# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MEGADETH – Dystopia
| 24.01.2016

45 dakikaya sığan 33 yıl.

1997′de “Cryptic Writings“le tanıştığım MEGADETH’in geçen 19 yıl boyunca yaptıklarını şöyle bir düşününce, Dave Mustaine’in pek yanarlı dönerli bir kafa yapısı olduğunu, kendi içinde ve başkalarıyla yaşadığı mücadelelerin onu var eden asıl şey olduğunu rahatça söylemek mümkün.

Mustaine’i Mustaine yapan şey; bu çatışmalardan, söylemlerden, gelen tepkilerden, geçmişinden kurtulamıyor (kurtulmak istemiyor) oluşundan ve tüm varlığını bir rekabet ve kendini kanıtlama çabası üstüne kurmuş oluşundan beslenmesi. Zaman zaman yaptıklarına anlam veremeyişimiz, söylemsel değişimini dümdüz bir eleştirellikle karşılamamız, söyledikleriyle yarattıkları arasındaki ilişkiyi belli bir samimiyet ve bütünlük temeline oturtamayışımız da, bu kronik “ben size karşı” kompleksinden ileri geliyor.

Karşımızdaki kişinin metal tarihinin en yetenekli insanlarından biri olmasının ve thrash metalin gelmiş geçmiş en iyi işlerinden bazılarını yapmasının ışığında, ara ara hödüklükte sınır tanımayan açıklamalar yapsa da, Mustaine’in hiçbir zaman köyün artık yaşlanan deli amcası olarak görülemeyeceğine inanıyorum.

İnternetle birlikte, kanıksanan eskinin dokunulmazlığı ile üzerimize kürekle atılan yeninin kullan atlığı arasında, diğer pek çok grup gibi MEGADETH’in de yeni işlerini eskilere oranla çok daha yüzeysel, zahmetsiz, kibirli, kıyaslamacı, üşengeç ve genelleyici bir tavırla karşılasak ve yorumlasak da, ortaya konan şeylerin ne olduklarını, ne vermek istediklerini, neyi amaçladıkları için çaba sarf etmek zordunda olduğumuzu düşünüyorum. Aksi takdirde bize sunulan her şeyi bir kum saatinden akan kumlar kadar hızlı şekilde süzgeçimizden geçirip, bir an için oyalanıp ardından geçip giden yaratımlar sonsuzluğuna uğurlayacağız. Bu elbette ki çok daha derin çerçevede ele alınabilecek bir konu, ancak bu manyaklık düzeyinde hızlı tüketim ortamında, bir de karşı taraf hoşumuza gitmeyen şeyler yapıyorsa, söylüyorsa, ondan gelecek yaratımları anında yok saymak, değersizleştirmek çok daha kolay oluyor.

Bahsettiğim “eski”yi deneyimlememiş dinleyicilerin “Yahu bir saattir ne kastın arkadaş… MEGADETH işte, Mustaine denyosu yine yapmış bayık bayık bir şeyler, çok sofistike bir şey varmış gibi anlatıyorsun. Boğazını yormaya değmez” diye düşünmesi kuvvetle muhtemel olsa da, bu şekilde bakmayan biri olarak mevcut durumdan biraz bahsetmeden, dinleyici olarak abartı düzeylerde güçlenen yüzeyselliğimize çemkirmeden de edemedim.

Baya vasıfsız ve heyecansız bir albüm olan “Super Collider“ın ardından çok fazla büyük olay yaşayan MEGADETH, hepimizin bildiği gibi “bu seferki öncekilerin hepsinden daha iyi” şeklindeki yeni kadrosu ve “eski albümlerin havasına yakın olacak” gazlamaları eşliğinde, şu an bahsettiğim “Dystopia”yı çıkardı.

Mustaine’in alıştığımız demeçleri ve değişen düşünce yapısı eşliğinde, yeterli miktarda yaratıcı ve iyi fikir barındırmasını bile yeterli göreceğim ve sevmeye çalışacağım yeni MEGADETH albümünün, beklentilerimi çok aştığını ve albümü pek çok açıdan baya iyi bulduğumu söyleyerek başlayayım.

Bunun sebeplerinden birincisi Mustaine’in hakikaten sağlam bir ilham rüzgârını arkasına almış olması ve iyi rifler, melodiler ve şarkılar yazmış oluşu. Albümdeki pek çok şarkıda çok iyi bölümler olmasının ötesinde, şarkı bazında da ileriye dönük ışıklar yakan denemeler, fikirler var. Grubun yeni kadrosunun MEGADETH’in uzunca bir süredir muzdarip olduğu doymuşluk hissinden uzak oluşu ve ortaya taptaze bir performans koyması da “Dystopia”yı iyi yapan unsurlardan.

Albümün pek çok yerinde MEGADETH’in eskilerinin, çok eskilerinin, ilk iki albümünün fikirlerini ve referanslarını duymak; doksanların ilk yarınsındaki aşırı özgün MEGADETH’ten tatlı tatlı koklatan hoşluklarla karşılaşmak mümkün. Bir gitar solosundaki minicik Chris Poland oyunları, yahut aralara giren 4-5 notalık bir lick’teki 1985 ruhu, “Dystopia”nın pek çok anlamda “MEGADETH” olmasını sağlayan unsurlar.

Şarkılara baktığımda, “Dystopia”nın epey sağlam bir giriş yaptığını ve bu sağlamlığın albümün geneline yayıldığını düşünüyorum. Fatal Illusion’daki çok net seksenler MEGADETH’likleri, Bullet to the Brain’in köprü ve nakarat kısımlarındaki “Countdown to Extinction” dönemi hissi, Poisonous Shadows’un olanca deneyselliği içinde nakaratında Dread and the Fugitive Mind’ın nakaratının yavaşlatılmış hâliymişçesine akıp gitmesi, Mustaine’in eskiye verdiği samimi referansların “Dystopia”nın değerini artırmasına vesile olmuş.

Bu olumlu yanların yanında, albümün mutlaka bahsedilmesi gereken bir tarafı daha var. Mustaine’in açıkça yabancı düşmanlığı ve aşırı muhafazakârlık yaptığı şarkı sözleri, “Amerika Amerikalılar’ındır” düsturunu benimseyen bu kırmızı saçlı ve bir süredir kırmızı boyunlu adamın düşüncelerini söyleme konusunda hiç çekinmediğini, genellemenin kralını yapıp geniş insan kitlelerini ötekileştirme, hatta açık açık düşman gösterme konusunda beis görmediğini de kanıtlıyor.

Yine de tüm bunlar kişisel konular ve Mustaine’in pek çok açıdan dayaklık oluşu, ortaya konan müziği değersizleştirmiyor elbet. Enstrümantal zenginliğe, versatil yapısına ve pek çok açıdan rengârenkliğine bakınca, bence “Dystopia”, MEGADETH’in enstrümantal olsa en sırıtmayacak albümü. Dave’in “Çal Kiko çal” dediği anlarda bile bir derinlik, öylesinelikten uzaklık sezmek mümkün. Burada asıl kutlanması gereken kişi Kiko olsa da, Mustaine’in bu vizyonla hareket etmiş oluşu da ortaya böylesi bir sonuç çıkması adına önem teşkil ediyor. Conquer or Die bu düşünemi desteklemek adına net bir kanıt ve bu devirde MEGADETH’ten böyle denemeler görebiliyor olmak bile, grubu çok uzun zamandır dinleyen benim gibi dinleyiciler için bir memnuniyet kaynağı.

Son cümlelerimi söylüyor ve kapatıyorum. Farklı sürümlerinde içerdiği cover’lar ve bonus şarkıları da dâhil olmak üzere, “Dystopia” benim için “Endgame” ile birlikte 1997′den bu yana çıkan en iyi iki MEGADETH albümünden biri. Bu kadro korunduğu takdirde grubun bir sonraki albümünün de, MEGADETH’in kurulmasından 35-36 yıl sonra çıkacak olmasına rağmen heyecan ve merakla bekleneceğini söyleyebiliyorum. Umarım yanılmam.

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.72/10, Toplam oy: 177)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2016
Şirket
Tradecraft
Kadro
Dave Mustaine: Vokal, gitar
David Ellefson: Bas
Kiko Loureiro: Gitar
Chris Adler: Davul
Şarkılar
1. The Threat Is Real
2. Dystopia
3. Fatal Illusion
4. Death from Within
5. Bullet to the Brain
6. Post American World
7. Poisonous Shadows
8. Conquer or Die
9. Lying in State
10. The Emperor
11. Foreign Policy (FEAR cover'ı)
  Yorum alanı

“MEGADETH – Dystopia” yazısına 40 yorum var

  1. Thrashsaur says:

    Şansa bak ki tam siteden çıkacağım sırada kritik koyuldu daha albümün çıktığından bile haberdar değildim. Bu ilgisizliğin nedeni Megadeth’in son yıllarda (birkaç yıl daha eklenince 20 yıl olucak olan son yıllar) yaptığı albümlerin beklentilerime karşı suratıma geri tepmesi sanırsam-Endgame ve birkaç şarkı hariç-. Ama kritik bayağı dinleme isteği uyandırdı bende, dinlemek için sabırsızlanmaya başladım birden.

    Thrashsaur

    @Thrashsaur, Bu arada eklendi yerine balta gibi koyuldu yazmışım. Yarattığım görüntü kirliliği ve Türkçe katliamı nedeniyle özür diliyorum.

  2. Salata says:

    Albumun en zayıf yani Dave’in vokalleri bence, onun dışında Megadeth’ten bu kadar iyi bi album beklemiyodum, 7 çalışır benden

  3. Son of Moonsine says:

    Youthanasia ile bu albüme 8 vermişin. Kamuoyunun takdirine bırakıyorum :)

    hen

    @Son of Moonsine, :D

  4. İlker says:

    Açıkçası hiç beklemiyordum böyle bir albüm. Yayınlanan parçalarla beklentim ufak ufak artmış olsa da, albümün geri kalanının oldukça yavan olmasını bekliyordum, Dave’in beni uzun süre sonra ters köşe yapmasına ne kadar sevindim anlatamam. Cidden Youthanasia’dan beri en iyi 2 albümden biri duruyor karşımızda. Poisonous Shadows ve Lying in State inanılmaz parçalar, birçok parçada da eski parçalarından ufak ve tatlı alıntılar bulmak mümkün. Çok iyi kritik, benim de notum 8 olurdu sanırım.

  5. Ş. Yıldırım says:

    Zorlamayla da olsa albümü biraz sever oldum. Zaten tek derdim albümün mekanik bir havası olmasıydı. Endgame mesela, ruhu olan son Megadeth albümü benim için. Sonrasında bunu bir daha hissedemedim. Bu albüm yine de Super Collider albümünü ölçüt alırsak gayet iyi. Büyük bir başarı hatta. Ama öncekileri hesaba katarsak, ki neden katmayalım onlar da türün klasiklerinden çalışmalar barındırıyor, Dystopia gerçekten de soluk görünüyor. Ancak şu zamanda kritikte de söylendiği gibi müzik artık kolayca tüketilip kenara atıldığı için çok kasmamalarını da doğal karşılar oldum. Yani Dystopia bazı iyi anlar barındıran normal bir albüm, amaca gayet hizmet eden cinsten. 6,5/10

  6. MetaLstorM says:

    Kritiği çok beğendiğimi söylemekle başlamak istiyorum.Açıkçası Megadeth’ten hiç bu kadar sağlam bir albüm beklemiyordum.Single’ları ilk duyduğumda beklentilerim giderek artmıştı ve heyecanlanmaya başlamıştım.Albümü nete düştüğü gün dinledim.Albümde Chris Adler’ın çok fazla etkileri görülmesede Kiko’nun gruba büyük ölçüde yaradığını söyleyebilirim.Albümdeki tek olumsuz yan Dave’in vokalleri ona da diyecek bişeyim yok adam yaşlandı sonuçta.Gayet sağlam albüm.9 işler benden.Bir sonraki albümünde bu havalarda olmasını diliyerek çok yaşa megadeth diyorum :))

  7. Ufuk Sönmez says:

    kritikte dinleyicilerin yeni veya çıkma arefesinde olan megadeth albümlerine olan üşengeç, ön yargılı ve genelleyici tavra dair değerlendirmeler, bence oldukça yerinde tespitler. albüme geçecek olursak henüz tamamını dinleyemedim, ama albüm çıkmadan yayınlanan the threat is real, dystopia ve fatal illusion’dan albümün derli toplu, 7,5-8′lik bir albüm olabileceği hissedilebiliyordu.

  8. sueda says:

    albümün güçlü bir havası olmasına karşın sanki biraz zorlama geldi bana. hayatının son demlerini güzel yaşamaya çalışan bir insan gibi. beğendim, fakat kasıntı buldum diyebilirim. vermek istediği enerjiyi veremiyor. boğuk, yorgun.

  9. osman says:

    Beni topa tutacaksınız ama bu harika rifleri başka biri söylese daha iyi olurdu bence.Yaşlandığı çok belli abimizin

  10. NeWWorld says:

    M’in Risk albüm tarzını bile seven ve her albümünden ayrı bi his bulan biri olarak Dystopia albümünüde doğal olarak sevdim. Bence bu albümü daha da değerli yapan unsur yeni kişilerinde katkısı olduğudur. Nick menza ve Jimmy degrasso dan sonra Beni heyecanlandıran bi Drum adamı eklendi Chris.. Elbet kiko da eyvallah’lık performans gösterince beklenenin üstüne çıkılmış. Live performanslarını şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum. ama Jimmy Degrasso’nun şu performansı üstüne kimsenin çıkacağını düşünmüyorum.. Puanım 9

    https://www.youtube.com/watch?v=rtWe1w7rjHI

  11. Godhead'sLament says:

    Albümde sırıtan tek şey Dave babanin vokalleri ama artik onada diyecek bi lafimiz yok yaslandi artik reyiz. Kiko’nun büyük bir katkısı olduğu çok açık bi sekilde ortada zaten. Albumdeki favorilerim Poisonous Shadows, The Emperor ve tabikidee Dystopia. Resmen iki günüm dystopiaaaa diye kendi ic sesimle bağırarak geçti. Benden de bi 9 çalışır.

    Bu arada Endgame>Cryptic Writings=Dystopia

    DAVE IS GOD ULAAAN

  12. Raddor says:

    Yayınlanan 3 single da iyiydi fakat beni o kadar tatmin etmemişti. Albümün vasat olacağını düşünmüştüm. Ancak komple dinleyince gördüm ki Megadeth oldukça iyi iş çıkarmış. O yüzden kritik gece yayınlanınca bir anlık heyecanla 10′u bastım :) Kimse de yokmuş bir on dakika okur notu öyle kaldı. Sonra gelen arkadaş 8 vermiş olacak ki ortalamayı 9′a düşürdü ve bütün oyun bozuldu :)

    Dystopia pek çok kısmında eski Megadeth şarkılarını anımsatıyor ama albümü diğerlerinden farklı kılan değişik bir hispanik mi desem hicaz mı desem garip mistik bir hava var. Bunda da galiba Kiko’nun gruba dahil olması etkili olmuş. Soloları aşırı beğendim. Gerçi bu kadar Rust In Peace esintisi parçalar olunca “Çakma Tornado of Souls nerede acaba?” diye heves ettim ama umduğumu bulamadım :)

    Bu arada The Threat Is Real ve Poisonous Shadows’taki kadın vokalin Electra Mustaine olduğuna dair söylentiler vardı ama değilmiş. Ürdün’lü Farah Siraj isimli bir ses sanatçısıymış. Zaten favori şarkım da Poisonous Shadows oldu. Hem sert hem duygusal değişik bir çalışma olmuş.

  13. ÖNCÜL says:

    Hem Super Collider, hem de albümün konsepti yüzünden beklentilerim epey düşüktü. Yayınlanan şarkıları fena bulmadım ama albüm Spotify’a düştüğünde, elim play tuşuna zar zor gitti. İki gündür dinliyorum ortalama üzeri bir albüm olmuş, kendini dinlettiriyor. Kiko kendini Broderick’ten daha fazla ifade etmiş. Yalnız Chris Adler’dan daha imza bir performans bekliyordum. 7/10.

  14. goringo says:

    Albümü dinledim, albüm çok iyi olmuş. Neden çünkü biz dinozorların dönemindeki yapılara yakın şeyler duyduk. sololarla bezenmiş riffler duyduk. iyi oldu iyi oldu da malesef o kadar doyduk ki fazla sürmez gibime geliyor hazzı.

  15. Salih says:

    MEGADETH DYSTOPIA ANALİZ

    Öncelikle albümü ilk olarak daha albüm çıkmadan 2 gün önce 20 Ocakta dinledim ve albüm kritiğini ertesi gün yazmıştım.

    Benim açımdan The Theat Is Real, Fatal Illusion single leri baya zorlama ve bayat tadı vermişti ama ardından gelen Dystopia nın melodikliği, solosu ve Dave iyi denilebilecek vokal performansı etkileyeciydi ve beni albüm için umutlandırdı, takii Dave nin son solosuna kadar…

    Poisonous Shadows aldı parça Dave nin bahsettiği çok dramatik bir parça, baştaki gitar melodisi ve ön solosu gerçekten çok egzotik bir hava uyandırdı bende, ardından gelen riff te symphony orkestrasından çıkma gibi ve çok hoş.

    Conquer Or Die gibi enstrümental bir parça beni fazlası memnun etti, baştaki akustik gitar performansı ile gönlümü resmen feth etti, Megadeth için farkı bir arayış gibi ama çok hoş olduğu kesin. (Bu arada Megadeth akustik gitar kullanmaya devam etsin)

    Lying In State: Albümün en zorlayıcı parçası olduğu kanısındayım ve bateri performansı albümün en’lerinden, kullanılan melodiler gerçekten yaratıcı ve hoş.

    The Emperor: Bende Rock’N Roll havası uyandırdı ve eğlencelik bir şarkı, arkada kullanılan melodi de bunun en büyük kanıtı.

    Death From Within ve onu takip Bullet To The Brain albümün iyi diyebileceğimiz şarkılarından ama Post American World için aynı kanıda değilim çünkü benim için albümün en kötü üç şarkısından bir tanesi…

    Megadeth’in Cypriting Writings (1997) albümünden den sonra çıkardığı en iyi albümlerden birisi diyebilirim Endgame ve Thirteen ile beraber…

    Albümün yıldızı bana kalırsa Kiko Loureiro dur, ne kadar rayatıcı bir gitarist olduğu ve Megadeth’e nefes aldırdığı şüphesiz, bunu daha önce Chris Broderich te yapmıştı.

    Chris Adler için ise Shawn Drover a göre çok iyi işler yaptığını söylemek hakkım diye düşünüyorum ama beklediğimin çok altında bir performansı var, Lamb Of God ta yaptığı işleri söylemeye gerek bile yok.

    David Ellefson un bass sesini duyamamış olmam üzücü zira sadece bass gitarı ile arkaya yoğunluk katmış.

    Dave Mustaine bu sefer iyi işler yapmış diyebilirim ama beklentilerimi tam anlamıyla karşılayamadı özellikle The Theat Is Real, Fatal Illusion, Post American World gibi parçalar ile… Sesi iyice bozulmuş ve bu albüme damgasını vuran bir olay.

    Albüme 10 üzerinden 7 puan veriyorum ve Acth Of Defiance nın Birth And Burial albümünden aşağı kalmamış ama üstüne de çıkamamış zira Birth And Burial da Throwback, Refrain And Re-Fracture, Dead Stare, Poison Dream ve Crimson Psalm gibi taş gibi parçalar var…

    Selamlar…

  16. Vicious Rattlehead says:

    Albümü ilk dinlediğimde zaman kaybu olarak düşünmüştüm aslında. Bilmiyorum belki de günümde değildim. Sonuçta insanın dakkası dakkasını tutmuyor bazen. En sevdiğim grupları keşfetmem de bu tür bir şeyin gerçekleşmesiyle olmuştu. Mesela ilk dinleyişimde Death’i, Coroner’ı, Artillery’i beğenmemiştim. Aklıma estiği bir vakit(5-6 ay gibi uzunca bir süre) bu grupları dinlediğimde aşık oluvermiştim işte. Neyle alakalı olduğunu çözemediğim bir olay bu. Eğer ara ara bu grupları dinlemiş olsaydım, kulağım alıştı falan derdim ama başka bir şeydi.

    Neyse ilk paragraf biraz gereksiz oldu bence ama silmeye kıyamadım. İnceleme aslında benim de sevimsiz bulduğum bir meseleyle başlamış: “Hunharca bok atmak”. Evet bu olay özellikle bu sitede oluyordu. Ne zaman Dave ile ilgili bir haber görsem sürekli bir eleştirme etkinliği başlıyordu. Sinirlerimin zorlandığını hissettiğim haber ise “İşte Dave metal müzikte solo kültürünün ve solo gitaristin önemini vurgulamış bir röportajda.” Tabi yorumların çoğunda bir saldırı hali var. Adam gayet doğru bir noktaya değinmişti aslında. Bu yüzden bir süre kendimce bir protesto yaptım bu durumu. Hatta kendimce siteyi “Dave Mustaine düşmanı” olarak damgalamıştım. Biraz önyargılı davranmışım o zamanlar.

    Şahsı yaptığından dolayı eleştirmek başka, şahsa hunharca saldırmak başka diye bir başka noktayı da vurguladıktan sonra albüm hakkındaki görüşlerime geçelim.

    Evet. Kendince inceleme yapmak… Her sitenin de yaptığı bu değil mi aslında. O zaman ben de kendimce düşüncelerimi yazıp uygun bir puan vereyim bu albüme.

    Evet karşınızda Megadeth’in yepyeni albümü Dystopia. Daha önce tadımlık 3 parça yayınlanmıştı. Ben daha Dystopia parçasının çıkışını beklemeden kendimce bir ön değerlendirme yapmıştım zaten. Albümü tam olarak ilk dinlediğimde demekki en iyi parçaları bunlarmış dedim. Benim için tam bir hayal kırıklığı idi albüm. Bu mu yani dedim işte. Harcadığım zamana ve mb’lara acımıştım. Haksızlık etmişim işte. Neyse tabi kendimi hemen buralara atıverdim bakalım millet neler demiş diye. İlk gözüme çarpan şey henüz inceleme yapılmamıştı. Kendimi Megadeth’le ilgili son haber başlığına attığımda 1-2 yorum görmüştüm. Övgüler dizmemişlerdi ama acımasızca bir eleştiri de yoktu. Tam bir fena değil işte havası vardı. Sonra incelemeyi ve verilen 8 puanı gördüm. Alla alla dedim içimden. Fazla gibi gözükmüştü verilen puan. Yorumlara da baktım ki beğenmeyen yok gibiydi. 2-3 dinlemeden sonra ısınabildim yorumlarını da görünce neden olmasın diye düşündüm ve tekrar dinledim baştan sona.

    Dave’in eskiye dönüş konusunda haklı olduğunu tekrar belirteyim. Albüm vaad edileni güzelce karşılıyor. Taş gibi bir albüm çıkmış ortaya doğrusu. Hala çakı gibi gitar çalıyor ama solo performansı azalan bir ivme gösteriyor artık. Kendisi karambole bir adamdır. Yardırır, yıkar ortalığı yazdığı sololarda. Ama artık sanki üzülerek söylüyorum ki ona tavsiyem bu tür aksiyonları azaltmasını hatta bırakmasını tavsiye ediyorum. Bu acımasızca oldu aslında. O yüzden Dave’e bir ilham perisi şart. Periler de öyle haybeye gelmiyor maalesef. O yüzden haddim değil ama bol bol bir şeyler dinlemesi lazım bence. Çünkü durum pek iyi değil doğrusu.

    Junior, Junior işte. Tam görev adamı. Görevini söyle, gözün arkanda kalmasın.

    Kiko beni şaşırttı doğrusu. Beklentimin üstünde bir iş yapmış. Helal olsun doğrusu. Bugüne kadarki solo gitarist sıralamam şöyle: Chris Poland = Marty Kızarmışadam (Kimi zaman Chris > Marty )> Kiko > Jeff Young > Chris Broderick= Al Pitrelli = Glen Drover

    Bu da ne Bromuz nasıl Jeff’in altında olur amk diyorsunuz belki ama 8 parmak tapping her zaman işe yaramıyor doğrusu. Eğer her şeyi shredding olayına bağlayacaksanız o işin tabir-i caiz değil belki ama Allah’ı Micheal Angelo Batio veya Malmsteen gibi adamlardır. Benim kıstasım daha çok dinlerken zevk verecek sololar yazma olayı ile alakalı. Yoksa saygımız yazdığımız bütün gitaristlere sonsuz. Zaten kendilerini bir şekilde kanıtlamış adamlar bunlar (Jeff dışında). Ama genel olarak ya kimyalar uyuşmamış ya Dave’e madik atmaya kalkmış (Chrish Poland, doğru olduğuna tam ihtimal vermediğim Jeff Young) ya da kendileri ayrılmışlar.

    Chrish Adler’a diyecek pek bir şey yok zaten. LoG’da yaptığı işler gayet sevimli şeyler ama sanki bu albümde tam kendini gösterememiş gibi gibi. Daha iyisini yapabilirdi sanki.

    Sonuç olarak ortaya yüreklere su serpmiş, kalbi durmuş Megadeth’e adrenalin olmuş (Bu aralar House M.D izlediğimden bu teşbihi yaptım.) bir albüm var karşımızda. Ve bence olmuş bir iş. Ama bu 2 senede bir albüm çıkarma işine son verseler keşke. Ama bunun kendilerince sebepleri var:

    1- Prodüksiyon baskısı (özne yanlış olabilr ama siz anladınız onu)
    2- Turne yapma lüksünü hak etme. Buna daha önce Metallica da değinmişti. Gruplar aslında gideriyle geliriyle baktığımızda albümlerden pek bir şey kazanamıyor. Sebebi büyük çoğonlukla torrent siteleri. Artık bir R.I.P kadar satamayacakları kesin. Bu bütün gruplar için öyle.

    Genel olarak voleyi vurdukları yer turneler. Turnenin korsanı olmuyor. Genellikle dünya gözüyle görmek istiyor hayranlar. Aç gözlü organizatörler sorun oluştursa da yine de kazanıyorlar işte.

    Kendimce değerlendirmelerim burada bitiyor. Albüme puan vermek çok sıkıntılı bence ama puanım 8-8.5 arası.

  17. gXnn says:

    bok atanın çocugu olmaz. daş gibi album vallahi.

  18. Horrendous says:

    Chris Adler neden bu kadar sönük kaldı çok merak ediyorum. Beklentilerimi çok mu yüksek tuttum acaba? Olması gereken, ortalama Megadeth davul partisyonları gibi. Ne eksik ne fazla, biraz daha parlamasını beklerdim. Onun dışında Megadeth’in gidişatı hakkında tükürdüklerimi yalıyor gibiyim. Daha 2. çevirişim ama şimdiden ”olmuş laaağnnn” diye bağırasım var.

  19. Burak says:

    super collider, thirtteen, endgame, united abominations ve yer yer the system has failed’dan çok daha iyi bir albüm bence.

    nona

    @Burak, kesinlikle… 2001 de kalmıştım şimdi bununla bir daha şans verdim devam etmeye…

  20. motörizer says:

    Aslında yazının özeti olan 45 dakikaya sığan 33 yıl ibaresi albümün özeti. Mustaine albüm çıkmadan önce sık sık köklerimize döneceğiz minvalinde açıklamalar yapmıştı. Bunu her albüm çıkmadan önce yapılan klasik gazlama açıklamaları dahilinde yorumlasam da, The Threat Is Real ve Dystopia parçaları bana tükürdüğümü yalatmış, Megadeth’in bu sefer ciddi olduğunu düşündürmeye başlamıştı.

    Albüm çıktığı günden beri dinliyorum. Söyleyebileceğim her şey 45 dakikaya sığan 33 yıl ifadesinin bir açılımından öteye gidemiyor. İlk albümden son döneme kadarki müzikal değişimler albümde yerini almış vaziyette. Tabi beni en çok sevindiren şey ise, deneysel bir albüm olan Super Collider’ın ardından thrash temelli bir albüm yapılmış olması. 2016′da böylesi bir albüm dinleyebilme fırsatına sahip olmak bizler için büyük bir şans olmalı.

    Öte yandan, yeni üyelerin de gruba bir ivme kazandırdığı kanaatindeyim. Kiko Loureiro’nun adını ilk kez duydum, fakat araştırdığım ve dinlediğim kadarıyla teknik kapasitesi iyi olduğu gibi kendisini beste kabiliyeti açısından da geliştirmiş bir gitarist olduğunu anladım. Albümde de döktürmüş vaziyette. Bu adam kesinlikle albümün yıldızı.

    Chris Adler’ı ise Lamb of God ile duysam da dinlediğim bir grup olmadığı için yalnızca albümdeki performansına bakarak beğendiğimi dile getirmek istiyorum. En azından Shawn Drover gibi düz partisyonlarla şarkıları geçiştirmemiş.

    David Ellefson, çok beğendiğim bir bas gitaristtir ve gerçekten de yetenekli bir müzisyen olduğuna inanırım. Fakat bu albümde maalesef basın sesini duyamıyoruz bile. Fatal Illusion’ın başındaki hoş pasajın dışında Ellefson’ın ön plana çıkmadığını görüyoruz. Tabi bu albümün miksajıyla alakalı bir durum. Keşke bas biraz daha ön planda olsaydı, on numara beş yıldız bir albüm dinlerdik :).

    Gelelim Mustaine’e… Kendi gittiği yolda Megadeth’i de arkasında sürükleyen bu çemçük ağızlı abimiz bu albümde köklere dönüş gazıyla hareket ederek, şarkıları bol bol güzel ritimlerle doldurmuş. Albümü dinlerken, Endgame’den beri belki de ilk kez böylesine doyurucu riffler duydum. Soloları bakımından da, yapılan eleştirilere katılarak, ritim gitardaki kadar başarılı bulmadığımı belirtmek istiyorum. Vokaliyle ilgili olarak da çok eleştiri var fakat bu eleştirilere katılmadığımı belirtmek istiyorum. Albümdeki performansı gayet iyi.

    Şarkılar… Tek tek şu şöyle bu böyle şeklinde yorum yapmayacağım. Daha önce de belirttiğim gibi, köklere dönüşün yanı sıra yeni dönem Megadeth’ten de esintiler barındıran şarkılar da yok değil. Mesela Poisonous Shadows. Diğer şarkılara nazaran daha uzun olmasına rağmen, oldukça akıcı ve kendini sürekli dinleten bir şarkı. Gerek ritimleri, gerekse soloları harika. Girişini de çok beğendiğimi dile getirmek istiyorum. Bunun yanı sıra, The Emperor, Lying in State, Dystopia ve bu üçü kadar beğenmesem de yine de başarılı bulduğum The Threat Is Real, albümün öne çıkan şarkılarından. Tabi beğenmediğim şarkılar da mevcut. Post-American World ve Fatal Illusion, listemin son sıralarında yer alan şarkılar.

    Fazla uzun oldu, bitireyim. Megadeth tarzına sadık kalıp deneysel işlere girişmeyen bir grup olmadı. Bunu Risk’te de gördük, Super Collider’da da. Bu albümler, belki kendi içlerinde değerlendirildiklerinde başarılı olarak yorumlanabilirlerdi, fakat Rust in Peace, Countdown to Extinction gibi klasikleri yaratmış bir gruptan insanlar böyle albümler beklemedikleri için beğenilmemişlerdi. Megadeth bu şekilde, apaçık olarak değişik işleri iki kez denedi, fakat tutmayınca tekrar köklerine döndü. Dystopia da, bu bakımdan The World Needs a Hero ile benzer anlayışla yaratılmış bir albüm. Bu albümden sonra, Megadeth’in gene farklı arayışlara gireceğini düşünmüyorum. Bundan sonra çıkarılacak albümlerin de gene Dystopia ayarında olacağını düşünüyorum. Ve umuyorum ki öyle olur.

    Öte yandan, Ahmet abinin dediğine katılıyorum. Dystopia, benim için Youthanasia’nın ardından çıkarılan en iyi ilk iki albümden biri (diğeri Endgame). Umarım grup bu çizgisini korur.

    Unutmadan, notumuz da 9 olsun.

  21. Allbyorock says:

    Mis gibi album. Niye kasiyorsunuz arkadaşlar. Tadını çıkarın.

  22. Alcide Nikopol says:

    Eskiye goz kirpan ancak yeniliklerle de bezeli guzel bir album olmus. Super collider i hic begenmemistim. Ancak bu album cok farkli. Sanki iki ayri grubun albumlerymis gibi. Ozellikle mainstream gruplarda bu hissiyati pek fazla yasamayiz. Ancak bu sanirim dengesiz mustain faktoru :) vesselam album gercekten cok hosuma gitti. Ki tam ceyrek asirlik bir megadeth dinleyicisi olarak bunu beklemiyordum…bu arada kritikte gayet guzel olmus. Belirtmeden gecmeyelim.

  23. bora says:

    şu albüme 8-9 puan vermek için öncesinde 1 yıl kadar hurşit yenigün ve grubu dinlemek zorunda kalmak gerekirdi sanırım.çiğnemekten sertleşmiş sakız misali eski (oldukça eski) iyi şarkıların kötü taklidi tınılarla dolu şu albümü x grup yapsa kötü bir megadeth taklidi denir geçilirdi muhtemelen.

    Cattle Bilmemne

    @bora, Incurso dinleyip geldim. Hala güzel albüm, dinle bence bora’cığım, melodili falan böyle Enslaved gibin, kapağı da güzel. Bir RIP değil, bende Brad Pitt değilim ama yakışıklı çocuğum.

    bora

    @Cattle Bilmemne, :) melodiliyse sorun yok. Kapağı da güzel şimdi ama çıkma zamanı gelen her albüm öncesi taşra meydanlarında gündelikçi işçi almaya yanaşan müteahhit gibi “bir davulcu bir de lead gitarcı lazım yövmiye 50 lira bekleme yapma atla gülüm” usulüyle yapılan iş de ancak bu kadar oluyor. Enslaved alayım ben.

    Cattle Bilmemne

    @bora, Eleman değişikliği mevzusuna takılma ya, bunun Chuck Schuldiner’ı var, Michael Keene’i var, her albüm farklı isimlerle çalışan binlerce caz müzisyeni var. Mustaine’in tavırlarında iticilik var diyorsan haklısın ama. Senden bahsetmiyorum şu an, fakat sırf Mustaine yaptı diye bir albümün 10-0 geriden başlaması, esasen dinleyicinin de olayın müzikal yönünden ziyade magazinsel yönünü dikkate aldığını gösteriyor bence. Hiç kabul edemesek de Mustaine veya tartışmaya açık bir başka müzisyen yanlış yapsa da ölümüne gömsem diye bekleyen, kafamızdaki küçük şeytancıklarla yaşıyoruz. Ama internet çağında büyümeyen insanlar ister istemez kendi döneminde müzik yapan grupları daha çok içselleştirdiğinden, onlar için yeni nesilin ”Mustaine mi? Çöööööööpp! Değerli zamanımı Fistful Analfuck dinlemeye ayırmalıyım” tavrı inanılası olmadığı gibi, antipatik kaçıyor. Dediğim gibi, yanlış anlama, tavrım genel kitleye, hazır bir şeyler karalamaya başlamışken bunu da aradan çıkarayım dedim. Bol In Times’lı günler, güzel albüm.

  24. Gazapkulu says:

    Super Collidera kadar olan albümlerinde özellikle 1999′dan sonra Megadeth zaman zaman kendi müzikal derinliğinden oldukça uzakta işler çıkardı.Ama genel metal müzik piyasası içinde değerlendirdiğimizde asla vasatın altına düşmedi bana göre.
    Ruh anlamında çok şey kaybetti bu da bir gerçek. Dave’in siyasi bakış açışı olarak geldiği nokta,grup elemanlarını sürekli değiştirmeye devam etmesi ve en önemlisi de yazar arkadaşın belirttiği gibi Dave Mustaine’in sözlerinde,vokalinde yazdığı benzersiz rifflerde vücut bulan o kendine has nefreti giderek kayboldu.
    Sonuçta Super Collider gibi bir müzikal dibe vuruş geldi.(Tabi 2000lerdek tek kötü Megadeth albümü diyemeyiz ama 2013′te çıkan albümde beğenecek bir nokta bulmak gerçekten zor)Megadeth ve metal müzik ile Rust in Peace albümüyle tanışmış biri olarak bende(ki birçok kişi vardır böyle eminim) büyük haylkırıklğı yarattı.
    Şimdi ise beklentileri çok da yüksek tutmamanın da verdiği etkiyle gerçek bir dirliş albümü etksi yaratan bir müzik çıkmış.
    Genel anlamda son iki albüme kıyasla daha bir grup katkısı ve üzerine uğraşılmış bütün şarkılarda.THirteen’in en büyük kusuru yarısında yardıran kaliteli şarkılar olmasına rağmen diğer yarısını gereksiz filler ve eski bonus şarkıların yeniden yorumlanmışları ile doldurduğu için (black swanı ayrı tutuyorum) ortaya insanları tam anlamıyla tatmin edemeyen bir sonuç çıkmıştı.
    Buradaki sounda baktığımızda da eskiye selamlar çakılmasının yanında Megadethi Megadeth yapan birçok detayın ufak dokunuşlarla geleceğe taşındığını ve bütünlüğü bozmadan modernize edildiğini hissettim.Bu çok iyi birşey bence.

    The threat ıs real :Eli ayağı düzgün bir açılış şarkısı.Dinlerken yakın zaman şakılarından Sudden death ve never dead tadı veriyor.İkisini de severim bunu da sevdim.
    Sololar şarkıyı toparlayan en önemli unsur olmuş albümün geneinde olduğu gibi. bunda da sololar İlk iki dakikası baya mestediyor.

    Dystopia: İşte bildiğimiz.Özlediğim kalite kokan Megadeth tınılarını hissettiren bir parça.En son “13″ bu duyguyu yaşatmıştı. Şarkı yapısı ve riffleri ile 90lar başındaki soundun tadını veriyor.
    Özellikle 3.dakikadan itibaren hangar 18′i baya bir anımsatmaya başlıyor ama rahatsız etmedi beni.O efsaneye biraz benzemesi bile bir şarkıyı iyi müzik kategorisine kafadan sokar zaten.

    Fatal İllusion: Single olarak çıktığında pek ısınamamıştım.Eski albümlerdeki riffleri çok bariz duymak biraz rahatsız etmişti.
    Ama sonradan şarkıya sinen o Peace Sells dönemi havası baya hoşuma gitmeye başladı.Şu anda bu şarkıyla ilgili hissim kötüden nötr iyi arasına döndü.

    Death from Within: Oldukça fazla Testamentvari(Yakın dönem)bir şarkı ama gayet sağlam trash.Grup elemanlarının katkısının net hissedildiği bölümleri ve sololarıyla uçurduğu kısımlar gerçekten çok hoş.

    Bullet to Brain: tatlı sert diyebileceğimiz fena olmayan bir çalışma.Kiko harbiden iyi uymuş gruba.

    Post American World: albümün genel havasını yansıtanlardan.iyi riffler,iyi sololar,80′ler esintileri.

    Poisonus Shadow: Harika,mükemmel giriş yapan süresine oranla kısacıkmış hissi veren şarkı bütün grup üyelerinin coşturmasıyla akmış gitmiş(Dave’in vokali de dahil).Ek enstrumanlar ve seslerle iyice zenginleşmiş.Ben çok beğendim valla.

    Conquer or Die: Klasik Megadeth enstrumentali.10 numara 5 yıldız.

    Lying in State :Kaliteli riffler ve davullar içeren parça kesinlikle ortalama üstü.Olduça beğendim.Biraz Sytem Has Failed dönemini hatırlatmadı değil.

    The emperor: Çok eğlenceli olmuş bu.Ortalarda başlayan gitar şovu süper.Megadeth hakikaten hayata dönmüş gibi.Star Wars fırtınasının yeni yeni dinmeye başladığı bu günlerde ismi de ayrı gülümsetiyor.Good good:)

    Foreign policy ve Melt ice away coverlarından bonus olanı daha şukela geldi.

    Sözün kısası amcalarda hala iş var.Önceki albümde o kadar çok gömdü ki millet hırslanmış belli ki adam.Silkinip kendine gelmiş resmen.Dave Mustaine her konuda eleştirilebilir ama bestecilik ve gitar riffi yaratıcılığında eşi benzeri yok bu adamın o kesin.
    Yine gördük örneklerini.Eskilerden etkilenmeler de yeni denemeler de tadında gayet dinlenesi bir albüm olmuş.Daha aşağısı da olmamalı zaten.Biz böyle biliriz Megadethi.8 8,5 arası isabetli puan.

  25. Mito says:

    Albümü dinlerken ben de “çal keke” pardon “”çal kiko çal” havasını sezdim. Bu riskli bişey olsa da sonucu fena olmamış. Hiç baymıyor. Kiko yetenekli bir adam ve mustaine sömürmüş. Albümün güzel olmasındaki ilham bence Chris Adler’in Megadeth’e gelerek Dave e verdiği ilham. Albüme özenildiğini rahatça anlıyorsunuz. Bunu endgame de de hissetmiştim. Bu arada Endgame’in hakkını bir kez daha vermek gerek. Dystopia’ya şu an çok iyi bir albüm diyemesem de Endgame için rahatlıkla derim.
    Bir insan “poison was the cure” gibi bir şarkı yapmışsa saygıyı her zaman hakeder bana göre. O insan da Dave Mustaine.

  26. Infirmity says:

    Dave Mustaine vokaline hiçbir zaman alışamayacağım sanırım.

    Megadeth müzikal olarak gerçekten iyi bir grup ve son albümleri iyi iş olmuş bunu genel görüşlere bakarak söylemiyorum albümü dinledim ama maalesef Dave şarkı söyledikçe o albümün güzelliğini hissedemiyorum

    Dystopia’ı iyi bir vokalist söyleseydi çok çok daha iyi bir albüm olurdu benim için

  27. motorhead says:

    Gene dandik bir album daha.Ama megadeth yazdığı için üstünde tabiki iyi denicek.Thirt3een e iyi diyen dinleyici kitlesi var,bunamı iyi demiycekler,yazık.Keşke grupları gerçek kalitesine göre değerlendiren 1 kesim olsa şu metal camiasında

    orhan

    @motorhead, keşke riffleri duyabilen kulakların olsaydı, bu albüm rust in peace’ten sonraki en iyi 2. megadeth albümü!

    killyourselfchuck

    @orhan, yok artık. arada 30 sene var neredeyse. albümü bende beğendim, sevdim, eyvallahta, rust in peace ten sonraki en iyisi demekte aradaki 30 senede bundan daha iyi bir albüm çıkmadı demek.

    Rust in Peace.

    @killyourselfchuck, ben de “yok artık” diye bir tepki vermiştim de gönderememişim.
    2000 sonrası tüm albümleri topla, Countdown To Extinction + Youthanasia ya da Peace Sells + Cryptic Writings etmez.

  28. heat says:

    Çok iyi albüm. Keşke Endgame ile arasinda thirteen ve super collider gibi iki berbat album olmasaydi.

    8/10

  29. chuck says:

    hardwired’ı bi kere dinledim ve geri dönmedim. bu albümü ise çıktığından beri dinliyorum. mustaine won, hehe.

    umarım çıkarmayı planladıkları albümde sıvamazlar ve dave’e gülümseyerek veda ederiz. aklımda 20 sene boyunca içimde tekrar dönüp dinleme isteği oluşturmayan albümler yapıp gitmiş bir MEGADETH değil; sahnelerden ayrılmadan önce çok güzel işler ortaya koymuş ve bize veda etmiş bir Mustaine görmek isterim.

    yüzümüzü kara çıkarma, kurban olayım.

    bu arada albüm kapağı -bana göre- youthanasia’dan bu yana kadar çıkmış en iyi megadeth albüm kapağı.

  30. Cryosleep says:

    Bu albümü çok seviyorum. Öyle böyle değil. Sevmemin nedeni biraz da Metal müziğe tam olarak girmeye başladığım dönemde çıkmış olması da olabilir tabi, bilemiyorum. :p

    enemyofgod

    @Cryosleep, aynı durumların hepsi benim için de geçerli. Cillop gibi albüm.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.