# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
STEVEN WILSON – Hand. Cannot. Erase.
| 09.03.2015

“But I have lost faith in what’s outside…”

Eren BAŞBUĞ

Steven’ın son yıllarda yaptığı müziklere giydirdiği konseptlerin ötesinde, bu müzikleri bestelemesinin, hatta Porcupine Tree’yi bir kenara bırakıp kendi başına devam etmesinin daha derinlerde bir anlamı var. Yazdığı hiçbir söz salt kurgu değil, kafası takıntılı derecede bozuk aslında. Son iki senesinde inanılmaz paralel gittiğimiz için (o bilmese de), bize direkt olarak anlatmadığı o derin tabakayı kendimce anladığımı, en azından hissettiğimi düşünüyorum. O yüzden, bu albüme girmeden önce “Raven“ı hatırlamamızın önemi var.

“Hand. Cannot. Erase.” Steven’ın dördüncü solo albümü. Ama belki de bütün müzikal yönlerini bir araya getirdiği ilk albümü. İlk üç albümünün her birinde farklı müzikal dünyalara derinlemesine odaklanıp rip-off yakıştırılması yapılacak kadar keşfettikten sonra, bu sefer hepsini bir araya getirdiğini hissedebiliyoruz. Steven kendi de söylediği gibi salt bir progressive rock ya da başka bir türün sanatçısı değil ve temel düşüncesi mümkün mertebe kendisini tekrarlamamak. Albümde bu fikri benimsemiş ve hayata geçirmiş olduğunu görebiliyoruz.

Bu sefer konsept olarak gerçek bir hikaye üzerinden yola çıkmış Steven. Joyce Carol Vincent isimli bir kadın, Londra’da bir apartman dairesinde ölüyor ve tam iki sene boyunca hiç kimse farkına varmıyor, arayıp sormuyor, merak etmiyor. En son evine gidip ölü olarak bulduklarında televizyonun, ışıkların bile hâlâ açık olduğunu görüyorlar. Her nasıl olduysa iki sene boyunca kimse merak etmemiş onu, arkadaşları, ailesi, yakınları… Steven bu olaydan çok etkilendiğini ve albümün konseptini benzer bir hikaye üzerine kurduğunu söylüyor.

First Regret / 3 Years Older bizi kendine güvenen ve nispeten neşeli bir prog rock dizi jeneriği havasıyla karşılıyor albüme. Sözler girene kadar sanki ekranda bir bir isimleri görüyor gibiyiz ve daha ilk rifler sunulduğu andan itibaren kayıt ve miks kalitesi derhal parlıyor. Şaşırtıcı olan, karanlıktan uzak, kendine gelmiş, ayakları yere basan bir enerji ile karşı karşıyayız. Steven iki senede kafayı toplamış galiba, derken aslında kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz (“I can feel you more than you really know, I will love you more than I’ll ever show”). Geçen seferki gibi sadece “lütfen gel” demektense, bu kez nedenler sunuyor (“This place is not for you so why do you still stay?”).

Bahsedilmesi gereken diğer bir şarkı olan Ancestral, albümün kalbi adeta. İki sene önce bıraktığımız yere getiriyor bizi tekrar, karanlığa. Trip-hop gibi başlıyor parça, neredeyse Massive Attack hatta Portishead gibi. Bir zamanlar ne anlamlar ifade eden şeylerin artık anlamsız olduğundan bahsediyor Steven (“things that meant so much mean nothing in the end”) ve flütüyle artık sadece eski hatıralar gibi albümde dolaşan Theo Travis anlatıyor o bir zamanları acıyla. Steven tam iki yıl aradan sonra bir kez daha tüm dünya önünde haykırıyor: geri gel istersen ve hatırla kim olduğunu (“come back if you want to and remember who you are”). Gözyaşlarının tercümanı ise Guthrie oluyor, albümün en iyi solosu delik deşik ediyor hepimizi.

Happy Returns / Ascendant Here On… ise albümün en sevdiğim parçası, mükemmel bir kapanış. First Regret’in piyanosuyla başlıyor ve duru, sade ve dile takılan bir melodisi var. Karakterimiz bir doğum günü mektubu yazıyor son anda ögrendiğimiz erkek kardeşine ve içindeki boşluğu anlatıyor. Bu mektup albümün deluxe edition’ında el yazısı gerçek bir mektup olarak var. Steven’ın şu ana kadar en iyi vokallerinden birini yalnızlığından bahsederken dinliyoruz (“I feel I’m falling once again but now there’s no one left to catch me”).

Konsept, sunum, ses kalitesi, renklilik ve performans olarak harika bir albüm “Hand. Cannot. Erase.”. Çok iniş çıkışlı ve şaşırtıcı. Happy Returns, Ancestral ve Home Invasion favorilerim. Albüm konseptinin 21. yüzyılda geçmesi hem ses paleti, hem de duygusal olarak renklilik katmış. Ninet vokal olarak çok doğru bir seçim olmuş, yeri geldiğinde çok duru, yeri geldiğinde çok kuvvetli bir sesi var ve renk olarak çok yakışmış. Müzikal gidişatı olarak bütün yönlerini tek bir potada eritmesi heyecan verici ve onu kendisini durmadan tekrarlamakla eleştirenlere verebileceği en iyi cevap. Diğer yandan Steven, “Raven”la karşılaşırdığımızda, yaşadıklarında ve hissettiklerinde biraz daha cüretkâr ve tehditkâr. Hâlâ bırakmamış takıntılarını. Bu sayede ortaya çıkarttığı “Hand. Cannot. Erase.”, hayatındaki bir sonraki bölümü aktarana kadar bizi iki yıl canlı tutmaya yetecek gibi, şimdiden yılın en iyilerinden biri.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.35/10, Toplam oy: 82)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Kscope
Kadro
Steven Wilson: Vokal, mellotron, klavye, gitar, bas, banjo, hammered dulcimer, programming, shaker, effects
Guthrie Govan: Gitar
Nick Beggs: Bas, Chapman Stick, geri vokal
Adam Holzman: Piyano, Hammond organ, celesta, Fender Rhodes, Wurlitzer, Moog synthesizer
Marco Minnemann: Davul
Şarkılar
01. First Regret
02. 3 Years Older
03. Hand Cannot Erase
04. Perfect Life
05. Routine
06. Home Invasion
07. Regret #9
08. Transience
09. Ancestral
10. Happy Returns
11. Ascendant Here On…
  Yorum alanı

“STEVEN WILSON – Hand. Cannot. Erase.” yazısına 11 yorum var

  1. İlker says:

    Steven tekrar ‘ 70′ler prog rock’ına saygı duruşu ‘ mantığında bir albüm yapmaktansa (ki Raven’ın baya hastasıyım) daha modern bir yol izlemek istemiş, çok da güzel olmuş. Albüm konseptten tutun produksiyona, sözlerden tutun vokal performansına, gitar işçiliğine kadar başlı başına muhteşem. İlk yayınlanan ve çok da beğenilmeyen Perfect Life, albüm içinde çok daha fazla anlam kazanıyor. Favorilerim 3 Years Older, Routine, Ancestral ve Home Invasion. Özellikle Ancestral’ı övebilecek kelime bulamıyorum, albümün zirve noktası, inanılmaz bir duygu patlaması. Regret #9 ve Happy Returns de kusursuz parçalar.

    Albümü onlarca kez çevirdikten sonra düşündüm de, Porcupine ile tekrar The Incident gibi albümler yapacaksa, ben bu yolda devam etmesini tercih ederim. Puanım 9,5.

    Ha bir de Ancestral; Anesthetize, Russia on Ice ve Arriving Somewhere ile birlikte Steven’ın kariyerinde yaptığı en iyi şarkı.

    İlker

    Unutmadan, kritik de 10 numara olmuş.

  2. saw you drown says:

    Steven Wilson’ın solo albümlerinden hoşlanmayışım vol. bilmem kaç. The raven that refused to sing daha iyiydi bundan. Şarkılardaki iniş çıkışlar kafa siken türden. Albüm adına bütünlükten söz etmek mümkün değil. Bence Steven Wilson ruhunu yavaş yavaş kaybetmeye başlıyor. Salt müzikalite ile bir yere varılamaz. Resmen karşımızda ne idüğü belirsiz bir albüm var. 2. defa döndüremedim albümü. Ultra sıkıcı. 4.5/10

    Osman

    @saw you drown, bi o kadar da benden. Raven iyi bir progresif rock albümüydü. HCE ise gereksiz progresif ögeleri olan bir “bilemedim şimdi” albümü. Steven efendi modern müziğe her fırsatta laf etmeyi biliyor da, bu Home Invasion denen saçmalık nedir abi? Regret 9 nedir? Utanmasa 7 tel kullandıracak pezevenk. Bide her şarkıda GG’nin albümü kotarma çabası da popcornla izlenecek türden. Adam kendi solo albümünde bu kadar solo atmıyor. Albümü daha notlayamıycam ama notlamak da istemiyorum, son Enslaved albümünden bıkana kadar bu albüme döneceğimi de düşünmüyorum.

  3. Ozan H. E. Turakine says:

    Ellerine sağlık, albümün hakkını veren bir kritik olmuş. (Tabi Steven Wilson’ı ruhani bir kişilik olarak benimsemiş kimseler benimle aynı düşünmeyebilir, hoş Steven da bu ruhaniliği hak edebilecek bir müzisyen tabi)

    Steven zaten oldukça kalbur üstü müzik yapan bir müzisyen, çalıştığı müzisyenler de aynı şekilde. Durum böyle olunca kalkıp albümü, herhangi bir progresif rock albümüymüş gibi yorumlamayacağım. (yorumlayan da yanlış yapar kanımca) Bir önceki albüme göre kıyaslayacak olursam, Hand. Cannot. Erase.’ı üçüncü dinleyişimde tam olarak özümseyebildim ve 15 defa çevirdim albümü, Raven’a ilk dinlemede aşık olmuştum, (bu sebeple hala Raven benim için daha iyi bir albüm) yine de Hand. Cannot. Erase. şimdilik bu senenin en iyi progresif rock albümü benim için, özellikle albümün ikinci yarısı beni benden alıyor, Home Invasion & Regret #9 ikilisi albümdeki favorim. (evet Ancestral şarkısından daha çok seviyorum)

    Bu arada Steven Wilson’ın Lastfm Shoutbox’ında dönen Kayo Dot muhabbeti de, komik biçimde gururumu okşadı, çoluğumu çocuğumu övseler o kadar sevinmem lan. Merak eden şu sayfanın en altından itibaren okuyabilir tartışmayı; http://www.lastfm.com.tr/music/Steven+Wilson/+shoutbox?page=2

    Son olarak ben de Kayo Dot’u yeniden övüp gideyim; Choirs of the Eye albümü progresiflik ve avangartlık adına evrende yapılmış en iyi şeylerden bir tanesi. Daldan dala atlayan yorumum için özür dileyip aranızdan ayrılıyorum.

    gorod

    @Ozan H. E. Turakine, steven wilson’ı kayo dot’a bağlamak, işte sevdiğim tarz bu:) ben de albümü çok sevdiğimi iletip şöyle iddialı bir şekilde kapatmak istiyorum saçma ama: toby steven gibi müzik yaparsa steven kadar iyi yapamaz, steven da toby gibi müzik yapamaz.

  4. Melkor says:

    3 years older ve routine en sevdiğim şarkılar oldu galiba.

  5. progrock says:

    çok iyi kritik ellerine sağlık. ” kendini herhangi bi türün sanatçısı değil de sadece her albümde yeni bi şeyler yapmak isteyen biri olarak görmesi,kafasının takıntılı derecede bozuk olması, yalnızlık konularını ağır bi şekilde işlemesi” bu temalar bana direk Peter Hammill’i hatırlattı. eğer prog rock’a ilgili olup tanımayan varsa bakmanızı öneririm. Vdgg adlı grubun beyni,her şeyi. wilson da early kingcrimson ile birlikte vdgg’den de baya etkilenmiştir. hatta “holy drinker” parçasının içinde 3 adet vdgg parçasının karışımı var. ilginizi çekerse şurdan en karmaşık eserlerinden birini dinleyebilirsiniz : https://www.youtube.com/watch?v=asPDvjUYFy4

  6. Eline sağlık abi, gayet açıklayıcı bir yazı olmuş.
    Beklemediğim şekilde Raven’dan daha çok sevdim bu albümü. En büyük sebebi konseptin vuruculuğu ve handcannoterase.com sanırım. Albümü dinlemeden görsem tumblr kızlığı yapmış diye dalga geçerdim herhalde ama Steven Wilson Steven Wilson’lığını yaptı ve 3-4 defa falan okudum bütün hikayeyi. Günümüzde geçtiğinden daha da etkileyici geldi, olayın kendisi de yeterince garip zaten, ortadaki müzik konsepte o kadar uyuyor ki dinlemeyi bırakamadım. Bu tarz “modern zamanın dertleri” temasındaki albümleri daha bi seviyorum galiba. Prodüksiyon, müzisyenlik, vokal, gitar ayrı ayrı değerlendirilemeyecek kadar bütün, nasıl beceriyo bunu anlayamıyorum bi türlü. Ben de 9 verdim. Son olarak da,
    Ben <3 konsept albüm.
    Ancestral.

  7. Müthiş bir albüm. Gerek sunum, gerek sound, gerekse de konsept açısından son yılların en iyileri arasına rahatlıkla girebilir. Steven Wilson diskografisi içerisindeki en derli toplu, en rahatsız edici ve vurucu albümlerden biri.

    “Albüm konseptinin 21. yüzyılda geçmesi hem ses paleti, hem de duygusal olarak renklilik katmış.” cümlesine de ne kadar katılsam azdır. Eline sağlık Eren.

  8. Dinledikçe daha da çok seviyorum. Karanlığıyla, konseptiyle, her şeyiyle bu yılın kesinlikle en iyilerinden

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.