Bir albümü dinlerken onun nelerden bahsettiğini bilmek, müziği anlamak ve aynı notaların belirli bir bağlam içerisinde dinlenildiğinde bana ne kadar farklı şeyler ifade edebildiğini görmek, müzik dinlemenin en sevdiğim yanı sanırım. Hayatımı sadece konsept albüm dinleyerek geçirme isteğimin, müziği hayatımdan hem bir kaçış hem de hayatıma anlam katan eşsiz bir öğe olarak görmemin sebebini de genel olarak bu notaların anlam kazandığı anlara borçluyum. Son 4-5 yıldır içinde bulunduğum tüm ciddi, üzgün, mutlu, düşünceli, kızgın vs ruh hallerimi ve yaşadığım hemen her anımı bir albümle özdeşleştirebilmiş biri olarak, “+4626-COMFORTZONE”u da (tamamen şans eseri olarak) oldukça farklı, yoğun ve hiç alışık olmadığım bir tecrübe yaşadığım bir dönemimde dinlemiş oldum. Bu sebeple, kısa süre içerisinde benim için apayrı bir konuma gelen, sözlerini ezberleyip üzerine düşündüğüm, anlatılan duyguları birebir yaşarken düşüncelerime soundtrack haline getirecek kadar benimsediğim şarkılardan oluşan bir albümden söz edeceğim bugün sizlere.
İşin vitrin kısmından bahsederek başlayayım. GENESIS ve KING CRIMSON başta olmak üzere genel olarak 70’ler progresif rock’ını ve heavy prog, hard rock; hatta zaman zaman metal öğelerine dek uzanan geniş bir skalayı ustaca harmanlayıp ilk albümlerinden bu yana özgün olmayı başarabilmiş bir grup BEARDFISH. Müzikal açıdan zirvelerinin 2011 albümleri “Mammoth” olduğunu düşünsem de, her albümde progresif kelimesinin içini tam anlamıyla doldurarak farklılaşan ve gelişen bir süreç izlediklerini söyleyebilirim. Zaten 12 yılda 8 tane bu denli kaliteli ve müzikal açıdan üst düzey albüm çıkarmış olmaları, yaptıkları işe olan bağlılıklarını ve yeteneklerini özetlemeye yetiyor sanırım.
Gelelim “+4626-COMFORTZONE”a. İsmindeki +4626 ibaresi İsveç’in güneyindeki Gävle şehrinin (grubun kurulduğu yer) alan kodu olan albüm, comfort zone denen, insanın kendini güvende hissettiği, kontrolün onda olduğunu düşündüğü, içindeyken endişe duymadığı ruh halinin yansımalarını konu ediyor. Her şarkıda farklı bir örnekle anlatılan ve içinde bulunduğunuza lanet ettiren ama bir o kadar da çekici gelen bu durum, o kadar gerçek ve vahim ki albümü dinledikçe yavaş yavaş comfort zone olgusunun sizin hayatınıza olan etkilerini ve yaşamınızda engel olduğu şeyleri düşünmeden edemiyorsunuz. İşte tam bu noktada BEARDFISH, düşündüğünüzden çok daha fazlasını sunan bir albüm çıkardığını belli eder hale geliyor.
Müziği içselleştirme durumunun progresif rock tabanlı albümlerde çok daha öne çıkmasının en büyük sebebi, konsept-müzik bağlantısının inanılmaz doğal şekilde yakalanması bana kalırsa. Yani sanki “Hold On”un ilk rifindeki mutluluk, ardından gelen düşünceli/sakin kısım ve sonrasındaki kafa karışıklığı oturup nota nota yazılmamış da, tam o ruh hallerinin yaşandığı anlarda zihnin derinliklerinde belirmiş kombinasyonlarmış gibi. 70’ler prog. rock’ının efsane albümlerinin herhangi birini ele aldığımızda hem bütünde hem de parçalarda bunu bariz bir şekilde hissedebiliyoruz. Çok genelleştirmeden tekrar BEARDFISH’e dönersem, bundan önceki tüm albümlerinde olduğu gibi “+4626-COMFORTZONE”da da tempolu, durgun, neşeli, hüzünlü şarkıları bir arada veriyor olmasına rağmen önceki albümlere göre çok daha doğal bir şekilde ilerliyor albüm. Zaten şimdiye kadar çok çok iyi oturttukları müzikal denge ve hakimiyete bir de konsept açısından bu denli hakim olma başarısını ekledikleri için albümün BEARDFISH’in en ne yaptığını bilen, derli toplu ve kararlı albümü olduğunu rahatça söyleyebiliyorum.
Grubun verdiği röportajlarda sürekli olarak comfort zone ve hayattaki amaçlar üzerine olan etkilerine, içinden çıkamamanın ve içindeyken zaman zaman mutsuz olunsa bile, bir yerden sonra bağımlılık gibi bir hal aldığından, bir türlü yeniliklere açık hale gelememe durumuna dair çok fazla düşündüklerini açıkça görebileceğim cümleler okudum. Birebir yaşadıkları hisleri konu eden bir albüm yaparak bir yandan da bu konuda bir adım atabilecek gücü bulmayı amaçladıklarını da düşünecek olursak, “The One Inside” serisindeki her sözün ne kadar herkes tarafından birebir düşünülen şeyler olduğunu, “Comfort Zone”un melodisindeki çaresizliği, “King”de tavan yapan egoyu, “Ode To Rock’n’Roller ”da müziğine kendisinden bir şeyler katmaya çalışmasına rağmen gelen tepkilerden sonra hemen alışılana geri dönen müzisyenin öfkesini, “If We Must Be Apart”ta önceden birbirini çok seven fakat zamana yenik düşen sevgilerine rağmen birbirlerinin comfort zone’undan bir türlü çıkamayan iki eski sevgilinin trajik sonunu ve daha fazlasını, bir film izler gibi izlemeniz gayet mümkün.
Özetleyeyim. Benim için BEARDFISH bu albüme kadar müzikal açıdan oldukça başarılı albümlere imza atmış, tür içerisinde kendine has bir sound yaratabilmiş, çıkardığı her şarkıyla kendine bir şeyler katmanın yanında temelini de bir o kadar güçlendiren, çok sevdiğim bir grup konumundaydı. Fakat “+4626-COMFORTZONE”la, benliklerinin en derinlerinde bulunan düşüncelerden yola çıkarak, alışması bir nebze daha zor ama içine girmeye başladıkça hem doğrudan hislerinize arka plan olabilecek kadar derin hem de her an dinlemeye uygun olacak kadar keyifli bir albüm yapabilmiş, kafasındakileri tamamen notalara ve sözlere dökebileceğinden emin olduğum, ilham verici bir grup haline geldi. BEARDFISH, icra ettiği müziği ilk kez ortaya koyan tüm o efsane grupların doğru yaptığı her şeyi yapıp, üzerine aradan geçen yılların sağladığı varyasyonu da koyarak, yapmak istediği müziği tamamen özgün bir biçimde dinleyiciye yansıtmayı başarabiliyor artık. Ve sanırım bir müzik grubu için bundan daha değerli bir şey olamaz.
Kadro Rikard Sjöblom: Vokal, klavye
David Zackrisson: Gitar
Magnus Östgren: Davul
Robert Hansen: Bas gitar
Şarkılar 1. The One Inside Part One – Noise in the Background
2. Hold On
3. Comfort Zone
4. Can You See Me Now?
5. King
6. The One Inside Part Two – My Companion Through Life
7. Daughter/Whore
8. Ode To The Rock’n’Roller
9. If We Must Be Apart (A Love Story Continued)
10. The One Inside Part Three – Relief
Bir önceki albümleri ilginçti, tüm o yer yer agresif-kızgın havasına rağmen baştan sona sürükleyici ve keyifliydi benim için “The Void”. Buna da bi ara dalayım, hem pozitif hem sürükleyici çıkarsa tadından yenmez. Kritiği de beğendim Ünal, eline sağlık.
“Mammoth” ve “The Void” albümleri gibi, bu da epey keyifli bir iş olmuş bana göre, hatta diğer ikisinden biraz daha hoşuma gitti ilk dinleyişte. Eski albümlerine de mi baksam acaba bi ara…
Bayıldım . Hem kritige hemde albüme tek kelimeyle bayıldım ! Ve bu söyleyeceğim yazının ilk paragrafında söylediklerini okurken kendimi gördüm ve gerçekten duygulandım bunu seninle paylaşmak istedim Ünal abi eline sağlık. Albüme 9/10 kritiğe 10/10
Comfort Zone şarkısı başta olmak üzere, ki kritikte de belirtildiği gibi şarkıdaki çaresiz melodi beni ilk dinleyişte vurdu, albümün tamamını bayağı seviyorum. Yine de grubu ilk dinlediğim zamanlarda aklıma gelen (çok absürt bir yorum olmasına rağmen) “grubun biraz daha sert coğrafyalara yelken açması” olayı yine aklıma geldi. Tuhaftır ki bir tek Beardfish dinlerken progresif rock albümünde metal açlığı hissediyorum. Tabii ki grup yaptığı işi süper yapıyor, bende problem var.
if we must be apart şarkıları farklı farklı duyguları hissetmemi sağlayan bir şarkı olmuş. 3 sene önce dağılmışlar, böyle grupların dağılması üzüyor insanı.
Bir önceki albümleri ilginçti, tüm o yer yer agresif-kızgın havasına rağmen baştan sona sürükleyici ve keyifliydi benim için “The Void”. Buna da bi ara dalayım, hem pozitif hem sürükleyici çıkarsa tadından yenmez. Kritiği de beğendim Ünal, eline sağlık.
25.03.2015
“Mammoth” ve “The Void” albümleri gibi, bu da epey keyifli bir iş olmuş bana göre, hatta diğer ikisinden biraz daha hoşuma gitti ilk dinleyişte. Eski albümlerine de mi baksam acaba bi ara…
Bayıldım . Hem kritige hemde albüme tek kelimeyle bayıldım ! Ve bu söyleyeceğim yazının ilk paragrafında söylediklerini okurken kendimi gördüm ve gerçekten duygulandım bunu seninle paylaşmak istedim Ünal abi eline sağlık. Albüme 9/10 kritiğe 10/10
Comfort Zone şarkısı başta olmak üzere, ki kritikte de belirtildiği gibi şarkıdaki çaresiz melodi beni ilk dinleyişte vurdu, albümün tamamını bayağı seviyorum. Yine de grubu ilk dinlediğim zamanlarda aklıma gelen (çok absürt bir yorum olmasına rağmen) “grubun biraz daha sert coğrafyalara yelken açması” olayı yine aklıma geldi. Tuhaftır ki bir tek Beardfish dinlerken progresif rock albümünde metal açlığı hissediyorum. Tabii ki grup yaptığı işi süper yapıyor, bende problem var.
Kritik çok içten olmuş, ellerine sağlık Ünalım.
if we must be apart şarkıları farklı farklı duyguları hissetmemi sağlayan bir şarkı olmuş. 3 sene önce dağılmışlar, böyle grupların dağılması üzüyor insanı.