Yazıya başlamadan önce ilerleyen paragraflarda kafanızda oluşabilecek bir soruya şimdiden cevap vermek istiyorum arkadaşlar. Kritiği sonuna dek okuyan (veya süper çakal olduğu için direkt nota bakan) herkesin fark edeceği üzere, neredeyse tamamen övgü dolu satırlardan oluşan bir yazı var önünüzde. Bir ihtimal yazıyı okuduktan sonra kafasında “yahu o kadar yağ çekti ama hani, sene sonu listesinde yok albüm??” tarzında bir soru belirecek zehir gibi arkadaşlar olabilir aramızda. Bu sorunun cevabı KALLEŞAGRESİF sitesinin, 2014 gibi, yüzümüzü her yıkadığımızda bir başka epik albümün çıktığı bir senede bize sene sonu listesi için sadece beş albüm yazma hakkı tanımasıdır. Çünkü Pasifagresif acımasızlıktır, Pasifagresif merhamet etmez…
Bu küçük ağlanmamın ardından esas konuya dönecek olursam, 2007 yılından bu yana 3. albümünü yayınlamış olan, tür açısından bakıldığında en iyi şekilde progresif metal olarak tanımlanabilecek CORMORANT adlı grupla ilgili bir şeyler yazacağım bugün. 2011’de çıkardıkları “Dwellings” albümünün bahsi geçecek “Earth Diver”a göre çok daha az tehditkar, kısmen daha teknik, daha death metal; ama kesinlikle daha sakin bir albüm olması, ilk albümleri “Metazoa”da ise barındırdıkları epikliği, yoğunluğu, gücü müziklerinin her anına yedirmeyi esas amaçları haline getirerek, kariyerlerine başlamalarının verdiği o heyecanı devamlı olarak dinleyiciye aktarabilmeleri gibi öğeler göz önünde bulundurulduğunda, CORMORANT’a basit ama içi oldukça dolu bir progresif metal etiketi yapıştırmak en doğru karar gibi geliyor bana.
Bir önceki albümlerinin üzerinden geçen 3 senede hem çok şeyin değiştiği hem de birçok şeyin aynı kaldığı “Earth Diver”ı, 2014’ün en iyi albümlerinin içinde sayabilecek kadar sevmemin başlıca sebebi, albümün karanlık atmosferinin grubun genel anlayışı haline gelmiş olan progresiflik ile son derece başarılı harmanlanmış olması. İlk şarkı Eris’ten itibaren içinden çıkması giderek zorlaşan bir karanlık, kademeli olarak dinleyicinin üstüne çöküyor. Müzikal evrimlerinin getirdiği varyasyonlarla dolu altyapının üstüne başarıyla inşa ettikleri DAWN, hatta zaman zaman DISSECTION tarzı melodik/atmosferik black metal etkileri albümün gücünü oluşturan, daha da önemlisi onu benzersiz hale getiren en önemli öğe. Clean/scream/brutal vokal dengesi, nakaratların tam ağza bir parmak bal çalacak kıvamda verilmesi; ama şarkınıların epikliğinin parçadan çok bütüne yayılmış olması, çift gitar etkisinin sürekli olarak dinleyiciye hissettirilmesi, soğuk riflerin olağanüstü lead gitarlarla süslenmesi, tüm bunların üzerine kurulduğu ritim kısmında ise davulun da bas gitarın da ayrı ayrı akıl alıyor olması, hatta zaman zaman gitarların önüne geçecek işlere imza atmaları, CORMORANT’ı deliler gibi sevmeme yeten birçok sebepten aklıma gelenler.
2013’te vokalist/bas gitaristleri Arthur von Nagel’in yerine Marcus Luscombe’nin gelmesinin ardından, müziklerinin bu yönde evrimleşmesi eleman değişikliğine bağlanabilecek gibi dursa da gerek albümdeki scream vokallerin gitarist Matt Solis tarafından yapılması gibi Luscombe’den bağımsız gerçkler; gerekse grubun açıklamalarında da söylediği gibi, müziklerinin bu aşamaya gelmesi tamamen doğal bir süreçte ve istedikleri yönde olan bir devinim aslında. Zaten şarkı yapılarındaki “asla kolay alışılır olmama ama yaratılan melodik ve atmosferik hava sayesinde dinlemesi çok keyifli olma” durumu, CORMORANT’ı eşşiz yapan bir diğer önemli etken. Zaman zaman son derece melodik giden bir şarkıya dahi aniden NEUROSIS tarzı rifleri sokabilen ve bunu hiç sırıtmadan yapabilen bu kabiliyet dolu adamların nerede ne yapacaklarının belli olmaması, onları dinlemeyi keyifli kılmanın dışında herhangi bir his yaratmayacak kadar da müziklerine ve zihinlerine entegre şekilde sunuluyor.
Özetle CORMORANT, bundan sonra yayınladıkları her şeyi anında dinleyeceğim, özgünlük açısından çok fazla şey barındırırken müziklerinin herhangi bir yerinde olmamışlık duygusu vermemeyi de başarabilecek kadar oturmuş bir grup. Atmosferik, melodik black metal, death metal ve/veya progresif metal sevip de “Earth Diver”ı dinlememiş herkesi oldukça epik bir yolculuğun beklediğini söyleyebilirim. Her anı düşünülmüş, planlı ama bir o kadar da doğal bu albümü, 2014’te keşfedip listenize almadığınıza üzülmeniz dileğiyle, keyifli dinlemeler diliyorum.
Bu sitede genel olarak progresif black seven adamı sevmiyorlar pek ama benim enslaved ve borknagarla birlikte dinlediğim en tatlı progresif black gruplarından biri bu albümede puanım 9 yazan abimiz eline koluna sağlık
Ünal tamamen Metazoa’yı anlatmışsın abi. Eğer o albümün yarısı kadar güzelse zaten kesin dinlemem lazım, eline sağlık.
kritiğin başını okudum, albümü indirmeye başladım. kritiği okudum, sonra bir daha indirdim albümü, çünkü gerizekalıyım:) şaka bi yana, güzel kritik. “progresif black” denince akan sular kararır ve donar.
Müthiş bir grup ve müthiş bir albüm. Çok teşekkürler.
Odama posterini asacak kadar çok seviyorum bu albümü. Tek kelimeyle muhteşem gerçekten. Kritiği yeni farkediyorum. Sevdam tutmuşken yoklayayım dedim, arama bölümüne Cormorant yazan parmaklarımi seveyim, konuk yazarın ellerine sağlık.
O diiil de Eris ve Daughter of Void uyumu nedir öyle yav.
Cormorant Çin’de balık avlamak için kullanılan bir kuş türüymüş. Vay asasını sayın seyirciler. Oyunlarda ve dönem filmlerinde atmosfere gizemli bir hava katmak adına figüran olarak aralara serpiştirilen Çinli sakallı bir dayının sopa yardımıyla omuzda dengede taşıdığı kuşlar boş iş değilmiş, bildiği nehir balığı avlıyorlarmış.
https://www.youtube.com/watch?v=cS9wzAjbJ24
Dün keşfettim bu grubu ve dağılmış olmalarına üzüldüm çok iyi grupmuş ellerinden güzel daha çok iş dinleyebiliriz diye düşünüyordum.