Çok zor bir işe kalkıştığımın farkındayım. Özellikle sabahleyin siteyi açtığında “Oha Red’i sonunda biri yazmış” deyip heyecanla kritiğe tıklayanların beklentilerini karşılayabilecek bir kritik yazamayacağıma eminim. Bana kalırsa bu albüm öyle bir buçuk sayfalık bir yazıyla da asla anlatılamaz. Yine de böyle bir şaheseri siteye kazandırmak için böylesi zor bir işe el atmaya kararlıyım.
“In the Court of the Crimson King” efsanesi ile başlayan yolculuğun yedinci ve bazıları için son durağı olan “Red”, KING CRIMSON’ın 70lerde yaptığı son albüm olmakla birlikte, grubun kariyerindeki en önemli albümlerden biri niteliğinde. Zaten KING CRIMSON ile ilgili şu zamana kadar okuduğum kritik, yorum, makalelerin tamamında aynı sorun mevcut; hiç kimse KING CRIMSON’ın en önemli albümünü seçemiyor. Tabii ki kişisel yoruma dâhil olan bir durum olduğunun farkındayım ancak, 70’ler ve 80’lerde aktif olan hemen bütün progresif rock gruplarının bir albümü diğerlerinin üstüne çıkabiliyorken, söz konusu KING CRIMSON olduğunda hiçbir şekilde fikir birliği oluşmuyor. Bence bu da KG’yi diğer gruplardan ayırabilen hoş bir özellik. Bana en önemli albümleri sorulacak olsa şu dönem “Red” derim, geçen sene sorsalar tartışmasız “Lizard” derdim. (acaba “Lizard”ı mı yazsaydım dedim şimdi içimden hatta)
“Red”in bazıları için son durak olduğunu söylemiştim, bunun sebebi 1981’de gelen “Discipline” albümü ile birlikte grubun artık farklı yollarda ilerleyeceğinin sinyalini vermesi. Haliyle bu durum, önceki yedi albümün atmosferini seven kişiler tarafından çok olumlu karşılanmıyor, öyle ki “KING CRIMSON “Red”den sonra tamamen bitti” diyen çok büyük bir kitle mevcut. Tabii ki bu grubun sonraki albümlerdeki başarısını etkilemiyor elbette. Öncesinden sonrasından bahsedip albümün kendisinden bahsetmiyorum farkındayım. Ne diyeyim dostlar siz söyleyin? Böyle bir şaheserden nasıl bahsedeyim?
İlk riffinden son bas partisyonlarına kadar her saniyesi nakış nakış işlenmiş, zamanlar ve boyutlar ötesi bir albüm “Red”. Tarihin en iyi şarkılarından biri olan “Starless” gibi başyapıtı barındıran, bununla da yetinmeyip “One More Red Nightmare” gibi kralına progresiflik tanımını yeniden yaptıracak bir şarkıya sahip olan, “Providence” gibi uçukluğa yardım ve yataklık eden bir albüm “Red”. Çoğu insan için 40 dakikadan çok çok daha fazlası olan, yalnızca ‘müzik’, ‘progresif rock albümü’ gibi etiketlere asla sığmayacak bir albüm “Red”. Bir kritik ne ki, bu albümdeki hissiyatı bir köşeye koyup yalnızca teknikaliteyi anlatmaya bir kitap yazılır. Hissiyat ise onlarca romana ilham konusu olur. Tabi böyle ulvi bir müziği doğru bir şekilde aktarabilecek edebiyata sahip olmayınca, yapabileceğim tek şey fazla fazla övmek oluyor. Benim için “Red”, içeriğinden bahsedilebilecek, bir başkasına “şu albüme bi’ kulak ver, kesin beğenirsin” diye tavsiye edilebilecek bir albüm değil. Progresif rock müziğin en kült albümlerinden birinden bahsediyoruz. Dinlememiş olanın kendi kişisel tercihidir artık.
Tabi KING CRIMSON’dan bahsedip hiç Robert Fripp’den bahsetmemek olmaz. Yaratıcılığın bir sınırının olmadığının adeta yaşayan kanıtıdır Fripp. Kendine has gitar akordları, çalma biçimi, müziğin her biçiminde kendini belli eden eşsiz üslubu ile tam bir üstinsandır. Grubun her şeyi olmakla birlikte, her dönemin en kaliteli müzisyenleriyle çalışıp, şarkıları birlikte yazmıştır. “Red” de böyle kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Öyle ki albüme adını veren “Red” şarkısı dışındaki bütün şarkılar, o sıralar gruba dâhil olan John Wetton ve Bill Bruford ile birlikte yazılmıştır. Bununla birlikte birçok konuk müzisyen albümde yer almış ve her şeyin sonunda ortaya, çıktığı günden buna on binlerce insanın hayatını değiştiren, binlerce gruba ilham kaynağı olan, efsaneler efsanesi “Red” çıkmıştır.
Sitedeki kritiklerin son cümlesini okuyup notlarını kontrol edenlere kısaca özetleyeyim; albümü övmek dışında kayda değer hiçbir şey yazmadım. İyisi mi siz okumak yerine albümü açıp dinleyin. Ben de yeni KING CRIMSON albümü için gün saymaya devam edeyim. Elbette ki not vermiyorum, ne haddime. Son olarak, Eğer bir gün kıyamet kopacaksa, yeryüzünde çalacak son şarkı Starless olmalı ve her şey onun bitimiyle yok olmalı.
Kritiği açmadan tahmin ettim senin yazdığını :) Çok iyi bir kritik. Albüme gelirsek, cidden puan verilmeyecek derecede muhteşem bir albüm. Ama yine de bir İn the court of the crimson king değil. Zaten hiçbir albüm onun gibi olamaz haha
Bugün kıyısına prog bulaşmış her albümün temelini kuran, onu tanımlayan albüm sanırım budur. Zaten ilk King Crimson’ın da sonu, sonra kritikte denildiği gibi başka bir dönem başlıyor.
Bi tehditkarlık var Crimson’da. Uzun zaman düşündüm değişik bişey var ne bu diye. Yakın zamanda karar verdim. Tehditkarlık. Niye diye sormayın bilmiyorum haha.
Sinir bozucu derecede mükemmel bir albüm Red. ITCOTCK’den az da olsa daha fazla sevdiğimden direk King Crimson’ın en sevdiğim albümü diyeceğim hatta. Bir albüm başından sonuna değişken olup nasıl bu kadar fazla duyguyu bu kadar doğal çağrıştırabilir, nasıl hem bu kadar teknik olup hem de bu kadar notaların ötesine geçebilir anlamıyorum. Zaten genel olarak King Crimson’ı ve müziğe yaklaşımını anlayamıyorum. Ama dinlemeyi bırakamayacak kadar da seviyorum.
Yazı övgü üzerine övgü dolu olmuş ama senin de dediğin gibi, Red’i başka şekilde ifade etmenin yolu yok zaten. Eline sağlık abi, böyle klasik bir albümü siteye kazandırdığın için de teşekkürler ayrıca. Son olarak da alıntıyla bitireyim, bu şarkıya olan sevgimi daha iyi ifade edemeyeceğim çünkü:
“Eğer bir gün kıyamet kopacaksa, yeryüzünde çalacak son şarkı Starless olmalı ve her şey onun bitimiyle yok olmalı.”
Starless hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri, albüm de dinlediğim en iyi albümlerden biri zaten. Ben de rahatlıkla en sevdiğim King Crimson albümü olduğunu söyleyebilirim. İyi ki yazmışsın, eline sağlık Ozan.
Hayatımda dinlediğim en iyi birkaç albümden biri, şaheser. Nokta.
Kritiği açmadan tahmin ettim senin yazdığını :) Çok iyi bir kritik. Albüme gelirsek, cidden puan verilmeyecek derecede muhteşem bir albüm. Ama yine de bir İn the court of the crimson king değil. Zaten hiçbir albüm onun gibi olamaz haha
Bugün kıyısına prog bulaşmış her albümün temelini kuran, onu tanımlayan albüm sanırım budur. Zaten ilk King Crimson’ın da sonu, sonra kritikte denildiği gibi başka bir dönem başlıyor.
Kritiği görünce, yere doğrultulmuş lazer ışığı gören kediye döndüm hocam. Sağ olasın.
Bi tehditkarlık var Crimson’da. Uzun zaman düşündüm değişik bişey var ne bu diye. Yakın zamanda karar verdim. Tehditkarlık. Niye diye sormayın bilmiyorum haha.
http://bit.ly/1E9jLJ3
26.04.2015
@Ahmet Saraçoğlu, +1
30.04.2015
@Ahmet Saraçoğlu, yapma bunu dostum , yapma bunu :/
öte yandan imreniyorum da aslında , yeniden keşfetmek cok hos olurdu , gerçi tam hakim olmadıgım icin benim icin de geçerli keşif halen..
30.04.2015
@Tcan, :)
Sinir bozucu derecede mükemmel bir albüm Red. ITCOTCK’den az da olsa daha fazla sevdiğimden direk King Crimson’ın en sevdiğim albümü diyeceğim hatta. Bir albüm başından sonuna değişken olup nasıl bu kadar fazla duyguyu bu kadar doğal çağrıştırabilir, nasıl hem bu kadar teknik olup hem de bu kadar notaların ötesine geçebilir anlamıyorum. Zaten genel olarak King Crimson’ı ve müziğe yaklaşımını anlayamıyorum. Ama dinlemeyi bırakamayacak kadar da seviyorum.
Yazı övgü üzerine övgü dolu olmuş ama senin de dediğin gibi, Red’i başka şekilde ifade etmenin yolu yok zaten. Eline sağlık abi, böyle klasik bir albümü siteye kazandırdığın için de teşekkürler ayrıca. Son olarak da alıntıyla bitireyim, bu şarkıya olan sevgimi daha iyi ifade edemeyeceğim çünkü:
“Eğer bir gün kıyamet kopacaksa, yeryüzünde çalacak son şarkı Starless olmalı ve her şey onun bitimiyle yok olmalı.”
kc’nin en iyi dönemi bu 3lünün olduğu albüm. starless-larks tongues – red üçlemesinde bas gitar ve davuldan hiç almadıgım zevki aldım
Starless hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri, albüm de dinlediğim en iyi albümlerden biri zaten. Ben de rahatlıkla en sevdiğim King Crimson albümü olduğunu söyleyebilirim. İyi ki yazmışsın, eline sağlık Ozan.
Bu albüm insanlığın büyük başarılarından biridir