Müzikal açıdan oldukça yoğun olan, kuvvetli atmosferi ve katmanlı yapısıyla nefes aldırmayan, çoğu insan tarafından içine girmesi zor olarak adlandırılıp kenara atılacak kadar değer görebilen albümlere karşı olan zaafım, genel olarak metal müzik dinlemeye başlamam ile aynı karşı konulamamazlık duygusuna dayanıyor aslında. Bir türlü anlamlandıramadığım derecede doğal ve öznel olan bu his, çok daha fazlasını barındırdığını bildiğim hiçbir albümü öylece bırakamamama, en kötü ihtimalle onlara yeterli özeni göstermediğimi hatırladıkça canımın sıkılmasına yol açacak kadar güçlü olduğundan, müzik söz konusu olduğunda neyi sevip neyi sevmeyeceğim konusunda kendimi halen tanıyamamış biri olduğumu söyleyebilirim. Bu farkındalığın bana sıkıntı vermekten çok benim birçok albümle özel bağlar kurmamı sağlamış olması ise, o tahmin edilemez yolculukların benim için zaman zaman olması gerektiğinden daha da fazla ihtiyaç durumuna gelmesiyle sonuçlanıyor. Bugün sizlere bahsedeceğim albüm de ilk birkaç dinleme sonucunda beni sadece çok fazla sıkmasıyla aklımda yer edecek, “benlik değil” diye nitelendirip kenara attığım yığının bir parçası olarak kalacaktı benim için. Bu aşamada Hollywood’vari bir epik yanılma sahnesi yaratmak istemem ama; bir gün şans eseri “These Depths Were Always Meant For Both Of Us”ı dinlerken, yukarıda bahsettiğim gibi, albümün benim düşündüğümden çok daha fazlası olduğunun farkına varma anını şarkının her saniyesinde adım adım yaşadım; ve A SWARM OF THE SUN’ı anlamak için “The Rifts”i her fırsatta dinlemeye başladım.
Yazıya burada bir başlangıç daha yapmak istiyorum. Bu tarz minimal ama her notası şarkılara bedelmiş gibi tınlayan albümlerin konseptleriyle bilinçli olarak ilgilenmememin en büyük sebebi, aşamalı olarak yaşadığım alışma sürecinde kafamdaki düşüncelerin de aşamalı olarak savrulup tekrar bir araya gelmesinin bana verdiği keyfi yok etmek istemiyor olmam. Daha önce de benzer şekilde yaklaştığım albümler arasında şu anda aklıma “Derivae” , “Ótta” , “Les Voyages de l’Âme” , “Last Fair Deal Gone Down” geliyor ve konu aldıkları duygu ve düşünceleri bilmemem, bu albümlerin benim için her zaman farklı bir yerde duracak olmasıyla sonuçlanıyor çünkü bu albümlerdeki her saniye, tamamen benim düşüncelerimin yönlendirmesiyle kendine anlam bulmuş durumda kafamda; ve bu öznelliğe uygun bir altyapı sağlaması, benim bir albümü sanat eseri olarak değerlendirmeme yetiyor. Çünkü böylesine eşsiz bir şeyi tecrübe ettikten sonra bu albümleri teknik açıdan değerlendirmek oldukça anlamsız ve yanlış geliyor bana.
“The Rifts”, her dakika biraz daha batan, sizi de beraberinde götüren, içerisinde umuda dair hiçbir şey barındırmayan, bunların yerine melankoli ve değersizlikle örülmüş bir ses duvarı olarak tanımlanabilecek bir albüm. İki kişilik A SWARM OF THE SUN’ın müziğinin en önemli iki yönünden bir diğeri olan sanatsal yaklaşım ise, albümü kocaman bir kaos olmaktan kurtarıp ona zariflik katan, boyut atlatan bir yapıda kendine yer bulmuş durumda. Yani aslında ortadaki duygu yükü yalnızca davul ve gitarla ifade edilmiş olsa “The Rifts”, barındırdığı öğelerin yalnızca çirkin bir yansıması olabilecek kadar karanlık bir albüm; fakat albümün genelinde kendilerine yer bulmasalar da sürekli olarak ortalıkta olan vokaller ve piyano/klavye partisyonları, grubun aklındaki müziği ortaya koymasında “vurucu” rolü üstlenen, bir anlayış haline gelebilmiş, güçlü, daha da önemlisi kendine has karakterlere sahip, önemli silahlar.
Grubun temelde post metal/rock altyapısıyla oluşturduğu ve minimal kalmak için özel bir çaba sarfettikleri bariz şekilde belli olan rifleri ve melodileri, zaman zaman black metal denilebilecek kadar da karanlık akorlar barındırabiliyor. Örneğin albümle aynı isimli şarkının giderek artan gerilimi, sonrasında bir melodik black metal şarkısı gelse sırıtmayacak kadar soğuk akorlarla yaratılmış. Bunun yanında “Infants”ın sonu ve “Incarceration”ın neredeyse tamamı da, doom/black metal olarak etiketlendirilebilecek bölümler barındıran, albümün daha metal, daha katı kısımlarını oluşturuyorlar. “The Rifts”i herhangi bir doom metal veya post metal albümünden ayıran şey ise, “The Nurse” ve “Years” gibi şarkılarda bariz ortaya çıkan, içinde barındırdığı zarif ve kırılgan yaklaşım.
Erik Nilsson’ın vokalleri için ise ayrı bir paragraf açmam gerekiyor, çünkü grup vokali ek enstrüman olarak değerlendiriyor olsa da kendisinin o kadar özgün ve yaptığı müzikle bağdaşan bir sesi (çoğunlukla KATATONIA ve TOOL vokalistine benzetilmiş ama bence ikisinden de oldukça uzak) var ki, onun girdiği yerlerde A SWARM OF THE SUN adeta şaha kalkıyor, gücü katlanarak artıyor ve başa çıkabileceğinizin de üstüne çıkıyor. Bunun en net örneği ise elbette 2015’in en güçlü şarkılarından biri olan “These Depths Were Always Meant For Both Of Us”ta ortaya çıkıyor. Grubun az önce bahsettiğim iki yönünün harika bir dengesi olan bu şarkının yarattığı ruhsal boğulma, çırpınış ve en sonunda müziğin artık tamamen bitmiş olmasına rağmen ritmini devam ettiren ve titreyen ses, satırlardır albümün bambaşkalığını anlatmak için çabalıyor olmamın halen en önemli sebebi.
A SWARM OF THE SUN’ın senenin en özel albümlerinden birine imza attığının sene içinde farkına varabildiğim için kendimi şanslı saydığımı söyleyebilirim. Olması gerekenden çok daha az dinleyicisi bulunan grubun “The Rifts” ile ortaya koyduğu müzik o kadar yoğun ve adım adım içinize işleyen cinsten ki, kritiğin başındaki paragraflarda yazdığım cümlelerin herhangi biri içinizde en ufak bir heyecan uyandırıyorsa albüme hak ettiği kadar şans vermeniz sizin için oldukça güzel sonuçlara yol açacaktır. “The Rifts”i halen daha anlamlandırmaya devam ettiğim için belki de ona şimdilik hak ettiği puanı vermiyorum, fakat en azından “These Depths Were Always Meant For Both Of Us” adlı şarkıyı aşağıdaki etiketlerde yazan türleri seven herkesin mutlaka dinlemesi gerektiğinin düşündüğümü söyleyip yazıyı noktalıyorum.
Kadro Erik Nilsson : Gitar, piyano, klavye, geri vokaller, perküsyon
Jakob Berglund : Vokal, perküsyon
Karl Daniel Lidén : Davul
Anders Carlström : Bas
Şarkılar 1. There's Blood on Your Hands
2. Infants
3. The Nurse
4. Incarceration
5. The Warden
6. Years
7. The Rifts
8. These Depths Were Always Meant for Both of Us
9. All the Love and Glory
Albümden bağımsız olarak gene çok iyi yazı olmuş Ünal, ellerine sağlık. Yazıdaki Bu Derinlikler Hep İkimize Göreydi adlı şarkıyı dinledim ve albüm hakkında epey fikir edindim cidden. Tamamını ilk fırsatta dinlemeye çalışacağım.
Son parça çok sıkıcıydı ama onun dışında ben sevdim ve These Depths Were Always Meant for Both of Us gerçekten çok iyi. 3. dakikaya doğru başlayan ve 5. dakikaya kadar süren o duygu karmaşasından sonra vokal ve sonrası tamamen hüzne boğuyor insanı. En azından Infants ve These Depths Were Always Meant for Both of Us dinlenmeli diye düşünüyorum.
Albümden bağımsız olarak gene çok iyi yazı olmuş Ünal, ellerine sağlık. Yazıdaki Bu Derinlikler Hep İkimize Göreydi adlı şarkıyı dinledim ve albüm hakkında epey fikir edindim cidden. Tamamını ilk fırsatta dinlemeye çalışacağım.
Post-rock sevmeme rağmen yazıdaki şarkının sonunu zar zor getirdim. Niye böyle oldu Ünal?
20.07.2015
@Korhan Tok, bir gece canın çok fazla sıkkınken tekrar dinle abi o şarkıyı, içine girmesi biraz zaman alıyor ama sen baya seversin bence bu albümü.
İkinci şarkının 3. dakikası itibariyle, sayende güzel bir keşif yaptığıma eminim Ünal, eline sağlık!
Son parça çok sıkıcıydı ama onun dışında ben sevdim ve These Depths Were Always Meant for Both of Us gerçekten çok iyi. 3. dakikaya doğru başlayan ve 5. dakikaya kadar süren o duygu karmaşasından sonra vokal ve sonrası tamamen hüzne boğuyor insanı. En azından Infants ve These Depths Were Always Meant for Both of Us dinlenmeli diye düşünüyorum.