Müziğin alışılırlığı üzerine epey kelam etmiş biri olarak, özellikle de bir albümün kritiğini yazacaksam, verilmek istenen duygunun biraz dışında kalma zorunluluğunu bazen can sıkıcı buluyorum. Yapılan işi analiz etmeye geçmeden önce hiçbir yan düşünce olmaksızın tadını çıkarmak bazen güç olabiliyor. Hele ki ortada acı çekilerek yazıldığını belli eden bir şeyler varsa.
Yakın zamanda keşfettiğim ve 2015 bitmeden PA’da yer almasını istediğim bir grup var bugün karşımızda. İsveçli bir black metal grubu olan GRIFT (“Mezar”), Erik Gärdefors önderliğindeki tek kişilik bir proje. İlk zamanlarında BURZUM’vari bir depresif black metal yapan GRIFT, davulcunun gruptan ayrılmasıyla birlikte Gärdefors’e kalıyor. İyi de oluyor.
GRIFT, “Syner” (“Görüntüler”) ile acı çektiren, olayın keder yönünü en ön plana alan bir black metal yapıyor. Bol tarama, post-black metal’vari atmosferik işler, katıksız bir grilik, “Syner”i özetleyebileceğim ana unsurlar olarak göze ve de kulağa çarpıyor. Albüm, zaman zaman yazının ilk paragrafında dem vurduğum türde formülize işlere girişse de, sonuçta türün gerekleri bunlar ve bu açıdan vurmak da haksızlık olur diye düşünüyorum. “Syner”, büyük oranda keder barındırsa da, ortada mahvoldum, öldüm bittim türü bir depresif black metal yok. Det Bortvända Ansiktet gibi şarkılarda hissedilen bir DISSECTION gerginliği, yahut özellikle vokallerde hissedilen bir Kvarforth tadı, “Syner”i güzelleştiren unsurlar.
Türe alışık olmayanlara sıradan, yahut kötü gelebilecek vokaller, bence GRIFT müziğine gayet güzel uyuyorlar. Güçlü, iç parçalayan haykırışlardan ziyade, yer yer ağlak, çelimsiz ve bu çelimsizlik tarafından beslenmesi sonucu daha bir gerçekçi hâle gelen müziği tamamlayan bir vokal var “Syner”de. Bazen öylesine amatörümsü bir ağlaklık vuku buluyor ki, Gärdefors’e acıdığınızı hissediyorsunuz. Eminim bu da onun “Syner”i yaratırken hissetmemizi istediği bir şey.
Bu dediklerimden, Gärdefors’ün böyle izbelerde gezen, cübbeli, corpsepaint’li bir acuze tiplemesi olduğunu düşünmeyin. Kendisi baya keten pantolonlu, ceketli, kazaklı, yaptığı müzikle imajının kontrast yaratmasını amaçlayan yeni nesil bir black metal figürü. Bu yanıyla bana yine gençlik kurutan bir başka grup olan HORSEBACK insanı Jenks Miller’ı anımsattı. Ama Gärdefors daha bir janti gibi sanki.
Undergörare gibi eski ULVER’imsi clean vokallerin devleştiği, yahut Slutet Hav gibi klavye ve piyanonun öne çıktığı pasajlara sahip bol post unsurlu şarkılarla, daha blast beat’li, geleneksel black metal formüllerine yaslanan -ama vahşileşmeyen, çirkinleşmeyen, hep melankolide kalan- parçaların dengeli şekilde sunulduğu bu 6 şarkı ve 38 dakikalık albüm, ilk dinlemenizde fark edeceğiniz üzere, kapağındaki gibi gıpgri bir hava barındırıyor; tıpkı aşağıdaki Svältorna klibinde görebileceğiniz gibi.
Sabahın çok erken saatlerinde, güneşi hiç parlarken göremediğiniz, hep gri, hep kasvetli, hep ortalama, hep “keşke”li, hep “maalesef”li, hep sıradan, hep aynı, hep aynı, hep aynı…
Belli ki bu betimlemelerim, ya da en azından bir kısmı, Gärdefors için gerçeğin ta kendisi. Sosyal medyada paylaştıkları da dâhil, bu müziği bir şeyleri hissederek, bir şeylere atfederek, bir şeyleri referans alarak, bir şeyleri içinden atarak, belki rahatlayarak, deşarj olarak; yahut tam tersi, kendini daha da kafese kapatarak yaptığını belli ediyor.
“Syner” hissedilerek yapılmış, zaten hissedilmediği takdirde de yapılması imkânsız bir albüm.
“Syner”, “var ya, benim çok süper hayatım var ama istesem acayip manyak depresif şeyler yazabilirim” deyip de yapılamayacak derinlikte hislerle dolu, olduğu kadarla geçip giden birbirinin aynısı hayatları empati kurdurtur boyutlarda göğüs kafesimize yerleştirip giden bir eser.
Not: Fenriz’in Podcast’inde albümün açılış şarkısı Aftonlandet’i çaldığını ve GRIFT’ten övgüyle bahsettiğini de hatırlatalım.
Wooooowww! İyi albüm kendini her anında belli ediyor arkadaş. Kritiği açıp ardından svaltorna şarkısını dinlediğim daha ilk anda soundunun etkisine kapılmışken hemen ardından giren vokaller beni öyle bir çarptı ki tarifi yok.
Şarkıları dinledikten sonra gerçekten de albümdeki şarkılara gidebilecek daha iyi bir vokal tarzı düşünemedim.
Bir de nedendir bilmem;
Albümdeki vokaller, özellikle güçlü kesildiği anlarda bana Left Hand Path’deki vokal tarzını anımsattı.
Bunu özel olarak belirtmemin sebebi Left hand path albümündeki vokal tarzının bana hep en vurucu ve etkileyici gelmiş olması…
Vokalleri bir kenara bırakırsak şarkılarda limitsiz bir kasvet ve melankoli hissi var ama bu kesinlikle ajitasyona varan bir rahatsız edicilikte değil aksine bu müziği dinleyen herkese fazla dokunacak ve herkesin dinlerken kendi gönlünden koparcasına melodilere düşüreceği bir ruhu barındırıyor.
Ve gerçekten de simsiyah ,karanlık bir albüm değil ,bütünüyle Gri bir albüm bu.Yani, öyle keskin ve bir anda kusulabilen, boşalma duygulardan ziyada insanın içinde kendisiyle beraber donuklaşan , dalgınlığında ağaran duygulara sevk eden şarkılar mevcut.
Ahmet Abi de zaten yeterince kritize etmiş albümü ve bana bu albümü kazandırdığı için de ayrıca teşekkür ederim kendisine çünkü daha önce hiç duymamışım.
İnanılmaz beğendiğim bir albüm daha olmuş oldu bu yıl.
Bu albüm çıkalı nasıl 8 yıl olmuş olabilir yahu çıldırıyorum şu an. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçiyor inanılmaz gerçekten. 42 yaşındayım, muhtemelen 3-4 yıl sonra 55 yaşında olurum 7-8 yıl sonra da 73 yaşında hayata gözlerimi yumarım.
albüm kapağı çok güzelmiş.
Çok beğendim.Bana bunlarla gelin arkadaş:)
Wooooowww! İyi albüm kendini her anında belli ediyor arkadaş. Kritiği açıp ardından svaltorna şarkısını dinlediğim daha ilk anda soundunun etkisine kapılmışken hemen ardından giren vokaller beni öyle bir çarptı ki tarifi yok.
Şarkıları dinledikten sonra gerçekten de albümdeki şarkılara gidebilecek daha iyi bir vokal tarzı düşünemedim.
Bir de nedendir bilmem;
Albümdeki vokaller, özellikle güçlü kesildiği anlarda bana Left Hand Path’deki vokal tarzını anımsattı.
Bunu özel olarak belirtmemin sebebi Left hand path albümündeki vokal tarzının bana hep en vurucu ve etkileyici gelmiş olması…
Vokalleri bir kenara bırakırsak şarkılarda limitsiz bir kasvet ve melankoli hissi var ama bu kesinlikle ajitasyona varan bir rahatsız edicilikte değil aksine bu müziği dinleyen herkese fazla dokunacak ve herkesin dinlerken kendi gönlünden koparcasına melodilere düşüreceği bir ruhu barındırıyor.
Ve gerçekten de simsiyah ,karanlık bir albüm değil ,bütünüyle Gri bir albüm bu.Yani, öyle keskin ve bir anda kusulabilen, boşalma duygulardan ziyada insanın içinde kendisiyle beraber donuklaşan , dalgınlığında ağaran duygulara sevk eden şarkılar mevcut.
Ahmet Abi de zaten yeterince kritize etmiş albümü ve bana bu albümü kazandırdığı için de ayrıca teşekkür ederim kendisine çünkü daha önce hiç duymamışım.
İnanılmaz beğendiğim bir albüm daha olmuş oldu bu yıl.
bütün albüme ulverimsi clean vokal mi hakim olsaydı bilemedim.
Bu albüm çıkalı nasıl 8 yıl olmuş olabilir yahu çıldırıyorum şu an. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçiyor inanılmaz gerçekten. 42 yaşındayım, muhtemelen 3-4 yıl sonra 55 yaşında olurum 7-8 yıl sonra da 73 yaşında hayata gözlerimi yumarım.
17.10.2023
@Ahmet Saraçoğlu, ünlü bir doom metal şarkısında da dediği gibi “bu dünyada ölümden başkası yalan” :)