymon için bir rüyanın gerçeğe dönüşmesi, çünkü kendisi büyük bir CYNIC hayranı. Birçok insan için bu kariyer zirvesi olarak tanımlanıp sonsuza kadar orada kalmaktan mutlu olunacak bir pozisyon. Ama olmuyor, Tymon CYNIC’ten ayrılıyor. Neden? Çünkü onun da içinde ne istiyorsa onu yapmasını emreden bir Auryn var. Yeni CYNIC albümü için getirdiği tüm fikirler reddedilince ve her zaman Masvidal’ın gölgesinde kalacağını anlayınca grubu bırakıyor. Kendi istediği müziği istediği şekilde yapacağı EXIVIOUS’u canlandırıyor ve metal ile caz-fusion’ın en harika şekilde sentezlendiği iki albüm yapıyor.
Fakat bu da yetmiyor içindeki istediği şeyi yapma açlığına. OUR OCEANS Tymon’ın metalden tamamen uzak, dingin ve yumuşak bir müzik yapma isteğinin sonucu ortaya çıkmış bir grup. Fakat maalesef tam kayda girecekken vokalistleriyle yolları ayırıyorlar. Uzun süre aramalarına rağmen yenisi de çıkmıyor. Tam bu noktada Tymon’ın içindeki Auryn tekrar devreye giriyor ve Tymon belki de yıllardır aklında olan, ama bir şekilde bastırdığı vokalist olma hayalini gerçekleştirmeye karar veriyor. Sırf bunun için günlerce pratik yapıyor, vokallerindeki gelişimini internetten hayranlarıyla paylaşıyor ve sonunda kayda girip albümü çıkarıyor. Ayrıca yukarıda saydığım bütün albümlerin kaydının da kendisine ait olduğunu, tertemiz ve organik bir sound yaratmakta müthiş yetenekli bir prodüktör olduğunu söylemiş miydim? İşte bütün bu anlattıklarımdan dolayı, benim hem Tymon’a hem de OUR OCEANS’ın müziğine duyduğum saygı gerçekten çok büyük. Bir müzisyenin istediği şeyi çalmak uğruna aldığı riskleri, verdiği radikal kararları ve sonunda elde ettiği sanatsal başarıyı bu kadar net gösteren hikâyeler her zaman karşımıza çıkmıyor.
Tabii bir albümden zevk alabilmek için saygı tek başına yetmiyor. Neyse ki OUR OCEANS sevmesi çok kolay bir müzik yapıyor. Tangled’ı açıp dinleyin, gitarların sesleri o kadar güzel iç içe geçiyor ve Tymon’ın sesi o kadar huzur veriyor ki… Yine Tymon tarafından yazılmış ve hafif spritüel temalara kaçan sözler de müziği olması gerektiği gibi tamamlıyor. CYNIC ve EXIVIOUS ile ruhsal açıdan paylaştığı bazı noktalar olsa da, genel olarak bakıldığında OUR OCEANS çok daha sakin, daha az gitar melodisi ve daha çok atmosfer üzerine kurulmuş bir grup.
Doğal olarak albümün odağında vokaller var. Tymon bence acemi sayılacak bir vokalist için çok iyi iş çıkarmış. Sesinin aralığı biraz kısıtlı olsa da, şarkıların vermek istediği o melankoliyi ve uykuya dalma halini oldukça iyi vermiş. Belli başlı kelimelerdeki vurgular ve iniş çıkışlar da çok başarılı. Örneğin kapanış şarkısı Reawaken’ı dikkatli dinlerseniz o minimal müziğin arkasında saklanmış derinde bir şeyleri hissedebiliyorsunuz, bunda en büyük pay Tymon’ın vokallerine ait.
Tymon’dan çok bahsettik ama grubun diğer üyelerinin hakkını yemeyelim. Yukarıda saydığım bütün gruplarda Tymon’a eşlik etmiş basçı Robin Zielhorst bu albümde de perdesiz bas çalıyor. Çalışı bir kenara bırakırsak, perdesiz basın tonu tek kelimeyle olağanüstü. Tymon nasıl ayarlamışsa artık, hastası oldum ben bu o dolu dolu miyavlayan perdesiz bas gitar tonunun. Bak Robin’i övecektim yine gittimTymon’ı övdüm. Sadece ton değil tabii, Robin gerçekten harika bir tuşeyle ve yorumla çalmış perdesiz bas gitarı. Özellikle açılış parçası What If’te verdiği harmonikler parçayı alıp başka bir yere taşımış. Diğer elemanlar gitarist Michel ve davulcu Jasper ise özellikle temponun yükseldiği Turqoise gibi parçalarda sağlam bir performans ortaya koymuşlar.
İlla bir eksiklikten bahsedeceksek, albümde sakin şarkıların egemen olmasının uzun vadede albümü biraz monoton hâle getirdiğinden bahsedebiliriz. Daha tempolu şarkıları dinleyince grubun bu tarz bölümlerin de altından çok iyi kalkabileceğini görüyorsunuz, o yüzden keşke düşük ve orta tempolu şarkılar arasında biraz daha dengeli bir dağılım olsaymış diyorsunuz. Ayrıca grubun ileride daha da sağlam albümlere imza atacağını düşünüyorum, o yüzden bu kadar övgüye kıyasla notu fazla abartmadım.
Kısacası “bıktım atlamalı zıplamalı progresif müzikler dinlemekten, bana hem progresif hem de sakin bir şeyler ver” diyorsanız, bu albüm tam size göre. Ya da sürekli hayalleri peşinden giden bir müzisyenin yaptığı bir şey dinlemek istiyorsanız, bu albüm yine tam size göre. Ayrıca bu yazıda anlatmak istediğim “istediği müziği yapmak”konsepti aslında göründüğünden çok daha derin bir mevzu ve daha detaylı şekilde işlenmesi gerekiyor. Gerçekten yapmak istediği şeyin ne olduğunu keşfetme süreci ve bir müzisyenin ruhundaki müziği seslere ne kadar kayıpsız aktarabildiği gayet enteresan konular. Fakat bu başka bir öykü, sırası gelince anlatırım.
Oldukça başarılı buluyorum albümü fakat perdesiz bas, albümün atmosferi ve o tatlı vokaller birleşince çok fazla ”The Portal Tapes” zamanlarını anımsatıyor.
güzel kritik, eline sağlık. exivious’u ilk liminal albümüyle bu sitede keşfetmiş, hastası olmuştum. tymon’un bu yan projesini de ilk kez yine pa’da şimdi görüyorum. sayfadaki 2 şarkı da acayip hoşuma gitti. bu tymon çok süper adam hakikaten ya.
Oldukça başarılı buluyorum albümü fakat perdesiz bas, albümün atmosferi ve o tatlı vokaller birleşince çok fazla ”The Portal Tapes” zamanlarını anımsatıyor.
Bu arada izlediğim en iyi albüm tanıtımı:
”THIS IS A DISGRACEEEE”
https://www.youtube.com/watch?v=d8zLLjXHOVY
güzel kritik, eline sağlık. exivious’u ilk liminal albümüyle bu sitede keşfetmiş, hastası olmuştum. tymon’un bu yan projesini de ilk kez yine pa’da şimdi görüyorum. sayfadaki 2 şarkı da acayip hoşuma gitti. bu tymon çok süper adam hakikaten ya.
Kritik çok şahane hakkaten, eline sağlık.
Sağolun arkadaşlar, kritiği beğenmenize sevindim :)