Not: Bu başlık Nurhacı Çeri’den alıntıdır. Nurhacı Çeri:
Hak ettiğinden çok daha geç yazıyor olduğum bir yazıyla karşınızdayım arkadaşlar. Hayatıma hem doğrudan hem de dolaylı olarak birçok müthişlik katmamı sağlayan; 5 yıldır aktif olarak okuru olduğum, bir buçuk yıldır ise kadrosunda bulunduğum harika insanlar topluluğu Pasifagresif’ten öğrendiğim yüzlerce gruptan birinin, dinler dinlemez hastası olduğum bir albümünden bahsediyor olacağım sizlere bugün. 2014’ün sonlarında keşfedip bu zamana kadar sürekli dinlediğim ama halen eskitemediğim bu çok başka müziğin mimarı TROPHY SCARS, hayatımın bu 6 aylık dönemine gerek mutlu gerekse mutsuz zamanlarımda soundtrack olmayı başaran, her dinleyişimde benim için daha da özel bir konuma gelen bir grup haline geldi. Genelleştirdikçe tarif etmekte daha çok zorlanacağım, o yüzden olabildiğince direkt şekilde içine dalmaya başlayayım albümün.
TROPHY SCARS ile ilgili bilinmesi gereken en önemli, hatta çoğu zaman tek gerekli şey, müziklerinin kesinlikle özgün bir yapıda olduğu. Hatta şöyle somutlaştırayım, grubun last.fm sayfası için seçilen etiketler post-hardcore, screamo, indie ve blues gibi birbirinden oldukça bağımsız türlere ait. Bu tarz tanım zorluğu yaşanan grupların ya çok iyi ya çok kötü olması evrensel gerçeğini çürütmeyen ve grafiğin iyi tarafındaki yerini çoktan almış olan grubun geçmişiyle ilgili de söyleyecek çok fazla şey yok aslında. Her ne kadar 2002’den beri çıkarıyor oldukları albümlerle piyasada kendilerine bir yer etmiş olsalar da yaptıkları şeyin değiştiğini söylemek pek de mümkün değil. Fakat ortadaki özgünlüğün boyutu o kadar büyük ki, yaptığı işi iyi yapıyor olmalarının verdiği zevkin TROPHY SCARS’a yettiğini her notada duyduğunuzdan, ortada bir müzikal değişim olup olmadığını sorgulayacak düşünceleriniz gün yüzüne çıkacak fırsatı bulamıyor bile.
“Holy Vacants” , müzikte aynı anda bambaşka duyguları çağrıştırabilme olayının nasıl kontrol altında tutulabileceğine dair ders niteliğinde bir albüm aslında. Albümde her ne kadar çok tanıdık gamların çok beklenmedik şekillerde kullanıldığı, gitarın sürekli olarak ön planda olduğu, ritim departmanının daima değişkenlik gösterdiği, üzerine eklenen vokallerin ise direkt akla ilk gelen şekilde söylenmiş havası verdiği çok garip bir kaos havası hakim olsa da; her tarafından karakter akan şarkıların ve oluşan bütünlüğün her şeyi bir arada tutma gücü, eşi epey zor bulunacak kadar üst düzeyde. Grubun her albümü için söyleyebileceğim bu cümlenin “Holy Vacants”da biraz daha tahmin edilemez boyutlarda denendiği gerçeği, albümü grubun diskografisinden ayırmak adına ortaya koyabileceğim en net fark sanırım. Ki tekrar söylüyorum, TROPHY SCARS, müzikal yapı itibariyle zaten farklı anlayışları tek potada eritebilme prensibi üzerine kurulduğundan albümleri arasında belirgin farklar bulmaya çalışmak boşuna bir çaba olacaktır, tıpkı benzerlikler bulmanın da çok net geri dönüşlerinin olmaması gibi.
Albümde sınırları çizilmiş, profesyonel doğaçlama bir performans tadındaki şarkıların çoğu yapı itibariyle dahi hit olma potansiyeline sahipken “Vertigo” , “Burning Mirror” ve “Crystallophobia” gibi düzenin hüküm sürdüğü, her enstrümanın beklenen şekilde işini yaptığı, gitarların sürekli olarak bir şeyler anlatma derdinde olmadığı şarkılar da mevcut. Ve aslında yine başta söylediğim her duyguya hitap edebilme, bambaşka çağrışımlar yaratabilme durumlarını pekiştirecek şekilde, bu şarkılar da en az “Qeres” , “Hagiophobia” , “Chicago Typewriter” gibi dağınık ve serseri görünümlü şarkılar kadar çok yönlü ve vurucu olabilmekteler. Yine de eğer “Holy Vacants”ın özü gibi bir şeyden bahsetmek mümkünse bunun “Archangel” ve “Everything Disappearing” adlı şarkılarda gizli olduğunu düşünüyorum. Anlatılan şeylerin saçma sapanlığı veya tutarsız, garip vs olmasından bağımsız olarak oldukça gerçek hislere dokunma, hatta doğru zamanda dinlenirse (özellikle “Everything Disappearing”) şarkı sözlerinin basit yapısı ve ileri düzey kullanımının da yardımıyla akıldan çıkması oldukça zor hale gelen ve can sıkan, of çektiren şarkılar dahi olabilmekteler.
Bencil, içe dönük, kendisini kendi olduğu gibi anlatan ve bunu mükemmel bir şekilde yapan, üzerine az düşünüp çok kez dinlenmesi gereken, 2014’ün en güzel birkaç albümünden biri “Holy Vacants”. Müziklerinin arkasına gerçek anlamda benliklerini, hatta benliklerinin en derinindekileri çok alışılmadık şekilde koyan, üstüne de oldukça üst düzey bir müzisyenlik ekleyen ve duygularını aktarmak için garip hikayeler anlatan, tam da bu yüzden en beklemediğiniz anda çok çok sevmenizle sonuçlanan benzersiz bir müzik yapıyor TROPHY SCARS. “Holy Vacants”, çok çabuk alışıp çok zor bırakabileceğiniz; ve yukarıdaki satırlarda da gördüğünüz üzere yüzlerce kez dinleseniz dahi anlatırken oldukça zorlanacağınız bir albüm. Hem herkese göre değil hem de bir o kadar herkese göre.
Aah, kac zamandir yazayim diye benim de aklimdaydi ama bir turlu firsat bulamadim. Ama kritik cok guzel olmus, ellerine saglik Unal.
Tur sinirlamasina sokmak gercekten zor olsa da, rock muzik ile uzaktan yakindan alakasi olan herkes sevecek bir seyler bulur bu albumde bence. Bu arada benim puanim 10, onu da sikistirmis olayim. Albumdeki blues tinilari dinlemeyi tam bir ziyafete donusturuyor.
Kisiel dipnotumu da yazayim. Grubu dinlemeye baslamamdan bir ay once album turnesi kapsaminda Munih’te konsere gelmisler, sonradan gordum. RIITIIR turnesindeki Enslaved konserini kacirdigimdan beri (Turkiye’ye gittigim bir haftalik araya denk gelmisti ve hala izleyemedim adamlari o zamandan bu zamana) icimde bu kadar yogun ukde kalan bir konser olmamisti ya haha.
Çok iyi albüm ya iyi ki yazmışsın. Albümün geneline hakim olan hisli ama bir yandan da serseri havayı çok seviyorum. Dinleyip de beğenmeyenine denk gelmedim daha.
Ne zamandır dinleyesim vardı , çok canımı çektirdin abi kritik çok güzel olmuş hemen bi üzerine eğileyim
Bu albüm için gerçekten bir şey söylemek zor, aşırı dolu ve nefis bir albüm gerçekten.
Bir de tarzları farklı olsa da, bunu seven Big Business – Battlefields Forever albümünü de sever, his olarak baya yakınlar. Herkese tavsiye ederim.
Aah, kac zamandir yazayim diye benim de aklimdaydi ama bir turlu firsat bulamadim. Ama kritik cok guzel olmus, ellerine saglik Unal.
Tur sinirlamasina sokmak gercekten zor olsa da, rock muzik ile uzaktan yakindan alakasi olan herkes sevecek bir seyler bulur bu albumde bence. Bu arada benim puanim 10, onu da sikistirmis olayim. Albumdeki blues tinilari dinlemeyi tam bir ziyafete donusturuyor.
Kisiel dipnotumu da yazayim. Grubu dinlemeye baslamamdan bir ay once album turnesi kapsaminda Munih’te konsere gelmisler, sonradan gordum. RIITIIR turnesindeki Enslaved konserini kacirdigimdan beri (Turkiye’ye gittigim bir haftalik araya denk gelmisti ve hala izleyemedim adamlari o zamandan bu zamana) icimde bu kadar yogun ukde kalan bir konser olmamisti ya haha.
Çok iyi albüm ya iyi ki yazmışsın. Albümün geneline hakim olan hisli ama bir yandan da serseri havayı çok seviyorum. Dinleyip de beğenmeyenine denk gelmedim daha.
10.06.2015
@Ali İhsan Balı, Ahah, “romantik serseri”.
pas attı yeminle. teşekkürler PA.
Durup dururken bu albüm geldi aklıma. Tabii ki de 10/10