Thrash metal dünyasının en tuhaf karakterlerinden biri şüphesiz ki Jeff Waters. Büyük umutlarla yola çıkan ve daha da büyük bir beklenti yaratan ANNIHILATOR’ın zaman içinde garip işler yapması ve hiçbir zaman tam olarak ve herkes tarafından takdir görememesinden sorumlu olan tek kişi, elbette ki Jeff Waters’ın ta kendisi. Şimdi burada Waters’ın karakterini masaya yatırmaya gerek yok, ancak yetenek düzeyi ve genel karakter yansıması olarak “thrash metalin Malmsteen”i olarak özetlemeyi uygun gördüğüm bir insan diyerek yolumuza koyulalım.
“Suicide Society”, Waters’ın yıllardır devam eden stabil kadro barındıramama sorununun dev bir yansıması olarak, davul dışındaki her şeyin Waters tarafından çalındığı bir albüm. Kayıt, prodüksiyon da dâhil, albüm kapağı hariç her şeyden Jeff Waters sorumlu.
Albümle aynı adı taşıyan şarkıyla başlayan “Suicide Society”, Waters’ın M. Shadows’vari vokalleri ile AVENGED SEVENFOLD’umsu bir girşi yapıyor. Kısa sürede ANNIHILATOR!a dönüşen bu şarkının ardından son derece Damage Inc. ve yine büyük oranda eski METALLICA anımsamaları yaşatan My Revenge’e geçiyoruz. ANNIHILATOR gibi bir grubun kritiğinin daha 2. paragrafından başka grupları anıyor olmak garip değil mi?
Bence değil; artık değil.
ANNIHILATOR’ın en başından beri sahip olduğu bir özellik olsa da, grubun kitlelere hitap etmek ile çok fazla metal kalmak arasındaki dengeyi tüm kariyeri boyunca iyi kuramadığını düşünüyorum. ANNIHILATOR, kimi anlarında olağanüstü güzel bir müzik ve müzisyenlik dersleri içerse de, Jeff Waters bazı açılardan gerçek bir thrash metal dehası olsa da, ANNIHILATOR’ın ne olması gerektiğ konusunda hayatı boyunca net bir karar veremediğine inanmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. “Waking the Fury” bağlamında dünyanın en elektrikli testere gitar tonu da, pek çok örnekte gördüğümüz üzere son derece muazzam, dev kitlelere hitap edebilecek enstrümatal yapıtlar da ANNIHILATOR bünyesinde kendilerine yer buldular, buluyorlar.
Bunun ışığında, ANNIHILATOR’ın, yani Jeff Waters’ın özellikle son birkaç albümde net şekilde gözler önüne serdiği bir “kendi bacağına sıkma” durumu söz konusu. “Thrash metal olup da thrash metal gibi davranmamak” gibi yüzeysel bir suçlama getirmiyorum elbet; böyle yapılmaya çalışılsa asıl yanlış o zaman olurdu kanaatindeyim. Ancak ANNIHILATOR’ın tekme atan thrash metal yapmak ile radyolara ucundan bulaşabilme ihtimali peşinde gitmek arasında bocalayan yaklaşımı, grubun müziğini komple bir albüm olarak benimseyecek kitlenin de sınırlanmasına sebep oluyor. Grubun ilk iki albümüyle ıslanan thrash metal cengaverlerinin son birkaç albümdeki -her ne kadar güzel olanları olsa da- baladımsı, “Seeeeeeeeeyvvv miiii”li, “yuar may evritiiiiiiiiiiiiing”li şarkıları tam olarak içselleştirebileceklerini düşünmek, bana biraz hayalcilik gibi geliyor. Elbette her şeyin bir kitlesi vardır, ancak konu çeyrek asırdan uzun süre müzik yapan bir grup/insan olunca, olay “Jeff Waters her albümde o sırada canının istediği müziği yapıyor”a çıkıyor.
Bunda herhangi bir sorun yok elbet, ancak görünüşe göre Waters’ın yapmak istediği müzik yıllar boyunca pek de stabil bir görünüm çizmiyor.
Albüme detaylı bakınca, çok güzel ve çok vasat şeyler görüyoruz. Cidden çok iyi fikirler var albümde. Waters’ın vokal konusu da dâhil baya tatlı işler ortaya koyduğu aşikâr. ANNIHILATOR’ın ilk albümünde yaratıp sonra üstüne koyamadığı pek çok deta yine karşımıza çıksa da, The One You Serve’de aşırı net The Fun Palace etkileri olsa da, Waters pek çok açıdan cepten yese de, bazı şarkılarda cidden çok kötü sözler olsa da, Waters’ın mükemmel özel güçleri “Suicide Society”yi bazı açılardan değerli kılmaktan geri kalmıyor.
Ancak.
Şunu net şekilde söylemek lazım: ANNIHILATOR, thrash metalin bazı niteliklerini var olan diğer tüm thrash metal gruplarından daha iyi yapıyor olabilir. Groove, gitar icrası, melodik ögelerin kullanımı babında, bence Big 4′un veya aklınıza gelen tüm thrash metal gruplarının ANNIHILATOR’ın eline su dökemeyeceği unsurlar var. Ancak Waters’ın uzun süreli aynı grupta kalınamaz biri izlenimi veren kariyerinden mi bilinmez, ANNIHILATOR ilk birkaç albümünün ardından hiçbir zaman “tam” olamadı. Hiçbir zaman tür adına bir başyapıt sunamadı, olaya hep “Bakalım Jeff Waters’ın canı bu sefer ne yapmak istemiş” şeklinde bakıldı. Bu yüzden de şu an “Suicide Society”nin grubun kariyerinde nerede durduğuna bakma konusunda net fikirler oluşturamıyoruz.
ANNIHILATOR’ın doksanlar ve iki binlerde çıkardığı albümlere bakınca, aralarında düzenli bir müzikal gelişim, değişim, evrim görmenin zor oluşu da bundan kaynaklanıyor. Birbirlerinin aynısı değiller, bambaşka değiller, ancak barındırdıkları yan unsurlar nedeniyle tam olarak bir karakter kazanamadıkları, tekil değerlendirme konusunda sıkıntı yarattıkları da ortada. Kayıt kadrosu 3 kişiden oluşan ama albüm kapağında 5 tane adam gördüğümüz “Waking the Fury”yi testere sound’uyla, “All For You”yu Waters’ın orta yaş bunalımı gibi duran bipolar şarkı yazımının başladığı albüm oluşuyla, “Schizo Deluxe”ı thrash köklerine daha bir dönme çabası oluşuyla, “Metal”i vasatlığını konuklarla kapatışıyla, “Annihilator”ı ve “Feast”i ise son dönem kararsız ANNIHILATOR yansımalarıyla hatırlıyoruz. Bu albümleri içerdikleri şarkılarla tekil olarak değerlendirmek bence cidden kolay değil.
“Suicide Socity”de de mükemmel rifler, düzenlemeler, vokal fikirleri, şunlar bunlar var. Ancak hepsi grubun geçmişinin ekmeğini yiyen ve üstüne çeşitli cilalar atma amacı güden yaklaşımın içinde, uzun vadede kaybolmaya mahkum şekilde salınıp duruyorlar.
ANNIHILATOR’ı bu şekilde kabul edip “thrash metal üstüne acayip şeyler deneyen ve kitlesi konusunda kararsızlık yaşayan bir grup” diye özetlemek mi lazım, yoksa “böylesi bir grup için böyle bir soru sorup sormamalı mıyız”ı sorguladığımız için üzülmeli miyiz, çok emin değilim.
Ukalalık yapmak istemem ama sanırım Jeff Waters da tam olarak emin değil.
Kadro Jeff Waters: Gitar, vokal, bas
Mike Harshaw: Davul
Şarkılar 1. Suicide Society
2. My Revenge
3. Snap
4. Creepin' Again
5. Narcotic Avenue
6. The One You Serve
7. Break, Enter
8. Death Scent
9. Every Minute
“Jeff Waters her albümde o sırada canının istediği müziği yapıyor”
Olay burda bitiyor esasen. Jeff psikopat manyağın teki olduğu için ruh haline göre değişiyor galiba her albüm :dd İlk dinlediğim zamanlar Never, Neverland’den Set the World on Fire albümüne geçince hiammına noluyoruz demişliğim vardır fakat STWOF çok iyi bir yerde benim gözümde Annihilator diskografisinde.
Fakat bu albüm.. Cidden ne düşünüyorum bu albüm hakkında bilmiyorum. Bir kez döndürdükten sonra bir daha döndüresim gelmediği için çok fazla bir şeyde söylemek istemiyorum fakat benim beklentilerimin altında kaldı. Hoşuma giden tek parça var o da The One You Serve o da herhalde Ahmet abinin dediği gibi Fun Palace etkileri olmasındandır. En az Annihilator ayarında bir albüm beklerdim şahsen.
Lise yıllarım Annihilator dinleyerek geçti. Yıllardır her annihilator albümünden sonra aynı şeyleri düşünmekten kendimden sıkılıyorum. O yüzden bir şey yazmayacam. Sadece….
Ah be Jeff, ah be çocuk, ah be çocuk… valla sevmesem ne halin varsa gör dicem ama…
Herhalde dinleyicilerin büyük çoğunluğunun grubun gelişimi hakkında aynı fikre sahip olma ayrıcalığı da Annihilator’a ait :) Yetenek harcanması…Ama Jeff Waters’in içimizden biriymişçesine mütavazi ve sempatik oluşu kabahatleri örtüyor galiba.
en sevdiğim gruplardan biri olmasına rağmen; son 3 albüm civarıdır, albümleri dinlerken dinlemeyi unutuyorum öyle fon müziği olarak kalıyor, dikkatimi çekme seviyeleri yerlerde resmen
Ilk döndürüşte beni pek etkilemedi, albümle aynı ismi taşıyan şarkı gayet hoş olmuş. 2. döndürüşte daha bi kulağa oturan şarkılar ama yine genel kanıya katılacağım, akılda kalamayan uçup gidecek besteler maalesef.
“Jeff Waters her albümde o sırada canının istediği müziği yapıyor”
Olay burda bitiyor esasen. Jeff psikopat manyağın teki olduğu için ruh haline göre değişiyor galiba her albüm :dd İlk dinlediğim zamanlar Never, Neverland’den Set the World on Fire albümüne geçince hiammına noluyoruz demişliğim vardır fakat STWOF çok iyi bir yerde benim gözümde Annihilator diskografisinde.
Fakat bu albüm.. Cidden ne düşünüyorum bu albüm hakkında bilmiyorum. Bir kez döndürdükten sonra bir daha döndüresim gelmediği için çok fazla bir şeyde söylemek istemiyorum fakat benim beklentilerimin altında kaldı. Hoşuma giden tek parça var o da The One You Serve o da herhalde Ahmet abinin dediği gibi Fun Palace etkileri olmasındandır. En az Annihilator ayarında bir albüm beklerdim şahsen.
Lise yıllarım Annihilator dinleyerek geçti. Yıllardır her annihilator albümünden sonra aynı şeyleri düşünmekten kendimden sıkılıyorum. O yüzden bir şey yazmayacam. Sadece….
Ah be Jeff, ah be çocuk, ah be çocuk… valla sevmesem ne halin varsa gör dicem ama…
Herhalde dinleyicilerin büyük çoğunluğunun grubun gelişimi hakkında aynı fikre sahip olma ayrıcalığı da Annihilator’a ait :) Yetenek harcanması…Ama Jeff Waters’in içimizden biriymişçesine mütavazi ve sempatik oluşu kabahatleri örtüyor galiba.
albüm vasat üstü ama annihilator olunca bir şekilde dinlettiriyor bu arada bir önceki albüme göre daha iyi olmuş diyebilirim
en sevdiğim gruplardan biri olmasına rağmen; son 3 albüm civarıdır, albümleri dinlerken dinlemeyi unutuyorum öyle fon müziği olarak kalıyor, dikkatimi çekme seviyeleri yerlerde resmen
Ne bir eksik, ne bir fazla..
Yine de Jeff’in trash’i bi adım öteye götüren adam olması, saygıda kusur etmemek için yeterli sebep galiba..
Ilk döndürüşte beni pek etkilemedi, albümle aynı ismi taşıyan şarkı gayet hoş olmuş. 2. döndürüşte daha bi kulağa oturan şarkılar ama yine genel kanıya katılacağım, akılda kalamayan uçup gidecek besteler maalesef.