Gökberk ERSES
Hiç yavşak yavşak entelli cümleler kurmaya gerek yok. Hadi gelin fularlarımızı boynumuzdan uzaklaştıralım. Geleneksel olanı reddeden estetikleri bulma eğlencemizden de bir süreliğine vazgeçip mandalina yiyelim. Prim peşinde koşarken midemizi bolca üşüttüğümüz şu stabil olmayan hayatımıza, istemesek de ufak realist bir aralık açalım. Bir çay koyalım. Zach Hill kafamızda davul çalarken MC Ride dibimizi dövse ironik olarak alkış tutacak fanboyluktan birazcık uzaklaşalım. Ciddiyetsiz, nezaketsiz, post-sürreal, otobiyografik veya mutlu değiliz artık… En azından ben değilim. “E önceki yazında DEATH GRIPS’e avant-fular aromalı meta-övgüler dizerken şimdi ne diye böyle bir tavır takınıyorsun dengesiz?” diyebilirsiniz, deyin. Çünkü “Niggas on the Moon” o tavrı hak ederken “Fashion Week” da bu tavrı hak ediyor. Bu gerçekçi tavrımda gerçekten ciddi miyim? Tam olarak değil. DEATH GRIPS hala en sevdiğim gruplardan biri mi? Evet. Peki bu albümü beğendim mi? Tam olarak değil.
Grubun herhangi bir albümünün, grubun genel gidişatından habersiz, bağlamdan izole olarak dinlenmemesi gerektiğinin hala farkındayım. Tam olarak da vurgu yapmak istediğim nokta bu aslında. Kafamda canlandırmış olduğum kadarıyla, grubun ilk albümünden başlayıp “Niggas on the Moon”un yayınlanması ve grubun dağılmasına kadar geçen bütün olaylarda; grubun genel bir yönü vardı. İnanılmaz agresif bir enerji ve yaratıcılık ile yola çıkan grup, birçok etkilenimi özgün bir şekilde ortaya koyup; başlangıçta daha düz, sonralarda ise fazlasıyla deney ve yenilik içeren albümler çıkarmıştı. Neredeyse her yeni albümünde içine girmesi daha da zorlaşan grup, aynı anda interneti de çok iyi kullanarak ya da yöneterek, ufak bir kült yaratmıştı. Bu ayarsız kült bir noktadan sonra çok büyüyüp ironik bir hale dönüştü ve DEATH GRIPS eninde sonunda internet meme’lerine malzeme olmaya başladı. Kendisi bir meme oldu. Bu noktadan sonra hayranlar ciddi veya ciddi olmayan bir şekilde ne olursa olsun garip bir tapınmaya, fazlaca gereksiz övgüye/yergiye ve goygoya başladı. Genel fikrim, yarattıkları akımın kontrolden çıkıp gereksiz derecede büyüdüğünü düşündükleri ve bu yüzden dağıldıklarıydı. Cepten yememek istediklerini düşünmüştüm, hep daha tanıdık olmayana doğru gideceklerini düşünmüştüm. Fakat yanılmışım.
Yeni albümün hikayesi şu: “The Powers that B”nin ikinci yarısı “Jenny Death”in 2014 sonlarına doğru yayınlanacağını söyledikten sonra -beklenebilir bir şekilde- sözünü tutmayan DEATH GRIPS, 4 Ocak’ta kimsenin beklemediği bambaşka bir albüm yayınladı. Albüm genel olarak DEATH GRIPS atmosferinden epey farklı. İlk olarak tamamen vokalsiz bir albüm. MC Ride’ın agresif vokalleri olmadan müzik tamamen başka tınıyor. Tanıdık etmenler içeren, internet destekli, dans edilebilir 2010’lar elektronik müziği. Sadece bu. Parçalar DEATH GRIPS’in genel haline göre gayet “filler şarkı” hissi veriyor. Evet, özellikle son iki albümlerin belli yerlerini andırmakta. Fakat onların özgünlüğünü ve atmosferini yakalayabildiğini sanmıyorum. Bütün albümlerde var olan o kendine has ayrı hava, bu albümde yok sanki. Grubun bütün şarkılarından vokal çıkarıldıktan sonra ezilip süzgeçten geçirilmiş hali gibi. Bütün “ilginç” kısımlar kırpılmış. DEATH GRIPS’in genel vuruculuğuna göre gayet çerez bir albüm. Sanki sadece internette dönen goygoyları biraz daha arttırmak ve parça isimlerinden “J E N N Y D E A T H W H E N” yazmak için yapılmış. Ki bu da bir sonraki albüm “Jenny Death”in ne zaman çıkacağını sorgulamak için her yere yazılan bir deyim haline gelmiş durumda.
Durum az çok böyle. DEATH GRIPS kariyerinin başında çıkarmış olsa fazlaca parlamayacak bir albümü; grubun varolan kültünden, estetiğinden ve duruşundan, ek olarak da internette dönen geyiklerden yararlanarak binlerce insana dinletti. Albümün gruptan bağımsız olarak iyi veya kötü olması ile ilgili herhangi bir şey demeyeceğim. Zaman zaman açıp dinleyeceğimi de belirteyim. Ama DEATH GRIPS diskografisi içinde en zayıf halka olduğunu vurgulamam gerekiyor. Neyse, yazının başında açtığım ufak realist aralığı kapatıp fularımı takayım, grubun son albümünü beklemeye koyulayım.
J E N N Y D E A T H W H E N
-Son bir not: Grubun sitesinde “Fashion Week(Instrumentals)” olarak yer alıyor albüm. Ek olarak albümün soundtrack olduğu söyleniyor. Davulcu Zach Hill ise bir süredir bir çeşit filmle uğraşmaktaydı. İleride albümün altı doldurulursa bu dediklerim tamamen geçersiz olabilir. Ayrıca, albüm Reddit üzerinden 4 ay önce sızdırılmış, tabi vokaller olmadığı için kimse inanmamış. Bu kadar medyatik ve absürd bir grubun ne yapacağı hiç belli olmaz derim.-
Death Grips hiç dinlemedim, bunca hakkında yazılanı okuyup, takip edip de dinlemediğim tek oluşum olabilir. Yalan yok dinlersem çok beğenirim diye korkuyorum :/
09.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, burdan başla
http://www.youtube.com/watch?v=DigtCrO77L8
ya abi jenny death de cikmasin bence bu saatten sonra, bu kadar marketinge kasacaklarina konsept albume kassalardi 2 saatlik vinyl cikardi. hiyar herifler ya
Björk’ü ses efekti olarak kullanan bir gruba göre bayağı sıradan bir albüm bence de. Yine de Jenny Death’i çok merak ediyorum, umarım çok uzatmazlar.
Sanki marketting için albüm çıkarmaktan kolay binlerce yol yok. Karşımızda sadece böyle ne idüğü belirsiz bi albüm var, yani kimse albüm hakkında bi sikim bilmiyor. Adamlar bi nedenle, belki de sadece sanatlarını paylaşmak için (inanmak istediğim neden) bedavaya albüm paylaşıyorlar. Şarkı isimlerindeki JENNYDEATHWHEN olayı da muhtemelen (evet, buna eminim) hype yaratmak için yapılmış bi hareket. Ama hiç bir grup, kimsenin para vermeyeceği bir albümün reklamını yapmak için müzik ÜRETMEZ, hemde o grup zaten dağılmışsa(?). Albüm çıkarabilir, şarkıların isimlerini değiştirebilir ama ÜRETMEZ. Amk sen yaparmısın? Jenny Death çıkmasın bu saatten sonra demek nedir ulen, valla çıkmazsa ip’ni bulur sana yediririm sana o klavyeyi. Kaç ay bekledim lan!!!1!1!1!1
Müzikal olarak ise, bu albümün başka bir Death Grips albümü olmayı amaçladığını düşünmüyorum. Abi bikere vokaller olmadığı sürece o agresif, hayatla taşak geçen DG atmosferini ummak bana fazla optimist geliyor. Ama, bayağı güzel şarkılar var lan. Aksak headbang yaptıran J var, jazzımsı funkımsı ilk N var, sonra bana The Cure’u andıran albümdeki açık ara favorim Y… En çok aklımda kalanlar bunlar, başka güzel şarkılar da var tabi, ama yazarın dediği gibi “dans edilebilir 2010’lar elektronik müziği” tarzı filler şarkılar da mevcut. Hepsi hoş hepsi güzel bence. O kadar da kafaya takmaya gerek yok. Güzel kritik güzel albüm. 7/10