Tozlanmış, üzeri trilyonlarca bakteri bağlamış, hatırlanmaya hatırlanmaya tamamen varlığını yitirmiş yüzlerce anıyı, gerçek manada 80′li yıllarda inşa edilmiş mehcur bir apartmanın, kapısı başta olmak üzere tamamı örümcek ağı bağlamış ve belki son 10 yıldır ışık görmemiş bodrumundaki eski fatura ve fişlerin bulunduğu bir kutuya benzettiğimizde, tuhaf ama yadırganamaz bir ortak noktayla karşılaşmamız mümkün; ne kadar unutulmuş ve kullanılmamış olurlarsa olsunlar, ikisinin de tertemiz bir noktası hala mevcuttur. Kalkıp da o kutuyu bulunduğu yerden kaldırdığımızda, alt kısmının çok büyük oranda temiz olduğunu görürüz, tıpkı tamamen unuttuğumuz ve zamanında unutmak için onca çaba gösterdiğimiz bir anımızı, örneğin eski günlüğümüz vesilesiyle hatırladığımızda ne kadar eski olursa olsun kalbimizin bir köşesinde küçük bir burukluk veya yüzümüzde tatlı derbeder bir tebessüm belirmesi gibi. Yıllardan bu yana sayılamayacak kadar çok şey değişmiştir hayatımızda, bütün yaşantı biçimimiz mesela, yaşam kalitemiz, hayat şartlarımız, en basitinden yaşadığımız mekan değişmiştir, ancak ta ilk günlerden beri içimizde olan birtakım ‘şeyler’ hiç değişmemiştir. Kimisi buna fıtrat der, kimisi tam bir tanım yapmaz, bir atasözüyle “insan yedisinde neyse yetmişinde de odur” der. Velhasıl insanın içinde farkında olduğu veya olmadığı bazı demirbaşlar vardır. Bunu kabullenmeyen kişi ise eminim küçükken de bunca bariz tanımlanan birçok olguyu reddetmiştir, onun demirbaşı da bu tarz tanımları kabullenmemektir.
Bugün bahsedeceğim albüm ise hiç değişmeden değişken olabilen bir adam olan Høst’ün son çalışması olan Stridens hus. (Savaş evi manasına geliyormuş) TAAKE seneye 20. yılına girecek, bu geçen yirmi yılda biz TAAKE severler olarak müzikal olarak birçok etkilenim, ithaf ya da en basit tabiriyle değişim gördük. Bunların belki en sonuncusu ve belki de çarpıcısı olan Myr’daki banjo solosu, birçokları için eminim şok etkisi yaratmıştır. Umarım bu şok, “ulan bu müziğe banjo solosu konulur mu?!!” tarzında değil de “yahu şunu nasıl bu kadar güzel yedirmiş?” tarzında olmuştur, zira bende böyle olmuştu. Özetlemek gerekirse TAAKE dinleyen herkes, bu adamın kendine ait bir imzası olduğunu biliyor. Stridens hus albümünde ise bu bakımdan hiçbir değişiklik yok, genel beklentiyi rahat biçimde karşılıyor albüm.
Ben anlık değişimlere inanmayan bir insanım, her ne kadar fevri olsam da yine de anlık değişimlerin aslında farklı sebeplerden meydana geldiğini düşünüyorum. Davranışlar, yaklaşımlar, diyaloglar değişse de kökler genellikle değişim göstermez bana kalırsa, belki bunu ifade biçimi değişebilir. Bu da bir başkasının gözünde kişinin değişmiş olduğu hissini verebilir. İnandığınız, güvendiğiniz bir kimse beklemediğiniz bir hareketi yaptığında bu onun değiştiğini göstermez, iki seçenek vardır, ya siz onu iyi tanıyamamışsınızdır ya da o sizin bilmediğiniz farklı bir sebepten ötürü böyle yapmıştır, onun karakteri değil belki küçük bir yönelimidir. Neticede o değişmemiştir, bu davranış ihtimalini o zaten her zaman barındırmıştır. Kimse kusura bakmasın ama realite bunca belliyken hala büyük değişimlere inanmak bana biraz hayâli kaçıyor.
TAAKE her zaman bildiğini yaptı ve bunu başarılı biçimde uyguladı. Evet, Høst’ün geçmişinde birçok ‘denyoluk’ olarak tarif edilebilecek olay var, ancak şuan geldiği yere baktığımda, olmak istediği yerde olduğunu görüp, geçmişinde attığı adımlara saygı duyabiliyorum. Müzikal anlamda ise hiçbir zaman çizgisini bozmamasındansa, hiç değişmemekle sıkıcı ve düz olmak arasındaki ince ayarı çok iyi tutturması bana çok daha büyük bir başarı olarak görünüyor. Albümde yine her zamanki gibi bir sürü mükemmel fikir var. Geçişlerin güzelliğine, soloların gerçek anlamda lezizliğine, bodos rifflerin aralarına sıkıştırılmış (ve bazen de bolca yer verilmiş) hemen bütün metal türlerine bulanmış rifflere ve buna benzer birçok “ÇOK GÜZEL” öğeye takılmaktan şarkının bütününe olan hâkimiyeti kaybetmek fazlaca mümkün. Bütün bu black metal dışı elementleri, ordinaryüslük bir performansla çiğ müziğe yedirmesine ise sayfalarca övsem az olur. TAAKE kimliğini ve karakterini çok iyi bilen ve müzikal kariyerinin hiçbir döneminde kimlik bunalımına girmeyeceğine bu albümle birlikte artık tamamen emin olduğum bir grup.
Albümle birlikte bir de EP yayınlayan TAAKE, yine beklenmedik işlerden birine imza atarak İngiliz Gothic rock efsanesi The Cure’dan Cold şarkısına mükemmel bir cover yapmış. Albümü dinledikten sonra mutlaka göz atmanızı öneririm. Dâhilinde yüzlerce değişim içerdiği halde çizgisinden hiç çıkmayan Høst, bu albümde de sanki dinleyiciye şöyle sesleniyor; “Birçok farklılığı içimde barındırsam da, bunları en olmadık zamanlarda, olmadık biçimlerde sana sunsam da, aslında hiç değişmedim, yine o eskisi gibi çok seven, inanan Høst’üm ben. Farklılıklara çok takılma, onlardan zevk al ve özüme bak.”
Acikcasi HIC begenmedim albumu. Henuz bir defa dinledim, haksizlik etmeyeyim; ama gercekten dumduz, tamamen ozelliksiz bir album oldugunu dusunuyorum su anda ve TAAKE her ne kadar belli bir cizgide, Ozan’in yukarida “degismeden” olarak belirttigi sekilde devam ediyor olsa da, tek tek bakildiginda her albumunu one cikartan o bir “sey”in bu albumde olmadigini goruyorum.
Arada albumu duzlukten cikartmasi icin yapilmis ilgincliklerin (ki o bahsi gecen banjo solosu gibi degisikliklerin muzigin icine cok iyi yedirildigini dusunenlerdenim onceki albumlerde) tamamen sirittigini ve sirf olsunlar diye konmus oldugunu dusundum simdiye kadar.
Her neyse cok uzatmayayim, dedigim gibi henuz bir defa dinledim albumu ve fikrimin degisme ihtimali elbette ki var. Su an emin olarak soyleyebilecegim tek sey, hicbir TAAKE albumunu ilk dinleyiste bu kadar begenmedigim olmadigi.
Sonraki dinleyislerimde degisen bir sey olursa asagiya eklerim zaten.
Album hakkinda fikirlerimiz simdilik farkli olsa da, kritigi cok begendigimi de belirteyim, ellerine saglik.
11.12.2014
@Ertuğrul Bircan Çopur, Abi kritikte paylaştığım iki şarkı da albümdeki favori şarkılarım, istersen biraz onların üzerine düş. Sonuçta zevk meselesi ama yine de tavsiye vereyim dedim. :)
http://bit.ly/1qzmaJL
Gerçekten hayal kırıklığı. Dümdüz albüm bildiğin. Sadece 5. Parça iyi, 6da dinlenir ama geri kalanı boş. 2008de s/t çıktığında ulan ne düz bu demiştim, o bile bunu rahat tokatlar.
Albümü henüz dinlemedim ama beğenmedim.
Ahah. Henüz dinlemedim hakkaten ama kapağın lightness’ının düşürülmüş olması beni mahvediyor.
Bence vasat bir albüm. Hoest ayağını denk al. Yalnız Kulde ep’sindeki The Cure coverı çok iyi. Daha çok cover yapar umarım Taake.
bu albüme 2 açıdan bakıyorum.
1- herhangi bir black metal albümü olması açısından,
2- taake diskografisi açısından;
şahsi fikrim bu albüm kötü bir albüm değil. ilk sırada belirttiğim ‘herhangi bir black metal albümü’ olarak bakacak olursam gayet güzel standart bir black metal albümü. onun dışında bir özellik yok.
asıl olay ‘taake diskografisi’ açısından bakınca ortaya çıkıyor.
geçenlerde yayınlanan şarkı o gazla çok çok hoşuma gitmişti ki albümdeki favori parçamda ‘Det Fins En Prins’ oldu zaten. onun dışında taake için maalesef son derece vasat parçalar içeriyor. bu zamana kadar çıkan albümleri içinde rahatlıkla en özelliksiz albüm ‘Stridens Hus’ diyebilirim. istisnasız bu albüm dışındaki bütün taake albümlerini ilk dinleyişimde ‘waay aq adam gene yapmış yapacağını…süper laaan’ demişimdir. bu albümde maalesef böye bir tepki veremedim. alışık olmadığımız şekilde taake çıtayı aşağıya çekmiş maalesef.
En sevmediğim Taake albümü oldu sanırım, ayrıca söz konusu Taake olduğundan çok bir şey beklediğimden baya hayal kırıklığı yaşadım dinlediğimde. Neredeyse her an bana da dümdüz geldi ve maalesef bunun ikinci bir dinleyişle değişeceğini sanmıyorum, ama umarım değişir. Bir Taake albümünü böyle yorumlamak hoşuma gitmiyor.
Eline sağlık Ozan.
ulan millet ne zaman dinledi,ne zaman bu albüm ortamlara düştü?şimdi herkes genel olarak yavan ve vasat gibi yorum yapınca merak ettim,dinleyip yorum yaparım,ama bildiğim Taake in çok meşgul olduğu adam şu an gorgoroth la falan uğraşıyor,sanki bir de şu ara çok şey üretiyor gibi geldi bana,ep ler, splitler falan
Üzerine düşünüp yorum yapamayacak kadar sıktı beni albüm. Bazen böyle harala gürele giden albümler de cezbeder beni ama bu özellikle pek bir yavan geldi.
Yapmayın etmeyin. Hani vasat veya yavan dersiniz de, düz falan…
“Geçişlerin güzelliğine, soloların gerçek anlamda lezizliğine, bodos rifflerin aralarına sıkıştırılmış (ve bazen de bolca yer verilmiş) hemen bütün metal türlerine bulanmış rifflere ve buna benzer birçok “ÇOK GÜZEL” öğeye takılmaktan şarkının bütününe olan hâkimiyeti kaybetmek fazlaca mümkün. ”
Böyle bir albüm nasıl düz olabilir, hadi atayizler bunuda açıklayın bakalım!!
http://youtu.be/VBYdIfq1QXQ?t=1m
Şaka bir yana, bir karara varmadan albümü birkaç kez dinlemek lazım. Bide The Cure’u progresif rock grubu yapmasaydık iyiydi be Ozan :))
13.12.2014
@Osman,+1 albümü en iyi en özetlemişsin
The Cure’u hatalı yazmışım evet kusuruma bakmayın arkadaşlar.
osman a katılıyorum albüm düz değil ama çok minimalist ve çok çarpıcı ve ilginç şeyler yapmamış Hoest,bir de albüm de enerji düşük kalmış,Taake in tüm albümlerinde ön planda olan o raw energy bu albümde az hissediliyor,gene de çok sağlam şarkılarda var,ama yukarıda dedikleri gibi her albümü bir başyapıt olan über grup Taake in diskografisinde zayıf kalır,çünkü çıtayı hayvan gibi yükseltti Hoest
13.12.2014
@TAAKE, evet, kulağa tam Taake albümü gibi gelmiyor ama ben gayet memnunum albümden.
Noregs Vaapen’i pek sevmeyen biri olarak baya beğendim bu albümü. Aslında bu tarz çiğ kayıtları pek sevmem ama Hoest işini iyi biliyor. Özellikle ara-ara giren gitar riffleri beni benden aldı.
Sabah sabah buraya bu albümü övmeye geldim. Bjoergvin den sonra en iyi Taake albümü benim için. Günaydın herkese