2010’da Ajax’ta oynarken Otman Bakkal’ı, 2013’te Liverpool’da oynarken Ivanovic’i ısırdığı için toplam 17 maç ceza alan, son dünya kupası sırasında da Chiellini’yi ısırdığı için 4 ay futboldan men edilen, ancak bu sırada Barcelona tarafından satın alınan ve 4 ay Barcelona B takımında oynatılan Luis Suárez gibi, Steve “Zetro” Souza da son 2 yıldır HATRIOT’ta top koşturuyor, kimsenin beklemediği bir sürpriz olarak, belki de kendisi de habersiz şekilde EXODUS’a geri döneceği günü bekliyordu.
Her ne kadar Suárez’in ısırmaları futbol dünyasında infial yaratsa da, Zetro vokalinin ısırıcılığı EXODUS hayranlarının büyük çoğunluğunca sevilen, desteklenen bir şeydi.
Evet, futbol temalı bu sevimli metaforumuzu baymadan sonlandırıyor ve kanlı mı olacak, kansız mı olacak adlı çalışmaya yöneliyoruz.
Aslında Rob Dukes’un EXODUS’ta yer aldığı 9 yıllık süreden az daha kısa süreliğine grupta yer alan Zetro, yer aldığı albümlerin önemi dolayısıyla, yeni nesil dinleyiciler için EXODUS dendi mi akla ilk gelen vokalist oluyor hep (Paul Baloff’u da saygıyla anıyoruz tabii). Bazı albümler, barındırdıkları birtakım özel yanlar dolayısıyla fazladan manevi bir değer kazanıyorlar ve söz konusu grupların kariyerlerini şekillendiriyorlar. Seksenlerin sonu ve doksanların başında Zetro’yla çıkarılan albümlerin önemi bir yana, EXODUS’un kariyerindeki en önemli albümlerden biri de, şüphesiz ki 2004’te çıkan ve tüm bu geri dönüş furyasının başlatıcılarından olan “Tempo of the Damned”di. O albümün gücü sayesinde EXODUS büyük bir patlama yapmış, verdiği uzun arayı unutturmuştu.
“Tempo of the Damned” öylesine etkili olmuştu ki, akabinde gruba katılan ve 9 yıl grupta kalan Rob Dukes “yeni çocuk” olmaktan bir türlü kurtulamadı. Bunun sebeplerinden biri de elbette ki internet sayesinde artık insanların çok daha fazla göz önünde olmaları sebebiyle onları fazla özlemememiz, dolayısıyla da geçen zamanın bize çok uzun gelmemesi. Öyle ya da böyle, 9 yıl boyunca Dukes’u EXODUS’a yakıştıramayan da oldu, Zetro’dan daha kodu mu oturtan bulan da. Açıkçası bu konuda Gary Holt’un da çok sağlam bir duruş sergilediği söylenemez.
Peki “Blood In Blood Out”da durum ne? Öncelikle “Blood In Blood Out” iyi bir thrash metal albümü. İçinde çok güzel şarkılar var ve Souza’nın dönüşü de başta bahsettiğim o ısırıcılığı fazlasıyla katmış. Mükemmel bir gitar kullanımı, süper sololar, harika bir davul performansı ve çok önde, leziz bir bas varlığı var. Holt ve Altus’un gitar uyumları, şu anda thrash dünyasında en üst noktada duruyor. Hunting’in davulları, özellikle de meşhur, “birbirine çok yakın vurulan kick vuruşları” başta olmak üzere yine her şeyiyle EXODUS. Gibson ise albümün pek çok yerinde D.D. Verni’liğe soyunmuş ve gayet de iyi bir iş çıkarmış.
Zetro’ya gelince, dediğim gibi son derece iştahlı ve kendini veren bir performans sunmuş, Blitz ile Brian Johnson arası gidip gelen cadı vokallerini albümü zehirlemek için bolca kullanmış. Albümü 15’ten fazla kez dinlemem sonucunda, “Blood In Blood Out”ta yer alan pek çok şarkıyı baya sevdim. “Tempo of the Damned” havasına çok yakın bulduğum ve Kirk Hammett solosuyla pazarlanan Salt he Wound, albümün en uzun şarkısı Body Harvest, Collateral Damage, enseye tokat çakan Blood In Blood Out, AC/DC’msi nakarat vokalleriyle BTK ve 1:50-2:40 arası müthiş groove’lu bir rif barındıran melodik tatlı Wrapped in the Arms of Rage albümdeki favorlerim.
Buraya kadar “Blood In Blood Out”ın olumlu taraflarını sıraladıktan sonra, şimdi de albüme dair sıkıntılarıma geleyim.
Thrash söz konusu olduğunda istediğim birkaç şeyden biri, albümlerin uzun olmamasıdır. Thrash metal, doğası gereği yırtıcı, çirkin, şok edici olmalıdır; vurup kaçmalı, et koparmalıdır. Dolayısıyla belli bir sürenin üzerindeki thrash albümlerinin bir yerden sonra monotonlaşması, şahsım adına thrash metal tecrübesinin en can sıkıcı tarafıdır. EXODUS’un çaldığı thrash de, her ne kadar büyük prodüksiyon içine gizlense de, özünde bu kategoriye girecek düzeyde yırtıcı, bıçkın bir sokak çocuğu thrash’idir.
Uzun lafın kısası (mmm, kelime oyunu…), EXODUS’un uzun şarkı ve uzun albüm yapmasından hoşlanmayan bir insanım. “Exhibit: A” ve “Exhibit: B”yi bu açıdan çok sevmiyorum. Kıyaslama yapmış olmayayım, ancak bence bir EXODUS albümü OPETH’in “Still Life”ından, DREAM THEATER’ın “Images and Words”ünden daha uzun olmamalı. Türün doğası gereği olmamalı. “Exhibit: A” 72, “Exhibit: B” 79 dakika. Bence thrash metal söz konusu olduğunda bu olacak iş değil. Tıpkı METALLICA gibi, EXODUS’un da kendini kısma konusunda bir şeyler yapması gerekiyor. “Blood In Blood Out” şu anki gibi 62 dakika değil de, “Bonded by Blood” gibi 40-41 dakika olsaydı çok çok daha vurucu bir albüm olurdu. Dediğim gibi albümü 15 küsür kez dinledim ve özellikle son 5-6 dinlememde Wrapped in the Arms of Rage’den sonra albümden kopmaya başlıyorum, dikkatim dağılıyor.
“Reign in Blood”ın 29 dakika olmasının bir sebebi var.
Kavga çıktığı anda İspanyolca konuşmaya başlayan elemanlardan kurulu ABD’li yeni nesil retro thrash gruplarının ortalığa hakim olmaya devam ettiği günümüzde, seksenlerden beri thrash metal yapan baba grupların iyi albümler çıkardığını görmek gerçekten güzel bir şey. Umarım bir sonraki albümde EXODUS zehrini daha ufak bir dozda alırız, tadını daha iyi çıkartırız.
Exhibit 1-2 ile aşağı yukarı aynı seviyede bir albüm olduğunu düşünüyorum.Ben albümü sevdim, Exodus’tan bekleyebileceğim herşey var içinde.Bir de fazladan Jack Gibson’un bası var.Tamam önceki albümlerde de bunun sinyalleri vardı ama bu albümde bambaşka bir boyutta olmuş, çokta iyi olmuş.Bu duruma ne kadar etkisi olmuştur bilmiyorum ama Metal Archives’e bakarsak albümün Engineering kısmının karşısında Jack Gibson var.
Exhibitlere göre biraz daha kısa olması da iyi olmuş.Biraz daha kısa olsa daha iyi olur muydu bilmiyorum ama bence grubun bu halinin de ayrı bir havası var.Exhibitleri bile hiç sıkılmadan dinliyorum.Bu uzun şarkı yapılarının altından kalkmayı başarıyor Exodus.Bunda prodüksiyonun da payı büyük.Albümdeki 60 dakika vasat bir prodüksiyonla sunulsaydı belki ortaya sıkıcı bir sonuç çıkabilirdi gerçekten.
Apocalypse Now filminde usturanın keskin yüzünde sürünen salyangoz muhabbeti vardır ya, işte o garip bir şekilde Exodus’un bu albümdeki o keskin ama bir yandan da akıcı sounduna cuk oturuyor sanki.Surgical Steel içinde aynı şekilde geçerli.
Ben albüme normalde 7.5 verirdim.+0.5 Jack Gibson bonusunu da katınca son puanım 8.
04.11.2014
@Şeyh hulud, ben de diyorum bir yerden Surgical Steel’i andırıyor bu albüm.İki albüm de Andy Sneap’in elinden çıkmış.
Albümün uzun olduğu eleştirisine katılmamak mümkün değil. İlk dinlemelerimde özellikle Body Harvest’tan sonra kopup, sonlara doğru anca toparlıyordum. Bunun tek sebebi uzunluk değil tabi, albümün ortalarda düşüş yaşadığını düşünüyorum. Ancak genel toplamda gerçekten iyi albüm. Yer yer Tempo of the Damned tadı da aldım. Notum 8/10.
Son olarak 50′li yaşlarımda, zengin olmakla, Gary Holt karizmasına sahip olmak arasında seçim yapmaya zorlansam, cevabım ikinci seçenek olurdu.
Benim de albümü dinlerken rahatsız olduğum nokta uzun olmasıydı.6-7 şarkı 6 dakika civarında.Yinede önceki iki albüme göre daha kısa olması bir gelişme.En büyük artı zetronun geri dönen vokalleri.Body harvest albümün en iyi şarkısı lee altusun eline sağlık.Onun dışında blood in blood out,wrapped in the arms rage,honor killings en sevdiğim şarkılar.Food for the worms,ün ana rifi deathamphetamine,den araklanmış resmen.Prodüksiyon zaten mükemmel baslar bayağı önplanda hissetmiştim bende.Sonuç olarak zetronun geri dönüşü,basların yoğunluğu,ve önceki iki albüme daha kısa olması bu albümü ikisinden de iyi yapar
Futbol temalı başlangıç <3 … Bu adamın Barça'da olmasını hiç istemiyordum ama insan kötü şeylere bile alışabiliyor, sanırım bu konuda biraz hissizleşmek zorunda kaldım yani.
(Gerizekalının vukuatlarından biride Evra'ya ırkçı hakarette bulunup 8 maç oynamama ve kırk bin sterlin para cezası almasıydı.)
Albümüyse ne yazık ki henüz dinleyemedim, yakında dinleyeyim bakalım neler var.
11.11.2014
@OnurOnur, son maçta 2 efsane assist. bi tanede enfes yarım volesi var aklım gitti. nefret ediyorum kendisinden ama bence yaşayan en iyi topçulardan biri.
11.11.2014
@ismail vilehand, ne yazık ki AYNEN ÖYLE. İpten aldı vallahi
Vurucu nakaratlar ve ona eşlik eden geri vokaller, yarı aksak thrash ritimleri, zetronun enerjik vokali, bay area kokan kemik kıran thrash… kısaca işte sevdiğim müzik.
‘Big four’ muhabbetine inat zımba gibi albümlerden bir yenisi. Testament ve Overkill gibi ilk gününden bugüne aynı özü muhafaza edebilip devam edebilen bir grup Exodus. Bu sebeple ve derin Exodus sevgim nedeniyle 8.5tan 9 verdim gitti.
çok güzel bir albüm kritiği olmuş ya keyifle okudum ya egzibit b yi beğenmekle beğenmemek arasında kalıyodum meyer sebebi o treşin et koparması muhabbetiymiş o muhakemeyi bi kuramıyodum. bilgi verici öğretici açıklayıcı bi kritik olmuş. bundan sonra ki yayın hayatınızda başarılar diiyorum. saygılarr :P
“Tıpkı METALLICA gibi, EXODUS’un da kendini kısma konusunda bir şeyler yapması gerekiyor.”
‘Death Magnetic’ albümü yanlış hatırlamıyorsam 75 dakikaya yakındı.
Benim görüşüme görüşüme göre albüm ”Exhibit B” nin kesinlikle üzerinde dursa da ”Exhibit A” nın üzerinde değil. Yani diyeceğim şu exhibitler arası baya fark var aynı kefeye konulmaması lazım. Çünkü bana göre grubun esas problemi uzun şarkılardan ziyade lead gitarlarda. Böyle düşünmemin sebebi gayet uzun olan ”Exhibit A” albümün çok akıcı ve her anıyla yaratıcılık barındırmasıdır, tam tersi ”Exhibit B” ise sırf uzun olsun diye kasılmış yer yer iyi fikirler barındırsa da parçala yapıştır mantığıyla sıkıcı bir albüm olmuştur. Sözün özü kesinlikle tercihen thrash metalin kısa olmasından yanayım bende ama olmasa da olur yeter ki yaratıcılık barındırsın. Albüme geri dönersem ise kesinlikle iyi bir albüm (Zetro yeter!) dinledikçe bu dahada anlaşıyor. Rahat 8/10 işer benden.
Lead gitarlar demişim bu lead gitar problemi sadece ve sadece ”Exhibit B” sıkıcılığı baz alınarak söylenmiştir.
Rob-Zetro değişikliğine dair 3 dakikalık kısa bir röportaj
http://www.youtube.com/watch?v=tgkuPOspvho
albümü yeterince dinledim. klasik exodus. güzel parçalar, çok süper bi sound. şarkıların hepsi kaliteli fakat özellikle ‘Wrapped in the Arms of Rage’ favorim oldu.
sayın saraçoğlu çok güzel bir noktaya değinmiş.albüm uzunluğu… exhibit a ve b yi çok seviyorum ancak gerçekten gereksiz uzun albümler. özellikle exhibit b yi dinlerken bi süre sonra eeeh yeter aq diyip albüme ara veriyorum. başka türde bi albüm dinleyip tekrar kaldığım parçadan devam ediyorum.
bu bahsettiğim olay maalesef bu albüm içinde oldu. 4 saat önce dinlemeye başladım yürürken. 8. parçaya geçmeden başka albüme geçtim. daha sonra otobüse binince tekrar exodus a devam ettim. cidden thrash albümü 40 dakikayı geçmemeli diye düşünüyorum.
“Kavga çıktığı anda İspanyolca konuşmaya başlayan elemanlardan kurulu ABD’li yeni nesil retro thrash grupları” ya cümlenin devamıyla birlikte son 10 yılda gördüğüm en iyi tespiti yapmışsın ama şu gruplara bikaç örnek verirmisin,benim bildiğim exmortus var tam buna uyan,daha da varsa çok gülücem,allah biliyor ya,gülmeye ihtiyacım var…
06.11.2014
@EZİYETÇİ, Havok en iyi örnek ;)
aslında bende albumu bastan sona defalrca dınledım mesela albume adını veren blood ın blood out sarkısı hem kısa hemde baya bır akılda kalıcı ve nakaratlı olmasına ragmen en sevmedıgım sarkı oldu ha sarkıların uzun olmasına gelınce metal ı metal yapan zaten sıkı rıfler nakaratlar ve sololardır cok kısa sarkı yapıldıgı zamanda bır sey anlamıyorsun exodus un son albumu bence muzıkal yönden cok doyurucu bır album 3 4 sene album cıkarmasalar bıle bızı memnun edecektir önemlı olan guzel bır album bence surelere o kadar takınılmamalı ama bende bır sarkı 4 dakıkadan asagı oldumu ön yargı ıle bakıyorum at the gatesın son albumunde sarkıların ortalama 5 dakıka olacagını dusunuyordum ama 2.30 sanıyelık sarkı bıle var 13 parca toplam sure 4o dakıka bence akılda kalıcı bır sarkı ıcın ortalama en az 4 5 dakıka yeterlıdır
“Kavga çıktığı anda İspanyolca konuşmaya başlayan elemanlardan kurulu ABD’li yeni nesil retro thrash gruplarının ortalığa hakim olmaya devam ettiği günümüzde, seksenlerden beri thrash metal yapan baba grupların iyi albümler çıkardığını görmek gerçekten güzel bir şey.”
Bu nasıl bi betimleme üstad? Bunun bi tık üstünü Rus Edebiyatçıları yapıyor.
siteye bence yıl sonu en iyi ”incelemeler” adlı bir şey de yapılmalı.
2014 yılına ait en iyi incelemelerden birisiymiş bu.