Bugünkü röportaj konuğumuz Yunanistan’ın en köklü metal grubu ROTTING CHRIST.
%100 Metal Fest Headbangers’ Weekend konserleri öncesi Atina’daki Sakis’in telefonunu çaldırdık ve bu içten insanla pek çok şeyi konuştuk. Sakis gerçekten de olduğu gibi, hayatını yaptığı müziğe adamış, gerçek bir sanatçı, gerçek bir insan. Tüm cevaplarından, ses tonundan, vurgularından bunu hissetmek mümkün.
Röportaj ve Tercüme: Ahmet Saraçoğlu
Sorular: Pasifagresif
Selam Sakis, nasılsın?
İyiyim dostum sen?
Ben de iyiyim sağ ol. 30 Ağustos’taki %100 Metal Fest Headbangers’ Weekend konserinizi merakla bekliyoruz.
Evet, aynı şekilde biz de büyük bir heyecanla bekliyoruz. Türkiye bizim için çok önemli, Türkiye bizim komşumuz, her anlamda sizin için çalmayı dört gözle bekliyoruz.
SEPTICFLESH de festivalde çalıyor, o da çok sevindirici.
Evet, bu açıdan özel bir festival olacak.
Son albümünüz “Κατά τον δαίμονα εαυτού” çıkalı 2 yıldan fazla oldu, o zamandan bu yana neler yapıyorsunuz?
Çok fazla konser verdik. Dünya turnemiz yeni bitti; Avusturalya, Hindistan, Güney Amerika’ya gittik. Son 4 aydır yeni albüm üzerinde çalışıyorum, yeni materyaller hazırlıyorum. Umarım çıkacak sonuçtan memnun kalacaksınız.
Albümü 2016′da çıkaracağınızı umuyorum.
Evet, 2016 başında çıkacaktır.
Konserde yeni bir şarkı çalma durumunuz olur mu acaba?
Emin değilim, biraz zor gözüküyor. Ancak bir sürü albümümüz var ve çalacak başka bir şeyler buluruz elbet haha.
Haha. Özellikle “Thegonia“dan bu yana etnik temalara daha bir yaslanıyorsunuz. Enstrümanlar, melodiler, giderek daha etnik bir havaya bürünüyor. Hayranlar bu konuya nasıl yaklaşıyorlar?
Son sekiz yıldır dediğin gibi bir yaklaşımımız var evet. Ancak bu aslında son 25 yıldır durmaksızın turlamamızla ilgili bir konu. Ben sürekli gezen biriyim; diğer kültürler ve o kültürlerin tarihlerini araştırmaya çok meraklıyım. Bu açıdan bu dönüşüm gayet normal bir şey. 25 yıl dolaşırsan aynı şeyi sen de yapmak istersin diye düşünüyorum. Son albümümüzde farklı diller var, farklı kültürlerin geçmişleri var. En ilginci ise tüm bu farklı kültürlerin birleştiği ortak paydalar olduğunu keşfetmek.
“A Dead Poem” ve “Sleep of the Angels” gibi albümlerinize gotik ögeler de kattınız, ileride yine bu tarz planlarınız var mı?
Hayır. Bu albümler bizim için önemli işler, onları elbette seviyorum. Ancak ROTTING CHRIST bundan sonra daha karanlık, daha siyah olacak. En azından bir sonraki albüm bu şekilde olacak.
Peki SEPTICFLESH’in yaptığı gibi senfonik ögeler kullanmayı hiç düşündünüz mü? Daha epik bir ROTTING CHRIST mümkün mü haha?
Senfonik tatlar, hayır. Buna girmeyiz. Ancak etnik ögeler konusunda birçok şey yapabiliriz. Bu açıdan ROTTING CHRIST müziği beslenmeye çok hazır. Etnik ögeler anlamında çok derinlere gidebiliriz.
Gelecekte kullanmayı planladığın temalara dair bir şeyler söyleyebilir misin? Eski tarih, kadim kültürler ve farklı kültürlerin mitolojileri dışında kafanda dönen konseptler var mı? Varsa, bunlara referans olarak önerebileceğin kitap isimleri verebilir misin?
Spesifik kitap isimleri veremem. Tek diyebileceğim şey tarih. Tarihi öğrenin. Dünyada neler olup bitmiş bilin. Bunu bilmezseniz buraya gelme amacınızın içini doldurmamış olursunuz. Geçmişini bilmeyenin geleceği olmaz. Tarihi hep araştırın. Geçmişe dair karanlık, gizli saklı olaylar, hikâyeler var; bunları araştırın. Dünya inanılmaz tarihi gerçeklerle dolu.
Sen bir müzisyen olarak, yarattığın sound’a sadık kalıp bir yandan da gelişme konusunda nasıl bir denge kuruyorsun? Sence ROTTING CHRIST müziğinde birtakım sınırlar var mı, yoksa tamamen özgür hissediyor musun?
Sınırlar var. Kesinlikle var. Son albümde yeni bir şeyler sunduk, evet. Ancak genel olarak sınırlar var. Çünkü ROTTING CHRIST, ROTTING CHRIST’tır. Bunu sağlamazsak ROTTING CHRIST özelliğini kaybeder. Amacımız benzersiz, yaratıcı ve özgün kalmak. Bu çok çok önemli. Çok inanılmaz, muazzam gruplar var; ancak birçoğunu dinlediğimde o özgünlüğü bulamıyorum. Yaptığınız şeyde eşsiz, size özgü bir şey olmalı; acayip olmalı, tuhaf fikirler barındırmalı; çekici olmalı. Bu yüzden de olabildiğince benzersiz olmaya çalışıyorum. Bence böyleyiz de; en azından bireysel olarak düşünce yapılarımız böyle, bu da yarattığımız müziğe yansıyor.
Peki sence hayranlar bu konuya nasıl yaklaşıyorlar, yapmaya çalıştığın şeyi gerçekten anlıyorlar mı yoksa genelin sahip olduğu sürekli eskiyi özlemeyip yeniyi eleştirmek şeklindeki döngü devam mı ediyor?
Evet, ne yazık ki herkesi aynı anda tatmin edemezsin tabii. Ne çalarsan çal beğenmeyecek insanlar var. Ancak bu çok önemli değil. Önemli olan kendine karşı dürüst olman. Hislerine güven, kendini aldatma, mutlaka istediğin yere gelirsin.
Şimdi biraz tatsız bir konuya geçmek istiyorum. Yunanistan’daki ekonomik kriz sizi nasıl etkiliyor?
İlk kez bir röportajda acınası görüneceğim. Evet, ekonomik kriz herkesi çok kötü etkiliyor. Müziği çok kötü etkiliyor. Endüstriyi, müzik dünyasını… Son zamanlarda çok büyük değişiklikler var; herkes kötü etkileniyor. Öyle ki, müzik yapmak benim için en önemli şey olamıyor, önem sırasında ikinciliğe düşüyor. Bu yaşa gelene kadar müzik her şeydi; ancak son aylarda bu biraz değişti. bankalardan, vergiden, borçlardan, bu tür aptal şeylerden bahsediyoruz; bu şekilde iyi müzik yapamazsın. Ben içimdeki gücü geri getirmeye çalışıyorum, bir sanatçı olmaya, yaratıcı bir insan olmaya çalışıyorum, ama zorlanıyorum. Bunun için resmen çaba gösteriyorum. Ama tüm Yunanlar gibi ben de bu sıkıntıları çeksem de, işime konsantre olmakta zorlansam da, bugüne dek yaptığım en iyi albümü ortaya koymak için çabalıyorum. Bence sonunda zafere ulaşacağız; seni öldürmeyen seni güçlendirir.
Türkiye’de de benzer şeyler oluyor, insanlar ortaya bir şeyler koymaya çalışıyorlar, ancak gündemin kaosundan pek çok çaba daha ilk andan yok olup gidiyor.
Evet biliyorum. Ama asıl önemli olan insanlardır, halktır. Eninde sonunda orta parmağımızı kaldıracağız ve bir şekilde ayakta kalacağız. Yunanlar, Türkler, kardeşlerim, bizler aynıyız; mutlaka ayakta kalacağız. Mücadele etmeliyiz. Paramız olmayabilir, ancak çabalamalıyız. İnanmak istiyorum, müziğe inanmalıyım, metal müziğin gücünü hissetmeliyim.
Metal bizim için bir müzikten çok daha fazlası.
Kesinlikle. Bize verdiği gücü hafife alamayız, bu bizim yaşam biçimimiz.
Katılıyorum Sakis. Neyse müziğe dönelim. Siz epey karanlık bir müzik yapıyor olsanız da, ROTTING CHRIST’ın çok akılda kalıcı bir yanı da var. Bunun için ekstra çaba harcıyor musun, yoksa doğal olarak çıkıyor mu?
Doğal olarak çıkıyor. Oturup akılda kalıcı bir şeyler yazmaya kasmıyoruz, kendiliğinden bu şekilde çıkıyor.
Siz ayrıca çok da ekstrem bir müzik yapmamanıza, en hızlı, en kaotik, en yırtıcı, en karanlık olmamanıza rağmen, metal dünyasında büyük saygı görüyorsunuz. Sence ROTTING CHRIST’ın bugünlere gelebilmesini neye borçlusunuz?
Öncelikle bu konuda çok gururluyum. Çok zengin olduğumu düşünüyorum; cebimde çok bir şey yok belki ama omuzlarımda, kafamda, kalbimde var. Ben hiçbir zaman çok büyük bir evim, arabalarım olsun istemedim; bu gibi şeyler umurumda değil. Ben bu dünyaya bir şeyler bıraktığım, yarattığım bir şeyler birilerinin hayatına dokunduğu için mutluyum, gururluyum. Bu yüzden de nereye gitsek saygı görüyoruz. Bu benim için çok önemli. İnan bana bunun için, müzik yaratmak için savaşmaya, çalışmaya devam edeceğim.
Aynı saygıyı burada da görüyorsunuz. Türkiye konusundaki düşünceleriniz neler? Buraya ilk geldiğinizde ne hissetmiştiniz, şimdi neler düşünüyorsunuz?
Gayet güzel duygularla gelmiştik; ilk geldiğimizde bize nasıl davranacağınızı bilmiyorduk. Elbette biraz tedirginlik vardı. “Gidip çalalım, ancak bir gözümüz de açık olsun” diye düşünmüştük. Ancak en ufak bir olumsuzluk olmadı. Büyük bir misafirperverlik gördük ve Türkiye bizim için her zaman çalması en güzel yerlerden biri oldu. Bu iki güzel ülkenin insanı birbirini gerçekten anlıyor. Amerika’ya, Avustralya’ya, bu tarz büyük ve refah içindeki yerlere gittiğimde bir Türk’le, bir Brezilyalı’yla karşılaşınca çok seviniyorum. “İşte konuşup muhabbet edebileceğim, beni anlayacak biri!” diyorum.
Haha, anlıyorum. Biz de 3 hafta önce eşimle Rodos’a gittik, oradaki insanların bize yaklaşımı gerçekten harikaydı. Aynı zamanda dinlediğimiz pek çok Yunan sanatçı var, hatta eşim yavaş yavaş Yunanca öğreniyor.
Bu harika! Festivale o da gelecek mi?
Evet tabii.
Birlikte kulise gelmenizi çok isterim, gelin muhabbet edelim.
Oh, çok teşekkürler, zevkle.
Çok iyi.
Sorular bu kadardı Sakis, samimiyetin ve azmin gerçekten ilham verici, zaman ayrıdığın için çok teşekkürler.
Sen sağ ol dostum. Dediğim gibi, Türkiye’de çalmak bizim için çok önemli, konseri heyecanla bekliyoruz. Türkiye’deki metal kardeşlerimizle bir arada olmak için sabırsızlanıyoruz. Konserde görüşene kadar, kendinize inanın, güçlü olun, bu müziğin verdiği gücü yaşatın. Non serviam kardeşlerim.
Emeğinize sağlık, sabah sabah iş yerinde RC röportajı okumak beni kendime getirdi.
Bu arada ben de Temmuz’da izindeyken Midilli’ye geçmiştim, aynı şeyleri yaşadım.İnsanların yaklaşımları inanılmaz güzeldi.
Son olarak, Ahmet you lucky bastard eheh.
Çok içten, güzel adam ya Sakis. Güzel röportaj olmuş.
çok samimi bir röportaj olmuş gerçekten
öncelikle güzel bi röportaj olmuş elinize sağlık, telefondan ya da yüzyüze yapılan röportajlar her zaman daha samimi oluyor, karşılıklı diyalog dönüyor, yeri geliyor kulise davet bile alınıyor :)
rotting christ bizim arkadaş çevremizde hep özel bir grup olmuştur, hatta pazar günkü konsere bilet alan bazı arkadaşlarım için konsere gelmenin ana sebebi eski günlerdeki gibi rotting’i beraberce izleme arzusu. o derece severiz rotting’i yani.
İyi grup, iyi röportaj, benim pek dinlediğim bi grup değil ama olsun.
Guzel röportaj olmuş, hastasiyim bu adamların. Yeni album gelsede bi bar konserine yine memleketimize gelseler.
Ellerinize sağlık çok güzel bir röportaj olmuş. Bu arada şunu da belirteyim röportajı okuyunca emin oldum, grubun bu günlere gelmesinde belki de bu samimiyetleri var.