Bu haftaki röportaj konuğumuz, yeni albümü “Eclipse of Reason Beyond Time” ile kariyerine güçlü şekilde devam eden İstanbullu death metal grubu VORTEX OF CLUTTER. Grupla, yeni albüm, VORTEX OF CLUTTER’ın son birkaç yılı ve geleceğe yönelik planlar da dâhil olmak üzere pek çok konuda konuştuk. 18 Kasım’da dijital olarak ortamlara salınacak albümü dinlemenizi tavsiye ediyor, röportaja geçiyoruz.
Merhaba arkadaşlar. Öncelikle yeni albümünüzden dolayı kutlar ve her konuda bol şans dileriz. Sorulara geçelim.
Zafer: Merhaba. Biz de Pasifagresif’e bize verdiği destekten ötürü çok teşekkür ederiz.
İlk albüm “Source of Sickness”tan bu zamana geçen sürede VORTEX OF CLUTTER kadrosunda önemli değişiklikler oldu. Biraz bunlardan bahseder misiniz?
Zafer: Evet ilk albümden bu yana iki kurucu üyemiz Özgür ve Güneş ayrıldılar. Özgür eğitimiyle, Güneş de ailesiyle ilgilenmek için ayrıldı. Hatta Güneş geçtiğimiz haftalarda baba olarak hepimizi “amca” seviyesine ulaştırdı. Tüm şarkılar yazıldıktan sonra albümün hazırlık aşamalarındayken de davulcumuz Can Kalyoncu ayrıldı. Can’ın da müziğe karşı olan ilgi ve beklentilerindeki değişiklik ayrılma kararı vermesinde etkili oldu. Bu arada onun yerine gelen davulumuzun adı da Can. Bunların hepsi doğal süreçler ve ayrılan dostlarımızla müzikten öte bir ilişkimiz olduğu için hepsiyle hâlâ görüşüyoruz. Yeni gitaristimiz Ali, Furkan askerdeyken bas çalmak üzere gruba girdi. Bu sırada Güneş ayrılınca gitarları devraldı. Ali ve Can’ın gruba gelişleri müziğimizi olumlu yönde etkiledi. Yeni albümde Ali’nin yazdığı riflerin bulunduğu 3 şarkı var. Can da davullara ve özellikle de canlı performanslarda grubun genel sound’una oldukça büyük etkide bulundu.
Grup elemanları da kendilerini biraz tanıtırlarsa seviniriz.
Zafer: 1985 doğumluyum, evliyim ve bir kedi babasıyım. Hayattan kaçmak için müzikle uğraşıyorum. Şimdiye kadar ki VORTEX OF CLUTTER bestelerinin neredeyse tümünden ben sorumluyum. Akıl sağlığımı VORTEX OF CLUTTER’a borçluyum.
Furkan: 30′unda IT işiyle meşgul olan, grubun diğer aile babasıyım. 2008′den beri grupta bas gitar çalıyorum ve grubun tüm görsel işlerine bakan elemanım.
Ali: 1989 doğumluyum, Kadıköylüyüm, 10 küsür senedir elektrik gitar ile 3 senedir ses mühendisliği ile uğraşıyorum. VORTEX OF CLUTTER dışında EARTHAUNTER ve WARRING ile metal müzik icra ediyorum. VORTEX OF CLUTTER en son katıldığım grup olsa da tavrı, duruşu ve enerjisi sebebiyle içinde bulunmaktan çok keyif aldığım, müzikten öte bir arkadaş grubu benim için.
Gökhan: 1989 doğumluyum ve 2009′dan beri VORTEX OF CLUTTER’da mikrofon tutuyorum. Karnımı kimya ile, ruhumu VORTEX OF CLUTTER ile doyuruyorum.
Can: 1990 doğumluyum ve VORTEX OF CLUTTER’da yaklaşık olarak bir senedir davul çalmaktayım. Grubun ‘müzik zevkinden dolayı dalga geçilen’ elemanıyım.
Bu süreçte VORTEX OF CLUTTER’ın müziğine olan bakış açınızda da değişiklikler oldu mu? İki albüm arasında ne gibi farklar var?
Zafer: İlk albümden bu yana beste yapma konusunda daha fazla şey öğrendim diyebilirim. Tabii grupça her birimizin de icra kabiliyetleri ve sahne tecrübeleri oldukça gelişti. Ne kadar ciddi ve didaktik sözler yazıyor olsak da sahnede eğlenmeyi ve eğlendirmeyi seviyoruz. İki albüm arasında kompozisyon anlayışı olarak büyük bir olgunluk farkı var. Genel olarak müziğimizi insanların hemen tüketemeyecekleri, anlamak için çaba sarfetmeleri gereken bir biçimde kurgulamayı seviyoruz. Tarz olarak ise thrash metalden çok teknik ve progresif soslu bir death metale kaydığımızı söyleyebilirim.
Ali: Bence grubun tarzı “The Ghosts of a New Generation” ile oturmaya başlıyor ve “Eclipse of Reason Beyond Time” ile kendini geliştirmeye devam ediyor. Önemli olan bundan sonra elimizden geleni ve daha iyisini yapmak. Neticede derdimiz, anlatmak istediğimiz konular zaten belli, fakat müziğimizi bunun üzerinde geliştirmek esas amaç ve “Eclipse of Reason Beyond Time” ile bunu içimize sinmiş bir şekilde ortaya koyduğumuzu düşünüyorum.
“Source of Sickness”ta kazandığınız tecrübeler “Eclipse of Reason Beyond Time”ın yazımı ve kaydı sırasında işinize yaradı mı yoksa bu albüm daha farklı bir deneyim miydi?
Zafer: “Source of Sickness”ta neyi yapmamamız gerektiğini anladık açıkçası. Ve bir daha yapmadık diyebilirim. Birçok eli yüzü düzgün parçayı kötü bir kayıtla heba ettiğimizi düşünüyorum. Ancak o albüm kaydedilirken o kadar deneyimsiz ve bilgisizdik ki, o yaptığımız şeyin sonuçlarını ancak albümü dinlediğimizde görebildik. Bize asıl güzel deneyimler kazandıran çalışmalarımız daha sonraki EP ve single’larımız oldu. Bu noktada uzun süredir birlikte çalıştığımız Deniz Tuncer’e çok şey borçluyuz.
“Eclipse of Reason Beyond Time”ın genel karakterine baştan karar verdiniz mi yoksa kendiliğinden mi ortaya çıktı? Albümün beste sürecinden bahseder misiniz?
Zafer: Genel karakter konusunda uzun uzadıya düşünecek vaktimiz olmuyor açıkçası. Besteler üzerinde düşünürken genel konsepte fazla bakmıyoruz. Zaten beste yapılan süreçte benzer psikoloji ve koşullanmışlık içinde olduğumdan bir sonraki bestenin bir öncekini tamamlayabilecek nitelikte olduğuna emin oluyorum. “The Ghosts of a New Generation” EP’sinde genel bir thrash metal havası hakimken aynı isimli son şarkı türevsel olarak daha teknik ve daha death metale kayıyordu. Ben o şarkının grubun tarzıyla ilgili bir dönemi kapattığını düşünüyordum. Ha keza bu albümdeki ilk şarkı “Rise of the Ghosts” hem bu şarkının devamı hem de yeni dönemin başlangıcı oldu.
Kayıt süreci nasıldı, en eğlenceli ve en zorlu tarafları nelerdi?
Gökhan: Kayıt süreci benim açımdan oldukça stresli ve sıkıntılı geçti. İş yoğunluğu ve stresinin hayli arttığı bir döneme denk geldi. İşten çıkıp o yorgunluk ve mutsuzlukla kayda girmek, konsantre olup iyi bir performans gösterebilmek için birbirimizi motive etmekten başka çaremiz yoktu. Sonuçta aylarca uğraşıp bir noktaya kadar getirdiğiniz bir iş var ortada ve en iyi şekilde sonuçlandırıp sunmak istiyorsunuz. İşte tam bu nokta Deniz’in samimiyeti ve rahatlatıcı neşesi, Zafer’in bitmek bilmeyen desteği müthiş bir itici güç oldu benim için. Şu anda dönüp bakınca hepsi tatlı bir telaş gibi gözüküyorsa bu, sonuçtan duyduğum memnuniyettendir.
Zafer: Hayatımda geçirdiğim en zor, en eğlenceli, en bunaltıcı ve tatmin edici dönemlerden biriydi. Karmaşıktı yani. Deniz’le çalışmak bir kere inanılmaz eğlencelidir. Uzun süredir de birlikte çalıştığımız için kafamdakileri hemen anlayıp gerekli yerlerde beni doğru şekilde yönlendirebiliyor. Çok rahat biçimde “abi bok gibi oldu” diyor ve ona göre nelerin eksik olduğunu anlatıyor. Bunun kayıt sürecine katkısı çok büyük. Kayıt sürecinin en zorlu tarafı ise yorgunluk oldu açıkçası. Kayıda girdiğimizde oldukça zor bir dönemden geçiyordum ve hem ruhen hem de fiziksel büyük bir yorgunluğun arasında şarkıları hatasız icra etmek için çalışıyordum. Bu beni bir hayli zorladı ancak ortaya çıkan şeyi gördüğümde hepsine değdiğini anladım.
Albümün dijital dağıtımını yapan Wormholedeath’ten beklentileriniz neler, sizin yapamayacağınız ne gibi konularda onlardan faydalanmayı planlıyorsunuz? Şirketle anlaşmanız nasıl oldu?
Zafer: Şimdiye kadar yaptığımız tüm işleri kendi başımıza insanlara ulaştırmayı denedik. Bu noktada eksik kaldığımız durumlar olduğunu düşünüyoruz. Wormholedeath albümü internet üzerindeki gerekli birçok siteden dinlemeye açacak ve satışa sunacak. Bunun dışında da grup tanıtımını sağlayacak. Bizim dışımızda kurumsal bir firmanın da bu konuda uğraşıyor olması şimdiye kadar tanıtım ve yayın konusunda eksik kaldığımız noktaları büyük ölçüde kapatacaktır diye düşünüyoruz. Şirketle tanışmamız FURTHERIAL’dan Bora sayesinde oldu. Bora’yla albümde çalacağı solo üzerine konuşurken grubun bu tarz işlerini yürütecek bir şirket aradığımızı söyledim. O da FURTHERIAL için de görüştükleri Wormholedeath’i önerdi. Şirkete bir iki kayıt yolladık. Çok beğendiler ve akabinde anlaşma imzaladık.
Konserler konusuna nasıl bakıyorsunuz? Çalabildiğiniz her yerde çalar mısınız, yoksa seçici olmayı mı düşünüyorsunuz?
Zafer: Konser vermeyi çok seviyoruz. Konserler dolu da geçse boş da geçse biz çok eğleniyoruz. Ancak bunca zamandan sonra müziğe ve müzisyenlere hiçbir değer vermediğini açıkça belli eden organizatör veya mekan sahipleriyle aynı tarafta olmak istemiyoruz ve evet bu yüzden seçici davranacağız.
Furkan: Evet seçiciyiz; ilk başlarda belki çok seçim yapma şansımız yoktu ama artık sap ile samanı ayırabildiğimizi düşünüyorum.
Ali: Ülkemizde bu durumların nasıl yürüdüğü zaten aşikâr. Benim için konserin amacı eğlenmek ve dostlarla güzel vakit geçirmek. Dolayısıyla bizimkilerin uygun gördüğü her yerde çalarım.
Zafer: Bu arada ufak bir not düşelim; Ali şu an askerde ve o gelene kadar konserlerde sevgili dostumuz Yusuf Yalçındağ bize eşlik edecek. 6 Aralık’ta Ankara’da konserimiz var bekleriz. :)
VORTEX OF CLUTTER politik duruşu olan bir grup. İki albüm arasında ülkemizde ve dünyada yaşananlar, yeni albümdeki müziği ne oranda etkiledi? Albümdeki tüm şarkıların siyasi referansları veya göndermeleri var mı?
Zafer: Her iki albümümüz de oldukça karamsar ve bu karamsarlık takdir edersiniz ki gün geçtikçe artıyor. Ben müziği içinde bulunduğum aktivizmin bir parçası olarak görüyorum. Bazen bir yürüyüşe katılıp slogan atmaktan çok daha etkili oluyor. Üstelik bu etkinin çok da kalıcı olduğunu gördüm. Albümde yine bu aktivizmi devam ettirdik ama şimdiye kadar uyguladığımız didaktik ve doğrudan hedefe yönelik tarzı değiştirip daha geniş ve sanatsal bir dil kullanmaya çalıştık. Albümde geçmiş, şimdi ve gelecekle ilgili hikayeler var. O yüzden “…Beyond Time” zaten. Mutlaka her şarkıda siyasi bir referans bulabilirsiniz ancak bunu doğrudan vermiyoruz. “Waltz of the Living Dead” gelecekte yeni bir devlet yapısının notaları kullanarak toplumu kontrol altında tutmasını anlatırken, “Death’s Smile” Osmanlı döneminde geçen bir hikayeyi konu alıyor. “Simple Broken Man” ise benim geçmişimle ve ailemle alakalı kişisel bir şarkı mesela…
Violentia’da sinyalleri verilen denemeler yeni albümde çok daha ön planda. Bu konuda neler söylemek istersiniz, VORTEX OF CLUTTER’ın müzikal anlamda bazı kuralları, sınırları var mı, yoksa 3., 4. albümde sizi müziğinize çok daha farklı elementler katarken duyabilecek miyiz?
Zafer: Bu albümün şarkılarını yazmaya 2012’de başladım. Violentia da bu albüm için yazılmıştı aslında. Ancak şarkılar yazılırken gidişata baktığımda Violentia’nın müzikal olarak albümün genel konseptinin biraz dışında olduğunu gördüm. Bu sırada devlet Suriye ile ilgili iğrenç bir savaş politikası izlemeye başlamıştı. Dayanamayıp şarkıya bu süreçle ve insanların savaşa ve savaş ekonomisine verdikleri destekle ilgili sözler yazıp şarkıyı bir “bildiri” niteliğinde yayınlamaya karar verdik. Gökhan o sıra askerdeydi. Kendisinin iznini de alıp vokalleri de ben kaydettim. Bizim için müzikle ilgili hiçbir sınır yok. Müziğimiz biz nelerden besleniyorsak onların bize kattıklarını içeriyor. Yüksek müzik eğitimi olan insanlar olmadığımız için durum böyle gelişmek zorunda zaten. Ali ve Can bu konuda önümüzdeki albüme değişik tatlar katacaklar diye düşünüyorum. Mesela Can benim öldürsen dinleyemeyeceğim modern metal ve djent gruplarını dinliyor. Yeni şarkılarla ilgili ilginç fikirleri de var ve ben bunlardan yararlanmayı istiyorum açıkçası. Ali de bu albümde çok güzel clean vokaller yaptı. Önümüzdeki albümlerde daha fazla clean vokal duyacaksınız gibime geliyor.
Ali: Her yeni işte yeni fikirler, denemeler yapmak bizim müziğin doğasında var. VORTEX OF CLUTTER için en son söylenebilecek şey kendini tekrar eden bir grup olduğu. Gruba en son katılan adamlardan biri olarak ve dışarıdan bir dinleyici olarak şunu söyleyebilirim ki her yeni icraatında bir öncekinin önüne geçmeye çalışan bir grup. Umarım ilerleyen zamanlarda da bu adet devam eder ve ben de bu yolda gruba bir çeşitlilik katar ve faydalı olurum.
Can: VORTEX OF CLUTTER’ın şu ana kadarki çizgisini ve son albümde kullandığımız elementleri çok beğeniyorum. Ayrıca müzik üretirken her zaman yeni fikirlere açık ve devamlı bir gelişim içinde olmamız gerektiği konusunda da tüm elemanların aynı fikirde olduğuna eminim. Bir sonraki albümde çok daha yenilikçi ve farklı bir VORTEX OF CLUTTER bulmanızın ihtimali beni gerçekten heyecanlandırıyor.
Rock ve metalin mutlaka muhalif bir duruşu olması gerektiğini düşünüyor musunuz? VORTEX OF CLUTTER’ın tavrı gereği hep bu siyasi minvalde şarkılar yazmak zorunda hissediyor musunuz, yoksa ileride tamamen alakasız konulardan da bahsedebilir misiniz?
Zafer: Sanatın hiçbir alanıyla ilgili böyle bir gereklilik olduğunu düşünmüyorum. Bireysel olarak neyi anlatmayı istiyorsak müziğimize de o yansıyacaktır.
Can: Böyle bir zorunluluk hissetmek ortaya koyulan işi çok sınırlayacaktır. Ama söyleyecek bir şeyimiz varsa, ki bugüne kadar hep oldu, müziğimizin uygun bir araç olduğunu düşünüyorum. Yine de bir sonraki albümde yalnızca kedilerden bahsetme kararı alınsa bile uyarım.
31 Mayıs 2013′ten bu yana müziğin hayatınızdaki konumunda bir değişiklik oldu mu? Yaşanan ve yaşanmakta olan tüm bu şeylerden sonra, düşüncelerinizi dışa vurmak adına müziğe daha büyük anlamlar yüklediniz mi?
Ali: Ben böyle bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum. VORTEX OF CLUTTER, tavrı zaten ilk kurulduğu günden beri belli olan, müzikal olarak gelişme kaygısında olan bir grup. Bir çoklarının söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri zamanında çatır çatır söylemiş ve hâlâ arkasında duran adamlar.
Zafer: Bizi tanıyan bir çok insan bu albümün doğrudan Gezi olaylarını anlattığını düşünüyor. Hatta pek çok grup bu konuya ithaf edilen şarkılar yayınladı. Ama biz uzun süreden beri Gezi’den ve etkilerinden çok daha geniş bir sosyopolitik bakış açısına sahip sözler yazmayı tercih ettik. Elbette bu dönemde yaşananlar bizi ve müziğimizi çok etkiledi, hatta “Rise of the Ghosts”un sözlerini doğrudan bu döneme uyarlayabilirsiniz. Ama ironiktir ki 2012’de yazıldı bu sözler. Biz bu albümü kaydederken devlet baskısıyla çok fazla karşı karşıya kaldık. Berkin Elvan’ın cenazesinin olduğu gün cenazeye katılıp kayda gitmek için Beef Sound’a doğru yola çıktım. Mekan yakın olduğu için yürüyerek gidiyordum ve polis aniden cenazeye katılıp dönen insanlara saldırmaya başladı. Üzerimize gaz yağarken Deniz’e “gelemiyorum polis saldırıyor” diye mesaj attım. Deniz’den de “oo o zaman ben de o tarafa doğru çıkıyorum” diye mesaj geldi. Şakasını falan yaparken bir gün bir baktık ki hepimiz BAKUNİN gibi olmuşuz. Bu gibi çatışmalar, Soma olayı vs. Sürekli kayda ara vermemize de sebep oldu. Bu dönemin albümdeki genel öfkeye oldukça fazla yansıdığını düşünüyorum. Hatta Gökhan’ın inanılmaz vokal performansını bu duruma bağlıyorum.
Bu çok klişe bir soru tabii, ancak sormadan da edemiyoruz. Türkiye’deki metal sahnesi hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce gelişme var mı yoksa yerinde mi sayıyor? Ya da şöyle soralım, gelişen tarafları neler, yerinde sayan ya da geri giden yanları neler?
Zafer: Bence kaliteli grup sayısı artıyor. Kayıtlar gelişiyor. Ancak yine de yeterli derecede grup ve bu gruplara hak ettiği değeri veren bir kitle yok.
Furkan: Tüm dünya da olduğu gibi ülkemizde de teknoloji sayesinde herkes daha kaliteli kayıtlar yaparak herkesin dinleyebileceği mecralara rahatlıkla ulaştırabiliyor. Yerinde sayan şey ise genel olarak halen rip-off işler ile uğraşıyor ve üzerine bir şey koyamıyor oluşumuz.
Mümkünse tüm grup elemanlarından alacağımız kısa soru cevaplarla röportajı yavaştan kapatalım.
“Eclipse of Reason Beyond Time”daki en sevdiğiniz şarkı?
Ali: Eclipse
Can: Have Fun
Furkan: Death’s Smile
Gökhan: Hayli zor bir seçim bu ama “Have Fun” diyebilirim.
Zafer: Zor soru ama “Simple Broken Man” sanırım.
Kendi enstrümanınızda şu anda metal dünyasındaki en sevdiğiniz müzisyen?
Ali: Jeff Loomis
Can: Blake Richardson
Furkan: Steve Digiorgio
Gökhan: Travis Ryan
Zafer: David Davidson’ın hastasıyım.
Birlikte turlamayı en çok isteyeceğiniz grup?
Ali: Gerçekçi olmak gerekirse FURTHERIAL
Can: BETWEEN THE BURIED AND ME
Furkan: DYING FETUS
Gökhan: MISERY INDEX
Zafer: MISERY INDEX ya da REVOCATION
“Daha çok insan duymalı” dendiğinde aklınıza gelen ilk grup?
Ali: FURTHERIAL :)
Can: ANTEMASQUE
Furkan: REVOCATION
Gökhan: PSYCROPTIC
Zafer: REVOCATION
2014 içerisinde dinlediğiniz en iyi 3 albüm?
Ali: AT THE GATES – At War With Reality, CYNIC – Kindly Bent To Free Us, MASTODON – Once More ‘Round the Sun
Can: CYNIC – Kindly Bent to Free Us, MASTODON – Once More ‘Round the Sun, ANIMALS AS LEADERS – Joy of Motion
Furkan: SANCTUARY – The Year the Sun Died, MISERY INDEX – The Killing Gods, SEPTICFLESH – Titan
Gökhan: AT THE GATES – At War With Reality, SANCTUARY - The Year the Sun Died, BEYOND CREATION – Earthborn Evolution
Zafer: REVOCATION – Deathless, MASTODON – Once More ‘Round the Sun, AT THE GATES – At War With Reality
Bu da geleneksel son sorumuz, bize bu röportajın manşetini söyler misiniz lütfen?
Zafer: Can’ın dev kötü bir müzik zevki olduğu için bazen şarkılar üzerinde anlaşamadığımız yerler oluyor. Can böyle durumlarda bana “Abi bu kısmı kediye mi yazdırdın?” diyebiliyor. “Kediye yazdırılan death metal” olabilir bence hahah.
Cevaplarınız için teşekkür ediyoruz ve yeni albümde bol şans diliyoruz.
Röportaj
Ahmet Saraçoğlu
Fakat “Kendi enstrümanınızda şu anda metal dünyasındaki en sevdiğiniz müzisyen?” sorusuna verilen cevaplarla oluşan kadro grup olsa nasıl hayvani bir şey olur lan.
Röportaj müthiş olmuş, kısa sorular bence her röportajda olsun güzel renk katmış. Gruba da başarılar, yeni albümü bayağı merak ettim. Özellikle şu Violentia güzelliğini her gördüğümde illa ki dinliyorum, müthiş şarkı.
Güzel röportaj. Grubu takibe aldım, albümlerini dinleyeceğim.
‘Kısa sorular her röportajda olsun’
+1
Baya iyi bi röportaj olmuş, elinize sağlık, 1-2 gündür yeni albümü dinlemekteyim iyice sindirince yorum yapmak daha iyi diye düşünüyorum