Son albümleri “Once More ‘Round The Sun” ile gönülleri fetheden MASTODON’un davulcusu Süheyl Uyg… Brann Dailor, bir röportajda grubun kült albümü “Leviathan” hakkında şunları söyledi:
-”Leviathan”ı düşündüğünde aklına gelen ilk şey nedir?
“Bizim için her şeyi değiştirdi. Her şeyin değiştiği nokta orasıydı. Çılgınca dev bir albüm değildi, ama istediğimizi bir 15-20 yıl daha yapmamızı sağlayan araç oydu. Bir bar grubuyken birdenbire OZZfest’te yer alıyor, menajerlik ediniyor ve Warner Bros’la anlaşıyorduk. Bize öncülük etti. O toplulukta bizim ciddiye alınması gereken bir güç olduğumuz yönündeki düşüncemizi kanıtlamamızı sağladı. Ne olduğumuzun farkına vardık. Çok daha fazla kişi ilgilenmeye başladığından yapmak istediğimiz müziği keşfetmeye başlayabilmiştik.
-”Blood and Thunder” nasıl bir araya geldi?
“Clutch’tan Neil Fallon’ın gelip şarkıdaki kısmını kaydettiğini hatırlıyorum. “Evet! işte bu! Mükemmel!” diye düşünmüştük. Aradığım ses tam olarak oydu. Sözler can alıcıydı. Neil’ın olmasına cidden ihtiyacım vardı. Şarkıyı Clutch’la turnedeyken kamyonette yazdığımı hatırlıyorum. Ortadaki sahnede Ahab’ın arkadaki adamlarıyla beraber Moby Dick’i öldürecek olması olduğundan sesinin mükemmel olacağını düşündüm. Bu sesin Ahab’ın sesi olması gerekiyordu.
-Scott Kelly albüme nasıl dâhil oldu?
“Ona biz ulaştık! Bu Scott Kelly’nin bizim için ilk defa bir şeyler söyleyişiydi. Kaldığımız otelin yanındaki marketin park yerine sürdüğümü hatırlıyorum. Park yerinde öylece oturduk ve “Aqua Dementia”yı açtık. Sonuna geldiğimizde “Vay canına!” dedik, muhteşemliğinden neredeyse gözlerim yaşaracaktı. Arabada bütün olayın videosunu hazırlayan fotoğrafçı Jimmy Hubbard’la beraber oturduğumu hatırlıyorum. Ayrılmadan önce hepimiz bir kamyonette oturup olabildiğince yüksek seste dört defa “Leviathan”ı dinledik. Sadece parti yapıp “Leviathan”ı dinliyorduk. Her şarkıda “Dostum, bu muhteşem” dedik.
-Şu an albümde en sevdiğin şarkı hangisi?
“Bence “Hearts Alive” dinleyicilere “Bu adamlar farklı, başka bir tarafları var” mesajını verdi. “Blood and Thunder”a bayılıyorum. Benim yazdığım şarkılardan biri ve bence kesinlikle tuttu. Albümün dayandığı takma bacak oydu. Albümün majestik tarafına bakacak olduğumuzdaysa “Hearts Alive” diyebilirim. İçinde her şey var. O güzel ve çirkin ruhuna sahip. Madalyonun iki tarafı da sunuluyor. Zirveye ulaşılan epik şarkı bu. Birkaç gün önce tekrar öğrenmeye başladık.”
t-shirt stephen king’in “hayaletin garip huyları” (night shift) isimli derleme hikayelerinin olduğu kitabın kapağı. ki kapakla ilgili olan hikaye de iğrençti ya. king okumayalı da bir 10 sene oldu lan herhalde..
bu arada bu genconun röportajları da çok keyifli oluyor.
Çok büyük albüm. Her anından kalite akıyor. Kusursuz albümün tanımı. Brann babanın da dediği gibi, Mastodon’u Mastodon yapan albüm, bir başyapıt. Sabaha kadar bu albümü övebilirim.
:’))
Hearts Alive en sevdiğim şarkıları olabilir. Acayip birşey.
Eskiden çok daha hesaplı kitaplı adamlardı. Düzenlemeleri, albüm konsepti olsun uğraştıkları belliydi. Crack The Skye ile birlikte -ki çok sevdiğim bir albüm- iyice müziklerini kaba tabirle taşşağa vurdular, daha detaylı olmak gerekise kendi sevdikleri yöne çekmeye başladılar. 70′lere dönük progresif havaları aldı başını gitti. The hunter, once more çok vasıfsız albümler bence.
leviathan, blood mountain’in her şarkısını ezberleyebilirsiniz, aradan 10 yıl geçse de yepisyeni gibi dinlersin ama hunter’dan, once more’dan parça çaldığında “neydi bu şarkının adı” derim herhalde.
Seabeast’te benim Mastodon’la tanışıp, bu neymiş böyle dediğim şarkıdır. O zamanlar Sludge diye bir şeyin varlığından dahi haberim yoktu. Mastodon’a dünya dışı varlıkmış gibi yaklaşıyodum. Seabeast’i çevirip çevirip hipnotize olmuş gibi dinlediğimi hatırlarım.
Adamlar için eğlenceli, tatlı olan bir ayrıntıyı okurken duygulandım lan resmen.
Baya baya hayranlarıyım. Sanki dünyanın en iyi albümünü ortaya koymak için bir araya gelmiş olan superband gibi bişey. Vokal çeşitliliği, yarattıkları eşsiz atmosfer falan peygamber gibi adamlar. <3