Bugüne dek yaptığımız en gülmeli eğlenmeli röportajdan merhaba.
%100 Metal Fest Headbangers’ Weekend’in 2. gün headliner’ı, Alman thrash metal efsanesi KREATOR’la konuştuk bu kez de. 30 Ağustos gecesi hepimizi ezecek olan grubun Fin gitaristi Sami Yli-Sirniö ile bol kahkahalı bir söyleşi yaptık.
Sıcakkanlı bir insan olan Sami, muhtemelen kafasının da azıcık güzel olmasıyla, röportaj boyunca sürekli güldü, ortaya da bu eğlenceli sohbet çıktı.
Röportaj: Ahmet Saraçoğlu
Selam Sami, nasılsın?
Gayet iyiyim sağ ol. Şu an Helsinki’deyim, dinleniyorum ve ay sonunda %100 Metal Fest Headbangers’ Weekend’de İstanbul’da çalmayı iple çekiyorum.
12-13 yıl önce Helsinki’ye gelmiştim, eminim orası şu an İstanbul’dan daha serindir.
Sıkıcı bir Finlandiya yazıydı, arada dışarı çıkıyorum falan, her zamanki şeyler.
Almanya’dayken Essen’de mi yaşıyorsun?
Aslında oraya çok sık gitmiyorum, ancak Almanya’da konserler veriyoruz ve her yerini dolaşıyoruz, ancak sıra albüm kaydına geldiğinde, evet, adresimiz Essen oluyor. Gruptaki diğer elemanlar orada yaşıyor.
Son albümünüz “Phantom Antichrist“ın çıkından bu yana 3 yıldan uzun süre geçti. Yeni albüm çalışmalarına başladınız mı?
Baya fikir biriktiaslında, ancak henüz bir stüdyo falan ayırtmadık. Son seferde olduğu gibi İsveç’te kaydetmeyi düşünüyoruz. Dediğim gibi, pek çok fikir var, ancak üzerlerinde çok fazla çalışmamız gerekiyor. Henüz bir hayli ham haldeler.
Peki yeni fikirlere bakınca ortaya çıkacak şeyi nasıl görüyorsun? Son dönem KREATOR gibi bir şeyler mi gelecek?
Söylemesi güç, ancak elbette ki yeni alanlar keşfetmek çok önemli, kendimizi tekrar etmememiz gerekiyor. Uzun süredir müzik yapan gruplarda bu kendini tekrarlama olayı sıkça yaşanıyor. KREATOR da böyle bir grup ve karakteristik bir sound’u var. Ancak sonuçta bu thrash metal ve sert olması gerekiyor, çeşitli fikirler katmaya çalışıyoruz ancak bazen işe yaramıyor ve bu yüzden de yeni bir albüm çıkarmak bu kadar uzun sürüyor.
Elbette. Şöyle bir bakınca KREATOR pek çok thrash metal grubuna göre daha kolay içine girilir, melodik bir müzik sunuyor. Albüm yazımı sırasında buna bilhassa özen gösteriyor musunuz, yoksa doğal yazım süreci böyle mi gelişiyor?
Doğal olarak geliştiğini söyleyebilirim. Grupta dört kişiyiz ve çok uzun süredir bir aradayız, birbirimize kablolarla bağlı gibiyiz haha. Şarkı neyi gerektiriyorsa ve nasıl bir yaklaşımı istiyorsa ona göre yazıyoruz. Ancak hepimiz, en iyi olanın ne olduğunu bildiğimizin farkındayız hahaha.
Haha, evet. Sen gruba “Endorama”nın ardından katıldın ve sence grubun sound’una nasıl bir etkin oldu? Biliyoruz ki “Endorama” tam olarak istenen KREATOR olmadığı gerekçesiyle eleştirilen bir albümdü. Mille seni grubu tekrar eski metal kimliğine kavuşturmak adına mı gruba davet etti?
Doksanlarında sonu KREATOR adına biraz karanlık bir dönemdi ve “Endorama” da daha ziyade gotik havalar estiren bir çalışmaydı. Daha thrash metal bir albüm yapmak Mille’nin fikriydi ve ben de bu fikri benimsedim tabii ki. Ancak ben KREATOR’ın sadece dörtte birlik kısmı adına konuşabilirim çünkü grup dört kişi hahaha. Gruba yeni biri katılınca o grubun sound’u öyle ya da böyle değişebilir, bu da normaldir.
Yani Mille’nin “KREATOR’ı tekrardan thrash metale çevirmeliyim, o yüzden de bu adamı gruba katayım” diye düşündüğünden söz edebilir miyiz?
Aslında… Hmm… “Violent Revolution“da yapımcı da farklıydı ve şarkılar da daha rif bazlıydı. Bence bu şekilde gitar ve rife abanan bir müzik yapmak, hız sınırlarını aşan ahahaha, hızlı bir müzik yapmak KREATOR’a daha çok yakışıyor.
Katılıyorum. Diğer yandan, thrash metal bazen kendi karakteri içinde sınırlı kalabilen bir tür. Thrash metal dinleyicileri de sevdikleri müzik söz konusu olduğunda biraz muhafazakâr olabiliyorlar. Bu açıdan bakarsak, thrash metal şarkıları yazarken biraz olsun sınırlanmış hissettiğin oluyor mu, yoksa yeni fikirler bulmak senin için sıkıntı değil mi?
Pek çok yeni grup çıkıyor ve hepsi de bu müziği yapıyorlar. Kendi sound’larını bulabiliyorlar. Bu şekilde bakınca thrash metal biraz retro gözükebiliyor hahaha. Thrash metalde kendine özgü bir enerji ve saf, hatta naif hahahaha, naif bir agresiflik var. Gençliğimde bu durum hoşuma gidiyordu ve şimdi de aynı şekilde düşünüyorum. Beni aktif tutuyor hahaha, yaşlı bir adam için bu iyi bir şey hahaha.
Peki ya sen bir şeyler yazarken? Kendini sınırlı hissettiğin ya da en azından istediğin tüm deneyleri uygulayamadığın oluyor mu?
Hmmmmm… Elbette, aslında… Sınırlı demeyeyim de, güçlü taraflarının neler olduğunu görmek adına yararlı bir şey aslında. Daha farklı şeyler yapmak istediğimde diğer grubun BARREN EARTH’te bir şeyler yapıyorum. KREATOR’a bulaştıramayacağım birtakım şeyleri bu sayede dışarı atabiliyorum. Daha yetmişler etkili, daha death metal şeyler yapabiliyorum ve bundan memnunum.
BARREN EARTH demişken, “On Lonely Towers“ı gerçekten sevdim, tebrikler.
Oh, çok teşekkürler.
Bu konudan devam edersek, bir müzisyenin müzik üretmesi zaman zaman sıkıntılı olabiliyor, özellikle de hayranlar söz konusuysa. Deneysel bir şey yapınca “artık eskisi gibi değiller” oluyorsun, sound’unu değiştirmeyince de…
Ahahahaha!
Haha, evet, değiştirmeyince de “yine aynı şey” türünde yorumlarla karşılaşıyorsun.
Ahahaha!
Bu dengeyi sence nasıl kurmak lazım?
Bence olay bunu kafaya takmamakta. Bir yandan da grupların denemeler yapması çok önemli bir şey. KREATOR söz konusu olduğunda “Endorama” bu tarz bir girişim. Başka neler mümkün diye bakınmak iyidir ve bu doğal bir şey. Açık fikirli olmak müzik yazarken çok önemli bir şey diye düşünüyorum.
Metal dünyasındaki müzisyenler sürekli bu müziğe maruz kaldıklarından, normal hayatlarında fazla metal dinlemeyebiliyorlar.
Hahahaha evet.
Sende durum nasıl? Var olan en thrash metal gruplardan birindesin, gündelik hayatında da bu tarz şeyler dinliyor musun?
Elbette, neler olup bitiyor bakıyorum, dinliyorum. Ancak tabii o sırada nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunla da ilgili. Mesela turnedeyken pek fazla müzik dinlemiyorum. Şu sıralarda turlamıyoruz ve bir sürü şey dinliyorum. Yazım ve kayıt sürecinde de yaptığımız şeye konsantre olmak adına çok fazla şey dinlediğimiz söylenemez. Ama gruba dair bir şey yoksa, kafamıza göre takılıyoruz tabi hahaha.
Diğer yandan, sen KREATOR’da çalıyor olsan da, BARREN EARTH’te yaptıkların veya pek çok başka grupta sitar çalmış oluşun gibi faktörler, senin açık fikirli ve müzik namına geniş bir bakış açın olduğunu gösteriyor.
Çok teşekkürler, ben de böyle olduğumu düşünmeyi seviyorum hahaha.
Haha. Sami sanırım bu bugüne dek yaptığım en gülmeli röportaj ve şimdi komik olduğuna inandığım bir soru geliyor. Türkiye’de pek çok cover grubu var, metal şarkıları cover’layan gruplar.
Ooo, bu çok iyi.
Evet, ve eğer KREATOR’dan Phobia’yı cover’lamazsan sana bir cover grubu gözüyle bakılmıyor.
Ahahahahahahahaha! Çalması çok ko- ahahaha.. Çalması çok kolay bir şarkı. Birkaç akordan oluşuyor haha! Birilerinin o şarkıyı cover’ladığını bilmek güzel hahaha!
Cidden, Türkiye’de var olan neredeyse her cover grubu Phobia’yı-
Ahahahahahaha!
Ahaha, Phobia’yı çalıyor.
Ahahahah!
Siz o şarkıyı canlı çaldığınızda iyi bir tepki alıyor musunuz?
Sürekli çaldığımız bir şarkı değil, ancak çaldığımızda insanlar eşlik ediyor. Benim de sevdiğim bir şarkı. “Outcast”ten çaldığımız tek şarkı da o.
O zaman bana biraz Mille’den bahseder misin? KREATOR’ın yüzü olmak dışında Mille nasıl biri?
Ahahah, herkes gibi biri. Essen’de yaşıyor, bazen Berlin’e gidiyor. Çok alçak gönüllü, samimi bir insan. Bugünlerde veganlığa geçti, ben vegan değilim. İsteyen istediğini yesin hahaha. Onunla çalışması çok kolay ve gruptaki diğer herkes gibi, 15 yıldır birlikteyiz ve her şey çok iyi gidiyor. Zaten gitmeseydi 15 yıldır bir arada olmazdık.
Elbette… Sana Finlandiya metal sahnesini sorayım, orada olup biteni takip ediyor musun?
Tabii ki, burası küçük bir yer ve herkes birbirini biliyor, olup biteni anında haber alıyorsun.
Orada konu metal olunca NIGHTWISH ve CHILDREN OF BODOM en büyük gruplar durumunda değil mi?
Evet, aslına bakarsan o sırada kim albüm çıkarıyorsa o daha çok adından söz ettiriyor diyebiliriz. NIGHTWISH yakın zamanda yeni albümünü çıkardı ve şu aralar çok meşguller, CHILDREN OF BODOM da yakında yeni albümünü çıkaracak. Ama evet, burada sürekli olarak çok fazla müzik üretiliyor, orası kesin.
Peki şunu sorayım, Finlandiya bu kadar refah içindeki bir ülkeyken, tüm bu hüzünlü ve melankolik metal nereden geliyor? Tek sebebi iklim mi?
Finlandiya’nın refah içinde olması konusu artık yolun sonuna geliyor hahaha… Herkes bu şekilde düşünüyor. Microsoft Nokia’yı satın aldı ve ülke 4-5 yıldır durgunluk halinde. Bunun yansımalarını gündelik hayatta henüz görmedik ancak gelecekte bu hissedilecektir diye düşünüyorum. Tatsız bir durum ama yapacak bir şey yok, herkes bir şekilde yaşıyor işte. Buradan çıkan metalin hüzünlü oluşuna gelirsek, bence bu…
Doğa.
Doğa, evet. Karanlık, kara kış, özellikle de Finlandiya’nın doğusunda yapılan müzik büyük oranda Slav müziklerinden etkilendi ve bu yüzden de hüzünlü bir havası var; bu bizim kanımızda var gibi. Diğer yandan, Finlandiya’nın batısında yapılan müzikler daha bir neşeli, çünkü onlarda da İsveç etkisi var hahaha.
Son sorumuza geldik. %100 Metal Fest Headbangers’ Weekend’de 2. günün headliner’ısınız. Sizden önce de ROTTING CHRIST, THERION, CARCASS gibi gruplar var.
Evet bu harika. Çok iyi gruplarla birlikte çalacağız.
Bizi nasıl bir setlist bekliyor acaba? Sürprizler olabilir mi?
Headliner olduğumuza göre 90 dakika çalarız ve-
100 dakika çalıyorsunuz.
Gerçekten mi? Bu harika! 100 dakika, o zaman baya bir sürprizimiz olur hahaha. Festivallerde genelde 75 dakika civarı süremiz olur ve her zamankinden farklı bir şeyler yapmaya şansımız olmaz, ancak bu festival çok iyi olacaktır, çünkü 100 dakikamız var. Türkiye konseri için özel bir şeyler düşünmemiz gerekiyor, bu kesin.
O zaman sana bir de çalması en zevkli KREATOR şarkılarını sorayım.
Ben genelde en son çıkan neyse en çok onları çalarken keyif alıyorum haha. Son albüm çıkalı 3 yıldan fazla oldu gerçi, onlar da yeni sayılmaz ama,
Eski şarkılardan da mutlaka çalacaksınız, şahsen eğer “When the Sun Burns Red”i çalarsanız çok mutlu olurum, o benim en sevdiğim KREATOR şarkısı.
Ahahaha, evet çok iyi. ben de o şarkıyı severim. 25. yıldönümü turunda çaldık onu. İnsanlar favori şarkılarını oyladılar ve o da listedeydi. Bu yaz turnesinde pek çalmadık ama Türkiye’deki setlist’e eklemek iyi bir fikir.
Sorular bu kadardı Sami, zaman ayırdığın ve bu eğlenceli röportaj için sağ ol, sizi ay sonunda izlemeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Ben teşekkür ederim! Oradaki herkese selamlar, İstanbul’da görüşmek üzere!
Keyifli bir röportaj olmuş ama sorular gayet normal neden bu kadar gülmüş ki :)
19.08.2015
@Headmaster,
sorunun cevabı
https://www.youtube.com/watch?v=LlLMHeWyef4
19.08.2015
@wılwıl, Haha adam antidepresan gibi sebepsiz neşelendim :)
“Sami sen içme bokunu çıkarıyorsun”
Biz Phobia’ yı coverlamamıştık :D
Taş gibi röportaj olmuş valla, Sami aşırı sempatik adam, neşesi röportaja da yansımış. When the Sun Burns Red’i çalarlarsa fena dağıtırım ortalığı bu arada.
YA VARYA SÜPPER OLMUŞ! :D Bu Sami ne tatlı adam ya, insan okurken ne kadar eğlenceli bir röportaj olduğunu hissediyor. “Ancak hepimiz, en iyi olanın ne olduğunu bildiğimizin farkındayız hahaha.”, “Çok teşekkürler, ben de böyle olduğumu düşünmeyi seviyorum hahaha.” demeleri ahahah.
Phobia muhabbetide harika slgkgjg, ama evet bencede Phobia çalmayan bir cover grubu olmamalı. :D
Mille’den “Ahahah, herkes gibi biri. Essen’de yaşıyor, bazen Berlin’e gidiyor.” diye bahsetmesine bile gülüyorum anlamsız hahas.
Finlandiya’nın refah içinde olması konusunun artık yolun sonuna geliyor oluşuda(hhahah) ilginç anekdot. Bu duruma dair dinlediğim şeyler olmuştu.
Büyük bir teşekkür abi, harika bir röportaj ahah.
AZ KALDI…