# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ENSLAVED – In Times
| 23.03.2015

Sonsuz güneşin yanışı ve erimeyen buz.

24 yıldır piyasada olan, ortaya koyduğu müzikte karakterini tam anlamıyla koruyabilen, hem ilk günkü heyecanını kaybetmeyen hem de neredeyse her şarkısında, rifinde biraz daha gelişen; özgün ve erişilmesi giderek olanaksızlaşan, inanılmaz bir grup ENSLAVED. Black metal gibi içine kapanık bir türün henüz yeni yeni adını duyurmaya başladığı, birkaç sene içerisinde sınırları net biçimde belli ve genel tavrının çoğu zaman müziğin kendisinden daha önde olacağı bir dönemde ortaya çıkmalarına rağmen, kariyerlerinin başından beri olaya oldukça farklı yaklaşan bir gruptan bahsediyoruz aslında. Grubu kurduğunda henüz 13 yaşında olan ve o zamandan beri ENSLAVED adı altında piyasaya sürülen her notadan sorumlu olan gitarist Ivar Bjørnson’un verdiği tüm röportajlarda sürekli olarak tekrarladığı birkaç nokta, olayı gayet güzel özetliyor bence: Kendine meydan okumayı asla bırakmamış olmak, müzikal açıdan sürekli üstüne koyarak ilerleyebileceği bir temel oluşturarak evrilmeyi kariyerinin odak noktası haline getirmek. Bu motivasyonla ve, insan olmanın gerektirdiği şekilde, sürekli olarak duygu ve düşüncelerinin değişmesinin verdiği heyecanla bunları paylaşmak için durmadan çalışarak ortaya 13 albüm koyabilmiş bir grubun türünde, hatta genel olarak müzik camiasında apayrı bir yerde bulunması pek de şaşırtıcı gelmiyor aslında.

Bu tarz uzun ve yorucu bir giriş yapmamın sebebi, ENSLAVED’in bendeki yerinin hem bir dinleyici hem de bir müzisyen olarak oldukça başka olması elbette. 2000 sonrası albümlerinde sürekli olarak müzikal devinim ve tutarlılık dersi vermeleri bir yana, piyasadaki yer açısından da black metalin OPETH’iyken adım adım müziğin ENSLAVED’i haline gelmelerini de göz ardı etmemek lazım. Tüm bunlar ENSLAVED’in yeni albümünü beklerkenki ruh halimi, albümün oldukça müthiş olacağını bilmenin verdiği rahatlık ve bir yandan da müzikal evrimlerinin nasıl olacağı konusundaki inanılmaz merakımın birleşimi olacak biçimde şekillendirdi. Ve her ne kadar “RIITIIR”dan sonra bu konuda endişem kalmamış olsa da yine de belirteyim, ENSLAVED çok büyük bir grup olmaya “In Times”la da devam ediyor.

En özet şekilde albüme dair yorumum “In Times”ın, grubun şimdiye dek yaptığı her şeyin kocaman bir harmanı olması sanırım. “Isa” ile tam anlamıyla girdikleri progresif müzik anlayışınının üstüne “Ruun”un melodikliği, “Vertebrae”nin içine girdikçe kendini gösteren katmanlı yapısı, “Axioma Ethica Odini”nin direkt ve acımasız epikliği ve tabii ki “RIITIIR”ın ince işlenmiş ve hem derinlerinde bir şeyler saklayan hem de yüzeyde etkileyici, alışılagelmişin dışındaki bambaşkalığının gelmesiyle oluşan bir albüm çünkü “In Times”.

Tamamen şarkı şarkı inceleme olayına girmek istemesem de, 8 dakikanın üstünde 6 şarkıdan oluşan ve her biri çok başka karakterler barındıran, her anlamda evrimi konu alan ve hem şarkı yapılarında hem de sözlerde bunu dinleyiciye yansıtmayı bilen bir albümden bahsederken parçalara değinip tümevarmaktan daha iyi bir seçenek de gelmiyor aklıma. Öncelikle, ilk üç şarkının albümün en rahat alışılır ve direkt kısmını oluşturduğunu, “In Times”ın giderek daha yoğun ve içine battıkça değişkenleşen bir yapıda olduğunu belirtmeliyim. “Thurisaz Dreaming” ve ardından gelen “Building With Fire”, albümün hem karamsar hem de optimistik yönünü dinleyiciye doğrudan yansıtan ve geri kalan parçaların bir özeti olabilen, inanılmaz güçlü şarkılar. ENSLAVED’in konsept açısından sürekli ele aldığı, fani olmanın verdiği daimi kaygı, zamanın kısıtlı olmasına dair reddedilemez bilinç, ama tüm bunlara rağmen insanın içinde bulunan azmin ve arayış halinde olma aşkının asla bitmemesi durumu, en net haliyle bu iki şarkıda özetleniyor bana kalırsa. Bu yüzden yukarıda dediğimi tekrarlamak istiyorum: “In Times”, ENSLAVED diskografisini en iyi özetleyen albüm.

Normalde olsa inanılmaz şaşıracağım ama söz konusu grup ENSLAVED olunca gayet normal karşıladığım bir durum da “One Thousand Years Of Rain” gibi, grubun daha önce hiç yapmadığı “müziğin anlatılan durumla birebir olarak ortak ilerlemesi” mantığıyla yazılmış bir şarkının gözümde diskografinin en güçlü parçalarından biri haline gelmiş olması oldu. Albümün hit’i diyebileceğim, 8 dakikalık süresini 2-3 dk gibi hissettirebilen ve tüm bunları yaparken bir yandan alışık olduğumuz ENSLAVED hareketlerini ortaya koyan, bir yandan da bambaşka bir anlayışa sahip bu harika şarkıdan sonra albümün daha zor kısmı başlıyor. “Nauthir Bleeding”in introsundan “In Times”ın sonuna kadar tekrarlı akorların yarattığı epik atmosfer, mutlu giden bir bölümün ardından karanlığın derinlerinde boğulmaya yol açacak bir rifin gelmesi, yıkımın çekiciliğinden ve yarattığı trajediden aynı anda bahseden, akıl azaltan sözlerin kullanılmasıyla müziğin birkaç dakika içerisinde esneyip kapsadığı alanın arttığına şahit oluyoruz adeta. Tam bu noktadan sonra, gerçekten olabilecek her şeye hazırlıklı hale gelmişken, “Daylight” ile seçeneklere ihtiyaç duymayan, artık hayatına kendi hayalleriyle yön vermek istediğini bilen, yıkımı tamamen yaşamış bir zihnin sesini dinliyoruz.

İlk dinlemede balyoz etkisiyle çarpabildiği gibi, dinledikçe daha çok içine çeken, çektikçe bırakmayan, kendine bağlayan, müziklerinde usta hale gelmiş adamların dudak uçuklatan performanslarıyla gittikçe şaheser haline dönüşen bir albüm “In Times”. (Her ne kadar “RIITIIR”a göre biraz zayıf kalsalar da) Sözleri kulaklarınıza değil doğrudan zihninize işleyen vokal performansı, her şarkıda apayrı bir karaktere bürünüp akıl almayan bir anı olmayan davullar ve tabii ki yine sadece ENSLAVED’in yazabileceği, Norveç black metalinden ilk dönem PINK FLOYD eserlerine kadar oldukça geniş ama bir o kadar da tutarlı yelpazedeki rifler ve tüm bunların bir araya gelmesiyle oluşan, hayalgücümde artık sadece ENSLAVED’in ulaşabileceği bir yer oluşmasına sebep olan, zamandan ve mekandan bağımsız atmosfer.

“In Times”, hakkında çok daha fazla detaya inilerek çok daha fazla şey söylenebilecek, AAAAAAAA diye bağırarak dinlenebilecek veya dikkat kesilip anlamaya çalışırken kendinizi 100. tekrarda bulmanıza sebep olabilecek kadar dolu ve yoğun bir albüm. “In Times”, ENSLAVED’in “en” bir şey albümü değil, tüm “en”lerin toplanıp ortalamasının alındığı, değişim ve gelişim başta olmak üzere ENSLAVED’i ENSLAVED yapan her şeye sahip, benzersiz bir albüm. Tıpkı 24 yıldır çıkardıkları her albüm gibi.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.54/10, Toplam oy: 82)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2015
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Ivar Bjørnson: Gitar, geri vokal, ses efektleri
Arve Isdal: Gitar
Herbrand Larsen: Klavye, vokal
Grutle Kjellson: Bas gitar, vokal
Cato Bekkevold: Davul
Şarkılar
1. Thurisaz Dreaming
2. Building with Fire
3. One Thousand Years of Rain
4. Nauthir Bleeding
5. In Times
6. Daylight
  Yorum alanı

“ENSLAVED – In Times” yazısına 31 yorum var

  1. kıvanç says:

    çok iyi albüm be abi. benden direk 10 alır.

  2. Korhan Tok says:

    Söylediklerine büyük ölçüde katılıyorum Ünal, çok iyi kritik olmuş.

    Bence Enslaved’in bir sonraki albümü çok daha önemli bir hal aldı şu an In Times ile.
    Bu albümün bende yarattığı tek olumsuz düşünce mi diyeyim, geleceğe yönelik endişe mi diyeyim bilemedim de, bir sonraki albümün de bu şekilde, kritikte denildiği gibi Enslaved özeti gibi olup olmayacağı sorusunu ortaya çıkarması. Detaylarda birçok yenilik olmasına rağmen genel hatlarıyla Enslaved müziğinin an itibariyle gelebileceği son nokta gibi duruyor olması.
    Bunun üzerine bir şey koyabilirlerse her şey müthiş olacak, koyamazlarsa da çok dert değil gerçi; zaten sadece kendilerinin yapabildiği şeyleri yapmaya devam ederek de hala çok çok büyük bir grup olarak kalabilirler. Tabii gönül daha da coşsunlar, durunamasınlar istiyor.

    Kısmet.

  3. saw you drown says:

    Bu albüm hakkında ne demek gerektiğini hala tam biliyor değilim. Enslaved standartlarına ulaşabilmiş, ama gereken sarsıcılığı gösterememiş olduğundan, akıllarda soru işaretleri beliriyor. Neden böyle oldu? Neden bu albüm çok iyi bir albüm görünümünde, ama Rıtıır, AEO, Verteabre görünümde değil? Her albümünün baskın ve farklı özellikleri var, tamam bunu kabul ediyoruz. Ama önceki 3, Isa, Ruun ve Below the Lights’ı da katarsak 6 albümün verdiği inanılmaz zevki ve gücü neden veremiyor. Gerçekten bilmiyorum. Enslaved genç bir grup olsa bu albümü Enslaved’in geçiş dönemi olarak göreceğim ama öyle bir grup değil Enslaved. Belki de geçiş evreleri bazı gruplar için hiç bitmeyen bir şey ama ben bu albümde pek böyle bir durum göremiyorum. Özetlemek gerekirse baya iyi albüm ama sarsıcı değil. Enslaved sarsıcılığı yok. Korhan’ın dediği gibi bundan sonra Enslaved kendini aşamasa bile dert değil. Dinleyebileceğimiz bir sürü süper albümleri var. Ve bu müziklerini ödün vermeden bu şekilde devam ettirebilmeleri harika bir olay olur.Building with fire favorim. Kritik çok iyi olmuş. Eline sağlık.

  4. markusulf says:

    ilk defa bi enslaved albümünü 2. kez dinleme isteği uyandırmadı bende :/

  5. GLaDOS says:

    Bu albümle birlikte “bildiğin Enslaved” kalıbını halka açıyorum izninizle. Bildiğimiz Enslaved bile bana fazla fazla yettiği için bence sıkıntı yok. Ha, Enslaved beni ileride yine şaşırtacaktır, ondan eminim.

    Kritikte de dendiği gibi albümün önüne bir “en” aramaya veya diğer albümlerle karşılaştırmaya gerek yok. Albüm olduğu haliyle dinlemesi çok zevkli, yine iyi bir iş. Enslaved’in kadrosu bozulmadığı sürece imkanı yok vasat bir iş çıkaramazlar gibime geliyo.

    Albüme 8,5 veririm ben de. Bir şeyi de unutmamak lazım, bu bir grubun 13. albümü, 13. Enslaved dinleyicisini fazla şımarttı galiba. Atıyorum, yeni albümde zorla sevecek bir şeyler arayan In Flames fanının halini düşününce, o çabanın onda birini göstersen bile bu muhteşem bir albüm sayılır.

  6. owlbos says:

    Below the Lights’dan bu yana en zayıf Enslaved albümü olmuş. Bu cümleyi kurarken hiç bir tereddüt yaşamamam beni çok üzüyor. Diğer albümleri ilk dinleyişimin aksine bu albumun hiç bir parçası beni şaşırtmadı. Albüm adına en güzel şey One Thousand Years Of Rain gibi güzel bir şarkının olması. Şarkı çok güzel ama Enslaved müziğini iliklerine kadar yaşayan beni nedense hiç düşünmediğim alanlara doğru götüren bir düşünce sarmadı. Sanırım konu Enslaved olunca benim için her şeyden bir tutam karıştırmak yerine her şeyden bir kaşık yemek daha lezzetli.
    Albüm çıkmadan önce haber siteye düştüğünde heyecanımın içine ”korkuyorum” kelimesini de eklemiştim. Tam olarak korktuğum şey buydu aslında. Peki bundan sonra nolacak? Bir sonraki albümü daha bi korkarak bekleyeceğim..

  7. emre says:

    Enslaved’ı çok sevdiğimi söyleyemem. RIITIIR’da pek hoşuma gitmemişti açıkçası. Fakat In Times, Enslaved’i sevmemi sağladı, net. Albümün ilk yarısı o kadar muazzam ki..diğer yarısı hep üstünkörü kaldı, üzerine düşemedim bir türlü, takıldım kaldım resmen. Özellikle Bin Yıllık Yağmur ve Building with Fire inanılmaz şarkılar.

    Eline koluna sağlık Ünal.

  8. ÖNCÜL says:

    Başarılı bir albüm, hatta Thurisaz Dreaming dışında her şarkıyı da epey sevdim. Ancak Enslaved diskografisinde geriye doğru atılmış bir adım olarak görüyorum. Bence RUUN, RIITIIR ve AEO’nin gerisinde. Yine de iyi bir not vermekten beni alıkoyacak kadar olumsuzluk yok: 8,5/10.

  9. Osman says:

    Albüm düştüğünde burda dediklerimi tekrardan diyebilirim. Eklemek istediğim şey, albüm açıkçası beni çok sarmadı ve dinlediğim kadarıyla pek vurucu bi deneyim de değildi açıkçası. Aynı RIITIIR gibi. Ama evet, baya sikici albüm \m/.

    7.5/10

  10. Ertuğrul Bircan Çopur says:

    Cok guzel kritik olmus Unal, ellerine saglik, iyi ki sen yazmissin.

    Albumle ilgili fikirlerimiz de neredeyse tamamen ortusuyor. “Bakin biz yillardir bu muzikleri yapiyoruz” diye bir bidiri yayinlamis grup adeta. Gunumuze dek yaptiklari her sey de cok cok iyi oldugu icin ortaya cikan eserin de kotu olmasi pek tabii mumkun degil. Bu defa ortaya yeni bir seyler koymaya calismamis olmalari bir eksiklik olarak gorulebilir belki; ama yukarida da bircok defa dendigi gibi su haliyle bile o kadar iyi bir grup ki Enslaved, bu sekilde bile devam etselere metal tarihine elit kategoride bir grup olarak gececekler zaten.

    Canlarim benim ya. Sdf.

  11. Eline sağlık Ünal.

    Enslaved, uzun bir süredir ilk defa benlik bir albüm yapmadı sanırım. Tekrar dinleme niyetim var ama ilk birkaç dinleyişimde oldukça bayık buldum. Sound kaygılarını anlıyorum ama beste anlamında oldukça kuru bir albüm bence. Umarım bu fikrim ilerde değişir.

  12. İlker says:

    İlk dinleyişimde farklı parçalara vurulmuştum ancak an itibariyle Thurisaz Dreaming, Building with Fire ve One Thousand Years of Rain’in (yaptıkları en iyi şarkılardan biri olmuş) baya köpeğiyim. Diğer Enslaved’e bayılan insanların bir kısmının bu albümü tam olarak benimseyememesini anlayabiliyorum, ancak bana göre diskografinin Axioma, Vertebrae ve RIITIIR’den sonra en iyi albümü karşımızda duruyor (belki Ruun ile berabere). Bildiğimiz Enslaved’den farkı olmayan bir albüm olduğundan çok fazla övmeye gerek duymuyorum. Yalnız albüm ikinci yarıda ilk yarıdaki seviyeyi çok az da olsa düşürdüğü için, puanım 9.

    İlker

    Vazgeçtim, Ruun ve Vertebrae’den çok net çok daha iyi ya. Her dinleyişimde daha çok hastası oluyorum resmen.

  13. Öncelikle, AAAAAA.

    Defalarca belirtmiştim ama tekrar belirteyim: RIITIIR sevdiğim bir albüm değildi. Hiçbir zaman ısınamadım ve muhtemelen ısınamayacağım. Ama herkesin bayıldığını göre göre kıskanmıyor değilim tabii ki. Ama nedense bu albümde sevmeyenler arttı ve ben tam anlamıyla bayıldım. Önceki albümde hitap etmeyen neydi bilmiyorum, ama bu albümde resmen Enslaved aşkım yeniden yeşerdi. Kapanış şarkısı Daylight dışında (ki ona da zamanla ısınılabilir) albümde falso olduğunu düşünmüyorum. O kadar “işte bu” dediğim an oldu ki yakında Odini ve Isa ile eşdeğer olacak gözümde, hatta şimdiden oldu bile diyebilirim sanırım.

    Enslaved cidden de yaptıklarının üstüne daha da koymalarıyla bu albümü oluşturmuş. Albüm Enslaved geçmişindeki çoğu şeyi anımsatıyor fakat sonlarına doğru da yine farklı bir şeyler geleceği belirtisini veriyor. İşin güzel tarafı da bu zaten, bir sonraki albümün bu çizgide olacağı muhtemel olsa da bu çizginin nasıl çizileceği yine belli değil.

    “Pink Floyd” ve “karanlık” gibi tanımlamalarla zaten çıkmadan önce aklımı almaya başlamıştı In Times. Bunun karşılığını da fazlasıyla verdi, şimdilik yılın albümü diyorum. Ellerine sağlık Ünal.

    Ha, ayrıca One Thousand Years of Rain. Sanırım yakında Enslaved’in yazdığı en iyi parça olduğunu söyleyecek kadar hastası olacağım. İnanılmaz.

  14. zombikids says:

    herkesin zevki ayrıdır ama ‘Daylight’ falsosu olan bir şarkı gibi gelmedi bana. atmosferik/karanlık, son dönem Enslaved müziğini oldukça iyi yansıtan bir havası var. ‘Axioma’ dönemini hatırlattı. albüme notum 9. teşekkürler Norveç, eline sağlık Ünal kardeş :)

  15. B U R Z U M says:

    Building with fire da o bass sonradan giriyor ya, kafayı yiyorum lan resmen. Bu aq parçası yüzünden daha albümün bütününe hakim olamadım! İbretliksin enslaved…

  16. B U R Z U M says:

    albümde benim için maalesef büyük bir problem var ve bu çoğu zaman albümden kopmama neden oluyor. sorun şu; ilk 3 şarkı gereksiz derecede mükemmel. bu kadar harika parçaların arka arkaya gelmesi, diğer 3 parçaya hakaret olmuş diye düşünüyorum. 4. parçadan 6. parçaya kadar olan bölüm yine çok iyi parçalar ama ilk 3 bunlara fatality yapmış kesinlikle. 4. parçadan itibaren kafamda hâlâ ‘One Thousand Years of Rain’ dönüyor. albüm için tek olumsuz nokta bu. bence parça sırası ’4-5-6-1-2-3′ şeklinde olsa albüm çok daha görkemli olurdu ve ‘One Thousand Years of Rain’ mükemmel bir kapanış parçası olurdu. sıralama bu şekilde olmasa bile yine ilk 3 parça dağıtılabilirdi diye düşünüyorum.

    şimdi ‘adam amma uzattın haa, kendin öyle sıralasana aq’ diye düşünen olabilir elbette ama bende albüm sırası bozmadan baştan sona dinleme takıntısı var maalesef. bi şarkıda takılı kalabilirim bu doğal ama o albüm sırası bozmadan dinlenecek, listede ben o şekilde görücem.

    neyse sonuç olarak bahsettiğim problem dışında rııtır dan daha iyi, axioma nın gerisinde görüyorum.

  17. crowkiller says:

    Beyler blackçi bi metalsever olsam da enslaved’i pek dinlemedim zira progresif olayları sevmiyorum, geçen gün merak edip 2-3 parça dinledim bu albümden baya sevdim ama grubun en iyi işlerini de bilmek istiyorum, sizce hangi albümden başlamalı?

    İlker

    Axioma derim. İlk ve son dönemlerini en iyi yansıtan albüm olarak ise Below the Lights’ı öneririm. Daha sonra ver elini Vertebrae, RIITIIR, RUUN, Isa.

    Bu arada ilk iki albümlerine de bak ayriyeten, onları da çok seveceğini düşünüyorum.

    Bir de an itibariyle en sevdiklerimden olsa da Enslaved’e başlamak için en yanlış albümdür In Times, aman diyeyim.

    BurakBost(betweentheburied)

    @crowkiller, bence isa abi başlangıç olarak

    şeyh hulud

    @crowkiller, genel olarak yapıldığı gibi 2000 öncesi ve sonrası diye ayırırsak, ilk dönemden benim en sevdiğim işleri Eld ile İlk albümleri Vikingligr Veldi. Daha prog zamanlarından da Below the lights ile Ruun. In Times tarzı daha melodik, clean vokal ağırlıklı hallerini sevdiysen Axioma Ethica Odini albümüne de bakabilirsin. Tabii bunlar benim tercihlerim, Enslaved herkesin kendi en sevdiği albümünü bulabileceği kadar zengin bir grup aslında.

    saw you drown

    @crowkiller, Bana göre Enslaved’ı Enslaved yapan son dönem albümleridir. 2000 yılına kadar çıkardıkları albümler güzel albümler ama çok üst seviye albümler değiller. Güzel black- viking metal albümleri işte. 2000 sonrası dönemde In Tımes, bana göre de Enslaved’e başlamak için en yanlış tercih olabilir. Progresif olayları sevmiyorum diyorsan Vertebrae seni baya sıkabilir. Zira Vertebrae grubun en progresif ve en yumuşak işi diye görülüyor. Son dönem albümlerinden Below the Lights ile İsa’yı birbirine benzetiyorum. İki albümde de genel, oturmuş Enslaved sound’dundan en güzel örnekleri görebilirsin. Yalnız en direkt en kaliteli albümleri nelerdir diye sorarsan sıralama olmaksızın:

    Axioma Ethica Odini
    Ruun
    RITIIR

    Bu albümlerle Enslaved dinlemeye başlayan kişi Enslaved’ı sevme ihtimali yüksektir. Ki sen In Tımes’tan şarkılar beğendiğine göre o albümdeki şarkılar çok daha fazla hoşuna gidecektir.

    crowkiller

    teşekkürler beyler hepinizin ortak kararı Axioma gibi, zaten hem burda hem de başka platformlarda en çok övülen albümleri bu,dün Mardraum Beyond the Within i dinledim ve bayıldım bugün de Axioma ya başlarım, Mardraum albümündeki şu parça tarzında olan şarkılarını beğeniyorum grubun

    https://www.youtube.com/watch?v=a2kk-6E3XsY

    B U R Z U M

    @crowkiller, axioma tamam muthis ama isa ondan daha da muthis. Eyyorlamam bu kadar.

    crowkiller

    @B U R Z U M, tamam teşekkürler

  18. GiantZillerIndo says:

    in times ve rııtıır’a hiç ısınamadım enslaved affetsin. madraum’dan odini’ye o kadar akıl almaz albümler yaptılar ki ister istemez o standardı arıyorum.

  19. İlker says:

    An itibariyle yine, yeniden mahvediyor beni albüm. İlk dinlediğim zaman duyduğum heyecan 5. dinleyişte de, 20. dinleyişte de değişmedi, aldığım zevk ise her seferinde artıyor diyebilirim. Çok güzel, çok çok güzel.

  20. Dysplasia says:

    geç de olsa bir yorum da benden:
    enslaved’in eski albümlerini pek sevmezdim ben. tamam, güzel şarkıları var ama bir albümü baştan sona bir kereden fazla döndüremedim hiç. hakkında bu kadar güzel şeyler söylenen bir gruba böyle fransız kalmak beni müzik alemini sorgulamaya iterdi.
    aha bu albümde bu yok. building with fire açıkara en çok aklımı meşgul eden şarkılardan biri oldu son zamanlarda. belki eski hayranlarının albümü o kadar sevmemesinin nedeni benim bu albümü daha çok sevmemle aynıdır. ama benim gibi bu gruba yabancı hisseden varsa önlerinde güzel bir albüm var.

  21. Barış says:

    Herkes ilk yarısını daha çok sevmiş dese de, ben doğuştan progcu olarak ikinci yarısına daha çok bayıldım. İlk yarısını da seviyorum ama Nauthir Bleeding, Daylight, hele In Times uzundur Enslaved’in yaptığı en epik en progresif şarkılar. Enslaved oldum olası isteyerek bile olsa kötü albüm yapamayan bir grup olmuştur. Belki arada ‘meh’ idare eder diyebileceğim birkaç şarkısı vardır ama genel olarak adamlar bu işi iyi yaptıklarını kaç kere kanıtladılar. Ve özellikle Monumension ve ondan sonraki albümleri bence prog black’in en iyi örneklerinden. Her albümün kendine göre özellikleri var, biri daha organik, biri daha soğuk ve mekanik, biri daha spacey, biri daha atmosferik, filan falan. Ama her albümde beni şaşırtmayı ve kendilerine hayran bırakmayı başardılar. Ama kendimden emin olarak söyleyebilirim ki In Times Enslaved’in en ‘consistent’ yani istikrarlı ve düzenli albümü. Herşeyden biraz olmakla beraber herşeyin de en iyisi var bu albümde. Agresif ağır Thurisaz’dan tut, Opeth’imsi atmosferik epik In Times’dan post-rock ağırlıklı albüm kapanışı Daylight’a kadar. Bu albüm 10 üzerden 9,5 tan aşağı alamaz, aldırmam. RIITIR’ ı çok sevmiştim, ama bu albüm ondan bile güzel çıktı. Prog black işini layıkıyla yapan çok az sağlam grup kaldı (bir diğer favorim de Shining), bun grupların en başında da Enslaved geliyor.

    İlker

    @Barış, En istikrarlı albümleri olması başta olmak üzere katılıyorum dediklerine. Bir de Nauthir Bleeding ne muhteşem bir şeydir.

  22. deadhouse says:

    Her ne kadar çok akılda kalan bir albüm olmamışsa da bu, Building With Fire’ın muhteşem bir şarkı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hele o nakaratı var ya nakaratı.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.