# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
AT THE GATES – 8 Ocak 2015, garajistanbul
| 09.01.2015

GO!

AT THE GATES’le tanışıklığım 1998 sonlarına kadar gidiyor.

Efsane mp3 sitesi Audiogalaxy’de adını görüp merak etmiş, Blinded By Fear’ı indirmiş (56K modemle yaklaşık 1 gün sürmüştü) ve baya delirmiştim. Mükemmeldi. Müthişti.

Aynı gün ilk kez indirip dinlediğim IN FLAMES’in Food For the Gods’ı, DARK TRANQUILLITY’nin Lethe’si ve CARCASS’ın Buried Dreams’iyle birlikte, o günü unutulmaz kılan dört şarkıdan biriydi.

Düşünsenize, bu 4 grupla aynı gün tanışıyorsunuz ve…

Ve sonrası malum.

O zamandan bu yana başta “Slaughter of the Soul” olmak üzere grubun bütün albümlerini hatmetmiş, her bir şeyini satın almış, AT THE GATES’e dair her detayı öğrenmeye çalışmıştım. Kısacası AT THE GATES benim için çok önemliydi ve Anders Björler’in rif yazım tarzından da fazlasıyla etkileniyor ve ilham alıyordum.

Yıllar geçti, AT THE GATES tekrar birleşti, turnelere çıktı. Bizi hep pas geçtiler. Ülkemizde yeteri kadar hayranlarının olup olmadığı biraz muallaktı sanki. Melodik death metalin diğer önemli isimleri olan IN FLAMES ve DARK TRANQUILLITY ülkemize birçok kez gelmişlerdi, ancak türün en saf, en tavizsiz ve en sert ismi olan AT THE GATES’in ne düzeyde bir ilgiyle karşılanacağı belirsizdi. AT THE GATES bir yandan türün meraklılarının köpeği olduğu çok önemli bir grupken, bazıları içinse hâlâ büyük oranda underground bir gruptu.

Sonunda birileri bu konuda bir şey yapmaya karar verdi ve AT THE GATES’in 8 Ocak 2015′te İstanbul’da olacağı açıklandı. Metal adına son yıllarda duyduğum ne güzel şeydi. Sonunda oluyordu, sonunda Tompa’yla birlikte ciğerimi parçalayarak “Stricken numb by fear I fall!” diye bağırabilecektim.

Konser günü öğle vakti, grubu getiren Vera Music’in ayarladığı röportajda Anders’le karşı karşıya oturup muhabbet ederken, 15 yıl öncesinde Bursa’da okurken tek başıma kaldığım evde, Slaughter of the Soul albümünü baştan sona çıkarıp büyük bir zevkle çaldığım zamanları anımsadım. Birkaç saat sonra başlayacak konser öncesi grup garajistanbul’daki soundcheck’ini tamamlamış, gayet rahat şekilde takılıyordu. Pasifagresif kadrosundan Bahadır’la birlikte, elemanlarla çekilen birkaç fotoğraf ve kısa muhabbetlerin ardından eve döndük. Evde bizi bekleyen kalabalık PA ekibiyle grubun Wacken performansını DVD’den izleyip gaz miktarımızı artırdıktan sonra, saat 20:00 civarı 10 küsür kişi mekanın yolunu tuttuk.

Pek çok tanıdık insan görüp muhabbet ettikten sonra, saat 21:45 gibi çalan müzikler sustu ve El Altar del Dios Desconocido’nun girişiyle herkes sahneye çıkan grup için haykırmaya başladı. Ben, neredeyse tamamı dolu olan salonun en ortalarındaydım. Bu dediğim AT THE GATES sahnede belirdiği anda oldu. Death and the Labyrinth’in başlaması ve Tompa’nın sesinin duyulmasıyla birlikte bir anda kendimi en önün bir sıra arkasında buldum. Salonun yarısını 5 saniye içinde katedip en öne koşmuş/sürüklenmiştim. Manyak bir şeydi. Tompa, Anders, Jonas, Martin; hepsi 1 metre önümdeydi ve böyle bir şey olacağını hiç beklemediği belli olan birkaç koruma da, başta birkaç kişiyi itip kaktıktan sonra, çabalarının beyhudeliğini ve sahneye dayanmamızı engellemelerinin imkânsız olduğunu anlayıp oradan çekildiler.

İlk şarkıda baya bir sapıtan seyirci, ikinci sıradaki Slaughter of the Soul’un girmesiyle kendini kaybetti. Arkamda anormal bir pogo dönüyordu ve fiziksel olarak biraz daha minyon biri olsaydım orada durmam cidden imkânsızdı. Daha ikinci şarkıdan sırılsıklam terlemiş insanla her yönden bastırıyor, itip kakıyorlardı.

Hayatımın albümlerinden birinden şarkıları, hayranı olduğum ve bir metre önümde duran AT THE GATES’ten dinlemek bambaşka bir tecrübeydi. Cold’un girişiyle seyirci daha da kudurdu; “I feel my soul go cold, only the dead are smiling” nakaratı yüzlerce kişi tarafından bir ağızdan söylendi.

Tompa, şu an bunları yazarken dahi tüylerimin ürpermesine sebep olan bir performans sergiliyor, resmen yardırıyordu. At War With Reality de seyircinin çok iyi bildiği ve büyük katılım gösterdiği şarkılardan biriydi.

Bu katılım belli ki grubu baya şaşırtmıştı; Tompa sürekli gülümsüyor, yüzünden mutluluk akıyordu. Müziklerini böylesi seven ve onları bunca yıldır bekleyen bu kadar çok insan oluşu belli ki çok hoşlarına gitmişti.

At War With Reality’nin ortalarında başlayan o groove’lu yarman rif sırasında patlak veren pogo esnasında bir anda önüm boşaldı ve hemen oraya geçip konserin sonuna kadar ayrılmayacağım yerimi bulmuş oldum. Evet arkadaşlar, 4. şarkıdan itibaren konseri şuradan izledim:

Acaba seyircinin tepkisi ne düzeyde olur diye düşündüğüm eski şarkılara olan ilgi de dev boyutlardaydı. Özellikle Terminal Spirit Disease’de bulunduğum yerdeki herkes deliler gibi böğürerek eşlik etti şarkıya. Dahası, yeni albüm şarkıları da neredeyse “Slaughter of the Soul” şarkıları kadar ilgi görüyordu. AT THE GATES’in bunu başarmış olması bence çok iyi ve önemli bir olay. Gelseler, aynı şeyi CARCASS da yaşatacaktır. Zaten ortalarda olan gruplar ülkemize geldiklerinde, yeni albüm şarkılarında böylesi büyük bir ilgi göremiyorlar genelde. Ama AT THE GATES özlenmişti, çok uzun zmaandır bekleniyordu ve “At War With Reality” çıkalı da baya olmuştu. Bu sebepten, seyircinin konser boyu performansı baya baya iyiydi.

Under a Serpent Sun, Suicide Nation, baya kendimi kaybettiğim anlara sahne olurken, Tompa da davulun oraya gidip bana bir şişe su vererek, yer yer brofist yaparak krallığını tescilledi. İzlediğim yüzlerce konser içinden en manyak olan, en çok hırpalandığım birkaç konserden birinin bu olduğunu düşünürken, Blinded By Fear’la birlikte yanıldığımı anladım. 2004′teki IN FLAMES, Unirock’taki NEVERMORE ve 2014′teki GOJIRA konserlerinde de benzer hisler yaşamıştım, ancak Blinded By Fear sırasında yaşadığım gibisini daha önce hiç yaşamamıştım. Buluduğum yer dolayısıyla sürekli hareket halinde, insanların üstümüzden geçtiği, sesimi tamamen kaybettiğim, i-na-nıl-maz bir 3 dakikaydı.

Adını anmadığım diğer tüm şarkılar da büyük ilgi ve katılımla tamamlandılar. Tüm grup mükemmel bir performans sundu ve ben de tüm enerjimin ve sesimin tükendiği bir konseri neyse ki sakat kalmadan tamamlamış oldum.

Konserin ardından tişört vs alışverişimizi yapıp grubu beklemeye başladık. 15-20 dakika kadar sonra AT THE GATES elemanları alana geldiler ve isteyen herkesle fotoğraf çektirdiler, imza dağıttılar, muhabbet ettiler. Ardından ben de Tompa’yla fotoğraf çektirip mekandan ayrıldım.

Setlist şu şekildeydi:

El Altar del Dios Desconocido
Death and the Labyrinth
Slaughter of the Soul
Cold
At War With Reality
Raped by the Light of Christ
Terminal Spirit Disease
The Circular Ruins
Under a Serpent Sun
Windows
City of Mirrors
Suicide Nation
Heroes and Tombs
Nausea
World of Lies
The Burning Darkness
The Book of Sand (The Abomination)
Blinded by Fear
Kingdom Gone
The Night Eternal

Gerçekten her şeyimle tükendiğim, yorgunluktan bitap düştüğüm, mükemmel bir konserdi. Bu başarılı organizasyon ve nihayet AT THE GATES’i görmemizi sağladıkları için, başta Onur Şişman ve Ece Yörük olmak üzere Vera Music’e teşekkür ederim. Grup “At War With Reality”yle yetinmeyip yoluna devam edecek ve bir sonraki albümde, bu ilgiyi de göz önünde bulundurursak bence kesin tekrar geleceklerdir. Umarım gelirler, çünkü böylesi dağılmama rağmen hiç mi hiç doyamadım, her ay gelseler yine de doymayacağım.

AT THE GATES ULAN!

Not: Yazıdaki videolar için Ahmet Refik Bıçkıcı (kamera) ve Oytun Bektaş’a (montaj) teşekkür ederiz. Konserden başka videolar da gelecek, o yüzden önümüzdeki günlerde bu yazıya ara ara bakmayı unutmayın.

AT THE GATES kritikleri:

The Red in the Sky Is Ours
With Fear I Kiss the Burning Darkness
Terminal Spirit Disease
Slaughter of the Soul
At War with Reality

AT THE GATES’in bir süre önceki Münih konseri

  Yorum alanı

“AT THE GATES – 8 Ocak 2015, garajistanbul” yazısına 82 yorum var

  1. günhan says:

    gojira konserinin olduğu gün böyle bir haber, gerçekten mükemmel

  2. Görkem Şahin says:

    Oha!

    OnurOnur

    @Görkem Şahin, Abi bir yorumunu göremeyince buraya yazayım dedim. Konser tam başlamadan kısa bir süre önce sizin bulunduğunuz bölgeye yaklaştık ama insanları baya bir rahatsız edici şekilde yara yara ilerlediğimiz için dahada öteye gitmek imkansızlaştı haha, bu sebeple ulaşamadım size. Bir dahakine görüşmek üzere, arkadaşına ve sana saygılar, sevgiler. :)

    Görkem Şahin

    @OnurOnur, Eski yorumlar deyince gördüm :) Munich konserine yazdığımı dikkate alma :) İyi konserdi be, tabii görüşürüz inş. Sevgiler :)

  3. Beorn says:

    şakalamıyonuz dimi la :(

  4. Bugün Gojira seyredeceğiz ve bu haberi aldık. Bugün, 10 kişilik arkadaş grubumdaki herkesin hayatının en güzel günü olabilir.

  5. deathamphetamine says:

    Vay be. Bar konseri(oyle dimi lan?) olmasina ayrica sevindim.

  6. Biliyordum lan. Cidden biliyordum albüm sonrası geleceklerini. Şu mübarek günde mübarek haber :D

  7. Swedish says:

    Artık içten içe sevnmeme gerek kalmadı.Çılgınlar gibi herkese söyleyerek sevinebiliirim :)

  8. betweentheburied says:

    ulan sınav yılımda yapılır mı bu hayvanlık !!!!! denemeyi asar giderim hocamı keser giderim !!!! AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA !!!

  9. Kuaför Tugay says:

    gitmezsem en adi orzbu cucuğuyum

  10. Baybora Topaloğlu says:

    Haberi aldığımız an 10 kişilik arkadaş grubu olarak birbirimize sarılmaya başladık, Gojira günü bu haber gelir mi ya.

    AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.

  11. rbarac says:

    aklım çıktı amk

  12. Harun says:

    Gojira’yı izleyeceğim günün sabahında bu müjdeli haberi aldık. 4 Ağustos’u Türk Metalcilik günü olarak kutlamaya başlasak yeridir. :D

  13. Sheva says:

    Genç yaşta nefes darlığı çekmeye başladım.

  14. oforolla says:

    Önce Gojira şimdi AT THE GATES. Gebericem mutluluktan.

  15. heheheh diyebiliyorum sadece :) (:

  16. blckrthm says:

    97′ye geri döndüm. o vakitler bi king diamond birde at the gates konseri izleyemeyiz diyorduk. king diamond ı 2001′de dünya gözüyle gördük. hadi bakalım…

  17. IFWT says:

    Yalnız yunanistan konseri açıklandı ama istanbul hala yok :(

  18. Melkor says:

    An itibariyle grup konseri açıkladı. rahatlayabiliriz

  19. Börk says:

    Jolly joker nedir abi?

    run run run

    @Börk, Grubu bilette yazan konser saatinden 3 saat geç sahneye çıkarmak demektir. O arada da bekleyen seyircilerin telef olması falan.

  20. DrAQA says:

    Jolly Joker her ne kadar üzse de doğru karar gibime geliyor. Tam final dönemine denk geliyor konser, elbette bir çoğunun sınavına denk gelecek ve bundan dolayı gelemeyecek. Diğer yandan perşembeye denk geliyor, bu da olumsuz bir etken. Velhasıl At The Gates gönlümüzde stadyum doldurabilecek bir grupken, realitede Jolly Joker doğru tercih gibi.

    Ha gönül ister rağbet fazla olsun, bundan dolayı mekan değiştirmek zorunda kalsınlar, Refresh The Venue mesela iyi olabilirdi.

    Börk

    @DrAQA, Jolly’e sığacağımızıöhiç sanmıyorum. Üstüne ses kötü. Hayvan gibi bir grup geliyor dar alanda kısa paslaşmalar yapmayacak mıyız?

    DrAQA

    @Börk, Ben de aynı şeyleri düşünüyorum elbette, ondan dolayı zaten mekan değiştirirler diye bir umudum var. Ne kadar dar olursa olsun orada pit dönecek. Bunu hesaba katsınlar.

  21. Molecule says:

    Duyduğum anda çığlık attım, yan odadaki kardeşim bana küfür etti. Ulan bu adamların 2008′den sonra tekrar Wacken’e gelmesini ümit edip Wacken’e gitmeyi planlıyordum. Hatta Wacken 2014 videolarını izlerken 2015′te yeni albümleri şerefine Wacken’e gitme ihtimallerini hesaplıyordum. ADAMLAR İSTANBUL’A GELİYOR OLUM! Mekan hakkında yapılan bazı olumsuz yorumlar beni endişelendirdi ama yapacak bir şey yok At The Gates geliyor neticede <3<3 MDM \m/ Dark Tranquillity'i de buralarda görmek isteriz. Bir de The Gallery'i dinleyelim di mi…

  22. emre says:

    Ocak ayında İstanbul’a sadece 1,5 saatlik mesafede olacağım ve bu konseri kaçıracağım? Sikerler.

    Anti-religious gruplarla içli dışlı olmama durumunu askıya alacağım ve aqacağım.(Tabii sınavlar, okuldaki durumlar falan filan belirsiz henüz, ‘bakalım’ diyorum yinede)

  23. Korhan Tok says:

    Buyuk ihtimal askerde olacagim icin kaciracagim. Bana biraz iyi davranin.

  24. Ediz Mudul says:

    Ekşide alt grubunun the haunted olacağı söylentileri var doğrulayabilecek var mı?

  25. Haktan says:

    +18 nedir…

  26. Eğer “The Beautiful Wound” çalmazlarsa.. diyecektim ama amk At the Gates geliyor lan :D:D:D:D

  27. Haktan says:

    Beyler 7 ayla kaçırıyorum 18′i alırlar mı lan :D

  28. jotunblod says:

    neden ankara yok ya? bu kadar potansiyelin olduğu ankaraya hiçbir grup gelmiyor ya sinir oluyorum.2-3 sene önce yine iyi gruplar geliyordu.şimdi kimse gelmiyor.

    noise // depraved

    @jotunblod, hangi potansiyel ya?

  29. gerekli isim says:

    resmen tur listesini açıkladılar. biletixte 8 kasıma kadar 69 tl (+4 işlem geçirmasyonu eklenecek)

    gelmeyeni çüksünler

    Ediz Mudul

    @gerekli isim, nerde açıkladılar setlisti link paylaşabilir misin mümkünse? Bu arada, 8 kasıma kadar hammer müzik ve goblin shop ta indirimli fiyattan özel basım bilet alabiliyorsun. yaklaşık 2 senedir gittiğim konserleri öyle alıyorum, çok daha orijinal oluyor ve daha ucuza geliyor.

    Berker İlhan

    @Ediz Mudul, Tur listesinden kastı turnede yapılacak konserler sanırım

    Ediz Mudul

    @Berker İlhan, tur listesi nedense setlisti çağrıştırdı bana :D heyecandan olsa gerek.

  30. berke says:

    18 yaş sınırı varmış öfff

  31. berke says:

    Ben 17 yaşında oluyorum yinede alırlar mı

    crowkiller

    @berke, konser organizatörüne kemik yaşı raporu götürenler varmış, internetten bi araştır derim, kemik yaşın 18 dir belki, şansını dene

  32. Melkor says:

    Çıktıkları konserlerin setlistlerine bakıyorum da yeni albümden 6 parça çalmadan sahneden inmiyolar. 3 tane çalsanız yeter koca adamlar fazla abanmayın lan.

  33. Yiğit Zeren says:

    http://www.setlist.fm/setlist/at-the-gates/2014/fritzclub-im-postbahnhof-berlin-germany-3cd0907.html Son konser setlistleri. Kesinlikle efsane. The Circular Ruins’i de erkenden çalıyolar değmeyin keyfime!

  34. demandred says:

    ağzımıza sıçan konser olmuştur. gelmeyen çok şey kaçırdı…

  35. Mustafa Sakallı says:

    Nasıldı? Çok eğlendiniz mi? Bir de grup kaçta çıktı?

  36. Mükemmeldi.. Hayatımın gruplarından birini en önden izledim, konser sonrası seyirciyle sohbet edip fotoğraf çektirmeleri ise beni şaşırttı açıkçası. Çok alçakgönüllü adamlarmış, büyüksünüz lan!

  37. Thrash Tech says:

    İşte yerli gruplarda bu yok abi

  38. Melkor says:

    O carcassta buraya gelecek!

  39. Ediz Mudul says:

    Dün gece bu çılgınlığı garajistanbul’da yaşadık, ve şuan diyebilirim ki, bircan ve ömer abinin dediklerinin birebir aynıları türkiye konserinde de gerçekleşti :D “at the gates fanı metal fanından 10 kat zekidir”,”bize niye 19 yıl sonra albüm yaptığımızı soruyorlar” vs vs… setlist zaten 2014 te çıktıkları her konserdeki gibi birebir aynıydı, iyi mi kötü bilemem benim hoşuma gitti açıkçası. ama bi son albümden upon pillars of dust beklemedim diyemem, albümün en gaz parçasına filler muamelesi yapmışlar yazık olmuş. Bahsettiklerinizin aksine gerçekleşen tek durum herhalde, eski at the gates şarkılarına daha çok katılım vardı, yenilerine nazaran.. Her şeye rağmen enfes bir konserdi. Bi gojirada bi de in flameste bu kadar terlediğimi hatırlıyorum. konser sonunda botlarımın hali içler acısıydı, kan lekesi falan vardı ne ayaksa. konser başlangıcında sahneye yakın olan barın oradaydım,ilerleyemiyordum, slaughter of the soul’a girmesiyle pogo başladı ve o pogoda 20 metre sürüklendim sahneye, sahne önü gibi izledim :D Yaşım çok büyük değil, dolayısıyla da at the gates ile biraz geç tanıştım. öncesinde melodik death metal gruplarını araştırırken bir gazla diskografilerini indirip, eski albümlerinden çok karanlık ve kayıtları çok kötü olan bir kaç parça dinlemiştim, ve o an soğuyup silmiştim diskografiyi. o dinlediğim parçalar arasında SotS’den bir şarkı yoktu bu arada.sonra türkiyeye geleceklerini öğrenip en popüler bilindik şarkıları olan blinded by fear’ı dinledim, ve o gün at the gates e bir şans daha vermem gerektiğini anladım. iyi ki de vermişim, hayatımda yaşadığım en gaz konserlerden biriydi. slaughter of the soul’daki pogoyla sürüklenişimi, ayakkabımdaki kan lekelerini, blinded by fear’da kafa mı sallasam şarkıyı mı söylesem zıplasam mı diye soluksuz kalışım, world of lies’ın giriş riffiyle coşuşumu asla unutmayacağım

  40. Sheva says:

    Açıkçası konser kitlesi hiçbir şekilde iyi değildi kanımca, tamamen dengesizdi.“Konser varmış, gidip dağıtalım” kafasındaki gereksiz insan sürüsü olmasa şu konserden alınacak zevk belki ikiye-üçe katlanacak. Ne içtiği veya ne çektiği belli olmayan adamlar orada gelmiş yumruk veya dirsek sallıyor karambole. Fakat At the Gates’e gelecek olursak, bir grup bu kadar mı sahnede olgun ve karizmatik olur. Siz çok yaşayın!
    Bu arada Ahmet abinin sahne önüne emin adımlar ile ilerleyişine tanık oldum, büyük adamsın vesselam.

  41. Harun says:

    İzlediğim en konser gibi konserdi. Sahne önü olayının olmaması süperdi bir kere, sıfır derece soğukta bir saat bekleyip en önde yer tutabildim. Ama Slaughter of the Soul başlayınca önümdeki kırmızı şerit yalan oldu tabi, herkes sahnenin önüne doluştu 2. sırada kaldım. :D Yine de Björler biraderlerle bol bol brofist yaptık. Seyircinin katılımı da muazzamdı, etrafıma baktığımda gerçekten çok az sayıda telefon, kamera gördüm. Birkaç kere stage-diving de yapıldı.

    Ama şu fotoğraf çektirme olayından haberim yoktu, konser sonrası beklemediğime çok pişmanım.

  42. onurtoptas says:

    Konser gerçekten de ‘nimet’ gibiydi. Karın buzun ortasında Slaughter of the Soul kapağı gibi kırmızı-siyah bir sahne karşısında sevinçten ve azmaktan ısındık/ıslandık. Saatler öncesine kadar şaşkınlıktan heyecanlı bile değildim diyebilirim. Kısa bir süre öncesine kadar ülkede izleme olasılığı en düşük gruplardan biriydi sonuçta.

    Bütün parçalarda gerek seyirci katılımı, gerek şarkı seçimi, gerekse grubun -sahne ve sahne sonrası- performansı harikaydı. Konser ciddi boyutta hemen hiçbir olumsuzluk olmadan başladı ve bitti. Yegane eksileri diyebileceklerim, söylenen saatten birazcık geç başlamış olması(21:50 gibi), ön grup olmaması ve son 2-3 şarkıda(özellikle de bis’ten sonrakiler), artık grubun kararı mı mekanın azizliği mi bilinmez, aşırı fazla açılan bas ve kick sesleri yüzünden gitarların çok iyi duyulmaması oldu. Ya da benim bulunduğum konumda durum buydu. Bunlar dışında seyirci profilinden mekanın atmosferine kadar her şey yerli yerindeydi.

    Bana göre en iyi performans yine Tompa’nındı çünkü adam 20 yıl sonra bile şarkıları aynı kalitede ve tükenmeden, kolaya kaçmadan söyleyebiliyor. Sadece performansı değil, sahne duruşu ve seyirci etkileşimi de herkesin malumu. Adamın sahnede güven veren duruşundan seyirciye dalga dalga babacanlık, abilik, üstatlık enerjisi yayılıyor resmen. Diğer elemanlar da iyi iş çıkardılar elbet fakat dediğim gibi son birkaç şarkıda mekandaki yoğun bas yüzünden kulaklarımızda yapay(?) bir basınç oluşmuştu. Yerleri titreten bir bas vardı, bu yüzden sonlarda Larsson’dan da Björler’den de sadece distortion duyuldu. Adrian Erlandsson da tıpkı Tompa gibi eski olsun yeni olsun son derece hızlı parçaları 45 yaşına rağmen müthiş çaldı.

    Konserin gerçi performans dışında en büyük eksisi yazın olmamasıydı. Pek çok insanın ertesi gün işi ve okulu vardı. Eminim aşırı soğuk yüzünden gelemeyen, üşenen, hasta yatan da vardı. Uzak şehirlerde aynı gün ve ertesi günü finalleri, sınavları olan arkadaşlarımız vardı. Sırf bu etmenler olmasaydı ve yazın ortasında üzerine sadece t-shirt’ünü geçirip otobüse atlayıp gideceğin bir konser olsaydı dünkünün 2 katı katılım olurdu diye düşünüyorum. Zira mekan halihazırda doluydu.

    Kişisel not: Konser öncesi ve sonrası çoğunluğu site yazarı arkadaşlarla ve Thrown To The Sun üyeleriyle benim için konser kadar güzel muhabbetler, anlar yaşadık. Furtherial insanı Başer Çelebi’yle de tanışma fırsatı oldu, iyi oldu -abi okuyorsan selam eheh. Görüşüp konuştuğum, tanıyıp tanımadan anlık muhabbet ettiğim ve konukseverlik, arkadaşlık için herkese teşekkürü borç bilirim. At The Gates üzerine tuz biber oldu. Sos oldu. Garnitür, salata, bol naneli cacık oldu.

  43. Avcı says:

    Tarif edemiyeceğim kadar güzel bir konser oldu.Kendimi 2. şarkıda pogonun içinde ve 3. şarkıda “I feel my soul go cold” diye bağırırken buldum.At War With Reality’nin yüksek tempolu kısmında ise bir elemanın kafasıyla kaburgalarıma dalmasıyla [tam bir boğa gibi], kendimi 3-4 metre ileride konserin en ön sırasının bir arkasında buldum.Konserin bundan sonraki kısmı da biraz sonra sayacağım olumsuz durumlar hariç muhteşem geçti.Özellikle Terminal Spirit Disease ve Suicide Nation aklımı başımdan aldı.Tomas babanın konuşmaları ve esprileri , Björler kardeşlerin enerjisi ve Erlandsson’un kusursuz performansı konserin bu kadar etkileyici geçmesinin başlıca sebepleriydi.

    Bu kadar olağanüstü konserin maalesef tat kaçıran tarafları da vardı.Öncelikle bu tür konserlere gelmediği belli olan kişilerin elinde bira şişesiyle pogonun ortasına dalması çok iğrençti.Bütün zemin bira oldu ve bazılarının üstüne bayağı bira sıçradı.Neden böyle bir dallamalık yaptıklarını hala anlamış değişim.

    Ayrıca mekanın havalandırması kesinlikle yetersizdi.Bu yetersizlikten dolayı konserinden 2. yarısından itibaren üstümüze bayağı bayağı su damlamaya başladı ki bir çok kişi su gelmesin diye yerini değiştirdi. (:

    Bir de, konser çıkışında benle fotoğraf çektiren/biletimi imzalayan Martin Larsson’un çaldığı melodiler Anders Björler’e daha boğuk çıkıyordu.

    Bunların dışında konser gerçekten çok etkileyiciydi.Beklediğimden çok daha fazla seyirci geldi [700 kişi geldi.2011 The Black Dahlia Murder konserine 150 kişi , 2009 Hatebreed konserine 350 kişi gelmişti mesela ]Katılım yarı yarıya düşük olsa grup ve Tomas baba bu kadar istekli olmazlardı.Umarım bundan sonra ki büyük Death Metal konserlerine de katılım bu seviyede olur.

    Son olarak Tomas babayla konser sonrası fotoğraf çektiremeyenlere de geçmiş olsun diyorum.Tarihi fırsatı kaçırdınız. (:

  44. Mehmet Ali Özcan says:

    Slaughter of soulda ki o manyak pogoda buldum ben kendimi. Minyon olsaydim diyorsun ya reis,empati yapmissin resmen :’)

  45. Ufuk Sönmez says:

    konser başlayıp, elemanlar sahneye çıkınca bende miyop var, dedim “gözlüğümü takayım daha iyi görürüm” diye. death and the labyrinth çalınmaya başladığında ortalık öyle bi birbirine girdi ki anlatılmaz yaşanır cinsten. ortalardaydım, pogoda sağa sola savruldum, düşer gibi oldum, aha yarrağı yedik dedim, nası düşmedim ona da hayret ediyorum, lan dedim gözlük kırılacak, o hengamede gözlüğü elime aldım, zorla kendimi barın yanına doğru sağ tarafa attım sonunda. konser boyunca da pogocular az hemen önümüzde takıldılar ki bence en çok onlar zevk aldı konserden. yeri geldi hopladık zıpladık, kafa salladık, elemanın teki headbang yaparken arkadan kafa attı sırtıma, 75 damage gitti benden(canı sağolsun), sonuç olarak baya coşkulu bi konserdi. ben tek başıma gelmiştim konsere. yanımda tanıdık bi arkadaşım olsa beraber daha fazla tepinebilir, azabilirdik. tam tepinmelik, azmalık bi konserdi. baştan sona yıkım gibi geçti.

    konser bitiminde de gerisin geri eve döndüm çünkü tee kartal’dan(uğur mumcu mah.) geldim konsere, malum metro, yollar, kış şartları felan. sonuç olarak at the gates’i dünya gözüyle görmüş olduk, iyi de oldu.

  46. Konser başlamadan 2 saat önce kuyruğun başında olan ve ayakları buz tutanlardan biriydim :D Konser bitiminden 15-20 dakika sonra mekandalar mıydı? İçime oturdu şu an. Ama Tompa’yla bir iki laflayamadan mekandan ayrılmam gerçeği konserin muazzamlığını gölgeleyemez asla.
    Vücudumun buzu eridi gitti resmen önümdeki şeritli bariyerin pogoyla aşılmasıyla.
    Genç yaşımda bu konsere şahit oldum, 50 yaşına gelsem 8 Ocak aklıma gelecek ve duygulanıcam eminim. Ben ne yaşadık gerçekten bilmiyorum, idrak edemiyorum hala. Resmen “İşte konser budur” dedirttiler, iyi ki geri döndüler.
    Not:Bir konserde herkesin mi performansı iyi olur ya? At the gates fanları hem zeki hem enerjik :P

  47. swedish says:

    Tek kelime ile anlat deseler “ürperdim” diye anlatırım.
    Fakat bu olaya kelimeler yetmez….
    BEn hayatımda hiçbir konserde bu kadar içimin içine sığmadığını hissetmemiştim.
    Konser öncesi hiç sabit durmadım.Zaten ilk başta Slaughter Of The Soul plağını imza için kulise vermeye uğraştım,daha doğrusu sağolsun Enis Kızılkaya benim için uğraştı.
    Sonrasında kimi gördüysem tanıdık epey sohbet ettik ve konser öncesi istenen kıvama geldik.

    Konser başlayıp ta Death and the Labyrinth parçası girince bildiğin kavimler göçü başladı ve en arkadaki insanlar bir anda öndekilerle yer değiştirdi.Hem de saniyeler içinde…

    Her parçada bulunduğum yerde kah kafa salladım kah air guitar çaldım (1 m2 den az alanda sırtımda çanta ile) taa ki Blinded By Fear parçasına kadar…Ne zamanki introdaki kılıçlar çekildi,Oytun Bektaş ile kol kola girerk kendimizi pogonun tam merkezine bıraktık(yine çantalar ile).Hayatımda bu kadar gaz ile dolup bu kadar eğlendiğim bir parça olmadı.Sonradan bizim tayfadan dinlediğime göre savaşa gider gibi bir halimiz varmış.

    Sonuç olarak önce Dark Tranquillity sonra In Flames ve en son olmasaydın olmazlardı dyebileceğimiz At The Gates i de dünya gözü ile izleyerek Melodik death metalde zirve yaptığımı düşünüyorum.

    Vur Tompa inlesin,Anders Friden dinlesin diyerekten konserde emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ederim

    Belus

    @swedish, ‘We Are Death Metal’.. Hayvanca olan herşey bizdendir !

    Swedish

    @Belus, ahauaha aynen oğlum death metal konserinde vikingler gibi kol kola savaştık :)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.