Yaşayan organizmalarda bulunan en temel 4 elementin (carbon, hydrogen, oxygen, nitrogen) baş harflerinden oluşan CHON kısaltmasını isim olarak seçen San Diegolu bir progresif rock grubundan bahsedeceğiz bugün. 2008 yılında kurulan ve kendi çabaları ve üretkenlikleriyle, 2014 ve özellikle 2015′te adından baya söz ettirmeyi başaran ve durmadan yeni turnelere yelken açan bir grup CHON.
Aşırı derecede pozitif, ferah, rahatlatıcı ve adeta gülümseyen bir müzik yapıyor CHON. EP ve albüm kapaklarından şarkı isimlerine, elemanların sahne duruşlarına, fotoğraflarına kadar CHON’a dair her şey gülümsüyor.
“Grow” grubun Mart ayında çıkan ilk albümü. Öncesinde bir demo ve b2 de EP’leri var. Bu EP’lerin ardından Sumerian Records’ın dikkatini çeken grup, “Grow”u da bu şekilde çıkarmış oldu.
CHON’a dair bilinmesi gereken ilk şey yaptıkları müziğin aşırı derecede ılıman ve pozitif olmasıysa, diğer bir mühim konu da grup elemanlarının enstrümanlarında çok yetenekli olmaları. Genç yaşlarına rağmen oldukça ileri düzeyde bir gitar kullanımı göze çarpıyor. Caz gitaristlerinin sıklıkla kullandığı birtakım gamların yanı sıra, son derece özgün duyulan sayısız akor da kullanan grup, tüm albüm boyunca neredeyse hiç standart power chord basmıyor, tuhaf nota bileşimleriyle dolu akor ve arpejleri, kapaktaki gibi rengârenk çiçek yapraklarıymışçasına üzerinize döküyor.
CHON’un en iyi ve en önünü açacak tarafı, baya kompleks bir müziği su gibi sunuyor oluşu. Bu müziği başka bir şeyle ilgilenirken arkada çalsın diye de açabilirsiniz; gitarın, davulun ne yaptığını anlamaya çalışmak için oturup ders çalışır gibi de dinleyebilirsiniz. İmajlarından hiç yansıtmasalar da, CHON müziği hatırı sayılır bir karmaşıklık barındırıyor, ancak her şeyi pamuk kıvamına getiren bir akıcılığa sahip oluşları, kitlelerini baya bir genişletiyor. Şu ana dek grubu dinlettiğim 7-8 kişinin hepsinden de daha ilk şarkıdan “aaa ne tatlıymış” yorumunu almış olmam, bunun bir kanıtı sanırım. Bunun yanında, grubun neredeyse tüm müziğini clean gitarla ve çok az bir distortion’la icra ediyor oluşu da müziğin duru kalmasını sağlayan en büyük etken. CHON dinlerken grubun hemen yanı başınızda çaldığını hissetmeniz gayet olası. Aşırı canlı, tertemiz bir prodüksiyon var ve grup müziğini olabildiğince saf halde, konserde duyacağınızın aynısı olarak sunuyor. Efektler, stüdyo hileleri, “Grow”da bir an bile öne çıkmıyorlar. İki gitar, bir bas ve bir davulla icra edilmiş en yakın müzik var karşımızda.
“Grow” büyük oranda enstrümantal bir albüm. 12 şarkının yalnızca birkaç tanesinde vokal var ve o vokaller de araya tat katmalık, yine yumuşak ve naif şekilde icra edilmişler. Yukarıda da dediğim gibi, CHON’a dair net şekilde en önemli olay gitaristler. İkisi de çok farklı bir bakış açısına sahipler ve canlı icrası epey zor olan bu şarkıları meyve kokulu baloncuklar kıvamında gökyüzüne saçıyorlar (bugüne dek yazdığım en ılık cümleyi yazdım sanırım).
İlginç şekilde, CHON ile belli açılardan benzeşen bir grup olarak GOROD’un adını anabilirim. Armonik melodik pamuksu cici kısımları, iki grubun davulcusunun da caz etkilenimli tarzları dolayısıyla baya benziyor. Hani GOROD tüm o yırtıcı yarmanlığın içinde bazen iki gitarın pek şeker danslarına sahne oluyor ya, işte CHON bunu müziğinin genel dokusu olarak benimsemiş. Aynı şekilde yer yer adrenalini alınmış ve pamuklara sarmalanmış bir ANIMALS AS LEADERS hissi de görülebiliyor. Grup teknik anlamda gayet yetkin, ancak her şeyi naif olarak sundukları için bu kompleks müzik insanı bir an olsun yormuyor.
Yavaştan kapatalım.
CHON; icrası zor, ancak dinlemesi aşırı kolay bir müzik yapıyor ve bence bu takdir edilesi bir olay. Müzisyen olarak cidden üst düzey işler yapıyorlar ve hepsinden önemlisi de bir benzerleri yok. Bu nedenle de son 1 yıldır hiç durmadan turluyorlar. Grubun önünü baya açık görüyorum; çok çeşitli festivallerde yer alabilirler. Progpower’da da çalabilirler, indie festivallerinde de.
Üstün müzisyenlik barındıran, ancak bunu neredeyse fark edemeyeceğiniz düzeyde aydınlık bir müzik yapan CHON, güzel geçen gününüzü daha da tebessümlü kılmak için sizi bekliyor.
Bu sene dinlediğim en ilginç albümlerden biri “Grow”. Tam olarak kritikte betimlendiği gibi pozitif, mutlu ama bir o kadar da teknik ve dinlerken öeaaah dedirten bir müzik var ortada. Özellikle Perfect Pillow ve Echo’yu baya seviyorum. Ayrıca zaman zaman Scale The Summit’e benzetsem de Chon’un eşi benzeri olmaması yorumuna ben de katılıyorum genel olarak. Çok akıcı bir müzikleri var ve konser performansları harika. Bu yüzden kısa zamanda çok daha iyi yerlere gelecekler bence, gelmeliler de.
Kritik albümle ilgili düşüncelerimi gayet güzel özetlemiş zaten, eline sağlık abi.
Her ne kadar pozitif, mutlu ve ferah bir müzik olsa da ne yalan söyleyeyim Kanadalı, underground, anasının karnından sweep picking atarak çıkan gençlerin oluşturduğu teknik death metal gruplarını dinlerken bile bu kadar yorulmuyorum ben. Güzel olmasına güzel, adamlara da saygım sonsuz ancak her saniye gitar klayvesinde dönen melodiler bir yerden sonra başımı döndürüyor. Sonra kendi kendime “iki dakka bi durun lan” falan diyor, adamların müzikal karakterine dil uzatıyorum, ayıp oluyor yani.
Seveyim veya sevmeyeyim ortada gerçekten çok başarılı bir iş var, umarım daha da büyürler.
Grubun müziğindeki pozitif ve ferah havayı Scale The Summit’in atmosferine (evet) çok benzetiyorum, burdan gözümde kocaman bir artıları var ama grubun asıl olayı bence de bu kadar teknik bir müziği gayet akıcı ve dinleyiciyi yormayan bir şekilde sunmaları. Teknikalitenin ön planda olduğu grupları dinlerken genelde yorulan bir dinleyici olarak ben bile baya sevdim zaten. Umarım çok daha fazla büyürler.
Kritik de grubu ve müziğini zaten baya iyi özetlemiş abi, eline sağlık.
mutludan çok, düşünen ama, o kadar olumsuz düşünmeyen bir müzikleri var gibi geldi bana. hani mutluluk çok düşünmeyle birlikte anılmaz ya, bu yüzden kendine yeten ve sakin bir düşüncelilik hali buldum ve çok sevdim, sanırım kierkegaard da severdi bu müziği! caz güzel şey.
Çocuk her gördüğünü ister,hatun perde asmaktan cam silmeye kadar yardım ister, iş desen kulaklar gitti burun deliklerimizi ister de.. sen ne istersin Ahmet efendi? O kadar derdin arasına bi de CHON sıkıştı . Yazma böyle kritikler, vakti olan var olmayan var. Neyse okuduk artık, hafta sonu ahali uyanmadan kalkıp hatmedicez mecbur.
Bu sene dinlediğim en ilginç albümlerden biri “Grow”. Tam olarak kritikte betimlendiği gibi pozitif, mutlu ama bir o kadar da teknik ve dinlerken öeaaah dedirten bir müzik var ortada. Özellikle Perfect Pillow ve Echo’yu baya seviyorum. Ayrıca zaman zaman Scale The Summit’e benzetsem de Chon’un eşi benzeri olmaması yorumuna ben de katılıyorum genel olarak. Çok akıcı bir müzikleri var ve konser performansları harika. Bu yüzden kısa zamanda çok daha iyi yerlere gelecekler bence, gelmeliler de.
Kritik albümle ilgili düşüncelerimi gayet güzel özetlemiş zaten, eline sağlık abi.
Gayet başarılı. İlk dinleme sırasında bile kendini belli ediyor.
Her ne kadar pozitif, mutlu ve ferah bir müzik olsa da ne yalan söyleyeyim Kanadalı, underground, anasının karnından sweep picking atarak çıkan gençlerin oluşturduğu teknik death metal gruplarını dinlerken bile bu kadar yorulmuyorum ben. Güzel olmasına güzel, adamlara da saygım sonsuz ancak her saniye gitar klayvesinde dönen melodiler bir yerden sonra başımı döndürüyor. Sonra kendi kendime “iki dakka bi durun lan” falan diyor, adamların müzikal karakterine dil uzatıyorum, ayıp oluyor yani.
Seveyim veya sevmeyeyim ortada gerçekten çok başarılı bir iş var, umarım daha da büyürler.
Grubun müziğindeki pozitif ve ferah havayı Scale The Summit’in atmosferine (evet) çok benzetiyorum, burdan gözümde kocaman bir artıları var ama grubun asıl olayı bence de bu kadar teknik bir müziği gayet akıcı ve dinleyiciyi yormayan bir şekilde sunmaları. Teknikalitenin ön planda olduğu grupları dinlerken genelde yorulan bir dinleyici olarak ben bile baya sevdim zaten. Umarım çok daha fazla büyürler.
Kritik de grubu ve müziğini zaten baya iyi özetlemiş abi, eline sağlık.
mutludan çok, düşünen ama, o kadar olumsuz düşünmeyen bir müzikleri var gibi geldi bana. hani mutluluk çok düşünmeyle birlikte anılmaz ya, bu yüzden kendine yeten ve sakin bir düşüncelilik hali buldum ve çok sevdim, sanırım kierkegaard da severdi bu müziği! caz güzel şey.
Çocuk her gördüğünü ister,hatun perde asmaktan cam silmeye kadar yardım ister, iş desen kulaklar gitti burun deliklerimizi ister de.. sen ne istersin Ahmet efendi? O kadar derdin arasına bi de CHON sıkıştı . Yazma böyle kritikler, vakti olan var olmayan var. Neyse okuduk artık, hafta sonu ahali uyanmadan kalkıp hatmedicez mecbur.
04.05.2015
@zinhar, ahah, kolay gelsin.