# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Serbest kürsü
| 04.05.2015

Yeter! Söz milletin.

Herkese merhaba. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu başlıkta gönlünüzden geçen herhangi bir konuda dile getirmek istediklerinizi paylaşabilirsiniz. Ülke gündeminden müzik dünyasına, son komik videolardan ligdeki son gelişmelere kadar ister suya sabuna dokunan, ister havadan sudan konularla köşemizi renklendirmenizi arzu ediyoruz. Tek ricamız, yorumlarınızı kimseyi kırmayacak, kendinizi hapse attırmayacak ve sitemizi kapattırmayacak içerikle şekillendirmeniz.

Hepimize mutlu ve özgür günler dilerim.

  Yorum alanı

“Serbest kürsü” yazısına 17,134 yorum var

  1. OblomoV says:

    Düşe kalka yol alıyor, ölmedik hâlâ yaşıyoruz işte derken rastlantısal veya değil ufak bir farkındalıkla ne kadar kir pas içinde kokuşmuş bir vaziyette nefes almaya çalıştığının ayırdına varıyorsun. Genelin senin gibi olması veya senden daha kötülerinin olması teselli olmuyor. Gördüğün o mutluluk emaresi doğru veya yanlış seni etkiliyor. Zaman içinde iyice temellendirdiğin yalnızlık tercihi yine tartışmaya açıyorsun…

    Tamamen ona bağlamıyorum, birçok farklı sebebi var ama ekstrem müziğe yönelişimizin sebeplerinden biri de sevgisizliğimizi maskelemek veya bastırmaya çalışmak olabilir mi? Bir çeşit estetik kaçış mı yoksa yaşam destek ünitesi mi? vs. vs.

    (bir çeşit yazılı düşünme)

  2. OblomoV says:

    Discorda alışmışız, yazımızı düzeltememek üzücü. :) Yazarken düşünce akışına göre silip silip tekrar baştan yazan biri olarak ne kadar dikkat etsem de gözden kaçırdığım yazım hataları olabiliyor kusura bakmayın.
    [yalnızlık tercihini] olacak ilgili kısım.

  3. Erutururu says:

    The Black Dahlia Murder yeni vokalistiyle Verminous şarkısını icra etmiş. Eschbach frontman olarak nasıl bir performans sergilemiş merak edenler bakabilir.

    https://m.youtube.com/watch?v=ywhel02Wg5Y

    Joseph

    @Erutururu, bok gibi vokal performansı

  4. deadhouse says:

    Midem bulanıyor.

    ismail vilehand

    @deadhouse, Lansor iç bro. Bende mide sorunu var, bu ibne ilaç bıçak gibi kesiyor.

  5. ismail vilehand says:

    Halloween kutlamasında hangi kostümü tercih ettiniz? Ben mesela anadan üryan soyunup, sikime kol saati takarak DELİ CEVAT kostümüyle partilere katıldım.

    deadhouse

    @ismail vilehand, Bal kabağı tatlısı yedim şaka şaka nefret ediyorum bal kabağından.

    Yiğit

    @deadhouse, bal kabaklı cheesecake > diğer tatlılar

    Ayrıca tahinli ve cevizli kabak tatlısı da gayet nefis bir lezzet. Kimileri kabak tatlısına tahin mi dökülür aq dese de on numara oluyor bence. Tahin tanrının bize lütuflarından biri (evet tarsusluyum).

    deadhouse

    @Yiğit, Tahin konusunda katılıyorum. Kesinlikle bir lütuf. Bu susamı ezelim, öğütelim diyen ilk kişi çok mübarek bir insandır. Tanrı onu cennetine alacaktır.

    Erhan

    @ismail vilehand, Ben cübbemi ve sarığımı toplayıp sanki Manhattandaymis gibi partileyen kedi kostümlü kızları badelemeye gittim.

  6. Raddor says:

    David Draiman ile Jorn Lande… Alakasız bu iki adamın vokali birbirine aşırı benziyor, pek çok nüansları bile aynı.

  7. TanSolo says:

    Dynamo Kyiv – Fenerbahçe maçına gideceğim için Mgla, Ulcerate ve Manbryne konserini kaçırıyorum. Sanırım çok büyük bir hata yaptım.

    Yiğit

    @TanSolo, malsın. Jaime ve darkside’ı izlemek varken lucescu’nun boktan futbolunu izleyeceksin.

  8. Raddor says:

    Erased izliyorum. 12 bölümlük anime, 4 bölümüm kaldı. Gece olsun da kimse yokken rahat rahat seyredeyim diye bekliyorum. Porno izlerken bu kadar gizlenmiyordum; içim parçalanıyor, izlerken şekilden şekile giriyorum. Yaptığınız animeyi sikeyim.

    11 yaşında ailesi tarafından sürekli istismara uğrayan, sonradan da gizemli bir şekilde kaçırılıp öldürülen bir kız çocuğunu zamanda geri dönüp kurtarmaya çalışan bir elemanla alakalı. İşte kelebek etkisi falan. Çok sert değil, 14+, ama bayağı üzücü.

    Rust in Peace.

    @Raddor, bu anime aslında insanları ayıklamak için birebir. Son birkaç bölüme verdikleri tepkiye dayanarak çok rahat notlarını verebilirsin insanların.

    Raddor

    @Rust in Peace., duygusal açıdan diyorsan şunu söylemeliyim ki caponlar bu işi biliyor. Öyle moda sokuyorlar ki alt tarafı çizgi olan karakterler için kıllarına zarar gelse senin canın acıyacak gibi oluyorsun.

    Bitirdim, şahaneydi.

    Rust in Peace.

    @Raddor, yok öyle değil, iki ana karakterin ilişkileriyle ilgili çok yakınanlar var son bölümler konusunda, ondan bahsediyorum

    Raddor

    @Rust in Peace., oh be sanırım sen de benim gibi düşünüyorsun. Oh be diyorum çünkü yorumların yüzde yüzü yakınmış. “Satoru’ya yapılır mı bana bile koydu” demişler.

    Satoru’nun Kayo’ya aşık olduğunu düşünmüş herkes. Halbuki Satoru’nun tek amacı çocukları ve annesini kurtarmaktı. Sevgili gibi oldu kızla ki kurtulsun. Arkadaşlık ve acıma duygusundan öte bir şey hissettiğini görmedik.

    Millet ensesiyle izlemiş herhalde. Zaten 29 yaşında bir adam 11 yaşındaki bir kıza nasıl aşık olabilir, sübyancı mı bu adam. Onun yerine 16 yaşında kıza aşık oldu mal hehhe. Baka nano Satoru?

    Bundan sonra hep anime izleyecem daha iyiymiş. Anime önerisi olan varsa alırım.

    arple

    @Raddor, Bu zaman yolculuğu işlerinden hoşlandıysan steins gate’i önerebilirim bende erased kadar etkili olmuştu. Hem zaman yolculuğunu işlemesi hem de aşk duygusunu veriş olarak çok beğendiğim animelerden. Onun dışında parasyte veya uzun olsun biraz dersen attack on titan önerebilirim.

    Raddor

    @arple, arigato gozaimasu 🙏 Parasyte dışındakiler listemdeydi, onu da aldım.

    Şu anda Hagane no Renkinjutsushi’yi izliyorum. Umarım otakuya dönüşmem.

    Bukowski reyizin Japon kadınlarını övüp durması geldi aklıma. Çok üst düzey bir millet bu nihonjinler.

    ismail vilehand

    @Raddor, “arigato gozaimasu”yu,”Arigato Gazinosu” diye okudum, orası nerede bi akşam gidelim diyecektim az kalsın.

    Raddor

    @ismail vilehand, hhahha Arigato Gazinosu muhteşem bir isim olurmuş. Hevesle gelip nörd muhabbetime maruz kalmak hayal kırıklığı olmuştur hahah.

  9. deadhouse says:

    Çok az insan yaşar; çoğu insan sadece var olur gibi bir söz vardı, yeryüzündeki en doğru söz. Yaşamak ile var olmak çok farklı şeyler. Çoğu insan hayvandan aşağı bir yaşam sürüyor. Hayatlarının, varlıklarının hiçbir gereği (anlamı) yok.

  10. 1 says:

    https://f4.bcbits.com/img/a3580851620_10.jpg

    AI ile mi yapılmış bu kapak fikri olan var mı?

    Leastrange

    @1, Büyük ihtimalle. Bu aralar buna benzer single cover’ları çok görüyorum. MidJourney’nin popülerleşmesiyle küçük çaplı gruplar cover’lar için AI kullanmaya başladılar.

    TanSolo

    @1, AI değilse en adiyim

  11. Raddor says:

    Geekyapar’ın şu videosu dünyanın en underrated videosu. Sadece 20 saniyede harika bir sunum ve şahane bir plot twist ile tespitin amına koymuşlar.

    https://youtu.be/IPp9RxzwrGc

    Erutururu

    @Raddor, Geekyapar’ın eski zamanlarını çok özlüyorum.

    Raddor

    @Erutururu, Sen Ne Diyon nerde? Güzel günlerdi hakikaten aah ah.
    https://youtu.be/d0uh2dPhPlQ

    Canoir

    @Raddor, :’)

  12. deadhouse says:

    Metallica’nın One klibindeki filmi izleyen var mı aranızda? İzlememişseniz ayıp etmişsinizdir. 10 binden fazla film izlemiş biri olarak bence gelmiş geçmiş en iyi ”savaş karşıtı” filmdir, en iyi savaş filmi değil, ama savaş karşıtlığında üzerine yok. Belki 30 yapımı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok yanına yaklaşabilir, ya da Das Boot bilemedim. Aslında Korkunç Spielberg dışında savaş filmi çekmiş yönetmenlerin çoğu genelde ”savaş karşıtı” filmler çekmişlerdir, zaten savaş filmi doğası gereği savaş karşıtı olmalı. Ama işte Amerikan ideolojisini, Yahudi propagandasını kendine şiar edinen tehlikeli, korkunç Spielberg gibi kötü insanlar savaş filmlerini suistimal edebiliyor.

    woodenpint

    @deadhouse, Saving Private Ryan’ın açılışını izleyen kimsenin savaşa gitmek isteyeceğini düşünmüyorum hocam.

    Ugur

    @woodenpint, Kesinlikle.Omaha Beach sahnesi çocuk yaşımda ufak çaplı bir travma yaşatmıştı.Filmi aşırı seviyorum tabi o ayrı.

    deadhouse

    @woodenpint, Hocam fikirlerine saygı duyuyorum ama bence o filmden daha kahpe az film vardır, iyi örnek verdin bak. Saving Private Ryan’ın savaş karşıtlığıyla uzaktan yakından alakası yok. Bu arada kendisinden nefret etmeme, iğrenmeme rağmen kendisinin çok iyi bir yönetmen olduğunu düşüyorum. Ama işte şeytan kulağına fısıldağında ”iyi bir insan” olamıyorsun. Coppola, Lucas, Cameron bunlar da sinema ağası, para babaları. Kimse bunlardan nefret etmiyor. Amaçları sadece sinema çünkü. Amerikan ideolojisini yayayım, savaş kahramanlıklarıyla dolu filmler yapayım, 7/24 Yahudi propagandası yapayım demiyorlar. Adamın çoğu filmi Yahudileri ve 200 yıllık Amerikan tarihini haklı çıkarmak üzerine kurulu. Çok sinsi bir adam.

    Canoir

    @deadhouse, bunun bir diğer versiyonu da Nolan kahpesi. Şaşaalı filmler çekebilmek dışında bi meziyeti olmayan kötü bir yönetmen olarak görüyorum ama öyle veya böyle ciddiye alınıyor. Diagnostic retikul diye bi ekşi yazarı Nolan filmlerinin ne kadar güçlü bir faşizm alt metni olduğunu çok detaylı incelerdi. Misal:
    https://seyler.eksisozluk.com/christopher-nolan-dunkirk-filminde-harry-styles-uzerinden-brexit-mesaji-mi-veriyor

    Melkor

    @Canoir, Dunkirk teknik olarak çok iyi bir film ama olaya bakış açısı olarak rezalet.

    Canoir

    @Melkor, Dunkirk’e Nolan’ın içi boş teknik şovu olarak bakıldı kimilerince. Halbuki tek tek her sahnesi filmin alt metnine hizmet ediyordu. İnterstellar, inception, tenet gibi saçma sapan filmleri düşününce aynı adamın elinden çıktığına inanmak biraz zor. Dunkirk’ün en büyük sorunu tamamen insanlık dışı bir şeye hizmet ediyor oluşu.

    Teknik açısından söylenebilecek yegane kusur da, filmde görünen toplasan 500-1000 edecek asker sayısını 300.000 kişi diye yedirmeye çalışması ve yaklaşık 50 tane görünen teknenin bu kadar adamı kurtaracağına inanmamızı beklemesi

    Melkor

    @Canoir, Interstellar’ın sonundaki bizi sevgi kurtaracak saçmalığını görmezsen çok iyi bir scifi filmi bence. Dunkirk’ün sorunu olayı küçük çaplı göstermesi değil, çarpıtıp müttefik güzellemesine dönüştürmesi. Tarih bilgisi kıt olmayan biri olarak bunu yemem mümkün değil. Tarantino gibi kendince tarihi yeniden yazmaya kalkıyor.

    Ugur

    @Canoir, Hayatımda çok şey okudum ancak bu kadar saçmalık dolu bir analiz yazısı okumamıştım.Dunkirk’te boğulan askerleri mültecilere benzetmek için psikolojinizin gerçekten ama gerçekten bozuk olması lazım.Kim yazdıysa iyi bir terapiye, başta twitter olmak üzere sosyal medyadan ve ‘kutsal bilgi’ kaynaklarından olabildiğince uzak durmaya ve bir süre dışarıda sosyalleşmeye ihtiyacı var.Umarım sen değilsindir ahah.

    Dunkirk iyi bir film ama o kadar.The Prestige’den sonra büyük bütçelerle eğlendiren ama içi boş filmler yapmaya devam ediyor Nolan.Sinefil olarak tek eleştirim bu olur.Bir de sinema yıllarca Marvel saçmalıkalarının altında ezilirken derdimiz Nolan olmasın.

    Yiğit

    @Ugur, ilk paragrafa katılıyorum. Sinema izleyicilerine dair sevmediğim bir şey varsa o da kendince saçma sapan alt metinler uydurmaları olur. Ekşide bu tipler çok fazla. Ekşi şeyler’e çıkan yazıların çoğu da saçmalık oluyor. Bu yazılarda ‘confirmation bias” dediğimiz olay çok baskın. İzleyici bir alt metin uyduruyor, sonra da kendi alt metinini destekleyecek saçma argümanları cımbızlayıp buluyor.

    Mesela bir örnek yazı daha vereyim:

    https://seyler.eksisozluk.com/rahatsiz-ediciligi-doruklarda-yasatan-climaxteki-enfes-metaforlar

    İşin kötü yanı bu tarz metaforlara o kadar inanıyorlar ki aksine ikna etmek mümkün olmuyor.

    Canoir

    @Yiğit, bu yazı çok kötüymüş hakkaten pffs

    Boba Fett

    @Yiğit, Sadece şu alt metin konusunda konuşmak istiyorum. Bazen bir film, müzik ya da dizi artık ne ise o kadar özgürce yorumlanmaya müsait oluyor ki anlatamam, kişinin yaşadığı hayatla beraber dinlediği, izlediği, algıladığı farklı olduğu için o sanata baktığı pencere, anladığı da farklı oluyor. Ben Godfather’a bayılırım, her seferinde de klasik bir kitap okur gibi izlerim ama hayatı benim gibi olmayan birisi bu ne 10 saat saçma sapan mafya filmi falan der, her ne kadar bunu diyene içimden sövsem de kendi açısından bu sanatı algılayacak yaşanmışlığı yoktur der geçerim.

    Bir de sanatçı onu kastetmese bile sanat kişiden çıktıktan sonra artık sanatçıdan oldukça bağımsız olabiliyor. Eğer imkanım olsa ve sağlam bir reklamla, uydurma bir biyografi ile beyaz bir kağıda yaptığım üç küçük nokta çok büyük bir sergide sergilense bu sosyal deneyin sonunda gerçekten çok güzel şeyler çıkar, karı için ya da kasıntılıktan yapılan yorumlar dışında gerçekten o çizimin ya da ne sikimse işte o nun başkalarının gözünde değeri benim amacımı aşabilir.

    .

    Yiğit

    @Boba Fett, yani bu benim bahsettiklerimden alakasız bir durum. İçkiye uyuşturucu karıştıran kişi alman olduğu için ”işte her şeyin arkasında İngilizler var, İngilizler hep zarar görmeden çıkıyor” gibi bir okuma yapmak saçmalığın daniskası oluyor. Birçok yerde böyle tipler var ve çoğu okumalar çok alakasız oluyor.

    Bir eserin başkalarında farklı anlamlar veya duygular ifade etmesi ile ”sanatçı burada şunu anlatmış” demek çok farklı şeyler. Bir Tarkovski filmini izlerken birçok kişi farklı farklı anlamlar çıkarabilir çünkü okumaya açıktır ve muğlaktır genelde. bunda bir sıkıntı yok.

    Aslında alt metin çözümlemekte ve metaforları anlamakta da sıkıntı yok. Ancak bir çoğu saçma oluyor yalan yok. Yoksa Mother filmine ”Aronofsky Adem ile Havva metaforu yapmış.” diyene laf edemem mesela.

    deadhouse

    @Yiğit, Sanatçının ne anlatmak istediğini söylemek bence esere zenginlik katar. Marksist okuma yaparsan sınıfsal çözümleme yaparsın, varoluşçu okuma yaparsan acı çeken karakterler görürsün. Bence sanat eseri ne kadar katmanlı ve çözümlemeye müsaitse, yani eser aptala anlatır gibi anlatılmamışsa türlü türlü okumalar yapılabilir. Bunda bir mahsur yok. Dunkirk filminde anlatılan malum olay Nolan’ın aklının ucundan bile geçmemiş olabilir, bence de böyle bir şey yok. Ama zorlama da olsa böyle bir okuma da yapılması film hakkında düşünüldüğünü, tartışıldığını, ortaya konan yapıtın zenginliğini ve derinselliğini gösterir. Yani olmuş olmamış meselesinden çok izleyice kendince argümanlar sunarak okumalar yapılabilir. Biz de bunu saçma bulabiliriz. Mesela o filmle ilgili böyle bir okuma yapılabileceği hiç aklıma gelmezdi. Bence bakış açısına zenginlik katan bir şey bu. İnanmasam ve öyle görmesem de içimden bir an yoksa Nolan puştun teki mi diye düşünmedim değil haha şaka şaka bence Brexit Mrexit veya mülteci olayları Nolan’ın sikinde bile değil. :)

    Canoir

    @Ugur, Yok ben yazmadım hocam ama senin gibi düşünmüyorum bu analizle ilgili. Bu arkadaşın bazı okumalarının aşırı okumaya kaçtığını ben de düşünüyorum. Misal İnterstellar’ın pedofili övücü bir alt metni olduğunu yazdığı bir yazısı daha vardı. Fakat bu tarz yazıların hem kaba tabirle “kafa açtığını”, hem bir esere farklı yönlerden de bakılabileceğini gösterdiğini, hem de okumasının çok keyifli olduğunu düşünüyorum. Zizek’in Tarkovski filmlerini materyalist bir biçimde okuduğu bir kitabı vardı mesela, farklı bir gözle bakıyordu filmlerine.

    Bunun dışında Dunkirk analizinin çok da aşırı okuma içerdiğini düşünmüyorum zaten. Filmi tekrar izlediğimde kriz anlarında hayatta kalmanın bencil olmaktan geçtiği düşüncesini ilmek ilmek işleyip bunu Dunkirk hadisesiyle nasıl da bir milletin başarısına uyarladığını gördüm. Film tabi ki açık açık mülteci ve Brexit meselesine değinmiyor. Ama Nolan’ın düşünce tarzının güncel karşılığı da bunlar oluyor.

    Marvel meselesine gelince de, tabi ki Marvel kadar sinemaya zarar veriyor demiyorum. Ama Nolan’ın “büyük filmler çekebilen usta yönetmen”, “sinemanın son büyük auteur’ü” olarak anlaşılıyor olması sinirimi bozuyor. Çünkü dediğin gibi, içi boş ve eğlenceli(bana göre eğlenceli de değil) filmler çeken bir yönetmenden fazlası değil bana göre

    Dysplasia

    @Ugur, o yazarın film analizleri hep mal gibi zaten.

    Yiğit

    @deadhouse, savaş karşıtı olup olmamasından bağımsız en iyi 3 savaş temalı film nedir sizce?

    deadhouse

    @Yiğit, Apocalypse Now, İd İ Smotri, Thin Red Line.

    woodenpint

    @deadhouse, Apocalypse Now açık ara en iyisi olabilir inanılmaz bi atmosferi var

    çaksu

    @woodenpint, Aguirre, the Wrath of God’ı (Hz. Werner Herzog, 1972) izlediniz mi? Konusu farklı, ama benzer bi yapısı ve atmosferi var. Yıllar oldu, tekrar izlemem lazım. Ama müthiş bişeydi.

    Fitzcarraldo’yu da analım hatta eheh. Nehir yolculuğu ve türlü deliliklerden bahsediyorken. İzlediğim şeyi gördüğüme inanmakta zorlanmıştım.

    woodenpint

    @çaksu, Fitzcarraldo’yu kim bilir ne zaman görüp merak etmiştim ama unutmuşum o kadar çok film var ki, ikisine de bakıcam ilk fırsatta hocam teşekkürler

    çaksu

    @woodenpint, “Çok fazla şey olması” varoluşumuzun dramı zaten ahah. Umarım seversin, seversiniz.

    Herzog’un filmografisine iyice bir dalmak istiyorum yıllardır.

    woodenpint

    @çaksu, Kesinlikle hocam, özellikle şu sanat uzun hayat kısa mevzusu üzerine biraz düşününce çok can sıkıyor :D

    Yiğit

    @deadhouse, diğer ikisi bende de aynı, The Thin Red Line yerine Full Metal Jacket yazarım herhalde.

    xibalba

    @Yiğit, minik bi liste olsun

    mephisto(1981)
    the profession of arms(2001)
    the red and the white(1967)
    germany pale mother(1980)
    nanjing nanjing(2009)
    ich war neunzehn(1968)
    adelheid(1970)

    çaksu

    @deadhouse, Bu yıl içinde yine filmi de, kitabı da kurcalayıp, yine sert çarpacağını düşündüğüm, kendimi korumak istediğim için izlemedim/okumadım.

    Adını kimse yazmamış bu arada haha.

    Johnny Got His Gun
    kitap Dalton Trumbo, 1939
    film Dalton Trumbo, 1971

    deadhouse

    @çaksu, Gelmiş geçmiş en sarsıcı şeylerden biri, dikkatini çekerim film demiyorum şey diyorum. İyi yapmışsın, yerinde olsaydım izlemezdim. Ben bu kadar sarsıcı çok az şey gördüm.

  13. Raddor says:

    Kliplerden bahsedince durduk yere aklıma Fergie’nin Slash’i Nuri Alço gibi içkisine ilaç atarak bayıltıp, yatağa bağladığı klip geldi. Komikti lan. Çıplak göğsünde çakı gezdiriyordu adamın ama o halde bile Slash’in güneş gözlükleri gözündeydi (aslında insanların gözüne bakmaktan çok utanırmış, o yüzden çıkarmazmış. Öyle de softie bir abimiz)

    https://youtu.be/X85UUDhZaCw

    Fergie efsane bir Hard Rock vokalisti olarak tarihe geçebilirmiş, yanlış genre’ya oynamış.

    çaksu

    @Raddor, +1. O albümde efsane Fergie. 2 şarkıda damga vuruyor albüme.

    ismail vilehand

    @Raddor, en sevdiğim şarkılardan ve kliplerden biri.

    deadhouse

    @Raddor, Fergie’nin olduğu şarkı çok iyi yalnız asıl muazzam parça bu. İddialı olacak ama bence 2000 yılından sonra çıkmış en iyi rock parçalarından. Göğsümü gere gere 1. sıraya koyuyorum. Teknik olarak bir şey ifade etmiyor. Ama ruh olarak vokalistin tanımlanamaz büyülü sesi ve klasik rock’n roll hava ortaya tarif edilmesi zor bir eser çıkartmış.

    https://www.youtube.com/watch?v=qhCnXVVDv1k&ab_channel=RoadrunnerRecordsUK

    Raddor

    @deadhouse, ya ben bu adamın sesini artık ciddiye alarak dinleyemiyorum şu video geliyor aklıma hep hahaha

    https://youtu.be/CXKo4z7GS78

    Mike Patton piç etti her şeyi. :)

    deadhouse

    @Raddor, Bu şarkı çıktığı vakit Stocdale’in sesi epey bahis konusu olmuştu. Tarih öncesinden kalma bir tarzı var gibisinden hem eleştirilerin hem de övgülerin hedefi olmuştu. Bu çağa ait bir adam değil.

    çaksu

    @Raddor, Puşt ya.

    Sen değil. Patton.

  14. deadhouse says:

    Fear of the Dark konuşulmuştu geçen sitede. O zaman soru rock ve metal tarihindeki hit parçalardan hangisini veya hangilerini iyi bulmuyorsunuz. Hotel California geliyor benim aklıma. Bence berbat bir şarkı. 10 saniye katlanamam bu şarkıya.

    Merdomerdo

    @deadhouse,

    Kansas – Dust in the Wind
    Metallica – Fade to Black

    deadhouse

    @Merdomerdo, Abi o sözlere (fade to black) sahip bir şarkı sevilmez mi ya.

    Merdomerdo

    @deadhouse, aslında şarkının kendisinden ziyade Ride the Lightning’de olmasıyla ilgili problem yaşıyorum. Doludizgin giden albümde böyle bir ballad enerjiyi düşürüveriyor. Ki sevdiğim Metallica balladları arasında olduğunu da söyleyemeyeceğim. Bence albümün filler’ı.

    Rust in Peace.

    @deadhouse, Californication

    deadhouse

    @Rust in Peace., RHCP tüm şarkıları benim için berbat. Hayatımda bu gruptan daha overrated bir grup görmedim. Hey oh şarkısını duyduğumda can çekişiyorum.

    Rust in Peace.

    @deadhouse, rhcp çok dinlemedim ama bunu sebebi hangi şarkısına girişsem bayıyor, sevemiyorum. Tarzları bana çok ters geliyor. Californication’ı dayanılmaz buluyorum

    Yiğit

    @deadhouse, Creep dışında aklıma neredeyse aklıma hiç gelmiyor.

    Cryosleep

    @Yiğit, Thom Yorke bile o şarkıdan nefret ediyor. Onun dışında da çok kötü şarkı. Radiohead’in diskografisinde Creep’ten çok daha iyi zibilyon tane şarkı var.

    Yiğit

    @Cryosleep, +sonsuz

    Opethsevenbiri

    @deadhouse, Whiskey in the jar’ı her duyduğumda bileklerimi kesmek istiyorum.

    deadhouse

    @Opethsevenbiri, Orijinal versiyonu çok iyi. Metallica versiyonu ise biraz catchy. Aslında seviyorum ama orijinal versiyonunu düşündüğümde hafif kalıyor.

    owlbos

    @deadhouse, Whiskey in the jar’ın orjinal versiyonu kime ait? Benim bildiğim İrlanda halk şarkısı falan olması lazım.

    deadhouse

    @owlbos, Öyleymiş ben Thin Lizzy’e ait sanıyordum. Meğerse öncesinde Dubliners diye bir grup da icra etmiş. Dediğin gibi zaten geleneksel İrlanda halk şarkısıymış.

    owlbos

    @deadhouse, Bu arada şarkının Thin Lizzy versiyonu cidden bence de çok iyidir. Metallica versiyonunu ise sevmiyorum. Kötü değil, sadece sevmiyorum.

    woodenpint

    @deadhouse, Blackbird, Day Tripper, Walk This Way

    Boba Fett

    @deadhouse, Creep – Radiohead.

    Hit şarkılara karşı nefretim yoktur ama ne zaman klasik gitarla sikko coverını duysam ya da alakasız yer ve zamanlarda o parça çalsa çok kötü hissediyorum, çok sevdiğim bir parça olsa da katlanamıyorum. Bir süre o çalan şarkıyı dinleyemiyorum.

    deadhouse

    @Boba Fett, Ben o kadar kötü bakmıyorum Creep’e ama evet Radiohead şarkıları düşünüldüğünde ilk 100′e bile giremez.

    Raddor

    @deadhouse, Sympathy for the Devil, inadına en sevdiğim gruplar cover’ladı durdu bir de.

    deadhouse

    Losing My Religion’u seviyorum aranızda tiksinen var mı merak ettim.

    Yiğit

    @deadhouse, yazılmasını beklediğim bir şarkıydı. Ben gayet seviyorum.

    ihsanoird

    @deadhouse, r.e.m. hiç benlik değil ama losing my religion yine de katlanılabilir. Hotel California da beni hiç rahatsız etmez misal.

    Katlanılmaz bulduğum, daha doğrusu bana sound olarak hiçbir şey ifade etmeyen popüler şarkılar (Tepki çekmek için yazmıyorum, cidden hiç benlik değiller)

    Pink Floyd – Another Brick in the Wall
    Guns N’ Roses – Knockin’ On Heaven’s Door
    Metallica – Nothing Else Matters
    Megadeth – A Tout Le Monde
    The Rolling Stones – Paint it Black

    Retrokafa

    @deadhouse, Bon jovi- always:)

  15. deadhouse says:

    Tanrı kullarını bir müzikle karşılasaydı o müzik bu olurdu.

    https://www.youtube.com/watch?v=GGU1P6lBW6Q&t=66s&ab_channel=TheWickedNorth

    Boba Fett

    @deadhouse, Sırat köprüsüne daha çok yakışır gibi

    deadhouse

    @Boba Fett, Haha aynen hocam. Bu anıtsal eser her türlü görkemli şeye gider. Savaş, yaşam, ölüm, insan, doğa, yıkım, aşk, şeytan. Bence şeytan gerçek bir varlık olsaydı favori müziği bu olurdu.

  16. owlbos says:

    En nefret ettiğim huylarımdan biri popüler kültürü merak etmem olabilir. Müzikle örneklemem gerekirse, 15 16 yaşımda da böyleydim. Türkçe poptan nefret ederdim ama sırf tiye almak için bile dinliyordum. Bazen de anlam verebilmek için. Ulan bunun olayı ne, neden bu kadar dinleniyor diye flan. Bunu baya baya azaltsam da hala devam ediyor. Mesela Cuma günü Drake denen denyonun yeni albümü çıktı. Dinlemeden edemedim. Hatta eski başarılı görünen işlerini bile didikledim. Yok olmuyor yakalamıyor ama rekorlar üstüne rekorlar kıran işleri olan bir denyoya da bir bakmadan edemiyorum. İmdat lan!

    deadhouse

    @owlbos, Bu şarkıyla patlamıştı Drake. Daha doğrusu adını yavaş yavaş duyurduğu şarkı. Müthiş bir parçadır, dinlemişsindir.

    https://www.youtube.com/watch?v=eDuRoPIOBjE&ab_channel=DrakeVEVO

    owlbos

    @deadhouse, Aynen bu şarkıyı dinlemiştim baya zamanında. Aslında adamın en büyük özelliği şarkı söylemeyi bilen bir rapçi olması.

    deadhouse

    @owlbos, Popüler kültürle, müzik olsun diğer dallar olsun, ilgilenmek kötü bir şey değil. Tercih edilmesi, edilmemesi önemli değil, tıpkı siyaset gibi, ne olduğunu, neyin döndüğünü, olan biteni bilmek, görmek insandan bir şey götürmez.

  17. Yiğit says:

    Elim alçıdayken bile sigara sarabiliyorum. Kendime hayranım.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Yiğit, geçmiş olsun.

    Yiğit

    @Ahmet Saraçoğlu, sağ ol abi. Zaten 1.5 ay oldu. Geçti sayılır yani.

    OblomoV

    @Yiğit, Geçmiş olsun.

  18. Readonly says:

    Sabahlara kadar pop müzik dinlemek istiyorum.

  19. ismail vilehand says:

    Sick New World festivali hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Ahmet Saraçoğlu

    @ismail vilehand, Türkiye’ye konsere gelseler de gitsem dediğim 1 tane bile grup yok.

    ismail vilehand

    @Ahmet Saraçoğlu, Body Count, Soulfly, Deftones, Ministry, Turnstile falan izlerim ama neden bu kadar hype’landı bu festival anlamadım. Bunların çoğu büyük festivallerde çıkıyor zaten.

    woodenpint

    @ismail vilehand, Melvins’i de ekleyerek katılıyorum

    deadhouse

    @ismail vilehand, Uğur’un dediği gibi nostalji yapmak için müthiş bir festival olur. Ölmüş bitmiş bir türün zamanında damga vuran grupları başta olmak üzere başka türlerden de gruplar var. Benim gibi ergenliğinde bu grupları epey dinlemiş kişiler için anlamlı bir festival. Yaşı daha büyük kişiler için ise pek bir şey ifade etmiyor. Chester ölmeseydi de katılsaydı bu festivale.

    Ugur

    @ismail vilehand, 2000′lerin başı numetal nostalji festivali.Posterdeki isimlere baktıkça lise hayatım gözümün önünden geçiyor.

    TanSolo

    @ismail vilehand, deftones, turnstile, death grips, mr, bungle, killing joke, melvins gibi bayıldığım gruplar var üstüne sevdiğim gruplar da var. Bir hayli beğendim.

    Yiğit

    @TanSolo, geysin çünkü

    Boba Fett

    @ismail vilehand, mr bungle için gidilip, çok fazla durmadan dönmelik bir liste. En büyük ismin Soad olduğu bir festival.

    Merdomerdo

    @ismail vilehand, Bu dayı bu muhabbeti kaçırmaz diyordum kaçırmamış.

    https://youtu.be/VaMkpNgyTVk

  20. Raddor says:

    Sonuna kadar izleyin mutlaka, müthiş :

    https://youtu.be/I3M9iYfdDzo

    :D

    çaksu

    @Raddor, haha şahane olmuş. En çok McCartney’nin vokalle oynamasına bittim.

  21. TAAKE says:

    Arkadaşlar sitenin genel entelektüel ve birikimli kitlesine inanarak ve güvenerek soruyorum:
    Okuduğum bir röportajda carpathian forest üyesi artık black metalin mücadele ve yok etme hedefinde özelde hristiyanlık,genelde ise tüm organize dinler olmadığını,bu konunun iskandinav ülkelerinde ve kısmende avrupa da aşıldığını,artık başka bir hedef belirlediklerini,bunu sadece inner circle üyeleri ve elit black metal camiasının seçkin kişilerinin bildiğini ve zamanı gelince bu hedefin ortaya çıkarılıp gündeme getirileceğini ve taarruzun başlacağını söylemişti,hatta varg vikernes de kaldırılan bir youtube videosunda(eski kanalı)bu konudan bahsetmiş,euronymous,frost,fenriz,faust,ihsahn ve ismini veremeyeceği bir kişi ile bu konuyu konuştuklarını,ilginç şekilde euronymous ile görüşlerinin örtüştüğünü söylemişti.Varg sadece ipucu olarak yeni hedefin insanlığın en büyük düşmanı ama çok trend bir şey olduğunu söyledi ve dinlerle aynı özellikte,hatta daha güçlü ve trend deyip başka söz söylememişti,sizce bu yeni hedef ne olabilir,veya olmalı?
    Ben şahsen bu yeni hedefin demokrasi olmasını isterim.Kilisenin en büyük dostu şeytandır derler,ama şeytanın en büyük dostu dostu olarak kilise ile demokrasi arasında kalsa emin olun,demokrasiyi seçerdi.Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    bu arada deathspell omega en birikimli,bilge black metal grubudur ve The Furnaces of Palingenesia albümünü anlamak için hayvan gibi bilginin yanında seçkin ve aydınlanmış elit bir bilgelik gerekir

    crowkiller

    @TAAKE, carpathian forest demişse pedofilidir

    Joseph

    @crowkiller, kim pedofilimiş

    crowkiller

    @Joseph,

    https://www.metal-archives.com/bands/The_Childmolesters/3540310323

    grubun eski adı, bir de bu nattefrost denen dingilin solo projesinde bir albümü var paso o pisliklere adanmış, sözlere bakarsan anlarsın, iyice bokunu çıkarmışlar

    https://www.metal-archives.com/albums/Nattefrost/Terrorist_%28Nekronaut_Pt._I%29/83695

    TAAKE

    @crowkiller,olabilir ama sapkın ve extreme şeyler black metalde önceden de işleniyordu,daha siyasi şeyler olduğunu düşünüyorum ben tabi bu adamların yarısı öldü,öldürüldü,yarısının fikirleri değişti,ben çok sevmeme rağmem norveç black metalinin bırak aksiyomüzik olarak bile çok dağınık ve eskinin binde birinde olduğunu düşünüyorum

    Joseph

    @TAAKE, DsO o albümünde nazi egemenliğini anlatıyor gibi bir algı var insanlarda

    TAAKE

    @Joseph, evet maalesef bunu söyleyenler bi de tek despot,totaliter rejim deyince naziler diye fırlayan ama dünyanın durumunu posmodernist çağın sancıları ehhheeheehe diye yorumlayıp salağa yatan tipler,o albüm neredeyse en derin distopik ve siyaset felsefesi yapan albüm olmasının yanı sıra kahin gibi albüm,daha çıkmasının üstünden bir sene bile geçmeden albümde anlatıanları pandemi,kapanma denilen manyaküstü zamanda birebir test ettik

  22. Opethsevenbiri says:

    Tall Poppy Syndrome>The Congregation>Bilateral>Coal>Aphelion>Pitfalls>Malina

    hadi eyw..

    Boba Fett

    @Opethsevenbiri, Bilateral > diğerleri.

  23. Fırat says:

    Opeth konserde Black Rose Immortal çalmış.

    https://www.youtube.com/watch?v=MFGQ7epQKdo&ab_channel=FinnArneNystad

    Yiğit

    @Fırat, olması gereken oldu sonunda. Dünya üzerindeki bütün sanat eserleri arasında en sevdiğim birkaç şeyden biri bu şarkı.

    Fırat

    @Yiğit, +1

    Dysplasia

    @Fırat, Ulan yine oturdum yarım saat dinledim. Sikim seni Mikael.

    deadhouse

    @Fırat, Konser kaydını değil de stüdyo versiyonunu dinledim. Yıllar sonra dinlemek çok güzeldi.

  24. Cryosleep says:

    Kevin Conroy’u kaybetmişiz.

    Raddor

    @Cryosleep, yeni öğreniyorum, şok oldum. Çok gençti. Hem yorumunu kaçırmışım, hem de hiçbir yerde denk gelmemiştim haberine.

    The Animatid Series, Arkham serisi ve bir dolu animasyon film.. Bir geek’in son 30 yılı bu adamla geçmiştir. Büyük üstad. Saygıyla anıyorum.
    https://youtu.be/I9vHjlWdiBI

  25. Değerli gördüğüm nadir inceleme sitelerinden biri olan Angrymetalguy’ın giderek sik kafalılığa bağladığını düşünüyorum. Bazen bazı albümleri nasıl gömeceklerini şaşırıyorlar, tam puana yakın alması lazım diye düşündüğüm albümlere 3/5 falan veriyorlar. Aşağıda millet “yılın albümü, yok böyle bir şey, uzun zamandır dinlediğim ne iyi şeylerden biri” falan diyor, incelemede sırf eleştirmek için yazılmış mal mal ifadeler. Fikirlerini dikkate aldığım metal siteleri bir bir azalıyor.

  26. Fırat says:

    Progresif müzikle ilgili içeriklerini takip ettiğim “Sea of Tranquility” diye bir Youtube kanalı var. Geçenlerde şöyle bir anket üzerine konuştular. Belki PA’da bir benzerini yapabiliriz diye düşündüm :) Benimki şu şekilde.

    En nefret ettiğim grup: Metallica (bir zamanlar en sevdiğim gruptu ama şuan katlanamıyorum)
    En overrated bulduğum grup: Ghost
    En underrated bulduğum grup: Russian Circles
    En sevdiğim grup: Opeth
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Cynic
    Beni müziğe aşık eden grup: In Flames
    Hayatımı değiştiren grup: King Crimson
    Beni en şaşırtan grup: Death
    Guilty pleasure: Opeth’in Heritage ve sonrası dönemi :)
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Russian Circles
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim.

    TanSolo

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Dream Theater (bir zamanlar çok sevdiğim bir gruptu ama şuan katlanamıyorum)
    En overrated bulduğum grup: Gaera
    En underrated bulduğum grup: Inter Arma
    En sevdiğim grup: Mastodon
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Queens of the Stone Age
    Beni müziğe aşık eden grup: Gojira
    Hayatımı değiştiren grup: Neurosis
    Beni en şaşırtan grup: Radiohead
    Guilty pleasure: Arctic Monkeys (Çok değil ama biraz)
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim.

    owlbos

    @TanSolo, bu -neredeyse- ben.

    En nefret ettiğim grup: Dream Theater (bir zamanlar çok sevdiğim bir gruptu ama şuan katlanamıyorum) – hiç bir zaman sevemedim. sanki müptelası olursam bir daha müzikten keyif alamayacakmışım gibi geliyordu. Neden? Eski bir dostum DT fanı olmuştu ve ondan sonra başka bir grup dinleyemez olmuştu. Ulan adamla Mastodon Baroness The Faceless flan paslaşıyorduk zamanında sonra birden bana SADECE DT şarkıları önermeye başladı, en farklı önerdiği şey Leprous’du. Gerçi onlara da pek katlanamam.
    En overrated bulduğum grup: Gaera (Son dönem için düşünüsek, evet.)
    En underrated bulduğum grup: Inter Arma (kesinlikle katılıyorum)
    En sevdiğim grup: Mastodon (Evet!)
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Queens of the Stone Age (Aynen lan aynen! 2 3 gruptan biridir benim için.)
    Beni müziğe aşık eden grup: Gojira (Hayatta en çok dinlediğim albüm FMtS!)
    Hayatımı değiştiren grup: Neurosis (Converge olabilir bende bu grup, ki pek farklı sularda gezmiyoruz hala bence)
    Beni en şaşırtan grup: Radiohead (Radiohead aklıma gelen gruplar arasında değil, TDEP olabilir.)
    Guilty pleasure: Arctic Monkeys (Çok değil ama biraz) Kings of Leon olabilir AM albümüyle Arctic Monkeys de olabilir ama o albümdeki grup pek bana guilty pleasure hissettirmiyor.
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim. (Aynen)

    TanSolo

    @owlbos, Converge en sevdiğim birkaç gruptan birisi olduğu için koyacağım bir yer düşündüm ve en uygun yer orası gibiydi. Fakat hayatımda Neurosis kadar etki yaptığını düşünmüyorum.

    Radiohead dememin sebebi ise grubu uzun bir süre bir hayli kötü sanıp OK Computer ve Kid A ile tanışmamdı. Bazen “Acaba gerçekten gelmiş geçmiş en iyi grup mu?” diyorum. Eğer Radiohead’e karşı önyargım olmasaydı kesinlikle TDEP derdim. Müziğin sınırlarına dair ufkumu açmıştı.

    1′e 1 aynı desek yeridir .d

    deadhouse

    @TanSolo, Radiohead’i hiç dinlememiş biri gerçekten de grubu Creep gibi piyasa şarkısı yapan kız tavlama grubu sanıyor. Bir bakayım neymiş bu kadar kişi övüyor diye merak ettiklerinde ve grubu derinlemesine dinlediklerinde ”VAY AMK” dercesine şok geçiriyorlar. Gelmiş geçmiş en iyi grup mu bilmiyorum ama 90′ların başından itibaren müziğe daha ilerlemeci ve vizyoner yaklaşan başka bir müzik grubu olmadı. Şahsi düşüncemdir. :)

    owlbos

    @TanSolo, Radiohead’i bende baya baya seviyorum, dinliyorum. Direk kaliteli bir grup olduğunu anladım ancak aşırı şaşırtıcı bir etki de olmamıştı.

    ismail vilehand

    En nefret ettiğim grup: Opeth
    En overrated bulduğum grup: Ghost
    En underrated bulduğum grup: Bolt Thrower (Bence death metal dinleyen her adamın top 5′inde olmalı.)
    En sevdiğim grup: Pantera
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Motörhead
    Beni müziğe aşık eden grup: Pantera
    Hayatımı değiştiren grup: Sodom
    Beni en şaşırtan grup: Decapitated
    Guilty pleasure: Nirvana
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Dismember
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: The Black Dahlia Murder (4 kere izledim, birinde ayak bileğimi kırdım, doyamadım.)

    Unanimated

    @Fırat,
    En nefret ettiğim grup : rammstein
    En overrated bulduğum grup :in flames
    En sevdiğim grup :Neurosis
    Bıkmadan defalarca dinlediğim grup:dark tranquillity
    Beni müziğe aşık eden grup :Metallica(hayatım Metallica’dan önce ve sonra diye ayrılıyor)
    Hayatımı değiştiren grup :death
    Beni en şaşırtan grup :deathspell omega
    Guilty pleasure:Depeche mode

    Yiğit

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: In Flames
    En overrated bulduğum grup: In Flames
    En underrated bulduğum grup: Immolation (çoğu kişi sevse de bence yeterince hakkı verilmiyor. dm tarihinin en iyi birkaç grubundan biri bence)
    En sevdiğim grup: Opeth
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Motörhead
    Beni müziğe aşık eden grup: Opeth
    Hayatımı değiştiren grup: Dissection
    Beni en şaşırtan grup: Deathspell Omega
    Guilty pleasure: Linkin Park
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Metallica
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim. Konser kayıtlarını izlemeyi en sevdiğim grup ise Metallica

    deadhouse

    En nefret ettiğim grup: In Flames
    En overrated bulduğum grup: Dark Tranquility
    En underrated bulduğum grup: Accept
    En sevdiğim grup: Pantera
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Pantera
    Beni müziğe aşık eden grup: Massive Attack
    Hayatımı değiştiren grup: Radiohead
    Beni en şaşırtan grup: Cynic
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Mayhem
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim.

    deadhouse

    Guilty Pleasure’a cevap vermedim çünkü dinlerken utandığım bir müzik yok ve olamaz da.

    çaksu

    @deadhouse, Innocent pleasure Britney Spears

    https://www.youtube.com/watch?v=CduA0TULnow
    Britney Spears – Oops!…I Did It Again (Official HD Video)

    deadhouse

    @çaksu, Süper şarkı. Çıktığı zamanı hatırlıyorum. 10 yaşımdaydım ama hatırlıyorum. Madonna’yı bile sollamış gelmiş geçmiş en büyük pop yıldızı kadın oluyordu ama sonra…

    https://www.youtube.com/watch?v=C-u5WLJ9Yk4&ab_channel=BritneySpearsVEVO

    Bu da çok güzel. :D

    çaksu

    @deadhouse, Haha aynen. İkisinden hangisini koysam diye düşündüm ben de yazarken ^.^

    Boba Fett

    @Fırat, @Fırat, En nefret ettiğim grup: Bütün Grindcore, Deathcore, Folk Metal grupları.
    En overrated bulduğum grup: Kendrik Lamar (Grup değil ama olsun.)
    En underrated bulduğum gruplar: Anciients, Badlands, Blur Oyster Cult
    En sevdiğim grup: Opeth, Porcupine Tree, DT, Pantera, Led Zeppelin, Black Sabbath, Megadeth…
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: En sevdiğim gruplar işte amk
    Beni müziğe aşık eden grup: Megadeth
    Hayatımı değiştiren grup: Steven Wilson, Opeth, Rock n’ Roll felsefesini taşıyan diğer gruplar
    Beni en şaşırtan grup: King Gizzard and Lizzard Wizard.
    Guilty pleasure: Bu dünyada insanlar öyle şeyler yapıyor ki ben osuruk sesini sevsem bile guilty olmaz benim için.
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Beatles
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Sadece bir kere gittim ama Camel konseri hayatımda izlediğim en yoğun konserdi.

    Dysplasia

    @Boba Fett, Camel yorumuna +1

    Merdomerdo

    @Fırat, En nefret ettiğim grup: 5FDP
    En overrated bulduğum grup: Rammstein
    En underrated bulduğum grup: Kylesa
    En sevdiğim grup: Entombed
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Dismember
    Beni müziğe aşık eden grup: Megadeth
    Hayatımı değiştiren grup: Slayer
    Beni en şaşırtan grup: Enslaved
    Guilty pleasure: Ankaralı Turgut
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Dismember
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Suffocation

    woodenpint

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Kreator
    En overrated bulduğum grup: Tool
    En underrated bulduğum grup: Freak Kitchen
    En sevdiğim grup: Pantera
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Motörhead
    Beni müziğe aşık eden grup: Slayer
    Hayatımı değiştiren grup: Crowbar
    Beni en şaşırtan grup: Dying Fetus
    Guilty pleasure: Sayılır mı bilmem ama tsm ve thm için ölüp bitiyorum
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Accept
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Maalesef cevap verebilecek kadar konsere gitmedim

    Raddor

    @Fırat, En nefret ettiğim grup: Katatonia. Zamanında çok dinledim, insan kendine niye bunu yapar diye düşünüyorum.
    En overrated bulduğum grup: Net; System of a Down. Çocuk müziği.
    En underrated bulduğum grup: Social Distortion. Punk diye dinlemiyorsunuz, yanlış ediyorsunuz.
    En sevdiğim grup: Motörhead. Üşenmeyip Avatar’ıma tişörtünü çizmişim. Belli oluyor mu acaba.
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Faith No More. Adamlarda her şekil müzik var.
    Beni müziğe aşık eden grup: Boston. Bu klasik grubu dinlemek, yeni açtığın yoğurdun kaymağını tümden sıyırıp gömmek kadar lezzetli.
    Hayatımı değiştiren grup: Guns N Roses. İlk defa Hard Rock dinliyordum. Yine distortion vardı ama Metal gibi ciddi değildi. Axl’ın hiçbir şeyi siklemez yavşak vokali ile çok gaza gelmiştim.
    Beni en şaşırtan grup: Steel Panther. Her şarkısı, klibi, konseri ayrı olay da o Ozzy taklidi nedir öyle?
    Guilty pleasure: Sibel Can.

    Erhan

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Rammstein ve Sabaton

    En overrated bulduğum grup: Sabaton ve Arch Enemy

    En underrated bulduğum grup: Immolation (dmnin mucidi gruplar konuşulurken Immo pek akıllara gelmez nedense)

    En sevdiğim grup: Mastodon, Slugdge, Morbid Angel, Carcass, Immolation, Lamb Of God, Motörhead

    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: En sevdiğim gruplar da olsa bir yerden sonra sıkılıp aylarca dinlemediğim oluyor. O yüzden böyle bir grubum olmuyor.

    Beni müziğe aşık eden grup: Megadeth

    Hayatımı değiştiren grup: Megadeth ve Slipknot

    Beni en şaşırtan grup: Dead Congregation ve Mastodon

    Guilty pleasure: Az sayıda sevdiğim bir kaç yabancı pop şarkı.

    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Motörhead(idi), The Dillinger Escape Plan

    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: :(

    Cryosleep

    @Fırat, En nefret ettiğim grup: Five Finger Death Punch
    En overrated bulduğum grup: Linkin Park
    En underrated bulduğum grup: Exhumed
    En sevdiğim grup: Carcass
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Dark Tranquillity
    Beni müziğe aşık eden grup: Megadeth
    Hayatımı değiştiren grup: Motörhead
    Beni en şaşırtan grup: Korn (dinlemeden evvel hiç bu kadar çok seveceğimi tahmin etmiyordum)
    Guilty pleasure: Lady Gaga
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Massive Attack
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: boş geçiyorum, canlı izlediğim grup maalesef bir elin parmağını bile zor geçiyor.

    Marvin Yanbasanyan

    @Fırat, en nefret ettiğim: Polyphia. Tim Henson denilen ikoncana ağır tutluyorum. Ortaokulda ara ara sataşıp “ters bi hareket yapsa da bi girsem şu antene” dediğim kasa. Grubun müziğiyle bi derdim yok. O elemana kuruluyorum sadece. Müzikal olarak da Radiohead derim. Ağlak ağlak mıymıymıy her duyduğumda kanım çekiliyor amk.

    En overrated: Tool. Bu denli bi sikimmiş gibi lanse edilen ama esasında çok da bi sikim olmayan ikinci bi grup yok. Müzik öyle rezalet falan değil ama kitle andaval. Aynı saiklerle stewen wilson/pt cevabı da verilebilir.

    En underrated: Hieronymus Bosch. Seçim yapamayacağım kadar çok seçenek olan bi soru. Şu an bu çalıyo diye bunu dedim.

    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim: Greg Howe diskografisi derim. Çeşit çok, kalite yüksek.

    En şaşırtan: Igorrr veya Unexpect.

    Canlı izlemek istediğim: Infant Annihilator. Zaten şarkılarını çalamayacakları için başka türlü saçmalıklarla eğlendirirmeyi başarırlar diye düşünüyorum. Mesela bu adamlar çıkıp sahnede justin bieber coverlasa kimse şaşırmaz. Her türlü saçmalık olabilir konserlerinde.

    Hayatımı değiştiren: Necrophagist’ten başka cevabı yok bunun bende. Müziğin hayatımdaki yerini değiştiren tek albüm Epitaph. Teknik ve teorik olarak ilerlememde beni en çok tetikleyen şey bu albümün uyandırdığı hayranlık.

    Müziğe aşık eden grup: müziğe aşık değilim

    Guilty pleasure: daha önce burda gruba ve dinleyicilerine çok ağır ithamlarda bulunduğum için grubun adını veremiyorum. Onun haricinde klasik müzik dinlerken biri görür diye çekiniyorum. Dışardan bakınca böyle aydın gözükmeye çalışan kompleksli ve özenti dallamalar gibi görünmek hoşuma gitmez.

    Rust in Peace.

    @Marvin Yanbasanyan, son cümleye lmao

    Murad

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Nefret ettiğim bir grup yok
    En overrated bulduğum grup: Anthrax
    En underrated bulduğum grup: The Crown
    En sevdiğim grup: Sylosis
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Paradise Lost
    Beni müziğe aşık eden grup: Slipknot
    Hayatımı değiştiren grup: At the Gates
    Beni en şaşırtan grup: Meshuggah
    Guilty pleasure: Manga
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Rammstein
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Hiç gidemedim, daha doğrusu ülkeme hiç izlenecek metal grubu gelmedi.

    0705pu 40cu9u

    @Fırat,
    En nefret ettiğim grup: Megadeth
    En overrated bulduğum grup: Iron Maiden
    En underrated bulduğum grup: Dismember
    En sevdiğim grup: ZZ Top
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Depeche Mode
    Beni müziğe aşık eden grup: Death
    Hayatımı değiştiren grup: Limp Bizkit
    Beni en şaşırtan grup: Cynic
    Guilty pleasure: Black Veil Brides
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Yngvie Malmsteen
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Sodom

    hickdead

    @Fırat, bu etkinlikte diğer sorulara verebileceğim net cevaplar olmadığı için özellikle beni en çok şaşırtan gruba yanıt vermek istedim. beni en çok şaşırtan grup rotting christ. uzun bir süre isminden dolayı alelade bir black metal grubu olduğunu düşünmüştüm ve hâliyle ilk kez dinlediğimde de (sanırım aealo albümüydü) bir hayli şaşırmıştım. isimden beklenileni vermeme konusunda broken hope’la yarışabilir rotting christ. broken hope tam death-doom/funeral doom grubu ismi bence.

    OblomoV

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: System of a Down
    En hakkı teslim edilmemiş grup: Nevermore geldi aklıma podcastten ötürü ama daha birçok grup sayılabilir.
    En sevdiğim grup: Pantera
    Beni en şaşırtan grup: Silencer
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: Rammstein
    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Testament

    Black Thunder

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Yok.

    En underrated bulduğum grup: Five The Hierophant.

    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Mastodon.

    Beni müziğe aşık eden grup: Mastodon.

    Hayatımı değiştiren grup: Mastodon.

    Beni en şaşırtan grup: The Dillinger Escape PLan.

    Guilty pleasure: Yok.

    Canlı izlemeyi en sevdiğim grup: Red Fang, Ulcerate ve The Aristocrats.

    Ugur

    ‘En sevdiğim grup’ sorusuna tek bir grup yazmak şu devirde çok zor lan.Hala 90′larda falan olsak belki.Misal Rotting Christ dinlemeden yaşayamam ama Ulver’siz, Emperor’sız da olmaz mümkün değil.Birini diğerine tercih edemem.

    mandrake

    @Fırat,

    En nefret ettiğim grup: Manowar
    En overrated bulduğum grup: System of a Down
    En underrated bulduğum grup: Melechesh
    En sevdiğim grup: Mercyful Fate
    Bıkmadan defalarca dinleyebileceğim grup: Dying Fetus
    Beni müziğe aşık eden grup: Judas Priest
    Hayatımı değiştiren grup: King Diamond
    Beni en şaşırtan grup: Forgotten Tomb
    Kesinlikle canlı izlemem gerektiğini düşündüğüm grup: King Diamond

  27. owlbos says:

    BTBAM’nin bir önceki şarkıyı bir sonraki şarkıya bağlayan şarkı geçişlerinin yıllardır hastasıyım. Grubun son albümlerini pek sevmiyorum hatta bariz sıkıcı bulduğum şarkılar anlar falanlar var baya ama sırf şu formül yüzünden açtığımda yarıda kesemiyor sonuna kadar dinliyorum.

  28. Raddor says:

    Bütün Pasifagresif kavgaları gözümün önünden geçti benim de hahhaha :

    https://youtu.be/-s6Sk7OzKFU

  29. Yiğit says:

    headless gitarlardan nefret ediyorum. headless gitarla yapılan müziklerden de nefret ediyorum.

    Rust in Peace.

    @Yiğit, +1. Aşırı eksik hissettiriyor gitarda head olmayınca

    Fırat

    @Yiğit, bana da tam aksine çok çekici geliyor. Hatta bir gün çok param olursa alacağım ilk şeylerden biri Strandberg gitar. Cynic sevdam yüzünden muhtemelen.

    crowkiller

    @Yiğit, headless gitarı kosmetik bir şey sanıyordum, sounda bir etkisi var mı ki ?

    Yiğit

    @crowkiller, entonasyon açısından daha iyi diye biliyorum. Özellikle de boş telde daha iyi olması lazım. Hatta bu yüzden djent gibi bol bol boş tele vurulan türlerde tercih ediliyor olabilir. Çok bilgilisi değilim tabii.

    Dysplasia

    @crowkiller, Hem boş tellerde tonal hem de ağırlık merkeziyle alakalı olarak ergonomik bir avantajı var diye biliyorum ben de. Bir de tel değiştirmesi daha kolaymış.

    12ParmakBağırsağı

    @crowkiller, Entonasyon açısından iyiliği vs yanında bir de şöyle bir farklılığı var: boş tele basınca çıkan ses, örneğin farklı bir akortla parmakla basınca çıkan sesten farklı. Daha düzgün ifade edersem E akort düzeninde en üst telde boş tel basmak D akort düzeninde 2. perdeye basmaktan farklı oluyor. Hatta DSO’nun kulağa çok ilginç gelmesinin sebeplerinden biri bu, mutlaka boş tellerden notalar sıkıştırıyorlar müziklerine. Headless gitar bu farklı etkiyi yok ediyor. Boş tellerden de perdeye basılmış gibi ses çıkıyor.

    Ha ben de kafayı tercih ederim o ayrı.

    crowkiller

    @12ParmakBağırsağı, anladığım kadarıyla teller ve perdeler arasındaki boşluğu azaltıyor ,böylece kazımasyon riflerde bile teller az titreştiği için distortionu bol ama temiz sound alınıyor

    woodenpint

    @Yiğit, İki cümleye de ancak bu kadar katılabilirdim, kötü görüntüsünü geçtim gitarın kafa kısmı alete çok kimlik katıyor, büyüklüğü küçüklüğü şekli burguların aşağıda yukarıda olması vesaire, çoğu gitarın markasını sadece kafasına bakarak söyleyebiliyosun mesela bi olayı var yani

    Boba Fett

    @Yiğit, şu gitarı görünce tamam antin kuntin bir şey çalacak hissiyatı oluşuyor bende.

  30. Metal-Archives’da bir grubun yeni albümüne bakarken tanıdık bir konuk var mı diye albümün konuk bölümüne bakmayı seven başkaları var mı? Benim çok hoşuma gidiyor yeni keşfettiğim bir grubun yeni albümünde tanıdık birilerini görünce.

    hickdead

    @Ahmet Saraçoğlu, benim metal archives’e neredeyse her girdiğimde yaptığım çok saçma bi alışkanlığım var. kendime birbirinden alakasız iki grup seçiyorum ve bu gruplardan birinin sayfasındaki similar artists sekmesinden öbür gruba gitmeye çalışıyorum ama bunu yaparken 10′dan fazla sayfaya tıklamamış olmam gerek. şimdi metallica’dan cattle decapitation’a gitmeye çalışıp not alacağım mesela:

    1. metallica > slayer
    2. slayer > vader
    3. vader > vomitory
    4. vomitory > deranged
    5. deranged > disgorge
    6. disgorge > deeds of flesh
    7. deeds of flesh > suffocation
    8. suffocation > skinless
    9. skinless > dying fetus
    10. dying fetus > cattle decapitation

    sandığımdan zor oldu ama ucu ucuna yaptım valla. CAN SIKINTISI İNSANA NELER YAPTIRIYOR…

    Yiğit

    @hickdead, çok iyiymiş bu.

    Ben de konuklara bakmayı çok seviyorum. Kim kimlerle ahbap, hangi albümde kimler çalmış, bu lavuğun vasfı ne ki bu gruba konuk olabilmiş falan diye araştırmayı seviyorum.

    hickdead

    @Yiğit, metal archives’de incelemelere bakmak dışında yapılan her şey keyifli ahahash

    Raddor

    @hickdead, bunu bir tek ben yapıyorum sanıyordum. Aynısını Spotify’daki “Hayranların Beğendiği Diğer Sanatçılar” bölümünden yapıyorum. Deep Purple’dan Disgorge’a gitmeye çalışıyorum, çok zevkli.

    hickdead

    @Raddor, spotify nasıl aklıma gelmez ya. hem skalası da daha geniş. e gidilsin o zaman; the cure’dan disentomb’a!

  31. Canoir says:

    bir arkadaş buraya mutsuz olduğunu ve tavsiye istediğini yazmıştı. ben de ona umut verici bir yazı döşeyerek cevap vermiştim. herkes kendince tavsiye vermişti zaten, hatırlayanlar vardır. bu mevzudan sonra aradan kaç ay geçti bilmiyorum. o yazıyı yazan ben’in ruh hali tamamen tersine dönmüş durumda.
    mutsuzum sevgili site sakinleri. baya bok gibiyim hatta. gecenin 3.17′sinde bu yazıyı yazmak isteyecek kadar bok gibiyim.
    bazı başka sebepler de var tabi ama esas sebep okulu bitiremiyor olmam. olmuyor yapamıyorum, ait olmadığım bir bölüm okuyorum. her anlamda bu bölümü okumak için yetersizim. 7 yılı devirdim burada, dördüncü sınıf stajlarımı henüz tamamlayamadım. çarşamba günü pediatri sözlüm var ve yine kalacağım gibi duruyor. kalırsam okul yine en az 2 ay daha uzayacak :)
    ta en başında, birinci sınıfta okuduğum bölümü sevememiş, dersler çok kolay olmasına rağmen becerememiş ve sınıfta kalmıştım. işlerin nereye varacağı ta o zamandan belliymiş ama ben insanların(orospu çocuklarının) tavsiyesine uyup devam ettim. temel bilimler sıkıcı ama dördüncü sınıfa gelince klinik eğitimi seveceksin, hepimiz aynı şeyi yaşadık dendi ben de inatla dörde kadar bekledim, dönem 3′te yine kaldım falan hatta. sonuç: klinik yarrak gibi. ne yaptığımız işi seviyorum, ne öğrendiğimiz şeyi seviyorum, ne öğrenebiliyorum, ne ezber yapabiliyorum, ne çalıştığımı hatırlayabiliyorum falan filan. ulan ben ezber yapamıyorum diye bir kelime bile sözel çalışmayıp üniversite sınavında sözel sınavına girmedim. yapamıyordum çünkü. hangi akla hizmet tamamı ezber üzerine kurulu bir bölüm okudum, niye en başında bırakıp başka bir bölüme geçmedim bilmiyorum.
    aslında biliyorum. ailem izin vermedi. sevip sevmemem, becerip becerememem umurlarında bile değildi. şimdi onlar da pişman tabi. ama iş işten geçti
    bu okulun benden götürdüğü daha pek çok şey oldu. herhangi bir sosyal hayatım olmadı, sevmediğim arkadaşlık kuramayacağım bi ton insan var burada. bir yandan da bölüm benim için o kadar zor ki, halihazırda kendime zerre vakit ayıramıyordum da. sonuç olarak koskoca 7 yıl koca bir boşluktan ibaret. tamamen çöpe atılmış 7 yıl, dile kolay amına koyayım.
    hadi bunları da geçelim, ben bu 7 yılda bölüme dair de hiçbir şey de öğrenemedim hahah, ciddi ciddi hiç bir şey bilmiyorum. her pratik derste insanların bölüme olan hakimiyeti gözlerimi yaşartıyor ve bana ne kadar boş ve aptal olduğumu düşündürtüyor. şayet ki altıncı sınıfa geçip intörn olmayı becerirsem hiçbir mesleki bilgim olmadan yarak gibi kalacağım ortada. hadi intörnlüğü de hallettik diyelim, mezun olup zorunlu hizmete gittiğimde ne sikim yiyeceğim hiç bilmiyorum. bilmeyenler için şöyle anlatayım, türkiyedeki tıp fakültelerinin çoğunda(istisnalar var) doğru düzgün saha eğitimi almadan mezun olursun ve mesleğini atandığın hastanede kendi kendine öğrenirsin gibi bişey. pek çok meslekte böyledir tabi de, ülkenin ücra bir köşesinde, danışabileceğin doğru düzgün bir uzman dahi olmadan tüm iş yükü sana bakarken bunun altından kalkmak zor. ama doktorlar büyük bir özveriyle yapabiliyorlar bunu. hah işte, ben de ne o özveri var ne de mesleki birikim. ve evet, zorunlu hizmette başıma gelecekleri tahmin etmek zor değil. pek çok kişi gibi istifa edip TUS’a çalışabilirim, böyle bir seçenek var evet. ama ben TUS’u kazanamam ki amına koyayım. TUS tamamen ezber becerisine bakan aşırı zor bir sınav. ben sikik okul sınavlarını bile veremezken TUS’u yarrağımı kazanırım. ha şöyle kazanırım, düşük puanlı bi alana yerleşir ömrümün sonuna kadar hayvan gibi çalışmak zorunda kalırım. hayatım nöbetlerle, mobbingle geçer. tüm bunlara sevmediğim bir mesleği yapmak için katlanırım.
    eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysanız aklınızda tek bir soru oluştu biliyorum; bre amın evladı madem her şey bu kadar boktan, niye okul değiştirmiyorsun?
    cevabını vereyim hemen. birincisi çevremde bunu kabul ettirebileceğim kimsem yok. yani okulu şayet ki bırakırsam herkesin gözünde potansiyeline(!) ihanet etmiş, başarısız olmuş, herkesi hayal kırıklığına uğratmış bir insan olacağım. ikincisi, bırakırsam ne okumak istediğimi bilmiyorum. eğer ki yatay geçiş yaparsam sayısal bir bölüme geçiş yapmak zorundayım çünkü sözel ve dil sınavlarına girmedim. önümde de mühendislikten başka bir seçenek kalmıyor haliyle. tek basamaklı sayıları bile çarpamayacak durumda olan ben mühendisliği de biraz zor okurum gibi duruyor. sözel bir bölüme girmek için de en baştan üniversite sınavına hazırlanmam lazım. yani götüm yemiyor arkadaşlar. sıkıştım kaldım içinde bulunduğum duruma. mal gibi debelenip duruyorum olduğum yerde.

    öyle yani, içimi döküp rahatlamak istedim biraz. merak edip buraya kadar okuduysanız da kusra bakmayın. bir zavallının hiçbir yere bağlanmayan sızlanmalarını okumak zorunda kaldınız

    Yiğit

    @Canoir, ben de epey benzer durumdayım. Aslında cevap olarak yazdım sana ama bütün derdimi dökmekten vazgeçip sildim. Ancak ortak paydada buluştuğumuz çok nokta var. Ankara’daysan oturup içelim.

    Canoir

    @Yiğit, Ankara’dayım. Teklifine okeyim

    Yiğit

    @Canoir,
    mail adresimi vereyim o zaman: yigittsahinn33@gmail.com

    Raddor

    @Canoir, bu hayatta kararsızlık kadar insanı siken bir şey olamaz. Ben ettim sen eyleme. Öyle ya da böyle bir karar vermişsin. Eğer net başka bir kararın yoksa önceki kararına sadık kalıp yolunda ilerle bence. Kararsız kaldığın sürece değil 7, 17 yıl daha kaybedersin.

    Raddor’un dediği gibi: En kötü karar better than the kararsızlık. Türkçe’nin ırzına geçtim.

    Marvin Yanbasanyan

    @Canoir, selamlar. Burada böyle kişisel şeyler paylaşmak huyum değil ama yazdıklarını okurken kendimden o kadar çok şey buldum ki cevap veremeden edemedim. Hemen hemen aynı süreçleri yaşadım. Son derece başarısız bi 3 senenin ardından hukuk fakültesinin bana göre olmadığı kanaatine varmıştım. Sevmiyordum, ilgisizdim, başarısızdım. Babam benim aksime fakülteyi dereceyle bitirmişti ama o bile avukatlığı sevmeyip 1 sene yapıp bırakmıştı. Huy olarak babama çok benziyorum. Babam bile avukatlık yapmadıysa ben hiç yapamam diyodum. Kendime bölümden bir gelecek göremiyordum. Çevremdeki avukatlarla konuştukça daha da umutsuzluk kaplıyodu içimi. En sonunda “eeeh sikerler” deyip bırakmıştım fakülteyi. Cesur bi karar verdiğimi düşünüyodum. Önümün parlak olacağı zannındaydım, sevdiğim şeylere yönelip sevdiğim işi yapıcaktım. Aptal değilim deyip hazırda b ve c planlarımı da yapmıştım. Olmadı tabii. Hiçbiri. Çalıştım, didindim ama hep bi şekilde olmadı. Ya imkan sağlanmadı, ya şartlar el vermedi, ya başka şeyler ama bi şekilde olmadı. Neyi tutsam elimde kaldı. “Gifted” noktasından “a burned out fucking disappointment” noktasına gelmem çok kısa sürmüştü. Elde avuçta hiçbir şey olmadan öylece kalmıştım ortada. 18-19 yaşlarına kadar herkesin çok büyük beklentileri vardı benden. Hiçbir şeyi olmadan ortada kaldıktan sonra bahsettiğin gibi çevremce “harcanmış bi potansiyel” olarak algılanmaya başlamıştım. Hayatta hiçbir yönden benden üstün olmayan, küçük gördüğüm insanların geldiği yerleri görünce ben de öyle demeye başlamıştım kendime. Berbat, karanlık, umutsuz ve depresif dönemlerdi. En sonunda işin içinden çıkamayınca sırf yapacak daha iyi bir şey olmadığı için fakülteye geri döndüm. Büyük bi umutla veya hırsla değil, sırf arkamdan söz olmasın, başladığımız işi bitirelim hiç değilse diye döndüm fakülteye. O günden sonra her şey yoluna girmeye başladı. Bugün baktığımda cesurca verdiğim okulu bırakma kararı hayatımda verdiğim en kötü karardı. Psikolojimi, özgüvenimi, paramı, çevremdekilerin bana güvenini en önemlisi epeyce bir zamanımı kaybetmeme sebep oldu o karar. Umutsuzca ve çaresizce fakülteye geri dönüşüm de muhtemelen verdiğim en doğru karardı. Bi mucize olmadı ama hayatımda “iyi” olarak nitelendirebileceğim ne varsa o kararımdan sonra oldu. “Hayata geç kalmıştım, bunun üstesinden gelmek için dört elle sarıldım” gibi bir durum söz konusu değildi. “Hiç değilse sorumluluklarımı yerine getireyim” dedikten sonra hayatım yoluna girmeye başladı ve zamanla hayata dair gerçekçi hedefler koyup çalışma azmi kazandım. Bu coğrafyada “sevmiyorum” deyip bırakmak, hayallerin peşinden koşmak çok büyük imkanların yoksa genellikle dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmakla sonuçlanıyor. Aksi örnekler çokça var ama bu hüsran çok daha olası bir sonuç. Sevmesen de bi şekilde adapte olup orada mutlu olmaya çalışmak daha gerçekçi. İnsanoğlu her şeye alışıyo. Sevmesen de bi şekilde kendi konfor alanını oluşturuyosun.

    Doktorluk kısmına gelince çevremde epey doktor var. Abim de doktor -hatta o da 29 yaşında mezun olmuştu-. Enseyi karartacak bir durum olduğunu düşünmüyorum. Çevresini de hep biliyodum. Intern veya yeni mezun olanların hiçbiri doktorluğa dair bi sikim bilmiyodular. Gerçekten hiçbiri “literally” bi sikim bilmiyodu. Bunu istisnasız hepsi kendi ağzıyla söylüyodu “hiçbir şey bilmiyoruz napıcaz biz” diye. Hemen hemen hepsi mezun senesinde TUS’a girmeyip pratisyenliğe başladı. İki ayda hepsinin keyfi gayet yerindeydi, çözmüşlerdi pratisyenliğin ne olduğunu. Yeşilde sarıda keyifleri yerindeydi. Hiçbiri de sevmiyodu doktorluğu ama zamanla alıştılar. Bi süre sonra pratisyenlikten fazlasını isteyip TUS kasan da oldu, hala pratisyen olarak devam eden de var. Yeni düzenlemelerden sonra şu an bi pratisyen 20-30k aralığında kazanıyo diye biliyorum. Şu an Türkiye’de mezun olur olmaz bu ücreti vaat edebilecek başka bi alan yok. Doktorluk hala çok kıymetli bir meslek. Ayrıca yurtdışı imkanı olan da bir meslek. Almanca kursları doktorlardan geçilmiyor. Dil sorununu çözüp elinde saygın bir meslekle kolayca yurtdışına yerleşmek inanılmaz bir avantaj.

    Hülasa: enseyi karartmanın, dönüp kaybettiğin zamana bakmanın, umutsuzluğun, hayata geç kaldım deyip dizlerini dövmenin inan bana sana zerre faydası yok. Gerçekçi olmayan hülyalara kapılıp radikal kararlar almak da bu coğrafyada çok mantıklı gelmiyor. Zırva motivasyon konuşmaları genellikle aksi söylese de ben bunu yaşadım, bunu söylüyorum. Sevmeden de olsa sorumlulukları yerine getirmeye başlayınca işler bi şekilde yoluna girmeye başlıyor, sevmediğini de bir şekilde sevmeye başlıyosun, tutunacak bir şeyler buluyosun onda. Devam et kardeşim, enseyi karartma, elinde güzel bi maden var, işleyince güzel gelmeye başlayacak inan bana. Konuşmak istersen profilimde linkim var, dilediğinde yaz bana.

    Canoir

    @Marvin Yanbasanyan, selamlar Marvin. Biraz geç cevap veriyorum kusra bakma. Samimi ve uzunca yanıtın için çok teşekkür ederim. Ne zaman bu konuyu birine(arkadaşa ya da bir profesyonele) açsam aradığım cevabı kimseden alamadım. Sanrım aradağım cevap tam olarak senin yazdıkların, çünkü gerçek bu. Tabi ki hala korkularım ve önyargılarım devam ediyor, ama en azından şu an kafamdaki kararsızlık çemberinin büyük oranda kırılmasını sağladın. Teşekkür ederim tekrar

    12ParmakBağırsağı

    @Canoir, Selam,

    Çok benzer durumlardan geçmişiz. Ben de aynı şekilde ezberden nefret ettiğim LYSde en fazla yanlışı biyolojiden yaptığım halde aile baskısı vs ile tıp yazdım. Kolaylığıyla meşhur bir fakültede (muhtemelen tahmin ediyorsundur) alabileceğim en düşük notları alarak, kimi stajları 2şer kere vererek minimal sosyal hayatla düşe kalka bitirdim. Yanbasanyan çok güzel noktalara parmak basmış. Gerçekten mezun olan intörnlerin çoğu “bir sikim” bilmeden mezun oluyor. Bir şekilde öğreniliyor, alışılıyor mesleğe. İlk mayışı alıp da güzel bir içkiyle kutladığındaysa gözünde küçülüyor oraya gelene kadar çektiğin çileler. Tus konusunda, ben 3 sene tus çalışıp psikiyatriyi kazanan, 5 sene çalışıp radyoloji kazanan insanlar tanıyorum. İlla yapacağım dersen eninde sonunda oluyor. Ha yapmazsan pratisyen olarak da gayet iyi bir gelirle hayatını sürdürebiliyorsun. Hele bir de benim gibi şanslı olup ilçe sağlık gibi bir yere atanırsan kaymak gibi yaşarsın.

    Başka mevzu da tıbbı dershanede öğrenmek. Gittiğim tus dershanesinde 3 senede öğrenemediğim biyokimyayı 4 günde öğrenince gerçekten hocaların çoğunun hiçbir pedagojik formasyonu olmadığını anladım. Düzgün anlatan biri olunca o kadar da zor değil. Sadece oturup kafayı gömüp ezber yapmak gerekiyor.

    Ben yapamadım. Psikiyatri istiyorum diye girmiştim tıp fakültesine ama o kadar beceremedim ki ezber yapmayı girdiğim tustan 46 aldım. Ama tıp gerçekten ilginç bir bölüm, çıkınca çok farklı yerlere gidebiliyorsun. Biyokimya, fizyoloji gibi hiç hasta olmayan bölümlerin dışında işyeri hekimliği, tatilyeri hekimliği gibi tus’a girmeden yapabileceğin meslekler de var. Ben 2 sene İSM’de kaldıktan sonra akademiye geçtim, yurtdışında bir doktora programındayım. Bizim labdaki tıp kökenli tek kişi de benim. Fakültede 6 senede öğrendiğim hiçbir bilgiyi kullanmadım burada. Tıp okumak tam bir vakit kaybı gibi görünüyor bu açıdan bakınca ama tıbba gitmesem şu anda çalıştığım hocayla tanışamaz bulunduğum labda olamazdım. Maddi olarak pek bir getirisi yok yaptığım şeyin ama hayatımdan acayip memnunum. Böyle alternatifler de var yani.

    Demem o ki tünelin sonunda loş da olsa ışık var. Biliyorum, ilkokuldayken iyi bir lise kazan sonra rahatlayacaksın dendi, lisedeyken iyi bir üniversite kazan, sonra rahatlayacaksın dendi; şimdi de üniyi bitir / tus kazan, rahatlayacaksın deniyor. Buraya kadar geldin ve artık yoruldun, rahata çıkacağına da inanmıyorsun. Haklısın da, bize yalan söylendi: hiçbir zaman rahatlık yok. Beklentileri doğru ayarlamak lazım sadece, hiçbir meslekte ve hatta gittiğim bu yabancı ülkede bile rahatlık yok. Yanbasanyan’ın son paragrafı çok doğru: sevmeden de olsa sorumlulukları yerine getirmeye başlayınca işler bir şekilde yoluna girmeye başlıyor. Biraz daha sabır. Eninde sonunda bitecek o okul, eninde sonunda bir yere çıkılacak ve eninde sonunda çektiğin sıkıntılar hafifleyecek.

    12ParmakBağırsağı

    @12ParmakBağırsağı, Son bir şey ekleyeyim, yazmayı unuttum. Sıkıntılı zamanlarımda psikiyatriste gidiyordum, çok faydası oldu. Kafana taktığın şeyleri takmanı engelliyor bir nebze psikiyatrik ilaçlar. Bunaltılı zamanlar geçene kadar antidepresan + ayda bir de olsa doktorla görüşmeni tavsiye ederim. Daha düzlüğe çıkınca bırakırsın, sürekli kullanılacak bir şey değil zaten. Bu şekilde birkaç defa başlayıp bıraktım üniversite döneminde, son 3 senedir de herhangi bir ilaç veya tedavi almadım, ihtiyaç da duymadım. Senin de bildiğin gibi kendine bağımlı vs yapan, korkulacak veya utanılacak bir şey değil günün sonunda. Kendi başına işin içinden çıkamadığında bilen birinde yardım almakta fayda var.

    Canoir

    @12ParmakBağırsağı, selamlar hocam. Yanıtın için çok teşekkür ederim. Biraz geç cevap yazmak durumunda kaldım kusra bakmayın.

    Marvin için söylediklerim aynen geçerli. Ek olarak şunu belirteyim (oversharing’e devam edeyim) 6 yıldır profesyonel yardım alıyorum esasen. Hem terapi hem ilaç tedavisi. Son 5-6 aydır terapiyi bıraktım gibi bişey oldu sadece, çünkü aktif depresyonum yoktu.

    Bunu buraya yazmamın sebebi hem anlık olarak gelen anlatma ihtiyacı hem de psikiyatristlerin konuya yaklaşım biçiminin bana çok da faydalı gelmemesi bir türlü. Çözümsüzlük sarmalından çıkmama yardımcı olmuyordu. Bir ihtimal çok daha gerçekçi bir yanıt alırım diye düşünüyordum ki öyle de oldu. O yüzden ikinize de teşekkür ederim tekrar

  32. Boba Fett says:

    Madem bu kadar Motörhead seveniz, hadi herkes bir albümü incelesin, hepsi belirli aralıklarla siteye eklensin, altında da incelemeye bağlı sağlam muhabbetler dönsün.

  33. OblomoV says:

    Bu albüm yağmuru ve hızlı tüketim çağında ne kadar olağanüstü şarkılar da yapılsa artık eskisi kadar dikkat çekmediğini, curcuna arasında yeterli ilgiyi görmeyip hakkının teslim edilmediğini düşünüyorum. İleriki dönemde stadyum doldurabilecek türün bayraktar grupları kim olacak sorusunda olduğu gibi artık dikey değil de yataydaki büyümenin neticesi olarak, ne kadar dâhiyane de olsalar hiçbir şarkıya klasik denilmeyecekmiş gibi geliyor. Gerçi bunu zaman gösterecek ama gidişat bu yönde gibi. Bilmem siz ne dersiniz? O kadar güzel albüm ve şarkı dinliyoruz ama hepsi akıntıya kapılıp gidiyor sanki.

    deadhouse

    @OblomoV, Bende akıntıya kapılıp gitmiyor. 1000 albüm dinleyeyim gibi bir amacım veya misyonum yok. Az dinliyorum, öz dinliyorum. Dinlemek istediğim şeyler belli. Bir albümü sevince uzun süre dinliyorum, şarkıları neredeyse ezberliyorum, aylar, yıllar sonra aklıma geliyor o şarkılar ve yine dinliyorum. Müziği yemek, cinsellik tarzında zaruri bir ihtiyaç olarak görmüyorum. Müzik estetik bir zevktir, estetiğe ihtiyacım olduğunu düşündüğüm zaman müzik dinlemeye ağırlık veriyorum. Moralim bozuk olduğu için veya keyfim yerinde olduğu için değil, salt müzik dinlemek istediğim için müzik dinlemeye çalışıyorum.

    hickdead

    @OblomoV, üzülerek katılıyorum. ki ben artık yeni çıkan hiçbir şeyi takip etmiyorum bile. ona rağmen bazen gerçekten neyi sevip sevmediğimi bile anlayamıyorum. sadece müzikte de değil bence. doyumsuz ve sonsuz tüketim arzusu hepimizi materyalizmin dibine itti. hayatı yaşanması gereken değil de; sürekli irdelenmesi, ikide bir kaldırıp altına bakılması, daima hakkında bir yorum yapılması ve başkalarınca onaylanması gereken bir şeymiş gibi algılamaya başladık sanki. ama o uzun mevzu tabii :)

    Boba Fett

    @OblomoV, Ben de bu yorumu kafaya takıp, eğer sevdiğim bir grup değilse veya çok çok iyi yorumlar almadıysa o albümü siklemiyorum. Sene sonu listelerinde 25 albümden fazla olan insanlara uzaylı gibi bakıyorum.

    Müzik bana kalırsa fanboyluk yapılması gereken, her albümün eğer gerçekten sevdiğin bir gruptan geldiyse irdelene irdelene dinlenilmesi gereken, zor beğenilen bir şey olması gerekiyor.

    Ara ara keşfe çıksam da kendime epey geniş bir sanatçı havuzu oluşturdum, giriş ve çıkışlar epey zor, buraya gireni de girecek olanı da detaylı araştırırım, albümler hakkında yorumları okurum, kim bu adamlar ne düşünür ne yapar merak ederim çünkü kafamın uyuşmayacağı bir adamın yaptığı müziği de muhtemelen sevmem.

    Epey karışık oldu yine ama toparlayacak olursam, tüketimin en ucundayız, artık videolar bile 2x falan izleniyor, yemekler kanserojen, kitaplar yarım bırakılıyor, videolar yarım bırakılıyor, müzik bile yarım bırakılıyor, şarkı süreleri kısaldı vs. bok gibi bir zamanda yaşıyoruz, bu tüketim anlayışının sizi esir almasına izin vermeyin.

    Rust in Peace.

    @Boba Fett, Ben de aynısını yapıyorum. Takip ettiğim birkaç yerde çok övülmemişse dinlemiyorum, özellikle de normalin dışında (bu sene White Ward, Ashenspire, Hypermass) bir müzik yapmıyorlarsa. Daha önceki yüzyıldan dinlemediğim birçok klasik çıkıyor, yeni bir albüm dinleyip zamanı riske atmak istemiyorum

    OblomoV

    @OblomoV,

    Ben de yazdığınız gibi albümleri ilgimi çekiyorsa defalarca dinlemeyi grupları derinlemesine incelemeyi seviyorum. Hatta daha önce de yazmmıştım; hiç ilgilenmediğim türde bir işse zaten çoğunlukla es geçiyorum, az çok ilgimi çekebilecek çokça övülmüş albümleri en az 3 kez dinleyip fikir edinmeye çalışıyorum. Bir şekilde sarmışsa veya dikkate değer olduğuna karar vermişsem o sayı çift haneli rakamlara doğru uzuyor. Site ahalisinin de önemli bir kısmının hızlı tüketimin dışında kalmaya çabaladığına eminim. Hatta müzik dünyası içerisinde metal müzik dinleyicilerinin genele nazaran daha çok bu kafada olduğunu söylersek abartmış olmayız muhtemelen. Her ne kadar tekli şarkı yayınlama olayı standart olmuşsa bile albüm dinleme alışkanlığı sağlamdır camia içinde. Gelgelelim yine de bu çabaların yetersiz kaldığını düşünüyorum. Ne kadar bahsettiğim tarzda yaklaşıyor olsam da bu albüm sağanağında, ki hem nicelik hem de niteliksel bir artış var üretimde, ıslanmadan ilerleyebilmek mümkün olmuyor. Ya birçok sağlam albümü ıskalayacaksınız ya da mümkün olduğunca daha fazla kaliteli albümü keşfedip olabildiğince hazmetmeye çalışacaksınız. Hepsi zaman meselesi bir yere. Hayatımız müzikten ibaret değil sonuçta işi/gücü geçtim kitap, film, dizi derken klasik yetişememe sendromunu yaşıyoruz. Neyse bun konu kanıksanan bir şey oldu nerdeyse daha uzatmayayım.

    Bir de bir esere klasik denilmesinin belli koşulları olsa gerek. Çokça bilinmesi, genele yayılmasının yanında türünün öncülüğünü yapması, yenilik getirmesi, kendinden sonra gelecek birçok sanatçıya ilham olması gibi etmenler de var. Bu kadar fazla sayıda ve çeşitte üretim yağmuru içinde bunun daha da zorlaştığını düşünüyorum.

    Koralp

    @OblomoV, bu konuda herhangi bir amacım yok fakat dinleyebildiğim kadar farklı grup, farklı albümler ve farklı türler dinlemeye çalışıyorum. Yeni şeyler keşfetmeyi seviyorum ve ilgilendiğim bir alanda edinebildiğim kadar bilgi edinmeye çalışıyorum genelde. Kitap okurken de aynı şekilde; mesela günümüz Türk öykücülerini oldukça beğeniyorum ve bu tür özelinde araştırmalar yapıyorum, beğendiğim yazar olursa tüm kitaplarını alıp okumaya çalışıyorum. Bu durum hızlı tüketime giriyor mu bilmiyorum ama bir şeyden sıkılıp diğerine geçme durumu değil benimkisi, kendi zevkime ve fikirlerime göre nitelikli olanı bulmaya çalışma çabası diyebilirim.

    Bir albümü dinlemeye değer görüyorsam mutlaka en az 3-4 kez dinliyorum, klasikleşen veya bu potansiyelde olan albümlerde dinleme sayısı daha da artıyor. Ve gerçekten dinlemeye değer olan çok fazla albüm çıkıyor. Belki de yıllar önce klasikleşen albümlerden daha kaliteli işleri “Yıl olmuş 2022, ne kadar özgün veya dinlemeye değer olabilir ki” diyerek göz ardı edebiliyoruz ya da ön yargılı yaklaşabiliyoruz. Bu yüzden vakit buldukça yeni çıkan işleri bol bol dinlemeye çalışıyorum.

  34. şeyh hulud says:

    Western müzikleri ararken gece gece tesadüfen New Vegas’a ışınlanmak.

    https://youtu.be/zzICMIu5zFY

  35. Joseph says:

    Depeche mode yeni albümünün adı Marduk Memento Mori albümüyle aynı isimler. Bu arada Grubun klavyecisi vefat etmiş

  36. Erutururu says:

    Reinkaos dönemi Dissection’ın müzikal olarak şu anki In Flames’ten 1000 kat daha In Flames olduğunu düşünüyorum. Bilmem site ahalisi ne düşünür.

    Opethsevenbiri

    @Erutururu, Yani Reinkaos modern In Flames’ten iyi tabiki ama her şeyden çok Dissection’a benziyor yine.

    Erutururu

    @Opethsevenbiri,Hissiyat olarak elbette Dissection’ın özünü koruyan bir albüm ama müzikal olarak önceki iki albümden epey farklı bence Reinkaos. Black metal riffleri çok daha az, daha basit ve lineer bir yapıda. Buna ek olarak melodik death metal tarafı çok daha baskın, hatta yer yer heavy metal ve hard rock tadı bile alıyorum ben albümden.

    Dediğim gibi ben sadece ve sadece müzikal açıdan konuşuyorum. God of Forbidden Light’ın intro’su olsun, Starless Aeon’un nakaratındaki gitar melodisi olsun sana da eski dönem In Flames hissiyatı vermiyor mu? :)

    Not: Amacım yeni In Flames’i gömmek değil bu arada, yanlış anlaşılmasın.

  37. deadhouse says:

    Aylar önce Polonya’ya gitmeyin dedik abi orası tehlikeli dedik orası yarrağı yiyebilir dedik. Tarih tekerrürden ibaret.

    Ugur

    @deadhouse, Roketler Ukrayna’dan ateşlendi diye bulgu var.Nato’nun ilgili maddeleri çalıştırıp Ukrayna’ya dalması gerekir bu durumda hahaha

    Komedinin altın çağını yaşıyoruz.

  38. Joseph says:

    İki yorumumda mı trol olur. vay arkadaş:(

  39. eflatuni says:

    Müzik ve “müzik dinleyiciliği” konusunda muhtemelen birçoğunuzdan daha cahil biri olarak çok merak ettiğim bir şey var: Gojira dinlemekten neden hiç zevk alamıyorum?

    Birçok müzik türünde çeşitli grupları dinleyip illa bana hitap eden bir şeyler bulup, bir daha açıp dinleme isteği uyandıran parçalar bulmakta bir problemim yok, bu drone da oluyor, teknik death metal, black metal, melodeath, punk, midwest emo, math rock, ispanyol gitar, klasik müzik de oluyor. Ama ortamlarda bu kadar övüldüğünden merak edip de farklı farklı şarkılarını – arada albümlerini dinlemiş olmama rağmen Gojira’dan hiçbir şey alamıyorum bir türlü, “ben bunu bir daha dinlerim” dediğim bir şarkısı yok, cazip bir şey bulamıyorum.

    Neyi kaçırıyorum acaba? Neyin değerini anlayamıyorum da bu kadar övülen bir grubu dinlediğimde kazma gibi kapatıp gidiyorum? Bir grubun çok övülüyor olması tek başına iyi olduğunu ve herkese uygun olduğunu göstermez sanırım ama müzik zevkine güvendiğin insanlar da bu kadar övünce “herhalde benim cahilliğim” noktasına geliyor. Düşüncesini ateşleyebilenler olursa çok sevinirim.

    Dysplasia

    @eflatuni, Olur öyle. Gojira bende de yok. Stranded dışında açıp dinlemiyorum. Ama anlayabiliyorum sevenleri, basit ama vurucu ritimler yazıyorlar, ufak ufak da poliritmik oyunlar yerleştiriyorlar aralara falan.
    Benlik değilmiş deyip geçiyoruz.
    Tool sevmeyen insan da var mesela, çohacayip.

    Boba Fett

    @eflatuni, Cahillik değil zevk işi, tabii bu bir iki sene sonra sevmeyeceğin anlamına gelmez, bir benzerini Tool ve Radiohead’de yaşadım, ne anlıyorlar bu amk müziğinden derken ufaktan ufaktan dinler buldum kendimi Tool’u çok seviyorum, Radiohead’e de ufak ufak ayağımı soktum. Sevdiğin şeyleri dinlemeye devam et, Gojira epey popüler bir grup, müzikle uğraşmayı seviyorsan yine karşına çıkacaktır tekrar bakarsın, bu mesajın üzerinden 2 yıl falan geçtiği zaman da bunu neden sevmiyorum dersin muhtemelen. Belki de demezsin ahahah.

  40. İki Alman grup, Chapel of Disease ve Fvneral Fvkk. Albüm yapsanıza ulan.

    İlker

    @Ahmet Saraçoğlu, Kesinlikle ya :(

    Dysplasia

    @Ahmet Saraçoğlu, Chapel of Disease’nin zamanı geldi hakikaten. Disillusion da gelmişken.
    Şaka maka son 3-4 senedir Alman grupların bende yeri ayrı.

  41. deadhouse says:

    Uzun süredir sokakta müzik dinlemiyordum. Bir zamanlar o kadar çok dinlemişim ki kendime söz vermişim sanki dinlemeyeceğim bir daha diye. Dün o sözümü bozdum. Kalabalıklarda yürüdüm, yürüdüm de yürüdüm. Bana garip gelen hiçbir ortaklık hissetmediğim o insanlar, müziğin etkisiyle daha da garipleştiler, daha da yabancılaştılar. Fark ettim ki benim gibi bazı insanlar, bir girdabın içinde savrulmaya mahkumlar.

    Yiğit

    @deadhouse,
    Aklıma şu geldi
    https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcS4g9fKLpzUWV7UdTxx9xoV7pzv8h0E7xslwA&usqp=CAU

    No offense

    deadhouse

    @Yiğit, Beni tanısaydın bu attığın post için utanırdın.

    No offense

    :)

    Yiğit

    @deadhouse, senle alakalı değildi zaten. Öyle aklıma geldi sadece.

    deadhouse

    @Yiğit, Ben de sana yönelik yazmadım aslında. Hem sen bunu bana yönelik yazmış olsan da hiç sorun değil, canın sağ olsun. Benim serzenişim, belki sen de katılırsın, özellikle son zamanlarda (belki 10-15 yıl) kitle ve nesil farketmeksizin bu konuların; kişisel buhranlar, hayatın sorgulanışı, anlamı vs. taşak konusu olması. Özellikle 3. Dünyada çok daha belli ediyor kendini. Taşak malzemesi, alay konusu oluyorsun bunlardan bahsedince. Arsadan, kriptodan, arabalardan, seksten, siyasetten veya futboldan konusmayınca bırak ciddiye alınmayı, ivedilikle uzaklaşılması gereken, ezik bir ergen olarak görülüyorsun. Gelişmemiş toplumların özelliklerinden biri bu. Dikkat edersen bizim toplumda edebiyat, felsefe de küçümsenir. Düzgün konuşunca “edebiyat yapma” akıldan, fikirden bahsedince “felsefe yapma” diye alay edilir.

  42. Ugur says:

    Soulburner büyük bir insanlık suçu olarak youtube dışında bir platformda bulunamıyor.Bıktık, vallahi bıktık
    https://www.youtube.com/watch?v=hrAIiNlnq9w

  43. Black Thunder says:

    Gibi’nin son bölümü acayip bir bölümdü. İzlerken çok büyük bir keyif aldım. Ekseriyet ile bölüm beğenilmemiş ama deli işi bir bölümdü. Benim için klasik Gibi bölümlerinden biri oldu. Tekrar tekrar izlenir.

    Melkor

    @Black Thunder, David lynch filmi çekmişler. Arka sıradaki şimdi burada noluyor anlamadık diyen kitlenin zekası yetmemiştir.

    mandrake

    @Black Thunder, diziyi keyifle takip eden biri olarak son bölümde deneysel ve başarılı bir işe imza attıklarını düşünüyorum. Genel konsept ya da alışılmışın dışına çıktıkları için birtakım tepkilere maruz kalmaları normal. Bunun dışında benim de favorilerim arasına girdi, hatta yakın zamanda o bölümü tekrar izlemeyi planlıyorum.

    Gibi’nin tek problemi beraberinde kanser bir kitle yaratmış olması. Örnek olarak ekşi sözlükte beğenip beğenmeme, mizah algısı ve buna bağlı olarak anlayıp anlamama üzerinden üstünlük kurma çabası altında, yazarlar birbirine girmiş.
    Sırf bir popülariteye sahip diye, eleştirmiş olmak için eleştiren, bu durumu sürüden ayrılmak olarak algılayan bir kesim var. Buna karşılık bir de Gibi dizisini izleyip övünce toplum nezdinde seviye atladığını zanneden, kendini üst insan sanıp havalara giren bir kesim var.
    Sırf bu kitleyi görüp diziye karşı soğuyan, önyargılı yaklaşan, izlemek istemeyen kişi sayısı oldukça fazladır gibime geliyor. Bunun dışında elbette haklı tepkiler, dozunda eleştiriler de yok değil ancak gölgede kalıyor.

    İnsanlar genel olarak kaostan besleniyor. Umarım bu durum Gibi ekibinin hevesini kırmaz ve dizinin gidişatını olumsuz etkilemez.

  44. Yiğit says:

    TanSolo ile aşk şarkımız

    https://youtu.be/muuB1nwcLpg

    TanSolo

    @Yiğit, canım benimm seni ço… El asfour dıt dıt dıt

  45. Canoir says:

    Anaal nathrakh dinlerken deprem oldu amına koyim. Olayı idrak edene kadar geberdim korkudan. Zarar gören olmamıştır umarım

    crowkiller

    @Canoir, gece 4 te Anaal nathrakh mı dinliyorsun ?

    Canoir

    @crowkiller, uykum açılsın diye balkonda sigara içip gürültülü bir şeyler dinliyordum. Balkon camından kitaplığımın sallandığını görünce anlık olarak korkudan ebem sikildi. Deprem oluyor galiba aydınlanması biraz gecikmeli geldi

  46. Cryosleep says:

    JBL kullanmayın, kullandırmayın. İki senede aldığım iki kulaklık da (biri kulaküstü, diğeri kulakiçi) hayvan gibi kullanmamama rağmen iki kablosu takıldı diye bozuldu. Max ömürleri 6 ay bile değil. Gerçekten eski Sony kulaklığım şu ikisinden çok daha iyi dayandı (7 senelik neredeyse), Azıcık param olsa direkt kablosuz kulaklık alacağım. Odyofillik buraya kadarmış.

  47. deadhouse says:

    İyice boka sardı her şey. Bu mevsim bana göre değil. Güneşli, nedensiz aptal bir neşenin olduğu yaz günlerini özledim şimdiden. Nedense insan davranışları bu mevsimde daha çok gözüme batıyor. Yazın kimseyi görmüyorum. Rahatsız edemiyor insanlar yazın beni. Orhan Veli beni bu güzel havalar mahvetti demişti beni de bu kötü havalar mahvetti.

  48. OblomoV says:

    Aralık ayına yaklaştığımız şu günlerde yıl sonu listesi hengamesinden çıkabilen, bir liste oluşturabilen var mı? Nedir durumlar? 🙂

    Erhan

    @OblomoV, benim yüzde 90 bitti.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.