Merhaba arkadaşlar. Bu hafta ilginç bir “röportaj” ile karşınızdayız. Aslında bu tam bir röportaj değil. Daha önce Nazım Kemal Üre’nin Alex Webster ve Dick Lövgren kliniklerinde yaptığı gibi, bu kez de Ahmet Saraçoğlu, dün gerçekleşen Marty Friedman kliniğindeki soru cevap kısmını, klinik sırasında not aldığı soruları bir araya getirerek bir röportaj haline getirdi. Buyrun.
—
Ahmet Saraçoğlu
MARTY FRIEDMAN KLİNİĞİ VE SÖYLEŞİSİ
14 Aralık 2014, Kadıköy Sahne
Röportajımızı taştan çıkardığımız bir haftadan daha selamlar. Freebird Agency’nin düzenlediği Marty Friedman kliniği ile ilgili haberi ilk duyduğumda, bir dakika bile düşünmeden bileti almıştım. Neden? Çünkü etkinlik sadece 150 kişi ile sınırlıydı ve Marty’yi böylesine yakından izlemek ve diyeceklerini duymak isteyecek baya insan olacağı belliydi. Marty Friedman, solo konusunda metal tarihine adını kazımış, MEGADETH’le klasik albümlere imza atmış ve solo albümleriyle de gitar konusundaki vizyonunu ortaya koymuş, çok önemli bir gitarist. Karakterli soloları, solo konusundaki ilginç tercihleri, Friedman’ı benim için de önemli ve ilham veren bir gitarist yapıyor. Dolayısıyla bu etkinliği kaçırmam düşünülemezdi. Ben de 18:00′de başlayacak bu etkinlik için 17:30 Karaköy-Kadıköy vapurundaki yerimi aldım ve Friedman’ın son solo albümü “Inferno” eşliğinde yola koyuldum.
Klinik saati olan 18:00′e doğru, Kadıköy Sahne’nin önünde bir miktar insan birikmişti. Sonra sıraya girdik ve beklemeye başladık. 18:15 gibi içeri alındık ve beklemeye başladık. Marty saat tam 19:00′da sahneye çıktı ve 150 kişilik biletle sınırlı olan etkinliğin sanırım tüm biletleri tükenmişti. Ben en önün bir arkasında oturuyordum ve arkaya baktığımda mekan tamamen doluydu, neredeyse hiç boş sandalye görmedim. Katılım gerçekten çok iyiydi ve klinik 1 saat 45 dakika kadar sürdü. Ardından da yarım saatten uzun süren imza ve fotoğraf faslı başladı. En baştan söyleyeyim, Marty Friedman gerçekten de çok sakin, yaptığı şeye tutkuyla bağlı olduğu her halinden belli, iyi huylu ve samimi bir insan. Klinikteki ortamdan ve katılımdan baya etkilendiği için, ileride bu tarz şeyleri mutlaka tekrarlayacağını düşünüyorum ve lafı daha fazla uzatmadan sizi kliniğe alıyorum. Son bir not olarak, klinikte sorulan toplam 38 soruyu “megadeth’e giriş”, “vibrato”, “japonya”, “çiçeksiz saksı” şeklinde birkaç kelimelik notlar halinde telefona yazıp sonra bilgisayar başına oturunca hepsinin cevaplarını hatırladığım için de kendimi ayrıca tebrik ediyorum ahah.
Yanında AS yazanlar benim sorduğum sorular, diğerleri de diğer katılımcıların soruları.
Adını bilmediğim ve tercüme konusunda katılımcılara yardımcı olan arkadaşın Marty’nin menajerinden gelen fotoğraf ve video çekilmemesi ricasını iletmesinin ardından Marty sahneye çıktı, bizi selamladı ve önce bir şeyler çalacağını söyleyip yeni albümündeki 3 şarkıdan bölümler çaldı. Ardından soru cevap kısmı başladı.
Doğru pena tutuşu nasıl olmalı konusu açıldığında hep senin adın geçer, “Marty Friedman o şekilde tuttuğuna göre, sen de nasıl rahat ediyorsan o şekilde tutabilirsin” diye örnek verilir. Bu konuda ne söylemek istersin? (AS)
İlk soru bu mu? (gülüşmeler) O kadar albüm yapayım, bir sürü şey çalayım ve ilk soru “Penayı neden böyle tutuyorsun?” olsun… (gülüşmeler) Şaka diyorum tabii. Evet, bu konuda çok soru alıyorum ve tek diyebileceğim, bu şekilde rahat ettiğim. 16 yaşındayken bile, gitarı ilk elime aldığımda bile böyle çalıyordum. Bu özellikle geliştirdiğim bir teknik falan değil. Gitarı olabildiğince temiz çalmak adına bileğimi ve pena tutmayan parmaklarımı tellerden olabildiğince uzak tutmaya çalıştığım için bu şekilde tutuyorum. Dışarıdan çok kötü göründüğünü biliyorum ve muhtemelen doğru bir tutuş da değil, ancak bu şekilde alıştım ve ilk günden beri böyle çalıyorum.
Japon pentatonik gamını müziğine çok iyi yediriyor, bu konuda neler söylemek ister? (Bu soruyu yanımda oturan ve Japonca bilen bir çocuk önce Japonca olarak sordu, ardından 1-2 dakika kadar Marty ile Japonca konuştular.)
Bu çocuk çok iyi Japonca konuşuyor, kısa bir süre Japonya’da kalmış ve sonra kendisi geliştirmiş, çok iyi konuşuyor, tebrikler. Soruya cevap vereyim. Ben olaya pentatonik ya da gam olarak bakmıyorum. Ben olaya cümle kurmak olarak bakıyorum. Bir örnek vereyim. (Bir Japon ezgisinin içine yedirildiği bir şeyler çaldı) Bir Japon genci olsaydınız muhtemelen anneanneniz bu çaldığım şeyleri dinlemiş olurdu. Bu aslında vokal için yazılmış bir şey ve bunu gitara uyarladım. Gitarımı bir vokalist olarak düşünmeyi ve bir vokalistin sesiyle yapabileceklerimi gitarımla yapmayı seviyorum. Bir vokalist de şarkı söylerken ölçü dışına taşabilir, sesiyle dramatizasyonlar yapabilir; ben de bunu yapmaya çalışıyorum. Sizin yerinizde olsam anneannemin evine gider ve onun zamanında dinlediği şeylere bakar ve sonra da bunları gitara aktarmaya çalışırdım, eminim bunu yapan birileri zaten olmuştur.
MEGADETH’te yaşananlar doğrultusunda, acaba teklif gelse tekrar MEGADETH’e dönmeyi düşünür müsün?
Ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrim yok, hepsi harika adamlar ve hepsine en iyi dileklerimi sunuyorum. Ama orada olup bitenleri gerçekten bilmiyorum. Tekrardan MEGADETH’e katılmamı mı istiyorsunuz? (bağırışmalar, alkışlar) Tamam, tamam… Şöyle diyeyim, ben hep yeni şeyler, taze fikirler peşinde koşuyorum, bunu söylemekle yetineyim. Ama katılacak olursam ilk size haber vereceğim söz. (gülüşmeler, alkışlar)
Jason Becker’la birlikte bir şarkı çalmak isteseydin bu hangisi olurdu?
Jason Becker’la dünyadaki her şarkıyı çalmak isterim. Hiç fark etmez, yeter ki Jason olsun. (alkışlar)
Isınmak için ne yapıyorsun?
Isınmak için bir şey yapmıyorum, bu doğru bir şey değil, ama yapmıyorum.
Albüm kaydetmek isteyen bir solo gitarist neler yapmalı, neler önerirsin?
Demo kaydedin. Olabildiğince çok demo kaydedin. Aslında çaldığınız her şeyi kaydedin. Demolarınız sanki gerçek albümmüş gibi olsun. Davul, bas, ritim gitar, her şeyi gerçek albüm kaydıymış gibi ayarlayın. Çaldığınız şeyleri sürekli dinleyin ve tekrar tekrar çalın. Böylece albüm kaydı sırasında her şeyi çok iyi yapıyor olun, her şey kontrolünüzde olsun.
Eski MEGADETH üyelerinden Nick Menza, Chris Poland, James LoMenzo gibi isimlerin yeni bir grup kuracaklarına dair haberler var, böyle bir şey olsa sen de onlarla birkaç şarkı kaydetmek ister misin?
Eskiye dönmek isteyen biri değilim. Söylediğin kişiler mükemmel insanlar ve harika müzisyenler, ancak ben hep yeniyi isterim, hep farklı şeyler yapmayı amaçlarım. Anlatabilmişimdir umarım. Mesela yarın bir tura çıkıyorum. Belki aranızda duyan vardır, Norveçli bir grup var, adı SHINING. Onlarla birlikte turlayacağız, duymadıysanız tavsiye ederim, süper bir grup ve çok taze fikirleri var, beni gerçekten heyecanlandırıyor.
(Burada Marty’nin sözünü kesercesine atladım) Ben o konuda bir şey soracaktım. (AS)
Tabii.
“Inferno” çıkmadan önce “Marty Friedman tekrar bir metal albümüyle dönüyor” şeklinde lanse edildi ve yeni albümde bu doğrultuda bazı konuklar var. REVOCATION’dan David Davidson, CHILDREN OF BODOM’dan Alexi Laiho, SHINING’den Jorgen Munkeby gibi… Bu isimleri senin seçmediğini, albüm öncesi sana şu anda metal dünyasının önemli isimleri olarak önerildiklerini biliyorum. Bu konuda ne söylemek istersin? Albüme nasıl bir katkıları oldu sence? (AS)
Dediğim gibi; yeni, taze şeyler yapmaya her zaman varım ve ileride de bu tarz şeyleri elbette yapabilirim. Aslında bu sorunun şimdi gelmesi çok iyi oldu, çünkü sırada çalacağım şey, SHINING saksafoncusunun konuk olduğu parça.
“Meat Hook” değil mi? (AS)
Evet “Meat Hook”! Bu adam her şeyi biliyor.
(Ben, içimden) Yhaaaaa… :D
(Marty burada “Meat Hook”u çaldı)
Eminim bir sürü vardır ama, Jason Becker’la olan güzel bir anınızı anlatır mısınız?
Tamam, anlatayım. CACOPHONY ile turladığımız sırada, San Fransisco’da bir konser verecektik ve konser öncesinde bir restoranda oturuyorduk. Jason büyükçe bir hamburger almıştı. Bir anda, CACOPHONY vokalisti Jason’ın hamburgerini kaptı ve koca bir ısırık aldı. Şöyle ki, Jason hayatınızda tanıyabileceğiniz en sakin, en tatlı, en iyi huylu insandır. Benden bile sakindir. Ve o Jason, bir anda masadaki kakaolu sütü alıp, restoranın orta yerinde CACOPHONY vokalistinin kafasına fırlattı. Bu o kadar beklenmedik bir şeydi ki, hiçbirimiz buna inanamadık ve bunun şaşkınlığıyla gülmekten yerlere yattık. Hayatımda gördüğüm en komik şeydi. (gülüşmeler/alkışlar)
Son dönemde dinlediğin ve beğendiğin yeni gitaristler var mı?
SKYHARBOUR diye bir grup var, onun gitaristi Keshav Dhar müthiş işler yapıyor, ona mutlaka bakmanızı öneririm.
Neden Japonya’da yaşamaya karar verdin?
MEGADETH’ten sonra bir şekilde Japon müziğine ilgi duydum ve bu müziğe aşık oldum. Aşırı derecede hoşuma gidiyordu ve 24 saat Japon müziği dinliyordum. Sonra baktım ki Amerika’da sevilen müzik ve Japonya’da sevilen müzik birbirinden çok farklılar. Japonya Top 10′undaki şarkıların 9 tanesini, bazen tümünü seviyorken, Amerika Top 10′undaki şarkılardan anca 1 tanesini seviyordum, o da bazen… Dolayısıyla Japonya’daki insanların müzik konusundaki anlayışları beni kendine çekti ve ben de bu doğrultuda hareket ettim.
Tüm kariyerin boyunca yazdıkların arasından en sevdiğin solon hangisi?
Bir sonraki yazacağım. (gülüşmeler)
Çalarken dikkatimi çekti, neden köprü manyetiğini kullanmıyorsun?
Çünkü bozuk. (gülüşmeler) Gerçekten, şu an elimdeki gitarın köprü manyetiği bozuk. Bu soru da tam yerine denk geldi, şimdi köprü manyetiği kullanmam gereken bir şarkı çalacağım, umarım iyi olur.
(Burada bir şarkı çaldı.)
Etnik Türk şarkıcılarından beğendiği var mı? Müziğine Türk müziğinden ögeler katmayı düşünür müsün?
Aslında biri var, geçenlerde duydum ve çok hoşuma gitti… Adı neydi…
Evet arkadaşlar söyleyeceği ismi merakla bekliyoruz. (Tercüman)
(Marty burada 3-4 saniye düşündü ve sonra heyecanlı bir şekilde ve yüksek sesle şöyle dedi:)
Hah buldum! HASİDE!
(Seyirciler burada Marty’nin Hadise demek istediğini anlayıp kahkalar atarak gülmeye başladılar)
Evet arkadaşlar bundan sonra bizim için Hadise’nin adı Haside. (Tercüman)
(Kahkahaların ardından Marty devam etti.)
Türk müziğindeki bazı özelliklerin gitara entegre edilmesi gerçekten çok iyi olurdu. Mesela buraya gelirken akşam ezanını duydum ve ezanın içindeki notalar, komalar, geçişler bence çok güzel şekilde kullanılabilir. Eminim bunu deneyen birileri olmuştur.
“Rust in Peace” bence metal tarihinin en iyi albümü. O albümdeki rifleri komple Dave Mustaine mi yazdı?
Tüm rifleri Mustaine yazdı, tüm soloları da ben yazdım.
Ben şunu sormak istiyorum, acaba şu an elinizdeki penayı alabilir miyim?
Oh, tabii.
(Marty en önde oturan ve soruyu soran kişiye penayı verdi, herkes alkışladı.)
Solo atarken arada finger picking de yapıyorsun, bu konuda neler söylersin?
Aslında ne yaptığımı tam olarak bilmiyorum. Çalarken yaptığım pek çok şey kasıtlı yapılan teknikler değil. Çalmak istediğim şeyi nasıl çalabileceksem o şekilde çalmaya çalışıyorum. Finger picking ile bazı sesleri daha iyi ve temiz çıkarabildiğimi düşünüyorum, o yüzden elim ister istemez o şekilde hareket ediyor.
Rica etsem “Holy Wars”daki o etnik solo çalar mısın?
Oh, tamam… Ne kadar oldu, 24-25 yıl mı… Hatırlamaya çalışayım. (alkışlar)
(Marty burada soloyu çalmaya çalıştı, ilk sefer tam hatırlayamadı ve istediği gibi çalamadı.)
Aaah, durun bir saniye! Yapacağım! (alkışlar, bağırışlar)
(Ardından Marty soloyu kusursuz şekilde çaldı, alkışlar, bağırışlar.)
Gitara başlarken etkilendiğin Türk müzisyenler var mı?
Özellikle belli isimler yok, ama gençken etnik müziklere ilgi duyardım ve Türkiye, Orta Doğu, Asya tarafında yapılan müzikler ilgimi çekerdi. Çoğu insan Batı müziğine sıkışıp kalır ama ben bu tarafların müziklerine de ilgi duyardım ve dinlerdim. Ama belli isimler söyleyemeyeceğim, ismen kimseyi bilmiyorum.
(Marty burada bir şarkı daha çaldı.)
Gamlardan, ölçülerden konuştuk. Peki ya armoniler konusunda neler söylersin?
Armoniler çok önemlidir. Albümlerime bakarsanız her tarafı armonilerle doludur. Pek çok gitarist belli armoni kalıplarının içine sıkışır ve onların dışına çıkmadan devam eder. Ben böyle değilim. Sürekli denerim, yeni şeyler bulmaya çalışırım. Denemekten hiç korkmadığım için ve bu işin bir doğrusu yanlışı olmadığı için, yazdığım şeyin ihtiyacı olan duyguyu bulmak için sürekli farklı armoniler dener dururum. Size de bunu yapmanızı tavsiye ederim. Denemekten çekinmeyin.
Seksen ve doksanlardaki metal albümlerinin aksine, 2000 ve sonrasında çıkan metal albümlerinde istediğimiz gibi solo bulamıyoruz. Solo kullanmayan bir sürü grup var ve bence solosuz şarkı çiçeksiz saksıya benzer. (alkışlar, gülüşmeler) Bu konuda ne düşünüyorsun?
Seni sevdim. Solo konusunda seninle aynı düşünüyorum. Ama aslında bir şarkıda solo olacak diye bir kaide yok. Şahsen solo konusunda çok katıyımdır. Eğer bir şarkının solosunu beğenmezsem o şarkıdan komple soğuyabiliyorum. O yüzden, şarkının ihtiyacı varsa solo kullanmak en mantıklısı. Bak mesela benim albümlerim sololarla dolu, solo istediğin zaman onları dinleyebilirsin (alkışlar).
Rica etsem “Tornado of Souls”un solosunu çalar mısın? (bağırışlar, alkışlar)
Ah be, bu kliniği de bu soloyu atmadan bitireceğim sanıyordum, bu sefer de olmadı (gülüşmeler).
(Marty burada “Tornado of Souls” solosunu attı, millet uzun süre alkışladı.)
Son dönemde çıkan gitaristler pek çok tekniği sıkça uyguluyorlar, ancak sıklıkla tapping yapmıyorlar. Sence neden?
Bilemiyorum, ben gitarı ve solo kavramını böyle çeşitli tekniklerin isimleriyle değerlendirmeyi pek sevmiyorum. Tapping konusunda, ben neredeyse hiç kullanmıyorum evet, çünkü bu konuda baya kötüyüm.
Dave Mustaine METALLICA’dan ayrılmasaydı ne olurdu?
Hiçbir fikrim yok. Bunu onlara sormak lazım. Ama şunu söyleyebilirim, seksenlerin başında Dave METALLICA’da olduğu sırada yaptıkları bir demo vardı. Daha ilk METALLICA albümü çıkmamıştı ve sabah koşusuna çıkarken kulaklıklarımı takar o demoyu dinlerdim. Tek diyebileceğim, o sırada ortalıktaki en iyi şeydi, mükemmeldi.
Bugüne dek birlikte çaldığın kişilerden, HAWAII, CACOPHONY ve MEGADETH’te çaldığın müzisyenlerden hâlâ iletişimde olduğun var mı?
Jason Becker’ı ayrı tutuyorum, Jason benim en iyi ve en yakın arkadaşım (alkışlar). Onun dışında, HAWAII’dekiler hariç hepsiyle görüşüyorum, hepsini seviyorum, hepsi harika adamlar.
“Inferno” ile birlikte artık metal yapmaya devam mı edeceksin?
Bilmiyorum. Yeni bir şeyler yazmaya başladım ve yazdıklarım genel olarak metal türünde şeyler, sert şeyler. Ancak net bir şey söyleyecek düzeyde bir şey yok henüz.
Japon kültürü müzik konusunda çok açık fikirli. Mesela son dönemin en çok konuşulan gruplarından BABYMETAL, Avrupa ve Amerika’da tepki çekebiliyor, ama Japonlar seviyorlar. Bu konuda ne söylemek istersin?
Evet, Japonya’nın müzik konusunda hiçbir sınırı yok. İyi olduğunu düşündükleri her şeyi iç içe sokabiliyorlar. Mesela Amerika’da bu böyle değil. Eğer heavy metal yapıyorsan, sadece heavy metal yapman gerekir. İçine pop, country, R&B gibi şeyler koyamazsın. İnsanlar bundan hoşlanmaz. Oysa Japonya’da, iyi yapıldığı takdirde her şey takdir görür, dinleyici bulur.
Bend ve vibrato tekniğin konusunda neler söylersin ve önerilerin ne olur?
(Marty burada bend ve vibrato konusunda örnekler verdi.)
Vibrato konusunda kontrolün tamamen sizde olması önemlidir. Kendinizi sürekli vibrato yapmalıymış gibi hissetmeyin. Bend yaptıktan sonra bırakın ses çınlasın. Ne zaman ki gitar susmaya başlasın, o zaman vibratoyla sesi tekrar canlandırın. Duygunuzu, hissiyatınızı gitara verebildiğiniz en önemli anlardan biridir bend ve vibrato. Bir gitaristin düzeyini, enstrümana hakimiyetini ve duygusunu nasıl vereceği konusunda ne kadar deneyimli olduğunu bend ve vibratolarından anlayabilirim. Siz de bu konuya dikkat edin ve ihtiyaç olan yerde kullanın.
Şarkı yazma yönteminden biraz bahseder misin?
Genelde kafamda bir melodi oluyor ve bunu kaydediyorum. Ardından bu melodiyi nasıl kullanmak istediğime karar verip şarkıyı bunun etrafında kurguluyorum.
Sweep picking konusunda tavsiyelerin var mı?
Yok (gülüşmeler). Pek kullandığım bir şey değil ve iyi olduğum bir şey değil. Tapping konusunda dediğim gibi, gitar çalış tarzım belli adları olan birtakım teknikleri kullanmak üzerine kurulu değil. İçimden geldiği gibi çalıyorum ve birileri bunlara “sweep picking”, “tapping”, “alternate picking” gibi isimler koymuşsa da, tamam öyle olsun diyorum. Ama benim için solo atmak bu şekilde gelişmiyor. Ben soloarımla bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ve bu sırada yaptıklarıma verilen isimlerle ilgilenmiyorum. Açıkçası ne yaptığımı tam da bilmiyorum (gülüşmeler). İçimden geldiği şekilde çalıyorum sadece.
Gençliğinde kullandığın en önemli ekipman neydi? Aldığın ve “tamam artık bundan sonra çok daha farklı şeyler yapabileceğim” dediğin bir gitar, amfi, pedal oldu mu?
Olmadı. Benim için böyle bir şey yoktu. Başka gitaristler için bu tarz dönüm noktaları olabilir. Mesela U2′dan Edge, belli bir efekti çok sevmiş ve sonra hep kullanarak kendine özgü bir sound oluşturmuş. Bu çok güzel bir şey. Bende böyle olmadı. Bir gitar ve bir de amfi olduğu sürece işimi yapabilirim.
Solo gitar albümlerinde vokal kullanımıyla ilgili ne düşünüyorsun? Daha genel bir kitleye ulaşmak için bu önemli mi sence? Mesela Jeff Loomis ilk solo albümünde vokal kullanmamıştı, ancak ikinci albümünde vokalli şarkılar vardı. “Inferno”da da durum böyle ve başka örnekler de verilebilir. Bu konuda ne düşünüyorsun? (AS)
Bence heavy metal vokalle birlikte çok daha anlamlı oluyor. Enstrümantal albümler de çok güzel tabii, ancak heavy metal dinliyorsam içinde bir vokal olmasını da istiyorum. Jeff’in düşüncesi neydi bilmiyorum ama ben bu şekilde yaklaşıyorum. Ayrıca uzun süre vokal içermeyen heavy metal dinlemek bir yerden sonra sıkıcı olabiliyor.
Yazdığın bir gitar metodu, bir kitap var mı?
Hayır yok. Zamanında beni bir kameranın önüne oturtmuşlardı orada bir şeyler çalmıştım ve o videolara bakarsanız, müzik konusunda hiçbir fikrimin olmadığını görürsünüz (gülüşmeler). Ben sadece çalıyorum ve metodlarla, tekniklerle gerçekten ilgilenmiyorum. Metod konusunda bir şeyler istiyorsanız benim yaptığımı yapın ve YouTube’a girin. Orada her tekniği mükemmel şekilde yapan ve size nasıl yapılacağını gösteren birileri mutlaka vardır. Ben de o şekilde yapıyorum, gitar konusunda bir şeyi öğrenmem gerektiği zaman YouTube’a giriyorum ve videoda söylenenleri aynen yapmaya çalışıyorum (gülüşmeler). Kitapla falan uğraşmayın, açın izleyin ve videoda denen şeyleri aynen uygulayın.
Bir gitar alırken gitarda aradığın özellikler neler?
Akort tutması. Sadece bu.
Japonya’da yaşanan deprem felaketinde ekipmanını satmıştın, bu konuda neler söylersin?
Evet, MEGADETH döneminde kullandığım tüm gitarları, tüm amfileri, her şeyi sattım. Zor bir zamandı ve bu desteği vermem gerektiğini düşündüm. O gitarlar şimdi başkalarının ellerinde ve o kişiler adına da çok mutluyum.
MEGADETH’e girişini biraz anlatır mısın, nasıl oldu, Dave’le birbirinizi ne oranda etkilediniz?
Ben de herkes gibi bir deneme provası ile alındım. Prova çok iyi geçti, aramızda harika bir uyum vardı ve en baştan bu işin olacağı belli gibiydi. Birlikte çok iyi bir kimya yakalamıştık ve hissettiğimiz gibi de oldu.
Solo albümlerindeki şarkı isimlerinin ilhamı nereden geliyor? Enstrümantal şarkılara nasıl isim koyuyorsun?
Havalı olduğunu düşündüğüm kelimelerden oluşan bir listem var (gülüşmeler) ve bir şarkı yazıca o listeye bakıp “Hmm, bu isim bu şarkıya iyi gider” diye düşünüp o şekilde yapıyorum. Mesela “Meat Hook”, size nasıl geliyor bilmem ama İngilizce’de kulağa havalı geliyor.
Jeff Loomis’in ikinci albümünde bir şarkıda konuk oldun, Jeff’le çalışmak nasıldı?
Evet, Jeff benim “Future Addict” albümüme konuk olmuştu, ben de onun son albümüne konuk oldum, böylece karşılıklı olarak birbirimize destek olmuş olduk. Çok iyiydi, Jeff süper bir adam ve muazzam bir gitarist.
Burada sorular bitti ve Marty son bir şarkı daha çalarak kliniği sonlandırdı. Kliniğe katılım, soru miktarı, soruların kalitesi ve genel ortam gerçekten çok iyiydi ve Marty de bundan çok etkilendiğini defalarca tekrarladı, pek çok kez teşekkür etti. Kliniğin ardından Marty kendisine ayrılan yerde etkinliğe katılan herkese tek tek imza verdi ve fotoğraf çektirdi. Ben de “Rust in Peace“, “Countdown to Extinction” ve “Youthanasia” albümlerimi imzalattım, Marty’ye teşekkür ettim. O da bana sorularım için teşekkür etti ve bu güzel gece böylece bitti.
Özetle, Marty Friedman kliniği baştan sona çok keyifli ve yararlı bir etkinlik oldu. Ortam, ses sistemi, katılımcılar, Marty, kısacası her şey çok iyiydi. Freebird Agency’ye ve organizasyonda emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
“gitar konusunda bir şeyi öğrenmem gerektiği zaman YouTube’a giriyorum ve videoda söylenenleri aynen yapmaya çalışıyorum”
rust in peace’in tüm sololarını ben yazdım de, sonra da şunu söyle… bu adamlar işte bu yüzden büyük. (dave’in ağzından “öğrenmek” kelimesi çıkmış mıdır acaba ömrü hayatında hehe)
Ben de o şekilde yapıyorum, gitar konusunda bir şeyi öğrenmem gerektiği zaman YouTube’a giriyorum ve videoda söylenenleri aynen yapmaya çalışıyorum (gülüşmeler).
Marty Friedman bile youtube’dan çalışıyorsa biz ölelim.
Baştan aşağı harikaydı klinik, açık gönüllü oluşu gitar yeteneği ve gayet komik oluşu gerçekten iyiydi. Ayrıca sorulan sorulara verdiği cevaplar da çok bilgi vericiydi. Umarım SHINING ile kendisini burda görebiliriz.
abi, eline sağlık gerçekten, çok iyi hatırlamışsın soruları, cevapları vs.. haftasonları 11-8 çalıştığım için gelemedim ama doğrusu klinik fiyatını da pahalı bulmuştum biraz ama artık bu tip şeyleri ne olursa olsun kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum, kısaca aq böyle işin. vallahi ahlarla vahlarla okudum röportajı, açaydım kollarımı gitarımı imzalataydım, ama orada olanlar adına sevindim tabi ki. çok güzel geçtiği her halinden belli bir etkinlik olmuş.
röportajdaki şu cümlesi çok dikkat çekici gerçekten:
“Bir gitaristin düzeyini, enstrümana hakimiyetini ve duygusunu nasıl vereceği konusunda ne kadar deneyimli olduğunu bend ve vibratolarından anlayabilirim.”
you’re right marty. keşke bir tane de scenes-introduction-true obsessions albümlerinin olduğu new age dönemle ilgili bir soru sorulsaymış. o 3 albüm gerçekten muhteşem abi, çok başka. valley of eternity şarkısı mesela:
http://www.youtube.com/watch?v=Crrnqc03Gjs
son olarak ahmet abi’ye inferno albümünü nasıl bulduğunu sorayım. ben en çok sociopaths, meat hook ve undertow’u beğenmiştim. puan olarak da 7,5 felan düşünürdüm, sen naıl buldun ahmet abi?
Anasayfada Marty Friedman’ı görmemle “Hasiktir” çekmem bir oldu. Hatta o heyecan ve coşkuyla Haside’yi de hasiktir diye okudum.
Röportaj da çok keyifli olmuş, elinize, hafızanıza sağlık. Anlaşılan Marty tekniği mekniği pek de sallamıyor, istediği sesi en rahat nasıl alabilecekse öyle çalıyor. Bunun üstüne bir Rust in Peace patlatılır artık.
Marty Friedman’ı görünce tam has… demiştim ki başlığı görmemle beni bir gülme aldı.
Yazıyı okuduktan sonra rahat bi oh çektim. 10 senedir çalıyorum ama teknikleri hiç bir zaman siklememiştim.
çoğu kısmı şaşkınlık geçirerek okudum. müthiş röportaj, tebrikler.
Pena isteyen arkadaş ile ilgili:
Arkadaş penanı alabilir miyim diye sordu,
Marty iyi de bir parça daha çalacağım dedi.
Sonra yanındaki izleyicilerden biri çıkarıp kendi penasını Marty’e verdi, Marty penaya bakıp deneyip, “hmm bu olur” diyip kendi penasını penayı isteyene verdi.
Not: Görmedim pena isteyen ve penayı veren aynı kişi olabilir.
pasifagresif candır.
anlaşılan marty friedman gerçekten keyif almış bu işten ve yine gelir sanırım. orada bulunan arkadaşlarda şanslıymış bence :) teknikler-youtube kısmına (ve yorumlara) bakıyorum, komik ama samimi :) adam açık ve dürüstçe söylemiş ne yaptığını :)