Trakya’nın incisi Edirne’den tüm PA dostlarına merhaba. Bu hafta hepimizin anlatmaktan ve paylaşmaktan mutluluk duyacağını umduğum bir konumuz var. En sade ifadeyle ünlü kişilerle tanışmak ve sohbet etmek anlamına gelen “meet and greet”, son yıllarda ülkemizde düzenlenen metal konserleri ve festivalleri öncesinde yaygın şekilde gerçekleştirilen bir etkinlik hâline geliyor. Bu dostane etkinlikler sayesinde, sanatına ve performansına hayranlık duyduğumuz müzisyenlerle tanışma ve kısa süreli de olsa sohbet etme fırsatına sahip oluyoruz. Gelin bu hafta tanışıp koklaşma imkânı bulduğumuz kişilere dair anılarımızı ve karelerimizi paylaşalım ve bu tür etkinliklerin dinleyici-sanatçı ilişkisindeki önemine değinelim.
Şimdiye kadar belirli bir organizasyon dâhilinde yahut rastlantısal olarak bir metal müzisyeniyle tanışma şansını hiç yakaladınız mı? Neler söylediniz, sordunuz, duydunuz? Ne zaman ve nerede bu deneyimi yaşadınız? Bu anlar size neler hissettirdi? Bu tür organize etkinlikler ya da müzisyenlerin konser alanı gibi iletişime açık yerlerde bulunarak dinleyicilerle bir araya gelmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?
Metal bağlamına odaklı olmakla beraber, her türlü alanda başarı ve itibar sahibi kişilerle tanışma anılarınızı paylaştığınız bir tartışma konusunun şekillenmesini arzu ediyorum. Çeşitli görsellerle süslemenizi umduğum yorumlarınızı ilgiyle bekliyor, sevdiğiniz insanların sıcak varlığıyla taçlanan bir hafta geçirmenizi diliyorum.
22 mart opeth 2015 konseri sabahı saat 12 gibi Opeth’i karşılamıştık adamlar acayip şaşırmıştı pek beklemiyorlardı galiba benim ingilizceden çok ingiliçcem olduğu için pek muhabbetim olmadı ama Mikael’e sarılırken türk sarılışı yaptım sarılırken sırtına 3 kere vurdum
Niklas Kvarfoth’un imza ve söyleşi gecesinden
http://i.hizliresim.com/vE4rJp.jpg
http://i.hizliresim.com/La3mOb.jpg
http://i.hizliresim.com/7kv5ya.jpg
http://hizliresim.com/94L0Dr
13.05.2015
@Lifelover, 3te dudaktan mı öpüşüyorsunuz ya?. :D
13.05.2015
@OnurOnur, Senin de için fesatmış :) kızcağız eğilip dudağına bir şey söylemiş adamın.
22.05.2015
@Satanist evlat arif, malesef o gece 3-4 kez öpüldüm :D daha net fotoğraf yok elimde malesef :/
22.05.2015
@Lifelover, malesef x2 combo :D
Jeff Loomis Jolly Joker konseri sonrası çıkışta rakı alıp otellerine gitmiştik. Çıkışında sağolsunlar bütün grup üyeleri rakımızı içtiği gibi üzerine birlikte Dorock’a gidip biraz daha demlendik. Gitmeden de iki ıslak hamburger çakıp dağıldık. Fotoğraf da oradan.
http://i.hizliresim.com/JY2R1Q.jpg
Bu da ertesi günkü clinic öncesi demlenme session
http://i.hizliresim.com/vE4kOA.jpg
Bu da The Aristocrats konseri sonrası Guthrie Govan ve Marco Minnemann
http://i.hizliresim.com/rQ9WWa.jpg
http://i.hizliresim.com/qYBg1q.jpg
http://i.hizliresim.com/WnYlAQ.jpg
Geçen sene, Trivium’u karşılamıştık. Zeytinyağlı yaprak sarması yedirmişliğim var Matt Heafy’e… Çok sıcakkanlı insanlar, yol yorgunluğuna rağmen, rahatsız olmadılar, bol bol fotoğraf çektirmemize izin verdiler. Hatta Matt Heafy, araçlarına bindikten sonra, indi ve bizim fotoğrafımızı çekti. Kadavar ile de ufak Jolly Joker önünde yemeklerini yedikten sonra fotoğraf çekilmişliğim var. Fotoğraf atacağım ama, atamıyorum. Nasıl atıldığını bilmiyorum. :)
Hiç bu muhabbetlere katılmadım ama benim özellikle lise-üniversite yıllarında konserler konusunda acayip bir balım vardı; hazır Blind Guardian konseri sonrası hala BG dinler ve evde kendi kendime çılgın atarken yazayım bazılarını. Hani hasbelkader orada olup da fotoğraf çektirdiğim falan adamları geçip direkt hikayesi olan, salak saçma olan şeyleri anlatıyorum:
KATATONIA
2006-Saklıkent konseri için kuyrukta beklerken bira almaya bir sokak aşağıya inmiştim. Kendime ve eşe dosta biraları almış dönerken Daniel’ın kaldırımda oturmuş, hararetle telefonla konuştuğunu gördüm. Kız arkadaşından dev tripler yiyordu. Kıyın kıyın adama doğru yaklaşıp bir yandan da konuşmaları dinlemeye çalışıyordum. Muhabbetin epey sorunlu olduğunu kavrayınca çaktırmadan bir bira çıkartıp ansızın Daniel’e uzattım. Bakışlarından “YA VAR YA SEN GERÇEK BİR MELEKSİN”‘i anladım ve direkt biraya yumuldu. Sonra ben telefon kapanır da biraz muhabbet ederim diye bekledim ama uzadı allah uzadı. Öyle olunca ben de geri sıraya geldim.
Konser sonuna doğru bir ara Daniel ile göz göze geldik ve bana gene “ADAMSIN BE ADAM” bakışı attı. Bunun gazıyla konser sonunda üst kata çıkıp kulise yaklaştım. Bu esnada kara kaşım kara gözüme mi tutuldu nedir, bir kız bana “Katatonia afişi ister misin?” dedi, ben de “E HERILD YANİ” dedim (çünkü 90lar <3). Afişle kulise yaklaştım ve barzo güvenlik görevlisi “NÖRÜYON LA” diye beni gerisin geri döndürecekken kapı açıldı ve o aralıktan Daniel beni gördü ve direkt “Bu adam bizden, gelsin bırakın” dedi. Sonra yaklaşık yarım saat boyunca Katatonia elemanlarıyla kanepede oturup goygoyladım. Daniel onlara verilen biralardan bir tane bana açtı falan. Baya baya Jonas ve Daniel’in arasında, pilavlı sohbette oturur modda eller dizlerimde ağzım kulaklarımda oturuyordum. Blakkheim’a serpent dövmesini nerede falan yaptırdığını sordum, dümdüz geyikliyorduk resmen. Bu sırada da hala 3-5 kişilik ekipler halinde insanlar kulise giriyor, CD, poster vesaire imzalatıyorlardı. O kadar kaynadım ki araya, birileri benden imza falan almaya kalktı ve grup elemanlarıyla bunun üzerine ayı gibi güldük falan. Epey iyiydi.
ANATHEMA
Bu epey değişik. Yılını bile hatırlamadığım (sadece lisede olduğumu biliyorum) bir Ankara konserinde okuldan çıktım ve o dönem 2. evim gibi olan Tömbeki adlı mekana geçtim. Biraz takılıp oradan Saklıkent’e geçecektim. Mekanın ortak-sahiplerinden biri olan Gül abla “Korhan tüm garsonların işi falan çıktı, 1-2 saat bana yardım etsen” dedi. “Abla ben Anathema konserine gideceğim birazdan, buraya üstümü değiştirmeye falan geldim,” dedim ama kıyamadım da ve bahçede sipariş almaya başladım. Tam bahçede durmuş, masalara bakıyorken arkamdan “Do you have coffee here?” diye bir soru duydum. Kafayı çevirdim ve Cavanagh kardeşleri gördüm. “LAN OFKORS VAR COFFEE OLUM ALLAHI VAR COFFEENİN HEM DE” diye buyur ettim adamları. Gül ablaya da “Konserine gideceğim adamlar buraya geldiler, sikerler ben bunlarla muhabbet edeceğim, sipariş falan almam daha,” dedim ve adamların masaya çöreklendim. Arada da durumu falan anlattım. “E madem geçici de olsa çalışıyorsun, bana bir Manhattan Steak söyleyiver,” dedi Vincent. Ben de siparişi aşağıya ilettim ve 90′lar doom metal sahnesinden girip A Dying Wish çalsınlar diye yalvarmama uzayan bir muhabbete başladık. Adisyonla oynayan Vincent çaktırmadan arkaya “Where is my goddamn Manhattan?” yazıp bana gösterdi. Hastir falan diye gittim adamın siparişi getirdim, buz gibi yemeği yedi adam ve kalktılar…
Daha sonra konser esnasında her şarkı arasında “A Dying Wish” diye böğürdüm ve artık mekandaki insanlar da “Yazık çocuk kendini paraladı ya,” diyerek bana eşlik etmeye başladılar. Vincent da önce kardeşine, sonra bana bakıp “This one goes to the Manhattan,” diyerek setlistte olmayan, prova edilmemiş bir “A Dying Wish” girdiler. Ben tabii orada biraz öldüm.
BLIND GUARDIAN
Bunlarla da 2006 mı ne ODTÜ-Vişnelik konserinde EPEY yakınlaştık. Arkadaşın babasının bu Vişnelik’in mi ne kurucu üyelerinden biri falan olmasıyla insanlar saatlerce sırada beklerken biz baya ayı gibi girip, tesiste bira içmeye başladık. 5-10 dakika sonra valizlerle falan BG elemanları gelmeye başladı. Biz berjer koltuklarla oturmuş bira içtiğimiz için galiba bizi de bir bok zannettiler ve kapıdan giren her eleman bize selam verdi falan. Daha sonra bir ara ben tuvaletteyken Hansi yanımdaki pisuvara geldi ve ben de “Merhaba Hansi…Sana da merhaba minnak Hansi” dedim. Sonra oradan epey goygoy döndü, fotoğraflar imzalar vesaire.
BEHEMOTH
2005 yılında -ne akla hizmet kimse bilmiyor- Behemoth Ankara’da, şu an PAVYON olarak hizmet veren bir yere konsere geldi. Ben de Demigod albümüyle grubun fanı haline gelmiş bir adam olarak koşa koşa gittim. Konser esnasında bir ara destek almak ve dinlenmek için tek ayağımı sahneye koyayım dedim ve 10 saniye sonra falan Adam’ın bacağındaki çiviler benim bacağıma saplandı. O epey panikledi ama ben “Yok yok iyiyim,” falan deyip Nephilim Rising ile çıldırmaya devam ettim. Konser sonunda grup elemanları milletin arasından güvenlik kordonunda geçerken ben çığlık çığlığa bağırmaya başladım ve Adam “Aaa ya sen o çocuktun, iyi misin?” falan deyip beni yanına aldı. Sonra gene imzalar, fotoğraflar ve muhabbetler.
TIAMAT
Bunda da imza alabileceğimiz hiçbir şey bulamayıp İSKAMBİL KAĞIDI-JOKER ve GÖZ KALEMİ ile Johan Edlund’dan imza almıştık. Haliyle Johan bir joker kartına, bir göz kalemine bakıp hayatının büyük dafuq anlarından birini yaşamıştı.
Çok sövmezseniz sevinirim arkadaşlar.
14.05.2015
@Korhan Tok, Bir de MARDUK o kadar küçük bir yerde konser vermişti ki, ben -tabii ki- en önde yardırırken bir ara kritiklerde bahsettiğim şekilde MORTUUS gerçekten ağzıma bağırıyordu. Bir ara ya o benim yakama yapıştı, ya ben onunkine, tam hatırlamıyorum. Ben MORTUUS’u alabilecek yapıda olmadığıma göre muhtemelen o beni kendine çekmişti.
Good old times ya.
14.05.2015
@Korhan Tok, “Bir ara ya o benim yakama yapıştı, ya ben onunkine” ağzım yarıldı hahaha
2012 Tuborg Gold Fest bittikten sonra Björn’le Dorock’ın karşısındaki midyeciden midye yemiştik. Bileti imzalattıktan sonra bana “God bless you Man.” deyip vedalaştık. Güzeldi.
Geçen sene Rock-Off festivalinde Johan Heggle tokalaşma anım olmuştu.Dikkatimi çeken şey bütün grup elemanları sadece imzalarken herkes Johandan hem imza almış hem de tokalaşmıştı.O anın heyecanıyla adamın suratına bir saniye falan baktım galiba çok çabuk bittiydi :(
Geçen sene Mekong Delta’nın İzmir konserinde tüm grup üyeleriyle tek tek fotoğraf çekilip, Alex’ten kaptığım bagedi tüm üyelere imzalatmak gibi bir anım var benim de. Fırsat bulursam fotoğrafları da yüklerim yakın zamanda. Bu arada Ralf Hubert çok tatlı bir adam <3
geçen yıl Headbangers Weekend’de elimi kolumu sallayarak sahne arkasına girişim…Children of Bodom sahneye çıkmazdan 5 dk. evvel Alexi sahneye doğru yardırırken ‘oha Alexi hhhmmmmmıınıskyiiiiim’ diyip göz göze geldiğimde mal gibi kalışım….yanına gidip fotoğraf çektirmeyi bile unuttuğum an…daha fazla devam edemicem :(((
Rock Off’ta Johan Hegg’in sakalını okşamıştım imza aldıktan sonra. Olay da “Abi sakalına bayılıyorum bir kez dokunsam ya?” isteğime hafiften gülümseyerek bir “Ofkors” çakması şeklinde şekillendi. Ayrıca Ted 9 yaşındaki kardeşime de imaz aldığımı öğrenince onun için imza aldığım kağıda bildiğiniz smiley çizmişti. Onun dışında Jorn Lande’nin devasa bir imzası olduğu için adam bir imzayı yaklaşık 1,5-2 dakikada atıyor. O kadar uzun sürdü ki imza atması o arada kısa bir Dio ve son albüm muhabbeti çevirdik.
Bide geçen Rumble Militia sonrası basçılarıyla midye bira yapmıştık. Kendim de bas çaldığımdan dolayı baya bir bas muhabbeti dönmüştü.
Öyle çok geniş anılarım yok ama nedense ben bu küçüvük anılarla bile çok mutlu oluyorum. Ayrıca Ahmet abiyle Hi Voltage öncesi otoparkta kısaca bir muhabbet etmiştik. Bence o da baya hoş bir anı. Ha aynı gün Eren Başbuğ ve otoparkın hemen yan sokağına otobüsünü park eden Karnivool ile de muhabbet etme şansına erişmiştim.
Şu andan daha fazlası yok olamaz da :)
http://i.hizliresim.com/VVPmpq.jpg
18.05.2015
@swedish, tuborg gold ile saç ve sakal renginin uyumu vol:1 :)
20.05.2015
@B U R Z U M, ahahha cidden sen soyleyince dikkat ettim.Yalnız biz epey aşağıda kalmışız bildiğin hobbit gibiyiz :))
Yaşadığım ilk büyük an, THROWN TO THE SUN’dan Bahadır Sarp ile 30M’de karşılıklı oturup sohbet etmemizdir herhalde. Sonrası provalarına gitmek, konserlerine gitmek, imzalar resimler falan.
http://i.hizliresim.com/94QXMo.jpg
Bu yılki Opeth konserinden önce havaalanına gidip karşılamıştık adamları. Mikael, Axenrot ile konuşuyodu kapıda bizi gördü kaldı ilk bi sonra ben arkadaşımla yardırdım zaten Mikael’in yanına adama direk “piççır?, piççır?” dedim. “Of course” falan dedi. Albümleri imzalattık falan derken gidicekken önce Mikael’e sonra Axenrot’a “ken ay hag yu?” diye sordum. İkisine de cevap veremeden sarıldım tabi.Hayatımın en güzel günüydü.
http://hizliresim.com/yME0jN
Benim için meet&greet in zirve noktası :
http://i.imgur.com/yztTXSml.jpg?3
Ben de bi keresinde Muhammed’e “abi gerçekten çok yeteneklisin demiştim”. Anlamayınca İngilizce tekrarladım. O da teşekkür etti, el sıkıştık filan o kadar. Başka bir sürü başka grupla anım var ama benim için en iyisi bu.