2013’te pembe kapaklı, black metal, shoegaze, blackgaze, post black metal, hipster black metal vs gibi garip şekillerde sınıflandırılan bir albüm çıkararak, henüz ikinci albümünde birçok dünya çapındaki listede kendine ilk sıralarda yer bulan, ününe geçtiğimiz iki sene boyunca neredeyse her gün ün katan DEAFHEAVEN’ın, “Sunbather”ın ardından neler yapmaya çalıştığını ve neler yapabildiğini anlatacağım bugün sizlere. Grubun şimdiye kadar hayranı olmayan bir dinleyiciyseniz, “New Bermuda”ya bir de benim albümü anlayabildiğim kadarıyla açıklayacağım bu kritikten sonra bir şans vermenizi öneririm. Çünkü her ne kadar içine girmesi zor olsa da girdikten sonra çok çok az albümde yaşayabileceğiniz bir tecrübe sunan, müziğinin ardında tonlarca duygu ve düşünce barındıran ve bunu cesurca bir direktlikle notalara döken grubun bu en yoğun albümünü sene sonu listenize almayıp sonradan pişman olmanızı istemem. Bilerek iddialı bir giriş yaptım çünkü nesnelliğimin ötesine geçen bir albümün, beni heyecanlandıran öğelerinin neler olduğunu anlayabildiğimi ve müziğin oturduğu sağlam temelleri tam olarak hissedebildiğimi düşünüyorum.
Her ne kadar “Sunbather”ın bu kadar ses getirmesi çoğunlukla müziğiyle zıt düşen pembe kapağı, catchy fontu ve tatlı melodileriyle bağdaştırılsa da, DEAFHEAVEN’ın bu denli geniş bir kitleyi etkileyebilmesinin altında yatan esas sebep genelde göz ardı ediliyor bence. Grubun vokalisti George Clarke’ın verdiği çoğu röportajda da sürekli tekrar ettiği üzere, DEAFHEAVEN’ın en büyük özelliği dürüst bir grup olması. En büyük becerileri ise, yalnızca bu tanımın altını sonuna kadar doldurmakla kalmayıp, bu dürüstlüğü birkaç farklı müzik türünün eşsiz bir kombini olarak sunabilmeleri. Bu dile dahi kolay olmayan öğelerin müziklerinin kompleksliğini minimalliğe indirgeme gücü, “Sunbather”ı 2013’ün en çok konuşulan müzik olaylarından biri yapan temel faktör olarak karşımıza çıkmıştı bana kalırsa.
Şarkıların ardındaki fikirlerin süzülmüş, üzerine düşünülmüş, her anı planlanmış halinin müzikal yansıması olan “Sunbather” , doğrudan gerçeklikleri konu alan, lükse, sakin ve plansız bir yaşama, mutluluğa, en önemlisi de hayal etmeye olan özlemi anlatan bir albüm olduğundan çok daha romantik, çok daha melodi odaklı bir yapıya sahipti. İki yıl sonra gelen “New Bermuda” ise DEAFHEAVEN’ın daha kaotik, daha kurgusal, daha düşünceli ve en önemlisi de daha yoğun halinden beslenmekte olduğundan, daha birbirine entegre parçalardan oluşuyor havası veren, daha bir arada, ama bir o kadar da karmaşık bir albüm. Başka bir deyişle “New Bermuda” zihnin müziğini yansıtan, düşüncelerin sonucuna değil düşünce akışının kendisine odaklanan; ve yine sadece DEAFHEAVEN’ın ortaya koyabileceği şeylerden oluşan, black metal altyapısına %100 dürüst olmasıyla yine tamamen uyan, tüm bunların sonucu olarak da içine girmesi “Sunbather”a göre biraz daha zorlaşan bir albüm.
Grubun esas oğlanları olan vokalist G. Clarke ve gitarist Kerry McCoy dışında grupla turlayan diğer elemanların da albüme katkı sağlamasıyla oluşan “New Bermuda” ile “Sunbather ” arasındaki en hızlı fark edilecek değişim, bu albümde şarkı + interlude sıralanmasının olmaması; hatta interlude parçaların direkt olarak kullanılmamış olması. McCoy’un elinden çıkan, efektlerden arındırılsalar dahi iki üç akorda grubun yaratmak istediği atmosferi verebilecek kadar güçlü rifler, bu sefer çok daha bir arada sunulmak amacıyla ortaya çıkarıldıklarından, geçiş olarak değerlendirilebilecek, albüme ferahlık katan kısımlara olan ihtiyaç otomatik olarak yok edilebilmiş. Bir yeniden başlangıca, ikinci bir şans ihtiyacına ithaf edilmiş gibi melodik ve özlem dolu kısımlarla dolu olduğu kadar, bunun imkansızlığının bilincinde olan bir realistliği de genel atmosferinde sürekli olarak soğuk şekilde yüzünüze çarpan şarkılar, bir türlü odaklanamayan ama düşünmeden de duramayan bir zihnin portresini çizmek için bir araya getirilmişler.
Bana bu kadar büyük laflar ettirebilen riflere/melodilere birkaç örnek verecek olursam, grubun şimdiye dek yaptığı en farklı şarkılardan biri olan “Baby Blue”nun ortasındaki klasik metal yaklaşımına göz kırpan rifini ve sonlara doğru tamamen kendini kaybeden, delirmeli “Could I ever imagine my escape” çığlıklarını; “Come Back”in yükselip bağlandığı epik melodinin aslında tüm şarkı boyunca hissiyat olarak kendine notaların ardına yer bulabiliyor olmasını, “Luna”nın giderek karmaşıktan basite ilerleyen bir dinamiğe sahip olması gibi basit bir fikrin bile birçok iniş çıkışla dallandırılarak sunulması ve -beni albüm boyunca en fazla etkileyen riflerden biri olan- “Brought to the Water”ın ortasındaki tamamen alakasız, neredeyse sarhoş denebilecek kadar umursamaz rifin tüm şarkı boyunca ilerleyen kaosa ne denli iyi uyduğunu göstererek; DEAFHEAVEN’ın yarattığı müzikal arka planın temelindeki duygusal yansımaların gruba nasıl büyük bir özgürlük sunduğuna tekrar tekrar dikkat çekmek isterim.
Özetle anlatmaya çalıştığım, buzdağının ardında çok çok daha fazlasını barındıran ve her anı planlayarak yazılmış müziklerinin ilhamını, yatmadan önce başınızı yastığa koyduğunuz an zihninize saldıran düşünceler gibi, en gerçek, en insancıl anların gücünden alan, dolayısıyla dinleyicisiyle doğrudan kişisel bir bağ kurabilen, olduğu gibi duyulan, dürüst ve özel bir grup DEAFHEAVEN. “New Bermuda” ise bu türler üstü adamların en yoğun, en ne istediğini bilen, en güçlü ve (tıpkı “Sunbather” gibi) şimdiye dek yazdıkları en eşi benzeri olmayan albümleri. Umuyorum ki yazdığım satırlar albümü tekrar dinlemenizle beraber zihninizde bir anlam kazanabilir ve siz de benim gibi “New Bermuda”da kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz. Çünkü anladığım kadarıyla DEAFHEAVEN’ın tek amacı bu.
Bence senenin en iyi albümü olabilir. Post Black Metali sevdiğim için biraz taraflı gelebilir ama albüm o derece iyi bence.
Sadece albüm kapağını yayınladıklarında bile çok kaliteli bir şey çıkacağı belliydi.
Sunbather’a ayılıp bayılmamıştım şahsen. Interlude parçaların yanı sıra şarkıların ilerlemesinde bazı yerler kulağa batıyordu. Kılçıksız mis gibi post-black metal olmuş.
D.S.B.M., Norsecore ve shoegaze tarzlarının karışımı olmuş. Yer yer de thrashvari riffler giriyor. ALCEST de benzerini yapmıştı ama onlar shoegaze yönüne daha ağırlık verdiler. İyi bir albüm ama mükemmel değil bence; vokaller tekdüze ve şarkılar aynı akordan çalınıyormuş izlenimi veriyor. Yer yer karanlık riffler ve güzel melodiler var tabi.
So Hideous – Laurestine ile çok yakın tarihlerde çıkmaları bünyemde vurgun etkisi yarattı diyebilirim. Deafheaven seven ya da sevmeye meyilli olan herkese şiddetle tavsiye ederim.
Bermuda’ya gelecek olursak, Sunbather’a göre daha oturaklı ve kaotik yapısı beni oldukça memnun etti. Zaten grubun hastasıydım iyice bağımlısı oldum. Her duygudan 100′er gram içinde barındırıyor olması albümü kişiselleştirme safhasında çok etkili oluyor bana göre. Her ruh halinde dinleyebilir ve her seferinde değişik tatlar alabilirmişim gibi hissediyorum.
@Horrendous, usta gece gece mahvettin beni So Hideous nasıl bir grupmuş…tuttuğun altın olsun valla :) fena taktım bu aralar bu post-black metal olayına bakalım hayırlısı
Mükemmel.
Bence senenin en iyi albümü olabilir. Post Black Metali sevdiğim için biraz taraflı gelebilir ama albüm o derece iyi bence.
Sadece albüm kapağını yayınladıklarında bile çok kaliteli bir şey çıkacağı belliydi.
Sunbather’a ayılıp bayılmamıştım şahsen. Interlude parçaların yanı sıra şarkıların ilerlemesinde bazı yerler kulağa batıyordu. Kılçıksız mis gibi post-black metal olmuş.
Kapak = abim kafamı pastaya soktuktan sonra ben.
Sunbather’ı öyle çok dinlememiş biri olarak sayfadaki şarkıları sevdim, bir ara bakarım albüme.
D.S.B.M., Norsecore ve shoegaze tarzlarının karışımı olmuş. Yer yer de thrashvari riffler giriyor. ALCEST de benzerini yapmıştı ama onlar shoegaze yönüne daha ağırlık verdiler. İyi bir albüm ama mükemmel değil bence; vokaller tekdüze ve şarkılar aynı akordan çalınıyormuş izlenimi veriyor. Yer yer karanlık riffler ve güzel melodiler var tabi.
Henüz Deafheaven’ın hiçbir şarkısını dinlememiş olduğum gerçeği daha ne kadar devam edecekti…
So Hideous – Laurestine ile çok yakın tarihlerde çıkmaları bünyemde vurgun etkisi yarattı diyebilirim. Deafheaven seven ya da sevmeye meyilli olan herkese şiddetle tavsiye ederim.
Bermuda’ya gelecek olursak, Sunbather’a göre daha oturaklı ve kaotik yapısı beni oldukça memnun etti. Zaten grubun hastasıydım iyice bağımlısı oldum. Her duygudan 100′er gram içinde barındırıyor olması albümü kişiselleştirme safhasında çok etkili oluyor bana göre. Her ruh halinde dinleyebilir ve her seferinde değişik tatlar alabilirmişim gibi hissediyorum.
05.11.2015
@Horrendous, So Hideous muazzam cidden. Geçen de grup önerme başlığında muhabbeti geçmişti, çok yakında yazacağım kritiğini.
06.11.2015
@Horrendous, usta gece gece mahvettin beni So Hideous nasıl bir grupmuş…tuttuğun altın olsun valla :) fena taktım bu aralar bu post-black metal olayına bakalım hayırlısı
Mukemmeeel aq mukemmeel