Tatlı mı tatlı bir tatile hazırlandığınızı umduğum bir haftadan daha herkese merhaba. Bu hafta absürtlük, sevimlilik ve sefaletin muazzam potpurilerine sahne olacağını düşündüğüm bir tartışma konusuyla karşınızdayım. İster başarılar, ister dalgalanmalarla dolu olsun, üniversite hayatı muhakkak ki her insanın hayatında unutulmaz bir yere sahip. Gelin bu hafta üniversite veya öncesindeki ilginç öğrencilik anılarımızı paylaşalım.
Sorularla desteklemeye bu sefer hiç gerek yok, meydan sizin. Hepimize bol kahkahalı bir muhabbet diliyorum.
Çok tuhaf bir üniversite hayatım oldu cidden. Çok fazla şey yazacağım bu başlığa ama destansı bir yorumdan ziyade bir sürü ufak ufak yorum yazmak istiyorum.
İlk yorumum epik ders geçme istatistiklerimle alakalı.
1. sene
Toplam ders sayısı: 16
Geçilen ders sayısı: 1
2. sene
Toplam ders sayısı: 16
Geçilen ders sayısı: 2
3. sene
“Nooluyo lan?” + geçilen bir miktar ders
4. sene
Geçilen bir miktar ders
5. sene:
Toplam ders sayısı: 32
Geçilen ders sayısı: 32
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Benimde 32′ydi. Ama ben 32′de 30 yaptım maalesef :( a.q hocaları.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, 4. seneye kadar aynı ben. Tek fark ben bu sene tekrar sınava giriyorum. Onun dışında dört sene boyunca okula mal mal gidip gelme dışında bir olayım olmadı.
Çoğu insan gibi sayısız ilginç anım var elbette, ama ilk aklıma geleni yazayım şimdilik.
Lise 2′deydim yanlış hatırlamıyorsam, okula her zamanki gibi yürüyerek gidiyorum. Varmama 5 dakika kala falan deli bir dolu yağışı baş gösterdi. Öyle manyak yağıyordu ki, şemsiyem yanımda olsa bile korkup bir yerlere sığınırdım. Neyse iyice hafifleyene kadar bir bina altında bekledim, sonra koşarak okula yetiştim. Hala yağış olduğu için, fazla ıslanmamak için koşarak okul binasına yetişirken, suların kanalize edildiği dar ama derin kanal kısmının üstünü bembeyaz olmuş dev dolu taneleri doldurmuş. gördükten itibaren yarım saniyede kafam basmadığından, temiz ve çamursuz çakıl taşlarına basıyorum diye bir girdim, kalçama kadar buzlu suya battım ve öbür bacağım da girdi. Direk yapacağım şey belliydi, okula gidip kalorifer yanında biraz kuruyup ve ısınıp eve dönüp ilk dersleri kaçırmak… Sorun şuydu ki, bacaklarımı hissedemiyordum donduklarından, ve kafamı önüme eğip bacaklarıma baka baka okula yürüdüm, bi nevi başkası yürütüyor gibiydi beni ben de izliyor gibiydim. Sonra da planladığım şeyi yaptım ve güne rütin şekilde devam ettim.
İktisat tarihi derslerinden bir tanesinde Sovyetler konusu açılınca “HOCAM BİZ SOVYETLERİN 1864 YILINDA YAPTIĞI ÇERKES KATLİAMINI UNUTMADIK” diye bağırıp dersi terk eyleyen latent İslamcı arkadaşın suratına kahkaha atıp, 200 kişinin arasında kendimi sivilce gibi belli etmem haricinde, pek bir anım yok lisans hayatına dair hahah.
27.05.2015
@Batuhan Bekmen, ahahah. Biz de lisedeyken (1996′ydı sanırım) hoca, içinde azınlıklar da olan çok hafif politik bir konudan bahsederken Can adlı kız kalkıp bağırarak PKK’yı savunmuştu. Hoca delirip Can’ı susturmuştu (“Bu hanıma haddini bildiriniz!”), sonra Can sınıfın kapısını çarpıp çıkıp gitmişti. Hemen ardından hoca kendine gelememiş ve oflayıp puflarken bu sefer de müdür muavininin oğlu olan ve çok aktivist gözüken (sonradan da sosyolog oldu) başka bir arkadaş kalkıp “PEKİ YA BULGARİSTAN GERÇEĞİ!” diye bağırıp sınıftan çıkmıştı ahah.
Dönemin angut lise gençliği olarak muhtemelen hiçbirimiz “Bulgaristan gerçeği”nin ne olduğunu anlamamış ve hocaya bir haller olması dolayısıyla piç olan dersi çeşitli etkinliklerle kutlamıştık.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Ajhsaddklgs abi dersleri Abbas Güçlü ile Genç Bakış stüdyosunda mı işliyordunuz?
27.05.2015
@Batuhan Bekmen, ahaha. Bu arada politik demişken, Uludağ Üni’de zamanında milletin birbirini kırdığı meydanın adının sornadan Sevgi Meydanı olması.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Sevgi meydanıyla alakalı bir hikaye biliyorum eheh. Dayım askerliğini siyasi kavgaların sık çıktığı bir dönemde Uludağ Üniversitesi kampüsünün yakınlarında jandarma olarak yapmış. “Her gün sevgi meydanına gider öğrenci döverdik” diye anlatmıştı. Ülkücü tertibi varmış, kendisi de solcudur; olaylar çıkınca tertibine “ben bizim çocukları dövemem, ben gidip sağcı döveyim sen solcuları döv” demiş ve anlaşmışlar. Dönem boyunca aralarında hiç kavga falan olmamış, baya olaylardan sonra kimleri nasıl dövdüklerini anlatıyorlarmış. Çok tuhaf lan asdff.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Bulgaristan gerçeği ahahah. Bu kapı çarpmak ve şov olayları süper oluyor. Lisede oldu; çocuğun biri Edebiyat dersinde kendi yazdığı bir şiiri durup dururken okumak istedi, geçti tahtaya. Meçhul bir aşka yazılmıştı, herkes pür dikkat. Şiirin sonlarına doğru çocuk -muhtemeldir ki senaryo gereği- “AAARRRGGGHHH!!!” diye bağırıp sinirlenip kağıdı bir hışımla buruşturup çöpe attı ve yerine geçti. Hoca ve öğrenciler suskunken, bir kaç ay sonra sınıfta kaldığının haberini alacak olan üçlü(ben ve iki arkadaşım daha) birbirine yumruk ve tekme atarak “OHA OĞLUM GÖRDÜNMÜAĞUHAHAĞH” diye kahkahalarla gülüyordu ahah.
27.05.2015
@OnurOnur, inanılmazmış.
27.05.2015
@Batuhan Bekmen, Ayıp ettin Batu…
27.05.2015
@Nurhacı Çeri, Çerkes lan Çeçen değil, heyecanlı Maraşlı seni.
Sınıfta, hoca ve tüm sınıf ders kitabı sayfasını çevirirken, dünyanın en çok ses çıkaran hışırtılı naylonlarını koroya dahil ederek ekol yaratmışlığımız var. Ve hiç yakalanmadık sesi doğru anlarda yükseltip, azaltıp keserek, sadece herkes suratını ekşitiyordu hahahah.
Üniv.de bir dönem ders günleri haftaiçi 2 güne inmişti.Sadece 2 gün okula gidiyorduk eheh.Tonla Para verdiğin okulda bulamazdın böyle rahatlığı.
Para Politikası dersinden 200 kişi arasında sadece 5 kişi geçmişti.Biri de bendim.başarımın sırrı öyle hayvan gibi çalışmak falan da değildi .Tamamen üstün yazış teknikleri ve şansa soruların az buçuk çalışılan yerden gelmesiydi haha.Kimse inanmamıştı tabi.Adım ineğe çıkmıştı.
Lise’deyken aynı zamanda sınıf öğretmenimiz olan tarih hocamızla şimdi hatırlamadığım bir nedenden sınıfça kavga etmiştik.Akşama kadının arabası çizilmişti.Kimin yaptığını bulamadılar.Yıllar geçmesine rağmen olay hala gizemini korumakta (troll_face.jpg)
Tarih hocası diyince aklıma geldi lisede derslere giren tarih hocalarının hepsinin konular hakkında farklı yorumları vardı.Birisi abdülhamit gemileri haliçe zincirledi derken diğeri yok öyle birşey denizciliğe önem verirdi diyordu.Kafalar allak bullaktı haliyle.
Ha bir de İstanbul Üniversitesi mezunuyum ve güzel okulumda şöyle efsane bir adam var:
https://eksisozluk.com/sahmeran-baltacioglu–648941?p=1
27.05.2015
@Ugur, “Tamamen üstün yazış teknikleri” konusu bana da çok şey kattı. Vergi dersinde hoca “Vergi nedir?” diye 100 puanlık tek bir soru sormuştu. Derslere girmemiştim, konuyu baya az biliyordum ve diyecek çok az şeyim vardı. Ama sınav bittiğinde 4 sayfa kağıt verdim ahah.
Cevabım şöyle başlıyordu:
“”Ben vergisini veren bir vatandaşım!”
Evet, Amerikan filmlerinde sıkça duyduğumuz bu replik, bize verginin ne kadar önemli olduğunu…”
Yazının %95′i bu tarz laf salatası bulşitti ama tabii ki de hoca da, öğretim görevlisi vs de 4 sayfa cevabı okumayacağından aklıma ne geldiyse yazmıştım. Sınavdan 90 aldım ama o 4 sayfayı okusalardı en fazla 20 falan verilirdi.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Ahahaha abi aynen, ne kadar çok yazarsan şansın o kadar artıyordu.Hatta uzun yazmayın kısa cevaplar olsun diyorlardı inadına uzun yazardım ben allah ne verdiyse.Büyük ihtimalle de çoğunu okumuyorlardı.Laf salatası=win
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Benzer muhabbeti üni.deki son final sınavımda yaptım ben de. Bir mikroişlemci tasarlayın, üstünde de şunları şunları yapın diye sormuştu adam. Herhalde arkalı önlü 10 sayfa bir kod verdim. (3-4 saat sürmüştü o final) O kodu hakkaten çalıştırsam muhtemelen bilgisayar cana gelip sigit diye kendi ramini anakartını falan kafama fırlatırdı ama 100 üstünden 110 alıp bir efsane olarak okulu bitirmiştim.
bkz: i have no idea what am i doing
27.05.2015
@Eren Cansunar, abi assembly mi yazdın nasıl on sayfa tuttu o ne vicdansızlıkmış be. Helal olsun ahah.
27.05.2015
@Furkan Keskin, Aynen :( Şimdi yaz desen gülümseyerek uzaklaşırım gerçi o ayrı asd
27.05.2015
@Eren Cansunar, ahaha mükemmel.
27.05.2015
@Eren Cansunar, müthiş ya akdshgsldf
27.05.2015
@Eren Cansunar, Ahaha Oguz Ergin. <3 Sinavin iskence yapisina ragmen baya eglenmistim ben o islemciyi tasarlarken, isin garip tarafi o galiba. Fakat sinavin sonlarina dogru elime kramp giriyordu artik.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, @Eren Cansunar, respect yav. Sanırım önümüzdeki hafta dünyanın en kolay alınmış bilgisayar mühendisliği diplomasını alacağım sdsfg.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, hacı bize gaziden bi adam geliyodu ya, Oğuz Ergin’den başka bir ders almıştık.
Cidden feci eğlenceliydi ama mikroişlemci resmen magic scroll yazıyodun ahah.
Okulun ilk yılında arkadaşla birlikte kalacak ev bulamamamız sonucu 2 gün Eskişehir Tren Garı’nda kalmıştık. Sonradan sokakta kalmanın da acısıyla gaza gelip bulduğumuz ilk eve çıktık.
Ev sahibi evin 4 odasını ayrı ayrı kiralıyordu ve eve gelen adamlardan biri 2 metreden uzun 70 kilo civarında, bizden de yaşça baya büyük bir çocuktu. Okula gitmiyordu. Yanında sürekli çok fazla para vardı ve bazen geceleri Eskişehir’de kumar oynanan yerlere gidip ertesi gün çok çok daha fazla para, çeşitli takılar ve telefonlarla eve geliyordu. Tabii bir sonraki gece hepsini kaybediyordu. Hatta birkaç kez bize OT uzatmıştı ve biz de BEDAVA olduğu için içmiştik ahah.
Neyse sonradan oturduğumuz mahalleden bir çocuğu kafalayıp, çocuğun ailesinin bir miktar(10 bin lira kadar, sene 2006 başları) parasını alıp İstanbul’a kaçtılar. Mahalle halkı bizi sikecek gibi oldu. Bir hafta boyunca polisler eve gelip gitti.
Okuldaki ilk yılım böyle devasa saçma ve travmatik bir olayla geçti yani.
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, “Mahalle halkı bizi sikecek gibi oldu”da istemsiz kahkaha patlattim ya.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, ahaha ben de şimdi spor salonda güldüm yıhyıh diye.
Konu harika haha. Genel bir giriş yapıp daha sonrasında ayrıntılara, aklıma gelen alakasız örneklere geçmeyi düşünüyorum.
Öncelikle ortaokul. İnsanlar üniversiteyi ya da liseyi özlerken ben bildiğiniz ortaokulu özlüyorum. Çünkü; her birinin birbirinden farklı komik, ruh hastası, hayvani özellikleri olan tamı tamına 10 erkek olarak geziyorduk. Gençler o dönemde kızlı hadiselere girmeye çoktan başlamış iken bizim hiç ayrılmayan 10 hayvan oluşumuz; aramızda bir gurur vesikasıydı.
Çoğu kişi bu tarz konular konuşulduğunda “Bizde çok hayvandık!” diye düşünebilir ama ben ve diğer dokuz kişide emin ki bizler “farklıydık” ahah. Tabii yaşanmış milyon hikayeyi hatırlayamıyor bile insan. Böyle anlarda klasik “anlatılmaz yaşanır” diyesi geliyor insanın.
En sevdiğimiz eylem KARAMBOL adını verdiğimiz iki farklı türde yapılan şeydi. Birincisi geleneksel altta kalanın canı çıksın oyunun en serti, en tavizsizi, en acımasızı olan, karambol fırsatı hissedildiğinde birinin “Karamboooool!” diyerek başlattığı, katılan sayısının 20yi bulduğu hadiseydi. İkincisi ise her gün(ama her gün) okul bittiğinde, merdivenlerdeki coşkulu kalabalığı ittirerek(tabii güya bilerek yapmıyoruz, dengemiz kayboluyor falan haha) onlarca öğrencinin düşmesini sağlamak ve ardından karambolün birinci türüne geçmekti. İşte bir keresinde tıfıl bir öğretmen düşenler arasında olunca çanlar bizim için çalmaya başlamıştı, müdür dahil tüm okul bileşenleri bizden haberdardı ve bildiğiniz ÖNLEM almaya başlamışlardı. Karambol öyle bir gereklilikti ki fırsat olmadığı anlarda korkuyla sindirilmiş arkadaşımız “Ali Azem yere yat!” emriyle “rızasıyla” yatıyordu yere… Bir öğretmenimizse bu halimizi nedense seviyordu, bizi gördüğünde anlamsız gülmeye başlıyordu. Zaten onun derslerinde, dersin sonunda montların olduğu bölgede küçük şovlar düzenliyorduk ona. İyi giyimli, güzel ve modern diyebileceğimiz bir kadındı ama bir keresinde garipleşip, hiç beklenmeyecek bir şekilde 13-14 yaşlarında ki bizlere “Gay misiniz?” diye sormuştu.
Karambol zaten en sonunda başımızı yakıyordu. Sağlam karambollerden birini arkadaşlarımızdan biri çekip Youtube’a koymuş okul ismini falan yazarak. Video tabii biraz dönemin şartları gereği 20p falandı ahah. Görüntülerde düzgün olarak sadece; coşkuyla milleti karambole iten, çağıran ben ve bacağının üzerinde 15 kişi olan, acıyla bağıran, ne yazık ki bu yılın Ocak ayında hayatını kaybetmiş olan arkadaşımız gözüküyordu… Tabii müdür Ahmet’i ve beni derhal odasına aldı, ardından kalan 10dan fazla kişiyi. O an bizi nasıl siktiler bilmiyoruz ama gözümüzün önünde bilgisayarda kayıtlarımızı siliyorlardı, yani okuldan atıyorlardı. Geleceği parlak olan, günü geldiğinde İTÜ Uçak Mühendisliği okuyacak olan Ahmet yıkılmıştı direkt. Zira OKS’ye 1-2 ay kalmıştı. Her zaman ki rahatlığı üzerinde olan bense “Hayat devam ediyor” deyip herkesi güldürmüştüm, anlayacağınız biraz maldık.d
Geleyim dayakçı ağır ulusalcı MÜMTAZ Hocaya. Ya bu hakikaten anlatılmaz. Dersleri o kadar adrenalin, heyecan ve korku doluydu ki. Sağlam 3-4 dayak olayı yaşadık, bir tanesinde tektim… Ama neyse ki en sağlam dayak; ben ve bir arkadaşım sayesinde olmasına rağmen dayak yiyen -en sonundada suratlarına tükürülen- 7-8 kişilik ekipte değildik… Aynı zamanda seviyorduda bizi, gazada geliyordu. En ufak siyasi bir şey söylediğinde gaza getirmek için yaşattığımız alkış tufanı ve “Mümtaz Hoca! ŞıkŞıkŞık! Şehitler ölmez vatan bölünmez! Kahrolsun PKK!” absürt sloganlarını söyleyişimiz ilk günkü kadar komik gelir hala hahah.
Üzücüdür ki, birinin hayatını kaybettiği, herkesin konuştuğu zaman büyük özlem duyduğu, duygulandığı bu ekip; lise yıllarından kalma dağılmışlık sebebiyle çok ama çok nadir görüşüyor.
Çok özlüyorum o sonsuz eğlenceli anları.
30.05.2015
@OnurOnur, merdivenlerde karambol yapmak bildiğin brezilya liginde tribünlerin aşağı inmesini çağrıştırdı bana :)))
30.05.2015
@Swedish, Tamı tamına öyleydi ama sonucunda ki görüntü daha çok “Kamboçya izdihamı”nı andırıyordu ahah.
30.05.2015
@OnurOnur, poahhaha harbiden seyirlik
Ortaokulda “öykü yazma” konulu Türkçe dersimizde, bir grup paragöz maceraperestin “Define Adası” diye gittiği bol ağaçlıklı bir ada, ve adamlarımızın tüm adayı araştırıp bir şey bulamadıktan sonra, haritaya iyice dikkatli bakınca, oranın “Defne Adası” olduğunu acıyla farketmeleri konulu bi öykü yazarak ve sınıfa okuyarak dikkatleri üzerime çekmiştim. 1 saatte bitmesi gereken öyküyü çok kısa sürede yazıp, geri kalan zamanda daha dramatik ve komik yapmak için çabalamıştım.
Lisans tezimin konusu da Robert Louis Stevenson’ın Define Adası (Treasure Island) kitabıydı. İronik. Onda da benden kaynaklanmayan sebeplerle son teslim tarihine yetiştirememe tehlikesi yaşamış (yani bana yanlış şekilde son iki hafta sonra da teslim edebileceğim söylenmişti.), ve dakikalarla ve belki saniyelerle başarabileceğim veya kaçıracağım teslim etme olayında şans yüzüme gülmüştü. Ciddi ciddi trafikte karşıdan karşıya koşmaktan tut, bastıracağım ve birtakım eklemeler yapacağım yerdeki bilgisayarlarda “F” klavye olduğunu görüp, kapağı ve birtakım yerleri İngilizce bilmeyen mekan sahibine yazdırıp, elime alınca hatalı olduğunu görüp oturup “F” klavyeyle kendim yazarken, “kesin kaçırdım” stresiyle fena zamanlar geçirmiştim. Nihayetinde, mutlu sonlar her zaman iyidir, saniyelerle de kazanılsa… ^^
Ahah eminim herkesin çok fazla anısı vardır. Benim çok fazla var ve ben de ara sıra gelip gelip yazacağım sanırım.
İlkokuldan başlayayım. Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersimize giren İnayet Uçar adlı tuhaf bir öğretmen vardı. İşte din ve ahlak öğretiyordu lol. Neyse öğrencilere cetvelle vuran ama aynı zamanda bazen çok fazla komik de olabilen, hıyar bir adamdı açıkçası. Ayrıca herif sara hastasıydı. Bir gün sınıflardan birinde afacan çocuğun biri sırf geyik olsun diye “hocam bizim evde kuran yok biz allaha inanmıyoruz” diyor ve zaten çok fazla sinirli olan İnayet hoca, aşırı sinire bağlı epilepsi nöbeti geçiriyor. Malum yere düşmeler, ağız köpürmesi vsvs yaşanıyor. Baya iri yarı bir adam olduğundan epey gürültü kopuyor tabii.
Sınıftan çocuklar, o gün kat nöbetçisi olan arkadaşımı çağırıyorlar, arkadaşım adamı yerde görüyor ve sonra koşarak müdüre gidip “HOCAM DİNCİ ÇARPILDI” diyor ve müdürden çok aşırı sağlam bir tokat yiyor.
Adamın ismini hatırlamaya çalışırken fotoğrafını buldum ahah. Hanımlar beyler, I present you, İnayet UÇAR
27.05.2015
@Furkan Keskin, Abi neden bilmiyorum ama INAYET hocanin bu fotografi aklima direkt David Lynch’i getirdi ya. Kafanin uzunlugundan midir sacin abuklugundan mi bilmiyorum ama sanki kendini ahlak bilgisine verse baya olurmus gibi. :/
http://s3.amazonaws.com/img.goldderby.com/ck/images/Lynch(1).jpg
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, ahdjhfjsj abi şu an bütün din dersi anılarıma tuhaflı tövbe est.li tekinsiz atmosfer patch’i yükleniyor, ARO.
27.05.2015
@Furkan Keskin, Bir Ali Hoca değil.
http://bit.ly/1evxTnS
27.05.2015
@Furkan Keskin, “HOCAM DİNCİ ÇARPILDI” = WIN
27.05.2015
@Furkan Keskin, FOTOĞRAF HAHAHAHAJSFHJS
Eğitim hayatım boyunca bende kalıcı hasar bırakmış pek çok anım oldu ama biri ilkokulda biri de lisede olmak üzere aklıma gelen iki anım var.
6. ya da 7. sınıftaydım sanırım. Din dersindeyiz, 4 -5 kişi arka sıraları kapatmışız, türlü haytalıklar goygoy falan diz boyu tabi (pokemon kartı, metallica övmeler, Simge’nin etek boyu vs.) Hoca da sergilediğimiz bu allahsızlıklara daha fazla katlanamayıp söve saya yanımıza gelirken yarı yolda dondu kaldı, sonra “Vayitolitler!” diye bağırıp sınıfı terketti. Lan noluyo falan demeye kalmadan adam müdür yardımcısıyla geri döndü ki feci de korkarız adamdan, aha dedik sonumuz geldi. Adam parmağıyla bizi işaret ederek “Bu gençler sırf arkaya gelmeyeyim diye çok afedersiniz salıyorlar hocam, böyle rezillik olmaz!” dedi. Yemin ederim orada zaman durdu, şimdi gülecez gülemiyoruz adam zaten sinirli alayımızı gömer oraya, bir bakındık birbirimize ortada salma durumu da yok, 20′lik zar atıp ama hocam valla yapmadık diye ağlasak zaten tutmaz, e kaldık öyle. Sonra o çok korktuğumuz müdür yardımcısı Dünya’nın en babacan kahkasını patlatıp, “Aman hocam olur mu öyle şey, siz de efendi durun gençler” dedi güle oynaya gitti. Neticede dersin kalanında hoca verdi kutsalı verdi fatihayı öyle kapandı konu. O osuran çocuk kimse de bizi dayaktan kurtardı, kendisini burdan milletçe alkışlıyorum.
İkinci anım yine arka sıra ve gürültü içeriyor. Hangi derstir, kaçıncı senedir hiç hatırlamıyorum ama ayarı kaçırdığımız için müdür yardımcısının odasına gönderildik. Ailenizi arayacam verin telefonları, aman hocam yapmayın etmeyinler falan filan derken başladık söylemeye. Kadın açtı telefonu bir numarayı girmeye başladı ama, numarayı telefonun yanındaki hesap makinasına yazıyor farkında değil. bi de niye çalışmıyor bu telefon diye de söyleniyor. Ya ben orada kadının suratına nasıl püskürmedim hala bilmiyorum, gerçek irade budur. Neyse kadın sonra hallederim dedi veri azarı kovaladı bizi. Tabi odadan sınıfa kadar olan yolu yuvarlanarak geçtik.
Topluma nasıl kazandırıldığım konusunda en ufak bir fikrim yok arkadaşlar :(
27.05.2015
@Eren Cansunar, hsdfhjsdkfhsdgfd ikincisine çok fazla güldüm ahahadhsk
Ya bir de yazmadan edemeyeceğim, lise dönemi ergen marjinaliği var tabi din dersini falan hiç sallamazdım.Ramazan aylarında oruç falan hep hikaye.Lise’de benim o çok dindar çok bilmiş diğer sınıf arkadaşlarım bana her seferinde şakayla karışık laf sokarlardı.Sınav dönemi bu malların hepsi 70 ile 60 arası dökülürken ben 100 almıştım.Hocamız bana örnek öğrencimsin diyerek kitap hediye etmişti ahaha.
Aynı ders içerisinde yaşamamın çok değişik geldiği iki olay anlatıyorum, liseden.
Matematik dersi, hoca bir şey yazdırıyor. Bense hiç yapmadığım bir şey yapıyorum ve söylediklerini yazıyorum, lakin ucum bitiyor. İki arkadaşımla beraber sınıfta kalacağımızın tahmin edildiği bir dönem olduğu için; “Sıfır yedi ucu olan var mı?” sorum siklenmeme ile karışık kulak ardı ediliyor harıl harıl yazı yazan öğrenciler tarafından, muhtemelen dersle ilgili bir şeyle uğraşmıyorum düşüncesinden dolayı resmen. Ses yok, tekrar ediyorum “sıfır yedi ucu olan var mı?!”, ses yine yok. O an herkesin duyabileceği bir bağırış ve sinirle “BAKIN BİDAHA SÖYLEMİCEM” deyişim ve hoca artı tüm sınıfın, sonundada benim yarılışım ahah. Daha sonra uç uzatanları sinirle azarlayışım ve tüm bunları büyük bir ciddiyetle yapışım bayağı komik gelmişti haha.
Asıl olay dersin ilerleyen dakikalarında gerçekleşiyor. Hoca, bizlere bir takım hikayeler anlatsın, telkinlerde bulunsun diye iyi bir üniversitede okuyan eski bir kız öğrencisini içeri davet ediyor. Sohbet başlıyor, öğrenciler kıza sorular soruyor. Pek sevimsiz bir arkadaş sınav dönemi çalışmaları ile ilgili bir soru soruyor kıza. Kız bir şeyler söyledikten sonra tamı tamına şunu diyor: “Ya evde öyle çok ASILMANIZA gerek yok”. O ana kadar çıt çıkmayan sınıfta, nam salmış bir patavatsız evladı olarak o iğrenç sesimle kahkahayı patlatmamla beraber KIZ ve HOCA dahil herkes bir yarılıyor… :D Uzun kahkahalar sonrası hocanın “Napıyorsun? :D” bakışı ve üzerine yorum dahi yapamadan hepimizin susması. Ahah fenaydı.
Üniversitede yurtta kaldığım ilk senemde (1999) Bizden 1-2 ay sonra gelen yurt arkadaşlarımıza, satanistmişiz gibi hoş geldin şakası yapmıştık. Gün içinde gizemli “hava karardığında büyük günümüzün uğursuz saatleri geleceek, ve o ann şöyle olacağğğk” gibi sözlerle elemanları merak ve tedirginlik içinde bırakmamızdan tut, zaman geldiğinde çizilen ve uçlarında mum yakılan pentagram çevresinde oturmak, topladığımız 10 kişiye kapşonlu siyah sweat shirt bulmak, herkese ufak ayin metinleri yazıp küçük kağıtlar halinde eline vermek ve direktifleri de önceden vermek gibi epey inandırıcı bir plan yapılmıştı ve uygulanmıştı. İşin komik tarafı da, bu şakayı yapmakta benden 20 kat hevesli bi arkadaşın, arkada çaldırdığım Cradle of Filth müziğini duyar duymaz titremeye başlaması, ve çaktırmadan bana sokulup “bu müzik ne abi, tırsıyorum.” falan deyip, hatta sonunda korkup gitmesi. :D
Benim fikrim değildi, hatta aksine ben epey tereddütlüydüm böyle bir şaka yapma konusunda, ama bi şekilde yaptık, detaylarından bahsetmeyeyim, zira şaka olduğu ortaya çıktığı komik ve yalandan dayaklara kadar epey inandırıcıydı sanırım ki süper komik ve ilginç tepkiler aldık odada zorla tutup olayı izlemek zorunda bıraktığımız, hatta bi ara katılmaya zorladığımız arkadaşlardan.
Yüzlercesinin arasindan aklima gelenler;
Orta okul – Lise
Yasina göre ufak tefek olan sinif arkadasimizi kravatlarla dersten önce en ön siranin üzerine baglamamiz, gelen hocanin sinirlenip firca atmasini beklerken “Kim paketledi oglum seni?” diye sormasiyla dumur olmamiz.
Sinif kapisini söküp sörf tahtasi olarak kullanarak merdivenlerden kaymak
Arkadasin birini iddia sonucu gaza getirmek, gazi yiyen elemanin okulun 3. katinda bir pencereden cikip digerinden girmeye calismasi, eleman disaridayken iki pencereyide bir süreligine kapatmak.
Tahtanin üstünde asili olan Genclige Hitabenin arkadasin kafasina sebepsiz sekilde düsmesi
20 ser puanlik 5 soru olan sinavda 1. soruyu 2 kere cevaplamak yanina 3. ve 4. sorulari cevaplayip 80 almak.
Üniversite
1. sinif fizik fnalinden trene yetismek icin erken cikmak
Arkadasin almadigi derse 2 ay girmesi yetmeyip vizesine de girmesi ve sonradan dersi almadigini ögrenmesi
Bütünleme haftasi ile senliklerin ayni hafta olmasi, bundan gaza gelip 2-3 bira icip sinava girmek, o kafayla hic utanmadan gözetmenin gözünün icine baka baka kopya cekip ders gecmek
gibi…
27.05.2015
@Erdem, oha hepsi mükemmelmiş.
Bu tartışma konusu bir süre dursun ya, aşırı süper şeyler yaşamış herkes.
27.05.2015
@Erdem, ahahah hepsi süper hakikaten ama en güzeli bütle şenliğin kesişmesiymiş ya. Baya iyi fikir.
27.05.2015
@Furkan Keskin, O olay 4. sınıfta oldu. Dersten kalsam okul uzuyordu. :D
Lise 2 veya 3′teydim. Din derslerinden birinde arkadaşlardan biri yavaşça kafasını bir kenara çevirip “ALL” hecesini zikredip “LLAH” ile tamamlamaya başladı. İki kere yavaşça böyle yaptıktan sonra üç kişi daha ona katıldı. Tempo yavaş ama emin bir şekilde yükselirken katılanların sayısı da gittikçe artıyordu. Bir süre sonra neredeyse bütün sınıf elinden geldiğince hızlı bir şekilde kafayı bi o yana bir bu yana çevirirken ALL-LLAH ALL-LLAH ALL-LLAH diye bağırıyordu. Hayatımın en eğlenceli günlerinden biriydi.
Orta son sınıfta, okulun son günüydü. Ders falan işlenmiyor tabii, herkes saçma sapan şeyler yapıyor. Ders falan zaten yok tamam ama nedense kimse normal durup muhabbet falan da etmiyor. Herkes başka bi saçmasapanlık peşinde. Her taraftan bağırış çağırış, koşan birtakım çocuklar, vs.
Ben de o gün okula darbuka götürdüm nedense (ahah). Herkes başka bi acayiplik yaparken ben de koridorda darbukaya vuruyorum. Ama çalmıyorum, sadece gürültü olsun diye vuruyorum. Bi de öyle kötü vuruyorum ki, dummmmmm dummmmmm diye akustik bir ses değil, “TAK! TAK!” diye aşırı kazma bir ses çıkıyor. Avucumun tüm içiyle vuruyorum çünkü.
Neyse, ben buna tak tak vururken birden müdür muavini Cevdet Hoca yanımda belirdi ve darbukayı elimden hışımla kapıp gitti. Bağırmadı, bi şey demedi; sadece kötü bir bakışla uzaklaştı. Ben de tırstım biraz, ama okulun son günü olduğu için darbukayı orada bırakmak istemiyordum.
Önce gizlice hocanın kapısından içeri göz attım. Darbuka hocanın masasının altında duruyordu. Sonra arkadaşım Aybars’la mükemmel bir plan yaptık.
Ben son tenefüste Cevdet Hoca’nın odasına gidecektim, masasının önünde “Hocam hocam pardon valla hocam vs vs” diye hocayı oyalarken, Aybars da çaktırmadan dizlerinin üstünde emekleyerek içeri girecek, gelip bacak aramdan masanın altındaki darbukayı alacaktı. Sonra sessizce geri geri emekleyip çıkacaktı, hoca son ders sırasında darbukayı fark etmezse aynen servise atlayıp darbukayı kurtarmış olacaktık.
Cidden aynen bunu planladık ahah.
Neyse ben hocanın odasına gittim. Kapıyı tıkladım, içeri girdim. Aybars girebilsin diye de kapıyı açık bıraktım. Zaten yavşak gibi hemen “Hocam yeaea pardon hocam” falan demeyi planlıyordum. Darbuka masanın altında duruyordu.
Sonra hayatımda gördüğüm en komik şeylerden biri oldu.
O gri takım elbiseli koskoca adam, açık kahverengi rugan ayakkabılı iki ayağını öne uzatıp yerdeki darbukayı ayaklarıyla kucaklayıp kendine doğru çekti.
Aynı anda hem o kadar komik, hem de durum açısından o kadar garipti ki, az sonra emekleyerek içeri girmeyi planlayan Aybars kepaze olmasın diye “Pardon hocam ısısısı” deyip bir anda odadan çıkıp Aybars’a “Olmuyo olmuyo koş” dedim ve birlikte sınıfa koştuk.
Zaten sonra ders bitince odasına gittim, hoca da darbukayı verdi.
O gün okulda çok gülememiştim ama eve gidince boynumda damar çıkana kadar gülmüştüm hocanın o hünerli ayaklarıyla darbukayı kucaklayıp kendine çekmesine.
30.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, darbukaya tüm avuç içi ile vurmak pohahahaahha
Aşırı komik yada BU KADARI DA OLMAZ denilecek bir şey değil ama baya salaklık içeriyor.
İlkokul 2. sınıfta belirli gün ve haftalardan birinde bütün okulu bahçeye topladılar ve öğretmen “Şiyir okuyacaklar buraya gelsin” diye yanına çağırdı.
Ben de bunu “Canı şiir okumak isteyenler gelsin” şeklinde anlayıp, o gün herhangi bir görevim olmadığı halde diğer çocuklarla beraber çıktım. Adı söylenenler sırayla mikrofona çıkıp şiirlerini okurken ben de okuyacağım şiiri belirleyip çağrılmayı bekledim ama böyle bir şey olmadı doğal olarak. Mal gibi 2 saat orada dikildiğimle kaldım ahah.
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, abi AHAHAHAHAHAHAAHdhsbks. 2′ye giden Ali İhsan’ın “Şiir okuyacaklar buraya gelsin” çağrısına “olrayd vadevır” deyip ufak adımlarla iştirak ettiği sahneyi seyretmek istiyorum ahahjahdjskf <3
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, Oha müthiş güldüm sfgfhd
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, tam bir ali ihsan ya mükemmel.
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, Ahahashdhads cok fazla guldum ya, harika.
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, gözümden yaş geldi askdjhasdjkahsd durduk yere quest almış
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, http://i.imgur.com/l85WHJg.gif
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, AHAHAHAHHAHAHSBHAHAhah <3<3
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, HAHAHAHAHAHAHA
30.05.2015
@Ali İhsan Balı, gülmekten az daha hayatımı kaybediyodum bi ara ciddi ciddi nefes alamadım
ASSİKTR SÜPER Bİ OLAY GELDİ AKLIMA :D
Lise. Bayağı sert, tavizsiz, direkt sıfırı basıp seni disipline gönderebilecek sarışın Kemalist bir Cumhuriyet kadını sdfs. Coğrafyacı. Ama hani güya arada da iyi niyetli ayakları falan, yemezlerde konumuz o değil. Hiç yapmayacağı bir şekilde dersi erken bitirmiş ve sınıfta anlamsızca gezip konuşmamıza izin veriyor, masasında oturuyor. Masasına yakınım ama arkam dönük, ayaktayım. Sınıfta herkes kendi kafasında takılıyor. Sohbetin başını duymadığım için bilmiyorum ama Yavuz masanın önünde hocaya “Ajdar’ı tanımıyor musunuz hocam :O” diyor. Şaşırıp anında arkamı dönüp iki adım atıp yanlarına geliyorum. Hoca “Yooğ?” diyor, bende “Nasıl tanımıyorsunuz hocam?” diyorum ve hocanın “Tanımıyorum oğlum ne diyorsunuz?” demesi ile beraber ben “NASIL YANİ HOCAM TAŞŞA.. EEE II ŞEY HOCAM NASIL YANİ YA TANIMIYRMSNZ..” diyorum, evet; “HOCAM TAŞŞAK MI GEÇİYORSUNUZ”dan salise ile kurtuluyorum. “Taşşa..” sesi ve o bir saniye içinde Yavuz’un anlayıp bana korkuyla bakışı ve hocanın suratının değişip attığı “tam çözememişlik” bakışı. Zaman durdu zaman. Hiç unutmuyoruz ahaha.
Avustralyalı bir İngilizce hocası gelmişti orta 1′deyken. İlk ders tanıştık manıştık. Sonra o gün öğle tenefüsünde sınıfta oturup camdan dışarı bakıyodum. Birden sağ taraftan görüntüye bir bumerang girdi. Her şeyden habersiz bahçede oynayan o masum çocukların üstünde sol tarafa doğru gitti, gitti, sonra da aynen geldiği yöne doğru döndü. Baya bütün bahçeyi boydan boya kat etti yani bumerang.
Adam resmen kültürünü de beraberinde getirmiş, bahçede bumerangla oynadı daha birinci günden.
30.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, abi gözümün önünde resmen canlandı tepine tepine güldüm :)))))
Action figure gibi adam bumerang ile
Bizim de lisede amerikalı bi hocamız vardı. Derste öğrencilerden biri kalkıyor, hocaya türkçe küfretmeye başlıyor. Hoca anlamıyor başta, bir süre sonra durumu çakıyor herhalde o da çocuğa ingilizce saydırıyor. Bütün bunları sınıfın yanındaki camdan müdür yardımcısı seyrediyor. Çocuğa n’oldu bilmiyorum da hoca şutlanmıştı okuldan.
Bi arkadaş uzaktan kumandalı flaş yapmıştı. En ön sıranın altına selobantlamıştık. Hoca ne zaman arkasını dönüp tahtaya bi şeyler yazsa şak diye flaş patlıyordu, kara tahtada hoca sincap gibi zıplıyordu. Baya delirmişti hoca, nasıl olduysa bulamadı da flaşı.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, ahaahahsahahah harika
Ahah yeni aklima geldi. Lise son’da herkes rapor almisti kimse gelmiyordu, biz dort kisi galiba almamistik okulda calisiyorduk gelip, test falan cozuyorduk.
Gecmise donus: Sinifta asili olan demirbas listesini hepiniz bilirsiniz. Bir gun tenefuste sinifin erkekleri olarak sinifta plastik Orangina sisesiyle mac yaparken ( Sise soyle bir sey: http://goodtoknow.media.ipcdigital.co.uk/111/00000b4f9/0a89_orh100000w614/4-Orangina.jpg. Onceden plastikti bunlar, simdi cama cevirdiler sanirim.) bir arkadas abanip bunu dusurup camini kirmisti. Demirbas listesi metal cercevesiyle camsiz bir sekilde asili duruyordu yerine.
Bu kalan dort kisiden birimiz, bir gun “ulan lise sonlardan kimse yok, bir biz geliyoruz okula her gun, su siralardan ne farkimiz var” deyip demirbas listesine dordumuzun adini yazmis sdfdsf.
Sonra yine test cozdugumuz bir gun sinifin fazlaca sessizliginden suphelenen okul mudurumuz (sonradan rahmetli oldu, RIP diyeyim buradan) iceri girip kapida kalakaldi. Zira tavanda ayak izleri, Orangina kutusu lekeleri falan duruyordu. Azicik bagirdi cagirdi bize, sonra donup kapidan cikacakken demirbas listesini, caminin kirik oldugunu ve en sonunda da dordumuzun isminin tukenmez kalemle oraya eklendigini gorunce resmen cinnet gecirdi. Sinifin arka kosesine sinmis bize dogru o demir cerceveli seyi duvardan sokup Zeyna’nin cemberi gibi firlatti, son anda egildik de agzimiza yuzumuze saplanmadi ahahah.
“how I survived in high school”
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, sahdga olayın tamamı über de, Orangina şişesiyle maç yapmak kadar random bişi sadece türk liselerinde olur zaten. Şişeyi görünce sandalyeden düştüm.
27.05.2015
@Eren Cansunar, Ertuğrul Bircan Çopur, ahah hakkaten, “top” olmak için gereken vasıfların hiçbiri yok resmen.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Alt tarafi yuvarlakca ya, iyi denk getirirsen kafa golu bile atabiliyordun, oyle deme.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, aslkdlşaksdlş
Abi biz de ilkokulda kola kutusu ile maç yapıyorduk. Hatta bi keresinde gelen kutuya kafaya çıkınca arkadaşım kafayı yarmayayım diye beni ittirmişti. Dönüp azarlamıştım çocuğu teşekkür etmek yerine ahahah
Ya bak bir tane daha hatırladım, lisede doymak bilmeyen bir sınıf arkadaşım vardı, adam tabldotu yer üstüne kantiden tost most gömerdi öyle gelişim çağındaydı davar. Neyse bi gün kumpir aldı bu, yarısında doydu, “ben bunu sıranın gözüne koyayım yarın yerim tasarruf olsun” dedi güldük falan ama adam ciddi. Ertesi gün geldik kumpir duruyo hala, bakalım harbi yiyecek mi diye iddaya girdik, üstüne mentostur elma çöpüdür ne bulduysak tıktık falan. Lan adam onu yedi gık da demedi ya aq iştahlısı.
28.05.2015
@Eren Cansunar, harikaymış.
Sosyal sınıfı ile fen sınıfı arasında sonradan yapma ince bir duvar vardı. Sosyal sınıfın en arka sırasındaki ayılar tepişirken duvarda ufak bir delik açmışlardı. Zamanla o delik, normal bir insanın hiç eğilmeden öbür sınıfa geçebileceği kadar büyütüldü. Önüne başka bir kartonpiyer plaka mı ne konmuştu. Bazen derste hocaların arkası dönükken 2 sınıfın en arka sırasında oturanlar sınıf değiştiriyordu.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, HAHAHA
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, ahahahahah müthiş
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Süpermiş bu ahahah
28.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Hahahahahsah bizde de lise sonda sınıf atölyeden bozmaydı. ocak, buzdolabı falan vardı asjdahkl, sabahları ilk saat hocayla birlikte bayağı bayağı çay koyar kahvaltı yapardık. Bir tane de küçük ardiye gibi bir oda vardı, hocalar onun anahtarının olduğunu bilmiyorlardı. Çoğunlukla uyumak için kullanırdık. Tabi farklı amaçlarda da kullanıldığı olurdu.
Yine lisede salak bi matematikçimiz vardı Muhlis, bigün adam uğraştı didindi baya karışık sayılabilecek bir denklem yazdı tahtaya, elemanın biri hocam o a değil de b olacak sanırım diyince 10 dakika mavi ekran verdi kaldı adam, sonunda tamamen doğru yazdığı şeyi silip gaddemit diye sınıfı terketti.
Bunu bir arkadaşım anlattı. Sınıfta aşırı yaramaz çocuklar varmış lisedeyken. Bir gün boyayla sınıfın arka duvarını komple kaplayacak şekilde AM yazmışlar, 4 metreye 4 metre falan artık tavan ne kadar yüksektiyse. Neyse sonra olay çıkmış falan, kim yaptı bulunamamış. Müdür muavini AM yazısının üstünü başka boyayla örtmek istemiş ama tabii bakınca kabak gibi belli oluyomuş yine de.
En sonunda adam hademeyle sınıfa gelip AM’ın başına C, sonuna da İ yazdırmış, AM yazısı CAMİ olmuş. Sınıfın arkasında kocaman CAMİ yazmış uzunca bir süre.
Kamuflaj gibi kamuflaj.
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Bir babayiğit de çıkıp ALVESTAM yazmamış ya.
Öğrenci ile öğretmenin tekme tokat kavga edip sonra barışması kadar komik bir görüntü olamaz ahahahah, lisede olmuştu ya nasıl gülmüştüm varya. :D Konu ilaç gibi geldi ahah, aklıma bir şeyler geldikçe kahkaha atıyorum sfs
Bu komik değil de biraz trajik olacak sanırım ahah. Sekizinci sınıfta “internet yararlı mıdır zararlı mı” sorusu üzerine bir münazara olmuştu. Bizim gruba internetin zararlarını savunma rolü verildiğinden zaten baştan kaybetmiştik. Münazara başladı, taraflar konuşmalarını yaptı ve en nihayetinde karşı taraf kazandı (DUH).
Sonra herkese katılım diploması vermeye başladılar. Ben o sıralar okulun bilişim ile ilgili her şeyinde sivilce gibi ortaya çıkan bir herif olduğumdan üzerimde saçmasapan bir “kaybettim ama gururluyum” havası vardı. Bu havayla hocadan diplomayı almaya gittim, sonra da dönüp sandalyeme oturdum. Ben diplomayı alırken ne oldu bilmiyorum ama sandalyenin tek ayağı durduğu platformun dışında kalmış, oturduğum gibi arkaya doğru taklalar atarak düşmem bir oldu. O kadar takla attım ki salonun kenarında duran beyaz tahtanın altına kafamı vurunca anca durdum. Orada rahatlıkla bir yerimi kırabilir ya da baya net bir beyin kanaması geçirebilirdim, ama bütün salon gülmeye başladı. O sırada işin komikliğini anlayacak durumda değildim tabii ki, salondan çıktıktan sonra yanıma gelen arkadaşların hepsine teker teker sövdüm. Ama dışarıdan bakınca ben böyle bir olaya tanıklık etsem daha da çok gülerdim muhtemelen.
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, HAHHASHSHHSHSHSHHSHS DÜNYADA DAHA KOMİK BİR ŞEY YOK LAN HAHHSHSHAHHAHSHHSAHS
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, AHAHSHDHASDHASKJAKLSHDAKSHDA GÖRMELİYDİM… GÖRMELİYDİM O ANI…
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, AHAHSHFJSMKSJ (“katıldık ya sonuçta sikerler gururluyum meh” edasıyla gidip çok feci düşmek hahahshfjdjs. Kardeşim çok geçmiş olsun <3
30.05.2015
@Baybora Topaloğlu, yere yuvarlanan noter geldi aklıma :))))
Orada olsam 3 gün aralıksız gülerdim :))
http://youtu.be/fVJPZkcOxn8
30.05.2015
@Swedish, Evet buna baya benziyodu ahahah.
Lise 2′deyken bir MF sinifi olarak neden aldigimizi hic anlayamadigimiz bir Cografya dersinin sinavi oncesi bir arkadasin, “belki hoca sinavi iptal eder” diye Atakule civarinda bir saka dukkanindan aldigi iki adet koku bombasini sinifta patlatmasi.
Hoca geldi, sinif nefes alinabilir halde degildi tabii ki. Fakat sansimiza tam karsimizdaki sinifin o saatte lab dersi oldugu icin o sinif bostu ve hoca bizi oraya doldurup sinavi orada yapti, butun sinifin da sozlu notuna 0 verdi.
Ahahahah ne bekliyorduysak ya allasen.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, Abi bu olayın AYNISINI dersanede yaşadık ahahah, hala o koku bombasının saniyesinde mideyi alt üst eden etkisini unutamam ya.
27.05.2015
@Baybora Topaloğlu, Abi sorma ya. Sinavdan yirtalim derken oglen yemeklerimizi birakiyorduk sinifin ortasina neredeyse.
Lisedeyken her sınıfta, tahtanın üzerinde duvarın tam ortasına asılan solda gençliğe hitabe, ortada Atatürk, sağda istiklal marşı çerçevelerinden istiklal marşı olanını indirip yerine ufak basketbol potası takmıştık. Okulun basketbol takımının ilk beşi bizim sınıfta olduğundan çok deli inanılmaz çekişmeli “aylık” oyunları dönüyordu. Bir arkadaş beş adım mesafeden üst üste 23 tane şut sokup ilk turdan “anne” çıkarmıştı ahah.
O potada çok deli smaç yarışmaları da yapıyorduk. Direkt duvara toslama tehlikesi barındırdığından zor bir parkurdu ama bacak araları, zor alley-oop’lar falan hepsini deniyorduk. Takımın en yükseğe sıçrayan adamı olduğumdan en çok ben eğleniyordum ahah.
Basketbol demişken, lisenin son iki senesinde ben ve hala çok sık görüştüğüm sınıf arkadaşlarım okul takımının bel kemiğini oluşturuyorduk. Tuzla’daki okullar arası turnuvanın finali hep bellidir: Tuzla Behiye Nevhiz Işıl Anadolu Lisesi – Tuzla Koç Özel Lisesi. Koç Özel de Umut Sarıkaya’nın malum karikatüründeki Saint Benoît muadili bir lisedir. Her zaman İNANILMAZ güzel kız öğrencileri vardır, herkes zengin ve havalıdır falan. 2004′den beri her sene gelip sporcu kontenjanıyla okuyan basketbolcularıyla ebemizi kırmızıya boyar giderlermiş. Bizim takıma ilk girdiğimiz sene de -aslında cidden baya iyi takım olmamıza rağmen- 45 sayı fark atmak suretiyle ebemize atlayıp gönderdiler. İğrenç bir tonda kırmızı renkli bir formamız vardı.
Öbür sene yani lisedeki son senemizde biraz bilenip antrenman yapmaya karar verdik. Turnuvadan bir ay önce haftada iki antrenman yaptık. Normalde her şeyin geyiğini yapan, yediği içtiği ayrı gitmeyen bir grup olmamıza rağmen ciddiye aldık setler yazdık, alt sınıflardan yedek oyuncuları iyi eğittik, savunma çalıştık falan. Bir de aramızda para toplayıp cidden güzel, parlak siyah bir forma yaptırdık ahah. Derken turnuva başladı, biz herkesi süpürdük ve büyük maç günü geldi çattı.
Koç Özel’in yandan cırtcırtlı pro eşofmanlarla, 250 wattlık gibi duran devasa headphone’larla stapless center’a diye çıkıp yanlış gelmiş bebeleri kenarda havalı havalı poz kesiyorlar, biz çok rahat ve konsantre şekilde ısınıyoruz falan. Maç başladı, geçen sene tam saha press’le ilk 5 dakikada hiç hücum kullandırmayıp 16 sayı fark atmışlardı aynı şeyi denediler, çok iyi bir hücumla ilk sayıyı bulduk. Onlar attı biz attık. Sağlam toplar çaldık, iyi ekstralar soktuk falan ama tabii ki filmde değiliz, onlar da baya iyi. Maçta hep denge oldu.
Son periyoda girerken takım koçları oyun kurucu elemana çok fena bağırdı falan ortalık Koçum Benim’deki gibi oldu sadece bağırışmalar duyuldu ahah. Neyse bunlar bilendi ama biz de bırakmadık. Son dakikaya girdiğimizde bizden 2 sayı öndelerdi, en iyi şutörümüz faul kullanıyordu ve bir tanesini kaçırdı. Herkes mahvoldu falan ama onlar gelirken bizim oyun kurucumuz Kubilay topu kaptı, ben bunu görür görmez fırladım. Kubilay’la her antrenmanda bir kaç şık alley-oop oyunumuz olurdu baya iyi anlaşıedık. Sağolsun orta sahanın gerisinden potanın yanına doğru TERTEMİZ bir top bıraktı, ben de o zamanlar yaptığım antrenmanların ekmeğiyle iyi sıçradım ve basketi yaptım. 2 saniye vardı mola aldılar ama attırmadık. O zamanlar okuldan çok fazla hoşlandığım bir kız da tribündeydi gelip beni öptü falan ahah. Okula gittik, bütün hocalar, müdür yardımcıları tebrik ettiler teşekkür ettiler çünkü senelerdir yeniliyor olmak biraz gurur meselesi haline gelmişti asdf.
Hasktir seneler sonra dönüp bakınca ne fena oldum. Aslında baya film gibiymiş ya allah kahretsin ahah :’) Maçtan sonra okula döndüğümüzde çekilen iğrenç bir fotoğraf da şurada: (en sağdaki 5 numara ben, ayakta duranlardan en kısa olan da harika pasın sahibi Kubilay)
27.05.2015
@Furkan Keskin, Fotografa bakayim dedim de sanki birisi gecmise gidip ebeveynlerinizin kaderini degistirmis, yavasca fotograftan siliniyorsunuz gibi ya. Basim dondu sdfd.
27.05.2015
@Ertuğrul Bircan Çopur, ahahahanhd çok haklısın abi. Uzay zamandan yavaşca siktirip gittiğimiz bu fotoğraf o günden kalan tek fotoğrafmış ben de çok sonradan öğrenip gözlerimi çok yormuştum eheh
27.05.2015
@Furkan Keskin, Kardeşim maç bittikten sonra HIMMFFS HIMMFFS *M KOKUYOR diye de bağırdınız mı?
27.05.2015
@Nurhacı Çeri, kevaşe rica ederim. Tabii ki bağırdık haha
27.05.2015
@Furkan Keskin, “Nolur yenin, Nolur yenin” diye diye okudum ya. Eğer maçı kaybetmiş olsaydınız dev üzülürdüm lan
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, ehehe ARO abi. Valla yenilseydik mevzu patlardı ahaha.
Okuduğum lisede okul yönetimi neredeyse her sene değişiyordu, ben de dört sene boyunca ”anneannem ameliyat oldu”, ”hocam anneannemin yanında olmam lazım” ve ”hocam anneannemi toprağa vereceğiz” tarzı şeylerle okuldan kaçtım.
Yine bizim lisenin karşısında ufak bir tepe vardı, Coğrafyacımız 9′dayken her sınıfı geziye götürüyordu nedense, yan sınıftan bir arkadaş kaplumbağalarla uğraşırken kaplumbağalardan biri eline… Neyse 55 yaşındaki Coğrafyacı bağıra bağıra kahkaha atarak okula gelip herkese anlatmıştı, çocuk o hafta okul değiştirdi.
Lisede sıramın hemen yanında kocaman bir kolon vardı, arkamda oturan arkadaşla kolonu yumruk atarak kırıp kıramayacağımız üzerine iddiaya girdik, kolonun sanırım yarısı boşmuş, yumruk attım ve elim içine girdi, sonra kopan parçayı uhuyla yapıştırdık ve orası hala öyle duruyor.
Son sınıftayken okula yeni gelen saf bir çocuğu satanistim diye kandırmıştım, daha doğrusu sınıfça kandırmıştık, yemekhanede çocuğun karşısına oturup bıçakla oynuyordum, bir kere de bana baktığını fark edince yanımdaki kediyi sevmiştim sırıta sırıta, 10 dakika sonra müdür yardımcısı yanına çağırdı uğraşmayın garibanla çocuk okul değiştirmek istiyor diye.
2002 Dünya Kupası sırasında okul da vardı hatırlarsınız, ben de ikinci sınıftaydım sanırım, andımız okunurken anlaştık ve maç izlemek için 4-5 arkadaş kahveye kaçtık, sınıf öğretmeniyle karşılaştık, dayak yiyeceğimizden adımız kadar emindik ama hepimize SARI KOLA ısmarladı, beraber maç izledik.
İnanılır mı bilmiyorum, ama Söke’ye benim bildiğim en ciddi kar yağdığı gün lise 2′deydik galiba. Okul tatil edildi ve tüm okul bahçede kartopu falan oynuyor. Yerler santim santim kar tutmuş. Hocalarımızdan biriyle fotograf çekilelim dedik, benim de bi yeni makinem vardı o zaman analog. Hepimiz dizildik ve karlı manzarada poz verdik. Nereden estiyse aklıma hınzır bişey geldi, ama muhtemelen hiçbi olayı olmayacak bi aksiyondu. Ama nasılsa oldu. Avucuma çaktırmadan aldığım devasa kartopunu, karşıdaki kişi “çekiyoruuuuum” dediğinde, tam flaşın patlayacağı zamana yakın havaya rastgele fırlattım ve foto çekildi. Bir hafta sonra, filmleri banyo ettirip aldığımda, hocanın BÜTÜN SURATININ ÖNÜNÜN karla kaplandığını, hatta hocanın suratının çıkmama sebebini benden başka kimsenin anlayamayacağını farkedip, inanamayıp yerlere yattım gülmekten. Sınıftan da kimseye o yaptığım aksiyonu söylememiştim ve sanki hocanın suratının neden çıkmadığını bilmiyormuş gibi davranmıştım. İtiraf da oldu biraz, şu an okuyan lise arkadaşım varsa hahahaha.
Ortaokulda biraz saf, heyecanlı ama sinirlendiğinde inanılmaz hareketli olabilen bir Bilgisayar öğretmeni vardı, bizimde en rahat durmadığımız çıldırdığımız derslerden biriydi o ders. Bilgisayar odasındayız, sınıf müthiş gürültülü, hoca uyarılar yapıyor. O sırada yanımda ki İsmail, hocanın uyarılar yapmaya çalıştığı esnada çok alakasız bir şekilde “Hocam geçen hafta cumada sünneti neden kılmadınız?”(ahahaha) diye soruyor. Hoca şaşkınlıkla baktı, siklemedi. Akabinde seyreden 3-4 dakika hocanın ders anlatma çabası, uyarıları, aşırı gürültü ve sohbet sesleri ile geçince hoca dellendi ve “YA ŞUNA BAK ADAM BANA CUMAYI SORUYOR :@” diyerek klavyeyle yanı başımdaki İsmail’e girişti hahaha. Harikaydı ahahaha
- İlkokuldayken çok fazla şarkı söyler, taklit falan yapardım. Öyle ki her cuma istiklal marşından önce beni kürsüye çıkartıp mikrofonla şarkı söyletirlerdi. Hem söyler hem dans eder milleti güldürürdüm. Daha ikinci sınıfa gidiyordum, ortaokullu kızlar gelip öperlerdi beni ben de bilmiyormuş gibi bacaklarına sarılırdım hepsinin.
- 3. sınıfa gidiyordum sanırım, sınavdan önce Tuba diye bir kız kopya vermemi istemişti, dudağımdan öpersen veririm deyip, öptürüp, sonra da kopya vermemiştim. Kız beni öptükten sonra eyvah hamile kalacağım deyip ağlamıştı bir de.
- 2. sınıftayken yine sanırım, teneffüste bahçede her zamanki gibi yarınlar yokmuşçasına top oynuyorduk. (İtiraf: Hayatım boyunca iyi bir futbolcu olamadım, o zaman da değildim) Teneffüs zili çalana dek top ayağıma gelmemişti, tam zil çaldı derken topu önümde buldum, tam gelişine bir vurdum ki nöbetçi kadın öğretmenin tam kulağında patladı, kadının büyükçe bir küpesi vardı o da koptu yere düştü. Yanındaki ortaokullu öğrenciler “hoyt! lan dur kaçma!” falan demesiyle anında sınıfa kaçtım. O korkuyla kantinin dibindeki basamaktan yukarı çıkarken dengemi kaybetmeyeyim diye elimle duvardan güç almaya çalışıyordum, meğer duvara değil kantinde poğaçaların içinde olduğu cam fanusa elimi koymuşum, gücümü vermemle onu da yere düşürüyorum, inanılmaz yüksek bir ses çıkınca korkum iki katına çıkıyor ve sınıfa girip, duvara dayalı sıranın üstüne çıkıp asılan montların arasına gizleniyorum. Tabii ki hoca girdiği anda “Ozan çabuk müdürün odasına!” diyor. Müdürün odasında yalandan baygınlık geçiriyormuş gibi taklit yapıp, eve gönderiliyorum.
- Ortaokulda fen bilgisi dersinde, ders boyu miyavlamış, hocama sinir krizleri geçirtmiştim.
- Lisede en çabuk dersten atılma rekorunu kırmak için hoca derse girdiği anda kulaklarımı tıkayarak istiklal marşını okumaya başlamıştım. 6 saniyede dersten atılarak okul rekoru kırdım. (gayri resmi elbette)
- İlkokul birinci sınıftan beri aralarından su sızmayan iki kızı lise ikinci sınıfa giderken bi iddia uğruna (yarım ekmek döner&kolasınaydı sanırım) birbirine kırdırmış, hatta saç baş kavga ettirmiştim. İşin tersi kavga sonrası benim özellikle bunu yaptırdığımı öğrenmiş olmalarına rağmen, ayrı ayrı gelip teşekkür falan etmişlerdi onların gözünü açtığım için.
- Orta sondayken herkesin diline pelesenk olmuş şu “hoca sana vurduğu ilk 4 saniyede sen de ona vurursan suç değilmiş” söylentisi vardı. Sırf bunu denemek için ingilizce hocama “merhaba bayan yağlı basen, nasılsın?” deyip tokat atmasını beklemiştim, kadın ön sıradaki elemanın kitabını kapıp yorulana kadar dövmüştü beni.
Of yoruldum, daha yazacağım hahahah.
28.05.2015
@Ozan H. E. Turakine, hepsi başka güzelmiş ama 3.’sü başyapıt.
Lisans eğitimim boyunca sadece iki dersten kaldım. Bir tanesi -bilenler zaten değişik yerleriyle güleceklerdir, bilmeyenler için de şu an çevirmenlik yaptığımı belirteyim- TRANSLATION dersi, öteki de -yine bilenler yerlerde debenelenecekler, bilmeyenler de last.fm sayfama bakabilir- KLASİK MÜZİK DİNLEME KÜLTÜRÜ.
Kolej mezunu olduğu için (Çünkü TED ANKARA KOLEJİ komünitesi diye bir gerçek var) çok iyi geçindiğim bir kadındı Translation hocası. Vizem de 44,5/45′di. Finalden 2 falan alsam geçiyordum yani hali hazırda. Finallere yakın diş eti iltihabı geçirdiğim ve 7/24 diş etlerim kanadığı için 10 gün kadar okula gitmedim. Sonra kadına gidip “böyle böyle, istiyorsanız rapor alayım ama keyfimden gelmemezlik etmedim, farketmişsinizdir zaten hala ağzım burnum kayık,” dedim. Kadın da “Ya korhan saçmalama, ne gerek var rapora falan. O iş bende, senin devamsızlığını hallederim ben her türlü,” dedi. Sınav sabahı kapıdaki “sınava alınmayacaklar” listesinde adımı görünce ne kadar şaşırdığımı tahmin edersiniz…Üstüne de “Ya korhan ben onu tamamen unuttum, sana bira ısmarlayayım, barışalım?” dedi. Seni utanmaz, seni sorumsuz ya.
Klasik müzik de son sınıfta seçmeli alınıyordu. 4 senelik lisans hayatımda adamın bir kere yoklama aldığının duymadım. Herkes bu yüzden tercih ediyordu zaten. Ben de 4. sınıf 2. dönemde bitirme tezi falan derken uğraşmayayım hiç diye gittim aldım. Adamın yoklama alacağı tuttu dönem sonunda. Ben de Temmuz ayı boyunca tıpış tıpış okula gidip adamın ofisinde “AUGUST RUSH” “AMADEUS” falan izledim ve sırf bu yüzden diplomayı Ağustos ayında alabildim.
Tabii tanıdık herkesin ilkokul 1. sınıftan beri özel okula giden biri olarak nasıl Translation dersimden kalmış olmamla, ömrü müzikle geçen biri olarak nasıl klasik müzikten kalmayı başarmış olmam hakkında yaptıkları yorumlar epey harikaydı… -_-
Daha eski ve daha acayip bir sürü anım var zaten, ara sıra uğrarım gene.
Anadolu lisesinin 7 yıl olduğu dönemde okudum. Okulda ilkokuldan yeni gelmiş öğrencide var lise son sınıf öğrencisi de böyle bir ortam da büyük sınıfın dediği oluyor. Hatta öyle ki bir sınıf üstünüzde ki elemanlar gelip sizi basketbol oynadığınız potadan kovup kendileri oynayabiliyor. Lise 1′deyken yine bir boş derste biz basketbol oynarken Lise 2′ler gelip bizi potadan çıkarmak istedi. O gün de ne olduysa arkadaşın biri “Çıkmıyoruz lan!!! Yiyosa çıkar” diye bağırdı. Sonra ortalık öyle bir karıştı ki. Okulun bahçesinde rahat 50 60 kişi birbirini kovalayıp kavga ediyordu. Yarısı bizden yarısı onlardan. Esas komik diyaloğu aşağı yazıyorum.
Derste olup kavgayı gören öğrenci : DÖ
Bahçede kavganın içindeki öğrenci : BÖ
DÖ (camdan): Olum noluyo lan???
BÖ: Sınıfı topla gel aşağı!!!
DÖ camdan içeri girer 10 saniye sonra tekrar çıkar : Olum Hoca izin vermiyor.
Sonradan öğrendik herif baya baya kavgaya gelmek için dersin Hoca’sından izin istemiş.
İçin sonunda Hoca’lar bahçeye indi ve yakaladıklarını idareye götürdüler. O kadar adam arasından 5-6 kişi yakalandı onlarda bir şekilde paçayı kurtardılar.
Herkes dinci anlatmış bende bizim Tahir Hoca’yı anlatayım. Sınıfta “içiyonuz kolaları para Amarıgaya gidiyor” diye dolaşan bir adamdı. Her sınavında deli gibi kopya çekilirdi. Bir sınavda arkadaşı kitaptan kopya çekerken yakaladı ve kitabını aldı. Sınav sonuna kadar aynı elemandan 5 kitap daha aldı. Adam yakaladıkça sağdan soldan çocuğa kitap yardımı yapılıyordu.
Fen Lisesi sınavlarına bi-iki kala sınıftaki bi arkadaş Allah’ın yardımından mahrum kalmamak için sınava kadar 31 çekmemeye karar vermişti. Biz de bunun üzerine çocukla konuşup, Allah’ı kandıramayacağını söyleyerek 31′e geri dönmesini sağlamıştık ahah.
27.05.2015
@Ali İhsan Balı, ahahah
“Geri dön.”
27.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, hahahaha
Bizim din hocalarından biri de baya acayipti.
“Cumaya gitmeyenin pipisi düşer” demişti bir derste.
Başka bir derste sınıfa geç giren bir çocuğa baya ceketli meketli koşarak uçan tekme atmaya yeltenmiş ve çocuğa 30-40 cm kala yere konup “Bi daha yapma bunu” demişti.
Karadenizli’ydi ve adı Lütfü’ydü. Tüm bayrak törenlerinde belli bir grup öğrenci çok kısık sesle “samanlıktan kaldıramadım Lütfü” diye şarkı söylerdi. Bu da aksanlı aksanlı “çerbiyesizler” derdi. Tüm yıl tekrarlandı bu ritüel.
28.05.2015
@Ahmet Saraçoğlu, hahahaskjdhaklsjdhahahahahaha uçan tekme sahnesi gözümün önüne geldi. hahahahahahaha
Din derslerinden gidersek, lisede din dersinde haramlar ve günahlar konusu işliyorduk. Hocanın yazdığı maddelerden biri de “cana kıyma” idi. bi arkadaş teneffüste “c” harfinin sağına bi çizgi çizdi ve “dana kıyma” oldu. Sonra da diğer ders başlayınca hocaya pişkin gibi: “hocam domuz eti gibi dana kıyma da mı haram?” demiştik. Hoca da tahtaya baktı ve inanamadı ve anlam veremedi. Kendi yazısıydı çünkü hehehehe.
Üniversitede ilk senem.(Hala ilk senem) Daha önce çalıştığım iş yerinde saç uzatmaya, küpe takmaya izin vermiyorlardı. Küçüklüğümden beri içimde ukde olan bu eylemleri üniversitede gerçekleştireceğim dedim. Saçlar uzadı, hemen kulağımı deldirip saçımı bağlamaya başladım. Sabahın köründe nasıl kalkıp gittiğimi bilmediğim inkılap dersinde hoca “üniversiteye gelince böyle oluyolar” gibisinden konuşmaya başladı. Akabinde bana dönüp, benim evin altındaki kuaförde ağdada indirim var, benim gönderdiğimi söylersen indirim yaparlar.” dedi. Ben de hiç bozuntuya vermeden “Hocam, yavuz sultan selimden hiç bahsetmiyorum bile, bundan 2500 yıl öncesine ait bulunan Türk hükümdarlarının mezarlarında bolca küpeye rastlandı. Ve birçok araştırmacıya göre küpe genelde erkeklerin kullandığı bir takıydı. Saç konusuna da gelirsek, saç sakal uzatmak inandığınız peygamberin sünneti değil mi, ayrıca burada açık görüşlülük hakkında nasihatler verip bu şekilde konuşmanız hiç yakışık almadı. Ben yine de size saygı gösterip şimdi susucam, aynı şekilde sizin de ben ve diğer öğrencilere saygı duyup böylesine bir muhabbeti gerçekleştirmemeniz gerekirdi, teşekkürler.” deyip çantamdan kitabımı çıkarırken dersten kovdu beni. şimdi bu dersi ne zaman geçebileceğim konusunda düşünceler içerisindeyim.
Bir de geçen hafta bir derste yunan heykelleri konusunu işlerken hocanın slaytta gösterdiği çıplak heykellere kendi aralarında tepki gösteren kapalı arkadaşlara hocanın verdiği cevap gerçekten takdire şayandı: Önümüzdeki hafta yine bu konuyu işleyeceğiz. Heykeller yine çıplak olacak. Eğer rahatsız olacak olan varsa derse gelmesin, mümkünse Sanat Tarihi okumasın, dedi. Akabinde haylaz bir arkadaşın ayağa kalkıp YAŞASIN NÜDİZM” diye bağırması, kapalı arkadaşları sinirlendirmiş olmalı ki onlar da sınıfı terkettiler.
Bizim bi geometri hocası bi gün sınav sonuçlarını açıklıyordu herkesin kağıdını dağıtarak. “Arkadaşlar biriniz tüm soruları doğru yapmış ama soruları tükenmez kalemle cevapladığı ve adını yazmadığı için 70 verdim” deyip, kağıdı havaya kaldırıp birkaç dakika boyunca “soruları çözmek önemli ama yetmez, puan kırdığım konulara da dikkat etmeniz lazım, ileride başınız ağrır” minvalinde bir şeyler söylemişti.
Sonra en önde oturan bi arkadaş “Hocam o cevap anahtarı değil mi?” dedi. Hoca da kağıda bakıp “haa evet” deyip hiçbir şey olmamış gibi ders anlatmaya başlamıştı.
ilkokul öğretmenimiz bizi döverken daha az efor harcamak için koreografi yapardı. Bir gün yine ders öncesi haylazlık yapıyoruz ve hoca sınıfa dalıyor. Biz durmuyoruz tabi devam ediyoruz, hoca da sinirlenip hepimizi (yaklaşık 12-13 kişiyi) tahtaya diziyor. İki eliyle hızlı hızlı tokatlamak için birimizi bir adım öne, diğerimizi geriye, yine birimizi bir adım öne olmak kaydıyla farklı bir sıralamaya sokuyor. Ben geride kalanlardan oluyorum.
Hoca bir adım öndekini sol eliyle tokatlarken, geridekini sağ eliyle tokatlamaya başlıyor. Umarım tam olarak görüntüyü gözünüzde canlandırabilmişimdir. Hoca tokatlarken farkına varıyorum ki geride bekleyenlere tokadı tam otutturamıyor. O anda aklıma hoca tam vuracakken kendimi biraz sola kaydırmak geliyor. Böylece gelecek tokadın şiddetini iyice düşüreceğimi düşünüyorum.
Tabi maalesef öyle olmuyor.
Ben sağdan gelecek tokattan sıyrılmak için sola atılırken hoca sol eliyle gelişine tokadı yapıştırıyor. Şerefsizin eline tam oturdu yanağım yeminle. Tokadın etkisiyle yere düşüp kıvranıyorum, öyle bir ses çıkıyor ki hoca benden sonrakileri tokatlamayı bırakıyor ve yan sınıftan hoca geliyor “hocam o patlama sesi burdan mı geldi?” diye soruyor.
Aynı hoca zamanında tahtanın yarım çakılmış çivilerinden birini arkadaşın kafasıyla vura vura çakmaya çalışmıştı. Neyse ki üçüncü denemede bir an oldu durdu böyle. Öldürebileceğinin farkına vardı sanırım.
Konu değişecek ama bu ruh hastası hocaların ceremesini şimdiki öğretmenler çekiyor maalesef. Öğrenciler canlarının istediği her şeyi yapıyor artık, öğretmenin hiçbir otoritesi kalmadı. Ebeveynler kendi zamanlarındaki sorumsuz hocalar yüzünden şimdikilere düşman kesilmişler. Öğretmen sesini yükseltse gelip okulu birbirine katıyorlar.
makarna fotosu kimin aklına geldiyse baya muazzam olmuş.
Sene 1993, ilkokul 1. sınıfım. Okulun ilk döneminde zatürre geçirdim. Hatta doktora 1 hafta geç gitsek, tedaviye başlamasak verem e dönüşecek kadar ilerlemiş. Yaklaşık 15-20 arası penisilin vurdular. Sabah-akşam. Neyse tabi bu kadar iğne yiyince evde bildiğin şırıngalar cirit atıyordu. Yaklaşık 1,5 ay sonra okula dönebildim ama dönüşüm öyle efsane oldu ki sanki batman tarafından arkham a tıkılmış joker im aq. Evde kullanilmamiş iğneleri cebime koyup okula gidiodum, be birgün o şırıngalardan birini sınıftan bi kızın bacağına sapladım. Ben ne bileyim aq o kızın babası polis???? Neyse bu olayın üstüne beni ‘özel eğitim’ sınıfına almak istediler. Hatta diğer sınıftan falan imza toplamak istediler ama babam sağolsun halletti bi şekilde. O küçük manyak(ben) normal okul hayatıma devam edebildim. Baban nasıl müdahale etti derseniz, müdüre rica minnet yalvardı, evde beni kemerli senfoni orkestrası bekliyordu:):):) ilk ve tek baba dayağım budur. Oda ilkokul 1. sınıf işte.
Haa bide 3-4-5. sınıflarda fiziksel olarak çok çok iyiydim, benden 2 sınıf büyük adamlara hentbol turnuvalarında takım kaptanlığı yaptım. Bu olay ortaokul ve lisede aynen devam etti. Cünkü gittiğim okullarda en iyi hentbol oynayan bendim. Benden iyisi olsa belki siklemezlerdi. Buda benim şansım…
2. sinifa gecince yeni bi okula baslamistim.Ilki deli gibi kalabalikti.Burda yeni olmanin da verdigi rahatlikla 2 dk. rahat durmuyodum.Normalde akilli uslu kendi halinde olan ben burda bi anda butun okulun tanidigi biri oldum.Sene basladiktan bi sure sonra sinifa yeni bi cocuk geldi sans eseri bu.la ayni servise de dustuk.Annesi arada bi okula geliyodu beni de gorunce benim oglum sana emanet dedi. Amk ben neyim daha bana emanet ediyosun. Neyse kadin manyakmis cocuk da gerizekaliymis sonradan anladik.Bi gun kadin yine okula geldi sinifta oglunu goremedi.Bana sordu ben de servisle beraber geldik sonra gormedim dedim.
Kocaman gobekli dev gibi kadin pat diye yere dustu amk.Titriyo sallaniyo filan ogretmen sakinlestiremedi.Bu arada olay dersin sonuna dogru oluyor.Ders bitti cocuk sinifa geldi.Bizim sinifin yaninda anasinifi vardi 2 saattir orda oturuyomus amk mali.
Bi kere de sinifca kartondan saat yapiyoduk(3. Sinif olmasi lazim) ayni cocuk saati pencerenin onune koydu.Biz de teneffuste hayvanlastik ben bunun saatini asagi dusurdum yanlislikla.Annesi yine oralardaymis geldi bana bagirmaya basladi.Ertesi gun benim annem de geldi noluyo sen kimsin seyine kadinla kavga etti.Bundan sonra ne olursa kadin benden bildi cocugu da artik bana emanet etmedi :((((((
Eğitim hayatımda genelde “cool” olabilmemi, ilkokulda keyfi sebeplerle olmaksızın 4 tane okul değiştirmeme borçluyum. İlkinde sersemlemiştim, Aydın’daki en iyi okullardan birinin en iyi sınıfından, ilkokul 3′te Söke’de baya dandik bi sınıfa geçmem baya tuhaf bir tecrübeydi. Sonra diğer seneler de daha iyisi olsun diye okul değiştirdim. Yalnız bu diğer değişimler çok canımı yakmıştı, ve arkadaşlarımdan ayrıldığım için baya ağlamıştım. Neyse ilkokul sonunda bu “ayrılma” olayına bağışıklık kazandığımdan, sonrasında epey umursamaz ve oluruna bırakan bi sınıf arkadaşı oldum, ortaöğretim, lise ve üniversitede. O değil de ilkokul anısı düşünüyorum, aklıma kendimle ilgili ilginç, en azından çok ilginç bi anı gelmiyor. En sevdiğim dönemdi ama kesinlikle eğitim hayatımda ilkokul, belki de o yüzden hareketli olsam da usluydum ve çok ilginç ve arıza bişey yaşamadım ve yaşatmadım.
Bir matematik quiz’inde hoca kombinasyon ya da o tarz bir şey içeren bir soru sormuştu. Tam hatırlamıyorum ama 2 üzeri 25 + 3 üzeri 10 bölü 47! falan gibi bir şeydi. Saçma bir şey yazmış olabilirim, 17 senedir yapmadım bu işlemleri. Her neyse, sonuçta bunun bir formülü vardı ve o formülü bilince ona göre yapılıyordu. Bense formülü unutmuştum.
Sonuçta o inanılmaz kararı verdim ve avuç kadar bir quiz kağıdına yazmaya başladım.
2×2=4
4×2=8
8×2=16
.
.
.
18464×2=….
böyle böyle tüm o işlemleri manuel olarak yapıp kağıdı baştan sonra işlemle doldurdum. Muhtemelen doğru sonuca da ulaşamadım. Verdiğim kağıttan utandığım için kağıdı diğer kağıtların arasına soktum hoca bari sonradan görsün diye.
Kağıtlar dağıtılırken hoca benim kağıdımı notumu okumadan vermişti ve kağıdın üstünde tüm kağıdı kaplayacak şekilde kocaman bir soru işareti vardı.
Gecen hafta olmustur. Komik degil buyuk ihtimalle ama sacma.
Simdiye kadarki uni. hayatimda hic odev yapmadim. Solution manual dedigimiz kitaptaki sorularin cozumlerinin oldugu bi kitap oluyor, genelde ordan geciririm.
Bu seferki odevdeki sorular manualdeki sorulardan farkliydi benim de sinavlar kotu oldugu icin odevlerden iyi puan alayim da oyle geceyim diye bi dusuncem var ama hic sorulari cozesim de yok. Ben de solution manualde odev sorularina en benzeyenlerini oldugu gibi gecirdim. Hatta bazilarinda fazladan momentler fazladan kuvvetler filan var
Sonuç: Odevden tam puan aldim hem de sorularla gercekten ugrasanlardan puan kirilmasina ragmen.
Çok yakın arkadaşım olan Türker’in Lise1 boyunca yediği dayakları anlatmak istiyorum. Sadece Lise1′de aynı okuduk ama baya unutulmaz bir seneydi.
Olayları karışık sırayla ve hatırlayabildiğim kadarıyla yazıyorum. Daha fazlası mutlaka vardır.
1. Tuvalette sigara döndürürken ona sigara vermeyen çocuğu öğretmene “Mustafa tuvalette sigara içiyor” diye şikayet etmesi ve Mustafa’nın bunu çok pis dövmesi.
2. Biyoloji hocasının kafasına silgi parçaları atarken yakalanması ve müdür yardımcısından dayak yemesi.
3. İftar sonrası sigara içmeye gidip yok yazılınca adımızı karalamamız ve disipline verilmemiz. Herkes velisini çağırırken Türker’in kiracısını çağırması ve bu yüzden herkesten çok dayak yemesi.
4. Babası evden çıkar çıkmaz arka balkonda sigara yakması ve o anda arka sokaktan geçen babasının bunu görüp anında eve gelerek Türker’e girişmesi.
5. Okulda sigara içerken babasının arkadaşı olan bir öğretmene yakalanması(babası da öğretmen) ve evde bu yüzden biraz hırpalanması.
6. Okul çıkışı sigara içtiğimiz yolun sonunda babasına rastlamamız, babasının hiçbir şey demeden bunun ceplerini karıştırması ve sigara paketini bulunca kulağına yumruk atıp gene hiçbir şey demeden gitmesi.
7. Hiçbir şey yapmadığı halde yanlışlıkla disipline(Yani müdür yardımcısı İsmet Hocanın yanına) gönderilmesi ve dayak yemesi.
8. Beden hocasını öğrenci zannedip “Hadi sigara içmeye gidelim” demesi, hoca bundan sigara paketini isteyince başka bir çocuğun paketini vermesi ve o çocukla kavga etmeleri(Bunda dayak yemedi)
9. Müdürün odasına kapıyı çalıp girmesine rağmen “Neden kapıyı çaldıktan sonra girebilir miyim demedin” diye müdürün buna girişmesi.
10. Yalandan çıkma teklif ettiği Seda ile buluşmaya gitmemesi ve Seda’nın da gelmediğinin anlaşılmasıyla kızla “O kadar bekledim neden gelmedin” diye kavga etmesi. Sonra olayın iyice çirkinleşmesi ve Seda’nın Türker’e çok pis bi tekme vurması. Bunun üzerine Türker’in de Seda’ya vurması ve kızcağızın en arkadan öne doğru uçması. Olayın sonunda Türker’in tekrar disipline gidip dayak yemesi.
11. Detaylarını tam hatırlayamadığım birkaç olayda daha disipline gidip dayak yemesi.
Bu anlatacağım ise dayak değil. Bir akşam evde yakın bi akrabamız varken Türker de bize geldi. Biz arka balkondaydık ve ben nedense bunun telefonunu alıp evdeki akrabanın kızına alakasız bi mesaj attım. Sonra kızın babası bunu aradı ve “Sen ne hakla benim kızıma mesaj atarsın itoğluit” falan demeye başladı.
Türker de ne olduğundan habersiz adama saydırmaya başladı. Birisi balkonda diğeri oturma odasında oturan iki kişi birbirlerinin varlıklarından tamamen habersiz bir şekilde bir süre telefondan küfürleştiler.
28.05.2015
@Ali İhsan Balı,
“Herkes velisini çağırırken Türker’in kiracısını çağırması”
“Beden hocasını öğrenci zannedip “Hadi sigara içmeye gidelim” demesi”
ahahaha
28.05.2015
@Ali İhsan Balı, ahahsjsljkjasdsfş hepsi harika
28.05.2015
@Ali İhsan Balı, of sonuncuda orda olsaydım kahkaham duyulmasın diye duvarları ısırırdım yeminle hahahahaha
28.05.2015
@Berca B., Bi sefer de dershane terasında sessizce osurup, çok pis kokunca arsız gibi suçu bunun üstüne atmıştım ahahah. O kadar mahcup oldu ki inkar bile edemedi.
İslamiyet öncesi türk sanatı dersinin vizesiydi. Herkes harıl harıl çalışmış falan birbirlerine soru soruyolar. Ben de hem çalışmadım hem de hoca biraz kıl olduğu için geçebileceğimden şüpheliydim. Neyse hoca geldi, elinde boş kağıtlar falan, derinden bir “Hasss…” çektim. Hoca iki tane soru yazdırdı ve onbeş dakika verdi. Beş dakika falan olmuştu, önümdeki kız ön sayfayı doldurup arka sayfaya geçmişti. Ne yapıcam diye düşünürken, aşağı yukarı iki soru için beş altı cümle yazdım. Ertesi hafta hoca sınıfta notları okuyo(sanki lise ha) neyse, notu okunmayan var mı dedi elimi kaldırıp ben dedim, adımı söyledim. “HA, SENİN KAĞIDI AYIRMIŞTIM, 100 ALDIN!!!” deyip kağıdı sınıfa gösterdi. Çivi yazısı gibi olan yazım sayesinde kağıtta sadece iki üç satır varmış gibi gözüküyodu. “DERSİ GERÇEKTEN DİNLEYEN BELLİ OLUYO, ARKADAŞINIZDAN ÖRNEK ALIN” dedi. Finalde de test yaptı ama salak olmamdan dolayı zannedersem 55 almıştım ABV.
Lise 1 dolaylarında, her öğrencinin rüyalarını süsleyecek çok inanılmaz bir durum yaşadım.
Pencere kenarında perdenin yanında oturuyordum. Bi sınavda perdeyi üstüme çektim nedense ve hoca hiçbir şey demedi. Yani tüm sınıftan izole şekilde perdenin içinde çözdüm sınavı. Sonra başka bir sınavda da bunu denedim. Baktım kimse bir şey demiyor, tüm sınavlarda bunu yapmaya başladım. Zamanla sınıftan “Hocam Ahmet neden perdenin içinde sınav oluyor?” diyenler olsa da, hocalar nasıl olduysa beni savundular ve “Ahmet kopya çekmez ben ona güveniyorum” falan dediler.
Tüm sınavlarda kopya çektim hayvan gibi. İstisnasız hepsinde çektim.
Kalem kutuma bi elektronik ajanda gibi bi şey koymuştum, içi formüller, bilgiler doluydu. Her sınavdan önce ne gerekiyorsa ona koyuyordum, sınavda perdenin arkasında sürekli kalem kutumu karıştırarak formülleri okuyordum.
Sadece tek bir kez bir hoca şüphelenmiş olacak ki, beni iş üstünde yakalamak için bir anda perdeyi hızla açtı ama ben tam o sırada masumca cevabı yazıyordum.
Ardından tabii ki de yapması gereken şeyi yaptı ve perdeyi tekrar üzerime kapadı ahah.