# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Serbest kürsü
| 04.05.2015

Yeter! Söz milletin.

Herkese merhaba. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu başlıkta gönlünüzden geçen herhangi bir konuda dile getirmek istediklerinizi paylaşabilirsiniz. Ülke gündeminden müzik dünyasına, son komik videolardan ligdeki son gelişmelere kadar ister suya sabuna dokunan, ister havadan sudan konularla köşemizi renklendirmenizi arzu ediyoruz. Tek ricamız, yorumlarınızı kimseyi kırmayacak, kendinizi hapse attırmayacak ve sitemizi kapattırmayacak içerikle şekillendirmeniz.

Hepimize mutlu ve özgür günler dilerim.

  Yorum alanı

“Serbest kürsü” yazısına 17,136 yorum var

  1. OblomoV says:

    Televizyona veya internet yayıncılığına bir metal müzik programı yaptığınızı farz edelim. Jenerik müziği olarak hangi şarkıyı ve o şarkının hangi kısmı seçerdiniz?
    (telif olayını hesaba katmadan soruyorum)

    Dysplasia

    @OblomoV, https://www.youtube.com/watch?v=yYs_-EZkTe8

    başka bir şarkı düşünmem imkansız.

    woodenpint

    @OblomoV, https://youtu.be/0AUVGrUTE-Q Nedense öyle bi havası var gibi gelmiştir hep

  2. ismail vilehand says:

    Arka sayfaya geçsin de konu kapansın diye yazıyorum. Kedili arkadaşın durumu çok vahim çünkü.

    Rust in Peace.

    @ismail vilehand, cevap vereyim dedim de yazdığında cevap verilecek bir şey yazmamış ahahahah

    woodenpint

    @ismail vilehand, Arkadaş gerçekten de tam anlamıyla boşa yaşıyor, götünü kaşıyor ahah

    D

    @ismail vilehand, vay anam vay hakikaten neler donmus Serhat yaa.

  3. Black Thunder says:

    Titanların Savaşı’nda kazanan Vakıfbank oldu. Ne maç oldu be! Final setinde, Vakıfbank’ın 17 sayısının 10′unu Isabelle Haak aldı. Acayip sayılar oldu ama bir tanesi var ki olağanüstü! TRT Spor Yıldız ve Socrates, Twitter hesaplarından paylaştı. Muazzam. Eczacıbaşı, Vakıfbank ve Fenerbahçe üçlüsünün, birbirleri ile oynadıkları maçları izlemek çok keyifli.

    Black Thunder

    @Black Thunder, Isabelle Haak 44 sayı, 5 ace, 1 blok. Vay canına.

    Ece

    @Black Thunder, Inanilmaz bir macti, lakin bazi seyleri es gecemiyorum Fener taraftari olarak. Vakif’in haksiz rekabet yarattigini dusunuyorum artik, cogu maci sirtlayan Gabi Ve Haak oluyor, yedeklerde kos kos oturan bircok yerli milli oyuncu var. Bir de Egonu’yu alacaklarmis, Haak gidecekmis sanirim, acgozluluk kotu bir sey. Kendim gibi voleybolsever cok arkadasim var fakat artik ciddi bir antipati duyuyoruz Vakif’a karsi. Gs’da kiralik Alexia da geri donecekmis bir de, ne diyeyim. Fb acilen Popovic’ten falan kurtulmali, Terzic’e girmiyorum bile. Sunlari yenemeyecek takim degiliz, 5. sete gelip gelip veriyoruz ama onlarda maci goturen fiks 2 isim Gabi ve Haak. Kabak tadi vermeye basladi artik.

    deadhouse

    @Ece, Gs taraftarı olmama rağmen basketbol, voleybol gibi sporlarda kurum, şirket ve belediye tabanlı takımlar yerine karşıda Fb bile varsa Fb’yi destekliyorum. İlaç firması, banka, posta kuruluşu, çikolata şirketi, belediye takımları, içki firması gibi takımlar yerine gerçek taraftar kulüpleri, şehir takımları azınlıkta ne yazık ki. Bu ülkeye has bir şey sanırım.

    Ece

    @deadhouse, Az önce THY-Vakıfbank Lig play off maçına en önden bilet aldım, gidip THY için avaz avaz bağıracağım, akşam da Fb-Eczacı derbisini izleyeceğim. Fena ayarım Vakıf’a ve bu devamlı onlara son sette yenildiğimiz için değil. Bas parayı Egonu’yu al, bas parayı onu al bunu al, devamlı onlara yüklen ama yedeklerde Meryem Boz, Tuğba Şenoğlu, Ogbogu gibi isimler kös kös otursun. Bu nedir ya, hoş Meryem ve Tuğba da gidiyolarmış zaten.

    Aslı Kalaç bize gelecekmiş hem yakından bir detaylı izlerim. Baktığında THY da kurum destekli kulüp ama geçen Vakıf’la oynadıkları kupa yarı final maçında hakemlerin Vakıf lehine bazı kararları vardı ve bazı şeyler hiç hoşuma gitmemeye başladı artık benim.

    Black Thunder

    @Ece, Vakıfbank’ın başarısı uzun yıllardır var ve harika bir yapılanma kurdular. Maddi yönden ligin, belki de Avrupa’nın en rahat takımlarından biri konumundalar.
    Organizasyon müthiş işliyor. Haksız rekabet olduğunu pek düşünmüyorum. Her şey bir emek ve planlama içerisinde yapılıyor. Çok iyi bir koçları ve harika bir oyuncu grubu var. Tabii bu yapının karşısında duramayınca veya savaşıp pek başarılı olamayınca insanda bir sinir, rakibe karşı bir öfke oluşabiliyor ama dediğim gibi çok emek veriyorlar. Keşke benim taraftarı olduğum kulübünde böyle bir yapısı ve gücü olsa… 31 yaşımdayım, kadın voleybol şampiyonluğu görmedim ve göreceğimi de sanmıyorum. Siz, hiç değilse mücadelenin bayağı içerisindesiniz. Bugün Vakıfbank bu kadar güçlü olmasa, ne Eczacıbaşı ne Fenerbahçe belki de bu seviyede olamayacak. Rakiplerini yukarı çekiyorlar. Socrates’de bu yapılanmaya dair bir röportajın olması lazım. Bulabilirsem atarım.

    Ece

    @Black Thunder, Vakifbank’in basarisinin cok uzun yillardir var oldugunu cok iyi biliyorum, milli takima – Turk sporuna efsane isimler cikarmis bir kulup. Hayranlik duydugum cogu sporcu Vakif’tan cikmadir. Son dk’larda yenildigimiz icin sinirlenecek, bilenecek kadar ilkel duygu ve dusunceli bir hal icerisinde degilim.

    Sinirsiz butce olunca harika yapilanma kisvesi altinda transferin suyunu cikardiklarini dusunuyorum. Ayni seyleri Eczaci icin soylemiyorum dikkat ederseniz.

    Black Thunder

    @Ece, “Son dk’larda yenildigimiz icin sinirlenecek, bilenecek kadar ilkel duygu ve dusunceli bir hal icerisinde degilim.” Bunu demek istemedim. Yanlış anlaşıldıysam üzgünüm. Sadece, sporun içler acısı olduğu bir ülkede Vakıfbank organizasyonuna çok fazla saygı duyuyorum. Size karşı öyle bir şey demek veya ima etmek gibi bir amacım yoktu. Haddim değil.

    Rashid

    @deadhouse, Aklıma ilk Bundesliga geldi. Türkiye’deki kadar çoğunluk değiller ama mesela Bayer Leverkusen, RB Leipzig, VfL Wolfsburg ve 1899 Hoffenheim gibi şirket takımları mevcut Bundesliga’da. Ama mesela Türkiye’de futbola ayak basamıyor bu şirket takımları.

    deadhouse

    @Rashid, Bu takımlar şehir takımı. Şirketlerin satın aldığı ya da ana sponsorluk yaptıkları, önceden de var olan, desteklerini çektikleri zaman da var olacak olan şehir takımları. Benim kasttettiğim %100 şirket ürünü olan. Mesela sadece Red Bull diye bir takım, herhangi bir şehre, semte vs. ait olmayan. Tamamen yapay, ticari.

  4. deadhouse says:

    İnsanlara 100 yıl sonra kendini nerede görüyorsun sorusunu sormayı seviyorum. Yaşam için yapılmış planlar, binbir türlü düşünceler, bir anda yok oluveriyor. Yüzleri düşüyor, amacım yüz düşürmek değil. Hiç yaşamamış gibi ölemeyenlere ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlara bir anlık hatırlatmak istiyorum asıl gerçeği. Ateistse yok olacağım diyor karşımdaki insan. Ölümden sonra yaşama inanıyorsa, inancına göre bir şeyler söylüyor diğer kişi. Cennet cehennem falan. Budist, Hindu, Teozof tanıdığım yok, bir sonraki hayatımda şöyle olacağım, bu olacağım diyenle karşılaşmadım henüz. Ne fark eder. Mesele inanç, inançsızlık, ölümden sonrası değil ki. Mesele buradayken ne yaptığımız. Tek önemli olan bu.

    Melkor

    @deadhouse, Günümüz modern insanı yeteri kadar anlam arayışı ve varoluşsal sancılar çekiyor sanki. Kendini bilen bir canlı olmaya başladığından beri bir gün öleceği bilgisine sahip. Doğa’dan ayrılmasının sebebi de o aslında diğer hayvanlar gibi ölümlü olmak istemiyor. Ölümsüzlüğü bulup tanrı olmaya çalışıyor. Bu gerçekleşene kadar ölümü olabildiğince unutmaya çalışıyor. Kurduğu bütün medeniyetler, düzenler hep bu gerçeği yok saymak üzerine. Ama nafile ne yaparsa yapsın ara ara karın boşluğunda o sızıyı hissediyor. Bu onu yeni anlam arayışlarına sürüklüyor. Bu döngü ölene kadar devam ediyor. İnsanın durumu çok acıklı gerçekten.

    deadhouse

    @Melkor, Çok güzel açıkladın. Aslında ben de bu acıklı duruma vurgu yapmaya çalışmıştım.

  5. Noumena says:

    Phoebe>Joey>Chandler>Rachel>Monica>Ross

    Biraz kafamız dağılsın

    Zeitgeist

    @Noumena, Dwight > Creed > Andy > Michael > Ryan

    woodenpint

    @Zeitgeist, Michael’ın önünde Andy mi? Yapma hocam :D

    Zeitgeist

    @woodenpint, Son 2 sezonu saymazsak eğer Andy’nin diziye geldiği ilk sezonlardaki özgüvensiz, takıntılı, bipolar davranışlarını çok seviyorum. Ed Helms müthiş bir şekilde canlandırıyor bu karakteri. Hatta o kadar yetenekli bir oyuncu ki geçici bir yan karakter olarak girdiği dizi de başrol oldu sonradan.

    Michael’a çok gülüyorum hatta en sevdiğim sahnelerin çoğu onundur ama ondan daha fazla sevdiğim yan karakterler var.

    Dysplasia

    @Noumena,
    augustus hill > ryan o’reily > kareem said > miguel alvarez > chucky pancamo > tobias beecher > bob rebadow > simon adebisi > vernon schillinger > tim mcmanus

    Saygın

    @Dysplasia, chris keller > hepsi

    Dysplasia

    @Saygın, Kendisi fazla yavşak.

  6. Rust in Peace. says:

    @Noumena, Kramer = George > Elaine > Jerry

    Noumena

    @Rust in Peace., seviyorum böyle sıralamaları :)

  7. Opethsevenbiri says:

    Dünyada tekim muhtemelen bu mevzuda ama gerçekten bir Gojira cover albümünün çok güzel olabileceğine inanıyorum.

    deadhouse

    @Opethsevenbiri, Gojira mı cover albümü çıkarsın istiyorsun yoksa başka gruplar Gojira’yı mı coverlasınlar istiyorsun. Maalesef anlayamadım.

  8. woodenpint says:

    Siteye çok fena Odd Fellows Rest incelemesi lazım

  9. ismail vilehand says:

    Ne zaman depresif ve hüzünlü bir modda olsam canım hunharca Amerikan futbolu oynamak istiyor.

  10. feel the groovity says:

    tosin abasi’nin jüri koltuğunda olduğu bir tv yarışma programı başlamış sumerian records youtube kanalında.

    https://www.youtube.com/watch?v=a4bWt00B-SQ
    https://www.youtube.com/watch?v=tbtt5o6ONfI

  11. deadhouse says:

    Metal müzik tarihinin gelmiş geçmiş en iyi albümlerinden biri yok sitede.

    Yiğit

    @deadhouse, enslaved frost

  12. şeyh hulud says:

    Youtube beni barber beats’e bulaştırdı. Arak marak çalışırken güzel gidiyor.

  13. Yiğit says:

    Keşke elon musk olsam ya. Adam feci derecede piç ve kafa birine benziyor. Şu anki halimin çok çok daha zeki, akıllı ve çalışkan haline benzetiyorum. Kendimi bir tutmuyorum tabii ki ama şımarıklık, piçlik ve rahatlık olarak yakın hissediyorum. Kesinlikle cigara takılmak isterdim kendisiyle.

    Twitter’ı da alıyormuş herhalde hayırlı olsun.

    Melkor

    @Yiğit, lex luthor gibi herifte övüldü bu sitede. zeki, akıllı ve çalışkanmış ahah.

    deadhouse

    @Melkor, Kullanıldığını bilen piyondan başka bir şey değil. Efendiler hiyerarşisinde bir basamak.

    Yiğit

    @Melkor, özür dilerim. Elon musk aptal orospu çocuğunun teki. Hiç çalışkan da değil. Bu kadar aptal biri olarak nasıl dünyanın en zengin insanı oldu o da muamma. Hiçbir başarısı da yok ayrıca. Ben de ezik biri olarak kendisini rol modelim belledim.

    Ayrıca tabii ki amerikan kültüründen olduğu için bir piyon olmak zorunda. Aksi mümkün değil çünkü

    Melkor

    @Yiğit, Bir insanın zengin olmasıyla zeki biri olması arasında bir paralellik yok diyorum. Zekanın böyle ölçüldüğü nerede görülmüş. Sen hiç gerizekalı zengin görmedin mi? Elon musk’tan en fazla parasını iyi kullanan iş adamı olur.

  14. Maç izlerken genelde gitar çalıyorum. Bunca yıl sonra herhangi bir grubun şarkısını baştan sona çalmaktan sıkıldığım için şöyle bir oyun oynuyorum kendi kendime: sahadaki takımların baş harflerindeki grupların yazabileceği türde bir şeyler çalıyorum. Bazen tam bir şarkıya dönüşür gibi bile olabiliyor. Mesela dün geceki maç sırasında (Manchester City – Real Madrid) paso Morbid Angel’ın ve Revocation’ın yazabileceği türde bir şeyler çaldım. Morbid Angel tarzı yazmak zaten kolay, o yüzden Revocation daha eğlenceli oldu. Sanki bu grupların herhangi bir albümü için yazılmış da albüme konmamış şarkılar gibi.

    Yıllardır yaptığım bir şey. Bu kadar uzun zamandır çalınca insan böyle garip garip şeyler yapabiliyor. Gitar çalan arkadaşlara tavsiye ederim, hem eğlenceli hem de gelişmenizi sağlayan bir şey.

    Galatasaraylı olduğum ve en çok GS maçı izlediğim için muhtemelen şimdiye dek 4-5 albümlük Gorguts, Gojira, Ghost, Gorgoroth şarkısı yazmışımdır ahah.

    Retrokafa

    @Ahmet Saraçoğlu, o sırada gitar çaldığın için gs kaybediyor olabilir.ben ne zaman macta gitar çalsam hep gol yiyoruz.aynı lanet sende de olabilir dostum uyarmadı deme

  15. Raddor says:

    The Batman’i yeni izleyebildim, çok beğendim. Çizgi romanlarına en çok yaklaşan filmi olmuş Batman’in. Mafyatik ilişkiler ve katili bulma çabaları ile de en çok The Long Halloween tadı vardı. (Nolan’ın da en sevdiği çizgi romandır)
    Matt Reeves film noir tadında bir atmosfer kurmuş. Çok karanlık bir Gotham var. Bat signal’ın gökyüzüne yansıması bile tüyler ürpertici gözüküyordu. Nerdgasm oldum.

    “I believe in Gotham.”

  16. ismail vilehand says:

    Ya sinirden aklımı yitirmek üzereyim. “Panzer Division Marduk” albümü spotify’dan kaldırılmış mı yoksa bana mı öyle geliyor?

    Gerekçeniz ne amına soktuğumun çocukları? Gerçekten çok aşırı merak ediyorum. Üşenmeyip mail atıp soracağım, o tankın namlusu nerelerine girdi diye. Ben en az üç delik sayabiliyorum şimdilik. Umarım cevap verirler.

    Joseph

    @ismail vilehand, nazi yanlısı bir albüm ondan olabilir

    ismail vilehand

    @Joseph, “Marduk has no political point in their lyrics, and the band has nothing to do with Nazi views.”

    Albümü yazan adamlardan daha iyi biliyorsunuz.

    Joseph

    @ismail vilehand, kaşar,kaşar olduğunu kabul etmez Gibi bir durum onların ki

    deadhouse

    @Joseph, Marduk bir şeyin yanlısı veya tarafı değil. Marduk, gezegenin kokuşmuş insandan kendini kurtarması ve yenilemesi için dileklerde bulunan bir kültür/sanat oluşumu. Tam aksine yaşamı çok seviyorlar ve doğaya saygı duyuyorlar. Müziklerinin her anında hissedilebilir bu. Tüm öfkeleri de bu yüzden zaten. Dünyayı yaşanmaz hale getiren hastalıklı bir ırk olan insan türünün şansını iyi kullanamadığını söylüyorlar.

    Ahmet Saraçoğlu

    @deadhouse, black metalin anlamlarından biri bu zaten. Nazizm sempatizanı gruplar elbet var ama Marduk, DsO ve daha pek çok grubun tavrını, duruşunu Nazilik olarak eleştirmek “don’t shoot the messenger” (elçiye zeval olmaz) durumunu oluşturuyor. Türün temelinde kötülük var ve bu gruplar da var olan kötülükleri anlatıyorlar. Adam özel hayatında ırkçı da olabilir, bu ayrı bir konu. Ama Century Media gibi tüm dünyaya erişimi olan büyük şirketlerin göz göre göre Nazizm propagandası yapılmasına aracılık edeceğini düşünmek zaten tüm bu iddiaları en baştan boşa düşüren bir durum.

    Ensamvakt

    @Ahmet Saraçoğlu, Spotify batması gereken bir müzik streamer servisi kendilerini baya bir bok sanıyor bu servis. Ses kalitesi de baya kötü yurt dışında yaşıyorsanız Tidal’a geçin ben Türkiye pazarından çekilmeden önce aşırı memnundum master ses kalitesi de şahane gerçekten bir kere alıştınmı Spotify’in çöp ses kalitesinden tiksiniyorsun. TR’de yaşadığım için şu an Deezer hifi kullanıyorum yine ses kalitesi çok daha iyi Spotify’dan ve böyle götlük peşinde bir streamer servisi değil en önemlisi. Yıl olmuş 2022 daha hifi ses kalitesi sunmayan bir servis üstelik denediğim streamer servisleri arasında en kötü şarkı öneren servistir. Bir kere pazarda büyük kitleyi tutturmuş ve hiçbir şey yapmıyorlar daha iyiye gitmek için daha iyi hizmet vermek için sırf bu sebepten spotify’ı bırakmak lazım.

    feel the groovity

    @Ensamvakt, tidal tr’den çekilince ben de deezer hi fi’ye geçtim, epey memnunum doğrusu. qobuz, tr’ye gelene dek aynen devam. bilmem belki deezer ile devam ederim, belli olmaz.

    bu arada tidal’in master ses kalitesinde kandırmaca var. master quality authenticated’in üçkağıtlarını da detaylı olarak şu arkadaş çıkardı gün yüzüne:
    https://www.youtube.com/watch?v=pRjsu9-Vznc

    ek bilgi; ps audio şirketinin ceo’su ocak 2021′de, gelen bir soruya istinaden mqa’in kayıplı bir format olduğunu, orijinal dosyası kadar iyi olmadığını söylüyor ve açıkça beğenmediğini belirtiyor. streaming şirketlerinin balıklama dalmasının sebebi “kolay ve ucuz bir şekilde stream olayını becerebilmesi” diyor. işin ilginci mqa ile çalışmalarına rağmen dürüstçe bunu söylemesi. müşterilerinin isteği üzerine mqa lisansı aldıklarını ve dac’lar üzerinde kullandıklarını belirtiyor. adam dsd’yi analog’a en yakın dijital format olarak görüyor bu arada. işin içinden biri olarak böyle bir yorumda bulunmuş.
    https://www.youtube.com/watch?v=lPfmWKjiccA

    Ensamvakt

    @feel the groovity, aslında bunu biliyordum ki şöyle poweramp kullanıyordum ben onun için indirmek gerekiyordu tidal.gui ile onu indirirken fark etmiştim ama yine de spotify’den daha iyi olduğu tartışılmaz ses kalitesinin ve bence deezer hifi’dan da iyiydi. Qobuz’u ilk defa duydum onu araştıracağım ama ileri de yurt dışında yaşarsam yine tidal’a dönerim herhalde sadece ses kalitesi de değil arayüzüne falan da bayılıyordum açıkçası çok memnundum Tr’den çekilmeseler asla bırakmazdım herhalde. MQA’nın kayıplı mı kaypsız mı olduğunu bilmiyordum en azından o kısmına fazla takılmamıştım pazarlama stratejisi olabileceğini düşünüyordum zaten ama gerçekten güzel bir ses kalitesi sunuyordu Tidal.

    Ensamvakt

    @Ensamvakt, paylaştığın videoları da en uygun zamanda inceleyeceğim teşekkür ederim bu arada.

    Cryosleep

    @Ensamvakt, ben de sene başlarında Apple Music’e geçtim, kulaklarım bayram etti resmen. Hatta geçenlerde Ride The Lightning’i açmıştım, ”bu zamana kadar ne dinlemişim ben” dedirtti kalitesi. Spotify azalarak değil, hemen bitmeli.

    Cryosleep

    @Cryosleep, Ayrıca Panzer Division Marduk, Apple Music’de üç versiyonuyla birden duruyor olduğu gibi.

    alican kina

    @ismail vilehand, bu albümlerin kaldırılması genellikle albümün haklarını elinde tutan şirket yüzünden oluyor. örneğin judas priestin ilk iki albümü streaming platformlarından yok çünkü o iki albümün haklarını elinde bulunduran şirket batmış albümü platforma koymak için muhattap yok. bazı şirketler de tribe girip elinde ne kadar albüm varsa kaldırıyor platformlardan. spotify’ın kendisinin kaldırdığını sanmıyorum o yüzden

    Ahmet Saraçoğlu

    @alican kina, ben de acaba Osmose Productions’la ilgili bir durum mu diye düşünüp grubun Osmose’dan çıkan diğer albümlerine de baktım ama Nightwing falan hep duruyor Spotify’da. Yani Panzer Division Marduk’a özel bir durum. Osmose, Blooddawn, Regain, Century Media ne kadar şirketten albüm çıkardılarsa hepsi var, bir tek PDM yok.

    alican kina

    @Ahmet Saraçoğlu, bazı grupların da en popüler albümleri olmuyor streaming platformlarında. millet bandcampten satın alsın diye herhalde. şimdi o kadar savunduk spotify çıkıp açıklama yapmaz umarım hayır sırf götlüğüne kaldırdık diye

    AllahınKocası

    @Ahmet Saraçoğlu, şimdi baktım albüm hem Deezer’da hem de YT Music’te duruyor. Sportify kullanmadığım için oradan kalmış mı bilmiyorum.

    Noumena

    @ismail vilehand, gençler sakin olun ve yavaşça Watain’in son albümünü dinleyin. Baştan sona muhteşemlik. Black metalde ‘ruh’ kavramı varsa bunu en iyi yapanlardan biri Watain, istenildiği kadar kolpa densin.

    Before the Cataclysm..

  17. Rzeczom says:

    biri sabah diğeri de akşam olmak üzere dün ilk kez shining’i ve taxi driver’ı izledim.

    shining beklediğimden daha iyi çıktı. film sonrasında internet üzerinden alt metinleri, sembolleri vs. anlayabilmek için epey bir yazı okumam gerekti. Kubrick’in izlediğim ilk filmi oldu. muhtemelen bir kaç güne de diğerlerine göz atarım.

    taxi driver’da ise hiç bir şey beklediğim gibi çıkmadı ama yine da beğendim. hollywood olmayan bir hollywood filmi gibiydi. zaten Scorsese’nin 2000 sonrası çoğu filmini izlemiştim ama geriye dönüp neredeyse 50 yıl önce ne yapmış bu adam diye bakmak da fena değildi.

    woodenpint

    @Rzeczom, Bence ikisi de tartışmasız kült ve kusursuz filmler. Shining için yapılan teorilerin zaten haddi hesabı yok. Her sahnesi ikonik bir film. İkinci olarak Full Metal Jacket veya Eyes Wide Shut’ı seversin bence. Taxi Driver için sadece şu sahne bile yeter: https://youtu.be/kGTY-7e3iT0

    Bu arada Goodfellas’ı izlemediysen hiç bekleme. Sadece shinebox muhabbetine bile yarılıyorum her seferinde hahahah

    Rzeczom

    @woodenpint, Goodfellas’ı izlemiştim o da epey iyi bir film.

    Ouz

    @Rzeczom, Shining’in devamı niteliğindeki Doctor Sleep’i kesinlikle izle.

    Rzeczom

    @Ouz, ona da bakarım.

  18. Aykut taştan says:

    Şu bir iki haftadır hanımla netflex de serikatil belgesellerine sarmış durumdayız. Bir katilin ifadeleri john wayne gacy bitirdikten sonra yine ted bundy diye başladık. Ama böyle bir kapsamlı belgesel olamaz. En ince detaylarına kadar incelenmış ta o zamanlardaki polismiş öldürülen kızın ailesiymiş hatta arkadaşlarınıda bir şekilde bulup konuşturmuşlar. 50 60 yıllık dökümanlar fotoğraflar dehşet bir kapsamlı belgeseller. Yönetmen joe belingher görüntü yönetmenide Adam Stone. Harbi manyaklık. Daha ted bundy bitiremedik ama keyifle cipsimizi kolamızı alıp izliyoruz hanımla. Tanrı sonumuzu hayır etsin bakalım. Ted emmiyi bitirince Samin oğullarına başlıcaz bakalım. Buarada eşşek kadar adam olduk hayvan gibi Stranger thingsin yeni bölümünü bekliyoruz yahu. Neyseki 27mayısta 1.kısım çıkıyormuş. Evde bir bayram şenliği off offf…

    deadhouse

    @Aykut taştan, Şu filmi öneririm. Çok bilinen bir seri katil filmi değil. Ama en ilginç seri katil filmlerinden biri olduğu kesin.

    https://m.imdb.com/title/tt0099763/

    Bir de şu var. Akıl almaz kamera kullanımıyla ufuk açıcı bir film olmuş. Seri katil filmleri içerisinde şu iki film özel bir yere sahip.

    https://m.imdb.com/title/tt0165623/

    Aykut taştan

    @deadhouse, Eyvallah onlarıda listeye ekledim. 👍🏻

    xibalba

    @deadhouse, angst çok tekinsiz, kan dondurucu. ben de naçizane imamura’nın 1979 yapımı vengeance is mine’ını ekleyeyim. imamura çok özel bir yaklaşım sergiliyor, seri katilin hayatıyla/geçmişiyle ilgili detayları hikayeye dahil ediyor ama bunu cinayetlerinin nedenini anlamlandırma aracı olarak kullanma kolaycılığına kaçmıyor, tüm o bilinmezlik cezbedici. çok klas film.

    deadhouse

    @xibalba, -Spoiler- Hatırladığım kadarıyla katil filmin başında tüm cinayetleri işleyip polisten kaçıp orada burada geziyordu. Psikolojiyi yansıtma açısından farklı bir yerde durduğu kesin. Ancak bence direkt bir seri katil filmi diye adlandırılamayacak kadar katmanlı bir yapıda. Bana sorarsan gelmiş geçmiş en iyi seri katil filmi The Boston Strangler’dır. İkinciye de Zodiac’ı koyarım.

    mandrake

    @deadhouse, Angst gerçekten acayip bir seviye. Erwin Leder’in performansı filmi çok farklı bir boyuta taşıyor. İçinde bulunduğu psikolojiyi, birçok seri katil filmine oranla çok daha gerçekçi ve çarpıcı bir biçimde yansıttığı için izleyici üzerinde bırakacağı etki daha fazla bana kalırsa.

    Henry’de aklıma gelen ilk şey malum televizyon sahnesi. O da genel hatlarıyla başarılı bir yapımdı.

    @Aykut taştan, önerilen bu iki filmle benzer çizgide ilerleyen Fatih Akın’ın (gerçek hikayeye dayalı) “The Golden Glove (Altın Eldiven)” filmini tavsiye edebilirim.
    https://www.imdb.com/title/tt7670212/

    Zamanında araştırırken, bu tipler arasında ilgimi en çok çeken Jeffrey Dahmer olmuştu. Netflix belgeseline el attı mı ya da atar mı bilmiyorum, hali hazırda çekilmiş iki ayrı film var.
    2002 yapımı “Dahmer” tartışmasız vasat bir filmdi. “My Friend Dahmer” her ne kadar beklentimin altında olsa da olayın köküne inip farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı için gideri var:
    https://www.imdb.com/title/tt2291540/

    Bu tip konular ilginizi çekiyorsa, öncelikle John Douglas’ın “Mindhunter (Zihin Avcısı)” kitabını mutlaka okuyun. Muhtemelen dizisini izlemiş ya da en azından duymuşsunuzdur fakat tam bir metin uyarlaması değil.
    https://www.imdb.com/title/tt5290382/?ref_=nv_sr_srsg_0

    Buna ek olarak, nispeten popüler ve her ne kadar edebi kurgu olup bir tık fantastiğe kaçıyor olsa da Patrick Süskind’in “Perfume: The Story of a Murderer (Koku)” kitabını okumanızı ve ardından filmini izlemenizi tavsiye ederim:
    https://www.imdb.com/title/tt0396171/

    deadhouse

    @mandrake, Hem oyunculuk hem de olağanüstü bir görüntü yönetimi dediğin gibi filmi başka bir boyuta çekmiş. Altın Eldiven de iyi bir film, her mide kaldırmayabilir ama uyarmak lazım önceden.

    mandrake

    @deadhouse, evet yerinde bir uyarı. Zaten bu tip filmler genel yapısı gereği bir şekilde “rahatsız edici” film kategorisine girdiği için meraklısı olan izlemeli.
    Altın Eldiven’de direkt olarak Gaspar Noé – Lars von Trier sentezi canlandı gözümde. Mesela bu iki yönetmenin filmlerini izleyip sevmeyen çok büyük ihtimal bu filmi de sevmez. Bana göre Fatih Akın’ın ustalık eseri, teknik açıdan da çok başarılı detaylara sahip.

    Trier demişken, nasıl olduysa “The House That Jack Built”i atlamışım. Yine seri katil temalı, rahatsız edici sahnelere sahip, felsefi diyalog ve metaforlarla dolu hazmı zor bir yapım.
    Elbette her bünyeye göre değil fakat kesinlikle çok daha fazla değeri hak ediyor. Hatta konudan bağımsız olarak, bununla birlikte aynı dönem çıkmış “Mother! (2017)” filminin bir gün “kült” mertebesine erişebileceğini bile düşünüyorum. Kişisel favorilerim arasında:
    https://www.imdb.com/title/tt4003440/

  19. Aykut taştan says:

    @Rzeczom, Alfred Hitchcock’un 1960da serisi başlayan psycho(sapık) serisinede bir göz gezdir eğer izlemediysen. Sinema tarihinin en iyi sahnelerinde shining de balta kapı ve bağıran kadın üçlemesinin bıçak duşperdesi ve çığlık atan kadın. Başka versiyonlusu.

    Rzeczom

    @Aykut taştan, hitchcook’u biliyorum. yarın David Fincher’dan Mank izliycem. Bu sabah da Cohen’den The Tragedy of Macbeth izlemiştim. Şimdilik siyah beyaza sardım.

    deadhouse

    @Rzeczom, Akıllı adamsın. Aferin. Seçimlerin iyi. Aslında Mank yerine Zodiac ya da Gone Girl izleseydin daha iyi olurdu. Mank için 30′lar Amerikan siyasetine ve Hollywood’una hakim olmak gerek. İlk önce de Citizen Kane’i izlemek gerek. İzlemediysen Mank’ten önce onu izle. Bir bok anlamazsın yoksa.

    Rzeczom

    @deadhouse, Gone Girl çıktığı yıl izlemiştim. O zamanlar yaşımda epey küçük olduğu için ne Fincher’dan haberim vardı ne de senaryonun, olaylar silsilesinin ve işlenişinin neden öyle olduğuna dair bir fikrim. Sonradan biraz yaş alıp ikinci kez izleyince değerini daha iyi anladım.

    Mank konusunda ise filmin neyi işlediğini biliyorum. Hollywood’un stüdyo sisteminden ve o yılların yazarlar,sendikalar probleminden haberdarım. Ondan dolayı büyük oranda filmi anladığım kanısındayım. Ancak yine de internet üzerinden bir kaç okuma yaptıktan sonra tekrar dönüp izlemeyi düşünüyorum. Şimdilik siyah-beyaza doyduğum için canım çekince tekrar dönerim. Biraz zaman geçsin ki sindirebileyim. Özel bir iş olmuş çünkü.

    Zodiac ise çok övüldüğü için o da aklımda ama muhtemelen öncesinde Benjamin Button’ı izlerim. Hem kitabı yeni okudum -zaten çok kısa bir hikaye- ve fincher’ın nasıl sinemaya yansıttığını merak ediyorum hem de Brad Pitt ile olan 3. ve son filmi olduğu için heyecanlanıyorum. Adamın oyunculuğunu bir tek Fincher filmerinde beğeniyorum.

    ismail vilehand

    @deadhouse, Gone Girl özeti:

    https://youtu.be/sbhPZwhsMcY

    deadhouse

    @ismail vilehand, Liberal, tatlı su solcusu, sjw mahlukatlarına Fincher’ın harika tokadı. Ne yazık ki göze soka soka gösterilmiş de olsa insanlar ne gerçeklerden ne de filmlerden ders çıkarmıyorlar.

    ismail vilehand

    @deadhouse, 1980 yapımı “Cannibal Holocaust” söylediklerine harika bir örnek bence. “Mesajı istersen alırsın.” demek yerine, “Bu mesajı almazsan ananı sikerim.” tarzı rahatsız edicilik var filmde.

    https://youtu.be/NpWEXnnq2Z8

    Anselmo’nun gitar çaldığı şu mükemmelik var bir de.

    woodenpint

    @ismail vilehand, Anselmo’nun büyük ihtimalle ezelden beri gitarla haşır neşir olmasına rağmen aleti hala yeni gelin gibi tutması hahahah

  20. Raddor says:

    Lan şu My Bloody Valentine’e nereden sardım. Haftalardır metal dinleyemiyorum. Bu Shoegaze beyni uyuşturan bir şey.

    deadhouse

    @Raddor, My Bloody Valentine’ı bilmem ama bunu iyi bilirim.

    https://www.youtube.com/watch?v=jvXywhJpOKsn

    Gece bir gökdelende yalnız başına, karanlıkta, belki de mum ışığında, plakta, sigara ve viski eşliğinde dinlenebilecek bir parça. Fanteziye bak ahaha

    Raddor

    @deadhouse, şarkıyı açınca odanın ışığı kararıyor haha.

  21. deadhouse says:

    Medya tarafında beyni satın alınmış %95 bir kitle var. Adamın hiçbir fikri yok. Analiz yok, eleştirel düşünme yeteneği yok, hiçbir şey yok. Medya önüne ne koyarsa yiyor. Böyle insanlarla yaşamak bıkkınlık verici. Corona, Savaş ve Ekonomik Kriz bunu öyle bir önümüze koydu ki her yerde zırvalıyorlar. Sürekli kandırıldık der bu salaklar. Hiçbir şeyi doğru göremedikleri için sürekli kandırılırlar. İşin ilginç tarafı bu insanlar arasında sınıfsal, sosyal, kültürel, ekonomik farklar hayli fazla olmasına rağmen bu konuda birleşebiliyorlar. Doktorla çoban, avukatla pazarcı, metropolde yaşayanla taşralı, akademisyenle okuma yazması olmayan kişi…Hepsinin ortak bir şekilde beyinleri sıvılaşmış. Beyinlerini siktiklerim.

    Ayrıca ideolojik olarak da hiç farkları yok. Solcusu sağcısı, Anarşisti Komünisti, Irkçısı Liberali Faşisti. Hepsi kandırılıyor. Sahipleri tarafından sürekli sürekli kandırılıyorlar. Çünkü beyinleri yok.

    riser

    @deadhouse, %95 de hep kendini %5′te sanar yalnız.

    deadhouse

    @riser, Kesinlikle haklısın.

  22. Yiğit says:

    Geçen haftalarda en sevdiğim dizinin six feet under olduğunu öğrenince bir arkadaşım “afterlife da benzer bir vibe’ı verebilir” demişti. Bir süredir izliyorum. kesinlikle sfu kadar beğenmedim ama şu açıdan benim için çok özel oldu. Ricky Gervais’in oynadığı karakter hayatım boyunca izlediğim bütün yapımlarda kesinlikle kendime en çok benzettiğim kişi.

    Artık “bir dizi/film karakteri olsaydın hangisi olurdun” sorusuna net bir cevabım var. Aynı depresif yapı, aynı hayata tutunma isteği, aynı thinker yapısı (entp mevzusu dönmüştü yakında), aynı mizah anlayışı. Kesinlikle bayılıyorum kendisine.

    de mysteriis dom sathanas

    @Yiğit, ben de bunun tam tersini denemiş oldum ve after life’ı bitireli bir süre oluyor, six feet under’ı çok duyduğumdan ilk defa yeni başladım henüz ilk sezonun yarısındayım. kesinlikle etkileyici bi dizi şu ana kadar benim için. aslında bu tarz diziler beni çok etkiliyor ki nedense en bana işleyen -bi de sınıflıyorum- bojack horseman olduğundan -sayılır mı bilmiyorum- benim için bi kategori haline geldi. six feet under’a yeni başladığımdan burda yakın zamanda bi yorum gördüğümü hatırlıyordum aratıp buldum ama yine yanlış hatırlamıyorsam çok da takip edemedim ama galiba yanlışsam düzeltin siteyi bıraktığını ifade etmişti.

  23. Machine Head’i veya Robb Flynn’i sever misiniz bilmem. Ben hastası değilim, herhangi bir duygu beslemiyorum ama YouTube kanalında metal dünyasındaki önemli isimlerle röportajlar yapıyor, sohbetler ediyor ve gerçekten çok güzel muhabbet dönüyor.

    Üstelik öyle yarım saat 1 saat değil, bazıları 3,5-4 saate varan sohbetler. ABD sahnesinin bilindik isimleri, kendi dönemdaşları falan da değil. Watain’den Erik Danielsson, Nergal, Meshuggah’dan Marten, Mikael Stanne, Johan Hegg, Randy Blythe, Trevor Strnad, Björn Strid gibi insanlarla saatlerce metal konuşuyor. Konserler, festivaller, piyasaya dair pek çok enteresan şey duymak isterseniz ve İngilizceniz de varsa kesinlikle tavsiye ederim.

    https://www.youtube.com/channel/UC9bKRKhpgFRTudsVfPkFlMg/videos

  24. woodenpint says:

    Modern insanın geldiği durum gerçekten facia. Aylık bir paket sigaradan daha ucuza ömrü boyunca dinleyip bitiremeyeceği kadar müziğe erişebiliyor ve hala mızmızlanıyor. Yetmiyor bu kadar seçenek bolluk iyi gelmiyor hangisini dinleyeceğim çok fazla diye mızmızlanıyor. Bir şeyin tadını basitçe çıkarmak için binbir tane şeye ihtiyaç duyuyor.

    Rust in Peace.

    @woodenpint, bunun modern insanla pek alakası yok. Seçeneklerimiz arttıkça seçim yapma ve seçimimizden memnum olmamız zorlaşıyor, psikolojik bir olay bu. Günümüzde de her şeye kolayca erişebildiğimiz ve seçeneklerimiz fazla olduğu için her alanda bu olay gerçekleşiyor çünkü mesela müziği ele alalım, o kadar çok şarkı, albüm var ki hepsini dinleyemeyeceğimiz için en iyisi olsun derken seçim yapamıyoruz ya da yaptığımız seçimden memnun olamıyoruz. Eskiden öyle mi, zaten müziğe ulaşmak zor, üstüne şimdiki kadar fazla olmadığı için de seçim yapmak kolaylaşıyor. Zaten elinde 3 – 5 albüm oluyor, onları döndürüp duruyorsun.

    woodenpint

    @Rust in Peace., Tam da senin dediğin gibi olay şimdide geçtiği için modern dedim hocam. Dediğin gibi olsa da bu imkanlara sahip olduğu halde şu çöp bu çöp diye söylenen veya interneti elindeki teknolojiyi sadece sosyal medyada anlamsızca aşağı kaydırmak için kullanan insanlar beni deli ediyor. Şu an insan daha bir kaç kuşak öncesinde bir kralın bile sahip olmadığı bir lüksün içinde yaşıyor ama hem mutlu değil hem de en sığ şekilde kullanıyor elindeki imkanı.

    deadhouse

    @woodenpint, Muhteşem tespitler. Aslında bunun insan doğasıyla alakası yok. Manipüla edilmiş zihinler, ihtiyacı olmayan şeylere sahip olmak isteyen insanlar, ne yapacağını bilmeyen insanlar, sıkılmaktan bile sıkılan insanlar, asla tatmin olamayacak insanlar. Dünyaya gelen her insan böyle yaşamadı. Şu an belki sayıları çok daha fazla olabilir, ancak eski dünyada azla yetinen ya da yetinmek zorunda olan insanlar çoğunluktaydı dediğin gibi. Bu bence teknolojinin yanlış kullanımıyla ilgili. Teknolojik gelişmeyle insani gelişmeyi karıştırıyorlar. İnsanlık insani açıdan sürekli geriliyor, teknolojik açıdan ilerlemesi ona sadece daha fazla konfor alanı sağlıyor. Bu konfor alanı ise bedensel ve haz odaklı. Sürekli hazzın peşinde koşmak en büyük ızdırap. Nasıl yaşarsa yaşasın tatmin olmuyor, olamıyor. Çünkü manipülasyona, yalana dolana oldukça meyilli. Ne istediğini, nasıl yaşaması gerektiğini düşünmüyor bile. Daha fazla haz, daha fazla konfor, daha fazla ”sıkılmama” isteği. Bu insan türünün sonu yıkımdır. İçsel ve zihinsel yıkım gerçekleşti. Sadece bedensel yıkım kaldı. Hoş zaten yediğimiz yiyecekler, soluduğumuz hava, günlük yaşantımız bedenimizin yıkımına hızlandırmış durumda.

    woodenpint

    @deadhouse, Teşekkür ederim hocam ve katılıyorum yediğimiz yiyecek yapay soluduğumuz hava kirli plastiğin içinde yüzüyoruz binlerce yıldır doğada evrimleşen vücudumuz bu hayata uyum bile sağlayamıyor elimizde bir tane yaşayacak bir yer var onun da canına okuyoruz.

    Format C: For Cortex

    @woodenpint, Belki her şeye bu kadar kolay ulaşmak da çok iyi bir şey olmayabilir. Mesela ben kral tv nin random müzik listeleri vardı. Bu randomluk içerisinde kendini tanıma olanağın oluyordu. Önüne birçok tarzda, iyi yada kötü müzik klibi çıkıyor ve sen kendine en çok iyi hissettiklerini kafanda süzüyorsun ve sonunda müzik karakterini oluşturuyor. Özetle, kişilerin müzik karakterinin oluşmadığı yada oluşturamadığı dünyada her şeye ulaşma imkanın olması çok bir şey değiştirmez. Bu mızmızlanma bundan kaynaklı diye düşünüyorum.

    woodenpint

    @Format C: For Cortex, Doğru söylüyorsun hocam. Zaten çoğu kişi özellikle gen z artık müziğe bu kadar derinlemesine bakmıyor, umursamıyor, önüne koyulanla yetiniyor. O merak, keşfetme hazzı yok.

  25. deadhouse says:

    200 yıllık ülkenin siyasi ve askeri sömürgesi altında esaret altında yaşayan, bir başka piyon ülkenin büyükelçisi tarafından, şansölyesine sosis denilen, şamar oğlanına dönmüş büyük alman ulusu ne hallerdesin. Sen ki Goethe, Schiller, Marx, Kant, Hegel, Nietzsche, Beethoven, Bach çıkarmış ulussun. Atalarınızın kemikleri sızlıyor.

  26. Raddor says:

    KoRn – Ben İnsan Değil Miyim?

    https://youtu.be/g9zBpABLzec

    Bir dönemin efsanesiydi bu video. Durduk yere aklıma geldi.

    Raddor

    Bakın bu da sadece benim bildiğim ve on yıldır seyrettiğim bir klip. Mutlaka izleyin, 10/10 cover. 🤘🤘

    https://youtu.be/NlMDWMcnClo

  27. lammoth says:

    Geçenlerde Wayback Machine üzerinden sitenin en yüksek albüm notunu alan albümlerine erişmeye çalışırken Ahmet abinin yazar sekmesine tıklamamla birlikte 5 Mayıs doğumlu olduğunu görüp sevindim. Çünkü Boğa Burcu insanlarının her zaman müthiş insanlar olmaları (tıpkı benim gibi haha) dünyanın en sekmeyen kurallarındandır.
    Doğum günün kutlu olsun kral, sen çok yaşa!

    Ahmet Saraçoğlu

    @lammoth, çok teşekkürler.

    Black Thunder

    @Ahmet Saraçoğlu, @lammoth inanmam ama bende boğa burcuyum, 8 mayıs. :)

  28. deadhouse says:

    @lammoth, Ben İkizlerim. Vilehand ve Raddor’un Aslan, Çaksu’nun Balık olduğunu düşünüyorum. Doğru tahmin ettim mi acaba. Aslında sadece 4-5 burç hakkında bilgim var. Boğa, Yay, Akrep, Başak bunları hiç bilmiyorum.

    Zeitgeist

    @deadhouse, Senin gibi hadiseleri analitik ve gerçekçi bir yaklaşımla değerlendiren birisinin burçlar hakkında az da olsa bilgi sahibi olmasına çok şaşırdım.

    deadhouse

    @Zeitgeist, Deniz kızları hakkında da bilgi sahibiyim. Tevrat hakkında da bilgi sahibiyim. Bir şeye inanmak ile o şey hakkında bilgi sahibi olmak aynı şey değil. Tam aksine hiç öğrenmemek hata. İlber Ortaylı ile Celal Şengör bir programda şimdiki gençlerin İncil hakkında hiçbir bilgisi yok deyip bunun büyük bir yanlış olduğunu belirtiyorlardı. Kitaplığımda Çakralar ile ilgili kitap da var. Destanlar da var. Dini metinler de var.

    lammoth

    @deadhouse, Bazen deadhouse kardaşımın yorumlarını okurken cidden kendim yazmış gibi hissediyorum :)

    Zeitgeist

    @deadhouse, Dediklerine yüzde yüz katılmakla beraber inandığını iddia etmemiştim aslında yorumum sadece gazetelerde günlük olarak yayınlanan, burçlar üzerinden yapılan karakter analizlerinin özelindeydi. Ayrıca astroloji ve burçlar hakkında bilgi edinilmesini de saçma bulmuyorum hatta tarihsel ve sosyolojik bağlamda ele almak makul geliyor bana.

    Noumena

    @deadhouse, burçlar ikiye ayrılır: Kova ve diğerleri ashjdj

    Not: Burçlara inanmıyorum.

    Raddor

    @deadhouse, vilehand astrolojiye inanmıyordur çünkü astrolojiye inanmak ve testosteron ters orantılı. vilehand de yüksek testosteron adamı olduğu için en fazla ekmek yemek için muhabbetini ediyordur. Örneğin; Bukowski gibi uç erkekler tamamen nefret eder Hastrolojiden.

    Ben de bu haftayı My Bloody Valentine ile geçirdiğim için Astroloji’ye inandığım bir haftaydı. Bir adam çalıştığım yere geldi. Direkt burç sorarak selamlaştı. Fena inanıyormuş ve her cümlesinin sonu “ayol” ile bitiyordu. Ben de katıldım muhabbete ancak o akşamki ağırlık egzersizimde normalden düşük performans gösterdim.

    Şu anda ise inanmıyorum çünkü bugün üst üste grindcore dinledim.

    Doğanın ganunu işte.

    Not: Terazispor.

    Melkor

    @deadhouse, Ben de ikizlerim. Burçların gerçek olduğu sikko bir evrende doğmadan önce sorsalar yine ikizleri seçerdim glb. Zihinsel faaliyeti iyi gibi gözüküyor. Boğa burcu da tam tersi sabit ve sıkıcı gözüküyor.

    şeyh hulud

    @deadhouse, astroloji kozmik ırkçılıktır.

    çaksu

    @şeyh hulud, Doğru ama solucan var, solucan var.. Bunu düşünmedim.

    çaksu

    Çok kel alaka görünüyor ya bari referans koyayım heheh.
    https://www.google.com/search?q=shai+hulud&oq=shai+hulud&aqs=chrome..69i57j0i512l3j0i22i30l6.3024j0j7&sourceid=chrome&ie=UTF-8

    Kozmik ırkçılığa da iyi güldüm ^.^

    çaksu

    @deadhouse, Balıktan ziyade solucan hissediyorum bu aralar sdf.

    Yengeç. 4 Temmuz. Amerikanlar kutluyo bu günü de alakası var mı emin değilim, üstüme alınmıyım. Yengeç duygusal olur falan derdi annem. Orası tutuyor hehe.

    D

    @deadhouse, Dunyanin butun bogalari, toplanin.

    ismail vilehand

    @deadhouse, terazi burcuyum.

  29. deadhouse says:

    @Raddor, Bukowski bir gün tanrının varlığını sorgulamak istemiş. Demiş ki bir odada oturup bekleyeceğim, en ufak bir işaret gelirse vardır, hiçbir işaret gelmezse demek ki yoktur. İşaret gelmemiş. Demiş ki: “Tanrı yok.”

    Raddor

    @deadhouse, haha bunu denemeyen var mı? Bende de bir şey olmamıştı.

  30. Rzeczom says:

    a clockwork orange kitabını iki gecede bitirdim. hazır shining’i izleyeli çok olmamışken, bir diğer kubrick uyarlaması olduğundan hemen 71′de yaptığı uyarlamasına atladım ve açıkçası hayal kırıklığına uğradım.

    her şey o kadar hızlı gerçekleşiyor ki, hikaye inandırıcılığını kaybediyor. yazarın da zamanında söylediği gibi: şiddet gerçekten çok eksik kalmış.

    elbette kubrick’in kendine has sinematografisi ve yansıtması oldukça iyiydi ancak film o kadar çabuk bitiyor, olaylar o kadar hızlı gerçeklişiyor ki ‘ne oldu şimdi?’ diye tepki vermeme sebep oldu.

    shining kesinlikle daha iyi bir uyarlama ve daha iyi bir film. belki ileride tekrar dönüp izlersem daha çok beğenirim ama şimdilik söylemem gerekirse beklentimin epey altında kaldı.

    şeyh hulud

    @Rzeczom, izlemediysen Barry Lyndon’a da bakabilirsin. Arada tekrar açıp izlediğim tek Kubrick filmi, hatta en sevdiğim filmi.

    deadhouse

    @Rzeczom, 2001:A Space Odyssey ve Barry Lyndon’ı izle. İkisi de 10′luk filmler.

    lammoth

    @Rzeczom, Ben de tam tersi bir düzende ilk olarak filmi izleyip daha sonra kitabı okumuştum. O sebeple ikisini de baş tacı etmiş bağrıma basmıştım. Film de öyle durduk yere şansına önüme çıkmıştı bir sitede. Filmin afişine falan bakıp merak edip izlemiştim. Sanırım 13-14 yaşında falandım o sıralar. Henüz art house ile tanışmamış ve ömründe en sanatsal film olarak Tim Burton filmlerini izlemiş biri olarak filmin beni resmen felç ettiğini hatırlıyorum. Öylesine ağır etkilendim ki sonraki 3-4 senemi sinema okumaya ve izlemeye vakfettim. Bugün bile o dönem izlediğim filmlerin ekmeğini yerim :)

    Ayrıca son 5-6 senedir filmin tema müziğini telefon melodim olarak kullanıyorum haha.

    Dysplasia

    @Rzeczom, A Space Odyssey’e dalacaksan da kitabını sonra oku. Her ne kadar bir uyarlamadan çok ortak proje olsa da kitabı tam bir bilimkurguyken filmi ‘bize bir şey anlatmaya çalışıyor’ edasında başka kafalara çıkıyor. Bu senin bilimkurguya olan sevginle de alakalı tabii ki ama kitabı okuduktan sonra filmi izlersen filmin o mistik/kriptik havasına giremezsin, zira kitap her şeyi güzel güzel açıklar.

    Rzeczom

    @Dysplasia, önce filmi izlerim. bir süre kubrick’e ara vericem, dönüşte 2001′e başlarım.

    mandrake

    @Rzeczom, Kubrick kendine has üslubuyla -fark yaratarak- “o hikaye öyle anlatılmaz böyle anlatılır” demiş ve döneminde King ve Burgess’a bir nevi ayar vermiştir aslında.
    Çünkü ne “The Shining” ne de “A Clockwork Orange” bire bir metin uyarlaması olmadığı ve Kubrick bu hikayelerde yorumlama yoluna; birtakım değişikliklere başvurduğu için King, “The Shining”e; Burgess da “A Clockwork Orange”a burun kıvırıp beğenmediklerini ifade etmiştir. Özellikle King’in bu noktadaki tavrı keskin ve net.

    Fakat Burgess’ın burun kıvırmasındaki temel sebep özellikle filmdeki teatral şiddet tasviri ile finalde yapılan değişiklik.
    Burgess, şiddetin özendiriciliğini eleştiriyor aslında, eksikliğini değil. Yani Kubrick’in kullandığı sinematografiyle bir çeşit şiddet güzellemesi yaptığını ve toplumsal anlamda -özellikle genç birey bazında- olumsuz bir etki yaratabileceğini düşünüyor.

    Tabii buna bağlı olarak bir de tartışmalı finali var. Olayın arka planı biraz karışık:
    Kitap ilk olarak piyasaya çıktıktan bir yıl sonra, finalle ilgili eleştirmen ve okuyucular ikiye ayrılıyor ve ortalama bir yıl sonra “mevcut finalin, hikayenin bütünüyle uyuşmadığı” gerekçesiyle -ki ben de bu taraftayım-, son bölümün tamamen çıkarıldığı “Amerikan Basım” sürülüyor piyasaya. Burgess da o dönem “evet, aslında bu final hikayeye çok daha uygun” diyerek onay veriyor. Hatta Burgess kitabı basıma vermeden önceki taslakta, mevcut final bölümünü kullanmadığı, bu bölümü sonradan eklediği ifade ediliyor. Ancak ilerleyen süreçte bu konudaki fikri sürekli olarak değişmeye başlıyor.

    Kubrick’in beyazperde uyarlamasındaki kaynak “Amerikan Basım”; hatta çekimlere başlanmadan önce Burgess o dönem de buna onay veriyor.
    Buna karşılık bir yandan, Burgess’ın hikayenin finaliyle ilgili yaşadığı kararsızlık ve ikilem de devam ediyor.
    Son olarak, “eğer bir hikayede karakter dönüşümü yoksa, bu yazdıklarımın bir anlamı ve değeri kalmaz” gibisinden bir demeç vererek, tavrını net bir biçimde ortaya koyuyor.

    Ek olarak, bizde daha önce baskısı üretildi mi bilmiyorum ancak piyasadaki tüm “Otomatik Portakal” baskıları final bölümünün dahil edildiği ve orijinal olarak kabul edilen “İngiliz Basım”.

    Kubrick, orijinal metinde anlatılan hikayeyle örtüşmeyen ve “zoraki eklenmiş” havası yaratan ve -bana göre- efsaneyi kestaneye çeviren final bölümünü tamamen hikayeden çıkararak yapması gerekeni yapmıştır.
    Kubrick’in sinematografisi -David Lynch kadar olmasa da- alışılmışın dışında, beyin yakan cinsten detaylı ve yorucudur. Sonuç olarak, biraz ara verip filmi sakin bir kafayla tekrar izlersen, fikrinin pozitif yönde değişeceğini düşünüyorum.

    Rzeczom

    @mandrake, finaliyle ilgili bu kadar mevzu döndüğünü bilmiyordum ancak tahmin etmesi de güç değil. ingilizce olarak yazılan ünlü olan hemen hemen her eserde bir american/british basım farkı olabiliyor.

    benim finali ile ilgili bir problemim yok. kitaptayken de pek rahatsız olmamıştım çünkü bağladığı yer iyiydi: herkesin kendi seçimi var. ne kendi çocuğunun aynı hataları yapmamasını sağlayabilir ne de torunun. eğer yazar sürekli bi öyle bi böyle konuşmuşsa bir sanatçı olarak onun sorunu ve yetersizliğidir. kubrickin finali de gayet tatmin ediciydi. filmle örtüşüyor. kubrick iyi bir sinemacı ama iyi bir uyarlamacı değil de denebilir belki. en nihayetinde edebiyat eseri ile sinema filmi birbirinden farklı şeyler. çok uzun bir tartışma konusu.

    beni rahatsız eden kubrick’in anlatım tarzı, sahne dekor tasarımı, üslübu değil; herşeyin çok hızlı ilerlemesi ve filmin bana karşı olan inandırıcılığını yitirmesi. iyi bir film ama çok daha iyi bir film olabilirmiş hissiyatı bıraktı ben de. herşey çok hızlı, geçilgen ve tüme varıcı. daha rahatsız edici bir yapım olabilirmiş, tıpkı shining gibi. kızlara tecavüz etmek yerine grup sex yaptırmış, ya da gayimsi bir partner eklemiş. bunlar elbette tercih, sadece ben beğenmedim.

    yoksa oyunculuklar, müzikler, sinematografi yılına göre şahane elbette. herkesin bir bakmasının da zararı yoktur.

    mandrake

    @Rzeczom, açıkçası Burgess’ın final bölümündeki “damdan düşme” karakter dönüşümü ile olayı basite indirgemesini hiçbir şekilde gerçekçi bulmamıştım.
    Bunun altını nitelikli bir biçimde doldur(a)madığı için final bölümü başlı başına aceleye getirilmiş ve “zorunlu bir sansür uygulanmış” hissi uyandırmıştı bende.
    Bu nedenle de zamanında olayın arka planını baya bir eşelemiştim.

    Çevremde soran olur veya konusu açılırsa ya “Amerikan Baskısını oku” ya da “final bölümünü okumadan yırt at” şeklinde tavsiyede bulunurum. Çünkü anlatılan hikayenin kalitesine ve etkileyiciliğine net olarak ket vurup vasatlaştırıyor bana göre.
    Buna bağlı olarak, “A Clockwork Orange” benim için -mevcut şartlar altında- filmi kitabından daha iyi olan nadir eserlerden biridir. Tabi bunu ifade ederken orijinal metni itibarsızlaştırma gibi bir niyetim yok.

    Kubrick’in bu filmde yarattığı temel faktör, şiddete bağlı -rahatsız edici olması beklenen- eylemleri sanatsal düzeleme aktararak, onları çekici hale getirmesi. Bir kişinin başka birine bıçak saplamasını, bifteğin üzerine ketçap sıkarak yansıtmak gibi bir yöntem izliyor.
    Bunların dışında, elbette filmi beğenmeme nedenlerini anlayabiliyor ve hak veriyorum, beklenti ve zevk meselesi sonuçta.

    Not: Film ya da kitaplarda “kör göze parmak” olayından, gerçeklikten ve samimiyetten uzak mutlu sonlardan hiç haz etmem. Bazı hikayeler sonuca bağlanmak veya çözüme ulaşmak zorunda değil; bırak okuyucu, izleyici doldursun o boşluğu.

    deadhouse

    @Rzeczom, Rzeczom kardeşim grup seks sahnesi yerine tecavüz sahnesi bekliyorsan seni Haneke üstat bekler. Gerçeklikten kafayı sıyırabilirsin ama uyarayım. Funny Games (Österreich versiyon) 7. Kıta, Piyanist, Beyaz Bant seni bekler.

    woodenpint

    @deadhouse, Funny Games’in insanı germeyen saniyesi yok gerçekten. Hayatımda izlediğim en can sıkıcı ve en iyi filmlerden biri. 1997 versiyonu ne kadar iyiyse 2007 versiyonu da o kadar kötü zannımca.

    Yiğit

    @woodenpint, sanırım bir tek ben amerikan versiyonunun daha iyi olduğunu düşünüyorum. O iki bebe çok daha donuk ve evil geliyor bana.

    woodenpint

    @Yiğit, Zevk meselesi hocam tabii, ilk versiyondaki sarışın elemanın aptal donuk ifadesiyle diğerinin tepkisizliği de bana aynı şekilde daha evil geliyor hahahah

    lammoth

    @deadhouse, Haneke günümüz dünyasının gerçekliğini en iyi yakalayan auteur değil mi ya? Üstatla çok geç tanışmama rağmen kısa sürede Beyaz Bant dışındaki tüm filmlerini izleyip aşığı oldum.

    Melkor

    @lammoth, Son filmi happy end ile o da çöküş dönemine girdi sanki. Pek çok şeyi eleştirmeye çalışırken, hiçbir şeyi eleştiremeyen bunaltıcı bir filmdi.

    şeyh hulud

    @lammoth, Beyaz Bant bana sanki Ecciniler’in sinemaya uyarlanmış hali gibi geldiği için ona karşı ayrıca bir sevgim var.

    Yiğit

    @deadhouse, var olmuş en yüce yönetmen. 7. Kıta beğenip de tekrardan izlemeyi düşünmediğim tek film olabilir. Beni daha çok etkilemiş başka bir film yok sanırım.

    şeyh hulud

    @deadhouse, beni en çok rahatsız eden filmi Amour olmuştu.

    Rzeczom

    @deadhouse, sexi falan boşver. The Revenant izleyerek sabahladım.

    BAYILDIM filme. SANAT, SANAT, SANAAATT.

    Joseph

    @Rzeczom, sitedeki profil fotoğraflı senmisin

    deadhouse

    @Joseph, Evet o. Görüştük birkaç kez. Fotoğrafta durduğundan daha güzel olduğunu söyleyebilirim.

    Joseph

    @deadhouse, havalı birine benziyor sanki :(

    Rzeczom

    @deadhouse, görüşmelerimizin detayları ve gizliliği konusunda anlaştığımızı sanıyordum?

    whatsaap’a gel.

    deadhouse

    @Rzeczom, Olayı tamamen yanlış anlamışım. Joseph’in PA’da kullandığın Rzeczom albüm kapağının sen olduğunu düşündüğünü zannettim. Şimdi linke bastım. Vay be seni böyle hayal etmemiştim. Sokakta görsem selam vermem, güven verici bir tarzın yok hahaha

    Lehistanlı Kovboy muazzam ya. Ergenliğim geldi aklıma. İnanılmaz şeyler yapıyordum o zamanlar. Yalnız ben 16 yaşında falandım. Boşuna demiyorlar 21 olmuş ergenlik yaşı. Ergenliği bir küçümseme olarak algılama. Bana göre insan denilen varlığın tarihindeki en hakiki, en antiköle çağdır. Millet gibi kötü anlamda düşünmüyorum ergenliği.

  31. şeyh hulud says:

    Kentaro Miura’nın ölümünün 1. yıl dönümü oldu. Berserk’ü okumaya başladığımdan beri herkese öneriyorum ama metal müzikle bağı olan insanlara şiddetle öneriyorum, mangayla aranız olsun olmasın kesinlikle şans verin. Berserk müzik dışındaki bütün sanat formları arasında şimdiye kadar rastladığım en metal şey ve bunu sadece her bir sayfası death metal albümü kapaklarından fırlamış gibi gözüktüğü için söylemiyorum, bunun çok daha ötesinde, bence aynı zihin yapısına hitap ediyor.

    lammoth

    @şeyh hulud, aşırı derecede sevdiğim Dark Souls’un belirli tasarımlarda örnek aldığı bir çalışma olduğunu duyar duymaz Berserk animesine saldırmıştım. Anime kültürü olan birisi olmasam da çok sevmiştim bu seriyi. Ben de buradan Miura’yı anarken izlemeyenlere bu animeyi tavsiye etmiş olayım.

    şeyh hulud

    @lammoth, Souls serisini hiç oynamadım ama yapımcısının Berserk’ten etkilendiğini duyuyorum hep. Elden Ring ile ilgili birkaç görselde gördüğüm kadarıyla da Berserk’ü ve Miura’yi yine anmışlar.

    Ben de Berserk’le ilk kez 97 yapımı anime ile tanışmıştım. Özellikle Susumu Hirasawa’nın müzikleri harikadır.

  32. OblomoV says:

    ”I don’t like it but is incredible!”
    https://www.youtube.com/watch?v=HtyRJVcEXcs

    Death’in tepki videoları bile ilgi çekici olabiliyor.

    woodenpint

    @OblomoV, Bu arkadaşların genel olarak kötü videosu yok ya. İzlerken çok eğleniyorum.

    OblomoV

    @woodenpint, Ben de.
    Bu tarz içerik üretenler içinde tek takip ettiğim kanal. Geyik dozu bazen aşırıya kaçabiliyor ama güzel değerlendirmelerde bulunuyorlar. Farklı bir bakış açısı olarak dinlemek güzel oluyor.

    woodenpint

    @OblomoV, Evet evet kesinlikle, bir de adamlar gerçekten eğleniyor hissediyor müziği, iyiymiş diyip geçmiyorlar dediğin gibi hahahah

  33. Cryosleep says:

    Mikael Åkerfeldt şöyle bir dizinin müziklerini yapmış, hatta bir bölümünde konuk oyuncu olarak da var sanırım, izlemedim henüz. https://www.imdb.com/title/tt12304420/

    Ugur

    @Cryosleep, Yönetmen olarak Jonas Åkerlund’ı görünce koşarak uzaklaşasım geldi ama meraktan bakacağım sanırım.Cast’ta Tobias Forge ve Amalie Bruun de gözüküyor.Rolleri nedir bilmem.

  34. deadhouse says:

    ”Arapça ezan okuyan akıl hastası yakalandı” gibi haberlerin yapıldığı Altın Çağ. Atatürk’ün yaşadığı, Köy Enstitüleri’nin varlığını sürdürdüğü, Nato’nun olmadığı zamanlar. Bilimin, bilginin, aydınlanmanın önemsendiği, gericiliğin yüceltilmediği, ”gökten indiği sanılan kitapların” rehber edinilmediği çağ.

    Zaman yolculuğu yapıp geri gelmek istemiyorum.

    Melkor

    @deadhouse, Evrim geriye gitmez derler ama ısrarla maymunlaşan bir millet bunlar. Medeniyetin kırıntısı bile içlerine işlemiyor. Şu günlerde ayasofya’nın kapısını kemirmekle, mumyanın dişini kaynatmakla meşguller. Ulan aklıma geldikçe gülüyorum ahah.

  35. Ece says:

    Fener-Vakıf şampiyonluk maçı akşam Trt Spor’da 19.00′da yayınlanacak, tüm voleybol severlerin bilgisine. Bu kıran kırana mücadeleyi kaçırmayın. Birazdan salona doğru yola çıkacağım, yaşadığım heyecanın tarifi yok.

    deadhouse

    @Ece, Umarım Fenerbahçe kazanır.

    Ece

    @deadhouse, @Rzeczom, Tesekkurler arkadaslar. Umarim bu aksam bu isi bitiririz 5. maca kalmadan

    Rzeczom

    @Ece, şimdiden baw się dobrze.

    enemyofgod

    @Ece, Fenere avrupa kupasında yazık oldu. Burada kazanır umarım.

    Ece

    @enemyofgod, Ligde de yazık olacak, aynı senaryo. Perşembe 3-0 alır Vakıf, yüzümüzün gülme ihtimali yok. Ekşi’ye bakıyorum da Gs’li Bjk’li olup voleybolda Fener’i tutan çok kişi var, adamlar ”Şimdi daha iyi anlıyorum Fenerli olmayı, kanser oldum.” demişler.

    enemyofgod

    @Ece, Fenerli olmak cidden sağlığa zarar. Hepimize sabır diliyorum. Şu an fenere dair tek umudum kadın futbol liginde, ama onda da bir halt olur 2. bitiririz.

  36. deadhouse says:

    Nostaljiden nefret ediyorum ama geçmişi özlüyorum.

    https://youtu.be/gD7j7qC2hmo

  37. Dün hep dışarıdaydım, yoldaydım, sonra Antalyaspor maçına gittim (müthiş maçtı), eve de geç geldim. O yüzden yorum onaylamalar epey gecikti, kusura bakmayın. Şu anda (08.59) ana sayfadaki son 20 yorum yeni onaylandı, onaylanan tüm yorumlar oradan görülebilir.

  38. şeyh hulud says:

    Ambient yolculuğum devam ediyor, Mother Earth’s Plantasia albümünü dinliyorum bu aralar. Adam bu albümünü bitkiler dinlesin diye yapmış. Hayatın beni getirdiği nokta.

  39. ismail vilehand says:

    King Kong’un anasını sikeyim am salak maymunun teki. Godzilla ölüsünü dirisini siker. Sürüngenler > Primatlar.

    şeyh hulud

    @ismail vilehand, her zaman Godzilla. Genel olarak batıdan çıkan kaiju filmleri bana tat vermiyor.

  40. Koralp says:

    Bu sitede yaptığı ilk yorumu hatırlayan var mı? Ben ufak bir araştırma yaptım, bulduğum en eski yorum Şubat 2013′e ait çıktı. Belki zorlasam daha da eski yorumlar çıkar çünkü 2011′den beri takip ediyorum siteyi.

    http://www.pasifagresif.com/2013/02/within-the-ruins-elite/comment-page-1/#comment-94367

    owlbos

    @Koralp, benim ilk yorumum ”aynen” ”katılıyorum” gibi bir şeydi

  41. Paul Pogba'nın Bir Kolu Uzun Bir Kolu Kısa Forma Altı Tişörtü says:

    Ben net hatırlıyorum. Hafızam kuvvetlidir. Yıl 2010′du. Bir Slayer haberiydi. Ufak bir araştırmayla buldum. Tam olarak şuydu:

    http://www.pasifagresif.com/2010/04/tom-arayadan-buruk-aciklama/

    Oradaki Blackened nickli benim (yaş 19-20 idi)

    Paul Pogba'nın Bir Kolu Uzun Bir Kolu Kısa Forma Altı Tişörtü

    @Paul Pogba’nın Bir Kolu Uzun Bir Kolu Kısa Forma Altı Tişörtü, Ay Koralp’e cevap veri tıklamayı unutmuşum. Kafa kıyak olunca mazur görün :)

    deadhouse

    @Paul Pogba’nın Bir Kolu Uzun Bir Kolu Kısa Forma Altı Tişörtü, Blackened sensen bundan önceki nickini biliyorum. Ama söylemeyeceğim.

    Paul Pogba'nın Bir Kolu Uzun Bir Kolu Kısa Forma Altı Tişörtü

    @deadhouse, Vay anasını sana da bir ipucu bırakmaya gelmiyor ha. Neyse çaktırma kanka.

  42. ismail vilehand says:

    Hayatımın en büyük şoklarından birini yaşıyorum. Trevor Strand ölmüş. İntihar deniyor.

  43. Ömer Kus says:

    The Black Dahlia Murder vokalisti Trevor Strnad ölmus, intihar sanirim, grubun yaptigi aciklamadan anladigim kadariyla. Bayagi sok oldum, naptin abi ya? 41 yasindaymis daha. Inanilmaz kafa ve eglenceli bir adama benziyordu ve tam bir metal muzik neferiydi, canli performanslari da efsaneydi. Cidden uzuldum, daha nice konserlerini görmeyi isterdim.

  44. deadhouse says:

    Bill Evans, Parliament ve Kırmızı Şarap.

  45. deadhouse says:

    Abd ve uşakları felaket peşinde. Bunlar Rusları tanımıyorlar. Yüzyıllarca biz onlarla mücadele ettik. 20. yüzyılda dünya siyasetine giren devlet ateşle oynuyor. Gelişmeler bu yönde ilerlerse nükleer savaş an meselesi. Belki yarın, belki yarından da yakın. Bunlar sanıyorlar ki Rusya gibi bir ülkeyi rahatça boğabilecekler. Evet bence de boğabilirler, boğulmayı da göz alacaklarsa tabii. Bazı makaleler/uzmanlar ilk füzenin Batı Ukrayna’ya, ardından diğer hedeflerin Polonya ve Finlandiya olabileceğini söylüyor. Karşılık geldiği an ise işte o zaman THE END

  46. Ece says:

    Final serisinin en ruhsuz maçı, yenilgiyi kabul edip gram mücadele etmeyen Fenerbahçe, Eda kaptanın yine üzgün şekilde ödül alması… Yazık: https://twitter.com/trtsporyildiz/status/1524808827979317248

    Arkada içten gülümsemesiyle alkışlayan Tuğba da iyi ki Japonya’ya gidiyor, Vakıf’ta çürüyecekti kız.

  47. çaksu says:

    Devin Townsend konserine gitmeyi düşünen ve yalnız olan var mı arkadaşlar? Ben kararsızım. Çok pahalı (Dream Theater’a ilgim yok) ama müziğini ve adamı çok severim. Bi yandan iyice fosilleştiğim için ortama girme fikri ürkütüyor (otistik zombiyim), ama hayata tutunmak adına faydası da olacak vs. Haha.

    Eşlik eden çıkarsa gitme, çıkmazsa gitmeme ihtimalim ağır basar heraldi. Varsa benzer durumda olan, dilerse şurdan ulaşabilir bana.

    https://www.facebook.com/ahmetonur.caksu

    deadhouse

    @çaksu, Bu sitede herkes cool. Profilin harika. Rzeczom zaten tıpkı bir Lehistanlı Kovboy. En düz benim herhalde
    :)

    Yiğit

    @deadhouse, abi senin profilin yok ki. Yoksa antisosyal geçinip snapchat’ten linkedin’e kadar hepsini kullanıyor musun 🤔

    deadhouse

    @Yiğit, Mecazla karışık bir sözdü. Sosyal medyada tek yaptığım şey (0 takipçili bir twitter hesabım var) yabancı basın ve kullanıcıların yorumlarını okumak.

    deadhouse

    @çaksu, Gitseydim Arctic Monkeys konserine giderdim. Ona da gitmem çünkü son 10 yıldır One Direction hayranlarından bile daha Poser hayranları var. Aralarınd kötü hissederdim.
    Dream Theater konserini bedavaya yapsalar gitmem. O kadar sevmiyorum bu aralar. Devin Towsend ile de hiç aram yok. 1 şarkısını dinlemişimdir belki. Bence kimseyi bulamazsan da git konsere. Tabii ki birileriyle gitmek daha güzel olur ama yalnızlık da çok kötü sayılmaz.

    Joseph

    @çaksu, ne için sana ulaşalım tuhaf tuhaf konusuyorsun

    çaksu

    @Joseph, Tuhafım elimde değil. Gitmeyi düşünen ve arkadaş arayan varsa yazabilir demeye çalıştım.

    Berca B.

    @çaksu, ben İstanbul’da olursam giderim ve sana haber veririm çaksu kesin. Ama yalnız olsaydım da mutlaka giderdim.

    Ömer Kus

    @Berca B., @Ahmet aa ben Devin Townsend’in de geldigini bilmiyordum. Dream Theater’in buyuk fani degilim, aslinda Devin Townsend’i de cok dinlemis sayilmam ama daha önce izledim ve konserleri inanilmaz keyifli geciyor, gordugum en kafa adamlardan biri. Sizle ve diger arkadaslarla beraber gayet guzel olur bu aslinda, ben de bakayim bir biletlere.

    Ahmet Saraçoğlu

    @çaksu, ben gideceğim. Beni gören olursa gelsin naber desin.

  48. Raddor says:

    Tesadüfen karşıma çıktı. Simpsons’ın bir bölümünde Judas Priest’ten Death Metal grubu olarak bahsedilmiş. Bizim metılcılarda da Obsesif Kompulsif Türcülük olduğu için diziyi yağmura tutmuşlar. Bu nedenle, sınıfının kara tahtasına her bölümün açılışında farklı bir cümleyi defalarca yazan Bart Simpson, bir sonraki bölümün introsunda JUDAS PRIEST IS NOT “DEATH METAL” yazıyormuş. Şuradan bakılabilir.

    https://amp.theguardian.com/music/2014/jan/14/simpsons-apologise-judas-priest-death-metal

  49. Berca B. says:

    Keşke bu sitede daha sık Deftones övsek, dönem dönem Deftones övme histerisine kapılsak. Şu halimiz büyük ayıp cidden.

    Raddor

    @Berca B., en sevdiğim parçaları Engine No. 9. Jilet gibi distortion, gaz ötesi psikopat bir parça. Değeri bilinmiyor.

    Erutururu

    @Raddor, +1 en ölümcül Deftones rifflerini içeren parça. Elite de sağlam parçadır.

    Berca B.

    @Raddor, Deftones’un en sevdiğim parçasını bulmak define bulmaktan daha zor ama benim sanırım Kimdracula. Aşırı derecede bayıldığım tonla Deftones şarkısı var ama Kimdracula hayatta en sevdiğim şarkılardan.

    Engine No. 9 da çok güzel şarkı ama Deftones’un kendini bulduğu zamanlardan önce olduğu için bana asıl Deftones havasını vermiyor. Elite de aynı şekilde müthiş ötesi bir şarkı ama bana en az Deftones gibi hissettiren şarkılardan.

    Raddor

    @Berca B., Deftones’un değişmesi konusunda Chino Moreno bir keresinde The Black Eyed Peas gibi hoptirik şeyler dinlemek yerine The Cure gibi daha sanatsal eserlere yöneldiğini söylemişti. Tam olarak bu iki grubu örnek vermişti.

    Her ne kadar The Cure > The Black Eyed Peas olsa da ruh sağlığına The Cure ya da Koi No Yokan gibi albümler iyi gelmiyor. İnsanın üstünden geçen cinsten müzikler bunlar.

    O yüzden hoptirik olanı alayım ben. Yani Engine No. 9 🤘:)

    Elite’i de sevmiyorum. Chino Moreno’nun sesi o şarkıda çok fışırdıyor.

    Hem ayranım dökülmesin hem örtüm dikilmesin.

    Berca B.

    @Raddor, özellikle Black Eyed Peas örneği ilgimi çektiği için söylediğin röportajı buldum ama gördüğüm kadarıyla Deftones müziğinden değil, yazdığı sözlerden bahsederken bu örnekleri vermiş. Ama ruh sağlığı konusunda söylediklerinde haklısın. Son 1 aydır çok stresli bir dönemden geçerken dinlediğim White Pony’ler, Diamond Eyes’lar, Saturday Night Wrist’ler beni biraz yıprattı ama gel gör ki insan dinlemekten de vazgeçemiyor.

    Son olarak Elite sevilmez mi ya. Aklımı kaybediyorum o sonu gelmeyen rifte.

    Raddor

    @Berca B., nasıl buldun ya yerliydi o röportaj. :) 2010 civarıydı. Diamond Eyes’ı anlatıyordu. Blue Jean eki Headbang’de okumuştum. Demek ki aynı örneği vermiş her yerde. Chi’nin hastalığının da grubu epey karamsarlaştırdığından bahsetmişti.

    Demek sözlerden bahsediyormuş. Olsun 12 yıl olmuş, yine yakın hatırlamışım. :)

    Berca B.

    @Raddor, valla Chino Moreno Black Eyed Peas diye googlelayınca direkt çıktı hahaha: https://www.spin.com/2010/02/studio-deftones/

    Muhtemelen Blue Jean de yabancı bi kaynaktan almış röportajı.

    deadhouse

    @Berca B., Koi No Yokan başyapıt der geçerim.

    ismail vilehand

    @deadhouse, artı birimle geldim. En sevdiğim Deftones albümü.

    Berca B.

    @ismail vilehand, @deadhouse Deftones konusunda kimsenin en sevdiğine itiraz etmem sanırım. Sıralama yapmayı hiç sevmem ama son albüm benim ilk 3′ümü çok net zorluyor. İlk 3′üm nedir bilmiyorum ama kafa yorup yapsam sanırım son albümü oraya alırım.

    Cryosleep

    @Berca B., İlk üç albüm bu dünyanın görüp görebileceği en güzel şeylerden birkaçıdır.

    Yiğit

    @Berca B., hayatım boyunca hiç dinlemedim. Spotify’ın önüme sürekli Deftones spamlemesinden de aşırı rahatsızım. Ne zaman ki spotify bu huyundan vazgeçer, belki o zaman dinlerim.

    Berca B.

    @Yiğit, Deftones storyledikten sonra bunu okudum Yiğit, rahatsızlığa bir ekleme de ben yapmışım kusura bakma hahaha.

    ihsanoird

    @Berca B., belki albüm geneli olarak bakılınca en iyi 5 Deftones albümü arasına giremez (2003 / self-titled) ama Hexagram – Needles and Pins – Minerva üçlüsünü kim bilir liseden beri kaç kez döndürmüşümdür, bayılıyorum.

    Bir de daha önce kesin muhabbetini döndürdük burada ama yine de tekrar paylaşayım. My Own Summer intro’su, Seda S*yan programında çalıyor (07:35)

    https://www.youtube.com/watch?v=2CCKAwE_5rA&t=454s

    TanSolo

    @ihsanoird, vay amına koyayım çok şaşırdım lan

    Boba Fett

    @Berca B., Hiç dinlemedim, çok şey kaçırıyor muyum?

    Berca B.

    @Boba Fett, bence evet ama kendin dinleyip karar vermen en doğrusu tabi. Belki hiç senlik olmayabilir de.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.