Danimarka’nın uzun soluklu thrash/death metal grubu HATESPHERE‘ın karakteristik rif yapıları ve kötücül havası bana hep çekici gelmiştir. Grup her ne kadar başından beri benzer bir müzik yapsa da, ortaya koyduğu yırtıcılıkla beni her daim cezbetmeyi başardı.
“New Hell”, HATESPHERE’ın aynı formülleri devam ettirdiği dokuzuncu albümü ve bir önceki “Murderlust”ın hayvanlığından sonra, bence ufak çaplı bir geri adım.
Bunun temel sebebi, “New Hell”deki hit sayısının “Murdelust”tan daha az olması ve bu albümdeki hit şarkıların “Murderlust”taki hit şarkılar kadar vurucu olmamaları. “Murderlust”ı dinlerken ilk andan “Oha be artık bu nasıl rif” diye aklımı yediğim anlar olurken, “New Hell”i ilk kez dinlerken “Hmm, biraz daha dinleyince daha iyi gelmeye başlayacağına eminim” tarzı bir Polyanna’cılık oynamam gerekti.
Bir kere şunu söylemek lazım; HATESPHERE yaptığı işi çok iyi yapıyor. Eski usul thrash metalcilere modern, death metal sevenlere ise death metal gibi gelmeyen HATESPHERE’ın bu arada kalmışlığı, belki de hiçbir zaman Avrupa’nın büyük gruplarından biri olamamalarının bir numaralı müsebbibidir, ancak bunu umursamayıp HATESPHERE’ın müziğine baktığımızda, grubun çok özgün, saniyesinde kendini belli eden ve ciddi bir yıkım ekibi hüviyetinde olduğunu görmemek imkânsız.
“New Hell”de grubun son birkaç albümde hissettirdiği daha Amerikan’vari havalı şarkılar ile, HATESPHERE kimliğini bir daha hiç değişmemecesine oluşturan “The Sickness Within” formatlı rif ve melodilerle dolu parçalar bir arada. Sürat bakımından bir önceki albüme denk bir dövücülük barındıran albüm, yine “Murderlust”a göre daha az denemenin olduğu ve biraz daha bodos bir albüm olarak göze çarpıyor.
Her zamanki gibi enfes kayıt ve HATESPHERE’ın dünyada pek az rakibi olduğuna inandığım groove konusunda da kafa kopartan bir tavrı olan “New Hell”, HATESPHERE takipçileri tarafından şüphesiz ki sevilecek bir albüm. Yine de, dediğim durumlardan ötürü ileriye dönük bir adım olmadığı da ortada.
HATESPHERE’ı henüz bilmiyorsanız ve merak ediyorsanız, bence “The Sickness Within” veya “Murderlust” ile başlayın. Grubun zirve noktalarını bu şekilde kaptıktan sonra aradaki boşlukları doldurarak tüm HATESPHERE’i özümsemeniz, gruba olan yaklaşımınızın daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.
Kadro Peter "Pepe" Lyse Hansen: Gitar
Jimmy Nedergaard: Bas
Esben "Esse" Elnegaard Kjaer Hansen: Vokal
Mike Park Nielsen: Davul
Jakob Nyholm: Gitar
Şarkılar 1. The Executioner
2. Lines Crossed Lives Lost
3. Head on a Spike
4. The Longest Haul
5. Your Sad Existence
6. On the Shores of Hell
7. New Hell
8. Master of Betrayal
9. Human Cesspool
10. The Grey Mass
Jacob Bredahl zamanı en sevdiğim gruplardan biriydi, daha sonra hastası olmasam da kısmen beğendiğim albümler yaptılar ama bu albümü hiç beğenmedim. Lines Crossed Lives Lost ve Human Cesspool hariç dinlenecek şarkı yok resmen. bence uzak ara en kötü Hatesphere albümü.
Jacob Bredahl zamanı en sevdiğim gruplardan biriydi, daha sonra hastası olmasam da kısmen beğendiğim albümler yaptılar ama bu albümü hiç beğenmedim. Lines Crossed Lives Lost ve Human Cesspool hariç dinlenecek şarkı yok resmen. bence uzak ara en kötü Hatesphere albümü.