# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
TURISAS
25.11.2014

To Istanbul and Beyond.

Bir röportajdan daha merhaba. Bu sefer ilginç bir şey oldu ve okurlarımızdan Kadir Taşkıran, bize Pasifagresif için bir TURISAS röportajı yapıp yapamayacağını sordu. Biz de hayhay dedik ve karşımıza bu güzel soru ve cevaplarla dolu, son derece güzel tercüme edilmiş, siteye koymaya hazır halde bize sunulmuş röportaj çıktı. Kadir Taşkıran’a, daha ilk röportajında çıkardığı bu güzel işten dolayı teşekkür ediyoruz.

Merhaba sevgili Pasifagresif okurları. Can sıkıntısı sonucu birkaç gruba attığım maillere yanıt veren gruplardan biri olan ve aynı zamanda geçtiğimiz yaz Rock Off Festival kapsamında ülkemizde ağırladığımız İstanbul aşığı TURISAS ile röportaj yapma şansı elde ettim. Büyük hayranı olduğum gruplardan biri olduğu için ayrıca sevindirici olan bu röportajın bir diğer sevindirici yanı ise benim için bir ilk olması. Ben de bu ilk röportaj deneyimimi siz PA okurları ile paylaşmak istedim. Vokalist Mathias Nygård ile İstanbul’dan, turneden, albümlerden, TURISAS’ın geçmişinden, havadan ve sudan söz ettik. Hatta kendisi, geçmişe dair sakıncalı sayılabilecek konuları da yanıtsız bırakmadı.

Başta bu röportajı siteye kabul eden Ahmet Saraçoğlu olmak üzere katkıda bulunan Özhan Mert Özdemir ve Melike Mutlu’ya teşekkürlerimi iletiyorum.

İstanbul’dan selamlar Mathias. Röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Burada vermiş olduğun kısa bir röportajı okumuştum. Sanıyorum sahneye çıkmadan hemen önce yapıldı. Şahsen bana doyurucu gelmeyen bir röportajdı. Ben de daha uzun bir versiyonunu Pasifagresif için yapmaya karar verdim.

Bütün TURISAS dinleyicileri İstanbul’a (Miklagard) hayran olduğunuzu ve Miklagard adına şarkı yaptığınızı biliyor. Böylesine efsanevi ve epik bir şarkıyı yapmanızdaki esin kaynağı neydi? Aslında özellikle Miklagard Overture’un şarkı sözlerinin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorum. Şarkının yapım aşamasından bahseder misin?

İkinci albümümüz “The Varangian Way” 11. yüzyılda güneye seyahat eden ve o sırada dünyanın en büyük şehri olan Konstantinopolis’e gelen İskandinavlar hakkındaki bir albüm. Albüm için yıllarca araştırma yaptım ve o zamanın insanı için koşulların nasıl olabileceği üzerine aklımda bir resim oluşturmaya çalışarak güncel kaynakları okuyup bilgi edindim. Şarkı, kuzeyin çevrili olduğu pek çok taşranın birinden gelen ve o hayata alışmış birinin gözünden şehrin nasıl göründüğü gibi korkuyla karışık bir şaşırma hissiyatı üzerine kurulu. Ayrıca, uzun bir yolculuğun sonuna gelmenin ama bunun bir bölüm için sadece son olduğunun ve yeni bir şeyin başlangıcı olduğunun farkına varmak hakkındaydı. Bunu takip eden ikinci bölüm olan “Stand Up and Fight” ise Bizans İmparatorluğu zamanlarına odaklanan bir albümdü. Benim için şehirdeki ilham sadece şehrin bir zamanlar ne olduğu değildi, tarih boyunca izlenen yolun biçimlenmesiydi. Konstantinopolis ya da Miklagard ile büyülendiğim kadar İstanbul’la da büyülendim. İstanbul’u ilk kez 2005’te birkaç haftalığına, “The Varangian Way”in planlandığı zamanlarda ziyaret etmiştim. Yaptığım işin temelinde şehrin 11. yüzyıldaki hali olmasından dolayı o zamanlarla alakalı yerleri gezmeye odaklandım. 2010’da “Stand Up and Fight”ın sözlerini yazmak için tekrar İstanbul’a döndüm. Ocak ayı zamanlarıydı ve kar yağıyordu. Zamanımın çoğunu otel odasında şarkı sözü yazarak geçirdim ama şehirde uzun yürüyüşler de yaptım ve itiş kakış içinde,olabildiğince her günü değerlendirmeye çalıştım.

İstanbul’a ilk kez geçen yaz konsere geldiniz ve Türk hayranlarınızla buluştunuz. İstanbul, konser ve tabii ki Türk hayranlarınız hakkındaki izlenimlerinizi merak ediyorum. Burada, özellikle sahnedeyken nasıl hissettiniz? İstanbul’u gezme şansınız oldu mu?

İstanbul’da çalma hayali neredeyse 10 yıldır vardı, kişisel olarak benim için tabii ki çok özel bir şeydi. Konserde kısa bir imza seansı yapmak için vaktimiz vardı ve burada hayranlarımızdan aldığımız enerjiyi sahneye taşıdığımız için memnunum. Çok iyi karşılandık, çok sıcak bir Türk misafirperverliği vardı ve festival de oldukça profesyonelce organize edilmişti, yani her şey gerçekten iyiydi. Konserden çok sonra gece yarısı, daha önce İstanbul’da bulunmamış eski davulcumuz Tude’u (“The Varangian Way” ve “Stand Up and Fight” albümlerinde davulları çaldı, sonra gruptan ayrıldı ve daha sonra ekip üyesi olarak döndü) yanıma alarak eski İstanbul’a indik. Bir şişe kırmızı şarabı paylaşarak Ayasofya’dan Hipodrom’un olduğu güneye doğru yürüdük. Tamamen boştu, biz de biraz sarhoştuk ve birçok işimizin ilişkili olduğu bu şehirde böylece dolaşmak, tuhaf biçimde son derece şairane bir histi.

İstanbul konseri sırasında seyirciyle çok iyi iletişim kurdun ve birkaç defa güldürdün. Mesela, bira hakkındaki konuşmanda hatırladığım kadarıyla Tuborg’u “Danimarka sidiği” olarak belirttin. En çok hangi birayı seviyorsun ve burada Türk biralarını ya da içkilerini denedin mi?

Hatırladığım kadarıyla içtiğimiz tek yerli bira Efes’ti. Ama çok anlayışlı bir rakı içmeye giriş dersi de aldık. Aynı zamanda çay (burada çayı “çay” olarak yazmıştı) ve nargileyi de sevdim.

Rock Off Festival’ın ikinci gününde JORN ve AMON AMARTH ile aynı sahneyi paylaştınız. Bunlardan önce sahne almak nasıldı? Türk gruplarını dinleme fırsatı buldun mu, genel olarak Türk müziği hakkında neler düşünüyorsun?

Açıkçası Jorn’un kim olduğuyla ilgili bir fikrim yoktu. Konserden önce biraz basın ve imza işleriyle meşgul olduğumuzdan diğer gruplara pek fazla vakit ayıramadım. 60-70’lerdeki çok etkileyici saykodelik/progresif rock döneminin farkında olmama rağmen Türk müziğini çok iyi bilmiyorum. İncelemeyi, dinlemeyi hep düşünüyorum, fakat şu ana kadar yüzeysel bir fikir edinmekten ötesine geçemedim

Gelecek turnelerde kimlerle turlamak istersiniz?

İyi müzik yapan ve büyük kalabalıklar toplayan harika insanlarla.

Turisas2013” albümü ile ilgili tepkiler nasıl? Geçmiş albümlere göre yavaş olmasına rağmen ben çok sevdim ve özellikle “Run Bhang-Eater, Run!” parçasını dinlerken gerçekten eğleniyorum. İlginç bir parça. Kim yazdı?

4. albümümüz “Turisas2013″le ilgili olarak, ilk albümlerimizi yayınladığımız zamanla karşılaştırıldığında zaten çok daha fazla beklenti ve değişik fikirler mevcut. Bizim için aynı tarz albümleri yayınlamak asla ilgi çekici bir şey olmadı, ilerleme ve sanatsal denemeler yapmak daha önemli. Birçok müzik grubu belli bir düzeye ulaştıklarında hep aynı düzeyde müzik yapma tuzağına düşüyor ve maalesef yaptıkları müzik sıkıcı olmaya başlıyor. Bence şu ana kadar en sıkı hayranlarımız, grubu olduğu gibi takdir etmeyi öğrendiler ve aynı zamanda değişimin grup için gerekli bir şey olduğunu anladılar. “Run-Bhang-Eater, Run!”ı yazma fikri çok daha önceleri (“Stand Up and Fight” albümü için) vardı ama şarkı “Turisas2013″ albümüne kadar son şeklini alamadı. Şarkıyı Bin Bir Gece Masalları’ndaki bazı erotik uyuşturucu hikayeleri üzerine yazdım. 1001 Gece Masalları’nda Disney’in size öğrettiğinden daha fazla şey mevcut.

Herkes yeni albümü bekliyor. Biraz erken, fakat üzerinde çalışıyor musunuz ve ne zaman yayınlamayı düşünüyorsunuz? “Rasputin” gibi bir cover olacak mı? Çünkü benim için şimdiye kadar yapılmış en iyi cover’lardan biri ve ben TURISAS’dan yeni bir cover dinlemeyi iple çekiyorum.

Yeni albüm üzerinde çalışmalar başladı, sanıyorum müzikteki gidişat yine büyük bir konsept tema ve hikaye yönünde. Bu yıl daha çok konsepti oluşturma ve araştırma olacak yine, yani henüz müzik yok. Ama kısa süre içinde ona da başlayacağız ve muhtemelen gelecek yıl tamamen yeni albüm üzerine çalışacağız. Harika bir albüm yapmaya ve bu harika albümü yapmak için gereken zamanı rahat şekilde kullanmaya karar verdik. Birkaç olası cover fikrim var, ama bakalım.

Akustik performansınızı çok sevmiştim, fakat sadece 3 parça vardı. Akustik konser veya albüm planlıyor musunuz? Bence yeni akustik parçalar veya var olan parçaların akustik versiyonlarını dinlemek harika olur.

Bazen bu konu hakkında düşünüyoruz, fakat bilemiyorum. Orijinal akustik besteler yapmak, “Stand Up and Fight”ın bonusunda var olan parçalarımızın akustik düzenlemelerine göre çok daha fazla çalışma istiyor.

“We Ride Together – European Tour 2014″ turneniz nasıl geçti ve turne boyunca en anlamlı, en eğlenceli ve enerjik, en sıkıcı şehirler hangileriydi?

Turne harikaydı. 2008’den bu yana yaptığımız ilk Avrupa headliner turnesiydi ve bunu uzun süredir bekliyorduk. Headliner çalmak çok güzel, çünkü büyük oranda hit parçaları çalmaya yönelik kısa setlist’li festival ve “paket” turların aksine tüm çeşitliliğimizi ve tüm yönlerimizi yansıtabiliyoruz.
Sanıyorum en akılda kalıcı konser İngiltere’de Southampton’daydı. Konser, tüm biletleri satılmış, inanılmaz sıcak ve terletici, tıka basa dolu bir kulüpteydi. Sonuç ise konser sırasında birkaç defa yangın alarmının çalması ve elektriklerin kesilmesi oldu. Ne kadar zor bir durum olursa olsun eğlenceliydi. En sıkıcısı da Paris’in dışında, etrafta hiçbir şeyin olmadığı bir banliyödeki boş gündü.

Şimdi de TURISAS’ın geçmişi hakkında bazı sorular sormak istiyorum. 1997’de kuruldunuz fakat ilk albümünüz 2004 yılında yayınlandı. Albümü yayınlamak neden bu kadar uzun sürdü? Öncesinde demolarınız vardı elbet ama yine de bir albüm için oldukça uzun bir süre.

Temel olarak gruba sıfırdan başladık. Benim müzik eğitimim vardı, diğerleri kendi kendilerine öğrenmişlerdi. Sıkıldık ve kış aylarında sıcak bir ortamda (prova odası) içki içmek isteyen yaşı tutmayan gençler gibi bir grup kurduk. Büyük hırslarımız ve kariyer tutkumuz yoktu, olaylar yavaş yavaş kendi hızında gelişti. 2000 yılında kendi paramızla bir EP kaydettik ve birçok kayıt şirketinin dikkatini çektik, fakat işleri ileriye götürmeden önce aradan askerliği çıkarmaya karar verdik. 2001 yılının büyük kısmı finallere hazırlanıp sınavlara girmekle geçti, 2002’de askerdeydim ve 2003’e kadar ilk albümümüz üzerinde çalışamadık.

Geçmişe baktığımızda 5 defa bas gitarist değiştirdiğinizi görüyoruz. Neden? Kısa bir zaman dilimi için biraz fazla gibi.

Aktif olarak turlayan bir grup olmak kolay değil. Temel olarak her şeyi feda etmen gerekiyor. Eski üyelerimizin birçoğu yaptığı işten zevk aldı, fakat bir zaman sonra ödedikleri bedellerin çok fazla olduğunu fark ettiler. Zor bir durum hiç yaşamadık. İnsanlar değişir ve hayatlar başka taraflara yönelir ve bu tamamen normal bir şey.

Yine geçmişe baktığımız zaman Georg’un kazası (eski gitarist) ve Lisko’nun (akordeon) kayboluşu (nasıl oldu bu olay bu arada?) gibi büyük olaylar var. Buna rağmen albüm yapmaya ve turneye devam ettiniz. Bu kazalar TURISAS’ı ve seni nasıl etkiledi? Devam edebilmek için kendinizi nasıl motive ettiniz?

Geçmişimiz, 2004’de Tuska Open Air’deki ilk konserimizden bir hafta önce Georg’un sokakta 10 defa bıçaklanmasından, akordeoncumuzun Amsterdam’da kaybolmasına kadar birçok olayla dolu. Bunlar o zamanlar bazı şeyleri alt üst etti ve hiç kolay olmadı, ama bence geçmişe bakınca aynı zamanda daha fazla çalışmamız için itici güç oldular. Belki her şey umulduğu gibi gitmedi ve yıllar boyunca bu grubu bir arada tutmak inanılmaz zorlayıcı oldu, fakat biz hep ileriyi hedefledik.

Müzik dışında neler yaparsınız?

Bir grupta olmak %5 müzik ve %95 e-mail, röportaj, seyahat, evrak, getir götür işleri gibi çeşitli işlerden ibarettir. Bunun daha çok yaratıcılık ve performans üzerine olmasını isterdim, fakat bu röportajların yapılmasının gerekliliğini de anlıyorum. Bu yüzden hali hazırda yıllardır tamamen grupla ilgileniyorum. Olli (keman) turnede olmadığımız zaman gazetecilikle uğraşıyor, diğerlerinin de profesyonel serbest müzisyenlik geçmişleri var, başka sanatçılarla çalışabiliyorlar.

TURISAS’ın ilham kaynağı müzisyenler hangileri?

DEEP PURPLE, BLACK SABBATH, Björk, Zappa, MOTÖRHEAD, David Bowie, modern folk, Bal-Sagoth, Leonard Cohen, Swedish d-beat, 19. yy sonrası klasik müzik bestecileri… ve daha bir çoğu.

Genel olarak hangi müzikleri dinler ve seversin?

Ekstrem metalden piyano konçertolarına kadar her şey. Benim için müzik, duyguları ve simgeleri uyandırmalıdır ve ben de farklı müziklerde farklı şeyleri ararım.

Sizi tekrar ne zaman ağırlayacağız? Bir sonraki konseri dört gözle bekliyoruz, umarım bu sefer headliner olarak.

Günün birinde Türkiye’de birkaç kulüp konseri yapabilmek harika olur, ama tabii ki bir festival bünyesinde geri dönmekten de mutluluk duyarız. Türkiye’deki hayranlarımızdan aldığımız tüm yorum ve destekler için minnettarız. Umarım yakında geliriz.

Son soru. Bu röportajın manşetini söyler misin?

TURISAS – To Istanbul and Beyond.

Hepsi bu kadardı. Tekrar teşekkür ederim.

Yakında görüşürüz!

Röportaj/Tercüme
Kadir Taşkıran

etiketler:
  Yorum alanı

“TURISAS” yazısına 7 yorum var

  1. OnurOnur says:

    Normalde bi bok yağdığı yok bu s*ktiğimin şehrinde, Mathias bi gelmiş karıda yanında getirmiş.
    Konser sonrası gece yaşadığı atmosferde, genel olarak her şeyin yolunda gitmeside mutlu etti valla.
    Finaller ve ASKERLİK konusuda ahah. İğrenç şey kimsenin yakasını bırakmıyor.
    Son olarak, çok güzel hareket Kadir Taşkıran. Güzel bir röportaj olmuş teşekkürler!

    Kadir Taşkıran

    @OnurOnur, Ben teşekkür ederim. Hevesleri diri tutmak önemli. Böyle güzel yorumlar almak bu diriliği fazlasıyla sağlıyor. Beğenmene sevindim.

  2. Koralp says:

    Sitede ilk defa bir okur röportaj yayınlıyor sanırım, gerçekten ilginç olmuş. Çok güzel ve aydınlatıcı sorular sorulmuş, teşekkürler.

  3. Mükemmel röportaj, bu adamlara çok aşina biri değilim. Rock-off’da iyi azmıştık ama Turisas çalarken. Çok başarılı bir röportaj olmuş, kutlarım.

  4. EmptyWords says:

    Eline sağlık. İlgi çekici ve samimi bir röportaj olmuş. Özellikle Jorn’u bilmiyordum demesine şaşırdım.

  5. Ediz Mudul says:

    Rock-Off’ta headbang dergisinden koparttığım turisas posterini ve bileti imzalattım bu abilerimize.keşke jorn yerine onlar çıksaydı, gerçekten acayip gaz verebilen bir grup. Ama henüz Türkiye’de headliner olarak çıkabilecek bir popülariteye sahip değil, en azından ülkemizde. Turisasın en alakasız şarkısında bile circle pit oluşturmaya çalışan ergenler ve ergen ruhlular olmasaydı, çok daha keyifli olacaktı ama olsun. Dünya gözüyle 2 viking grubu gördük fena mı!

  6. Güzel bir röportaj olmuş, her ne kadar grupla ilgili tek bilgim “Stand Up and Fight” , “Rasputin” ve “Ten More Miles” videolarıyla sınırlı olsa da rock off’ta oldukça keyif aldığım bir performans sergilediklerini hatırlıyorum. Keyifle okudum, teşekkürler.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.