Bir ödül kazanmanın veya bir müzik yarışmasında çalmanın rock/metal camiasında bir grubu roketlediği çok nadir görülür. Son yıllarda Eurovision’a katılmış olan KEEP OF KALESSIN ve LORDI gibi gruplar şu an hatrı sayılı bir kitleye sahipler ve şüphesiz büyük bir kısmını yarışmada çıkmış olduklarına borçlular. Fakat gerçekten baktığınızda iki grup da büyük ihtimalle hiçbir zaman büyük çaplı bir festivali kapatmayacak, albüm satışları tavan yapmayacak. Tutkulu olan az bir kesim hariç kalan herkes sadece yeni albüm çıktığında merak edip biraz bakacak, sonra da büyük olasılıkla kenara atacak. Bunun sebebi müziklerinin kalitesiz olması değil, bu iki grup ve onların geçtiği yollardan geçen çoğu grup da gayet dinlenebilir müzik icra ediyorlar. Anahtarlardan biri de bu, dinlenebilir müzik icra etmek. Fakat bir grup bunu o kadar ileriye taşıyor ki artık “Easy Listening” klansmanına giriyor. Bunu yaparken de hiçbir şeyden ödün vermiyor, ama bir taraftan da dinleyicilerinin ne istediklerini tam olarak biliyor. Daha fazla uzatmadan: HALESTORM.
Grammy ödüllerinin “şu da şöyle dursun” kısmı olan hard rock/metal kategorisi iki yıl önce IRON MAIDEN, ANTHRAX, MEGADETH gibi grupların yanında HALESTORM’u da içeren bir liste sundu. Ben dâhil çoğu kişi MEGADETH veya listedeki başka bir isim olan MARILYN MANSON’ın almasını bekliyordu. Bu isimlerden biri alacak ve ortada hiçbir şeye hiçbir katkı sağlanmadan ödüller öylesine devam edecekti, zira bu isimlerin şu konumda ödüle ihtiyaçları olmadığı açıktı. Grammy çok seyrek olarak yaptığı şaşırtmayı bir kez daha yaptı ve ödülü HALESTORM’un “Love Bites” isimli parçasına verdi. Bir taraftan yeni bir gruba şans tanındığı için çok sevindim, fakat bir taraftan da “bu gaz çok sürmez” diyerek nötr hâle geldim. Ödül sonrası birçok şarkılarını da dinlemiştim oysa ki, büyümemeleri için hiçbir sebep yoktu. Nedense pek olumlu bakmıyordum, ama yanılmışım. İyi ki de yanılmışım.
“Into The Wild Life” HALESTORM’un üçüncü albümü. Aslında önceki iki albümlerinden çok da farklı değil, fakat şu açıdan ayrılıyor: Şimdiye kadar çıkarttıkları en olgun ve de en dolgun sound’lu albüm. Yaptıkları müzik çerçevesinde olgunluk sıfatı garip kaçabilir, ama albümleri sırasıyla dinlediğinizde böyle olduğunu muhtemelen siz de fark edeceksiniz. İlk albümdeki hafif “sadece eğlence için yapıyoruz” tavrı ikinci albümde biraz kenara bırakılmış ve grup istediğini yaparken bir taraftan da dinleyicinin istediğini öğrenmeye başlamıştı, bu albümde de aynı yol izleniyor. Arada bazı kafa karışıklıkları hâlâ yok değil, yine de henüz üçüncü albümleri oldukları için oldukça makul bir geçiş albümü olduğunu düşünüyorum. Ve evet, “Into the Wild Life” bir geçiş albümü. Grubun ileride en çok anılacak albümünden önceki son adım olarak görüyorum bunu, zira artık neyi istedikleri az çok açık ve bunun için gereken formülü bulmalarına sadece bir albüm kaldı gibi duruyor. Henüz “HALESTORM dediğin budur” denebilecek bir albümleri yok ama dediğim gibi, sıradaki veya ondan sonraki albümde ortalığı fena dağıtacaklarını düşünüyorum. Ki bu saatten sonra ortalığı dağıtmamaları için gitaristin hırsız çıkması ya da Lzzy’nin solaryumda fazla kalması falan lâzım.
Albümde bolca hit parça var. “Amen”, “Apocalyptic”, “I Am The Fire”, “Mayhem” hatta “Scream” direkt olarak konserlerde herkesin sabırsızlıkla bekleyeceği şarkılar kategorisine girebilecek şarkılar. Bunun dışında da oldukça catchy şarkılara sahip, kesinlikle önceki albümlerinden daha fazla. Her albüm zenginleştiklerini görmek gruba dair her açıdan umut veriyor. Gitarist ve basçı tam da ne yaptığını bilen adamlar, davulcu tam bir manyak. Fakat bu umudun temel odağı tabii ki Izzy Hale. Ödüller ve anlaşmalardan önce de dinleyicileri gruba çeken en temel faktörlerden biri olan Izzy, bu albümde artık piyasada kendisinin de olduğu mesajını açık bir şekilde vermiş. Vokalleri albüm boyunca müthiş, özellikle “I Am The Fire”da kendinden geçiyor ve geçirtiyor. Kendi ikonik sesini de oturtmasıyla beraber ileride büyük frontwoman’lar arasında anılmaması için hiçbir sebep kalmadı.
“I Am The Fire” albümdeki en sevdiğim parça. Bu yüzden canlı performansını izlemek için YouTube’a gittim ve şu videoyla karşılaştım. Hani bazı anlar olur da başardığınızı ya da karşınızdakinin başardığını hissedersiniz ya, tam olarak buydu. Bu performansı izledikten sonra resmi olarak hayranları oldum, siz de bir göz atın. Elindeki çift başlı gitara rağmen Lzzy’nin vokaldeki ateşini, davulcunun hareketlerini izleyin. Benim gördüğüm rock müzikteki yeni büyük olaydan başka bir şey değil.
Kadro Lzzy Hale: Vokal, gitar
Arejay Hale: Davul
Joe Hottinger: Gitar
Josh Smith: Bas
Şarkılar 1. Scream
2. I Am The Fire
3. Sick Individual
4. Amen
5. Dear Daughter
6. New Modern Love
7. Mayhem
8. Bad Girl’s World
9. Gonna Get Mine
10. The Reckoning
11. Apocalyptic
12. What Sober Couldn’t Say
13. I Like It Heavy
14. Jump the Gun (Bonus)
15. Unapologetic (Bonus)
Lizzy “I am the Fire” deyince bir şey yok, James “I am the Table” deyince hemen aaaaa uuuu.
Ahah, eline sağlık moruk. Dinleyip dinleyip boşverdiğim bir gruptu Halestorm ama şu en alttaki dediğin gibi epey tutkulu bir performansmış. Yazıyla birleşince gruba daha çok vakit ayırmam gerektiği aklıma kazındı.
Benim de çoğu kişi gibi Grammy adayları arasında görüp “Kim la bunlar, nereden bulup aday yapmışlar?” dediğim, öyle tanıdığım bir grup Halestorm. Oturup 1, 2 şarkılarını dinlemişimdir en fazla. Nedensiz yere bir uzak durma, soğukluk durumu var bu grup için bende. Bu son albüm hakkında çoğu mecrada olumlu yorumlar duydum ama hiç açıp dinlemek gelmemişti içimden. Yazının sonundaki canlı performansa bir göz attıktan dinlenecekler listeme ekledim.
The strange case of…albümlerini fazlasıyla eğlenceli bulduğumdan hemen dinledim. Bu albümün de ondan aşağı kalır yanı yok, hatta daha dolu ve oturaklı. Daha kalıcı. Yalnız Halestorm şu “dear daughter” ve “i like it heavy” gibi aşırı amerikan-pop tarzı parçaları azalttığında gerçekten Baybora’nın dediği gibi tam kendini bulacak grup. Albümde Baybora’nın saydığı şarkıları ne kadar seviyorsam bu ikisi gibi olan parçaları da aynı derecede çekilmez buluyorum(ilk albümde de “in your room” ve “american boys” böyleydi kanımca). Demek istediğim I am the Fire ve Apocalyptic gibi efsane olacak süpersonik parçaların yanına filler gibi yazılmış aşırı basit sözlü kötü mtv popu parçaları yakıştıramıyorum. Bunun dışında umarım bu albüm gerçekten de grubun esas patlamasını yapacağı albümden bir önceki ısınma turudur ve iki yıl sonra gerçek bir klasik dinleriz. En kötü şartlarda radyolarda barlarda vs. uzun yıllar çalacak favori gruplardan olmayı hakediyor Halestorm.
Önyargıyla yaklaşıp uzun bir süre dinlememiştim bu grubu. 2012 yılında çıkan albümleri ilgimi çekti ve dinleyip hayran kalmıştım. Bu albüm de çok iyi. Mayhem, I Am The Fire, Sick Individual, Amen, Apocalyptic, I Like It Heavy harika şarkılar. 8/10′luk bir albüm.
Lizzy “I am the Fire” deyince bir şey yok, James “I am the Table” deyince hemen aaaaa uuuu.
Ahah, eline sağlık moruk. Dinleyip dinleyip boşverdiğim bir gruptu Halestorm ama şu en alttaki dediğin gibi epey tutkulu bir performansmış. Yazıyla birleşince gruba daha çok vakit ayırmam gerektiği aklıma kazındı.
Benim de çoğu kişi gibi Grammy adayları arasında görüp “Kim la bunlar, nereden bulup aday yapmışlar?” dediğim, öyle tanıdığım bir grup Halestorm. Oturup 1, 2 şarkılarını dinlemişimdir en fazla. Nedensiz yere bir uzak durma, soğukluk durumu var bu grup için bende. Bu son albüm hakkında çoğu mecrada olumlu yorumlar duydum ama hiç açıp dinlemek gelmemişti içimden. Yazının sonundaki canlı performansa bir göz attıktan dinlenecekler listeme ekledim.
The strange case of…albümlerini fazlasıyla eğlenceli bulduğumdan hemen dinledim. Bu albümün de ondan aşağı kalır yanı yok, hatta daha dolu ve oturaklı. Daha kalıcı. Yalnız Halestorm şu “dear daughter” ve “i like it heavy” gibi aşırı amerikan-pop tarzı parçaları azalttığında gerçekten Baybora’nın dediği gibi tam kendini bulacak grup. Albümde Baybora’nın saydığı şarkıları ne kadar seviyorsam bu ikisi gibi olan parçaları da aynı derecede çekilmez buluyorum(ilk albümde de “in your room” ve “american boys” böyleydi kanımca). Demek istediğim I am the Fire ve Apocalyptic gibi efsane olacak süpersonik parçaların yanına filler gibi yazılmış aşırı basit sözlü kötü mtv popu parçaları yakıştıramıyorum. Bunun dışında umarım bu albüm gerçekten de grubun esas patlamasını yapacağı albümden bir önceki ısınma turudur ve iki yıl sonra gerçek bir klasik dinleriz. En kötü şartlarda radyolarda barlarda vs. uzun yıllar çalacak favori gruplardan olmayı hakediyor Halestorm.
siz bırakın bu albümü bunları dinleyip de seven olursa yukarıdaki albüme geçebilir.
https://www.youtube.com/watch?v=wiqytKqLRTA
https://www.youtube.com/watch?v=5vin782hAZ4
https://www.youtube.com/watch?v=FmkHqUwa4zg
https://www.youtube.com/watch?v=j2OD-dV7j_I
https://www.youtube.com/watch?v=lHZKPYQnsmc
https://www.youtube.com/watch?v=AOai94e3MhE
https://www.youtube.com/watch?v=naIT6XfsjAw
şunu da unutmamak lazım https://www.youtube.com/watch?v=x7n0iizglK0
Önyargıyla yaklaşıp uzun bir süre dinlememiştim bu grubu. 2012 yılında çıkan albümleri ilgimi çekti ve dinleyip hayran kalmıştım. Bu albüm de çok iyi. Mayhem, I Am The Fire, Sick Individual, Amen, Apocalyptic, I Like It Heavy harika şarkılar. 8/10′luk bir albüm.