Takvimlerin minyon ve afacan çocuğu Şubat’ın ikinci haftasından herkese merhaba. Bu hafta metalin edebiyat ve sinema dünyasındaki yansımalarını konuşalım.
Bildiğiniz gibi metal artık sadece yer altı kültüründen köklenip yer altı dünyasını beslemenin çok daha ilerisine geçmiş durumda. Metal dünyasında büyük kitlelere ulaşan veya ulaşması hedeflenen sanatsal ve ticari faaliyetler, sinema ve edebiyat ile de büyük ölçüde kesişir hâle geldi. Sadece metal üzerine olan belgeseller, filmler ve kitaplara ek olarak, son yıllarda popüler sanat eserlerinde de metalden izler görmeye başladık. Gelin bu hafta hem doğrudan doğruya metali anlatma amacı güden eserleri, hem de metalden bahseden, içerisinde rock ve metal kültürüne yakın karakterler veya göndermeler bulunan filmleri, dizileri ve kitapları konuşalım. Geçmişten günümüze bu tür eserlerde metalin ele alınışı ve metalle ilgili karakterlerin ve olayların resmedilişine dair neler düşünüyorsunuz? Bilmeyen kalmasın diye yorumlarınızda paylaşımdan geri durmamanızı da rica ediyorum.
Kendinize ve zevklerinize yeterince zaman ayırabileceğiniz hoş bir hafta geçirmenizi umuyor, keyifli sohbetler diliyorum.
Doğu Yücel’in Varolmayanlar romanında dr. Skull’ ın bir şarkısının sözlerinin hiçbir yerde yazılı olmadığı ve grubun konserlerde rastgele söylediği için unutulduğu yazıyordu. Aslı var mıdır yada okuyan arkadaşlardan şarkının ismini hatıtlayan varsa bana da hatırlatsın. :)
10.02.2015
@oğuz, dediğinin doğruluğunu bilmiyorum ama bana tenacious d’nin tribute’unu hatırlattı :D ben de merak ettim şimdi :D
Edebiyat-Sinema kısmını bilmem de oyunlarda yer alan heavy metal soundtrackleri beni mutlu ediyor.
Disturbed,BFMV ve en önemlisi Mastodon ile NFS MW sayesinde tanışmıştım.
Oyunlarda yer alan şarkılar hem oyunu eğlenceli kılıyor hem de şarkı için özel çağrışımlar katıyor.
10.02.2015
@Kamil, Şurada oyun müziklerinde de bolca konuşuldu:
http://www.pasifagresif.com/2013/11/film-ve-dizi-muzikleri/
İlaveten: http://www.pasifagresif.com/2014/08/oyun-dunyasi/
Metal belgeseli izlemeyi çok severim. Hatta benim için son zamanlarda dizilerin yerine geçti. :D Sam Dunn’ın yaptığı işleri çok beğeniyorum. A Headbanger’s Journey’i herkes biliyordur zaten, onun dışında özellikle Rush ve Iron Maiden belgeselleri çok başarılı. 21 Şubat’ta da Rock Icons adında bir serisi başlayacak. İlk bölümde Geddy Lee olacakmış, o yüzden baya mutluyum.
Cannibal Corpse’un 3 saatlik bir belgeseli var onu izledim geçenlerde, muazzamdı. Hem Cannibal Corpse hakkındaki her şeyi en ayrıntılı şekilde anlatıyor, hem de New York ve Florida’daki death metal sahneleri hakkında epey bilgi veriyor. Cannibal Corpse dinlemeyen birinin bile ilgiyle izleyebileceği bir film bence. Metalin sinemayla ilişkisi demişken de grubun Ace Ventura’da rol almasından, Jim Carrey’nin Cannibal Corpse hayranlığından da bahsediliyor.
Sonra gaza gelip Youtube’u kazıdım ve epey bir belgesel çıkardım. Grup önerme başlığında paylaşmıştım buraya da tekrar koyayım: https://www.youtube.com/playlist?list=PLPOUqz1D1rboAH9WWu8_jNfUyawnGjtkT
Doğrudan metalden bahsetmese de Doğu Yücel’in Hayalet Kitap’ı aklıma geldi direkt. Hem konusu ve anlatımı çok güzeldi hem de baş karakter metal dinleyen, naif, edebiyatla-sinemayla ilgilenen, hayatını sevdiği kızın ve ilgi alanlarının peşinden gitmeye adamış idealist biriydi.
Müziğin gücünün ve genel olarak metal dinleyenlerin ilgi alanlarının/korkularının en güzel yansıtıldığı romanlardan biridir bence. Bölümlerin başında ve kitaptaki bazı mektuplarda/günlüklerde vs. çoğumuzun sevdiği grupların şarkılarının çevirileri ve bazı filmlerden/romanlardan yapılan alıntılar hikayeye çok güzel yedirilmişti. 90′larda çocukluğu/gençliği geçen metalseverlere özellikle bir nostalji yaşatması da bonustu.
Düşler Kabuslar ve Gelecek Masalları kitabında da genellikle metalle haşır neşir bilim kurgu/fantezi hikayeleri çok ilgimi çekmişti. Doğuştan Iron Maidenolog ve Star Wars bilimcisi Doğu Yücel, bana göre her anlamda candan bir abimiz zaten.
Bunun dışında, belgeseller hariç izlediğim filmlerde şimdiye kadar -aşırı bilinen gruplar hariç- metale atıf yapıldığına bile pek rastlamadım. Zaten filmlerde ‘metal dinleyen’ tipler ya glam ya nu, ya da 70′ler hard rock’ından dem vurur(bu türleri hor gördüğümden değil, bu sitenin örneğin, okur ve yazarlarının ağırlıklı metal zevkini oluşturan grup veya türlere rastlamadığımı söylemek istedim). Sam Dunn bile Metal Evolution gibi iddialı bir isme sahip belgeselinde death metal, black metal, folk/viking metal gibi başlıklara girmemişti. Sanırım filmlerde tatmin edici bir metal atmosferi görmeye daha çok var.
10.02.2015
@onurtoptas, Televizyon kanalı izin vermediğinden sanırım death metal, black metal gibi türlere girememişler. Sonradan Indiegogo’da kampanya başlatıp Extreme Metal bölümünü de çektiler. https://www.youtube.com/watch?v=MoHOgfEoTlc
10.02.2015
@Harun, heh, bu güzel oldu sağolasın Harun. Tam kayıp halkayı yakalamışlar.
Belgeseller harici yine de fazla atıf yok kurgu filmlerde/dizilerde.
Freaks & Geeks rock/metal üzerine sohbetin döndüğü yapımlar içinde bence en iyilerden biri. Dizi 80′lerin başında geçiyor ve rock grupları hakkında konuşmayan tek bir karakter bile yok. Jason Segel’i The Spirit Of Radio çalarken izlemek istiyorsanız bir bakın. Rock göndermeleri haricinde de kral dizi zaten, keşke çok kısa sürmeseydi.
Bunun dışında bazı grupların (Cannibal Corpse, Alcest, Porcupine Tree ve Portishead gibi alakasız gruplar) yaptığı albümlere klip çekmesini falan çok isteyen biriyim. Gerçi ben böyle söyleyince akla hemen The Wall geliyor, hayır The Wall gibi bir şeyi kast etmiyorum. The Wall efsane bir film olsa da benim aklımdaki şey daha farklı. Mesela bu saydığım grupların albümlerinin çoğu belli bir atmosfere veya konsepte uygun müzikler. Yani bu gruplar “bir şeyin müziğini” yapıyorlar. Portishead’i sıcak bir bahar ayında piknik yaparken dinlemezsiniz, götünüze 9 dişli pentagram sokacak kadar hayattan bunaldığınızda dinlersiniz. İşte tam da bu nedenden, klipte anlatılan hikayeyi ve kurguyu geliştirip tüm albüme yaymak bence müthiş bir fikir. Grup zaten sadece müzikle tüm o depresyon havasını içinize işletebiliyorken bir de bunu albüm boyunca akan bir kliple destekleyince müthiş bir atmosfer oluşabilir bence. Tabi işin maddi kısmı bayağı büyük sıkıntı oluşturuyor, bunun farkındayım. Ama bir zombi istilası eşliğinde Cannibal Corpse dinlemenin keyfi de bir başka olurdu bence ahah.
Aklıma Neil Gaiman’ın kitabından uyarlanan “Coraline” filmindeki düğme gözlü grotesk “other mother”ın Coraline’a “horned hand” işaret yapıp “biz şöyle böyleyiz, bize katılsana” gibisinden dediği şey geldi direk. O sahnedeki horned hand işaretini de filmi kaçıncı izleyişimde farketmiştim. Ondan sonra filmi bir de o perspektiften değerlendirince epey açılımlı bir şekilde yorumlamıştım filmi. Tüm o gösterişli fantastikliğin, ürpertici ve sihirli karanlığın resmedildiği “diğer dünya”nın metal müzikle ilişkilendirilmesi son derece güzel bir betimleme bence. Kaldı ki dijital’imsi bir evren olduğunun farkedildiği anda da tam metalle özdeşleşen şeyler akla geliyor.
Bu sabah gördüğüm bir haber tam da bu konu üstüne denk geldi, çok iyi de oldu çok da güzel oldu. Yönetmen Jimmy Hayward’ı tanıyanlarınız vardır herhalde? Hani boyna animasyon filmi çeken. Kayıp balık nemo falan. Bu aralar çok farklı bir işe girişti ve şöyle bir proje üstlendi: Bir süper grup oluşturmak!
Almış davula Danny Carey’i (Tool), vokale de bir güzel Brent Hinds (Mastodon) ve gitara da Dmitri Coats (OFF!), çoktan birbirinden güzel iki tane parça çıkartmışlar bile: “Ships Wreck” ve “The Deep Sea-Diver” adında. Mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
Şimdi bu ufak örneği vermemde bir sebep yatıyor, bir sinemada müziğin önemi yönetmende yatıyor. Yani bir filmde ne tür müzik kullanılacağı senaryo kadar yönetmenin kişiliğine de bağlı. Mesela Lars Von Trier’e bakacak olursak. Aykırı bir yönetmendir, kimsenin ele almak istemeyeceği konularla film çeker ve bunda başarılıdır da. Bir de kullandığı müziklere bakın. Mesela Nymphomaniac’ın ilk filminin başlangıcında kamera huzurlu huzurlu etrafı çekerken birden Rammstein – Führe Mich çalmaya başlar ve izleyici aniden “Noluyor lan?!” havasına girer. İşte bu sahne ve ardında kullanılan bu müzik size filmin gidişatını anlatır aslında. Bildiğiniz gibi Führe Mich Rammstein’ın sert parçalarından bir tanesidir. Gitar riff’ini kafanıza balyoz gibi indirir. Trier’in bu noktada yegâne amacı “Bu filmi izlerken rahat olmayı beklemeyin, bakın kamera böyle huzurlu huzurlu sokakta geziniyor fakat…” arkada çalan müzik aynı şeyi söylemiyor. Trier kendi aykırı film yapısını müziklerle filme de yansıtıyor, ayrıca ileride ne olacağı hakkında (yani filmin aslında nasıl bir şey olduğunu) sizlere söylüyor. Filmin devamında da görüyoruz aynı örneği. Ana karakter çılgınlıklar peşinde koşmaya başlayınca çat diye Steppenwolf’den “Born To Be Wild” giriyor beyninizin içine. Sonrasında Shostakovich’in başyapıtı Waltz No.2 çalarken ardından yine Führe Mich’i duyuyoruz. Sürekli aykırılığı gözler önüne sererken aynı anda “dinletiyor” da. İşte bir sinemada rock/metal müziğin kullanımı bu şekilde olmalıdır. Bunun gibi bir çok örnek var, mesela Fight Club’ın son sahnesinde çalan Pixies parçası gibi, yine aykırı bir filme aykırı bir müzik tarzı.
Rock/Metal müziğin sinemadaki yeri belgeseller, ergenvari dizilerle göndermeler vb. olmamalıdır. Yukarıdaki paragrafta anlattığım gibi olmalıdır. Film veya diziyle tam anlamıyla bağdaşan şekilde kullanılmalıdır çünkü Rock/Metal müzik bu potansiyeli barındırmaktadır. Back To The Future’da Johnny B. Goode sahnesi gibi olmalıdır, yada ne bileyim Gummo’da kullanıldığı gibi olmalıdır. Kısacası filmle, karakterlerle bağdaşmalıdır, bunun haricinde yapılan her şey benim gözümde metal müzik dinlemeye yeni başlamış/başlamış ama ilerleyememiş kitleleri çekmek için bir piyasa hareketi olacaktır (bkz. Skins, Supernatural vs.)
Bu noktada en iyi örnek olarak az önce de bahsettiğim Gummo’yu tavsiye ederim. Senaryosuz, gerçekçi bir film olan Gummo 70′li yıllarda hortum ile yerle bir olan Ohio’da yaşamaya çalışan gençleri anlatmaktadır. Burzum ve Bathory’den tutun Eyehategod ve Mortician’a kadar farklı farklı aşina olmadığımız soundtrackler sizi orada bekliyor.
https://www.youtube.com/watch?v=7gFoHkkCaRE
Sinemada genelde 2. sınıf aksiyon ve korku filmleri dışında nadiren görüyoruz metali. Güçlü ve baskın bir müzik olduğundan doğal olarak film müziği olmaya ya da bu anlamda çok sık kullanılmaya uygun değil heralde. Ama filmlerde falan duyunca da bi sevinip, “bu ne, hangi grup bu?” tepkisi veriyorum. keşke daha sık duysak. Lost Highway gibi filmlere daha çok rastlasak.
Metalhead diye bi film var ,izlanda nın kırsalında yaşayan bi kızın metal seruveni.Çok güzel bi film ve filmin sonunda kızın söylediği parça post black shoegaze tarzı çok yarıcı.
Bu vesileyle Tenacious D bilmeyen kalmasın bence. Açın Pick of Destiny, yarıla yarıla izleyin arkadaşlarınızla mesela.
Bir de Zombieland’in girişi hayatımda gördüğüm en iyi film açılışlarından biriydi ve arkada da “For Whom The Bell Tolls” çalıyordu. Daha iyi bir şarkı seçimi olabilir miydi, bilmiyorum. Zombi filmlerine uzak biri bile olsanız sadece ilk 2-3 dakikası için Zombieland’i indirin, netten bir bakın derim. Mikemmel ya.
Bir de Jim Carrey başkanın unutulmaz Pet Detective’inde de Cannibal Corpse’un yer aldığını hatırlatmış olayım. Jim Carrey’in CC fanı olduğunu bilmeyen metalci yok gibi zaten. Ünlü biri metal sevince biz ünsüz metalciler niye bu kadar seviniyorsak, sdf.
Bir de Joseph Gordon Lewitt’in (illallah geldi bunun suratından da ha) oynadığı “Hesher” vardı. Kara komedi/dram arasında gidip gelen bir hikayenin ana kahramanlarından biri metalciydi. Minivanında falan Metallica çalıyordu hep.
Bir de diğer yorumlarda denildiği gibi tonla B filminde de filan da var metal.
Onun dışında şimdilik Iron Man’in Black Sabbath tişörtü giymesi bile metal için bir “progress” sayılıyor. :(
11.02.2015
@Korhan Tok, Jim’in Napalm Death sevgisini de unutmamak lazım
https://www.youtube.com/watch?v=T9rdQdz7WRA
Ex Drummer gibi güzide bir filmimiz var mesela. ISIS, Mogwai vs gibi grupların yanı sıra hardcore punk, stoner ıvır zıvır da bol bol bulunmakta. Rahatsız ediciliğin sınırlarını zorlayan film güzel ve garip müziklerle yoğurulmuş. Tavsiye edilir.
Jim Carrey ve Iron Man söylenmiş. Aklıma bir tek Ace of Spades eşliğinde Shoot’em Up’daki çatışma sahnesi geldi. Yabancı film izlerken Türkiye’ye dair birşey söylendiğinde sevindirik olan adam gibi hissetmeme neden olmuştur:
https://www.youtube.com/watch?v=WyT0If4jRPI
1986 yılında çekilmiş ve Ozzy Ozbourne ile Gene Simmons’ın yan rollerde oynadığı Trick or Treat isimli korku filmi, çok gerilerde kalsa da güzel bir örnektir. Bunun dışında The Crow ve son zamanlarda çekilen ve müzikleri metal olan Hesher da bu konuda önemli örnekler.
Bir de Türkiye’de ilk bu tip film denemelerinden olan, Toprak Sergen ve Aydan Şener’in oynadığı ve bir sahnesinde Def Leppard – Too Late for Love çalan “Ay Işığında Saklıdır” ı analım.
Eskiden izlediğim ZombieLand adlı filmde tonu değiştirilmiş bir For Whom the Bell Tolls çalma sahnesi vardı. Çok sevmiştim. Filmi bilenler için;
“Don’t forget to DOUBLE TAP!!”
Yakın zamanda Friends adlı televizyon dizisini bitirmiştim. Metal müzik adına işitsel bir şey olmasada kişiliklerde ve sözlerde bahsedilmesi çok sevindirici bence. İki bölümünde Carcass’dan bahsedilmişti, Iron Maiden’dan da öyle. Motörhead tişörtü giyen elemanlar falan. İnsan görünce heycanlanıyor ve seviniyor tabii.
1984 yapımı This Is Spinal Tap var mesela. Spinal Tap adlı grup var olan bir grup değildi bildiğim kadarıyla, hayali konserler ıvır zıvırlar olduğunu hatırlıyorum. Grup içi çatışmalar vesaire işleniyordu filmde yine hatırladığım kadarıyla, çok uzun zaman oldu izleyeli, tam olarak hatırlayan ve grupla ilgili bilgisi sağlam olan biri yazsa daha makbuldür.
”School of Rock” ı es geçmemek lazım. Yine Jack Black yapımı benim inanılmaz sevdiğim bir film. Defalarca izlemişimdir, eğlenceli bir yapım.
1988 yapımı black roses isimli film var eski olsada biraz kült bir filmdir.